Kur'an'a göre şeytanın insanı aldatma yöntemleri
20 Haziran 2019 Perşembe
9 Haziran 2019 Pazar
Yukarıdaki dûa bilâ-şek velâ-şüphe itikat edilerek işyerine bir Yasin-i Şerif okunarak asılır ve hergün bir Yasin-i Şerif okunursa, biiznillah bereketin ve rızkın celbine vesile olur.
Yukarıdaki dûa bilâ-şek velâ-şüphe itikat edilerek işyerine bir Yasin-i Şerif okunarak asılır ve hergün bir Yasin-i Şerif okunursa, biiznillah bereketin ve rızkın celbine vesile olur.
8 Haziran 2019 Cumartesi
Usulul Bast Fi Sirril Evfak Vel Havas 1-2
Usulul Bast Fi Sirril Evfak Vel Havas 1
=======================
Usulul Bast Fi Sirril Evfak Vel Havas 2
Usulu Bast Fi S_rr_ Evfak 2 by on Scribd
HAVÂSS'IN DERİNLİKLERİ BİRİNCİ KİTAP VE İKİNCİ KİTAP
HAVÂSS'IN DERİNLİKLERİ
BİRİNCİ KİTAP VE İKİNCİ KİTAP
5 Haziran 2019 Çarşamba
4 Haziran 2019 Salı
ESMAÜL HÜSNA VE İNSANA ETKİLERİ KISA BAŞLIKLAR HALİNDE VERİLMİŞ VE BURÇLAR İLE ASTROLOJİ KONUSUNA DEĞİNİLMİŞTİR
ESMAÜL HÜSNA VE İNSANA ETKİLERİ KISA BAŞLIKLAR HALİNDE VERİLMİŞ
VE BURÇLAR İLE ASTROLOJİ KONUSUNA DEĞİNİLMİŞTİR
KIRK HADÎS TERCÜMELERİNE UMUMÎ BİR BAKIŞ
KIRK HADÎS TERCÜMELERİNE UMUMÎ BİR BAKIŞ
ve
Ankaralı İsmail RüsûM'nin
"TERCÜME-İ HADÎS-İ ERBAÎN'İ,
Abdalkadir Karahan islâm kavimleri arasında, edebî bakımdan, kırk hadîs tercüme ve şerhlerine en fazla alâka gösteren ve, bü vadide, birinci sınıf sanatkârlarının kalemi ile en çok manzum risaleler meydana getirenler, türkler olmuştur. Yaİnız dinî-tedrisî mahiyette olmak üzere Osmanlı ulemâsı tarafından tasnif edilen kırk hadîslerde tercih pâyı, umumiyetle, Arap diline verilmiştir.
Misal mahiyetinde olarak: Cemalüddin Aksaragî, Kemal Paşa-zâde, Lütfî Paşa, Şemsüddin Dalcı, Taşköprüzâde, Tokatlı Ahmed, Bursalı ismail Hakkı, Birgivî-Akkirmam... v.b. nin Arbac ün Hadîs'lerinin hep Arap dili ile yazılmış olduğunu düşünmek eiverir. Ara-sıra da, Osmanlı müellifleri veya diğer Türk boylarına mensup kalem erbabı, dinî-edebî kırk hadîs tercümelerini, farsça tertip ve tanzime özenmişlerdir.
Seyyid Sadr, Idris-İ Bitlisi, Firdevsî-i Rûmî, Özbek Veltuüddin... v.b. nin bu neviden risaleleri, bunun[ şahidleridir. Esasen arapça ve farsçaya ilim ve edebiyat lisanları olarak ehemmiyet . vermiş bulunan müslüman türkierin evvelâ dinî, sonra da edebî hüviyeti göze çarpan bu mevzuda, adı geçen dillerde eserler vücude getirmeleri gâyet tabiîdir. Üstelik türkün çok dil bilirlik hususunda da kuvvetli bir istidat sahibi olduğu meçhul değildir. Bu nevide 'arapçaya temayül, daha ziyâde, hadîslerin o dille olması ve arap edebiyatında geniş bir maziye malik bulunması; dinî-didaktik hüviyeti itibarı ile din ulemasının elinde işlenmesi hasebiledir.
Türk âlim ve ediplerinin ana dillerinden başka arapça ve farsçada, bilhassa edebî eser üzerinde tedkikat yapabilecek derecede ve hattâ bu iki dilde risaleler meydana getirilebilecek bir iktidarda vukufa sahip oldukları, sık sık, görülegelen bir hâdisedir. Halbuki türkçe yazan iranlılara,"] veya farsça ve türkçe tasnifler vüc.ûde getiren arap.Iara ya hiç raslanmaz, yahut ender tesadüf edilir. Bu vâKa, kırk hadîs mevzuunda bir kerre 236 Abdiilkadir Kar ab an daha, açıkça görülmektedir. Ancak arapça ve farsça bütün bu Türk tasnifleri, ana dille kaleme alınan kırk hadîs tercümeleri derecesinde edebîdidaktik bir değere, hiç bir zaman, vasıl olamamış ve türkçede oldukları nisbette bu sahanın ilk plândaki mahsulleri arasına girememiştir.
Bunun böyle olması da zaruridir. Zirâ yabancı dilde yazan adam, Berthels'm de dediği gibi, s O dilin kanunlarım, kaidelerini kullandığından kendi asıl şahsiyetini pek o kadar gösteremez. O lisanın kanunlarının itaât hükmü altına girer. Eserlerinde o lisanda olan şeyleri t akli d eder*1 . Türkçede dinî edebiyata ait eserler kemiyet ve kıymet itibariyle hayli yüksektir. Siyer, hilye ve bilhassa makteî 2 gibi] mevzularda çok meydana getirilmiştir ve bunların bir kısmı, denilebilir ki, edebiyatımızın şaheserleri meyanında yer almışdır. Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i ile Fuzulî'nîn HadJk.it üs-suc ada'sı ve Hakanî'nin Hilye'si bu hususun beliğ şahidleridir. XIV. asırdan itibaren Türk edebiyatında beliren kırk hadîs tercümeleri, sırası ile XV, AVI, XVII ve XVIII. asırlarda İnkişaf eden bir dinî edebiyat kategorisi olarak kudret ve kıymetini muhafaza etmiş ve hasseten tam tekâmülünü, bizde,. XVI-XVII- asırlara borçlu bulunmuştur.
