YÜZÜN ŞİFRELERİYLE KARAKTER ANALİZİ
“Aradığımız gerçek, yüzlerimizde yazılıdır…” Paul Ekman
– İstihbarat ve güvenlikte başvurulan yüz okuma sanatı, modern hayatta da sıkça kullanılmaya başladı. Bu eğitimleri veren yüzün şifreleriyle karakter analizi yapma konusunda uzmanlaşmış Halim Altınışık kimdir?
Ankara’da doğmuşum. Ankara Üniversitesi DTCF Fransız Filolojisi mezunuyum. Halen vermekte olduğum iletişim becerileri ve kişisel gelişim eğitimleriyle ilgili deneyimlerimin ilkini 1977 yılında Fransa’da katıldığım “Connaissance de la France” adlı uluslar arası eğitim sırasında edindim.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim, Kültür ve Enformasyon Örgütü (UNESCO) Türkiye Millî Komisyonu’nda çalıştım. Ayrıca bu dönemde Uluslararası Tiyatro Enstitüsü Türkiye Merkezi’nde Merkez Sekreteri olarak görev aldım.
1985 yılında Başbakanlık bünyesinde çalışmaya başladım ve strateji ve güvenlik konularında uzman ve idareci olarak görev aldıktan sonra emekli oldum.
Türkiye Bilimsel, Kültürel ve Stratejik Araştırmalar (TÜBİKAM) Merkezi Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulundum ve Merkez tarafından açılan “Kişisel Gelişim ve Liderlik Okulu” Müdür Yardımcılığı yaptım. Halen anılan merkezin Akademik Kurul Üyeliği görevini sürdürmekteyim.
7 yıldan bu yana Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri San. A.Ş. de görevli özel güvenlik görevlilerine, Etkili İletişim, Beden Dili, Terörizm, Kalabalık Yönetimi, Takım Çalışması, Karar Verme ve Problem çözme, Stres Yönetimi, Risk Yönetimi, Kurumsal Araştırma, Kurum Kültürü ve Kurumdaşlık, Yüz Okuma Sanatı, Suç ve Suçlu Profilleri, Karşınızdaki Kişinin Gerçek Düşüncelerini Anlama, Sorgu ve Mülakatlarda Yüz Okuma ve Beden Dilin Kullanılması, Mikro ifadeler, Acil Durum Yönetimi,Panik ve Kriz Yönetimi, Müşteri Hizmetleri, Öfke Kontrolü, Yalan Söylemenin Ortaya Çıkarılması v.b. konularında eğitimler vermekteyim. Ayrıca zikredilen konularda çeşitli resmi ve özel kuruluş ve kurumlara eğitim, konferans ve seminerler de vermekteyim. Fransızca ve İngilizce biliyorum.
– Yüzün şifreleri var mıdır? Yüz okuma nedir? Fizyognomi ne anlama gelir? Bunları biraz açar mısınız?
Ülkemizde halkımızın sık kullandığı, “Yüzü güzel olanın huyu da güzel olur”, “Yüzünden okumak”, “Yüzünün derisi kalın”, “Yüzü başka, İçi başka”, “Yüzünde meymenet yok”, “Yüzünden düşen bin parça”, “Yüzü yerde olmak” gibi sizinde bildiğiniz, duyduğunuz deyimlerimiz vardır. Peki bunların çıkış noktası nedir, hiç düşündünüz mü? Gerilere gittiğimizde atalarımızın bilmeden yüz okuma sanatını kullandıklarını görmekteyiz.
Amirleriniz nasıl insanlar? Nelerden hoşlanır, neleri sevmezler? Onların gözüne nasıl girebilirsiniz? Onların yüzünü inceleyip gerçek karakterlerini tanıyabilir, böylece, iş yaşamınızda daha başarılı olabilirsiniz. Hepsi bir yana. Kendinizi hep aynalarda gördünüz, ama kim olduğunuzu, nasıl bir insan olduğunuzu düşündünüz mü?
Yüz okuma yani Fizyognomi veya eski dilde İlm-i Sima, insanın iç alemi ile dış görünümü arasındaki ilişkiyi inceler. Alman filozof Kant; onu “iç alemi gözlemleyen bilim dalı” olarak tanımlar. Fizyonomi, yüz hatlarından yola çıkarak insanın özünün yorumlanması şeklinde tarif edilir. Fizyonominin temelinde; ekran veya monitörün kaydedilen bir görüntüyü yansıtması gibi, vücut ve yüzümüzün de ruhi halimizi yansıtmakta olduğu anlayışı yatmaktadır.
Francis BACON’ın “Yüzler, her şeyin ötesinde birer resim galerisidirler.” dediği gibi yüz okuma, çağdaş yaşamda her gün ihtiyaç duyulan oldukça kullanışlı bir araç olup, özellikle ikili ilişkilerin başarılı bir şekilde yürütülmesinde başvurulan bir tekniktir
Yüz analizi yüzün ifadelerini, izlerini, hatlarını ve şeklini inceleyerek kendimizi ve başkalarını anlamamıza, tanımamıza yarayan inanılmaz bir araçtır. Karşımızdaki insanın kişiliğini sadece yüzündeki işaretlere bakarak yüzde yüz anlamak elbette mümkün değildir. Ama zamanla, tecrübeyle ve yüz okuma uzmanlığıyla o kişiyi çözebilir ve onunla doğru iletişim kurabiliriz.
Yüzler okuyabileceğimiz bir dile sahiptirler. Herkes iletişimde yüz ifadelerinin önemini bilir. Ancak çok az kişi yüzün, kişiliğin, duyguların, huyların ve potansiyelin yaşayan kaydı olduğunu bilir.
Yüz okuma, bilimsel ve istatistiki verilere dayanan bir çalışma olup, gözlem ve araştırmaları temel alır. Özellikle insan karakterlerini anlamaya ve tanımaya yöneliktir.
Yüzümüz, atalarımızdan gelen genetik özelliklerimizin, içinde bulunduğumuz çevremizin ve elde ettiğimiz yaşam deneyim ve birikimlerimizin ürünüdür. Yüzümüz, kim olduğumuzun, nereden gelip nereye gitmekte olduğumuzun önemli ipuçlarını verir, ayrıca bize ait olan özgün potansiyelimizi, başarılı ve mutlu olmak için neye gereksinim duyduğumuzu ortaya koyar.
Yetkin bir yüz okuma uzmanı yüzün derisine, rengine, nemliliğine, damar ağının yerleşimine, kırışıkların yerleşimine ve derinliğine bakarak insanın sağlık durumu, onun bağışıklık sistemi, potansiyeli ve nihayet karakter yapısı ve psikolojisi gibi çok şey ortaya koyabilir. Bunların yanı sıra, yüzdeki uzuvların (kaşlar, gözler, burun, ağız, çene ve kulaklar) durumu da dikkate alınır. İşte bunlar yüzün şifrelerini oluşturur.
Bu bağlamda, yüzümüzdeki işaretlerin gösterdiği bilgiler, gerçekten anlamlı ve tatmin edici bir yaşam yaratmakta bizlere yardımcı olacak olağanüstü hazine olabilir. Yüzdeki işaretleri okuyarak önsezinizin size söylediklerini doğrulayabilirsiniz. Yüz okuma, modern hayatta her gün gereksinim duyulan oldukça kullanışlı bir araçtır.
-Fizyognomi nasıl ve ne zaman ortaya çıkmış? Kimler bu sanattan yararlanmış? Bu günkü duruma nasıl gelmiş?
Fizyonomi (Fizyognomi) terimi, Yunanca physis -doğa ve gnomon- yorum kelimelerinin birleşimidir. Giovanni Battista Della Porta’ya göre gnomon, aynı zamanda yasa, kural anlamına gelmektedir; yani, fizyonomi “doğa yasası” demektir. Della Porta’ya göre, doğanın belli kurallarına uyarak “belli vücut biçimlerine göre belli ruh hallerini” öğrenebiliriz.
Fizyognominin M.Ö 3000 yıllarına kadar geçmişi var. Sarı imparatorluğa, Tao’ya, I Ching’e uzanıyor. Sistemli bir şekilde ilk kez Çin de gelişmiştir. Çinliler akupunktur dediğimiz noktaların, meridyenlerin tümünün yüzde buluştuğunu düşünürlerdi. Bir yüzden, o insanın karakterini, eğilimlerini, ailesinden aldığı mirası, ruhsal durumunu, DNA’larını anlamak mümkün. Bu bağlamda, Çinliler, insanların yüz biçimlerine göre insanların karakter özelliklerini okuma yöntemini kullanmış, ayrıca başarı düzeylerini belirlemişlerdir.
Aristo, Antik Yunan’da fizyonomi üzerine bir kitap yazdı ve yüz, beden ve sesin fiziksel özelliklerini inceledi. Aristo ve öğrencileri, özellikle insan ve hayvanların yüz özelliklerini analiz edip, benzer işaretlerden hareketle yorumlarda bulunmuşlardır. Platon ve Hipokrat pratik felsefenin antik bir yöntemi olarak yüz okuma hakkında yazılar yazdılar. Ortaçağ’da fizyonomi astrolojiyle birleştirildi ve ilahi sanatların bir parçası haline geldi. Böylece günümüze dek geçerliliğini koruyan fizyonominin temel prensipleri şekillenmeye başlar.
-Pekala, yüz okuma sanatı sadece batı dünyasında mı gelişmiştir? Örneğin İslam dünyasında da gelişmeler var mıdır?
Fizyognomi konusunda İslam dünyası bilim dalları ve çeşitli araştırma usullerinde Hint, Çin, Mısır ve İran’dan esinlenmiştir. Fizyognomi de zaman içinde gizli ilimler içinde yer almıştır. Değişik adlar (ilm-i firaset, ilm-i kıyafet, ilm-i sima) altında toplanmış çeşitli yöntemler ve tezler, o dönemde aşağı yukarı bugünkü fizyognominin işlevini yerine getiriyordu. Bilim adamları bu ilimlerin (veya uygulamaların) kaynağını müminin manevi gelişiminde aramışlardır.
Müslüman bilim adamları uğraştıkları çeşitli bilim dallarının verdiği avantajı kullanarak fizyognomiyle ilgili olarak birtakım görüşler ortaya atmış ve geliştirmişlerdir.
Doğu kültüründe de kendine yer bulan yüz okuma, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın, 1756 yılında yazdığı Marifetname’sinde de karşımıza çıkmaktadır.
-Yüz okuma sanatının bugünkü durumu nedir? Geçmiş tarihine göre işlevinde bir değişiklik var mıdır?
Bildiğiniz gibi XX. yüzyılda sanayinin gelişimi işletme, yönetim, insan kaynakları alanlarında çeşitli yöntemlerin uygulanmasına neden olmuştur. Çok sayıda deneyler yapılması yoluyla yüz okumayı yeni temele oturtma çabaları olumlu sonuçlar vermeye başlamış ve geniş uygulama alanı bulmuştur. 1940’lı yıllarda Amerikalı hukukçu Edward Vincent Jones, yüzün dilini araştırmak üzere bir enstitü kurmuştur.
Günümüzde dünyanın birçok üniversitelerinin sosyal psikoloji bölümlerinde yürütülen araştırmalar, yüz okumanın bilimsel temellerini oturtmaya çalışmaktadır.
Fizyognomi bugün disiplinler arası bir araştırma dalı haline gelmiştir. Fizyognominin değişik eğitim programlarında zorunlu disiplin olarak okutulduğunu görebiliriz. Psikoloji, tıp ve biyoloji gibi doğrudan bağlantılı bölümlerin yanı sıra iletişim, istihbarat, polis, kriminoloji, turizm, işletmecilik, insan kaynakları, ressamlık vs. gibi onlarca bölümde fizyognomi okutulduğuna tanık olabiliriz. Birçok alanda; finans sektörü, ilaç, sigorta ve hizmet sektörü ile özel ve kamudaki çok sayıdaki şirket bu konuda eğitim ve danışmanlık hizmetinden yararlanmaktadır.
-Yüz okuyabilmenin faydaları nelerdir?
Yüz okuma; kendimizi daha iyi anlamak, diğer insanları daha iyi anlamak, daha iyi anne-baba olmak, sosyal ilişkilerimizde kendimize daha fazla güvenmek, diğerleriyle iyi bir ilişki geliştirmek gibi konularda yardımcı olur.
Yüz okuma becerisi, bir kişi ile ilk karşılaşma sırasındaki ilk izlenimlerinizi değerlendirerek bahse konu kişinin karakteri hakkında hızlı bir kanıya varmanızı olanaklı kılar.
Bugün fotoğrafların incelenmesi yoluyla hastalara teşhis koyma, tarihi resim eserleri üzerinde inceleme yaparak tarihi şahsiyetlerin karakterlerini belirleme gibi yöntemlerle fizyognomiden başarıyla yararlanılmaktadır.
-Yüz okuma sayesinde ortaya çıkarılan kişilik özelliklerinden bahsedebilir misiniz? İnsan yüzü kişinin karakterini yansıtır mı?
Elbette. Yüzün şifreleriyle karakter analizi çok eskilere dayanmaktadır. Karakter analizine ait modern yöntemler de fizyonomi dalından yola çıkarak ortaya çıkarılmıştır. Çok eski dönemlerden başlayarak, bilginler insanın yüz yapısı ile karakteri arasında bir ilişki kurmağa çalışmışlardı. Bu yöntemin temelinde insanın beden yapısı ve psikolojisi arasında doğal bir bağlantının olduğu inancı yatmaktaydı. Bilimsel temelden yoksun olmasına rağmen fizyonomi, karakter özelliklerinin tipolojisi için önayak olmuştur.
Bu alanın öncüsü, İsviçreli Papaz Johann Kaspar Lavater’di. Lavater, insanların yüzlerinden yola çıkarak en dipte kalmış huyların belirlenebileceğine çok inanıyordu. ABD’deki devrimin başlarında yayınlanmış bir fizyonomi sistemi üzerinde çalışmıştır. Ardından gelenler bu araştırmaları devam ettirdiler. Sonuçta, 1900’ün başlarında geliştirilen, günümüzün karakter analizi meydana çıktı.
-Hangi karakter özellikleri…..
Bu bağlamda karşımızdaki kişinin;
- Duygusal durumları
- Sorun çözme yöntemleri
- Karar alma yöntemleri
- İş hayatındaki davranışları
- İletişim kurma yöntemleri
- Maddiyata verdikleri değer
- Maneviyata yatkınlığı
- Öğrenmeye bakış açısı
- Liderlik yönü
- Bencilliği veya paylaşımcılığı
- Merhameti veya acımasızlığı
- Ketumluğu
- Sır tutması veya gevezeliği
- Konuşkanlığı
- Arkadaşlığı
- İçe dönük veya dışadönüklüğü
- Kararsızlığı gibi özelliklerini yüzündeki işaretlerden anlamak
mümkün hale gelmiştir.
-Yüz okurken gerçek anlamda o kişinin karakterinin ne kadarı anlaşılabilir? Yüz okumanın başarı oranı nedir?
1950’li yıllarda Robert L. Whiteside ve William F. Burtis’in fizyognomi konusunda yapmış oldukları kapsamlı çalışmada altmış sekiz ana yüz özelliğini bin iki yüz denek üzerinde test etmiş ve sonuçların istatistik analizinde %93 oranında başarıya ulaştığını belirtmiştir.
-Yüz okuma sanatı hangi alanlarda kullanılmaktadır?
Yüz okuma insanın olduğu her yerde yardımcı bir kuvvettir. Örneğin;
- Kendini ve başkalarını tanımada
- İnsan kaynakları planlamada
- Kariyer planlamada
- Satış tekniklerinde
- Güdülemede
- İletişim tekniklerinde
- Koçlukta
- İletişim tekniklerinde
- Sorgulama ve mülakatta
- Ticarette
- Pazarlıkta
- Yönetimde
- Güdülemede
- Rehberlikte
- Liderlikte
- Öğretmenlikte
- Kişisel gelişimde
- Eğitimde
- Uluslar arası ilişkilerde
- İkna yönteminde
- Meslek seçiminde
- Psikolojik danışmanlıkta
- İş gören ve personel alımında
- Aile içi ilişkilerde
- Hastalıkların teşhisinde
- Güvenlik ve istihbaratta
- Hakim ve savcıların eğitiminde
- Karakter değerlendirmesi yapmada
- İlişkilerdeki sosyal orunlarla başa çıkmada
- Sosyal etkinliklerle uğraşmakta
- Davranış ve duyguları yönetmekte
kullanılmaktadır.
– Yüz okuma nasıl yapılır? Belli bir kuralı var mıdır?
“Zayıf ilgi zayıf dikkati, zayıf dikkat ise zayıf hafızayı doğuruyor.” Bu bir kuraldır. Kendisinin hafıza yeteneğini geliştirmek isteyen birisi, baktığı yüzü incelemeli, ona büyük dikkat göstermelidir. Böylece, tüm dikkat, baktığı kişinin dış görünümü üzerine odaklanacaktır.
Bir yüzü analiz ederken öncelikle doğru açıdan yani karşıdan bakmalısınız. Doğru ışık ise yüzdeki çizgileri tam olarak okumak için gereklidir. Analiz etmeye öncelikle yüzdeki en belirgin özelliği olan uzva dikkat etmek gerekiyor. Böyle bir özellik varsa analize ondan başlamalı yoksa saç ve alından başlanmalıdır. Ayrıca analiz yaparken simetri kuralına da dikkat etmeniz gerekir. Çünkü yüzümüzün sağ ve sol yanı farklı özellikler taşır ve farklı anlamlara sahiptir.
İnsanların yüzlerini hatırlayabilme yeteneğinizi geliştirebilmek için, gördüğünüz her kişinin fizyognomik özelliklerini (başın ve yüzün genel yapısı, burun, ağız, gözler, kulaklar) ayrıntılı ve aydınlıklı bir ortamda incelemeniz gerekmektedir. Ayrıca, bu sırada devamlı şekilde “ben sizi bir daha yeniden gördüğüm zaman tanıyacağım” gibi bir düşünce içinde olmamız gerekiyor. Bu düşünce açık ve ayrıntılı izlenim konusunda irademizi kuvvetlendirecektir.
İlk gördüğünüz kişiye dikkatlice bakın ve alnının yüksek veya kısa, geniş veya ensiz olmasına; kaşlarının düz veya kavis şekilli olmasına ve rengine; burnunun tipine (gaga burun, Roma tipli, Yunan tipli, kalkık burun vs.); ağzının büyük veya küçük olmasına, dişlerinin durumuna ve büyüklüğüne; bıyık veya sakalının olup olmamasına (eğer varsa uzun ve kısalığına) dikkat gösterin.
Aynı zamanda bir yüz okuyucusu olmak için coğrafi ve iklim koşullarının, kalıtımın, gelişimin yüz şekli ve organları üzerinde oynadığı rolü de hesaba katmak gerekiyor. Yani yüz okuma sanatı, kısıtlı kurallarla hemen sonuç alınan basit bir yöntem olmanın ötesinde, içinde pek çok değişkeni barındıran zorlu bir uygulama alanıdır.
-O halde her yerde ve her zaman yüz okunur mu?
Haklısınız yüz analizi her yerde ve her zaman yapılmaz. Ben karşımdaki kişi istemediği sürece yüzünün analizini yapmam. Zira bunun da bir etiği var.
-Yüz okuma etiği mi?
Evet. Söz konusu etik kurallarından bazılarını sizinle paylaşayım:
Yüz tanıma sırasında elde ettiğiniz bilgileri üçüncü kişilere aktarmayın. Her zaman açık fikirli olun. İstenmediği takdirde biri için yüz okuma değerlendirmesinden uzak durun. Kişilerin özelliklerini iyi ya da kötü diye ortaya koymayın. Kişinin özel işaretlerini belirleyin. Yüz okumanın insanın tüm karakterini ortaya koymadığını unutmayın. Özel bir sorunu çözmeniz gerekmedikçe muhatabınızın özellikle olumlu yönleri üzerinde durun. Yüz okumaya dayanarak başkalarının karakterlerini kendinizde veya başkalarında ön yargı oluşmasına neden olacak şekilde ortaya koymayın.
– Yüzdeki işaretlerden hastalıkların teşhis edildiği doğru mudur? Bu konuda örnek verebilir misiniz?
İnsanın yüz ifadesine göre teşhis koyma yöntemi Uzakdoğu ülkelerinde (özellikle Çin ve Kore) yaygın şekilde kullanılmıştır. Tibet tıp yöntemlerini bilen hiçbir deneyimli doktor hastanın yüzünü dikkatle incelemeden teşhis koymaz.
Her bir hastalığın hastanın yüzünde kendine özgü silinmez izler bıraktığını görüyoruz. Örneğin, günümüzde yaygın olan kalp ve damar hastalıklarını ele alalım. Yüz çizgilerine göre enfarktüsü önceden haber vermek mümkündür. Bu hastalığın teşhisinin konulmasında en güvenilir belirti, çene ile alt dudak arasındaki bölgenin uyuşukluğa varacak kadar hissiyatını kaybetmesidir.
Biraz daha yukarı göz attığımızda, üst dudakla burun arasında kırışıklığın olması kalp kapaklarının yetmezliğinden haber verir. Kalp yetmezliğinin başlangıç belirtileri dudakların zaman zaman morarması şeklinde de ortaya çıkıyor.
Gözler altında mor lekelerin aniden ortaya çıkması ve uzun süre kalması birçok hastalığın varlığından haber verir. Herkesin bildiği sivilceler ise hastalığın yüzümüzdeki “haritası”dır. Onların yüzdeki yerlerine göre gerek cinsel hastalık, gerekse sindirim, sinir ve endokrin sistemi bozukluğu ve diğer bozukluk teşhisi koymak mümkündür.
Deneyimli doktorlar, yüz ifadesine göre insanın sağlık durumu, onun bağışıklık sistemi potansiyeli ve nihayet, karakter yapısı ve psikolojisi hakkında bilgi edinebiliyorlar. Rusya’nın ünlü iç hastalıkları uzmanı G.A. Zaharin, hastanın dış görünüşüne bakarak neredeyse yüzde yüz teşhis koyabiliyordu.
Bu gün fizyognomik veriler bir çok alanlarda olduğu gibi tıp alanında da uygulamaya konmuştur. Avrupalı uzmanların geliştirdiği genetik sendromları tanıyabilen yeni program bu alandaki uygulamaları daha da kolaylaştırmıştır. Uzmanlara göre bilgisayar, hastanın yüz çizgilerini inceleyerek, deneyimsiz doktorlara teşhis yapmada yardımcı olabiliyor.
-Örnek verebilir misiniz?
Memnuniyetle. Bu yöntemle, hastanın resmini kullanarak bilgisayar aracılığıyla Cornelia de Lange, Fragile X ve Williams-Beuren sendromu gibi nadir görülen hastalıklar belirlenebilmektedir.
-Bir yüze bakınca neler görebiliyorsunuz?
Yaşadığınız her şey yüzünüzde bir iz bırakır. Bir insanın yüzüne bakarak nasıl yaşamış olduğunu ve nasıl yaşayacağını anlayabilirsiniz. Şu anda nelerden geçmekte olduğunu görebilirsiniz. Mesela çenesi doğrudan boyna birleşen insanlar vardır; onlar hep ‘evet’ demeye, boyun eğmeye alışıktırlar. Çünkü yetiştirilme tarzı zamanla insanın fizik yapısına da yansır.
Yine örneklemek gerekirse, çenesi çıkık insanlar daha güçlüdür, onlara “şunu yap” dediğinizde, sorgulamadan yapmazlar. Sürekli baş eğen insanlarda zamanla bu çene çıkıntısı yok olur. Çene insanın istekliliğini, arzularını gösterir. Çenesi belirgin insanlar inatçıdır. Böyle davranışları sürekli yaparsanız, yüzünüzün fizyonomisini, aynı zamanda kaderinizi de değiştirebilirsiniz. Bir insanın yüzüne bakarak sünepe mi, ezik mi, dik duran biri mi derhal söyleyebilirsiniz.
– Başka neler okunabiliyor bir yüzden?
Bu konuda onlarca örnek verebilirim. Örneğin çalışma yaşamında yalnız çalışmaya ya da grup çalışmasına yatkın insanları ayırabilirsiniz. Birini işe alırken onun o işe uygun olup olmadığını bilmek lazım. Kaşları ayrık olan insanlar daha yumuşak, kaş bitimi yakın olanlar daha sorgulayıcılardır, talimatla çalışmaları zordur. Ayrık olanlar daha az soru sorar, yapılması gerekeni yapar. Kaş şeklinden de o insan hızlı mı çalışacak yavaş mı çalışacak anlayabilirsiniz. Örneğin kulak memeleri aileye bağlılığı simgeler. Eğer kulak memeleri yanaklara yapışıksa kişi ailesine çok bağlı olur, ayrı kulak memesi aileyle ilişkilerin ayrışmasını temsil eder. Verici mi, cimri mi, verici olup da pişmanlık mı çekiyor bunları görebilirsiniz.
-Olumsuzluğa işaret olabilecek yüz uzuvları o kişiye karşı olumsuz davranış gösterilmesine neden olmaz mı?
Çok haklısınız. Daha önce de dile getirmiştim. Tek bir yüz uzvuna bakarak analiz yapmaya çalışırsak ön yargılı hareket etmiş oluruz. Oysa fizyognomi bir ön yargı aracı değildir. Ancak ele alınan kişinin yaşadığı, büyüdüğü sosyal ve kültürel çevre, aldığı eğitim, sahip olduğu kültür ve inançlarından dolayı edindiği olumsuz yönlerinin farkına varması ve bu yönlerini törpüleyerek değiştirme yoluna gitmesi söz konusu olabilir.
-İnsan yüzünün hangi uzvu neyi yansıtır?
Fizyognomiye göre özellikle alın, burun, çene, kaş, göz ve dudaklar esas alınarak kişilik özellikleri hakkında tahminler yapılıyor. Örneğin;
ALIN: Kişilerin düşünme şekillerini ve düşüncelerini geliştirme yöntemlerini,
KAŞLAR: Düşünme ve karar verme ile ilgili süreçlerin nasıl çalıştığını,
GÖZLER: Hayata bakış açılarını, yeni fikir ve kişilere açık olup olmamayı ve stres düzeyini,
GÖZ KAPAKLARI: Samimiyet isteği veya isteksizliğini,
BURUN: İş hayatındaki tercihlerini, finansal konulara duyarlılığını, iş tatmini ve güven konularına bakış açısını,
KULAKLAR: Karşısındakini etkileme ve etkilenme düzeyini, bağımsız hareket etme isteğini, gerçekçilik dengesini, verileri algılama ve kabul etme seçimlerini,
AĞIZ: İletişim kurma ve kendini ifade etme isteğini, kötümserlik/iyimserlik dengesini,
DUDAKLAR: Düşüncelerini ortaya koyma biçimini, cinselliğe bakış açısını, duygularını gizleme duyarlılığını,
DİŞLER: İnatçılık ve utangaçlık yönlerini,
YANAKLAR: Kişisel kudreti, enerji kullanımı ve insanlara yardım edebilme becerisini,
ÇENE: Gerektiğinde ağırlığını koyabilme yeteneğini, saldırganlık içgüdüsünü, eleştiriye açıklık isteğini,
GAMZELER: Eğlenme isteğini, mizah yaklaşımını ve yardımseverlik isteğini,
ÇİZGİLER: Doğuştan sahip olunan kabiliyetleri, hayatları boyunca karşılaştıkları zorlukları,
YÜZ ŞEKLİ: Kendine güveni, sabırsızlığı, arabuluculuk isteğini, liderliği,
KAFA ŞEKİLLERİ: İhtiyatlı ya da baskıcı olup olmadıklarını ortaya koymaktadır.
-Fizyognomi güvenlik alanında örneğin suç analizinde de kullanılmış mıdır?
Mutlaka. Fizyonomi, 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa’da potansiyel suçluları bulabilmek için krimolojiye ait bir çalışma alanı olarak kullanılmıştır.
- yüzyılın başlarında Alman beyin uzmanı Franz Josef Gall’in çalışmaları kayda değer. Gall, beynin farklı bölgelerinin, kişinin kabiliyet ve davranışlarına tesir ettiğini ifade etmiştir. Gall, idam edilen suçluların kafataslarını inceleyerek, kriminal bir yatkınlığın göstergesi olabilecek işaret ve özellik aramıştır.
1876 yılında İtalyan askeri hekim Cesare Lombroso “Kriminal İnsan” başlıklı kitabıyla dünyaya kuruntunun nasıl bilim biçimine bürünebileceğini gösteriyordu. Lombroso’a göre şüpheli kişiler, belirgin büyüklükte veya küçüklükte kafatasına, kepçe kulağa, kaşların üzerinde şişkinliğe sahip olup çılgın veya bulanık bakışlıdır. Lombroso’ya göre, fizik anomalleri çeşitli suçlu kategorilerinde başka başkadır. Örneğin, adam öldürenler ve hırsızlar, bakışlarının ve fizyonomilerinin belirtileriyle birbirinden ayrılırlar. Adam öldürenlerin bakışları soğuk, donuk, sabittir, gözleri kanlıdır. Hırsızlarda ise bakışlar hileli, hareketli ve gözler eğridir.
Bu konuda ABD’de kişilerin sosyal çevresi ile kriminallik arasındaki münasebetler araştırılırken, Avrupa’da ise, kişinin doğuştan vücudunda kriminal bir mizaç veya yapının olup olmadığı tespite çalışılmıştır. Bugün dahi çirkin görünümlü insanların kötü olduğu düşüncesi bu dönemin kalıntılarıdır.
-Tepe Güvenlik’te görevli özel güvenlik görevlilerine eğitimler özellikle de yüz okuma ile karakter analizi eğitimleri verdiğinizi biliyorum. Peki o görevliler bu eğitimlerden neler öğrendiler ve çalışmalarında bunu nasıl uygulamaktadırlar?
Çok teşekkür ederim. Bu soruyu sormayacağınızı düşünerek üzülüyordum. Şunu açıklıkla söyleyebilirim ki özel güvenlik sektöründe, görevlilerine yüz okuma ile karakter analizi yapma, suçlu ve şüphelileri teşhis etme, suç failleriyle görüşmede amaca ulaşma gibi eğitimleri ilk kez veren TEPE güvenlik’tir. Bu konuda yapılan yoğun çalışmalar ve eğitimlerle özel güvenlik görevlileri görevlerinin gerektirdiği tüm koşulları eksiksiz yerine getirmeye çalışmış ve çalışmaktadırlar.
Bu konulardaki hareket tarzımız ve amacımız suçun meydana gelmeden önlenmesi ilkesine dayanmış ve bu konuda özellikle mala karşı suç işlemeye yatkın kişilerle acil durum yaratacak konulardaki şüphelilerin teşhisine yönelik yüz analizleri uygulamalı olarak yaptırılmış ve çeşitli testler uygulanmıştır. Örneğin bir AVM ana girişindeki görevli karşıdan gelen kişinin yüzüne ve beden diline bakarak hangi karakter özelliklerini taşıdığını anlar duruma gelmiştir. Ancak bu tür eğitimlerin süreli şekilde yapılması büyük önem arz etmektedir.
-Pekala, söz konusu eğitimler sırasında özel güvenlik görevlilerinin işine yarayacak örnek yüz karakterleri belirlediniz mi? Varsa örnek verir misiniz?
Bu konuda çok sayıda farklı karakterlerin yüz işaretlerini belirledik. Örnek vermek gerekirse; güvenilir bir kişinin üçgen yüzü, kalın kaşları, aşağı eğimli kaşları, küçük gözü, düşük yerleşimli kulakları, kavisli burnu, İnce dudakları ve geniş çenesi vardır.
Üçgen yüz, kare yüz, kalın saç teli, kare alın, kavisli burun, ince sıkı dudaklar, geniş yanak ve geniş çene ile altı düz çene işaretleri kararlı bir kişiliğin göstergesidir.
Yönetici – lider kişinin yüz işaretleri arasında, uzun yüz, kare yüz, yüksek alın, çıkık alın, keskin köşeli kaşlar, aşağı eğimli kaşlar, büyük kulaklar, gaga burun, kavisli burun, çıkık yanaklar ve güçlü çıkıntılı çene yer almaktadır.
Üçgen yüz, kısık gözler, derine yerleşimli gözler, göz kapağı irisin bir kısmını örtecek şekilde düşük, kısa kaşlar, ağız kenarında küçük çizgiler ve eğik gülüş ise ketum, sır tutan ve gizemli bir kişilik göstergesidir.
Öfkeli kişinin yüz işaretleri arasında, düz alın, uzun kaşlar, birleşik kaşlar, yukarı kalkık kaşlar, koyu renkli belce, iki dikey çizgili belce, kavisli burun ve büyük çene bulunmaktadır.
-Yoğun programınızda bize ve okuyucularımıza zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak fizyognomi konusundaki mesajınız nedir?
Davetiniz ve okuyucularınızla beni bir araya getirdiğiniz için ben de teşekkürlerimi sunar derginizin başarılı bir şekilde hedefine ulaşmasını dilerim.
Son olarak, şu konunun özellikle unutulmaması gerektiğini düşünüyorum. Fizyonomi, çevrenizdeki insanların sizin gerçek karakterinizi belirleyebilecekleri ve davranışlarınızı kestirebilecekleri anlamına gelmiyor. Bu alan diğerlerinin sizi nasıl gördüğünü, yani dış dünyada nasıl algılandığınızı anlamanıza imkan vermektedir.
Şu hususu özellikle vurgulamak isterim.
Yüz okuma falcılık ve geleceği – beyni okuma değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder