PEYGAMBERLERE İMAN
Resul ve Nebî Arasındaki Fark
Resul :Terim olarak resul ve mürsel, yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla insanlara gönderilen peygambere denilir. Çoğulları “rüsul” ve “mürselûn”dür.
Nebî :Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara haber veren, fakat yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla gönderilmeyip, önceki bir peygamberin kitap ve şeriatını ümmetine bildirmeye görevli olan peygamberdir. Çoğulu “enbiyâ”dır. Risâlet ve nübüvvet kelimeleri masdar olup, peygamberlik anlamına gelmektedir. Hz. Muhammed “hâtemü’nnebiyyîn”veya “hâtemu-l enbiya” (peygamberlerin sonuncusu) dur.
1. İnsanlar kendi akıllarıyla Allah’ın varlığını, birliğini anlayabilirlerse de, bunun ötesinde O’na ait birtakım yüce sıfatları tamamen anlayamazlar. Allah’a nasıl ibadet edileceğini, âhiretle ilgili durumları dosdoğru bilemezler.
2. Eğer peygamber gönderilmemiş olsa insanlar, gerçek, iyi, doğru ve güzeli bulmada, faydalı ve zararlıyı ayırt etmede zorlanacaklar, bunun için çok zaman harcayacaklar, çoğu zaman da bu konuda duygularının, geleneklerinin, geçici arzu ve isteklerinin baskısı altında kalacaklar, gerçek doğru ile pratik yararı birbirine karıştıracaklar, isabetli karar veremeyeceklerdir.
3. İnsanın belli işlerle sorumlu ve yükümlü tutulabilmesi ve bundan dolayı onlara sevap ve ceza verilebilmesi için bilgilendirilmesine, bunun için de peygamber gönderilmesine ihtiyaç vardır. Böylelikle âhirette insanların “bilmiyorduk, peygamber gönderilmedi” diye Allah’a karşı mazeret ileri sürmelerinin peşinen önüne geçilmiş olmaktadır.
4. Peygamberler sanat, ticaret, ziraat ve çeşitli meslekleri topluma öğretmek suretiyle medeniyete, kültüre ve toplumsal gelişmeye katkıda bulunmuşlardır. Ümmetlerini hem bu dünyada hem de âhirette mutlu kılmaya çaba göstermişlerdir.
1. Sıdk: “Doğru olmak” demektir. Her peygamber doğru sözlü ve dürüst bir insandır. Onlar asla yalan söylemezler.
2. Emanet: “Güvenilir olmak” demektir. Peygamberlerin hepsi emin ve güvenilir kişilerdir. Emanete asla hainlik etmezler
3. İsmet: ”Günah işlememek, günahtan korunmuş olmak” demektir. İnsan olmaları sebebiyle günah derecesinde olmayan birtakım ufak tefek hataları bulunabilir. Ancak onların bu hatası yüce Allah’ın kendilerini uyarmasıyla derhal düzeltilir. Peygamberlerin bu tip küçük hatalarına “zelle” denir.
4. Fetanet: “Peygamberlerin akıllı, zeki ve uyanık olmaları” demektir.
Zelle: Küçük hatalar peygamberler
2. Onun peygamberliği bütün insanlığı kapsamına alır. Halbuki öteki peygamberler belli topluluklar için gönderilmişlerdir.
3. Önceki peygamberlerin peygamberliği belli bir zaman dilimini içine alırken, onun peygamberliği kıyamete kadar sürecektir. O, son peygamberdir; ondan başka peygamber gelmeyecektir.
4. O son peygamber olunca, onun getirdiği dinin de en son ve en mükemmel din olması tabiidir. İslâmiyet önceki dinlerin hükümlerini kaldırmıştır. Kıyamete kadar en son ve en mükemmel din olarak devam edecektir.
Hz. Peygamber’den sonra derece itibariyle Hz. Nûh, İbrâhim, Mûsâ ve Îsâ’nın içinde yer aldığı ülü’l-azm peygamberler, daha sonra resuller, daha sonra da diğer nebiler gelir.
Ülü’l-azm peygamberler, aldıkları ağır görev ve yüklendikleri sorumluluk karşısında herhangi bir yılgınlık göstermeden dini insanlara tebliğ görevini yerine getiren, bütün zorluklara göğüs germede azim ve sebat gösteren peygamberler demektir.
Vahyin Çeşitleri
2-Vahy-i gayri metlüv : Tilavet edilmeyen, okunmayan vahiy. Buna da “vahy-i hafî” (gizli vahiy) demişlerdir. Bu durumda vahy-i hafî Kur’an değildir. Bunlar “Kudsi Hadisler”’dir. Manası Allahü Teâlâ’dan ifade edilmesi, Peygamberimiz tarafından söylenmiş sözlerdir.
2. Peygamberimiz uyanıkken, Cebrâil tarafından vahyin onun kalbine bırakılmasıdır.
3. Cebrâil’in insan şekline girerek getirdiği vahiy, vahyin en kolay şeklidir. Cibrîl hadisi diye meşhur olmuş hadis bu yolla gelmiştir. Cebrâil (a.s) Hz. Peygamber’e ashaptan Dihye(Dihyetü’l-Kelbi) şeklinde görünmüş, bazen kimsenin tanımadığı bir insan şeklinde gelmiştir.
4. Cebrâil, görünmeden çıngırak sesine benzer bir ses halinde vahyin gelmesidir. Bu çeşit vahiy, Hz. Peygamber tarafından vahyin en ağır şekli olarak nitelenmiştir. Kendisinde tehdit ve korkutma olan âyetler bu çeşit vahiyle gelmiştir. Bu çeşit vahiy gelirken, Hz. Peygamber son derece heyecanlanır, titrer, çok soğuk günlerde dahi terlerdi (Buhârî, “Bed’ü’l-vahy”, 2).
5. Cebrâil’in Hz. Peygamber’e uyku halinde getirdiği vahiydir. Bu tür vahiyle alınan söz Kur’an değildir.
6. Cebrâil’in kendi aslî şekliyle getirdiği vahiydir. Bu şekliyle vahiy iki defa gerçekleşmiştir. Birincisi peygamberliğinin ilk günü Hira’da iken, ikincisi de mi‘racda meydana gelmiştir: “Andolsun ki, onu bir diğer defa da sidretü’l-müntehânın yanında gördü” (en-Necm 53/13-14).
7. Vahyi, Hz. Peygamber’in doğrudan Allah’tan alması veya perde arkasından Allah’la konuşması şeklinde gerçekleşen vahiydir. Mi‘racda gerçekleşmiştir.
a) İrhâs: Peygamber olacak şahsın, henüz peygamber olmadan önce gösterdiği olağan üstü durumlardır. Hz. Îsâ’nın beşikte iken konuşması gibi.
b) Keramet: Peygamberine gönülden bağlı olan ve ona titizlikle uyan velî kulların gösterdikleri olağan üstü hallerdir.
c) Meûnet: Yüce Allah’ın velî olmayan bir müslüman kulunu, darda kaldığı veya sıkıntıya düştüğü zaman, olağan üstü bir şekilde bu darlık ve sıkıntıdan kurtarmasıdır.
d) İstidrac: Kâfir ve günahkâr kişilerden arzu ve isteklerine uygun olarak meydana gelen olağan üstü olaydır.
e) İhanet: Kâfir ve günahkâr kişilerden, arzu ve isteklerine aykırı olarak meydana gelen olaydır. Meselâ, peygamberlik taslayan inkârcılardan Müseylime, tek gözü kör olan bir adama, iyi olsun diye dua etmiş, bunun üzerine adamın öbür gözü de kör olmuştur.
a) Bir gecenin çok kısa bir anında Mescid-i Harâm’dan, Mescid-i Aksâ’ya gitmesi ile başlayan isrâ ve mi‘rac mûcizesi
b) Ayın iki parçaya ayrılması
c) Taşın Hz. Peygamber’le konuşması
d) İlk zamanlar yanında hutbe okuduğu hurma kütüğünün, minber yapıldıktan sonra, Hz. Peygamber’in minbere çıkışında inlemeye başlaması, bunun üzerine Hz. Peygamber’in ona yaklaşarak okşar gibi elini gezdirmesi ve kütüğün susması .
e) Hayber fethinde bir yahudi kadının, Hz. Peygamber’i öldürmek amacıyla, ona kızartılmış zehirli koyun eti sunması üzerine, kendisinin zehirli olduğunu koyunun haber vermesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder