KUR'AN-I KERİM İLE FAL BAKIMI
Ölçülü, uyaklı ve tek harf yorumu için yazılmış, Türkçe falnamelerin en eskilerinden biri Fal-ı Türkî-i Manzum’dur (Manzum Türkçe Fal).
Prof. İ.H.Ertaylan’ın incelemesinde Bursa Camii Kebir Kütüphanesi, mecmua 34 numarada kayıtlı olduğunu belirterek verdiği şiirin, yazarı belli değildir.
Eser, “Çalab adın biz evvel yad idelüm / Anun ile söze bünyad idelüm / Kim oldur cümle halka ruzu viren / Getüren gündüzü düni gideren (Biz önce Tanrı’nın adını analım / Onunla söze temel atalım / Ki odur bütün yaratıklara günü veren / Gündüzü getirip geceyi gideren)” dizeleriyle başlar. Adını bilmediğimiz ozan, bu kutsal falı, Tanrı adını anarak yazdığını, padişah ve vezirinin bu faldan hoşnut olduklarını bildirerek sürdürür şiirini.
Ozana göre, Peygamber de “fal çeşidinin çok olduğunu, ama bu faldan daha doğru fal olmadığını” buyurmuştur. Bu faldan kuşku duymamak gerektir. Ozan, falın nasıl açılacağını anlatır: önce aptes tazelenip şükredilecektir. Sonra saygıyla Kuran ele alınıp “üç Fatiha üç Kulhüvallah” okunacaktır. Hz. Peygamber’e “üç salavat getirerek”, temiz kalple “doğru bir niyet” edilecektir. Buradaki doğru niyet kuşkusuz kimsenin kötülüğünü istememekle ilgili olmalı. Bundan sonra Kuran, gelişigüzel bir yerinden açılıp, “sağdaki sayfanın, yedinci satırının başındaki harfe” bakılacaktır. Arap harflerinin sıralamasıyla, çıkması olası harflerin neye işaret olduğu anlatılır. Bugünkü dille aktarıyorum:
Eğer elif gelirse iyidir işin
Kargaşadan kurtulup büyük rütbelere eriştin
Rızk verici Tanrı sana arka çıktı
Ululukla güzel baht olacak hep yoldaşın.
Be gelirse falına inanki yakında
Sana zenginlik, yüksek rütbe gelecek, kesinlikle
Büyük bir adam sana huzur sağlayacak
Dünya halkı seni kıskanacak.
Gelirse te harfi senin falına
Müjdeler olsun iyilik var yolunda,
Daima tövbe et kötülüklerine, zevklerden kaçın, ibadet et,
Yalvar Tanrına, namazını kıl her zaman, müjde bunda.
Se gelirse kutludur sana fal
Bil ki yakında eline geçecektir çok mal
Senin gibi büyük olmayacak memleketinde
Sen de iyiliğinde gez dillerde.
Eğer cim geldiyse çalış aman
İşin iyidir, Tanrı’dır arkan
Çünkü bu dünyada iyi iş yapmak demek
Çalışmak ve Tanrı’yı iş edinmek
Ha gelirse büyük bir sevinç var, müjdelerim
Dileğine erdirsin seni Rabbim
Bahtının ışığını Allah yaksın
Kötü talihini iyiye döndürsün.
Eğer hı ise gerçektir hizmetlilerinden
Rahat edeceksin, sevdiğin işinden de
Yine uzaklaşsın senden belalar
Kötüler sana karşı duramasınlar
Eğer dal ise falın aman ne iyi
Acil işlerinde yardımcın bil Tanrı’yı
Ona danış da yap her işi
Kötü olmaz danışıklı iş sonucu.
Eğer zel ise bil ki falının anlamı gerçekten haşin
İşin şeytanla aman ondan sakın
Bu niyetten sana hiç yarar gelmez
Vazgeç bu sevdadan işin iyi olmaz.
Eğer re ise yıldızın parladı
Talihin değişti yolun aydınlandı
Saygınlığın artacak halk arasında
Sözün geçerli olacak sultanın bile yanında.
Eğer ze ise gider kuşkularını
Tevekkül et sağlamlaştır imanını
Onlarla silahlan, dayan ercesine
İnanma kimseye işini bildiğince işle.
Sin ise eğer herkes sana yönelecek
Küçük de büyük de saygı gösterecek
Saygın olacaksın yıldızın parlayacak
Talih ayağını öpecek.
Şin ise falın, anlamı “savaştır düşmanla”
Fakat düşman yenilecek sonunda
Bir iki gün sabretmek gerektir
Her işte sabretmek her yöntemden iyidir
Sad gelirse sakın acele etme ey yoldaş
Sabret kıyma canına ey kardeş
Ta ki dileğini elde edesin
Sevinme nasıl olur göresin
Falın dad iken iyidir işin
Sana doğru durur ok gibi işin
Eğer tı geldiyse falın gerçektir
Zenginlik ve talih sana yönelecektir
Bu niyetle gönlünü sağlam tut
Bil ki Tanrın sana yardım edecektir
Zı gelirse senin için uğurludur
Sevinçlerin kapısı açılır
Tuttuğun toprak altın olsun elinde
Kalmasın kaygı mayası evinde
Eğer ayın geldiyse gülüp sevin
Çünkü halk içinde sayılan oldun sen
Artacak bu saygı gün günden
Kaynaklanacak ummadığın yerden
Eğer gayın geldiyse öfke ve kindir
Gerçekliğini bil bunun kesinliğini
Her zaman sakın ondan kendini
Fe ise falın sana düzen kurmuş düşmanın
Güvenesin diye yardımcı görünür sana
Aman sakın kendini, asla aldanma
Eline düşersen ağlarsın sonra
Kaf ise eğer hizmetçilerin yolunu bulup
Sana dil uzatırlar çekiştirirler
Sakın, çekin bu kadınların dilinden
Sertlikten kaçın, kurtul ellerinden
Kef’ken falın toplarsın malın çoğunu
Görürsün nicenin sana muhtaç olduğunu
Kaldır gönlündeki büyüklük tutkusunu
Aynı Tanrı yarattı zengini yoksulu
Falın lam ise sıkıntı var önünde
Gamını artırma telaşlanma yine de
Ki işlerin sonunda feraha çıkacak
Mutlu bir talihin olacak
Eğer mim ise falın, çoğalır malın
Hak açar rızk kapısını düzelir durumun
Sen şimdi garip de olsan sayılsan da muhtaç
Takacaksın kısa süre sonra başına taç
Eğer nun gelirse falında kaygılan
Birkaç gün sabret dayan
Eğer bu niyetinde direnirsen
Ağlayacak mısın gülecek misin bilemem
Falında he gelmesi iyi değil hem
Görünür falında gam üstüne gam
Öylü zorluklar var ki yolunda dostum
Aşmak için Allah yardımcın olsun dostum
Ve eğer vav gelirse canım şansın var
Sana hem ululuk hem zenginlik oldu yar
Hem bu dünyanın malını toplayacaksın
Hem de öte dünyada mutlu olacaksın
Lamelif çıktıysa eğer karşına
İşin gücün sonunda kargaşa
Bu çıkmaz sevdadan vazgeç yakınken
Etmesin seni işinden gücünden
Eğer ye gelirse günahlarındır, bağışlat
Yalvar Tanrı’ya yüceliğine güvenip anlat
Yardım edici ancak O’dur kuluna
Ona benzer şefkatli ve iyi bulunmaz
Falname düzenleyicileri Arap alfabesinin bütün harflerini ya kullanmamakta ya da sırasını bozmaktadır. Bu örnekte görüldüğü gibi. Yazma kitapların çeşitli kişilerce kopya edildiği, yazarının denetleme olanağı olmadığı düşünülürse, eksik ve yanlışların kopya edenlerden kaynaklandığı da düşünülebilir. Bu tür yanlışlıklar, ölçü aksaklıklarına da yol açar. Düzyazıyla yazılan (mensur) falnamelerden çoğunda, ayet de, her yorumda yer alır. Bu ayetlerin yorumunu da vermek gerektiğinden, bu tür örnekleri aktarmak bu kitabın amacını aşacaktır. Yorumlarında günlük dili kullanmış bir metni yazmak daha doğru bence. Raif Yelkenci yazmalarından İ.H.Ertaylan’ın bugünkü yazıya aktardığı Haza Fal-ı Kur’an-ı Azim (Mükemmel, Yüce Kuran Falı) adlı yapıtı, dilini güncelleştirerek aktarıyorum.
Haza Fal-ı Kur’an-ı Azim, Kuran falı açmak isteyenin yapması gerekenleri sıralayarak başlar: “Bir kimesne, Kuran falı açmak dilese, evvel üç kerre Fatiha ve üç kerre Ayetü’l Kürsî ve üç İhlas okuya ve üç salavat getire (Bir kimse Kuran falı açmak isterse, üç kere Fatiha ve üç kere Ayetü’l Kürsî ve üç İhlas okusun ve üç salavat getirsin).”
Fal bakmak isteyen kimse yine saygıyla Kuran’ı eline alacak, rasgele bir yerinden açacaktır. Ancak yapacakları, daha önce örneklediğimiz falnamenin yönteminden farklıdır:
“Sağ yandaki sayfaya iyice baksın, kaç Allah adı olduğunu görsün, o sayıda sol yandaki kâğıtları (yaprakları) açıp, (karşısına çıkan sayfada) o sayıda satır saysın, satır tamam olunca ondan sonra gelen satırın ilk harfi ne gelirse o harfle (o harfin yorumuna göre) davransın.
Bu falname hemen vahy (Tanrı tarafından bildirilen, esinlendirilen fikir( derecesindedir, kuşkulanılmasın. Kutbü’l-arifin (bilgililerin ulusu) merhum Şeyh Fahreddin Efendi’nin kendi kullandığı fal daima buydu, böylece bilinsin.”
Bu açıklamalardan sonra harflerin yorumuna geçilir:
“Elif gelse iyilik ve sevinçtir. Tamam rahatlıktır. Bütün işleri ve dilekleri sonuçlanmaktır.
Be gelse yine iyiliktir, sevinçtir, devlettir (talih, zenginlik, yüksek rütbe) ve bir kimseden büyük fayda görüp murada ermektir.
Te gelse tövbedir ve sağlıktır ve seferde (yolculuk ya da savaş) ise sağlıkla evine gelsin ve seferi mübarek (kutlu) olsun.
Se gelse fayda görüp işi yüce olup menzili (evi, durağı) yüce olup dünya ve ahretle ilgili dilekleri yerine gelmektir.
Cim gelse fayda bulmak, kâr etmek, menfaat (çıkar) görmektir niyetine göre.
Ha gelse dileği yerine gelmektir ve güç ve dostlardan yardımdır.
Hı gelse Tanrı’dan günahlarının bağışlanmasını dilemektir ve sabır gerekir tuttuğu niyet için.
Dal gelse dileğinin gerçekleşmesidir ve sevinç, devlet (talih, zenginlik, yüksek rütbe) bulmaktır.
Zel gelse kahırdır (çok üzüntü) ve düşmandır ve hiledir, ama Hak teala (yüce Tanrı) yardımıyla dileği gerçekleşmektir, sağlıktır.
Re gelse fazlasıyla devlet (talih, zenginlik, yüksek rütbe) bulup ve isteği gerçekleşip ve gizli işleri sonuçlanmak, rahat olmaktır.
Ze gelse o günlerde kendi halinde (sakin, bir şeye karışmaz) olmak daha iyidir. Dileğine erişmek görünmez. Sabır hoştur.
Sin gelse ferah ve sevinmektir ve selamettir (korkudan uzaklaşma, kurtuluş, iyi sonuç) ve bir iyilikle dileği gerçekleşmek birlikte olmaktır.
Şin gelse çok zarar etmektir. Korku ve hile ve aldatılmadır. Halkın dilinden gereğinden çok incinir, ama sabrederse düşmanı kahrolur.
Sad gelse dileğinin hepsine ulaşır ve o kişiye devlet (talih, zenginlik, yüksek rütbe) yönelir, ama hareket ve seferden (yolculuk) çekinmeli.
Dad gelse Hak teala (yüce Tanrı) o kişiye hükümet (yetki) ve riyaset (başkanlık) ve kuvvet ve nusret (başarı, üstünlük) verir. Halk içinde aziz (güç sahibi, saygın) olur.
Tı gelse o kimseye iyilik kapısı açılır ve kötülük kapısı kapanır ve ahrette iman üzere olur. İnşaallahü teala. (Yüce Tanrı isterse).
Ayın gelse bu niyetinden çok korksun. Caysın ve yüce Tanrı’dan bağışlanmasını dilesin ve tövbe edip kendi iyi malından sadaka versin.
Gayın gelse üzerine iyilik kapısı açılır ve kötülük kapanır ve bir topluluktan dileğine erişir, sevinir.
Fe gelse bütün düzensiz işleri yoluna girip sonuçlanır, mutlu ve şen olur.
Kaf gelse bütünüyle saygınlığa ulaşıp iyi yerden fayda görüp, iyilik edip mutlu ve şen olur.
Kef gelse sabır ve tövbe edip, haramlardan (yapılması dince yasaklanan şeyler) sakınıp, helal malından sadaka versin.
Lam gelse dileğine erişir ve devlet bulup mutlu olur.
Mim gelse melamettir (azarlama, kınama). Her yönden bu durumda Tanrı’dan af vebağışlanma dileğiyle sabır gerektir.
Nun gelse rahatlar ve mutluluklardır ve bütün istediği şeylerin gerçekleşmesi, sevinilmesidir.
Vav gelse halka muhtaçlığı kalmaz, ama Tanrı’dan bağışlanma istemek ve tövbeyle uğraşmak gerektir, nimete (iyilik, yaşamak için gerekli şeyler. Tanrı vergisi yiyecek, içecek) ulaşıp, mutlu olsun.
He gelse dileği gerçekleşmektir ve de düşmana karşı üstünlük kazanıp ve hem düşmanı kahrolmaktır.
Lamelif gelse bütün işlerinde zorluk çekmektir. Ama bu niyetten sonra hayır (iyilik) vardır.
Ye gelse iyilikler ve bolluklar ve sevinçler ve gönül ferahlıkları, iyi haberler ve mutluluklar ve sağlıklar ve selametlikler (korkudan uzaklaşma, kurtuluş, iyi sonuç) demektir ve sefer (savaş ya da yolculuk) etmek dilerse iyidir.
Hepsi uğurludur. Temmet (bitti).”
BİR KUR’ÂN FALI
A
Yard. Doç. Dr. Mehmet TEMİZKAN*
ÖZET
İnsanoğlu, eskiden beri gelecek hakkında bilgi sahibi olmak istemiştir. Bundan dolayı, bazı araçları
kullanarak ve birtakım işaretleri yorumlayarak, gelecekle ilgili tahminlerde bulunmuştur. Bu tahminler de
“fal” olarak adlandırılmaktadır. Çeşitli falların, Türk boyları arasında da yaygın olduğu bilinmektedir.
Fal
için kullanılan araçlar arasında, az sayıda saygın kitap da yer almaktadır.
Bu kitapların başında da Kur’ân-ı
Kerim gelmektedir.
Araç olarak Kur’ân-ı Kerim’in kullanıldığı fala da “Kur’ân Falı” adı verilmektedir.
Anahtar Kelimeler
Fal, kitap, Kur’ân.
Fal, dilimize Arapçadan gelmiş bir
kelimedir ve sözlükte “uğur; talih deneme;
kahve fincanına, iskambile bakmak gibi
birtakım garip usullerle insanın talihine
ait şeyler söyleme” gibi anlamlara gelmektedir
(Devellioğlu 1982: 298). Çeşitli
araçlar kullanılarak ve birtakım işaretler
yorumlanarak, gelecekle ilgili tahminlerde
bulunmak “fal bakmak”; söz konusu tahminler
de “fal” olarak adlandırılmaktadır.
Falın Türkler tarafından çok eskiden
beri bilindiği, “kürek kemiği falı”, “aşık kemiği
falı”, “kumalak falı”, “kurban eti falı”
ve “ateş falı” gibi çeşitleriyle hemen hemen
bütün Türk boyları arasında yaygın olduğu
(İnan 1995: 151–159) ve İslamiyetin kabulünden
önceki döneme ait bir fal kitabının
bulunduğu da (Arat 1991: 277–305) bilinmektedir.
İslâmiyetin kabulünden sonra, “geleceğin
sadece Allah tarafından bilineceği
inancı”na rağmen, gelecek hakkında bilgi
sahibi olma arzusu, gelecekle ilgili birtakım
tahminlerin yapılmasına sebep olmuştur.
Yıldıznâmeler, rüya tabirleri, kıyafetnâmeler
(vücut yapısından hareketle kişilerin
yaratılışları hakkındaki tahminlerden oluşan
eserler) ve melhameler de (ayvanın bol
olması gibi bazı tabiat olaylarına bakarak
hava durumuyla ilgili tahminlerden meydana
gelen eserler) fal çeşitleri olarak kabul
edilebilir. Bunlara “ok atmak” ve “kur’a
çekmek” de ilave edilmektedir (Onay 1992:
165). Günümüzde de iskambil ve kahve falı
oldukça yaygındır; hatta bazı sakızların
ambalajındaki çok basit dörtlüklerden ve
şarkılardan fal tutulduğu da bilinmektedir.
Fal bakmak için kullanılan vasıtalar
arasında, çeşitli kitaplar da yer almaktadır.
Bu kitaplar da Hâfız Divanı, Mesnevî-i
Şerif, Fuzulî Divanı ve Kur’ân-ı Kerîm’dir.
Ayrıca, Timur’un “batı seferine çıkarken
Yesevî’nin ‘Makâmât’ından bir işaret aradığı
ve müjde veren bir rubaîsiyle karşılaştığını
söylediği de” bilinmektedir (Bice
BİR KUR’ÂN FALI
A Qur’an Fortune
Yard. Doç. Dr. Mehmet TEMİZKAN*
ÖZET
İnsanoğlu, eskiden beri gelecek hakkında bilgi sahibi olmak istemiştir. Bundan dolayı, bazı araçları
kullanarak ve birtakım işaretleri yorumlayarak, gelecekle ilgili tahminlerde bulunmuştur. Bu tahminler de
“fal” olarak adlandırılmaktadır. Çeşitli falların, Türk boyları arasında da yaygın olduğu bilinmektedir. Fal
için kullanılan araçlar arasında, az sayıda saygın kitap da yer almaktadır. Bu kitapların başında da Kur’ân-ı
Kerim gelmektedir. Araç olarak Kur’ân-ı Kerim’in kullanıldığı fala da “Kur’ân Falı” adı verilmektedir.
Anahtar Kelimeler
Fal, kitap, Kur’ân.
ABSTRACT
Human being has always been eager to get some information about future since the earliest times. Thus,
they have made predictions about future by using some devices and interpreting some signs. These predictions
are regarded as briefly “fortune”. It is known that types of fortune are common among Turkish tribes. Among
the devices used for telling fortune are few distinguished books. Qur’an, the holy book of Islam, is one of these
leading books in terms of including the subject of fortune. Consequently, the fortune which used Qur’an as a
device is called “Qur’an Fortune”.
Key Words
Fortune, book, Qur’an.
* Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi (mtemizkan@hotmail.com)
http://www.millifolklor.com 70 http://www.millifolklor.com70
Millî Folklor, 2007, Y›l 19, Say› 74
http://www.millifolklor.com 71
1993: XIII). Fal bakmak için kullanılan
eserler arasında, ilk sırayı Kur’ân-ı Kerîm
almaktadır. Kur’ân’a bakarak gelecekle
ilgili tahminlerde bulunmanın oldukça
yaygın olduğu, hatta “İran’da basılan
Kur’ân’ların sonuna 10–15 sayfalık bir
falnâmenin konulduğu” da bilinmektedir
(Pala 1989: 311). Vasıta olarak Kur’ân-ı
Kerîm’in kullanıldığı fala “Kur’ân Falı”
adı verilmektedir. Söz konusu fal, aşağıda
görüleceği gibi “Fal-i Hemze” şeklinde de
isimlendirilmektedir.
Konumuz olan Kur’ân falı metnine
geçmeden önce, metinle ilgili bazı bilgiler
vermek yararlı olacaktır. Metin, 7 x 10
ebadında küçük boy bir dua kitabının içinde
yer almaktadır. Kitap, baştan ve sondan
eksiktir, biraz da tahrip olmuş durumdadır.
Her sayfada yedi satır bulunmaktadır.
Ana ve alt başlıklar, kırmızı mürekkeple
yazılmıştır. Fal metninden önce, nesir gibi
yazılmış olmasından dolayı ilk bakışta
manzum olduğu anlaşılamayan bir giriş
yer almaktadır. Kafiye şeması aa – bb – cc
– dd ... şeklinde olan giriş, aruz vezniyle
ve mefâîlün mefâîlün mefâîlün feûlün
kalıbıyla yazılmıştır; ancak kusurları
oldukça fazladır. Her harften sonra “kavluhû
ta’alâ” (ulu Allah’ın ifadesi) ibaresiyle
bunu takip eden ve o harf ile başlayan bir
ayet yer almakta; ayeti takip eden “te’vil”
ifadesinden sonra da, yorum veya tahmin
ifade edilmektedir.
Söz konusu fal metni, iki bölüm halindedir.
Toplam yirmi sekiz sayfa olan
metnin birinci bölümü yirmi ikinci sayfada
tamamlanmaktadır. Kırmızı mürekkeple
yazılmış “Fâl-i Tekrâr” başlığıyla altı sayfalık
ikinci bölüm başlamaktadır. Burada,
aynı harfin tekrar gelmesiyle ilgili olarak
tahmin, yorum ya da öğütlere yer verilmektedir.
Metinde okunamayan ya da okunuşundan
emin olunamayan yerler, oldukça
azdır. Okunamayan yerler “......”; okunuşundan
emin olunamayan yerler ise “?” ile
gösterilmiştir. Metinde tam bir imla birliği
bulunmamaktadır. Bazen “te’vîl”, bazen de
“te’vîli” ifadesi kullanılmıştır. Aynı kelime
bir yerde ünlüsü gösterilerek yazılırken,
başka bir yerde ünlü gösterilmeden yazılabilmektedir.
Aynı şekilde, metnin bazı
yerlerinde hareke kullanıldığı halde, bazı
yerlerinde kullanılmamıştır. Birkaç yerde
de, yazılması gerektiği halde yazılmayan
harf vardır. Bunlar da ( ) içerisinde gösterilmiştir.
Bütün bunlar, eski el yazması
metinlerin pek çoğunda karşılaştığımız bir
durumdur.
Söz konusu fal metni günümüz harflerine
aktarılırken, aslına sâdık kalınmaya
çalışılmış; ancak birkaç yerde çok küçük
ilavelerde bulunulmuş ve bu ilaveler yukarıda
ifade edildiği gibi gösterilmiştir.
HÂZÂ ŞERH-İ MÜBAREK-İ
KUR’ÂN BUDUR
Anın adın direm ferd ü ahaddur
Kadîm kâdir ve hattâ sameddür
Resûl âline olsun çok tahiyyât
Dahi andan kılalım fâlı niyyet
Garaz neyse bu sözden ola ma’lûm
Ki Türkî söze döndi fâl-i manzûm
Çün nazma geldi fâl-i hüccet
Safâsından şifâlar bula haste
Ganî müflis ulu kiçi beher hâl
Ki âdetdür dirler açmak bir iyü fâl
Kaçan bir kutlu fâl olsun dillere
Ferah peydâ olur bu cân ü dillere
Nebîdendür hakîkat bu rivâyet
Ki bundan bek bulunmaz fâl-i gâyet
Buyurmışdur heves eylegil öli
Münâsibdür bilesin cümle hâli
İnanmayan kişide olmaya dîn
Müselmân dimegıl anın adın
Dilersen kim açasın fâl-i Kur’ân
Arı âbdest alasın ide Gufrân
Oku bir fâtiha üç Kulhüvallâh
Kim onara işüni evvelallâh
Salevât idesin üç kerre Resûle
Ne işün varısa döne usûle
Oku lâ-havle elün Mushafa ur
Açup sağ yana bak ne gelür gör
Yedinci satıra çün saya harfi
Ki âkil âdemîler dürüye harfi
Yedinci kâğızı dahı açup okugıl
Yedinci satıra bak dahı okugıl
http://www.millifolklor.com 71
Millî Folklor, 2007, Y›l 19, Say› 74
72 http://www.millifolklor.com
Nebîler fâlıdur şek dutmak olmaz
Gâyıbı Hakdan artuk kimse bilmez
Acâyib tâli’dür bu fâl-ı hemze
Kimün aklı iriserdür bu remze
Bu fâlun ıssına irer sa’âdet
Zihî devlet bu resme fâla âdet?
Niye kim el sunarsa el viriser
Ki maksûda safâ ile iriser
HÂZÂ FÂL-İ MÜBÂREK-İ
KUR’ÂN-I AZÎZ
Eğer elif gelse: Kavluhû ta’âlâ “Elif
Lâm Mîm. Allâhu lâ ilâhe illâhû.” Te’vîli
“Hayırdur ve şâzılıkdur.”
Eğer be gelse: Kavluhû ta’âlâ “Berâetün
minallâhi ve rüsûlihî.” Te’vîl “Şâzılıkdur
ve hayırla ni’met hâsıl olmakdur.”
