ŞEYTAN FISILTISI VESVESE
Kalbimiz, düşünce ve eylemlerimizi şekillendiren bazı iç fısıltıların adeta harman olduğu bir alandır. Pek de isteğimize bağlı olmayan bu seslere “hâtır” adı verilir. (Hatıra kelimesi de buradan gelir. Fakat Türkçe’de hatıra kelimesi burada dediğimiz anlamında kullanılmaz.)
Hâtırlar, iç dünyamızda yankılanan etkili telkin unsurlarıdır ve iradeyi yönlendirme gücüne sahiptir. Birçok hareketimiz kalbimize doğan bu sesin somutlaşmış halidir. Denilir ki: Her iç ses, karşılık gördüğü nispette arzuya dönüşür. Arzu azmi, azim niyeti, niyetse azaları harekete geçirir.
İlham ve vesvese
İslâm alimleri arzu ve yönelmeyi kamçılayan iç sesleri iki kısımda incelerler. Bir kısmı, kötülüğe, şerre davet ederken, diğer bir kısmı iyiliğe, hayra davet eder. Bu seslerin, vicdan ve sağduyu diye de adlandırılan hayra davet edici türüne “ilham”, şerre davet eden türüne “vesvese” denir. İlham melek tarafından, vesvese ise şeytan tarafından telkin edilir.
Büyük hadis alimimiz Tirmizî Hazret-leri’nin rivayetine göre Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz buyurmuştur ki:
“Şeytan da melek de insanoğluna sokularak onun kalbine birtakım şeyler atarlar. Şeytanın işi kötülüğe çağırmak, sonu fena ve zararlı olan şeylere teşvik etmek ve hakkı yalanlamak, haktan uzaklaştırmaktır. Meleğin işi, hayra çağırmak ve hakkı doğrulamaktır.
Şeytanın tek silahı
Ancak şeytan bunların hiçbirini kendini göstererek yapmaz. Çünkü o vakit hiç kimse ona uymaz. Hal böyle olunca çeşitli hile ve aldatmalara başvurur. Gizlenmiş, maskelenmiş bir şekilde siner, durmadan fısıldar.
Sevgili Peygamberimiz s.a.v. şeytanın nasıl bir hilebaz, ne tür bir vesveseci olduğunu şöyle bildiriyor: “Muhakkak ki şeytan, ademoğlunun bütün yollarında oturur. Önce İslâm yolu üzerinde oturur ve ona (vesvese vererek) der ki: ‘Ananın babanın dinini terk edip müslüman mı olmak istiyorsun?’ Kul onu dinlemez müslüman olursa, bu sefer de (İslâm uğruna hicret etmesini önlemek için) hicret yolu üzerine oturur ve ona (yine vesvese verip) der ki; ‘Şu vatanını, şu havayı terk edip nereye gideceksin?’ Eğer onu dinlemez de hicret ederse, bu sefer cihat yolu üzerine oturur. Der ki: ‘Savaşmak, öldürmek ve nihayet ölmek değil mi? Sonuçta ailen ve servetin başkalarına kalacak değil mi?’ Kim şeytanın vesvesesine kapılmadan cihada gider de ölürse, onu cennetine koymak, Allah Tealâ üzerine hak olur. Eğer düşman tarafından öldürülürse, cennetlik ve şehit olur. Cihada giderken hayvanından düşüp ölse dahi Allah onu cennetine koyar.” (Ahmed b. Hanbel, Neseî)
İlk vesvese
Kur’an-ı Kerim, şeytanın vesvesesine maruz kalan ilk insanların atamız Hz. Adem ile Hz. Havva annemizin (selam üzerlerine olsun) olduğunu şöyle kaydeder: “Derken, şeytan onların kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini açmak için ikisine de vesvese verdi ve şöyle dedi: Sizi Rabbiniz başka bir şey için değil, sırf melek olacağınız yahut ebedi şekilde kalanlardan olacağınız için bu ağaçtan uzak tuttu.” (A’raf, 20)
Vesveselerden sorumlu muyuz?
Aklımıza şu soru gelebilir: Vesvese kötü bir şey olduğuna göre, kalbimize gelen vesveselerden acaba hesaba çekilecek miyiz?
Bu soruyu doğru cevaplayabilmek için bir iş gerçekleşmeden önce kalpte cereyan eden dört aşamadan söz etmek gerekir: Bunlardan ilki kalbe bir hâtırın gelmesi, bir sözün, düşüncenin kalpte harekete geçmesidir. İkincisi buna karşılık bir meyil olması, heyecan duyup, rağbet edilmesidir. Üçüncüsü, kalbin bu işi yapma üzerine hükmetmesi, son kararını vermesidir. Dördüncüsü ise azmetmek, ameli hayata geçirmek için kalben niyet etmektir.
Kalbin ilk iki hali olan hâtır ile meyil irade dışı meydana geldikleri için bir sorumluluğa yol açmazlar. Sevgili Peygamberimiz’in: “Allah Tealâ ümmetimi, hatırlarına gelen şeyleri yapmadıkları veya konuşmadıkları sürece o şey yüzünden hesaba çekmeyecektir.” (Buharî) hadisi buna delildir.
Buharî ve Müslim Hazretlerinin rivayet ettiğine göre, Allah Tealâ meleklerine şöyle emreder: “Kulum kötü bir amel yapmaya karar verdiği zaman, onu yapmadıkça yazmayın. Şayet o günahı işlerse ona bir günah yazın. Eğer kulum o ameli yapmayı benim rızam için terk ederse, ona bir sevap yazın. Şayet iyilik yaparsa en az on misli olmak üzere, yedi yüz misline kadar ona sevap yazın.”
Vesveseden kimler etkilenir?
Vesvese ancak şeytanı dost edinen kimseleri etkiler. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle dile getirilmiştir: “Şeytanın nüfuzu, ancak onu dost edinenlere ve Allah’a ortak koşanlaradır.” (Nahl, 100)
Şeytanın salih kullar üzerinde hiçbir etkisi bulunmamaktadır. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Benim gerçek kullarım (var ya), senin onlar üzerinde hiçbir hakimiyetin yoktur.” (İsra, 65). Diğer yandan, iman edip Rablerine tevekkül eden kimselerin, kalplerine gelen vesveselerden etkilenmedikleri şöyle haber verilir: “İman edip Rablerine tevekkül edenler üzerinde şeytanın hiçbir nüfuzu yoktur.” (Nahl, 99)
Buradan anlaşılıyor ki, şeytanın vesvesesi ancak Rahman’ın yolunu terk edenleri, onu umursamayıp nefsini arkadaş edinenleri etkileyebilir. Cabir b. Ubeyd k.s. diyor ki: Alâ b. Ziyad’a içimdeki vesveseden şikayet ettim. Dedi ki: “Kalp, uğranılan bir ev gibidir. Bir şey varsa alır, yoksa bırakıp gider. Yani heva ve heves olmayan gönüle şeytan girmez.” (İhya, III/62)
Vesveseden korunmak için
Kalbe gelen düşünceleri dinî ölçülerle karşılaştırıp ona göre hareket etmek doğru ve kolay bir yoldur. Yoksa, kalbe gelen şeyleri hemen kabullenip dinî hükmünü öğrenmeden hareket etmek yanlıştır.
Bu arada kalbe gelen vesvesenin üzerinde durmak, onu gözde büyütmek de anlamsızdır. Vesveseden korunmanın en etkili yolu ise Allah Tealâ’yı anmak, zikretmektir. Şeytanın giriş yolu kalp olduğuna göre, kalbin güçlenerek heva ve hevesi üzerinden atması şeytanın yolunu kapatacaktır. Zaten tasavvuftaki eğitimin gayelerinden biri de işte bu şekilde kalbi şeytanın cirit attığı bir meydan olmaktan çıkarıp Allah Tealâ’ya ait kılmaktır.
vesvese
sa arkadaşlar şeytan bana vesfese veriyor annem kuran okurken içimden bişey of bu ne ki böyle falan diyo moralım bozuluyo Allah a küfür ettirmeye çalışıyor yardım edin
ic sesler
ic seslerden kaynaklaniyor. sayfada da dedikleri gibi bir iyi, bir de kotu ses var. kotu sesleri duymazdan geliceksin, bil ki bir tek sana olmuyor bu seni teselli eder. yinede allahi sevdigimiz apacik ortada yoksa bundan rahatsizlik duymazdik (ateist olsak dert etmesdik mesela). unutmaya calis ustunde durma. birde kuran dinle, nas ve felak ayetel kursu oku ve abdest al. seni biraz da olsa rahatlatir. ben cok agir depresyon gecirdigimde yada musallat olduklarinda ikisinden de supheleniyorum kurani bakmaya tahammul edemiyordum. ama simdi annem cok yasin ve kuran okur cok sukur hic rahatsiz olmam. sabirli ol gecer allahin izniyle. gecmis olsun insallah. sen daha guclu olmaya calis sakin korkma
namazda duyulan sesler şeytandan olabilir mi
ben rabbimden bir dileğimin kabul olunması için hacet namazı kılarken gaipten bir ses duydum daha doğusu bir iç ses duydum dileğimin kabul olmayacağını ve ayrıca bana bir isim söylendi ve onunla konuş denildi onun benim kaderim olduğu iması vardı sizce bu ne kadar doğru rahmani bir şeymi yoksa şeytani mi bu arada bana üç harfliler musallat olmuştu ayrıca dileğimde kabul olmadı yardımcı olursanız çok sevinirim
namazda duyulan sesler şeytandan olabilir mi
ben rabbimden bir dileğimin kabul olunması için hacet namazı kılarken gaipten bir ses duydum daha doğusu bir iç ses duydum dileğimin kabul olmayacağını ve ayrıca bana bir isim söylendi ve onunla konuş denildi onun benim kaderim olduğu iması vardı sizce bu ne kadar doğru rahmani bir şeymi yoksa şeytani mi bu arada bana üç harfliler musallat olmuştu
esselamun aleyküm ey müslümanlar
ben 32 yaşında bekarım müslümanım elhamdülillah allaha istem dışı küfür vesvesesi sürekli oluyor bu vesvese üç harflilerden olma ihtimali çok yüksek aynı bana bi ara musallat olmuşlardı ve ağzımla haşa allaha küfür ettirdiler hocaya gittim sana musallat olmuşlar dedi seni terketmeleri için dedi dualar okudu ve su verdi ondan sonra bu tür vesveseler kayboldu musallat olan üç harflirden kaynaklanıyor ve şuan mastürbasyon alışkanlığından kurtulamıyorum ve aşırı derecede cinsi arzular var yine aynı sıkıntıları yaşamaya başladım bu erkeğe musallat olan dişi üç harfliler olduğunu araştırdım bunun için rabbimden kurtulma vesilelerine ve sebeblerine sarılmalıyız aynı zamanda yardımınıza ihtiyacım var çözümü doğru yerde bulmaya esselamun aleyküm
Ve.aselam
fesvese
fesvesenin birinci yolu parmağınızı yakmak ikinci yolu da namaz kılarken yan tarafınızdaızda yanmakta olan bir tandırın olduğunu hayal etmek ve içinde olduğunuzu hayal etmek eğer fesvese gelirse orada yanacaksın emin olun gelmeyecek.birde nötr olun hiçbirdüşüncenin peşinden koşmayın teslim olun .küçümseyin
fesvese
bismillahirrahmanirrahim.derdimiz ne kötü düşünceler ve fesvese doğrumudur. evet peygamber efendimiz (s.a.v)in kalbi biliyosunuz fesvese ve kötü düşünceye karşı yüce allahın emriyle cebrail tarafından açılıp cennetten gelen bir nurdan suyla yıkandı.zaten şeytanın amacı insanı bunalıma sokup namazda abuk subuk şeyler aklımıza getirtip namazdan alıkoymak ben kaçkere bu yüzden namazı terkettim onun amacı bu .şimdi size yüce allahın izniyle bulduğum çareyi açıklayacağım belki biraz zor ve can sıkıcı gelebilir ama madeem ben böyle bişey buldum yüce allahın izniyle neden müslüman kardeşlerimle paylaşıp allahın izniyle onları fesfeseden uzak inşallah namaz kılmalarına vesile olmayayım.namazdan veya kuran okumadan önce artık ne yapacaksanız serçe parmağınızı ateşe tutup böyle dersen nefsim seni böyle ateşte yakarım zaten 3 saniye bile tutamıyacaksınız herhangi parmağınızı emin olun ALLAHÜ TEALA HAZRETLERİNİN izniyle sizi hayli bir süre idare edecktir.ve namazda fesvese olmayacaktır inşallah.ikincisi bol bol selavat ayetel kürsü abdestli bulunmak ve yolda izde nerde olursanız allahü ekber ve la ilahe illallah zikrini bol bol yapın sadece zikre entegre olun.ve milleti bilgilendirin.sakın ama sakın fesvese var diye namazı bırakmayın onun istediği bu zaten sizn namazı bırakmanız.sakın ama sakın üstüne basa basa tekrar ederk diyorum zikri ve selavatı şerifeyi bırakmayın.ve karı kıza bakmayın haram lokma faiz ve zinaya bulaşmayın bütün günahlar fesvesenin kaynağıdır unutmayın.inşallah şifa bulursunuz allah emanet olun ve bol bol dua edin rabbim bizi rahmetiyle kuşatsın inşallah.
vesveseyi şöyle yenersiniz
selamu aleyküm haftada 3 gün oruç tutun tüm haramları özellikle kul hakkı yiyorsanız derhal terkedin gözlerinize hakim olmaya çalışın,bol bol ALLAH diyin kalpten bol bol salavatı şerife getirin hangi mezheptenseniz o mezhebin kitaplarını alın ve oradan dininizi öğrenin kitap okurken emin olun vesveseler azalıyor hergün yatmadan önce muhakkak 100 kere istiğfar getirin kibirden uzak durun amelinizi beğenmeyin her amelinizi ALLAHIN cc izniyle yaptığınızı düşünün hiç bir kimseyi kendinizden alçak görmeyin son nefeste kimin ne olacağı belli olmaz,muhakkak ama muhakkak haftada 3 gün oruç tutun hangi ay olursa olsun 3 olmassa perşembe ve pazartesi tutun 2 gün,bol bol her gece yatmadan zikir yapın virdi olmayanın zikri ve salavatı olmayanın zamanla imanı zayıflar aklınıza ne gelirse gelsin bu size ait değildir siz istersinizki şöyle gönülden iman etsem şeksiz şüphesiz ,merak etmeyin siz zaten öylesiniz öyle olmasanız bu istek neden olsunki,fakat şeytan ve nefs bunu size göstermiyor daima aklınızı kötü düşüncelerle çelmeye içinizde olan imanı örtmeye çalışıp sizin munafık kafir müşrik olduğunuza inandırmaya çalışıyor halbuki siz öyle olsanız emin olun ne namaz kılarsınız ne üzüntü duyarsınız nede ağlarsınız ALLAH bana yardım etmiyor demeyiniz sakın şeytanın sizin üzerinizdeki vesvesesini hilesisini size korkunç göstererek sizin iman sahibi olduğunuzu size gösteriyor şöyle düşünün bir kale var kaleyi korumakla görevlisiniz padişah size o yetkiyi vermiş düşman saldırıyor siz ise atağa geçiyorsunuz arkanızdaki padişahın varlığını o ara unutabilirsiniz ve telaşa kapılabilrsiniz fakat bu telaş sizi daha çılgın bir şekilde o düşmanla savaşmaya iter ve mutlaka o düşmanı yenersiniz yendiğiniz zaman sukunete erer padişahla olan bağlılığınızda şiddetlenir şuanda bir savaş meydanındayız devamlı euzu çekecez her işte işe giderken yemek yerken ebise giyerken otururken kalkarken yatarken sünnet namazlarda felak nas okucaz orucu aksatmıcaz açlık kalbi nurlandırır en faziletli zikirleri araştırıp 4-5 çeşit olarak her gün 100 er kere o zikirleri çekicez ozaman görcezki kaleyi kimse yıkamadığı gibi dahada sağlamlaaştırıcaz vesvese yok olup gidecektir
ALLAH razı olsun içimi
ALLAH razı olsun içimi ferahlattın. biraz da olsa içime su serptin.ama maalesef şeytanın oyunları bitmiyor.vesvese kaçınılmaz bir durum bizim bu vesveseleri takmamamız lazım.imanımız kuvvetli ki şeytan en güçlü vesveseleri veriyor.sonuçta boş eve hırsız girmez.ALLAH hepinizden razı olsun....
ohçektim
kötü düsünceler
Selam arkadaslar hepinizin bulundugu durumdayim...ilk basta vesveseler bana baska bir sekilde gelmisti,onu yendim allahin izniyle,sonra edep konusunda allaha küfür,allaha kötü düsünceler seklinde gelmeye basladi,suan bu düsüncelerle bogusuyorum,birgün düsünmesem o vesveleri,gidiyor,sonra kendi kendime diyorum ki ne kadar safmisim nasilda kanmisim seytana,ertesi gün yine ayni hesap yine basliyor inancimi sarsmaya basliyor kurtulamiyorum,düsünmek istemiyorum cabaliyorum birseylerle ugrastigim zaman,birden bire yine geliyor...gecenlerde kuran okudum kuranda sürekli rabbim allaha küfür edenlerin sonundan bahsediyor,bir ayeti kelimede rabbim soyle buyuruyor;kim allaha muhammede küfür ederse onlar icin bir azap vardir,kendimizi bi ayeti kelimeye gore yonlendirelim,küfür edenleri sonu ne oldu rabbim hepsini helak etmedi mi ? ee neyin pesindeyiz,bu kadar mi zayifiz,Bazen düsünceler keldiginde kendi kendime diyorum ki AllaH Bu Allah Basit birsey degil ki alemlerin rabbi o ,hepimizleri yaratan,bazen diyorumki, bir insan hic annesine babasina küfür edermi etmez ee diyorum Bügün o rahman bizleri topraktan yarratti,bedenlerimize ruhlar üfledi,allaha inancimiz bu kadar mi? bende buna dahil olmak üzere toparlanalim arkadaslar seytan beyinlerimizde bir savas acmissa bizde bizde savasalim,boyun egmeyelim,kalplere süphe tohumlari ekiyor,atalim süpheleri kiralim su zincirleri,daha once boyle düsünceler yoktu kalplerimizde beyinlerimizde ee bunlar birden bire nerden cikti? iste iblis iblis vesveseleri,allahla ilgilikötü birsey geldimi bilelim ki iblis gonderiyor bunlar bizim düsüncelerimiz degil diyelim! kendimce cözüm yollari üretmeye calisiyorum arkdaslar,umarim herkese ve bana faydasi olur...Rabbimin her imtihaninda imani bütün kullar olarak cikmayi nasip etsin rabbil alemin,,,allah hepimizin yardimcisi olsun,bunlrdan kurtulus yolllari olanlar varsa yazarsa sevinirim..selametle...
vesvese...
VESVESE-EVHEMDAN KURTULUŞ YOLLARI
S.A KARDEŞİM, ALLAH TEALANIN İZNİYLE SIKINTINIZDAN KURTULMANIZI DİLERİM.BU YÖNDE OKUDUĞUM VE TAVSİYE EDECEĞİM BÖLÜMLERİ AŞAĞIDA YAZIYORUM.
2-GOOGLE DA SORULARLA İSLAMİYET VESVESE NASIL ANLAŞILIR YAZARAK ÇIKAN BÖLÜMLERİ OKUYABİLİRSİNİZ.
3-GOOGLE DA TOMORHOCA EVHAM NEDİR YAZARAK ÇIKAN BÖLÜMLERİ OKUYABİLİRSİNİZ.
vesvese
selamun aleykum degerlı kardeslerm bılıyoruzkı hepımız ayrı ayrıda olsak adem havvadan gelmekteyz allahın yarattıgı kısılerz hepınıze kucak kucak sevgı saygı yollarm ve dunyada yasayan dıger ınsan kardeslermede benm bı sorm olacak ben sureklı ıyı bıse dusunyorm ve ıcımden bı vesvese bana sureklı dunya ınsanlarnn kul hakkna gırmemı ıstyor ama cok aglyorm allaha vebalı varmı dye daha yasım 14 ayrıca gunah defterm acldmı blmm nolr yardm edın bna allah askına bu vesveseden nasl kurtulurm aklımdan gecıyo fakat solemyorm tovbe cekyorm sorra allaha yalvaryorm aglyorm allahm kendı sahsıma aıt degl dye daha once camı hocasına sordm yok dedı ama hala daevam edyo vesvese ya tam tersı bn dunyadakı ınsanları ayırd edmeden saygı sevgım sonsz cok sewerm yardm edn nolr
aynısı bendede oldu
kuran-ı kerim oku kardeş görürsün içine ferahlık gelcekkkk....
Dua da vesvese olur mu?
Selamunaleyküm,
Cvp yazarsiniz sevinirim
vesvese
ALLAH şifa versinnn hepimizee çok iyi anlıyorum sizii bendede oluyrr ALLAH tela kurtarıır inşl. hepimizi ama kurtulmann tek yolu varsa oda bol bol namaz kılmak namazı ne olursa olsun bırakmam ve herşeyin şifasını her derdin devasını ALLAH tan beklmk istemkk ona sığınmak bildğnz bütn duları okuyun felak nas ve cin suresi bakra suresin 97.ve 98.ayeti vesvelrn sesni keser ayetl kürside çok önemli namz kılmayı kesinlkle bırakmyın untmayın...
Vesvesenin en çok gözüktüğü
Vesvesenin en çok gözüktüğü yerlerden biri; Allah’ın varlığı, meleklerin varlığı, ahiretin varlığı, Kur’anın hak kitap, Hz. Muhammed (S.a.v)in de hak peygamber olması gibi iman ile ilgili meselelerde gelen vesvesedir.
Bu vesveseye yakalanmış kimselerden şu sözleri işitmişsinizdir: “Namaz kılarken aklıma hep, ya Allah yoksa, o zaman kıldığın namaz boşuna gidiyor, sözü geliyor. Bu sesi susturmak için uğraşıyorum ama ben susturmaya çalıştıkça ses büyüyor, bu sesle uğraşmaktan namazın hangi rekatında olduğumu bile unutuyorum…”
İşte bu vesvese sahipleri devamlı şu tip sözleri içlerinden işitirler;
“ya Allah yoksa… ya ahiret yoksa… ya Kur’an Allah’ın kitabı değilse…Ya Hz. Muhammed peygamber değilse… Hatta peygamberlik diye bir şey yoksa…. Melekleri hiç görmedim, ya melekler de yoksa…
Bunlar gibi bitmeyen vesveseler, susturulamayan sesler… Bu sesleri susturamayan biçare adam bazen çareyi Allah’ın huzurundan kaçmakta ve ibadetten uzaklaşmakta arar ve zarara düşer.
Bu vesveseye yakalanan kişi, hayal etme ile akıl etmeyi birbirine karıştırmaktadır. Yani hayale gelen bir vesvese ve şüpheyi, akla girmiş zannederek, inancına ve itikadına zarar geldiğini zanneder. Hayalinde şekillendirdiği bu şüpheyi, imana zarar veren, aklının tasdik ettiği ve doğruladığı bir şüphe kabul eder. Halbuki bu şüphe ne akıldadır, ne aklın tasdik ettiği bir şeydir, nede onun imanına ve inancına zarar verebilir. Bu şüphe, şeytanın hayale attığı bir vesvesedir.
Hem bazen, “Acaba Allah olmasaydı, bu alem kendi kendine var olabilir miydi? Acaba Kuran gibi bir kitabı bir beşerin yazması mümkün müdür?” gibi küfrü gerektiren bir şeyi tefekkür eder. Ve bu tefekkürü dinden çıkıp, küfre girmek zanneder. Yani inkarın sebebini ve imandan başka hiçbir yolun doğru olmadığını anlamak için tefekkürü, tetkikatı, iman ve küfür ortasındaki tarafsızca muhakemeyi, imanın zıttı ve küfre girmek zanneder.
Neticede şeytanın telkinlerinin bir eseri olan şu zanlardan ürkerek: “Eyvah kalbim bozulmuş, inancıma zarar gelmiş, ben dinden çıkmışım” der. Ve bu vesveseler genellikle onun iradesi dışında olduğundan ve iradesiyle bu vesveseleri ıslah edemediğinden ümitsizliğe düşer.
Bu vesveseden kurtulma çaresi
Bu yaranın merhemi şu hakikatleri bilmektir ki: küfrü gerektiren şeyleri hayal etmek insanı dinden çıkarmaz. Küfür tevehhüm etme yani inkarı farzetme ve vehmetme kişinin imanına zarar vermez. Küfrü zihnen düşünme ve olasılığını ölçmek için tefekkür etme kişiyi kafir yapmaz.
Çünkü hem hayal etme, hem vehmetme, hem tasvir etme, hem de tefekkür etme, aklın tasdikinden ve kalbin kabulünden ayrı ve farklı şeylerdir. Hayal, vehim, tasvir ve tefekkür kabiliyetleri bir derece serbesttir, insanın cüz-i iradesine pek boyun eğmezler ve söz dinlemezler. Ve bunların insan iradesi dışındaki hareketlerinden dolayı insan mesul değildir, ve onların yaptıklarından dolayı hesaba çekilmeyecektir. Bunun delili şu ayettir:
“Allah hiç kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez” (Bakara suresi, 286. ayet). Demek günahların kalpten geçmesi affedilmiştir. Hatta yapılmasına karar verilip, yapılmadan pişman olunarak tövbe edilen günahlar bile affedilmiştir.
Yine peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Allah-u Teala, ümmetimden her birinin gönüllerinin vesvese ettiği hatıraları, kul onları işlemediği veya söylemediği müddetçe affeylemiştir.” Bu hadisten de anlaşılmaktadır ki; insanın iradesi dışında kalbinden geçen kötülükler ve içinden geçen vesveseler affedilmiştir.
Yine şu ayet:
“Dünya hayatının geçici menfaatlerini aramak için namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa, şüphesiz Allah zorlanmalarından sonra onlar için bağışlayıcı ve ziyade acıyıcıdır” (Nur suresi, 33. ayet).
Bu ayetle ifade ediliyor ki; cariyeler fuhşa zorlandıkları ve bu işten kurtulmaya güçleri yetmediği taktirde, Allah-u Teala hiç kimseye gücünün yetmeyeceği şeyi yüklemediğinden dolayı onları bu işten mesul tutmayacağı gibi, üstelik mağfiret buyuracaktır. Demek teklif, gücün yettiği iledir. Ve madem insanların iman hakikatleri ile ilgili içlerine gelen vesveseleri kovmaya güçleri yoktur, o halde onlar bu tür şüphe ve vesveselerin varlığından dolayı mesul değildir.
İ. Abbas ile İ. Amr bir kere karşılaştıklarında, İbn-i Abbas, İbn-i Amra; “Sana göre Kur’an’da en ümit verici ayet hangisidir?” dedi. İbn-i Amr:
“Ey kendi nefisleri aleyhinde israf edip, haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz! Çünkü, şüphesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar, muhakkak ki O, çok bağışlayan ve çok esirgeyendir” (Zümer süresi 53. ayet) mealindeki ayettir deyince, İ. Abbas buyurdu ki; bana göre şu ayettir:
“Bir zaman İbrahim (AS) “Ey rabbim! Ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster” dedi. Allah inanmadın mı? Buyurdu. O da “evet inandım fakat kalbimin mutmain olması ve yatışması için bunu istiyorum” dedi” (bakara suresi 260. ayet).
İşte benim en çok sevdiğim ayet budur. Zira İbrahim (As) “Ya Rabbi ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster” dediğinde, Allah kendisine “yoksa inanmadın mı” buyurunca, “tabi inandım ama kalbimin mutmain olması için” dedi. Allah-u Teala İbrahim’in bu sözünden razı oldu. Bundan da, insanın içine gelen düşünce ve vesveselerin, imana zarar vermeyeceği anlaşılmış olur.
Demek ki; tasdik ve kabul iradeye bakar ve bir ölçüye bağlıdır. Hayal etme, vehmetme, tasvir etme ve tefekkür etme ise tasdik ve kabul gibi değildirler. Bir ölçüye ve iradeye tabi olmazlar. O halde şüphe ve tereddüt sayılmazlar. Ancak bu vesveseler, kişinin iradesi işin içine girerek lüzumsuz tekrar ederse ve her vakit cüzi iradesini bu meselelerde kullanır, Allah olmayabilir mi? Ahiret olmayabilir mi? Gibi düşünce ve şüphelerle isteyerek uğraşırsa, o vakit hakiki bir nevi şüphe meydana gelir. Ve sahibi zarar görür. İman hakikatlerine tarafsızca baka baka sonunda muhalif tarafı kabullenir, kendisine vacip olan hakkı kabullenmesi kırılır.
Mesela, acaba Allah olmazsa bu alem olabilir miydi? der, ve bu sorunun cevabını tarafsızca muhakemeye başlar. Bu kısa muhakeme, “Allah olmasaydı, bu alem asla var olamazdı, ve madem var olmuş, o halde Allah var” diyerek sonuçlanırsa sahibi bundan zarar görmez. Yok her vakit mesaisini bu tür meselelerde gereksizce harcar ve ilmi meselelere vukufiyeti de yoksa, öyle bir hale gelir ki, imansızlık cihetini kabullenir. O halde bu tür muhakemelere ihtiyarıyla girmek isteyen ve bu tip meseleleri tefekkür eden adam, ilk önce iman tarafının o meseledeki delillerini öğrenmeli ve tefekküre öyle başlamalıdır.
Doğruyu öğrenmeden, kıt anlayışı ile doğru ve yanlışı bulmaya çalışanlar, yanlışın kucağına düşebilirler.
Bir zamanlar imam iken sonraları azılı bir din düşmanı olan bir bedbaht, işte böyle bir muhakemenin neticesinde ebedi saadetini kaybetmiştir. Şöyle ki, bir gün yerleri süpürürken, toz çıkmasın diye, yere su serper. Yerden sıçrayan sular, duvarda şehir şeklini alır, yada şeytan ona öyle gösterir. Bu bedbaht kendi kendine o anda der ki; “Acaba şu duvardaki şehir gibi, şu kainatta tesadüfi olabilir mi?” Ve bu muhakeme, onun dinden çıkmasına hatta daha da ileri giderek azılı bir din düşmanı olmasına sebep olur. O bu muhakemeyi yapmadan önce, iman hakikatlerinin ve Allahın varlığının delillerini öğrenseydi, elbette, tarafsızca muhakeme ona zarar veremezdi. O halde tarafsızca muhakeme edenleri, yani “ne var, ne yok diyelim öylece araştıralım, sonra neticeye varalım” diyenleri mağlup eden şey; araştırdıkları meselenin delillerini bilmemektir.
Şeytanın bu hilesinden kurtulmak için, bilhassa iman hakikatlerinin anlatıldığı eserleri ve bu eserlerin başında Bediüzzaman hazretlerinin Risale-i Nur külliyatını bol bol okumak gerekir.
İman hakikatleri hakkında gelen en mühim vesvese şudur ki: vesveseli adam, imkan-ı zati ile imkan-ı akliyi birbirine karıştır.
İmkan-ı zati; bir şeyin aslında ve zatında mümkün olmasıdır.
İmkan-ı akli ise; bir şeyin aklen mümkün görmektir ki, bu ikisi arasında dağlar kadar fark vardır.
İmkan-ı zati ile imkan-ı aklinin farklarını bilmeyen birisi, bir şeyi zatında mümkün görse, o şeyi zihnen dahi mümkün ve aklen olabilir zanneder. Halbuki kelam ilminin bir kaidesidir ki; imkan-ı zati yani bir şeyin zatında mümkün olabilmesi, kesin ve sağlam bilgiye zarar vermez ve onu hükümden düşürmez. Mesela şu dakika da Karadeniz’in batması zatında mümkündür. Ve imkan-ı zati ile muhtemeldir. Halbuki bizler yakînen o denizin yerinde olduğunu şüphesiz biliyoruz ve böylece hükmediyoruz. Karadenizin zatında batmış olma ihtimali veya zihnen bu ihtimali düşünmemiz bize zarar ve şüphe vermemekte, Karadenizin hali hazırda mevcut olduğu hususunda bizim yakîn ve inancımızı bozmamaktadır.
Yine mesela şu güneş, zatında mümkündür ki, bugün batmasın veya yarın doğmasın. Bunlar imkan-i zati ile mümkündür. Halbuki bu ihtimal, güneşin bugün doğup, yarın batacağı inancımıza zarar vermez, şüphe getirmez. İşte bunun gibi, mesela, iman hakikatlerinden olan, dünya hayatının batması ve ahiret hayatının doğmasına imkan-ı zati cihetinden gelen vehimler, vesveseler ve içimizde şeytanın seslendirdiği “ya ahiret yoksa” sözleri, inancımıza, imanımıza zarar vermez.
Ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki, “bir delilden meydana gelmeyen ihtimalin hiçbir ehemmiyeti yoktur” kaidesi, fıkıh usulü ve din usulü ilminin sabit ve değişmez bir kuralıdır. Madem iman hakikatleri noktasında gelen vesvese ve şüpheler, irademiz dışında ve bir delile dayanmadan gelmektedir, o halde bunların hiçbir ehemmiyeti yoktur.
Buraya kadar şunları öğrendik:
1- İman hakikatleri hakkındaki vesvese ve şüpheler imanımıza ve itikadımıza asla zarar veremez.
2- küfrü gerektiren şeyleri hayal etmek insanı dinden çıkarmaz. Küfür tevehhüm etme yani inkarı farzetme ve vehmetme kişinin imanına zarar vermez. Küfrü zihnen düşünme ve olasılığını ölçmek için tefekkür etme kişiyi kafir yapmaz. Çünkü hem hayal etme, hem vehmetme, hem tasvir etme, hem de tefekkür etme, aklın tasdikinden ve kalbin kabulünden ayrı ve farklı şeylerdir.
3- Bu vesveseler kalbin tasdiki ve aklın kabulü değil, bir derece serbest ve söz dinlemeyen hayalin, vehmin, tasvirin ve tefekkürün meyvesidir.
4- İmkan-ı akli ve imkan-ı zihni kesin bilgiye zarar veremez.
5- Bir delilden meydana gelmeyen ihtimalin hiçbir ehemmiyeti yoktur”
6- Kur’an’ı kerim zikrettiğimiz ayetleriyle, imani meselelerde vesvesenin bir günah olmadığını bildirmiştir.
7- Unutmamak gerekir ki; aynadaki yılanın sureti ısırmaz, ateşin misali yakmaz ve pis bir şeyin aksi aynayı kirletmez. Öylede, hayal ve fikir aynasında, küfrün ve şirkin akisleri, dalaletin gölgeleri ve küfre benzer çirkin sözlerin hayalleri itikadı bozmaz, imanı zarar vermez ve hürmetli edeb
bunu bir izleyin arkadaslar Allah C.C. Yardımcımız olsun
youtube dan vesvese ve kurtuluş çareleri yazan bir video var 1 saat 50 dakika sürüyor onu mutlaka izleyin arkadaslar.
İBLİS HAKKINDA
Şeytanın kühlü ve yalayışı vardır. İnsana kühl sürdüğünde insanın gözleri ağırlaşır. İnsanı yaladığında dili kötü söyler. Şeytanın kaşığı ve sürmedanlığı vardır. Kaşığı yalan, sürmedanlığı zikir anında uykudur. şeytan insanları; cimrilik, hiddet ve sarhoşlukla sapıttırır. Kişi zenginde olsa şeytan ona mallarını az gösterir, başkalarının malına göz diktirir, onu cimriliğe alıştırır. Kişi hiddetlenip, öfkeye kapılınca, şeytan onu çocuk oynatır gibi oynatır. Kişi Sarhoş olunca şeytan onu kolayca isyana çeker. Öfke anında şeytan insanın sırtını yere getirir. İnsana sonradan pişman olacağı şeyleri yaptırır.
şeytan, İnsanı yenmek için; sakin olduğu zaman kalbine otururum. Kızdığı zaman uçup kafasına konarım der. Öfke şeytandandır, şeytanın silahıdır. Öfke anında insan euzu besmele çekerse, abdest alırsa öfkesi geçer. Şeytanın arzusu öfkelenmiş kişiye sonradan pişmanlık duyacağı sözü söyletmek, davranışta bulundurmaktır. Cemaat ve mescidden ayrılmayan kişi şeytandan uzak olur. şeytan ölüm anında müslümana birşey yapamadığında, onu imanından çeviremediğinde çok şiddetli ağlar.
şeytan insanın her işinde hazır bulunur. O yüzden bir işe başlanılacağı vakit euzubesmele ile (ALLAH'a sığınarak ve ALLAH'ın ismini anarak)başlanılmalıdır. Bu sayede şeytan uzaklaştırılır. Bir işte acelede şeytandandır. Namazdayken şeytan namaz kılanın yanına gelir. Kişinin namazdan ayrılmaması onu kızdırır. Abdest bozuldu hissini vermek için kişinin dübürüne üfler. Bu durumda yellenme olmadıkca, ses duyulmadıkca namaz bozulmaz. Namazda uyuklamak ve aksırmak şeytandandır.
şeytan insana 3 yönden yakalar.
İnsan 3 şeyden sakınmalıdır
Çok yemek yemekte şeytandandır. Çok yemek yiyen kişiye ağırlık çöker ve uyku ağır basar. Böylelikle insanı bazı ibadetleri yapmasından alıkoyar. Şeytanın insanlar arasında en çok sevdiği cimri mümin dir. En nefret ettiği ise cömert fasık tır. Çünkü mümin cimriliğiyle şeytana yapacak iş bırakmamıştır. O zaten kendine cimriliğiyle yapacağını yapmıştır. Fakat cömert olan fasık insanı ALLAH cömertliğinden dolayı affeder diye korkar.
şeytan dünya ile beraberdir. Mal ve servet sevdasıyla insanı yanıltır. Nefsin arzularını insana hoş ve güzel gösterir. İnsanı şehvete yönlendirincede peşini bırakmaz.
İnsan yaratıldığı zaman, kendine yararlı şeyleri elde edebilmesi için şehvet verilmiştir.
Şeytanın insanı aldattığı ve vesvese verdiği hususlar:
şeytan insanı saptırmak için 10 kapı açar ve oralardan yaklaşarak saptırır.
İblisin annesi Bikr dir. Babası da İkr dir. İblisi geçen günler ihtiyarlatır, fakat sonra yine 30 yaşına gelir. şeytan, Besmele çekilmeyen sofraya oturur ve yemek yiyenlerle birlikte oda yer. şeytan sol eliyle yer ve içer. Kırmızı rengin şeytanın ziyneti olduğu söylenir. Her insanın bir şeytanı vardır. O şeytan, insanı sürekli ALLAH yolundan alıkoymaya çalışır.
şeytan yaptığı 5 davranış yüzünden huzurdan kovulup,lanetlendi.
Şeytanı; kibri ve gururu mahvetmiştir. İblis; Adem'e A.S. verilen üstünlüğü kabul etmeyerek, kendine emredileni yapmamış ve ALLAH'a isyan etmiştir. İblis kendini üstün görerek, kibirlenmiş ve büyüklük taslamaya kalkışmıştır. Böylece lanetlenmiş ve ebedi cehennemde kalmayı haketmiştir. İblis tövbe etmeyip; insanlığa hasım olmayı tercih etmiştir.
Bir rivayete göre şeytanın boynuzları vardır. Güneş; bir şeytanın iki boynuzu arasında doğar ve bir şeytanın iki boynuzu arasında batar. Siyah köpeğinde şeytan olduğu söylenir. Ramazan ayında şeytanlar ve cinlerin azgın olanları zicire vurularak bağlanır.
şeytan, insanın damarlarında kanın dolaştığı gibi dolaşır. Çocuğun doğarken ağlaması; şeytanın çocuğa dürtmesi ve dokunmasından olduğu söylenir. Gece insan uyuyunca şeytan; insanın başı arkasına 3 düğüm bağlar. O kişi uyanıp ALLAH'ı anarsa bir düğüm çözülür. Abdest alırsa bir düğüm daha çözülür. Kalkıp namaz kılarsa tüm düğümler çözülür ve sabaha huzurlu ve neşeli olur. Fakat yatıp uyur ve hiçbir şey yapmazsa, sabaha gönlü kirli ve uyuşuk bir şekilde olur. Kötü rüyada şeytandandır. İnsan esnediğinde, eliyle ağzını kapatmadığında şeytan girer. Kişi uykudan uyandığında burnunu temizlemesi tavsiye edilir. Çünkü şeytanın o sırada insanın genzinde olduğu rivayet edilir.
İnsan namaza durduğunda şeytan gelir ve namazı karıştırır. O kişi kaç rekat namaz kıldığını unutur ve namazda dünya işlerini düşünmeye başlar.
Unutma ve unutkanlıkta şeytandandır. İnsanın kalbi iyi olursa bedende iyi olur. Bozuk olursa bütün bedende bozulur. Çarşı ve pazarlar şeytanın savaş yeridir. şeytan yalamayı sever. Yemekten sonra eller ve ağız yıkanmalıdır. Gece kapılar kilitlenmeli ve yemeklerin üzerleri kapatılmalıdır. Üstünde yatılmayan ve üzeri açık olan, örtülü olmayan yatakta şeytan yatar. Kişinin bir kısmının güneşte, bir kısmının gölgede kalacak şekilde oturması şeytan oturuşu diye adlandırılır. Bunun nedeni şeytanın istırahat ettiği yerin gölge ile güneş arası oluşudur. İnsanın ölüm anında şeytan; o kişinin daha önce ölmüş ana-babası veya akrabaları kılığında görünerek imanlı ölmesini engellemeye çalışır. Aldatamadığında çok şiddetli feryat edip,ağlar.
şeytan insanı fakir olmakla korkutur. İnsana cimriliği ve sadaka vermemeyi telkin eder.
Namaz vakti gelince iblis, şeytanları dağıtır ve namazlarında insanları meşgul etmelerini ister. şeytan gelir ve namaz vaktini geçirmesi için, insanı meşgul edecek yollara sevkeder. Bu olmazsa namazını karıştırmaya çalışır ve dualarında eksik yapması için insanı meşgul eder.
İblis; insan kendini beğendiği zaman, amelini çok bulduğu zaman ve günahını unuttuğu zaman, insana galip gelir.
Acele iş de şeytandandır. Bir işe acele etmek ve acele kılınan namazda şeytanın vesvesesi sonucudur. şeytan; insan ve cinlerdende bazı kimseleri kullanarak diğer insanların üzerine yollar. Bunlar fitne ve vesveselerle yanıltıp, kışkırttığı insanlardır. Bunlara insan ve cin şeytanları denilir. İnsanın kalbinde, ALLAH C.C. inancı sadece sözde kalmışsa veya ALLAH'a C.C. inancı yoksa artık o insan şeytandan farksızdır. Böyle bir insan şeytanın kuklası ve onun yardımcısı olma yoluna girmiştir. Bu insanlar toplumda şeytanın vazifelerini görmeye ve insanları ALLAH C.C. yolundan saptırmaya başlarlar. Toplumda; fitne,fesatlık,zulum ve maddi hırs gibi kötülükler onların yardımlarıyla artar ve çoğalır.
İçki, kumar ve falcılık şeytanın pis işlerindendir. Bu sayede şeytan(içki, kumar ve falcılıkla) insanlar arasındaki ilişkileri bozar ve kin, düşmanlık üretir.
Faiz dinimizce haramdır. Çalışmadan, emek harcanmadan kazanılan paranın hayrı olmayacağı gibi, faizle kazanç sağlayan kişinin kazancındada hayır ve bereket olmaz. Çok kazanıyor gibi görünsede bir zaman sonra tüm kazancı ve elindekiler kaybolur gider. şeytan faizi insanlara hoş gösterir. Değişik isimler altında faizi mübah göstermeye çalışır.
Kişi evine girerken besmele ile girerse ve yemektede besmele çekerse; iblis yanındaki şeytanlara; size burada kalıp, gecelemek ve yiyip, içmek yokdur der.
Kişi evine girerken besmele çeker, fakat yemek yerken çekmezse; iblis yanındaki şeytanlara; yemeğe kavuştunuz ama burada kalmanız ve gecelemeniz mümkün değildirder.
şeytan insanın her yaptığına ve her ibadetine müdahelede bulunur. İman kalesi olan kalbi bozarsa, insana sahip olur ve insanı istediği gibi yönetir ve kullanır.
şeytan, insanı kandırmak için her yola başvurur.Bunlardan bazısı; yalan söylemesi ve bolca yemin etmesidir. Şeytanın insan üzerinde zorla yaptırım gücü yoktur. İnsanın şüphe içinde kalmasını sağlar.
şeytan riyakar dır. İnsanın; kendini beğenme, beğendirme, başkalarının güvenini ve rızasını kazanmak için iş yapma ile ibadetleri menfaate dayalı görüntü vermeye çalışmada şeytanın işidir.
şeytan Kur'an dan uzak duranlarında dostudur. Kur'an a uyan kurtulur, uymayan şaşırıp, hüsrana uğrar. Kur'an insanlara doğruyu gösteren en iyi rehberdir. Kur'an ı okumak, anlamak, anladığını yapmak ve yaşamak görevimizdir.
Şeytana yaklaşan ALLAH'dan C.C. uzaklaşır. şeytan insanı her yönden görür ve aldatmaya çalışır. İnsana zayıf olduğu yönden, noktadan yaklaşır ve buradan sokularak kandırmayı hedef alır. İnsan uyanık olur ve açık vermezse şeytan insana bir şey yapamaz.
şeytan zaaflarına düşkün olan kişileri, telkin ve vesveseleriyle kötülüğe sevkeder. İnsan günah ve haramdan uzak durursa şeytanın aldatmaları sonuçsuz kalır. şeytan insanın vücuduna girer, damarlarına,beynine kalbine nüfuz eder. İnsanı saptırmaya ve hastalıklara sebep olur.
şeytan daha çok; kendini beğenen, kusursuz sanan kişilere, münafıklara, inkarcılara, dindarlarla alay edenlere, günaha girmede sakınca görmeyenlere, haram yiyen ve haram işleyenlere, şeytandan ALLAH'a sığınmayanlara, şeytandan medet ve yardım umanlara, kahin, büyücü, medyum ve falcılara, yalan, iftira ve isyan halinde olanlara, ALLAH'dan başka varlıklara tapanlara, ALLAH'ı unutanlara, ihlas ve samimiyetten uzak, yoksun olanlara, ALLAH C.C. ve Resulüne SAV düşman olanlara gelir. Onları bulundukları durumda kalmaları için iknaya çalışır. Ölünceye kadar bu kişilerin peşini bırakmaz. Onların ALLAH'a C.C. yönelmelerini engellemeye çalışır.
şeytan ayrıca inanan ve iman sahibi dindar kişilerlede uğraşır. Hatta inanç sahibi kişilere daha çok önem verir. Çünkü diğerlerini aldatmak onun için kolaydır, onlar ALLAH'ı C.C. unutmuşlardır. Onlarla istediği gibi oynar, istediği yöne sevkeder. Fakat iman sahibi olanları dinden soğutmak ve şüphe içersinde bırakmak zordur. Bunun için tüm gücüyle çalışır. Onları saptırmak içinde çeşitli yollar dener. Kimini şeyh yarışmasına, kimini peygamberlik iddiasına, kimini paraya pula, üne, kimini baş olmaya, kimini makam mevki sevdasına, kimini ibadette üstünlük yarışına, kimine diğer insanları hor gösterip, kendini büyük görmeye, kimini dünya sevdasına sevketmeye, dünyaya müptela etmeye, kimini dinden soğutup, nefret etmesini sağlamaya uğraşır.
Şeytanın en çok korktuğu; euzu besmele ve arif insanların kalblerindeki marifet nurudur. İnsan arifler derecesine çıkıncaya kadar ( takva sahiplerinin ALLAH'a C.C. sığınmaları gibi ) euzu besmele ile ALLAH'a sığınmaları gerekir. O dereceye çıktıktan sonra kalbteki nur şeytanın tesirini ortadan kaldırır.
Şeytanın aldatmasına kapılmamak ve tuzağına düşmemek içinde Kelime-i Tevhid ve ALLAH'ı C.C. anmak gerekir.
şeytan azaba sebeptir. İnsan La ilahe illALLAH derse ve ALLAH'ın C.C. emir ve yasaklarına riayet ederse, şeytan onun yanına yaklaşamaz. Kişi şeytandan uzak olabilmek için; takva üzere bulunmalı, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmalı ,euzu besmele ve kelime-i tevhidden uzak olmamalıdır.
şeytan, kıyamet günü, firavun,karun ve haman'la beraber ebedi cehennemde azap içinde kalacaktır.
Adamın biri, iblisi gördüğünde; ne yapmam lağzımki senin gibi olayım der. şeytan şaşırır ve benim gibi olmak istiyorsan; namazlarını son vaktine bırak, yalanda olsa, doğruda olsa her sözünde yemin et der.
şeytanla mücadele kalb ve imanla olur. Kazanırsan; ebedi cennette kalmakla ve ALLAH'ın C.C. Cemali ile mükafatlandırılırsın. İnsan ölünceye kadar nefis ve şeytanla mücadele etmek durumundadır.
Kalbe iki şey gelir. Kalbe bir melek tarafından olup; daima iyiliği ve Hakk ı kabul etmeyi ihtar eden düşünceler. Diğeri şeytan tarafından olup; daima kötülüğü ve HAKK'ı yalanlamayı bildiren, iyilikten ve iyi işlerden men eden düşünceler gelir. şeytan insan kalbine sürekli vesvese verir. Kalbe gelen düşünceler 6 çeşittir.
KARI-KOCA ARASINI AÇMAK ŞEYTANIN İŞİDİR.
Şeytanın en sevdiği ve en önem verdiği şey karı koca arasını açıp aile düzenini bozmaktır. Fitnesi en büyük olan kişi, şeytana daha yakın olur. Eşler arasında ayrılma sebebi günümüzde maddi imkansızlıklara dayandırılsa da bunun altında şeytanın vesvesesi vardır. Eşler arasında ayrılma sebepleri sihir yüzünden birbirlerini kötü görmeleri, ahlaki yönden kötü görmeleri ve bağlanmaları şeklinde de olabilir. Fakat her geçimsizlik, büyü ve sihirle olmayacağı gibi mutlaka şeytanın fitnesi ve vesvesesiyle meydana gelir. Bağlanmak sihrin bir bölümüdür. Bağlamayı yapan büyücü bunu şeytanın ve cinlerin yardımıyla yapar. Bu çok çeşitli yöntemlerle olur. Sihir ve büyü sebebi ile şeytan insana musallat olup, şeytan beyni etkiler. Bu sayede inasanın beyin sinirlerinde karışıklığa yol açar. Cinsel münasebet olmaz. Diğer bir yöntem; cinler kadının cinsel organının işlevini önler, ilişki gerçekleşmez. Kişi normalde kuvveti olduğu halde karısına yaklaştığında o imkanı bulamaz. Yada karşısındakini çok çirkin görür, bunu eşleri ayırmak için görevlendirilen cin yapar. O eşler arasında çirkinlik ve nefret hislerini meydana getirir. Çiftler arasındaki ilişkide bu sayede ortadan kalkar. Bazen kadına yapılır, kadın kasılır ayakları açılmaz. Bazende ilişki sırasında acı hissi duyar. Eş acı çekmeye başlayınca ilişkiye girmekten kaçınır. Çoğu zamanda uyku hasıl olur. Kişi gözünü açamaz hale gelir. Ya bir tarafta, yada iki taraftada isteksizlik ve umursamazlık başlar. İlişki akla gelecek en son şey olur. Bazende eşler cinsel münasebetten birşey anlamazlar, hissetmezler bile. Bu örnekleri çogaltmak mümkündür. O yüzden eşler sevgi ve saygıda birbirlerine karşı kusur etmemeli, itaatkar olmalı, ilgi ve alakayı kesmemelidir. Aralarında çıkan sorunları konuşarak çözmeli, neden nasıl sorularını yöneltmeli ve çözümü birlikte aramalılardır. Sorun tıbbi ise doktora, psikolojik ise psikoloğa veya konusunda uzman hekime, sihir ve büyüdense onuda bu konularda deneyimli kişilerden yardım almakla aralarındaki sorunları çözmelilerdir. Başkasının ve başkalarının dedikoduları ve sözleriyle hareket etmek yerine, karşılıklı güvene dayalı bir aile kurup, işin aslını bilerek, öğrenerek davranılmalıdır. Çünkü eşler arasında ayrılıkların bir kısmıda dedikodu ve filanca şunu dedi, şöyle söyledi tartışmalarıdır. Bir diğer nedende şiddet ve geçimsizliktir. Öfke; şeytanın insanlar üzerinde uyguladığı silahlardan biridir.
KARI-KOCA ARASINDAKİ SİHİRLER 4 ŞEKİLDE OLUR.
İNSANLIĞIN DÜŞMANI ŞEYTAN VE HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
EZZ: Şeytanın, kafirleri tahrik ederek, İslama ve Müslümanlara karşı kötülük düşünmesini sağlaması ve bu düşüncelerini uygulamalarına zemin hazırlamasıdır. Mesela; Müslümanların canlarını, kutsallarını, mallarını, ırzlarını kendilerine mübah görmelerini sağlayarak, Müslümanlara karşı her türlü vahşiliği, kötülüğü onlara hoş göstermek.
HEMZ: Şeytanın, insanı saralı yaparak ona musallat olması halidir. Bu şeytanın veya kötü cinni nin insanın bedenine girmesiyle kişide meydana gelen sara durumu olarakta açıklanabilir.
HUDUR: Evde şeytanları ve kötü cinleri çeken, bereketi ve melekleri uzaklaştıran şeyleri yapmak. Mesela; resim, heykel, içki gibi şeyleri bulundurmak; içki içmek, zina yapmak, kadınlı erkekli partiler düzenlemek, şeriat dışı davranışlarda bulunmak.
İSTİHVA: Şeytanın insanı ayartmasıdır. Bu da şeytanın, nefislerde heva ve arzulara yönelmesi ile olur.
İSTİMTA: İnsanın ve cinnilerin birbirlerinden yararlanması ve birbirlerini kullanmasıdır. Bunu genelde büyücüler ve sihirle uğraşanlar yapar.
MESS: Cinninin, insanda hakimiyet ve egemenlik kurmasıdır. Bu insanın bedenine girerek olur. Mesela; cinninin kadının rahmine girerek onunla ilişkiye girmesi, insanın göğsüne, başına, midesine girerekorada yaşaması.
NEFH: Şeytanın, insanı gururlandırması, diğer varlıklara karşı insanın büyüklenmesi ve üstün görmesini sağlamasıdır.
NEFS: İnsanda kötü duygular uyandıran, arzuları arttıran, pis ve kötü içerikli şiir, şarkı ve edebi sözlerdir. Bunlar iyi duyguları ve hisleri ortadan kaldırır.
NEZĞ: Şeytandan, insanı; şüpheye, inanç boşluğuna, fesada ve kötülüğe düşüren bir vesvese türüdür.
TAİF: Şeytanın, insan aklında kötü bir şeyin yapma düşüncesi oluşturması veya ibadet esnasında unutkanlık meydana getirmesidir.
TENEZZÜL: Şeytanın, insanlara dinlerini ve dini öğretilerini unutturarak; insanı küfre ve sapıklıklara yöneltmesidir.
VESVESE: Şeytanın, kötü cin ve insanların; boş şeyleri güzel ve sevimli göstermesi, kötülükleri ve günahları iyi göstermesi ve insanı şüpheye götürmesi biçiminde olur.
ŞEYTANIN PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V.) İN SORULARINA VERDİĞİ CEVAPLAR:
Her ne zaman insan namaza kalkarsa ona vesvese veririm. Onu namaz kılmaktan alıkoyarım. Bunu yapamazsam vaktinin dışında namaz kılmasını sağlarım. Namaz içinde sağa sola baktırırım. Acele ve çabuk çabuk namaz kılmasını emrederim. Cemaat içinde namaz kılarken ona bir gem takarım. Başını imamdan önce secdeden ve rükudan kaldırırım. İmamdan öncede secde ve rüku yaptırırım.
Sonra hastalara giderim. Namaz kılmayı bırak, iyi olduğun zaman çokca kılarsın derim. Böylece o namazını bırakır. O hasta namazını terkederek ölürse ALLAH'ın huzuruna vardığında; ALLAH'ı öfkeli bulur.
ŞEYTAN İLE SAVAŞIRKEN OLAN YARDIMCILAR:
şeytan azaba sebebdir. Hadislerden anlaşılıyor ki, bir kimse La ilahe illALLAH kelimesini söylese, ALLAHü Teala'nın emirlerini yapıp, yasaklarından kaçınsa ve şeytan onu o halde görse, ondan uzaklaşır, yanına yaklaşamaz. Bu durumda şeytan zararından kurtulur.
Kişi, ALLAH'a C.C. güvenip; dünyayı isteyenlerden, onların mallarından, hediyelerinden, medhlerinden, övmelerinden ve hırslarından ayrılmakla da şeytanın hile ve aldatmalarına karşı durmakta yardım görür. Çünkü dünyayı sevenler; şeytanın malı, askeri ve takımıdır. İnsan için lazım olan, bunların hepsinden sevgiyi kesip, ALLAH'ın C.C. lutfüyle kimseye muhtaç olmayıp, her halinde ve işinde ALLAH'a güvenmesidir, tevekkül etmesidir. ALLAHü Teala'ya dönmesidir. İnsanlara minneti, haram ve şüpheli şeyleri terketmelidir. Dünyanın helal ve mübahlarını az kullanmakta zühdü, vera ve takva yolunu tercih etmelidir.
Vesvese
İnsan menfî tercihlerde nefsinin kötü telkinleri altındadır. Vesvese de bunlardan biridir. Telkin ve vesvese vicdanî ve nefsî boyutlu iç içe iki durum değerlendirmesidir. Vesvese olumlu ile olumsuz arasında tercihte zorlanmadır. Vesvesedeki müsbet telkinler insanın vicdanından, sıkıntı veren menfî telkinler ise şeytandandır. İnsan müsbetâmenfî düşünceler arasında gidipâgelirken şeytan menfîliği telkin ettiğinde, gelecek olan zararı düşünür. Zararın büyüklüğünü hayâl eder; psikolojik sıkıntı ve korkuya girer, kalbi çarpar, dudağı titrer, bağırsakları hızlı çalışır, ağzı kurur, rengi solar. İşte bu menfî telkinin fizyolojik belirtileridir.
Vesvese için Bediüzzaman Said Nursî; Ey vesvese illetine tutulmuş ve onun müptelâsı olmuş kişi, vesvesen neye benzer? Musibete benzer, ona önem verirsen şişer, önem vermezsen söner. Onu büyük görürsen büyür, küçük görürsen küçülür. Korksan, ağırlaşır hasta eder. Korkmazsan hafif olur, sathî kalır, mahiyetini bilmezsen devam eder, bilirsen onu tanırsan gider diyerek, vesveseye karşı ilâç ve ümit vermektedir.
Vesvese bir belirtidir. Alışkanlık hâline gelir ve önem verilirse, büyük görülür ve şişer, menfî belirtilerinden korkulursa psikolojik hastalığa dönüşür.
Yapılacak şey ona önem vermemek, küçük görmek ve korkmamaktır.
Peygamber Efendimiz (sas) vesvesenin şeytandan geldiğini belirtmiş, tedavi için Allahım; Kurânına, isimlerine ve sıfatlarına sığınırım diye dua etmemizi buyurmuştur. Vesveseyi küçültmenin yolu her yerde Olan ve her şeye gücü Yeten her şeyi değiştirmeye Kadir Olan'a sığınmak ve dayanmaktır. Ancak böyle vesvese küçülür, kaybolur gider.
Yine Bediüzzaman, vesveseli adam için, Bu sözler senin kalbinin sözleri değil. Çünkü senin kalbin ondan üzülür, onun yapısına kötü telkin yerleştirilmemiştir. Belki kalbe yakın olan lümmeâi şeytâniyeden geliyor. Vesvesenin zararı, menfî neticelerini kişinin kendi kendine telkin etmesiyle olur, kalbi çarpar sıkıntıya girer. demektedir. Peygamber Efendimiz (sas) de, vesvesenin şeytan tarafından geldiğini buyurmaktadır. İnsanın zararına olan ve mübtelâ olunduğunda devamlı menfî telkinlere maruz kaldığımız vesveseden kurtulmak için; menfî telkinlerin, nefis ve şeytandan kaynaklandığı düşünülürse kurtulmak kolaylaşır.
İnsanlara daima güzel düşünme tavsiye edilmelidir. Çünkü güzel düşünen güzel görür, iyi ve güzeli gören de hayatından lezzet alır. İyilikteki kötüye takılan da kötü görür, kötü düşünür; vesvese ve evham içinde şüpheci bir hayatla hayatını kendine de, çevresine de zindan eder.