Bu nevin, şâirlerimizin devamlı bir meşgalesi olması, ona bir başka canlılık ta kazandırmıştır. Bizim tesbit ettiklerimiz-manzıım-mensur türkçe kırk hadîs sayısı- «8l> adet olup, bunlardan s 16* sı XVI. asra, «13» ü de XVII. asra ait bulunmaktadır. Tanınmış şâirlerimizden: Kemal Ümmî (ölm. 880/1475?), Nevayî (1441-1501), Fuzulî (ölm. 963/1556), Nev'î (1533-1598), Âşık Çelebî (trc. 979/1571), Lâtifî (ölm. 990/1582), Âlî (1541-1600), Hakanî (trc. 1011/1603), Okçu-zâde Mehmed(1039/1630), Kefeli Feyzi. (ölm. 1025/1616), Nabî (ölm. 1124/1712),.Taib (trc. 1120/ 1708), Antakyalı Münif (trc. 1146/1733).. v.b. nin, aynı zamanda, birer kırk hadîs tercümelerine de sahip oldukları düşünülürse mütalâamızın yerinde olduğu daha kolayca anlaşılır.
Burada şuna da - işaret etmek münasip düşer: Türk şâirlerinden kırk hadîs tercümeleri ile uğraşmalarında, XV. asrın ikinci yarısından itibaren, Abdurrahman Câmî(J414- 1492) nin geniş ölçüde tesiri olmuştur. Nevayî, Fuzulî, Rihletî, Nabî, Münif'in risaleleri, Câmî'nin Erbaîn'imn tercümeleridir. Ayrıca Nevevî (Muljy al-Dîn Abu Zakariyâ Yahya b. Şaraf al-Nawawî, 1233-1277)'nin meşhur ASbaan'unun da Osmanlı müelliflerini, hassaten XVIII. asırdan itibaren, bu yola sevketmekte, az-çok, müessir olduğuna işaret edilmeli1 E . Berthels, JPıızulî'nİn arapça şiirleri, Rus ilimler Akademisi Asy a Müzesinin müsteşrikle r cemiyeti bülteni, Leningrad, V, 1930j s. 4S. .* Bk. Abdiilkadir Karahan, Türk Edebiyatında Maktel-i Hüseyn, mezuniyet tezi, 1S39 Türkiyat Enstitüsü, Kütüp. No* 96. Kirk hadîs tercümelerine umumî bîr bakış 237 dır. Süleyman Fazıl Efendi (ölm. 1134/1722), Bursalı İsmail Hakkı (ölm. 1137/1725), İsmail Mûfid Efendi (ölm. 1217/1802), Ahmed Naim (trc. 1343/1924) v.b. 'nin Kırk hadîsleri, ya Nevevî tercümesi, veya şerhidir.
Bunların dışında da türkçeye tercüme edilen arapça 3 ve farsça* er.baînler-ki bunların bâzıları da yine Osmanlı müelliflerinin eserleridirs> az değildir. Bu hareketin şöylece mânalandırılıp izah edilmesi mümkündür: Bir taraftan kendi mesaileri ile muhtelif hadîs kitaplarından intihaplar yaparak kirk hadîs tercüme edenlerin, yanı-başında, kendilerinden evvel, gelen islâm ulemâ ve üdebasınm şöhret kazanmış kırk hadîs risalelerini türkçeye çevirmek suretile bu cereyana katılma arzusu da, asırlar boyunca devam etmiş ve rağbet görmüştür. Türkçe kırk hadis mütercimleri arasında ön safta, kemiyet ve keyfiyet bakımlarından, şâirler gelmektedir. Ulemâ ve ehi-i tarik da az değildir. Bu kabil risalelerin manzum yazılanlarında, nazım şekli olarak, umumiyetle kıt'a veyahut mesnevi şekilleri tercih edilmiştir.
Vezin olarak ta, ekseriyetle, aruzun şu: Feiiâtün mefâilün feİlün; Fâilâtün fâilâtün fâîlât; MüfteÜün müfteilün feilün vezinleri kullanılmıştır. Tercümelerde, istisnalar bir tarafa bırakılacak olursa, sıhhat mevcut ve edebî çeşni mahsustur. İşlenen mevzûlar da çok çeşidlidir. Tek bir mevzua hasredilmiş olanlar arasında, gaza ve cihad hakkındaki hadîslerden toplanmış kırk hadîs tercümeleri ehemmiyetli bir yer tutar". Hemen, her mevzû kırk hadîse girmiştir, hattâ tıb7 bile. Bu arada mensup oldukları tarikatları müdafaâya elverişli 40 hadîs toplayıp şerhedenlerle fakirlik ve dervişliğin methiyesini yapanlar8 da vardır. Fakat ekseriyet, muhtelif mevzularda toplanmış Kırk hadîs'lerdedir. Bu kitaplardan istifâde etmek suretile, devirlerinin siyasî, içtimaî, ahlâkî tema3 Meselâ Hazini. (XVI. asır), arapçsdan, Muhammad b. Ab ü Bakr'in Arha^ün'uau manzum olarak türkçey e çevirmiştir.
Bk. Ankar a Dil ve Tarih-Coğrafya Fak., ismail Saip yaz., nr. 738; Burea Orhan kütüp., nr. 32S (yeni 85). ' 1 Meselâ farsçadan Husayn Vâ [ i z Kâşifi (ölm. 910/1505) 'nin Risale-i 'Alîya'si yalnız XVI! . asırda, Seyyid Kadri tarafından Tufıfc-i 'Atebe-i 11Aliye (bk. Murad MollaHamidiye kütüp. , nr. 1055) ve. Abdurrahmaa Hibrî tarafından Riyöz ül-cArifiri (bk. Universita kütüp. , TY. , ET . 601) •238 AbdiilkadirKarah.a n yüllerine dâir bâzı fikirler serdetmek, veya onları vücûde getirenlerin psikolojik durumlarının akislerini tesbit etmek mümkündür. Bu eserler arasında medrese, tekke, kibar konakları veya şuara meclisleri ile alâkadar olanlar, oralarda okunanlar bulunduğu gibi; bir karşılığa nâil olmak veya' göze girmek Ümidi ile padişahlara °, devlet ricaline10 takdim edilenleri de vardır.
Hassaten Sultan Ahmet 1. (1603-1617), Sultan Ahmet ııı. (1703-1730) ve Sultan Mahmud ıı. (1808-1839) nin bu neviden eserlere hususî bir alâka gösterdikleri anlaşılmaktadır. İşte bizim şimdi üzerinde duracağımız Kırk Hadîs Tercümesi, hemen ' her bakımdan bu nevin en yüksek bir gelişme çağı olan XVıı . asırda, muayyen bir tarik ve sülûkün müdafaası zımınında kaleme alınmış bir örnek olmak dolayısı ile hususî ehemmiyeti haizdir. Asıl künyesi İsmail b. Ahmed Ankaravî olan ve şiirlerinde Rüsûhî mahlâsını kullanan bu zat (ölm. 1041/1631), mevlevîlİği ve Mesnevi şarihliği ile şöhret bulmuştur. Tercüme-i Hadis-i Erbaininin,( şimdiye kadar y.alnız bir tek yazma nüshasına tesadüf etmiş bulunuyoruz. Eserin, mutad veçhile, en baş tarafta bulunan hamd-ü-şenâ'sı dahi, maksudunun bir beraattı istihlâli olduğu için mevzua oradan gireceğiz: I V J JlüJI) <*-Ul.>l 0 . J'J-I, J^JIİ J*l. ^ U U jj l âJ-l 1 3 JijîVr^ijjj ^u^ ı uJi — ^jjuucij
yenlere anın şerhinin zımnında red içün vâfir cevâb-i şâfi ve kelam-l
vafi geiürdim.
Baz
dehu sünnet ve bidz
ati. mübeyyin ve müfessir ve
iemâ:
_'üe ğmâ ve zarb ve def den ve rakş ve hareketi mü eyyid ve
müzetckir olan hadisleri irâd eyleyüb anların şerh ve tahkiki miyanında tarikımıza bidz
at ve zalaldır deyü inkâr eyleyenlere red içün nice
delâ^il ve berahin getürüp sünnet ve bidz
at ne idügini muhakkikler beyân eyledügi üzere beyân edüb tahkik mertebesine yetürdihi.
Tâ ki
zığy-İ vu
c
azâ, ve fukahâc
da alan süfeha ye ehl-i İnkârı dinleyenler ve
•ânların bâ-garaz olan güftârların istimâc
eyleyenler hileler ve tarikc-
.mıza hidrat demeden ve anın ehline ehl-i bİdz
at ve zalâlet tac
bir eyle'
meden müctenib olalar. Pes kırk hadis tamâm oluncıya dek menâfic
-i
diniye ve esrzr-ı yakiniyeyi eSmTa olan hadisleri hem getürüb anları
dahi şerh. ve. beyân eyledim. Tâ tâlib-i z
ilm ve maarif et olanlar ve
aşhafc-i tarikata"meyi ve makabbet kılanlar banlardan nice menâfic
-i
•celile ve feva'.id-i' ceziie bulalar.
Umiddir ki Hak subhanehu ve Ta'âlâ
Hazretleri cümlemizi zahiren ve bafınan Sultan-ı Eıbiyântn sünnet-i
seniyyesİne fSpt olanlardan v.e anın tarik-ı müstakimi üzere seyr ve
sülük kılanlardan eyleye* (vrk 1 b V.d }
Hadisler, riıukaddemedekı maksada uygun düşen ve onun müdafaası mahiyetinde telâkkileri mümkün olanlar arasından seçilmiştir.
Arapça metni hemen turkçe mensur tercümeleri takıp .eder Ondan
sonra da hadislerle alakalı ve mütercimin meslek ve meşrebine muvafık
geniş açıklamalar yer alır Burada başka hadislerden, bir çok âlıniİerirfve hassaten mutasavvıfların kitaplarından yapılmış ist ışh adlara Taslanır. İmam Gazzklı (olm. 505/11¡1)
;
den Mevla'na Celaluddın Rumi
{1207-1273)
:
ye kadar bir çok büyı k /eyattan iktibaslar vardır.
Hâsseten
Mevlânâ .ve mevlevîlik birçok fikirlerin mihveridir;.ağırlık, merkezidir.
Esasen eserin, gayesi, mevleyîliğin hakka ve hakikâte "miivafik bir
tarikat olduğunu, mevlevî âyinlerindeki raks" ve semâın bir bid'at ..teş-.
iciletmediğini, Peygamber'in sünnet ve hadîsi ile tevsik etmek "ol üğüna
240 Abdülkadir Karahan
göre, Mevlânâ 'nm manevî kudretinin, sıksık, sayfalarda tecellisine
şahit olmak tabiîdir. Nitekim ilk hadis 'in bile, farsça kaleme alınmış
bulunan Megnevî'nin dil noktasından müdafaası için iradedildiği, buna
dâir şerh ve beyânın sonlarında zâhir olmaktadır.
İşte birinci hadîsin
metni, mânası, şerh ve beyanından bâzı cümleler ki, bu vesile ile, risâlenin, devrine göre, sade ve güzel telâkki edilmesi gereken üslûbu hakJjl S1
* *—j J1
* kında da fikir edinmek imkânı hasıl olur:
*Mac
nâ-yi şerifi.—- Arabiyeti evvel on yaşında olduğa hâlde îsmâc
ıl Peyğamber Hazretleri ''Aleyh is-selâm feth eyledi ve Hak sübhânehu ve Ta^âlâ Hazretleri ol Hazrete ilhâm peyda eyleyüb ibtidâ ba
lisân-ı t
arabı ol söyledi... Lâkin ol Hazretin soyledügi lügat mürur-i
zamanla mahv ve münderis olub sonra Nebi Hazretleri vücade geldikde
Cebrail Hazretleri gelü'b ol lûğatt ana hıfz etdirdi...
Pes lâğat-ı c
arabi
evvelâ bu cihetden ve şâniyen Hazret-i KUR.3AN ba lisân üzere nâzil
olduğu hayşiyetden sâ3
ir lûğatden ef'zal oldu. Bundan sonra lûğat-i
fârisi hem efzal-i lûğat oldu ve Hazret-i Nebi^-yi mükerrem... ahyânen
anı dahi tekellüm eyledügi dolayısı ile şeref buldu ve bu iki lûğai
lûğat-i ehl-i cennet,., oldu Ve bunun lûğat-i ehl-i cennet olduğuna cümle-i
de'laftlden biri bu olduki bu lûğat ile namaz kılmakda c
inde İmâminâ
câ3
iz oldu* (Vrk. 2n.).
Burada, Ziya Paşa'nın da çocukluğunda duyduğu tarzda: 'Kim ki
okur farisî, gider dinin yansı» gibi inanışların da, kaynağını dinden
alıp almadığı, hatıra gelmektedir. Bu ilk hadîsin şerhinde, böyle mukadder bir sualin de cevabı mevcuttur; şarih, evvelâ şu şekilde, soruyu vazetmektedir:
"Eğer sa^âl olunursa ki Şarlat al-lslâm sahibi faşl-ı kelâmda
j bl J»l cJİ v-jtdlj iltj l jb(Bj il i J*l ^j . ¿11 öjj l j. } akil Ji»l J»j
dediğine göre bunun cevabı nedir?* (Vrk. 2b).
Sonra da, musannif buna
karşılık olmak üzre farsça tedrisatının mahzurlu değil, faydalı ve lüzumlu olduğunu belirtmeğe çalışmıştır (gös. yer). Bu birinci hadîsin
şerhine sarfedilen cehid ve burada farsçaya atfedilen ehemmiyet, daha
yukarıda da bilmünasebe söylediğimiz gibi, yalnız mevlevîlerin değil,
bütün islâm dünyasının Ommühât-i âsârı meyanında bulunan Meşnevi-i
ma
c
nevi'nin farsça yazılmış, söylenmiş olması hasebiledir.
Hadîsin şerhine müteallik son satırlar zımnında bu manâ zâhirdir ve burada netice
sebep hüviyetine bürünmüştür.
tBâ-huşUş ki Hazret-i Mesnevi'nin dahi bu lisân üzere nazm olunması bu lisâna bir âher şeref vermişdür ve pâye-i şi'ri mertebe-i a^lâya
ir-görmişdür» (Vrk. 3a-b).
Kırk hadîs tercümelerine umumî bir bakış 2«
Ankaralı Şeyh İsmail, âdetâ plânlı bir şekilde Mevlevî tarik atındaki
adâb ve erkânın müdafaasına girişiyor hissini veriyor, ikinci hadîsin,
bu neviden başka risalelerde de bir çok defalar tekrar edilmiş bulunan,
ve
Ankaralı İsmail RüsûM'nin
"TERCÜME-İ HADÎS-İ ERBAÎN'İ,
Abdalkadir Karahan islâm kavimleri arasında, edebî bakımdan, kırk hadîs tercüme ve şerhlerine en fazla alâka gösteren ve, bü vadide, birinci sınıf sanatkârlarının kalemi ile en çok manzum risaleler meydana getirenler, türkler olmuştur. Yaİnız dinî-tedrisî mahiyette olmak üzere Osmanlı ulemâsı tarafından tasnif edilen kırk hadîslerde tercih pâyı, umumiyetle, Arap diline verilmiştir.
Misal mahiyetinde olarak: Cemalüddin Aksaragî, Kemal Paşa-zâde, Lütfî Paşa, Şemsüddin Dalcı, Taşköprüzâde, Tokatlı Ahmed, Bursalı ismail Hakkı, Birgivî-Akkirmam... v.b. nin Arbac ün Hadîs'lerinin hep Arap dili ile yazılmış olduğunu düşünmek eiverir. Ara-sıra da, Osmanlı müellifleri veya diğer Türk boylarına mensup kalem erbabı, dinî-edebî kırk hadîs tercümelerini, farsça tertip ve tanzime özenmişlerdir.
Seyyid Sadr, Idris-İ Bitlisi, Firdevsî-i Rûmî, Özbek Veltuüddin... v.b. nin bu neviden risaleleri, bunun[ şahidleridir. Esasen arapça ve farsçaya ilim ve edebiyat lisanları olarak ehemmiyet . vermiş bulunan müslüman türkierin evvelâ dinî, sonra da edebî hüviyeti göze çarpan bu mevzuda, adı geçen dillerde eserler vücude getirmeleri gâyet tabiîdir. Üstelik türkün çok dil bilirlik hususunda da kuvvetli bir istidat sahibi olduğu meçhul değildir. Bu nevide 'arapçaya temayül, daha ziyâde, hadîslerin o dille olması ve arap edebiyatında geniş bir maziye malik bulunması; dinî-didaktik hüviyeti itibarı ile din ulemasının elinde işlenmesi hasebiledir.
Türk âlim ve ediplerinin ana dillerinden başka arapça ve farsçada, bilhassa edebî eser üzerinde tedkikat yapabilecek derecede ve hattâ bu iki dilde risaleler meydana getirilebilecek bir iktidarda vukufa sahip oldukları, sık sık, görülegelen bir hâdisedir. Halbuki türkçe yazan iranlılara,"] veya farsça ve türkçe tasnifler vüc.ûde getiren arap.Iara ya hiç raslanmaz, yahut ender tesadüf edilir. Bu vâKa, kırk hadîs mevzuunda bir kerre 236 Abdiilkadir Kar ab an daha, açıkça görülmektedir. Ancak arapça ve farsça bütün bu Türk tasnifleri, ana dille kaleme alınan kırk hadîs tercümeleri derecesinde edebîdidaktik bir değere, hiç bir zaman, vasıl olamamış ve türkçede oldukları nisbette bu sahanın ilk plândaki mahsulleri arasına girememiştir.
Bunun böyle olması da zaruridir. Zirâ yabancı dilde yazan adam, Berthels'm de dediği gibi, s O dilin kanunlarım, kaidelerini kullandığından kendi asıl şahsiyetini pek o kadar gösteremez. O lisanın kanunlarının itaât hükmü altına girer. Eserlerinde o lisanda olan şeyleri t akli d eder*1 . Türkçede dinî edebiyata ait eserler kemiyet ve kıymet itibariyle hayli yüksektir. Siyer, hilye ve bilhassa makteî 2 gibi] mevzularda çok meydana getirilmiştir ve bunların bir kısmı, denilebilir ki, edebiyatımızın şaheserleri meyanında yer almışdır. Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i ile Fuzulî'nîn HadJk.it üs-suc ada'sı ve Hakanî'nin Hilye'si bu hususun beliğ şahidleridir. XIV. asırdan itibaren Türk edebiyatında beliren kırk hadîs tercümeleri, sırası ile XV, AVI, XVII ve XVIII. asırlarda İnkişaf eden bir dinî edebiyat kategorisi olarak kudret ve kıymetini muhafaza etmiş ve hasseten tam tekâmülünü, bizde,. XVI-XVII- asırlara borçlu bulunmuştur.
Bu nevin, şâirlerimizin devamlı bir meşgalesi olması, ona bir başka canlılık ta kazandırmıştır. Bizim tesbit ettiklerimiz-manzıım-mensur türkçe kırk hadîs sayısı- «8l> adet olup, bunlardan s 16* sı XVI. asra, «13» ü de XVII. asra ait bulunmaktadır. Tanınmış şâirlerimizden: Kemal Ümmî (ölm. 880/1475?), Nevayî (1441-1501), Fuzulî (ölm. 963/1556), Nev'î (1533-1598), Âşık Çelebî (trc. 979/1571), Lâtifî (ölm. 990/1582), Âlî (1541-1600), Hakanî (trc. 1011/1603), Okçu-zâde Mehmed(1039/1630), Kefeli Feyzi. (ölm. 1025/1616), Nabî (ölm. 1124/1712),.Taib (trc. 1120/ 1708), Antakyalı Münif (trc. 1146/1733).. v.b. nin, aynı zamanda, birer kırk hadîs tercümelerine de sahip oldukları düşünülürse mütalâamızın yerinde olduğu daha kolayca anlaşılır.
Burada şuna da - işaret etmek münasip düşer: Türk şâirlerinden kırk hadîs tercümeleri ile uğraşmalarında, XV. asrın ikinci yarısından itibaren, Abdurrahman Câmî(J414- 1492) nin geniş ölçüde tesiri olmuştur. Nevayî, Fuzulî, Rihletî, Nabî, Münif'in risaleleri, Câmî'nin Erbaîn'imn tercümeleridir. Ayrıca Nevevî (Muljy al-Dîn Abu Zakariyâ Yahya b. Şaraf al-Nawawî, 1233-1277)'nin meşhur ASbaan'unun da Osmanlı müelliflerini, hassaten XVIII. asırdan itibaren, bu yola sevketmekte, az-çok, müessir olduğuna işaret edilmeli1 E . Berthels, JPıızulî'nİn arapça şiirleri, Rus ilimler Akademisi Asy a Müzesinin müsteşrikle r cemiyeti bülteni, Leningrad, V, 1930j s. 4S. .* Bk. Abdiilkadir Karahan, Türk Edebiyatında Maktel-i Hüseyn, mezuniyet tezi, 1S39 Türkiyat Enstitüsü, Kütüp. No* 96. Kirk hadîs tercümelerine umumî bîr bakış 237 dır. Süleyman Fazıl Efendi (ölm. 1134/1722), Bursalı İsmail Hakkı (ölm. 1137/1725), İsmail Mûfid Efendi (ölm. 1217/1802), Ahmed Naim (trc. 1343/1924) v.b. 'nin Kırk hadîsleri, ya Nevevî tercümesi, veya şerhidir.
Bunların dışında da türkçeye tercüme edilen arapça 3 ve farsça* er.baînler-ki bunların bâzıları da yine Osmanlı müelliflerinin eserleridirs> az değildir. Bu hareketin şöylece mânalandırılıp izah edilmesi mümkündür: Bir taraftan kendi mesaileri ile muhtelif hadîs kitaplarından intihaplar yaparak kirk hadîs tercüme edenlerin, yanı-başında, kendilerinden evvel, gelen islâm ulemâ ve üdebasınm şöhret kazanmış kırk hadîs risalelerini türkçeye çevirmek suretile bu cereyana katılma arzusu da, asırlar boyunca devam etmiş ve rağbet görmüştür. Türkçe kırk hadis mütercimleri arasında ön safta, kemiyet ve keyfiyet bakımlarından, şâirler gelmektedir. Ulemâ ve ehi-i tarik da az değildir. Bu kabil risalelerin manzum yazılanlarında, nazım şekli olarak, umumiyetle kıt'a veyahut mesnevi şekilleri tercih edilmiştir.
Vezin olarak ta, ekseriyetle, aruzun şu: Feiiâtün mefâilün feİlün; Fâilâtün fâilâtün fâîlât; MüfteÜün müfteilün feilün vezinleri kullanılmıştır. Tercümelerde, istisnalar bir tarafa bırakılacak olursa, sıhhat mevcut ve edebî çeşni mahsustur. İşlenen mevzûlar da çok çeşidlidir. Tek bir mevzua hasredilmiş olanlar arasında, gaza ve cihad hakkındaki hadîslerden toplanmış kırk hadîs tercümeleri ehemmiyetli bir yer tutar". Hemen, her mevzû kırk hadîse girmiştir, hattâ tıb7 bile. Bu arada mensup oldukları tarikatları müdafaâya elverişli 40 hadîs toplayıp şerhedenlerle fakirlik ve dervişliğin methiyesini yapanlar8 da vardır. Fakat ekseriyet, muhtelif mevzularda toplanmış Kırk hadîs'lerdedir. Bu kitaplardan istifâde etmek suretile, devirlerinin siyasî, içtimaî, ahlâkî tema3 Meselâ Hazini. (XVI. asır), arapçsdan, Muhammad b. Ab ü Bakr'in Arha^ün'uau manzum olarak türkçey e çevirmiştir.
Bk. Ankar a Dil ve Tarih-Coğrafya Fak., ismail Saip yaz., nr. 738; Burea Orhan kütüp., nr. 32S (yeni 85). ' 1 Meselâ farsçadan Husayn Vâ [ i z Kâşifi (ölm. 910/1505) 'nin Risale-i 'Alîya'si yalnız XVI! . asırda, Seyyid Kadri tarafından Tufıfc-i 'Atebe-i 11Aliye (bk. Murad MollaHamidiye kütüp. , nr. 1055) ve. Abdurrahmaa Hibrî tarafından Riyöz ül-cArifiri (bk. Universita kütüp. , TY. , ET . 601) •238 AbdiilkadirKarah.a n yüllerine dâir bâzı fikirler serdetmek, veya onları vücûde getirenlerin psikolojik durumlarının akislerini tesbit etmek mümkündür. Bu eserler arasında medrese, tekke, kibar konakları veya şuara meclisleri ile alâkadar olanlar, oralarda okunanlar bulunduğu gibi; bir karşılığa nâil olmak veya' göze girmek Ümidi ile padişahlara °, devlet ricaline10 takdim edilenleri de vardır.
Hassaten Sultan Ahmet 1. (1603-1617), Sultan Ahmet ııı. (1703-1730) ve Sultan Mahmud ıı. (1808-1839) nin bu neviden eserlere hususî bir alâka gösterdikleri anlaşılmaktadır. İşte bizim şimdi üzerinde duracağımız Kırk Hadîs Tercümesi, hemen ' her bakımdan bu nevin en yüksek bir gelişme çağı olan XVıı . asırda, muayyen bir tarik ve sülûkün müdafaası zımınında kaleme alınmış bir örnek olmak dolayısı ile hususî ehemmiyeti haizdir. Asıl künyesi İsmail b. Ahmed Ankaravî olan ve şiirlerinde Rüsûhî mahlâsını kullanan bu zat (ölm. 1041/1631), mevlevîlİği ve Mesnevi şarihliği ile şöhret bulmuştur. Tercüme-i Hadis-i Erbaininin,( şimdiye kadar y.alnız bir tek yazma nüshasına tesadüf etmiş bulunuyoruz. Eserin, mutad veçhile, en baş tarafta bulunan hamd-ü-şenâ'sı dahi, maksudunun bir beraattı istihlâli olduğu için mevzua oradan gireceğiz: I V J JlüJI) <*-Ul.>l 0 . J'J-I, J^JIİ J*l. ^ U U jj l âJ-l 1 3 JijîVr^ijjj ^u^ ı uJi — ^jjuucij
2 Haziran 2019 Pazar
KUR’ÂN -I KERÎM SÛRELERİNİN
HAVASSI
1)Her kim, FATİHA sûresini vird ederek devam eylerse, Cenabı
-Mevlâ
o kimsenin dünya ve âhiret bütün maksudunu bahşeder ve o kimseyi bütün âfetlerden muhafaza eder.Doktorların ümit kestikleri herhangi bir hasta için yazılır ve suyu içilirse, Allah’u
teâlâ’nın lûtfu ile şifâ yâb
olur.
2) BAKARA sûresini okuyan kimseye, aslâ şeamet, büyü ve sihir tesir
etmez, Hak celle ve âlâ kendisini bunlardan muhafaza buyurur.
3) AL-i-
İMRAN sûresini, her kim üç defa okursa Hak Teâlâ ümit etmediği yerden mal verir ve
zengin eder. Kul borcundan da kurtarır.
4) NİSA sûresini, erkek veya kadın her kim okursa, Hak Teâlâ karı
-
kocanın aralarına ıslâh eder, dirlik düzenlik ihsan ve inayet eyler.
5) MA’İDE sûresini, kırk defa okuyan kimseye, Allah’u Teâlâ bol rızk,
mal ve makam ihsan buyurur.
11) HûD sûresini, her kim üç kere okursa haceti reva ve denizde
boğulmaktan Allah”u Teâlâ”nın lûtfu ile emin olur.
12) YUSUF sûresini,her kim okursa Allah”u Teâlâ’nın lûtfu ile hasretine kavuşur ve bütün mahlûkatın gözüne şirin görünür.
1
3) RA”D sûresini, her kim okursa çocuklarını görünmeyen kuvvetlerin şerrinden Allah”u Teâlâ hıfzeder ve ağlayan çocuğa okunsa derhal susar.Gerek okuyan gerekse çocukları yıldırım ve şimşekten hıfz olunurlar.
14) İBRAHİM sûresini, her kim yedi kere okusa, Hak Teâlâ okuyanın düşmanlarına fırsat vermez, ana ve babasının rızasında bulundurur.
15) HICR sûresini, üç kere okuyan kimse alış
-
verişinde bereket bulur.
16) NAHL sûresini, her kim yüz kere okursa düşmanı zafer bulamaz ve Allah”u Teâlâ”nın keremi ile her
türlü maksuduna nail olur.
17) İSRA sûresini, yedi kere okuyanlar;gammazların, hasetçilerin şerlerinden emin olurlar,Hak Teâlâ
düşmanlarına fırsat
vermez.(Yazılarak suyu küçük çocuklara içirilirse,dilleri açılır .)
18) KEHF sûresini,her kim Cuma günü bir kere okursa,ertesi Cuma gününe kadar bütün kazalardan,belâlardan Hak Teâlâ
kendisini korur, âhir zaman fitnesinden, Deccal”dan ve şerlerinden emin olur, sıhhat ve âfiyet ihsan buyurur.
19) MERYEM süresini, her kim kırk bir kere okursa, Hak rızklar
ihsan buyurur ve yoksulluktan kurtulur.
20) TA-
HA süresini,her kim yirmi bir kere okursa, evde kalan kız evladına kısmet çıkar, Salih bir er nasip olur.
21) ENBİYA süresini, her kim yetmiş kere okursa , gizli kokulardan kurtulur, okumağa devam ederse Hak Teala k
endisine Salih çocuk ihsan buyurur.
22) HAC süresini her kim devamlı olarak okursa ,kıyamet korkusundan
emin olur ve ölümü de asan olur.
23) MÜ’MİNÜN süresini, her kim devamlı okursa, Hak Teala kendisine
salah-
ı hal ,tövbe tevfik ve müyesser eyler .
24) NU
R süresini , her kim daima okursa Hak Teala kalbin de imanını muhkem kılar ve şeytanın vesvesesinden halas eder.
25) FURKAN süresini her kim yedi kere okursa , Hak Teala o kulunun
düşman şerrinden emin eder ve fena yerlere gitmekten korur
26 ) ŞU ARA süres
ini , yedi kere okuyan kimseye , Hak Teala bütün
mahlukatı muhabbet ettirir ve hepsi ile hoş
-hal olur.
27) NEML süresini ,her kim daima okursa ,Hak Teala o kimseyi
zalimlerin şerlerinden hıfz eder.
28) KASAS sûresini, yedi defa okuyan kimseyi, Hak Teala büyük bir
kazadan ve büyük düşmandan emin kılar .
29) ANKEBUT süresini, her kim yazarak suyunu içerse , Allah’ın keremiyle unutkanlığı gider ve kuvve
-
i hafızası sıhhate kavuşur.
30) RUM süresini , harp zamanında zafer niyetiyle üç kere okursa, İslam askerini n
üsret-
i ilhi yetişir ve düşmanı mağlup eder.
31) LOKMAN süresini , yedi kere okuyan kimsenin maddi ve manevi
hastalığı ve karın ağrısı ve benzeri iletlerine Allah şifa ihsan eder.
32) SECDE süresini , yazarak bir şişeye koysa ve şişenin ağzını sıkıca kapattıktan sonra evin bir tarafına gömse , o ev ateşten korunur ve her türlü düşman şerrinden emin olur.
33) AHZAP süresini, kırk bir kere okuyanın işi ticaret ve kazancı bol olur,Hak Teala bütün müşküllerini kolaylaştır ve kendisine bereketini
ihsan buyurur.
34) SEBE süresini ,yedmiş kere okuyan kimsenin büyük yanındaki karışık hacetini , Hak Teala giderir.
35) FATIR süresini, her kim okursa görünmeyen kuvvetlerin ,
şeytanların ve insan şeytanlarının şerlerinden emin olur, Hak Teala bu
sûreye devam edenlerin ömürlerine bereket verir.
36) YA-
SİN süresini , yetmiş kere okuyan kimsenin mutlak hacetleri reva olur. Ölen kimsenin , yıkandıktan sonra yanında kıraat edilse, kabrinde defni sırasında da okunsa, o cenazeye sayılarını ancak Allah’u Teala’ın bileceği r
ahmet melekleri tabii olurlar ve o meyyitin
suali asan olur, kabir azabından emin olur. Eğer , yazılarak suyu içilse,
Hak Teala o kimsenin gönlüne öyle bir nur ihsan buyur ki , bu nur ile
gamı , gasaveti ve bütün endişeleri zayil olur ve sıkıntılarından
ku
rtulur. Akşam–sabah okunması vird edinilse dünya fakirliğinden kurtulur, ahiret azabından emin olur ve kendisine cennette yüksek bir makam ihsan buyurulur. Zira, resul aleyhisselam “Her şeyin kalbi vardır. Kur’anı azamin kalbide Ya
-
sin’i Şeriftir.” buyurmuştur. Ey
yaranlar Yasin suresini çokça okuyun, feyzini ve bereketini görürsünüz.
37) SAFFAT süresini her kim yedi kere okursa kendisine rızk bereketi
ihsan buyurulur.
38) SAD süresini okumaya devam eden şeytanın ve insan şeytanların şerlerinden emin olur.
39) ZÜMER süresini okumaya devam eden kimse, hak katında aziz
olur ve Kerem-
i İlahiye nail olur.
40) MÜ’MİN Suresi yedi kere okuyan kimsenin istek ve hacetini Hak Teala reva kılar.
41) FUSSİLET süresini , bir kere okuyan kimse hırsız, yankesici ve eşkıya ş
errinden emin olur.
42) ŞURA süresini , otuz üç kere okuyan kimseyi, Allah celle düşman korkusundan emin kılar.
43) ZUHRUF süresini, okuyan kimsenin gönlüne şeytan vesvesesi yol
bulmaz.
44) DUHAN süresini, devamlı olarak okuyan kimselere, bütün halk
muhabbet eder.
45) CASİYYE süresini, sefere çıkan bir kimse, kırk kere okursa , seferi mübarek olur, selametle vatanına avdet eder.
46) AHKAF süresini, bir kimse yazarak sandığı veya dolabı içerisine koysa, Hak Teala kumaşlarını güve denilen hayvanın yemesinden hıfzeder.
47) MUHAMMED süresini, harp vaktinde her gün kırk bir kere okurlarsa , Allah’u Teala İslam askerlerine nusret , muvaffakiyet ve selamet ihsan buyurur, düşmanlar ise kahr
-
ü perişan olur.
48) FETH süresini, kırk bir kere okuyan kişinin işlerini Hak
Teala feth-i asan buyurur. Harp vaktinde , her gün MUHAMMED süresi ile birlikte
okunsa , düşman harp meydanından firar eder. (istiklal savaşı sırasında , Sakarya meydan muharebelerinde, tabur imamı merhum gazi Naci Efendi , harbin en kritik bir anında bu
iki mübarek süreyi,
askerler arsında bulunan hafızlara okutmuş ve bi
-nusretillahi teala
düşman harp meydanından münhezim ve perişan bir halde mağlup olarak firar etmiştir. O günden sonra da, hiçbir tarafta tutunamayarak İzmir den denize dökülmüşlerdir. Had
iseyi, merhum Naci Efendiden
bizzat dinlemiş bulunuyorum. Rahmetullahi aleyhi vasi a..)
49) HUCURAT süresini, derdine derman bulamayan kimse , yedi kere okuyacak olursa, Allah celle o kulunun derdine derman verir ve
kendisini sıhhatine kavuşturur.
50) KAF süresini her Cuma gecesi üç kere okuyan kimsenin gözü
nurlanır, görme hassası asla azalmaz, daima gözü ayrın ve mesrur
olur.
51) ZARİYAT süresini, kıtlık vaktinde yetmiş kere okusalar , Hak Teala lutfü ile kıtlığı giderir, bolluk ve ucuzluk verir , bütün e
kinler bereketli olur.
52) TUR süresini , üç kere hastaya okusalar, Allah’u teala sohbetini iade eder. Geçimsiz eşlere okusalar, karı
-
koca arasında ülfet ve
muhabbet ihsan eder.
53) NECM süresini , yirmi bir kere okuyan , matlup ve maksuduna nail olur.
54
) KAMER süresini okuyan, korktuğundan emin olur, korktuğu kimsenin şerrinden kurtulur.
55) RAHMAN süresini okuyanın, gönlü mesrur olur, evinde ve
ticaretinde bereket olur.
56) VAKI’A süresini okuyanı, Allah celle zengin ve bay eyler. Namerde
muhtaç kalmaz.
Kendisine ululuk ihsan buyurur. (Dünya zenginliği
isteyenler, bu süre-
i celileyi her gün akşam ile yatsı arasında okumağa devam etsinler. Yakın bir zamanda faydasını görürler.)
57) HADİD süresini, yetmiş kere okuyanın işi açılır, gücü artar sıkıntılardan
halas olur.
58) MÜCADELE süresini, bir kimse bir avuç toprak üzerine üç kez
okursa ve düşmanı üzerine saçsa bi
-
iznillah düşmanı münhezim olur.
59) HAŞR süresini , hacet için üç kere okuyanın ne muradı varsa Hak
teala acilen verir.
60) MÜMTEHİNE süresini, vird ederek daima okuyanın gönlündeki nifakı, Allah celle giderir.
61) SAF süresini , üç kere okuyarak üstüne üfürene düşman zafer
bulamaz.
62) CUM’A süresini , dargın olan karı
-
kocaların aralarını bulmak için ıslahları niyetine beş kere okurlarsa, karı
-koc
a barışır ve birbirlerine
muhabbet ederler.
63) MÜNAFIKUN süresini, yüz kere okuyan kimse, gammaz ve hasetçilerin dillerinden emin olur.
64) TEGABUN süresini, yedi kere okuyanın, saklandığı eşyayı Hak teala hıfzeder.
65) TALAK süresini , yedi kere okuyan a
vrat şerrinden emin olur, borçlu ise borcundan kurtulur, ummadığı yerden zengin olur.
66) TAHRİM süresini, karı
-
kocanın iyi geçinmeleri için okurlarsa , maksatların nail olurlar.
67) MÜLK süresini, yedi kere okuyan belalardan emin olur, kaybettiği şeyi bulur. Akşam
-
sabah devam eden kabir azabından kurtulur, kabir suallerine cevabı asan olur.
68) KALEM süresini, on kere okuyanın , haceti reva olur ve isabeti ayndan (göz değmesi) Hak teala kendisini korur.
69) HAKKA süresini , okuyanın düşmanı defolur ve düşman şerrinden
kurtulur.
70) ME ARİÇ süresini , on kere okuyan kimse kıyamet korkularından
emin olur.
71) NUH süresini, bir kere okuyanın düşmanı red ve def olur.
72) CİN süresini, yedi kere okuyan kimse nazarlardan , cin ve şeytan şerrinden , fena sözlerden
emin olur. Küçük çocuklarda, her türlü
kötü hallerden ÜMMÜ SIBYAN denilen manevi hastalıktan korunur.
73) MÜZEMMİL süresini, korkak çocuk üzerine okurlarsa, korkusu zail
olur.
74) MÜDESSİR süresini, okuyan bütün fenalıklardan emin olur.
75) KIYAME
süresini okuyan ve devam eden kişi, kıyamet
zorluklarından kurtulur.
76) DEHR süresini , yedi kere okuyan kimse bilcümle şerlerden emin
olur, Ehl-i bey-
t Mustafa’ya komşu ve şefaatlerine nail olur.
77) MÜRSELAT süresini okuyan kimse iftiralardan kurtulur.
78 NEBE süresini, her gün ikindiden sonra okuyan kimse , kabir
karanlığı görmez , kabri bu süre
-
i celilenin nuru ile nurlanır.
79) NAZİAT süresini , devamlı okuyan kimse , ölüm acısı duymaz, son nefesinde canını kolaylıkla Hazreti Melek
-ül-Mevte teslim eder.
80) ABESE süresini , bir haceti için üç kere okuyanın bi
-avnihi teala haceti reva olur.
81) TEKVİR süresini okuyan cümle mahlükat
-
ı ilahiyyeye heybetli
görünür.
82) İNTİFAR süresini , devamlı okuyan kimse son nefesinde tövbe ve
tevfik ile göçer.
83) MUTA
FFİFİYN süresini, yedi kere okuyan kimsenin , ticaret ve kazancı bereketli olur.
84) İNŞİKAK süresini, doğumu güç olan kadına doğumu esnasında yazıp suyunu içirirlerse , doğum meşakkatinden halas olur.
85) BÜRUC süresini , yirmi bir kere okuyan kimse , düşman şerrinden
halas olur.
86) TARIK süresini , üç kere okuyan kimse , cinlerin , şeytanın , hırsızların ve haram yiyenlerin şerlerinden halas olur.
87) ALA süresini yazarak meyve bahçesine asan kimsenin , bağ ve
bahçesine asla zarar gelmez.
88) GAŞİYYE süresini, her kim yel ve diş ağrısı için okursa , bunlardan kısa zamanda kurtulur.
89) FECR süresini, okuyan büyüklerin gazabından emin olur.
90) BELED süresini , bütün manevi hastalıklara ve hassaten göz ağrısına okurlarsa derhal def olur
91) ŞEMŞ süresini
, yirmi bir kere okuyan, bütün korkulardan emin olur.
92) LEYL süresini , yedi kere okuyan , gece veya gündüz bütün kullardan emin olur.
93) DUHA süresini, kırk bir kere okuyanın çalınmış malı eline geçer.
94) İNŞİRAH süresini , yeni elbise giydiği mübarek
olur. Saçını ve sakalını tararken okursa asla fakirlik görmez.
95) TIYN süresini, yetmiş kere okuyan ,bütün mahlukatın gözüne
güzel görünür.
96) ALAK süresini, büyüklerin huzuruna varacak olan kimse yedi kere okursa haceti verilir ve kendisi mükerrem tutulur.
97) KADR süresini, ramazan gecesi bin kere okuyan , Allah’ı sübhanehu ve tealayı rüyasında görür, pazartesi gecesi beş yüz defa okuyan Nebi ekremi mana aleminde görür ve bağlı işleri fetholur.
98) BEYYİNE süresini okuyan düşman şerrinden emin olur.
99
) ZİLZAL süresini, kırk bir kere okuyanın düşmanları münhezim ve perişan olur.
100) ADİYAT süresini okumaya devam eden kimse, isabet
-i ayndan
yani şer nazardan emin olur.
101) KARİ’A süresini, iki kişinin aralarını ıslah için okurlarsa, sulh ve
selamete neticelenir.
102) TEKASÜR süresini, her gün okuyan kabir azabından emin olur.
103) ASR süresini, yetmiş kere okuyanın sıkıntıları def olur.
104) HÜMEZE süresini, yirmi bir kere okuyan gammaz ve hasetçilerin
şerlerinden halas olur.
105) FİL süresini, akşam ile yatsı arasında iki yüz elli kere okuyanın düşmanı def olur.
106) KUREYŞ süresini, yedi kere okuyan kimse, kendisine fenalık edebilecek kişinin korkusundan emin olur, yiyecek ve içeceğe
okununur ve üflenirse bereketli olur.
107) MAUN süresini, kırk bir
kere küçük çocuk üzerine okurlarsa Hak
teala o yavruyu afetlerden ve beliyyelerden hıfzeder.
108) KEVSER süresini , bin kere okuyan kimse kevser şarabından
Resül-ü Ekremin mübarek elleriyle içmek nasip olur.
109) KAFİRUN süresini , bin kere okuyan düşmanlarına galip gelir.
110) NASR süresini, üç kere okuyanın imanın Hak sübhanehu ve teala şeytanın şerrinden saklar, ahirete iman ile göçer.
111) TEBBET süresini, ben kere okuyan düşmanlarına galip gelir.
112) İHLAS süresini, haksız olarak hapsedilenler için
bin kere okurlarsa , Hak teala o kimseyi hapisten halas eder.
113) FELAK süresini, her namaz sonunda üç kere okuyan kimse,
semavi belalardan ve dünya kazalarından emin olur.
114) NAS süresini, FELAK ile birlikte her namazın sonunda üç kere
okuyan kimse, afat-
ı semaviyye ve araziyyeden ve cümle belalardan, hasetçilerin şerlerinden ve gammazların dillerinden, kötü nazardan, büyücülerden ve sihirbazlardan ve hilekarların hile ve mekirlerinden, cin ve şeytanların vesvesesinden korunurlar.
Bu ilmin şartları ülemaların temel kaideleri üzerine kurulmuş olup, bu şartlara uyulmazsa yapılan ameller gerçekleşmez.
Allah Teala nın sırları harflerinde, isimlerinde ve Ayeti Kerimelerinde olup, bu sırlarıda Salih kullarına ihsan eder.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
vefk-örnekleri-111
vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion
-
HAŞIR SURESİNİN SON İKİ AYETİNİ 11 DEFA OKUYANIN BÜTÜN İHTİYAÇLARI KARŞILANIR Kaç gün okunacağına dair bilgi yok . 41 gün gibi fazile...
-
HZ. İSA (AS) ÖLMEDİ
-
GENEL BİLGİLERİ VAAZ KATEGORİLERİ Kategori: İmanla İlgili Vaaz Adedi: 64 Allahın Rahman Ve Rahim İsimler...