Eğer te gelse: Kavluhû ta’âlâ “Tebârekellezî
bi-yedihi’l- mülk.” Te’vîl “Tevbedür,
salâhatlikdür. Hayırla selâmetlige ve râhata
irer inşâallâhu’r-rahmân.”
Eğer se gelse: Kavluhû ta’âlâ “Sümmellezîne
keferû bi-rabbihim ya’dilûn.”
Te’vîl “Murâda yetişmekdür, Allâh
ta’âlânin avniyle.”
Eğer cim gelse: Kavluhû ta’âlâ “Cennâtü
adn.” Te’vîl “Mübâlağa ......dur ki hadîkadur
ve mübârek seferdür.”
Eğer ha gelse: Kavluhû ta’âlâ “Ha
Mîm. Ve’l-kitâbu’l-mübîn.” Te’vîl “Murâddur
ve kuvvetdür ve yardım hâsıl olmakdur
kendi kavmlerinden.”
Eğer hı gelse: Kavluhû ta’âlâ “Hatemallâhu
alâ kulûbihim ve alâ sem’ihim.”
Te’vîl “İstiğfârdur vü niyyet sabrdur ve
katlanmakdur.”
Eğer dâl gelse: Kavluhû ta’âlâ “Demmerallâhu
aleyhim.” Te’vîl “Şâzlıkdur ve
râhatlık bulmakdur.”
Eğer zâl gelse: Kavluhû ta’âlâ “Zevâtâ
âfnan.” Te’vîl “Murâdı hâsıl olmakdur,
düşmânları kahrolmakdur, selâmetlikle
murâda irişmekdür.”
Eğer râ gelse: Kavluhû ta’âlâ “Resûlun
minallâh.” Te’vîl “Devlet hâsıl olmakdur
selâmetlikle.”
Eğer ze gelse: Kavluhû ta’âlâ “Züyyine
li’l-nâsi hubbu’l-şehevâti.” Te’vîli “Sabır
itmekdür, birkaç gün sabır itmese murâd
hâsıl olmaya. Bes lâzım oldur ki evmemek
gerek.”
Eğer sîn gelse: Kavluhû ta’âlâ “Seele
sâilun bi-azâbin vâkı’ûn.” Te’vîl “Ferah ve
şâzlıkdur ve hayırla murâdı hâsıl olmakdur.”
Eğer şın gelse: Kavluhû ta’âlâ “Şehidallâhu
ennehû lâ ilâhe illâhû”. Te’vîl
“Korkudur ve avrat mekridür ve kendi dili
ucundan incinmekdür. Ammâ sabırla zafer
bula düşmanları üzerine.”
Eğer sad gelse: Kavluhû ta’âlâ “Sâd
ve’l-Kur’âni zi’l-zikr. Te’vîl “Şazlıkdur ve
hayırdur. Kendi kavmi arasında murâd
hâsıl olmakdur.”
Eğer dad gelse: Kavluhû ta’âlâ “Daraballâhu
meselen.” Te’vîl “Anun hikmetini
Allâh bilir.”
Eğer tı gelse: Kavluhû ta’âlâ “Tâhâ.
Mâ enzelnâ.” Te’vil budur ki “Hayır kapusı
açılmakdur ve şer kapuları kapanmakdur
ve halâyık üzerine hükmü olmakdur.”
Eğer zı gelse: Kavluhû ta’âlâ “Zahara’lfesâde
fi’l- berri ve’l- bahri.” Te’vîl “İyilik
hâsıl olmakdur ve dahi murâd bula ve âhireti
ma’mûr ola.”
Eğer ayın gelse: Kavluhû ta’âlâ
“Abese ve tevellâ”. Te’vîli “İstiğfârdur ve
tevbedür ve bu niyyet ki oldı, sabır itmek
gerek.”
Eğer gayın gelse: Kavluhû ta’âlâ
“Gâfiru’l-zenbi ve kâbili’l-tevbi şedîdü’likâb.”
Te’vîli “Hayır kapuları açılmakdur,
inşaallâhu ta’alâ.”
Eğer fe gelse: Kavluhû ta’âlâ “Felâ
uksimû bi-mevâki’i’l-nücûmi” Te’vîl “İşleri
âsân olmakdur ve dağılmış işleri hâsıl olmakdur.”
Eğer kaf gelse: Kavluhû ta’âlâ “Kâf
ve’l-Kur’ânü’l-mecîd.” Te’vîl “Yoldaşlardan
ve ululardan hürmet yetişmekdür. Hayırla
ve râhat ile dosta yetişmekdür.”
Eğer kef gelse: Kavluhû ta’âlâ “Keef,
he, ye, ayın, sâd. Zikru rahmeti rabbike
abdehû Zekeriyyâ.” Te’vîl “Nice gün sabr
itmekdür ve istiğfâr ve kanâat itmekdür.”
Eğer lâm gelse: Kavluhû ta’âlâ “Lem
yekünillezîne keferû.” Te’vîl “Ni’met ve
Millî Folklor, 2007, Y›l 19, Say› 74
http://www.millifolklor.com 73
hayr irişmekdür ve devlet kapuları açılmakdur,
inşaallâhu ta’alâ.”
Eğer mîm gelse: Kavluhû ta’âlâ
“Mâkâne Muhammedün ebâ ahadin” Te’vîl
“Sabırdur; sabritmese melâmet ola, dahi
kazâya delâlet ider.”
Eğer nûn gelse: Kavluhû ta’âlâ “Nûn
ve’l-kalemi vemâ yestirûn.” Te’vîl “Râhat
ve hayr ve şâ(z)lıkdur ve cemî’ işleri âsân
olmakdur.”
Eğer vav gelse: Kavluhû ta’âlâ “Vallâhu
min verâihim muhîtun.” Te’vîl “Âdem
oğlanlarına ihtiyâcı olmamakdur, ganî olup
murâdın bulmakdur.”
Eğer he gelse: Kavluhû ta’âlâ “Hel etâ
‘ale’l-insâne.” Te’vîl “Murâd hâsıl olmakdur
ve düşmânı kahrolmakdur.”
Eğer lâmelif gelse: Kavluhû ta’âlâ
“Lâ uksimu bi-hâza’l-beled.” Te’vîl “İşleri
teşvîş olmakdur ve zahmet çekmekdür ve
tevbe ve istiğfârdur.”
Eğer ye gelse: Kavluhû ta’âlâ “Yâsîn.
Ve’l-Kur’ânu’l-hakîm.” Te’vîl “Hayırdur ve
sevinmekdür ve ni’met eline girmekdür.”
FÂL-İ TEKRÂR
İnşâ’allâh tekrâr gelen hurûfları
beyân ider.
Eğer tekrâr elif gelse: Mekirdür?, hâsıl
olmaz.
Eğer tekrâr be gelse: Bir kişü
mu’âvenet itmeyince hâsıl olmaz.
Eğer tekrâr te gelse: Cehd ide, dünyâ
zevki hâsıl ola.
Eğer tekrâr se gelse: Gâyet iyüdür.
Eğer tekrâr cîm gelse: iyüdür, üç günde
hâsıl olmaz.
Eğer tekrâr ha gelse: Bir ulu kişi araya
girmeyince hâsıl olmaz.
Eğer tekrâr hı gelse: Ahz-i nasîb tarafından
hîle ola.
Eğer tekrâr dâl gelse: İşi iyüye döne
inşaallâhu ta’alâ.
Eğer tekrâr zâl gelse: Gâyet yaramazdur,
el işi işlemeye.
Eğer tekrâr râ gelse: İyüdür, yakında
hâsıl olur.
Eğer tekrâr ze gelse: Gâyet yaramazdur,
ol işi işlemeye.
Eğer tekrâr sîn gelse: Eline giren çıkar
şöyle bilesin.
Eğer tekrâr şın gelse: Da’v(â)cısı yana
kendüni dahi hâsıl olmaz.
Eğer tekrâr sad gelse: Başına veya ...
nesnesine kasd ideler, zinhâr üç gün uyumaya
ve gâfil olmaya.
Eğer tekrâr dad gelse: Evi kavmi râzı
olur işiyle.
Eğer tekrâr tı gelse: Cehd eylesün, işi
hâsıl olur üç güne degin.
Eğer tekrâr zı gelse: Ol işi çâre bulunmaz,
işlemeye.
Eğer tekrâr ayın gelse: Ol iş nice def’a
kasd olmışdur, hâsıl olmamışdur, nice gün
dahi hâsıl olmaz.
Eğer tekrâr gayın gelse: Nahsdur, işlemeye.
Eğer tekrâr fe gelse: Düşmânı gâlib
olur, şöyle bile.
Eğer tekrâr kâf gelse: Cehd iderse hâsıl
olur.
Eğer tekrâr lâm gelse: Yedi günden
iden sonra yedi yıla degin hâsıl olur inşaallâhu
ta’alâ.
Eğer tekrâr mîm gelse: İyüdür mâl
içün.
Eğer tekrâr nûn gelse: Gussa üstüne
gam ola.
Eğer tekrâr vav gelse: Bir kurı gavgâ
görecegü, yalan da’v(â) gibi nesne hâsıl
olmaz.
Eğer tekrâr he gelse: İyü degildür,
gam üstüne gam olur.
Eğer tekrâr lâmelif gelse: Fâlın teşvîş
ola; yaramazdur, gâfil olmaya.
Eğer tekrâr ye gelse: Yaramazdur;
gâfil olmaya, günâhını dileyesin.
Daha önce de söylediğimiz gibi fal,
insanların gelecekleri hakkında bilgi sahibi
olma isteklerinin bir ürünüdür ve fal
bakmak için, çeşitli vasıtalar yanında bazı
kitaplar da kullanılmıştır. Ancak, araç olarak
kitapların kullanıldığı falları, diğer fal
çeşitlerinden ayrı düşünmek gerekmektedir.
Bu falları, gelecekle ilgili bilgi vermek
değil de, olumlu veya olumsuz bir gelişme
için işaret aramak şeklinde değerlendirmek
daha doğru olacaktır. İşaret aranan
Millî Folklor, 2007, Y›l 19, Say› 74
74 http://www.millifolklor.com
kitaplar arasında da, en muteber olanı,
şüphesiz ki Kur’ân-ı Kerîm’dir.
Şartları yerine getirilerek ve bir sıra
takip edilerek ulaşılan harflerden bir kısmı
olumlu, bir kısmı da olumsuz gelişmelerin
işareti olarak kabul edilmektedir. Bu işaret,
söz konusu harf ile başlayan bir ayete
dayandırılmakta ve çoğu kez o ayetin anlamı
ile bütünleştirilmektedir. Özellikle,
olumsuza işaret ettiğine inanılan bir harfe
ulaşıldığında, falına bakılan kişiye bazı
tavsiyelerde de bulunulmaktadır. Burada
dikkatimizi çeken bir husus, olumluya işaret
ettiğine inanılan harflerin olumsuzun
işareti olarak kabul edilen harflerden çok
fazla olmasıdır. Hı, ze, şın, ayın, kef, mim
ve lâmelif’ten ibaret olan yedi harfin açık
veya ima yoluyla olumsuz bir gelişmenin
işareti sayıldığı anlaşılmaktadır. Mesela;
“lâmelif” harfi, “İşleri teşvîş olmakdur ve
zahmet çekmekdür ve tevbe ve istiğfârdur.”
şeklinde açık bir dille bir tehlikenin habercisi
olarak görülmektedir. Yine “şın” harfi,
“Korkudur ve avrat mekridür ve kendi dili
ucundan incinmekdür. Ammâ sabırla zafer
bula düşmanları üzerine.” şeklindeki bir
yorumla ve daha açık bir dille, yaklaşan
bir kötü hadisenin işareti olarak değerlendirilmektedir.
Burada, ayrıca falı bakılan
kişiye sabretmesi de tavsiye edilmektedir.
Hoşa gitmeyecek gelişmelerin işareti
olduğuna inanılan harflere oranla, memnun
edici hadiselerin işareti olarak kabul
edilen harfler çok daha fazladır. Bu harflerle
ilgili yorumlar ise, daha çok yuvarlak
ifadeler kullanılarak “Hayırdur, şâzlıkdur,
murâdı hâsıl olmakdur, âhireti ma’mûr
olmakdur.” şekline özetlenebilir. Meselâ;
“nun” harfiyle ilgili olarak yapılan yorum
ya da tahmin “Râhat ve hayr ve şâzlıkdur
ve cemî’ işleri âsân olmakdur.” şeklindedir.
Sin harfiyle ilgili olarak da, “Ferâh ve şâzlıkdur
ve hayırla murâdı hâsıl olmakdur.”
gibi bir yorumda bulunulmaktadır. Tı harfiyle
ilgili yorum veya tahmin ise, biraz
daha nettir: “Hayır kapusı açılmakdur ve
şer kapuları kapanmakdur ve halâyık üzerine
hükmü olmakdur.”
“Fâl-i Tekrâr” başlığı altında da, bir
harfe üst üste iki kez ulaşılmasıyla ilgili
yorumlar yer almaktadır. Buradaki yorumların
kısa olması ve herhangi bir ayete
dayandırılmaması dikkat çekmektedir.
Daha önceki metinde, olumlu gelişmelere
işaret ettiğine inanılan bazı harflerin, tekrarlanması
durumunda olumsuzluk işareti
olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Mesela;
“nun” harfi için, burada “Gussa üstüne
gam ola.” ve “zal” harfi için de, “Gâyet yaramazdur,
el işi işlemeye.” gibi yorumlarda
bulunulmaktadır.
Sonuç olarak, fal bakmak için kullanılan
araçlar arasında kitapların, özellikle de
Kur’ân-ı Kerîm’in çok farklı bir yere sahip
olduğu; metnini sunduğumuz Kur’ân falında,
yorum ya da tahminlerin ilgili harfle
başlayan bir ayete dayandırılmasının da
fala olan güveni artırmış olduğu söylenebilir.
Bu güven, muhtemelen, Kur’ân falının
yaygınlaşmasına da vesile olmuştur. Bir
veya iki metne bağlı olarak bazı harflerin
iyiye; bazı harflerin de kötüye işaret ettiğini
söylemek mümkün olmadığı gibi doğru
da değildir. “Hayra” ve “şerre” işaret ettiğine
inanılan harflerin belirlenmesi, ancak
bu tipteki farklı fal metinlerinin bulunup
yayınlanmasından sonra ve karşılaştırma
yoluyla mümkün olabilecektir.
KAYNAKLAR
Arat, Reşid Rahmeti (1991), Eski Türk Şiiri, 3.
Baskı, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Devellioğlu, Ferit (1982), Osmanlıca – Türkçe
Ansiklopedik Lûgat, Ankara, Aydın Kitabevi Yayınları
İnan, Abdülkadir (1995), Tarihte ve Bugün
Şamanizm, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Onay, Ahmet Talât (1992), Eski Türk Edebiyatında
Mazmunlar (Haz: Cemal Kurnaz) Ankara,
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
Pala, İskender (1989), Ansiklopedik Divan Şiiri
Sözlüğü-I, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları.
Yesevi, Ahmed (1993) Divan-ı Hikmet Hoca
Ahmed Yesevi (Haz: Hayati Bice), Ankara, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder