OSMANLI TARİHİ BİR TÜRK TARİHİ DEĞİLDİR
Osmanoğullarının kan ve soylarını, aile kökenlerini açıklayan bilgi ve belge sayısı çok azdır. Osmanoğullarından çok önce Anadolu’yu yurt edinmiş Türk Devletlerinin, Osmanoğulları tarafından neden yıkılmış oldukları, başsız ve devletsiz kalan Türk topluluklarının “Osmanlı tutsağı” olarak yüzlerce yıl barış ve savaşta nasıl ezilip yok edildikleri, sürekli gizlenmişti.
Çağın kültüründen, uygarlığından, ülke ve devletin nimetlerinden yararlanmayı ve devlet yönetiminde yer almayı “Öz Türk” ırkına yasaklayan Osmanoğullarının, bu yetki ve nimetleri, yabancı soylu “dönme ve devşirmelere” nasıl peşkeş çektikleri tarih diye okutulan kitapların hiç birinde açıklanmamıştı.
Yeniçeriler, öz Türklerin kan döküp, can vererek kazandıkları kentleri “yağma ve talan etme” yetkisinden başka, o yabancı ülkelerden “kız ve oğlan çocuk tutsak alıp” daha sonra, tutsak pazarlarında satma yetkisine de sahiptiler.
Sözde, “padişahın güvenliğini korumak”la yükümlü yeniçeriler, her fırsatta ona başkaldırıyor, diledikleri kelleyi alıyor, dilediklerini taht’tan indirip, dilediklerini çıkarıyorlardı.
Başkent olmuş Bursa, Edirne ve İstanbul sarayları ve çevresinde varsıl ve görkemli “yaşam hakkı” ise Rum, Ermeni, Sırp, Bulgar, Arnavut, Roman, Rus, Yunan, İtalyan ve daha birçok yabancı soy kökenli “devşirme ve dönmeye özgü” idi. “ Ecdadımız “ diye nitelenen, yüceltilen Osmanoğulları hanedanı, kuruluşundan bitişine dek Türk soyu ile ilintisizdi. Arap ile Acem kültürlerinin, “din, mezhep, tarikat” gibi yabancı töre ve inançların çıkmazında kalmış Türkler, yüzyıllarca bocaladılar. ”Fatih” sanıyla anılan 2. Mehmet’in başlattığı “Türk düşmanlığı” öylesine acımasızdı ki, 477 yıl boyunca Türk soylu tek bir kişi bile, devlet yönetiminde yer alamamıştır
Türk Ulusu, bağrından çıkardığı “MUSTAFA KEMAL ATATÜRK” adlı evladı ve onun kahraman arkadaşları sayesinde “gün ışığına “ kavuşmuş ve 622 yıl sonra Osmanlı Hanedanı’ndan bağımsızlığını koparabilmiştir.
Tarık KONAL
Osmanoğullarının kan ve soylarını, aile kökenlerini açıklayan bilgi ve belge sayısı çok azdır. Osmanoğullarından çok önce Anadolu’yu yurt edinmiş Türk Devletlerinin, Osmanoğulları tarafından neden yıkılmış oldukları, başsız ve devletsiz kalan Türk topluluklarının “Osmanlı tutsağı” olarak yüzlerce yıl barış ve savaşta nasıl ezilip yok edildikleri, sürekli gizlenmişti.
Çağın kültüründen, uygarlığından, ülke ve devletin nimetlerinden yararlanmayı ve devlet yönetiminde yer almayı “Öz Türk” ırkına yasaklayan Osmanoğullarının, bu yetki ve nimetleri, yabancı soylu “dönme ve devşirmelere” nasıl peşkeş çektikleri tarih diye okutulan kitapların hiç birinde açıklanmamıştı.
Yeniçeriler, öz Türklerin kan döküp, can vererek kazandıkları kentleri “yağma ve talan etme” yetkisinden başka, o yabancı ülkelerden “kız ve oğlan çocuk tutsak alıp” daha sonra, tutsak pazarlarında satma yetkisine de sahiptiler.
Sözde, “padişahın güvenliğini korumak”la yükümlü yeniçeriler, her fırsatta ona başkaldırıyor, diledikleri kelleyi alıyor, dilediklerini taht’tan indirip, dilediklerini çıkarıyorlardı.
Başkent olmuş Bursa, Edirne ve İstanbul sarayları ve çevresinde varsıl ve görkemli “yaşam hakkı” ise Rum, Ermeni, Sırp, Bulgar, Arnavut, Roman, Rus, Yunan, İtalyan ve daha birçok yabancı soy kökenli “devşirme ve dönmeye özgü” idi. “ Ecdadımız “ diye nitelenen, yüceltilen Osmanoğulları hanedanı, kuruluşundan bitişine dek Türk soyu ile ilintisizdi. Arap ile Acem kültürlerinin, “din, mezhep, tarikat” gibi yabancı töre ve inançların çıkmazında kalmış Türkler, yüzyıllarca bocaladılar. ”Fatih” sanıyla anılan 2. Mehmet’in başlattığı “Türk düşmanlığı” öylesine acımasızdı ki, 477 yıl boyunca Türk soylu tek bir kişi bile, devlet yönetiminde yer alamamıştır
Türk Ulusu, bağrından çıkardığı “MUSTAFA KEMAL ATATÜRK” adlı evladı ve onun kahraman arkadaşları sayesinde “gün ışığına “ kavuşmuş ve 622 yıl sonra Osmanlı Hanedanı’ndan bağımsızlığını koparabilmiştir.
Tarık KONAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder