9 Ocak 2021 Cumartesi

ŞEYTAN FISILTISI VESVESE

 

ŞEYTAN FISILTISI VESVESE

Kalbimiz, bir tür misafirhane gibidir. Hayat boyu meydana gelen iç ve dış tesirlere ev sahipliği yapar durur. Bu tesirlerin en önemlisi de, irade dışı meydana gelen iç fısıltılardan oluşur. Bu fısıltıların bir kısmı iyi huylu, bir kısmı kötüdür. Bu durumda ev sahibine düşen; iyileri ağırlayıp, kötüleri uğurlamaktır.

Kalbimiz, düşünce ve eylemlerimizi şekillendiren bazı iç fısıltıların adeta harman olduğu bir alandır. Pek de isteğimize bağlı olmayan bu seslere “hâtır” adı verilir. (Hatıra kelimesi de buradan gelir. Fakat Türkçe’de hatıra kelimesi burada dediğimiz anlamında kullanılmaz.)

Hâtırlar, iç dünyamızda yankılanan etkili telkin unsurlarıdır ve iradeyi yönlendirme gücüne sahiptir. Birçok hareketimiz kalbimize doğan bu sesin somutlaşmış halidir. Denilir ki: Her iç ses, karşılık gördüğü nispette arzuya dönüşür. Arzu azmi, azim niyeti, niyetse azaları harekete geçirir.

İlham ve vesvese

İslâm alimleri arzu ve yönelmeyi kamçılayan iç sesleri iki kısımda incelerler. Bir kısmı, kötülüğe, şerre davet ederken, diğer bir kısmı iyiliğe, hayra davet eder. Bu seslerin, vicdan ve sağduyu diye de adlandırılan hayra davet edici türüne “ilham”, şerre davet eden türüne “vesvese” denir. İlham melek tarafından, vesvese ise şeytan tarafından telkin edilir.

Büyük hadis alimimiz Tirmizî Hazret-leri’nin rivayetine göre Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz buyurmuştur ki:

“Şeytan da melek de insanoğluna sokularak onun kalbine birtakım şeyler atarlar. Şeytanın işi kötülüğe çağırmak, sonu fena ve zararlı olan şeylere teşvik etmek ve hakkı yalanlamak, haktan uzaklaştırmaktır. Meleğin işi, hayra çağırmak ve hakkı doğrulamaktır.

Kim içinde hakka, hayra, iyiliğe çağıran bir ses duyarsa, bilsin ki bu Allah’tandır ve hemen Allah Tealâ’ya hamd etsin. Kim de içinde şer ve inkâra çağıran bir fısıltı duyarsa ondan uzaklaşsın ve hemen şeytandan Allah’a sığınsın.”
Efendimiz s.a.v. böyle buyurduktan sonra şu ayet-i kerimeyi okumuştur: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur. Size kötülüğü emreder.” (Bakara, 268)

Şeytanın tek silahı

Bilindiği üzere şeytanın tek gayesi insanı kendisi gibi cehenneme sürüklemektir. O, bu gayesine ulaşmak için Cenab-ı Hak’tan izin almış ve şöyle demiştir: “Öyleyse beni azdırmana karşılık yemin ederim ki ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra onların önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Sen de çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.” (A’raf, 16-17)
Şeytan, gelecek endişesine sevk etmekle dünya tutkusunu artırır. Olan bitenle aldatarak dinde şüpheye düşürür. Günah ve kötülükleri güzel gösterir ve böylece yaklaşır.

Ancak şeytan bunların hiçbirini kendini göstererek yapmaz. Çünkü o vakit hiç kimse ona uymaz. Hal böyle olunca çeşitli hile ve aldatmalara başvurur. Gizlenmiş, maskelenmiş bir şekilde siner, durmadan fısıldar.

Sevgili Peygamberimiz s.a.v. şeytanın nasıl bir hilebaz, ne tür bir vesveseci olduğunu şöyle bildiriyor: “Muhakkak ki şeytan, ademoğlunun bütün yollarında oturur. Önce İslâm yolu üzerinde oturur ve ona (vesvese vererek) der ki: ‘Ananın babanın dinini terk edip müslüman mı olmak istiyorsun?’ Kul onu dinlemez müslüman olursa, bu sefer de (İslâm uğruna hicret etmesini önlemek için) hicret yolu üzerine oturur ve ona (yine vesvese verip) der ki; ‘Şu vatanını, şu havayı terk edip nereye gideceksin?’ Eğer onu dinlemez de hicret ederse, bu sefer cihat yolu üzerine oturur. Der ki: ‘Savaşmak, öldürmek ve nihayet ölmek değil mi? Sonuçta ailen ve servetin başkalarına kalacak değil mi?’ Kim şeytanın vesvesesine kapılmadan cihada gider de ölürse, onu cennetine koymak, Allah Tealâ üzerine hak olur. Eğer düşman tarafından öldürülürse, cennetlik ve şehit olur. Cihada giderken hayvanından düşüp ölse dahi Allah onu cennetine koyar.” (Ahmed b. Hanbel, Neseî)

İlk vesvese

Kur’an-ı Kerim, şeytanın vesvesesine maruz kalan ilk insanların atamız Hz. Adem ile Hz. Havva annemizin (selam üzerlerine olsun) olduğunu şöyle kaydeder: “Derken, şeytan onların kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini açmak için ikisine de vesvese verdi ve şöyle dedi: Sizi Rabbiniz başka bir şey için değil, sırf melek olacağınız yahut ebedi şekilde kalanlardan olacağınız için bu ağaçtan uzak tuttu.” (A’raf, 20)

Halbuki Cenab-ı Hak: “Ey Adem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun.” (Tâhâ,117) diye uyarmıştı. Buna rağmen şeytan vesvesesini kullanarak onları bu ağacın meyvesinden yemeye ikna etti. Bu da onların cennetten çıkarılmalarına sebep oldu.
Şeytanın apaçık düşman olduğu konusunda Hz. Adem Aleyhisselam’dan günümüze kadar tüm insanlar uyarılmışlardır. Cenab-ı Hak bunu şu ayet-i kerimesiyle teyit eder: “Ey ademoğulları! Şeytana kulluk etmeyin, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır demedim mi?” (Yasin, 60)

Vesveselerden sorumlu muyuz?

Aklımıza şu soru gelebilir: Vesvese kötü bir şey olduğuna göre, kalbimize gelen vesveselerden acaba hesaba çekilecek miyiz?

Bu soruyu doğru cevaplayabilmek için bir iş gerçekleşmeden önce kalpte cereyan eden dört aşamadan söz etmek gerekir: Bunlardan ilki kalbe bir hâtırın gelmesi, bir sözün, düşüncenin kalpte harekete geçmesidir. İkincisi buna karşılık bir meyil olması, heyecan duyup, rağbet edilmesidir. Üçüncüsü, kalbin bu işi yapma üzerine hükmetmesi, son kararını vermesidir. Dördüncüsü ise azmetmek, ameli hayata geçirmek için kalben niyet etmektir.

Kalbin ilk iki hali olan hâtır ile meyil irade dışı meydana geldikleri için bir sorumluluğa yol açmazlar. Sevgili Peygamberimiz’in: “Allah Tealâ ümmetimi, hatırlarına gelen şeyleri yapmadıkları veya konuşmadıkları sürece o şey yüzünden hesaba çekmeyecektir.” (Buharî) hadisi buna delildir.

Gelelim karar ve azmetmeye... Bunların her ikisi de kasıtlı ve isteyerek meydana geldikleri için mesuliyet gerektirir. Cenab-ı Hakk’ın: “Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminleriniz yüzünden sizi sorumlu tutar.” (Maide, 89) ayeti ile Efendimiz s.a.v.’in “İnsanlar niyetleri üzere haşrolurlar.” (İbn Mace) hadisi buna delil gösterilebilir.
Fakat her şeye rağmen Allah’ın merhameti galiptir ve bir kalp, kötülükte karar kılıp, bu kötülüğü yapmaya azmettiği zaman bile melekler kulun o kötülükten dönme ihtimalini göz önünde bulundurarak hemen günah yazmazlar. Bu süre içerisinde insan Allah’tan korkup kötülükten vazgeçerse kendisine bir sevap yazılır.

Buharî ve Müslim Hazretlerinin rivayet ettiğine göre, Allah Tealâ meleklerine şöyle emreder: “Kulum kötü bir amel yapmaya karar verdiği zaman, onu yapmadıkça yazmayın. Şayet o günahı işlerse ona bir günah yazın. Eğer kulum o ameli yapmayı benim rızam için terk ederse, ona bir sevap yazın. Şayet iyilik yaparsa en az on misli olmak üzere, yedi yüz misline kadar ona sevap yazın.”

Vesveseden kimler etkilenir?

Vesvese ancak şeytanı dost edinen kimseleri etkiler. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle dile getirilmiştir: “Şeytanın nüfuzu, ancak onu dost edinenlere ve Allah’a ortak koşanlaradır.” (Nahl, 100)

Şeytanın salih kullar üzerinde hiçbir etkisi bulunmamaktadır. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Benim gerçek kullarım (var ya), senin onlar üzerinde hiçbir hakimiyetin yoktur.” (İsra, 65). Diğer yandan, iman edip Rablerine tevekkül eden kimselerin, kalplerine gelen vesveselerden etkilenmedikleri şöyle haber verilir: “İman edip Rablerine tevekkül edenler üzerinde şeytanın hiçbir nüfuzu yoktur.” (Nahl, 99)

Buradan anlaşılıyor ki, şeytanın vesvesesi ancak Rahman’ın yolunu terk edenleri, onu umursamayıp nefsini arkadaş edinenleri etkileyebilir. Cabir b. Ubeyd k.s. diyor ki: Alâ b. Ziyad’a içimdeki vesveseden şikayet ettim. Dedi ki: “Kalp, uğranılan bir ev gibidir. Bir şey varsa alır, yoksa bırakıp gider. Yani heva ve heves olmayan gönüle şeytan girmez.” (İhya, III/62)

Şeytanın vesveseleri de her insana göre farklıdır. Tıpkı bir düşmanın, her savaş için farklı stratejiler kullanması gibi... Bu vesveselerin belki de en tehlikeli olanı, şeytanın kalbe şüphe tohumları atıp inancı sarsmaya çalışmasıdır. Şeytan bu yöntemi, daha çok dini yeni yeni tanımaya başlayan veya kulaktan dolma bilgilerle yürümeye çabalayan insanlar üzerinde tatbik eder.
Eğer kişi kalbine gelen şüphe karşısında sıkı durur da Alah Tealâ’nın izniyle def etmeyi başarırsa, bu defa küfür veya edep dışı sayılacak düşünceleri akla getirmeye çalışır. Öyle ki insan, “keşke ölseydim de aklıma böyle şeyler gelmeseydi” der. Sonra, aklından geçen o şeyden dolayı çok büyük günaha girdiğini zannederek inanılmaz derecede üzülür.
Şeytanın istediği de budur: Onu telaşlandırıp dinden çıkmakla korkutmak... Çünkü kişi dinden çıktığına inandığında: “Zaten ben mahvolmuş biriyim, artık günah işlesem ne olur, işlemesem ne olur” ruh hâlini yaşayacaktır. Halbuki böyle durumlarda endişeye kapılmamak gerekir. Çünkü bu vesveseler insana ait değildir.

Vesveseden korunmak için

Kalbe gelen düşünceleri dinî ölçülerle karşılaştırıp ona göre hareket etmek doğru ve kolay bir yoldur. Yoksa, kalbe gelen şeyleri hemen kabullenip dinî hükmünü öğrenmeden hareket etmek yanlıştır.

Bu arada kalbe gelen vesvesenin üzerinde durmak, onu gözde büyütmek de anlamsızdır. Vesveseden korunmanın en etkili yolu ise Allah Tealâ’yı anmak, zikretmektir. Şeytanın giriş yolu kalp olduğuna göre, kalbin güçlenerek heva ve hevesi üzerinden atması şeytanın yolunu kapatacaktır. Zaten tasavvuftaki eğitimin gayelerinden biri de işte bu şekilde kalbi şeytanın cirit attığı bir meydan olmaktan çıkarıp Allah Tealâ’ya ait kılmaktır.

Allah anıldığı zaman şeytan susar. O nedenle kul, Kerim olan Rabbini her fırsatta anmalı, şeytanın vesvesesini savması için O’na sığınmalıdır. A’raf suresi 200. ayette şöyle buyurulur: “Eğer şeytandan bir fit (bir vesvese) gelip seni dürterse, hemen Allah’a sığın. Çünkü O hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.”
“De ki: Rabbim, şeytanların kışkırtmasından sana sığınırım. Rabbim, onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” (Mü’minûn, 97-98)

vesvese

sa arkadaşlar şeytan bana vesfese veriyor annem kuran okurken içimden bişey of bu ne ki böyle falan diyo moralım bozuluyo Allah a küfür ettirmeye çalışıyor yardım edin

ic sesler

ic seslerden kaynaklaniyor. sayfada da dedikleri gibi bir iyi, bir de kotu ses var. kotu sesleri duymazdan geliceksin, bil ki bir tek sana olmuyor bu seni teselli eder. yinede allahi sevdigimiz apacik ortada yoksa bundan rahatsizlik duymazdik (ateist olsak dert etmesdik mesela). unutmaya calis ustunde durma. birde kuran dinle, nas ve felak ayetel kursu oku ve abdest al. seni biraz da olsa rahatlatir. ben cok agir depresyon gecirdigimde yada musallat olduklarinda ikisinden de supheleniyorum kurani bakmaya tahammul edemiyordum. ama simdi annem cok yasin ve kuran okur cok sukur hic rahatsiz olmam. sabirli ol gecer allahin izniyle. gecmis olsun insallah. sen daha guclu olmaya calis sakin korkma

namazda duyulan sesler şeytandan olabilir mi

ben rabbimden bir dileğimin kabul olunması için hacet namazı kılarken gaipten bir ses duydum daha doğusu bir iç ses duydum dileğimin kabul olmayacağını ve ayrıca bana bir isim söylendi ve onunla konuş denildi onun benim kaderim olduğu iması vardı sizce bu ne kadar doğru rahmani bir şeymi yoksa şeytani mi bu arada bana üç harfliler musallat olmuştu ayrıca dileğimde kabul olmadı yardımcı olursanız çok sevinirim

namazda duyulan sesler şeytandan olabilir mi

ben rabbimden bir dileğimin kabul olunması için hacet namazı kılarken gaipten bir ses duydum daha doğusu bir iç ses duydum dileğimin kabul olmayacağını ve ayrıca bana bir isim söylendi ve onunla konuş denildi onun benim kaderim olduğu iması vardı sizce bu ne kadar doğru rahmani bir şeymi yoksa şeytani mi bu arada bana üç harfliler musallat olmuştu

esselamun aleyküm ey müslümanlar

ben 32 yaşında bekarım müslümanım elhamdülillah allaha istem dışı küfür vesvesesi sürekli oluyor bu vesvese üç harflilerden olma ihtimali çok yüksek aynı bana bi ara musallat olmuşlardı ve ağzımla haşa allaha küfür ettirdiler hocaya gittim sana musallat olmuşlar dedi seni terketmeleri için dedi dualar okudu ve su verdi ondan sonra bu tür vesveseler kayboldu musallat olan üç harflirden kaynaklanıyor ve şuan mastürbasyon alışkanlığından kurtulamıyorum ve aşırı derecede cinsi arzular var yine aynı sıkıntıları yaşamaya başladım bu erkeğe musallat olan dişi üç harfliler olduğunu araştırdım bunun için rabbimden kurtulma vesilelerine ve sebeblerine sarılmalıyız aynı zamanda yardımınıza ihtiyacım var çözümü doğru yerde bulmaya esselamun aleyküm

Ve.aselam

Hocam ben daha 21 yaşındayım öyle bir vesveseye yakalanistim ki şu an eskisine göre yine iyiyim elhamdulillah Korkma vesvese iblisin pisligidir insanların hayatını sondurur.Unurtma bundan sorumlu değiliz ve Hesaba cekilmicegiz.Ve şunu unutmayın ki Hiçbir günah ama hiçbir günah Allahin Rahmetinden ve de Merhametinden daha büyük değildir.
Ve derki ZÜMER SÜRESİ 53.AYETİN DE
İNNALLAHE YEGFİRU ZÙNU VE CEMİA
LA TAGNETU MİN RAHMETİİLLAH...
(EY KENDİ NEFİSLERİ YÜZÜNDEN HADDİNİ AŞAN KULLARİM ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH BÜTÜN GÜNAHLARI BAĞIŞLAR.ALLAHIN RAGMETİNDEN ÜMİT KESMEYİNİZ!..)
Allahın selami ve rahmeti uzerinize olsun.

fesvese

fesvesenin birinci yolu parmağınızı yakmak ikinci yolu da namaz kılarken yan tarafınızdaızda yanmakta olan bir tandırın olduğunu hayal etmek ve içinde olduğunuzu hayal etmek eğer fesvese gelirse orada yanacaksın emin olun gelmeyecek.birde nötr olun hiçbirdüşüncenin peşinden koşmayın teslim olun .küçümseyin

fesvese

bismillahirrahmanirrahim.derdimiz ne kötü düşünceler ve fesvese doğrumudur. evet peygamber efendimiz (s.a.v)in kalbi biliyosunuz fesvese ve kötü düşünceye karşı yüce allahın emriyle cebrail tarafından açılıp cennetten gelen bir nurdan suyla yıkandı.zaten şeytanın amacı insanı bunalıma sokup namazda abuk subuk şeyler aklımıza getirtip namazdan alıkoymak ben kaçkere bu yüzden namazı terkettim onun amacı bu .şimdi size yüce allahın izniyle bulduğum çareyi açıklayacağım belki biraz zor ve can sıkıcı gelebilir ama madeem ben böyle bişey buldum yüce allahın izniyle neden müslüman kardeşlerimle paylaşıp allahın izniyle onları fesfeseden uzak inşallah namaz kılmalarına vesile olmayayım.namazdan veya kuran okumadan önce artık ne yapacaksanız serçe parmağınızı ateşe tutup böyle dersen nefsim seni böyle ateşte yakarım zaten 3 saniye bile tutamıyacaksınız herhangi parmağınızı emin olun ALLAHÜ TEALA HAZRETLERİNİN izniyle sizi hayli bir süre idare edecktir.ve namazda fesvese olmayacaktır inşallah.ikincisi bol bol selavat ayetel kürsü abdestli bulunmak ve yolda izde nerde olursanız allahü ekber ve la ilahe illallah zikrini bol bol yapın sadece zikre entegre olun.ve milleti bilgilendirin.sakın ama sakın fesvese var diye namazı bırakmayın onun istediği bu zaten sizn namazı bırakmanız.sakın ama sakın üstüne basa basa tekrar ederk diyorum zikri ve selavatı şerifeyi bırakmayın.ve karı kıza bakmayın haram lokma faiz ve zinaya bulaşmayın bütün günahlar fesvesenin kaynağıdır unutmayın.inşallah şifa bulursunuz allah emanet olun ve bol bol dua edin rabbim bizi rahmetiyle kuşatsın inşallah.

vesveseyi şöyle yenersiniz

selamu aleyküm haftada 3 gün oruç tutun tüm haramları özellikle kul hakkı yiyorsanız derhal terkedin gözlerinize hakim olmaya çalışın,bol bol ALLAH diyin kalpten bol bol salavatı şerife getirin hangi mezheptenseniz o mezhebin kitaplarını alın ve oradan dininizi öğrenin kitap okurken emin olun vesveseler azalıyor hergün yatmadan önce muhakkak 100 kere istiğfar getirin kibirden uzak durun amelinizi beğenmeyin her amelinizi ALLAHIN cc izniyle yaptığınızı düşünün hiç bir kimseyi kendinizden alçak görmeyin son nefeste kimin ne olacağı belli olmaz,muhakkak ama muhakkak haftada 3 gün oruç tutun hangi ay olursa olsun 3 olmassa perşembe ve pazartesi tutun 2 gün,bol bol her gece yatmadan zikir yapın virdi olmayanın zikri ve salavatı olmayanın zamanla imanı zayıflar aklınıza ne gelirse gelsin bu size ait değildir siz istersinizki şöyle gönülden iman etsem şeksiz şüphesiz ,merak etmeyin siz zaten öylesiniz öyle olmasanız bu istek neden olsunki,fakat şeytan ve nefs bunu size göstermiyor daima aklınızı kötü düşüncelerle çelmeye içinizde olan imanı örtmeye çalışıp sizin munafık kafir müşrik olduğunuza inandırmaya çalışıyor halbuki siz öyle olsanız emin olun ne namaz kılarsınız ne üzüntü duyarsınız nede ağlarsınız ALLAH bana yardım etmiyor demeyiniz sakın şeytanın sizin üzerinizdeki vesvesesini hilesisini size korkunç göstererek sizin iman sahibi olduğunuzu size gösteriyor şöyle düşünün bir kale var kaleyi korumakla görevlisiniz padişah size o yetkiyi vermiş düşman saldırıyor siz ise atağa geçiyorsunuz arkanızdaki padişahın varlığını o ara unutabilirsiniz ve telaşa kapılabilrsiniz fakat bu telaş sizi daha çılgın bir şekilde o düşmanla savaşmaya iter ve mutlaka o düşmanı yenersiniz yendiğiniz zaman sukunete erer padişahla olan bağlılığınızda şiddetlenir şuanda bir savaş meydanındayız devamlı euzu çekecez her işte işe giderken yemek yerken ebise giyerken otururken kalkarken yatarken sünnet namazlarda felak nas okucaz orucu aksatmıcaz açlık kalbi nurlandırır en faziletli zikirleri araştırıp 4-5 çeşit olarak her gün 100 er kere o zikirleri çekicez ozaman görcezki kaleyi kimse yıkamadığı gibi dahada sağlamlaaştırıcaz vesvese yok olup gidecektir

ALLAH razı olsun içimi

ALLAH razı olsun içimi ferahlattın. biraz da olsa içime su serptin.ama maalesef şeytanın oyunları bitmiyor.vesvese kaçınılmaz bir durum bizim bu vesveseleri takmamamız lazım.imanımız kuvvetli ki şeytan en güçlü vesveseleri veriyor.sonuçta boş eve hırsız girmez.ALLAH hepinizden razı olsun....

ohçektim

selamunaleykum.
gecenın bu vaktınde oh çektim :)
ALLAH CC Bu sayfayı hazırlaynlardan razı olsun vesveseyle alakalı cok cıddı bır buhrana düsmustum.cok sevındım son zamanlarda hiç bukadar mutlu olmamıstım.tüm kardesleıme saygılarımı sunarım.

kötü düsünceler

Selam arkadaslar hepinizin bulundugu durumdayim...ilk basta vesveseler bana baska bir sekilde gelmisti,onu yendim allahin izniyle,sonra edep konusunda allaha küfür,allaha kötü düsünceler seklinde gelmeye basladi,suan bu düsüncelerle bogusuyorum,birgün düsünmesem o vesveleri,gidiyor,sonra kendi kendime diyorum ki ne kadar safmisim nasilda kanmisim seytana,ertesi gün yine ayni hesap yine basliyor inancimi sarsmaya basliyor kurtulamiyorum,düsünmek istemiyorum cabaliyorum birseylerle ugrastigim zaman,birden bire yine geliyor...gecenlerde kuran okudum kuranda sürekli rabbim allaha küfür edenlerin sonundan bahsediyor,bir ayeti kelimede rabbim soyle buyuruyor;kim allaha muhammede küfür ederse onlar icin bir azap vardir,kendimizi bi ayeti kelimeye gore yonlendirelim,küfür edenleri sonu ne oldu rabbim hepsini helak etmedi mi ? ee neyin pesindeyiz,bu kadar mi zayifiz,Bazen düsünceler keldiginde kendi kendime diyorum ki AllaH Bu Allah Basit birsey degil ki alemlerin rabbi o ,hepimizleri yaratan,bazen diyorumki, bir insan hic annesine babasina küfür edermi etmez ee diyorum Bügün o rahman bizleri topraktan yarratti,bedenlerimize ruhlar üfledi,allaha inancimiz bu kadar mi? bende buna dahil olmak üzere toparlanalim arkadaslar seytan beyinlerimizde bir savas acmissa bizde bizde savasalim,boyun egmeyelim,kalplere süphe tohumlari ekiyor,atalim süpheleri kiralim su zincirleri,daha once boyle düsünceler yoktu kalplerimizde beyinlerimizde ee bunlar birden bire nerden cikti? iste iblis iblis vesveseleri,allahla ilgilikötü birsey geldimi bilelim ki iblis gonderiyor bunlar bizim düsüncelerimiz degil diyelim! kendimce cözüm yollari üretmeye calisiyorum arkdaslar,umarim herkese ve bana faydasi olur...Rabbimin her imtihaninda imani bütün kullar olarak cikmayi nasip etsin rabbil alemin,,,allah hepimizin yardimcisi olsun,bunlrdan kurtulus yolllari olanlar varsa yazarsa sevinirim..selametle...

vesvese...

sevgili kardeşim bende korkuyorum bu durumdan ancak şu paylaştıklarımı okuyunca bir nebze olsun rahatlıyor insan....
Vesvesenin günahı yoktur.Kişi kendisine gelen vesveselerden dolayı dinen mesul sayılmaz.Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.)şu hadis-i şerifleri açıktır.
“Vesvese imanın ta kendisidir.”
“Namazda vesvese dindar ve sarih imandandır”
“Ağızla söylemedikçe,buna uygun hareket edilmedikçe,Allahü Teala ümmetimin içinde olan vesveseleri affeder.”
“Vesvese şeytandandır.Abdest alırken,guslederken ve necaset temizlerken şeytanın vesveselerinden sakının!”
“İşlerin hayırlısı vasat olanıdır.”
“Allahü Teala’nın size verdiği kolaylıklardan,ruhsatlardan istifade edin!”
“Allahü Teala,azimetle hareket edilmesini de sever.”
“Bir zaman gelecek ki,insan temizlikte fazla titiz hareket edecek,(vesveseye düşerek)dinde haddi aşacaklardır.”
“İnsan kalben ve fikren hakaik-ı ilahiyeye bakıp düşündüğü zaman,bilhassa namaz ve ibadet esnasında,gerek şeytan tarafından,gerekse nefsi tarafından pek fena,pis ve çirkin vesveseler,hatıralar,sinekler gibi kalbe,akla hucüm ederler.Bu gibi hevai,vehmi ve çirkin şeylerin defiyle uğraşan adam,o vesveselere mağlup olur.Ancak onları mağlup edip kaçırmak çaresi müdafaayı terk edip onlar ile uğraşmamaktadır.Evet,arılar ile uğraşıldıkça onlar hücumlarını arttırırlar.Onlara karışılmadığı takdirde,insanı terkeder,giderler.Hem o vesveselerin ne hakaik-i İlahiyye nede senin kalbine bir mazarratı (zararı)yoktur.Evet,pis bir menzilin deliklerinden semanın güneş ve yıldızlarına cennetin gül ve çiçeklerine bakılırsa o deliklerdeki pislik ne bakana ve ne de bakılana bulaşmaz.Ve fena bir tesir etmez.
(Haşiye):O çirkin sözler senin senin kalbinin sözleri değil.Çünkü senin kalbin ondan müteessir ve müteessifdir.Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytaniden geliyor.Mesela,aynanın içindeki yılanın timsali ısırmaz.Ateşin misali yakmaz.Ve necasetin görünmesi ayineyi telvis etmez.”
(Bediüzzaman Said Nursi Vesvese Risalesi)

VESVESE-EVHEMDAN KURTULUŞ YOLLARI

S.A KARDEŞİM, ALLAH TEALANIN İZNİYLE SIKINTINIZDAN KURTULMANIZI DİLERİM.BU YÖNDE OKUDUĞUM VE TAVSİYE EDECEĞİM BÖLÜMLERİ AŞAĞIDA YAZIYORUM.

1-RİSALE İ NUR KÜLLİYATINDA SÖZLER KİTABINDA 21.SÖZÜN
2.MAKAMINI OKUYABİLİRSİNİZ.

2-GOOGLE DA SORULARLA İSLAMİYET VESVESE NASIL ANLAŞILIR YAZARAK ÇIKAN BÖLÜMLERİ OKUYABİLİRSİNİZ.

3-GOOGLE DA TOMORHOCA EVHAM NEDİR YAZARAK ÇIKAN BÖLÜMLERİ OKUYABİLİRSİNİZ.

vesvese

selamun aleykum degerlı kardeslerm bılıyoruzkı hepımız ayrı ayrıda olsak adem havvadan gelmekteyz allahın yarattıgı kısılerz hepınıze kucak kucak sevgı saygı yollarm ve dunyada yasayan dıger ınsan kardeslermede benm bı sorm olacak ben sureklı ıyı bıse dusunyorm ve ıcımden bı vesvese bana sureklı dunya ınsanlarnn kul hakkna gırmemı ıstyor ama cok aglyorm allaha vebalı varmı dye daha yasım 14 ayrıca gunah defterm acldmı blmm nolr yardm edın bna allah askına bu vesveseden nasl kurtulurm aklımdan gecıyo fakat solemyorm tovbe cekyorm sorra allaha yalvaryorm aglyorm allahm kendı sahsıma aıt degl dye daha once camı hocasına sordm yok dedı ama hala daevam edyo vesvese ya tam tersı bn dunyadakı ınsanları ayırd edmeden saygı sevgım sonsz cok sewerm yardm edn nolr

aynısı bendede oldu

kuran-ı kerim oku kardeş görürsün içine ferahlık gelcekkkk....

Dua da vesvese olur mu?

Selamunaleyküm,

Ben bi konu hakkinda surekli dua ediyorum. Fakat bazen icimden bir ses bosuna dua ediyrsun bak zaten kabul olmuyor diyo, icime sıkınt giriyor. ÜmitsiZlige dusuyorum. Ama sonra bi süre sonra tekrar icimden o konu hakkinda dua etmek geliyor ve dua ediyorum ümitsizlige kapilmiyorum. Ama sonra tekrar eskisi
Gibi oluyor icimden o duayi etmek gelmiyor. Bu duruma cok uzuluyorum, neden kaynaklana bilir. Sorun bendemi, yada baska birsey mi anlayamiyorum.

Cvp yazarsiniz sevinirim

vesvese

ALLAH şifa versinnn hepimizee çok iyi anlıyorum sizii bendede oluyrr ALLAH tela kurtarıır inşl. hepimizi ama kurtulmann tek yolu varsa oda bol bol namaz kılmak namazı ne olursa olsun bırakmam ve herşeyin şifasını her derdin devasını ALLAH tan beklmk istemkk ona sığınmak bildğnz bütn duları okuyun felak nas ve cin suresi bakra suresin 97.ve 98.ayeti vesvelrn sesni keser ayetl kürside çok önemli namz kılmayı kesinlkle bırakmyın untmayın...

Vesvesenin en çok gözüktüğü

Vesvesenin en çok gözüktüğü yerlerden biri; Allah’ın varlığı, meleklerin varlığı, ahiretin varlığı, Kur’anın hak kitap, Hz. Muhammed (S.a.v)in de hak peygamber olması gibi iman ile ilgili meselelerde gelen vesvesedir.

Bu vesveseye yakalanmış kimselerden şu sözleri işitmişsinizdir: “Namaz kılarken aklıma hep, ya Allah yoksa, o zaman kıldığın namaz boşuna gidiyor, sözü geliyor. Bu sesi susturmak için uğraşıyorum ama ben susturmaya çalıştıkça ses büyüyor, bu sesle uğraşmaktan namazın hangi rekatında olduğumu bile unutuyorum…”

İşte bu vesvese sahipleri devamlı şu tip sözleri içlerinden işitirler;

“ya Allah yoksa… ya ahiret yoksa… ya Kur’an Allah’ın kitabı değilse…Ya Hz. Muhammed peygamber değilse… Hatta peygamberlik diye bir şey yoksa…. Melekleri hiç görmedim, ya melekler de yoksa…

Bunlar gibi bitmeyen vesveseler, susturulamayan sesler… Bu sesleri susturamayan biçare adam bazen çareyi Allah’ın huzurundan kaçmakta ve ibadetten uzaklaşmakta arar ve zarara düşer.

Bu vesveseye yakalanan kişi, hayal etme ile akıl etmeyi birbirine karıştırmaktadır. Yani hayale gelen bir vesvese ve şüpheyi, akla girmiş zannederek, inancına ve itikadına zarar geldiğini zanneder. Hayalinde şekillendirdiği bu şüpheyi, imana zarar veren, aklının tasdik ettiği ve doğruladığı bir şüphe kabul eder. Halbuki bu şüphe ne akıldadır, ne aklın tasdik ettiği bir şeydir, nede onun imanına ve inancına zarar verebilir. Bu şüphe, şeytanın hayale attığı bir vesvesedir.

Hem bazen, “Acaba Allah olmasaydı, bu alem kendi kendine var olabilir miydi? Acaba Kuran gibi bir kitabı bir beşerin yazması mümkün müdür?” gibi küfrü gerektiren bir şeyi tefekkür eder. Ve bu tefekkürü dinden çıkıp, küfre girmek zanneder. Yani inkarın sebebini ve imandan başka hiçbir yolun doğru olmadığını anlamak için tefekkürü, tetkikatı, iman ve küfür ortasındaki tarafsızca muhakemeyi, imanın zıttı ve küfre girmek zanneder.

Neticede şeytanın telkinlerinin bir eseri olan şu zanlardan ürkerek: “Eyvah kalbim bozulmuş, inancıma zarar gelmiş, ben dinden çıkmışım” der. Ve bu vesveseler genellikle onun iradesi dışında olduğundan ve iradesiyle bu vesveseleri ıslah edemediğinden ümitsizliğe düşer.

Bu vesveseden kurtulma çaresi

Bu yaranın merhemi şu hakikatleri bilmektir ki: küfrü gerektiren şeyleri hayal etmek insanı dinden çıkarmaz. Küfür tevehhüm etme yani inkarı farzetme ve vehmetme kişinin imanına zarar vermez. Küfrü zihnen düşünme ve olasılığını ölçmek için tefekkür etme kişiyi kafir yapmaz.

Çünkü hem hayal etme, hem vehmetme, hem tasvir etme, hem de tefekkür etme, aklın tasdikinden ve kalbin kabulünden ayrı ve farklı şeylerdir. Hayal, vehim, tasvir ve tefekkür kabiliyetleri bir derece serbesttir, insanın cüz-i iradesine pek boyun eğmezler ve söz dinlemezler. Ve bunların insan iradesi dışındaki hareketlerinden dolayı insan mesul değildir, ve onların yaptıklarından dolayı hesaba çekilmeyecektir. Bunun delili şu ayettir:

“Allah hiç kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez” (Bakara suresi, 286. ayet). Demek günahların kalpten geçmesi affedilmiştir. Hatta yapılmasına karar verilip, yapılmadan pişman olunarak tövbe edilen günahlar bile affedilmiştir.

Yine peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Allah-u Teala, ümmetimden her birinin gönüllerinin vesvese ettiği hatıraları, kul onları işlemediği veya söylemediği müddetçe affeylemiştir.” Bu hadisten de anlaşılmaktadır ki; insanın iradesi dışında kalbinden geçen kötülükler ve içinden geçen vesveseler affedilmiştir.

Yine şu ayet:

“Dünya hayatının geçici menfaatlerini aramak için namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa, şüphesiz Allah zorlanmalarından sonra onlar için bağışlayıcı ve ziyade acıyıcıdır” (Nur suresi, 33. ayet).

Bu ayetle ifade ediliyor ki; cariyeler fuhşa zorlandıkları ve bu işten kurtulmaya güçleri yetmediği taktirde, Allah-u Teala hiç kimseye gücünün yetmeyeceği şeyi yüklemediğinden dolayı onları bu işten mesul tutmayacağı gibi, üstelik mağfiret buyuracaktır. Demek teklif, gücün yettiği iledir. Ve madem insanların iman hakikatleri ile ilgili içlerine gelen vesveseleri kovmaya güçleri yoktur, o halde onlar bu tür şüphe ve vesveselerin varlığından dolayı mesul değildir.

İ. Abbas ile İ. Amr bir kere karşılaştıklarında, İbn-i Abbas, İbn-i Amra; “Sana göre Kur’an’da en ümit verici ayet hangisidir?” dedi. İbn-i Amr:

“Ey kendi nefisleri aleyhinde israf edip, haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz! Çünkü, şüphesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar, muhakkak ki O, çok bağışlayan ve çok esirgeyendir” (Zümer süresi 53. ayet) mealindeki ayettir deyince, İ. Abbas buyurdu ki; bana göre şu ayettir:

“Bir zaman İbrahim (AS) “Ey rabbim! Ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster” dedi. Allah inanmadın mı? Buyurdu. O da “evet inandım fakat kalbimin mutmain olması ve yatışması için bunu istiyorum” dedi” (bakara suresi 260. ayet).

İşte benim en çok sevdiğim ayet budur. Zira İbrahim (As) “Ya Rabbi ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster” dediğinde, Allah kendisine “yoksa inanmadın mı” buyurunca, “tabi inandım ama kalbimin mutmain olması için” dedi. Allah-u Teala İbrahim’in bu sözünden razı oldu. Bundan da, insanın içine gelen düşünce ve vesveselerin, imana zarar vermeyeceği anlaşılmış olur.

Demek ki; tasdik ve kabul iradeye bakar ve bir ölçüye bağlıdır. Hayal etme, vehmetme, tasvir etme ve tefekkür etme ise tasdik ve kabul gibi değildirler. Bir ölçüye ve iradeye tabi olmazlar. O halde şüphe ve tereddüt sayılmazlar. Ancak bu vesveseler, kişinin iradesi işin içine girerek lüzumsuz tekrar ederse ve her vakit cüzi iradesini bu meselelerde kullanır, Allah olmayabilir mi? Ahiret olmayabilir mi? Gibi düşünce ve şüphelerle isteyerek uğraşırsa, o vakit hakiki bir nevi şüphe meydana gelir. Ve sahibi zarar görür. İman hakikatlerine tarafsızca baka baka sonunda muhalif tarafı kabullenir, kendisine vacip olan hakkı kabullenmesi kırılır.

Mesela, acaba Allah olmazsa bu alem olabilir miydi? der, ve bu sorunun cevabını tarafsızca muhakemeye başlar. Bu kısa muhakeme, “Allah olmasaydı, bu alem asla var olamazdı, ve madem var olmuş, o halde Allah var” diyerek sonuçlanırsa sahibi bundan zarar görmez. Yok her vakit mesaisini bu tür meselelerde gereksizce harcar ve ilmi meselelere vukufiyeti de yoksa, öyle bir hale gelir ki, imansızlık cihetini kabullenir. O halde bu tür muhakemelere ihtiyarıyla girmek isteyen ve bu tip meseleleri tefekkür eden adam, ilk önce iman tarafının o meseledeki delillerini öğrenmeli ve tefekküre öyle başlamalıdır.

Doğruyu öğrenmeden, kıt anlayışı ile doğru ve yanlışı bulmaya çalışanlar, yanlışın kucağına düşebilirler.

Bir zamanlar imam iken sonraları azılı bir din düşmanı olan bir bedbaht, işte böyle bir muhakemenin neticesinde ebedi saadetini kaybetmiştir. Şöyle ki, bir gün yerleri süpürürken, toz çıkmasın diye, yere su serper. Yerden sıçrayan sular, duvarda şehir şeklini alır, yada şeytan ona öyle gösterir. Bu bedbaht kendi kendine o anda der ki; “Acaba şu duvardaki şehir gibi, şu kainatta tesadüfi olabilir mi?” Ve bu muhakeme, onun dinden çıkmasına hatta daha da ileri giderek azılı bir din düşmanı olmasına sebep olur. O bu muhakemeyi yapmadan önce, iman hakikatlerinin ve Allahın varlığının delillerini öğrenseydi, elbette, tarafsızca muhakeme ona zarar veremezdi. O halde tarafsızca muhakeme edenleri, yani “ne var, ne yok diyelim öylece araştıralım, sonra neticeye varalım” diyenleri mağlup eden şey; araştırdıkları meselenin delillerini bilmemektir.

Şeytanın bu hilesinden kurtulmak için, bilhassa iman hakikatlerinin anlatıldığı eserleri ve bu eserlerin başında Bediüzzaman hazretlerinin Risale-i Nur külliyatını bol bol okumak gerekir.

İman hakikatleri hakkında gelen en mühim vesvese şudur ki: vesveseli adam, imkan-ı zati ile imkan-ı akliyi birbirine karıştır.

İmkan-ı zati; bir şeyin aslında ve zatında mümkün olmasıdır.

İmkan-ı akli ise; bir şeyin aklen mümkün görmektir ki, bu ikisi arasında dağlar kadar fark vardır.

İmkan-ı zati ile imkan-ı aklinin farklarını bilmeyen birisi, bir şeyi zatında mümkün görse, o şeyi zihnen dahi mümkün ve aklen olabilir zanneder. Halbuki kelam ilminin bir kaidesidir ki; imkan-ı zati yani bir şeyin zatında mümkün olabilmesi, kesin ve sağlam bilgiye zarar vermez ve onu hükümden düşürmez. Mesela şu dakika da Karadeniz’in batması zatında mümkündür. Ve imkan-ı zati ile muhtemeldir. Halbuki bizler yakînen o denizin yerinde olduğunu şüphesiz biliyoruz ve böylece hükmediyoruz. Karadenizin zatında batmış olma ihtimali veya zihnen bu ihtimali düşünmemiz bize zarar ve şüphe vermemekte, Karadenizin hali hazırda mevcut olduğu hususunda bizim yakîn ve inancımızı bozmamaktadır.

Yine mesela şu güneş, zatında mümkündür ki, bugün batmasın veya yarın doğmasın. Bunlar imkan-i zati ile mümkündür. Halbuki bu ihtimal, güneşin bugün doğup, yarın batacağı inancımıza zarar vermez, şüphe getirmez. İşte bunun gibi, mesela, iman hakikatlerinden olan, dünya hayatının batması ve ahiret hayatının doğmasına imkan-ı zati cihetinden gelen vehimler, vesveseler ve içimizde şeytanın seslendirdiği “ya ahiret yoksa” sözleri, inancımıza, imanımıza zarar vermez.

Ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki, “bir delilden meydana gelmeyen ihtimalin hiçbir ehemmiyeti yoktur” kaidesi, fıkıh usulü ve din usulü ilminin sabit ve değişmez bir kuralıdır. Madem iman hakikatleri noktasında gelen vesvese ve şüpheler, irademiz dışında ve bir delile dayanmadan gelmektedir, o halde bunların hiçbir ehemmiyeti yoktur.

Buraya kadar şunları öğrendik:

1- İman hakikatleri hakkındaki vesvese ve şüpheler imanımıza ve itikadımıza asla zarar veremez.

2- küfrü gerektiren şeyleri hayal etmek insanı dinden çıkarmaz. Küfür tevehhüm etme yani inkarı farzetme ve vehmetme kişinin imanına zarar vermez. Küfrü zihnen düşünme ve olasılığını ölçmek için tefekkür etme kişiyi kafir yapmaz. Çünkü hem hayal etme, hem vehmetme, hem tasvir etme, hem de tefekkür etme, aklın tasdikinden ve kalbin kabulünden ayrı ve farklı şeylerdir.

3- Bu vesveseler kalbin tasdiki ve aklın kabulü değil, bir derece serbest ve söz dinlemeyen hayalin, vehmin, tasvirin ve tefekkürün meyvesidir.

4- İmkan-ı akli ve imkan-ı zihni kesin bilgiye zarar veremez.

5- Bir delilden meydana gelmeyen ihtimalin hiçbir ehemmiyeti yoktur”

6- Kur’an’ı kerim zikrettiğimiz ayetleriyle, imani meselelerde vesvesenin bir günah olmadığını bildirmiştir.

7- Unutmamak gerekir ki; aynadaki yılanın sureti ısırmaz, ateşin misali yakmaz ve pis bir şeyin aksi aynayı kirletmez. Öylede, hayal ve fikir aynasında, küfrün ve şirkin akisleri, dalaletin gölgeleri ve küfre benzer çirkin sözlerin hayalleri itikadı bozmaz, imanı zarar vermez ve hürmetli edeb

Namaz hakkında Hadis-i Şerifler
Aralık 11, 2010

bunu bir izleyin arkadaslar Allah C.C. Yardımcımız olsun

youtube dan vesvese ve kurtuluş çareleri yazan bir video var 1 saat 50 dakika sürüyor onu mutlaka izleyin arkadaslar.

İBLİS HAKKINDA

İBLİS HAKKINDA RİVAYETLER:
İblisin soyunu üretmesi ve kendinden şeytan soyunu oluşturması hakkında 2 rivayet vardır. Birincisi kendini aşılayarak (ilkah yoluyla); diğeride cin soyundan bir eş edinerek (eşi şeytane) onun yumurtlamasından şeytan soyunu oluşturmuştur. İblisin arşı denizin üzerindedir. Şeytanları oradan gönderir ve yönetir. Onlarda insanları ALLAH yolundan çıkarmaya çalışırlar. Şeyatanın en önem verdiği şey; insanların aile düzenini bozup, eşleri birbirinden ayırmaya çalışmasıdır. ALLAH'ın C.C. En buğz ettiği, şeytanın en sevdiği şey; erkeğin erkekle, kadının kadınla ilişkiye girmesidir. şeytan yer yüzüne inince

İşim ne olacak dedi = Senin işin sihirdir.BUYRULDU
Ne okuyacağım dedi = Şiir
Yemeğim nedir dedi = Her mundar et ve ALLAH'ın ismi üzerine anılmamış herşey
Yurdum = Hamam
Meclisim = Çarşı ve pazar
Müezzinim = Zurna
Ezanım = Çalgı
Avım ve Tuzağım = Kadınlar
Peygamberim = Kahinler
Sözüm = Gıybet ve yalan
Kitabım = Vücuda yaptırılan dövme

Şeytanın kühlü ve yalayışı vardır. İnsana kühl sürdüğünde insanın gözleri ağırlaşır. İnsanı yaladığında dili kötü söyler. Şeytanın kaşığı ve sürmedanlığı vardır. Kaşığı yalan, sürmedanlığı zikir anında uykudur. şeytan insanları; cimrilik, hiddet ve sarhoşlukla sapıttırır. Kişi zenginde olsa şeytan ona mallarını az gösterir, başkalarının malına göz diktirir, onu cimriliğe alıştırır. Kişi hiddetlenip, öfkeye kapılınca, şeytan onu çocuk oynatır gibi oynatır. Kişi Sarhoş olunca şeytan onu kolayca isyana çeker. Öfke anında şeytan insanın sırtını yere getirir. İnsana sonradan pişman olacağı şeyleri yaptırır.

şeytan, İnsanı yenmek için; sakin olduğu zaman kalbine otururum. Kızdığı zaman uçup kafasına konarım der. Öfke şeytandandır, şeytanın silahıdır. Öfke anında insan euzu besmele çekerse, abdest alırsa öfkesi geçer. Şeytanın arzusu öfkelenmiş kişiye sonradan pişmanlık duyacağı sözü söyletmek, davranışta bulundurmaktır. Cemaat ve mescidden ayrılmayan kişi şeytandan uzak olur. şeytan ölüm anında müslümana birşey yapamadığında, onu imanından çeviremediğinde çok şiddetli ağlar.

şeytan insanın her işinde hazır bulunur. O yüzden bir işe başlanılacağı vakit euzubesmele ile (ALLAH'a sığınarak ve ALLAH'ın ismini anarak)başlanılmalıdır. Bu sayede şeytan uzaklaştırılır. Bir işte acelede şeytandandır. Namazdayken şeytan namaz kılanın yanına gelir. Kişinin namazdan ayrılmaması onu kızdırır. Abdest bozuldu hissini vermek için kişinin dübürüne üfler. Bu durumda yellenme olmadıkca, ses duyulmadıkca namaz bozulmaz. Namazda uyuklamak ve aksırmak şeytandandır.

şeytan insana 3 yönden yakalar.

1)İnsan öfkelendiği zaman(şeytanın gözleri,insanın gözlerinde;vesveseside insanın kalbinde olur)
2)İnsan savaşacağı zaman(Savaş anında insanın yanına gelerek;senin malın, mülkün ve ailen var, vazgeç savaştan diyerek iğva verir)
3)İnsan mahremi olmayan kadınla başbaşa kaldığı zaman(şeytan araya girer yapacağını yapar)

İnsan 3 şeyden sakınmalıdır

1)Sadaka verirken beklemekten(sadaka vereceksen hemen ver. Çünkü biraz bekledinmi şeytan, insanı sadaka vermekten caydırır)
2)ALLAH'a verdiğin sözü geçiktirmekten(ALLAH'a verdiğin sözü mutlaka yerine getir. Çünkü şeytan hemen gelir, aklına girer ve verdiğin söze muhalefet ettirir.)
3)Yabancı(mahremin olmayan)kadınla başbaşa kalma(Çünkü şeytan seni saptırır)

Çok yemek yemekte şeytandandır. Çok yemek yiyen kişiye ağırlık çöker ve uyku ağır basar. Böylelikle insanı bazı ibadetleri yapmasından alıkoyar. Şeytanın insanlar arasında en çok sevdiği cimri mümin dir. En nefret ettiği ise cömert fasık tır. Çünkü mümin cimriliğiyle şeytana yapacak iş bırakmamıştır. O zaten kendine cimriliğiyle yapacağını yapmıştır. Fakat cömert olan fasık insanı ALLAH cömertliğinden dolayı affeder diye korkar.

şeytan dünya ile beraberdir. Mal ve servet sevdasıyla insanı yanıltır. Nefsin arzularını insana hoş ve güzel gösterir. İnsanı şehvete yönlendirincede peşini bırakmaz.

İnsan yaratıldığı zaman, kendine yararlı şeyleri elde edebilmesi için şehvet verilmiştir.

Kendine yapılan saldırıları önleye bilmesi içinde öfke verilmiştir.
Akılda bir terbiyeci gibi yararlı olanı alması, zararlı olanı bırakması için verilmiştir.

Şeytanda sırf insanı saptırmak, yoldan çıkarmak ve luzumsuz işler yaptırmak için yaratılmıştır. Rivayetlere göre:
ALLAH ın düşmanı iblis kuyruğunu dübürüne sokarak 7 yumurta yumurtlamıştır. Bu 7 yumurtadan insanları saptıracak 7 şeytan meydana gelmiştir.

Birincisi Medhes dir. Bozuk arzulara saptırmak için alimlerle uğraşır.
İkincisi Hadis tir.ALLAH 'ı unutturmak ve namazda esnetmek, etrafa baktırmak, uyku getirmek için; namaz kılanlara müvekkildir.
Üçüncüsü Zelniyun dur.Sokaklarda görevlidir. Sokak ve pazarlarda olanlarla uğraşır. Onlara tartarken eksik tartmayı, hile yapmayı, satarken malını övüp methetmeyi emreder.
Dördüncüsü Beter dir.Belaya yakalanmış kimse ile görevlandirilmiştir. İnsana beddua etmeyi güzel gösterir. Bu musibetten elde edilecek sevabı yoketmeye çalışır.
Beşincisi Menşut tur.Yalan haber veren, söz taşıyan, gambazlık yapan kimselerle görevlidir. İnsanı günaha sokmak için böyle şeyleri yapması için emreder.
Altıncısı Vasim dir. Erkek ve kadınların şehvetleriyle uğraşır. Zina ve livata yapmaları için uğraşır.
Yedincisi Eur dur. Hırsızlık işleriyle görevlidir. İnsana hırsızlık yaptırmak için uğraşır.
İblisin (kabkab) adında bir şeytanı vardır. Onu insanların başına bela kılar.
Abdest alırken vesvese veren şeytanın adı velehan dır.
Namaz kılarken vesvese veren şeytanın adı hanzeb dir.
Musibet ve felaket anlarında; insanları ağlatmak, feryat ettirmek, elbiselerini yırtırmak, yüzlerini ve dizlerini dövdürmek için görevli sabr adında şeytan vardır.
İnsanlara zina yaptırmakla görevli şeytanın adı aver dir.
İnsanlara yalan söylettirmekle görevli şeytanın adı mes'ut tur.
Kişi ile eve giren ,ev halkına karşı, ailesine karşı kişiyi kışkırtan; lüzumsuz yere hücum ettirip evde huzursuzluk çıkartmakla görevli şeytanın adı dasim dir.
Çarşı ve pazarlarda insanlara musallat olan, bayrağını çarşıya diken şeytan da zilenbur dur.

Şeytanın insanı aldattığı ve vesvese verdiği hususlar:

1)Küfür,ALLAH ve Resulüne SAV asi(karşı )gelme ve şirk mertebesi
2)Bidat mertebesi (Bidatın zararı dinedir.Bidat şeytanın arayıpta bulamadığı şeydir. Çünkü günahdan tövbe edilip, dönülür.Ama bidattan dönülmez, zira
bid'atçı yaptığı kötü işi sevap işliyorum diye yapmaktadır.Bid'atın hasenesi falanda olmaz bid'at bid'attır.)
3)Büyük günahlar
4)Küçük günahlar
5)Sevab ve ikabı olmayan uğraşılar
6)Faziletli amelden az faziletlisine sevk etmeye çalışmak

şeytan insanı saptırmak için 10 kapı açar ve oralardan yaklaşarak saptırır.

1)Kibir kapısı
2)Gösteriş ve insanların övgüsü kapısı
3)Haset kapısı
4)Hırs ve kötü zan kapısı
5)Rahatlık ve bolluk isteği kapısından
6)Hayat ve uzun emel kapısından
7)Tamah kapısından
8)Cimrilik kapısından
9)Kendine ve yaptığı iyiliklere güvenme kapısı
10)Din kardeşlerini hafife alma,küçümseme ve onlara saygısızlık kapısı

İblisin annesi Bikr dir. Babası da İkr dir. İblisi geçen günler ihtiyarlatır, fakat sonra yine 30 yaşına gelir. şeytan, Besmele çekilmeyen sofraya oturur ve yemek yiyenlerle birlikte oda yer. şeytan sol eliyle yer ve içer. Kırmızı rengin şeytanın ziyneti olduğu söylenir. Her insanın bir şeytanı vardır. O şeytan, insanı sürekli ALLAH yolundan alıkoymaya çalışır.

şeytan yaptığı 5 davranış yüzünden huzurdan kovulup,lanetlendi.

1)Günahını kabul etmedi
2)Pişmanlık duymadı
3)Tövbe etmedi
4)Kendini isyan ettiren nefsini kınamadı
5)ALLAH'dan umudunu kesti

Şeytanı; kibri ve gururu mahvetmiştir. İblis; Adem'e A.S. verilen üstünlüğü kabul etmeyerek, kendine emredileni yapmamış ve ALLAH'a isyan etmiştir. İblis kendini üstün görerek, kibirlenmiş ve büyüklük taslamaya kalkışmıştır. Böylece lanetlenmiş ve ebedi cehennemde kalmayı haketmiştir. İblis tövbe etmeyip; insanlığa hasım olmayı tercih etmiştir.

Bir rivayete göre şeytanın boynuzları vardır. Güneş; bir şeytanın iki boynuzu arasında doğar ve bir şeytanın iki boynuzu arasında batar. Siyah köpeğinde şeytan olduğu söylenir. Ramazan ayında şeytanlar ve cinlerin azgın olanları zicire vurularak bağlanır.

şeytan, insanın damarlarında kanın dolaştığı gibi dolaşır. Çocuğun doğarken ağlaması; şeytanın çocuğa dürtmesi ve dokunmasından olduğu söylenir. Gece insan uyuyunca şeytan; insanın başı arkasına 3 düğüm bağlar. O kişi uyanıp ALLAH'ı anarsa bir düğüm çözülür. Abdest alırsa bir düğüm daha çözülür. Kalkıp namaz kılarsa tüm düğümler çözülür ve sabaha huzurlu ve neşeli olur. Fakat yatıp uyur ve hiçbir şey yapmazsa, sabaha gönlü kirli ve uyuşuk bir şekilde olur. Kötü rüyada şeytandandır. İnsan esnediğinde, eliyle ağzını kapatmadığında şeytan girer. Kişi uykudan uyandığında burnunu temizlemesi tavsiye edilir. Çünkü şeytanın o sırada insanın genzinde olduğu rivayet edilir.

İnsan namaza durduğunda şeytan gelir ve namazı karıştırır. O kişi kaç rekat namaz kıldığını unutur ve namazda dünya işlerini düşünmeye başlar.

Unutma ve unutkanlıkta şeytandandır. İnsanın kalbi iyi olursa bedende iyi olur. Bozuk olursa bütün bedende bozulur. Çarşı ve pazarlar şeytanın savaş yeridir. şeytan yalamayı sever. Yemekten sonra eller ve ağız yıkanmalıdır. Gece kapılar kilitlenmeli ve yemeklerin üzerleri kapatılmalıdır. Üstünde yatılmayan ve üzeri açık olan, örtülü olmayan yatakta şeytan yatar. Kişinin bir kısmının güneşte, bir kısmının gölgede kalacak şekilde oturması şeytan oturuşu diye adlandırılır. Bunun nedeni şeytanın istırahat ettiği yerin gölge ile güneş arası oluşudur. İnsanın ölüm anında şeytan; o kişinin daha önce ölmüş ana-babası veya akrabaları kılığında görünerek imanlı ölmesini engellemeye çalışır. Aldatamadığında çok şiddetli feryat edip,ağlar.

İlk felsefe yapan şeytandır. Kendini Adem A.S.ile kıyaslamıştır. İlk şarkı söyleyende şeytandır. İblis 4 defa çığlık atmıştır.
1)Lanetlendiği zaman
2)Huzurdan kovulup, yer yüzüne indiği zaman
3)Hz. Muhammed S.A.V.Efendimiz olduğu zaman
4)Fatiha suresi nazil olduğu zaman

şeytan zengini 3 şeyle kandırır.
1)Zengine israf yolunu açar.(böylece zengin malını yerinde harcayamaz)
2)Daha çok mal için kalbini arzuyla doldurur.(böylece hakkı olmayan yollardan mal kazanmaya çalışır)
3)Zengine malını güzel gösterir(böylece zengin malının hakkını vermez)

şeytan insanı fakir olmakla korkutur. İnsana cimriliği ve sadaka vermemeyi telkin eder.

Namaz vakti gelince iblis, şeytanları dağıtır ve namazlarında insanları meşgul etmelerini ister. şeytan gelir ve namaz vaktini geçirmesi için, insanı meşgul edecek yollara sevkeder. Bu olmazsa namazını karıştırmaya çalışır ve dualarında eksik yapması için insanı meşgul eder.

İblis; insan kendini beğendiği zaman, amelini çok bulduğu zaman ve günahını unuttuğu zaman, insana galip gelir.

Acele iş de şeytandandır. Bir işe acele etmek ve acele kılınan namazda şeytanın vesvesesi sonucudur. şeytan; insan ve cinlerdende bazı kimseleri kullanarak diğer insanların üzerine yollar. Bunlar fitne ve vesveselerle yanıltıp, kışkırttığı insanlardır. Bunlara insan ve cin şeytanları denilir. İnsanın kalbinde, ALLAH C.C. inancı sadece sözde kalmışsa veya ALLAH'a C.C. inancı yoksa artık o insan şeytandan farksızdır. Böyle bir insan şeytanın kuklası ve onun yardımcısı olma yoluna girmiştir. Bu insanlar toplumda şeytanın vazifelerini görmeye ve insanları ALLAH C.C. yolundan saptırmaya başlarlar. Toplumda; fitne,fesatlık,zulum ve maddi hırs gibi kötülükler onların yardımlarıyla artar ve çoğalır.

İçki, kumar ve falcılık şeytanın pis işlerindendir. Bu sayede şeytan(içki, kumar ve falcılıkla) insanlar arasındaki ilişkileri bozar ve kin, düşmanlık üretir.

Faiz dinimizce haramdır. Çalışmadan, emek harcanmadan kazanılan paranın hayrı olmayacağı gibi, faizle kazanç sağlayan kişinin kazancındada hayır ve bereket olmaz. Çok kazanıyor gibi görünsede bir zaman sonra tüm kazancı ve elindekiler kaybolur gider. şeytan faizi insanlara hoş gösterir. Değişik isimler altında faizi mübah göstermeye çalışır.

Kişi evine girerken besmele ile girerse ve yemektede besmele çekerse; iblis yanındaki şeytanlara; size burada kalıp, gecelemek ve yiyip, içmek yokdur der.

Kişi evine girerken besmele çeker, fakat yemek yerken çekmezse; iblis yanındaki şeytanlara; yemeğe kavuştunuz ama burada kalmanız ve gecelemeniz mümkün değildirder.

Kişi eve girerken ve yemek yerken besmele çekmezse; iblis yanındaki şeytanlara ; yemeğede, burada kalıp, yatmayada yetiştiniz der.
Şeytanın yemesi ve içmesi konusunda; gerçekten yeme içme olur diyenlerin yanında, bunun koku ve koklayarak yaptığını rivayet edenlerde vardır. Her iki durumda da sofradan bereket kalkacağı gibi, eksilmede olur.

şeytan insanın her yaptığına ve her ibadetine müdahelede bulunur. İman kalesi olan kalbi bozarsa, insana sahip olur ve insanı istediği gibi yönetir ve kullanır.

şeytan, insanı kandırmak için her yola başvurur.Bunlardan bazısı; yalan söylemesi ve bolca yemin etmesidir. Şeytanın insan üzerinde zorla yaptırım gücü yoktur. İnsanın şüphe içinde kalmasını sağlar.

şeytan riyakar dır. İnsanın; kendini beğenme, beğendirme, başkalarının güvenini ve rızasını kazanmak için iş yapma ile ibadetleri menfaate dayalı görüntü vermeye çalışmada şeytanın işidir.

şeytan edebiyat ve felsefe yapar. İnsanı küfür ve dalalet gibi yanlış yollara sürüklemek için edebi sözleri ve felsefe yorumlarını kullanır.
şeytan vesvese yoluyla verdiği umut ve telkinlerle günah ve kötülükleri süsleyip, insana güzel gösterir.

şeytan insanın düşmanı ve kötü bir arkadaşıdır. Kafirlerinde dostudur.
İnkarcılar ve onlara yardım edenler,insanı saptırmaya yönelik çalışmalar yapanlar, şeytanın emeline hizmet edenler (böyleleri) şeytanın yardakcılarıdır.

şeytan Kur'an dan uzak duranlarında dostudur. Kur'an a uyan kurtulur, uymayan şaşırıp, hüsrana uğrar. Kur'an insanlara doğruyu gösteren en iyi rehberdir. Kur'an ı okumak, anlamak, anladığını yapmak ve yaşamak görevimizdir.

Şeytana yaklaşan ALLAH'dan C.C. uzaklaşır. şeytan insanı her yönden görür ve aldatmaya çalışır. İnsana zayıf olduğu yönden, noktadan yaklaşır ve buradan sokularak kandırmayı hedef alır. İnsan uyanık olur ve açık vermezse şeytan insana bir şey yapamaz.

şeytan zaaflarına düşkün olan kişileri, telkin ve vesveseleriyle kötülüğe sevkeder. İnsan günah ve haramdan uzak durursa şeytanın aldatmaları sonuçsuz kalır. şeytan insanın vücuduna girer, damarlarına,beynine kalbine nüfuz eder. İnsanı saptırmaya ve hastalıklara sebep olur.

şeytan daha çok; kendini beğenen, kusursuz sanan kişilere, münafıklara, inkarcılara, dindarlarla alay edenlere, günaha girmede sakınca görmeyenlere, haram yiyen ve haram işleyenlere, şeytandan ALLAH'a sığınmayanlara, şeytandan medet ve yardım umanlara, kahin, büyücü, medyum ve falcılara, yalan, iftira ve isyan halinde olanlara, ALLAH'dan başka varlıklara tapanlara, ALLAH'ı unutanlara, ihlas ve samimiyetten uzak, yoksun olanlara, ALLAH C.C. ve Resulüne SAV düşman olanlara gelir. Onları bulundukları durumda kalmaları için iknaya çalışır. Ölünceye kadar bu kişilerin peşini bırakmaz. Onların ALLAH'a C.C. yönelmelerini engellemeye çalışır.

şeytan ayrıca inanan ve iman sahibi dindar kişilerlede uğraşır. Hatta inanç sahibi kişilere daha çok önem verir. Çünkü diğerlerini aldatmak onun için kolaydır, onlar ALLAH'ı C.C. unutmuşlardır. Onlarla istediği gibi oynar, istediği yöne sevkeder. Fakat iman sahibi olanları dinden soğutmak ve şüphe içersinde bırakmak zordur. Bunun için tüm gücüyle çalışır. Onları saptırmak içinde çeşitli yollar dener. Kimini şeyh yarışmasına, kimini peygamberlik iddiasına, kimini paraya pula, üne, kimini baş olmaya, kimini makam mevki sevdasına, kimini ibadette üstünlük yarışına, kimine diğer insanları hor gösterip, kendini büyük görmeye, kimini dünya sevdasına sevketmeye, dünyaya müptela etmeye, kimini dinden soğutup, nefret etmesini sağlamaya uğraşır.

Şeytanın en çok korktuğu; euzu besmele ve arif insanların kalblerindeki marifet nurudur. İnsan arifler derecesine çıkıncaya kadar ( takva sahiplerinin ALLAH'a C.C. sığınmaları gibi ) euzu besmele ile ALLAH'a sığınmaları gerekir. O dereceye çıktıktan sonra kalbteki nur şeytanın tesirini ortadan kaldırır.

Şeytanın aldatmasına kapılmamak ve tuzağına düşmemek içinde Kelime-i Tevhid ve ALLAH'ı C.C. anmak gerekir.

şeytan azaba sebeptir. İnsan La ilahe illALLAH derse ve ALLAH'ın C.C. emir ve yasaklarına riayet ederse, şeytan onun yanına yaklaşamaz. Kişi şeytandan uzak olabilmek için; takva üzere bulunmalı, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmalı ,euzu besmele ve kelime-i tevhidden uzak olmamalıdır.

şeytan, kıyamet günü, firavun,karun ve haman'la beraber ebedi cehennemde azap içinde kalacaktır.

Adamın biri, iblisi gördüğünde; ne yapmam lağzımki senin gibi olayım der. şeytan şaşırır ve benim gibi olmak istiyorsan; namazlarını son vaktine bırak, yalanda olsa, doğruda olsa her sözünde yemin et der.

şeytanla mücadele kalb ve imanla olur. Kazanırsan; ebedi cennette kalmakla ve ALLAH'ın C.C. Cemali ile mükafatlandırılırsın. İnsan ölünceye kadar nefis ve şeytanla mücadele etmek durumundadır.

Kalbe iki şey gelir. Kalbe bir melek tarafından olup; daima iyiliği ve Hakk ı kabul etmeyi ihtar eden düşünceler. Diğeri şeytan tarafından olup; daima kötülüğü ve HAKK'ı yalanlamayı bildiren, iyilikten ve iyi işlerden men eden düşünceler gelir. şeytan insan kalbine sürekli vesvese verir. Kalbe gelen düşünceler 6 çeşittir.

1)Akıldan gelen düşünceler
2)Ruh dan gelen düşünceler
3)Melekten gelen düşünceler
4)Şeytandan gelen düşünceler
5)Nefsden gelen düşünceler
6)Yakıni gelen düşünceler ( bu düşünceler ALLAH C.C. tarafından evliya içinde secilmiş kullarına gelir.)

KARI-KOCA ARASINI AÇMAK ŞEYTANIN İŞİDİR.

Şeytanın en sevdiği ve en önem verdiği şey karı koca arasını açıp aile düzenini bozmaktır. Fitnesi en büyük olan kişi, şeytana daha yakın olur. Eşler arasında ayrılma sebebi günümüzde maddi imkansızlıklara dayandırılsa da bunun altında şeytanın vesvesesi vardır. Eşler arasında ayrılma sebepleri sihir yüzünden birbirlerini kötü görmeleri, ahlaki yönden kötü görmeleri ve bağlanmaları şeklinde de olabilir. Fakat her geçimsizlik, büyü ve sihirle olmayacağı gibi mutlaka şeytanın fitnesi ve vesvesesiyle meydana gelir. Bağlanmak sihrin bir bölümüdür. Bağlamayı yapan büyücü bunu şeytanın ve cinlerin yardımıyla yapar. Bu çok çeşitli yöntemlerle olur. Sihir ve büyü sebebi ile şeytan insana musallat olup, şeytan beyni etkiler. Bu sayede inasanın beyin sinirlerinde karışıklığa yol açar. Cinsel münasebet olmaz. Diğer bir yöntem; cinler kadının cinsel organının işlevini önler, ilişki gerçekleşmez. Kişi normalde kuvveti olduğu halde karısına yaklaştığında o imkanı bulamaz. Yada karşısındakini çok çirkin görür, bunu eşleri ayırmak için görevlendirilen cin yapar. O eşler arasında çirkinlik ve nefret hislerini meydana getirir. Çiftler arasındaki ilişkide bu sayede ortadan kalkar. Bazen kadına yapılır, kadın kasılır ayakları açılmaz. Bazende ilişki sırasında acı hissi duyar. Eş acı çekmeye başlayınca ilişkiye girmekten kaçınır. Çoğu zamanda uyku hasıl olur. Kişi gözünü açamaz hale gelir. Ya bir tarafta, yada iki taraftada isteksizlik ve umursamazlık başlar. İlişki akla gelecek en son şey olur. Bazende eşler cinsel münasebetten birşey anlamazlar, hissetmezler bile. Bu örnekleri çogaltmak mümkündür. O yüzden eşler sevgi ve saygıda birbirlerine karşı kusur etmemeli, itaatkar olmalı, ilgi ve alakayı kesmemelidir. Aralarında çıkan sorunları konuşarak çözmeli, neden nasıl sorularını yöneltmeli ve çözümü birlikte aramalılardır. Sorun tıbbi ise doktora, psikolojik ise psikoloğa veya konusunda uzman hekime, sihir ve büyüdense onuda bu konularda deneyimli kişilerden yardım almakla aralarındaki sorunları çözmelilerdir. Başkasının ve başkalarının dedikoduları ve sözleriyle hareket etmek yerine, karşılıklı güvene dayalı bir aile kurup, işin aslını bilerek, öğrenerek davranılmalıdır. Çünkü eşler arasında ayrılıkların bir kısmıda dedikodu ve filanca şunu dedi, şöyle söyledi tartışmalarıdır. Bir diğer nedende şiddet ve geçimsizliktir. Öfke; şeytanın insanlar üzerinde uyguladığı silahlardan biridir.

KARI-KOCA ARASINDAKİ SİHİRLER 4 ŞEKİLDE OLUR.

1)Eşler birbirlerini çok çirkin görürler,birbirlerinin yüzlerini dahi görmek istemezler. Ayrıyken veya yanında değilken büyük bir hasretlik çekerler. Biraraya geldiklerinde kedi-köpek gibi olurlar
2)Muhabbet, sevgi saygı ortadan kalkar. En güzel sözler bile çiftlere kötü gelir. Aralarında konuşma ve sohbet kalkar. İlgi ve alakaları başka şeylere yönelir. Birbirlerinden haberleri yokmuş gibi davranırlar. Televizyon,kitap vb. şeylere dalıp eşlerini unuturlar. Birbirlerine karşı ilgisiz tavırlar sergilerler.
3)Erkek bağlanır(bağlanmaktan maksat cinsel organın işlevini yerine getirememesidir.)
4)Kadın bağlanır (tıbbi ve psikolojik rahatsızlıklar haricinde sihir ve büyü sonucu bağlı olması)

ŞEYTANIN DÜŞMANLARI:
1)Çok sadaka veren müslüman
2)Tövbesinde sabit kalan tövbekarlar
3)Adil idareciler
4)Dürüst ve doğru sözlü tütcarlar
5)Nasihat eden müslüman
6)ALLAH'dan korkan alimler
7)Mütevazi zengin
8)Gece namazı kılan müminler
9)Daima abdestli olan müminler
10)Daima Kur'an okuyan hafızlar
11)Merhametli müminler
12)Haramdan sakınan müminler
13)Güzel huylu müminler
14)İnsanlara faydalı olan müminler

ŞEYTANIN DOSTLARI
1)Namaza tembel olan ve ağır davrananlar
2)Hile yapan, aldatan tüccarlar
3)Zekata engel olan kişiler
4)Yetim malı yiyenler
5)Zina yapanlar
6)Uzun emeli olan insanlar
7)Şarkı söyleyen kadınlar
8)Zalim idareciler
9)Kibirli zengin
10)İçki içen kişiler

İNSANLIĞIN DÜŞMANI ŞEYTAN VE HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER

EZZ: Şeytanın, kafirleri tahrik ederek, İslama ve Müslümanlara karşı kötülük düşünmesini sağlaması ve bu düşüncelerini uygulamalarına zemin hazırlamasıdır. Mesela; Müslümanların canlarını, kutsallarını, mallarını, ırzlarını kendilerine mübah görmelerini sağlayarak, Müslümanlara karşı her türlü vahşiliği, kötülüğü onlara hoş göstermek.

HEMZ: Şeytanın, insanı saralı yaparak ona musallat olması halidir. Bu şeytanın veya kötü cinni nin insanın bedenine girmesiyle kişide meydana gelen sara durumu olarakta açıklanabilir.

HUDUR: Evde şeytanları ve kötü cinleri çeken, bereketi ve melekleri uzaklaştıran şeyleri yapmak. Mesela; resim, heykel, içki gibi şeyleri bulundurmak; içki içmek, zina yapmak, kadınlı erkekli partiler düzenlemek, şeriat dışı davranışlarda bulunmak.

İSTİHVA: Şeytanın insanı ayartmasıdır. Bu da şeytanın, nefislerde heva ve arzulara yönelmesi ile olur.

İSTİMTA: İnsanın ve cinnilerin birbirlerinden yararlanması ve birbirlerini kullanmasıdır. Bunu genelde büyücüler ve sihirle uğraşanlar yapar.

MESS: Cinninin, insanda hakimiyet ve egemenlik kurmasıdır. Bu insanın bedenine girerek olur. Mesela; cinninin kadının rahmine girerek onunla ilişkiye girmesi, insanın göğsüne, başına, midesine girerekorada yaşaması.

NEFH: Şeytanın, insanı gururlandırması, diğer varlıklara karşı insanın büyüklenmesi ve üstün görmesini sağlamasıdır.

NEFS: İnsanda kötü duygular uyandıran, arzuları arttıran, pis ve kötü içerikli şiir, şarkı ve edebi sözlerdir. Bunlar iyi duyguları ve hisleri ortadan kaldırır.

NEZĞ: Şeytandan, insanı; şüpheye, inanç boşluğuna, fesada ve kötülüğe düşüren bir vesvese türüdür.

TAİF: Şeytanın, insan aklında kötü bir şeyin yapma düşüncesi oluşturması veya ibadet esnasında unutkanlık meydana getirmesidir.

TENEZZÜL: Şeytanın, insanlara dinlerini ve dini öğretilerini unutturarak; insanı küfre ve sapıklıklara yöneltmesidir.

VESVESE: Şeytanın, kötü cin ve insanların; boş şeyleri güzel ve sevimli göstermesi, kötülükleri ve günahları iyi göstermesi ve insanı şüpheye götürmesi biçiminde olur.

SARA: Sara 2 türlü olur.
1)Vücut sıvılarının ve maddenin sebep olduğu sara
2)şeytan ve kötü cinnilerin insanda meydana getirdikleri sara İnsan beyni, elektrik benzeri bir enerjiden yaratılmış, güçlü bir manyetik alanı olan bir organdır. Bu nedenle manyetik alan üreten bir faaliyet, bir başka manyetik alanı etkiler. Elektriksel bir faaliyet içinde bulunan beyindeki sinir hücreleri, bu faaliyetleri sırasında bir manyetik alan oluştururlar. Manyetik alan oluşturan bu hücrelere, manyetik alan üreten cinni veya şeytanların zuhur etmesiyle beyin etkilenir ve bu etkilenmenin boyutuna göre çeşitli sara (epilepsi) hastalıkları oluşur. Kötü cinnilerin insanda meydana getirdiği bazı hastalıklar; durgunluk, cinsel iktidarsızlık, felç, sara, böbrek, beyin ve karaciğer hastalıkları dır.

ŞEYTANIN İNSANI SAPTIRMASI VE HİLELERİ:
1)İnsanlara yalan söyletmek ve yalan yere yemin ettirmek
2)Gıybet ve koğuculuk yaptırmak
3)Talak üzere yemin ettirmek (Talak üzere yemin edilirse erkeğe hanımı haram olur, çocukları da zina çocukları olur.)
4)Namazı ertelettirmek ve namazda insanı saptırmaya çalışmak
a)Henüz vakit var, sora kılarsın vesvesesini vererek namazı vaktinde kıldırmamak
b)Namazda acele ettirerek, çabuk çabuk kıldırmak
c)Namazda sağa, sola bak vesvesesini vererek; namazın sevabından alıkoymak
d)Namazda İmamdan önce rüku ve secdeye vardırıp; İmamdan önce rüku ve
secdeden kaldırmak
e)Namazda parmakları çıtlattırmak (kişi namazda parmak çıtlatarak şeytanı tesbih etmiş olur)
f)Namazda kişinin burnuna üfleyerek esnemesini sağlatmak (esnemesi sırasında kişi, eliyle ağzını kapatmazsa; şeytan onun içine girer ve dünya hırsını,
dünya bağlarını çoğaltır.
g)Kişiye Namazı bırakması için vesvese verir. (şuan işin var, meşgulsün, sen daha gençsin, ihtiyarlayınca kılarsın, sen hastasın iyileşince veya işin bitince
kılarsın, vb. diyerek namazdan alıkoyar)
ğ)Namazda uyuklama ve aksırma meydana getirmek
h)Namazda insanın aklına dünya işlerini getirmek, gözünün önüne resimler getirerek namazı bozmaya çalışmak
ı)Namazda, sen edebi yaramaz iş yaptın, vb. diyerek; kişinin namazda huzurunu bozmaya çalışmak
i)Namazda abdestin bozuldu vesvesesini vererek namazı yarım bıraktırmak
5)Faiz yedirmek ve faiz yemeyi mübah göstermek
6)Cuma Namazını terkettirmek
7)Zina ettirmek
8)Sarhoş edici şeyler içilmesini sağlamak (kişinin içki ve uyuşturucu maddeler
içmesini sağlamak ve buna bahanelerle zemin hazırlamak)
9)Kişinin hırsızlık yapmasını sağlamak
10)Sihirbazlık ve büyücülük yaptırmak
11)Erkeğe karısını boşattırmak (aile arasında huzuru bozarak, eşleri ayırmak)
12)Kişinin öfkelenmesini ve hiddetlenmesini sağlamak (böylece kişiye sonradan
pişmanlık duyacağı davranışları yaptırır ve sözleri söyletir)
13)Hırs ve kin tohumlarını kişinin kalbine yerleştirmek
14)İnsanın yapacağı her işi aceleye getittirmek
15)Cimriliği hoş gösterip, kişinin sadaka ve zekat vermesini engellemeye çalışmak
16)Kişinin çok yemek yemesini sağlamak (çok yemek yenildiğinde kişi rahatsızlanır,
kişiye ağırlık çöker ve uyku hasıl olur)
17)İnsanın ibadetlerini yerine getirmekten alıkoymak
18)Mal ve servet sevdasıyla insanı aldatmak.
19)Kişinin arzularını hoş ve güzel göstererek şehvetini arttırmak
20)İnsanı lüzumsuz işlere yöneltmek (bu sayede kişiyi ibadetten alıkoyar)
21)Kişinin ALLAH'a verdiği sözü ve adağı yerine getirmesinde Onu geciktirir ve zamanla unutturur. (söz ve adak hemen yerine getirilmelidir)
22)İnsanın yapacağı her işte şeytan hazır bulunarak ortak olur.( bu nedenle her işe Euzu Besmele ile başlanılmalıdır.)
23)Ölüm anında insanın İmansız gitmesi için uğraşmak
24)İnsanın kötü söz söylemesini ve küfür etmesini sağlamak ( kötü sözü ve küfürü hoş göstererek, sonradan pişman olacağı sözü söyletmeye çalışmak)
25)Kişiyi cemaat ve mescidden alıkoymaya çalışmak
26)İnsanları; gösterişe, medhedilmeye ve övülmeye sevketmek
27)Günah ve haramları hoş göstererek; insanın günah işlemesini ve haram olan davranışları yapmasını sağlamak
28)Kişiye sürekli vesvese vererek, şüpheye düşürmek ve huzurunu bozmak
29)İnsanlarda baş olma isteğini ön plana çıkarmak ve makam, mevki arzusunu ve hırsını ortaya çıkartmak
30)İnsanlarda dünya ve mal sevgisini arttırmak
31)İnsanların hased etmesini sağlamak
32)İnsanların kibirlenmesini sağlamak
33)İnsanın içine kıskançlık tohumları ekerek kötü yollara sevketmek
34)İnsanların rahatlık, bolluk ve uzun emel isteklerini arttırmak
35)İnsanların kötü zan ve iftirada bulunmalarını sağlamak
36)İnsanlara yalan söylettirmek ve yalan yere yemin etmelerini sağlamak
37)Kişinin başkalarını küçük görmesini ve onlara saygısızlık yapmasını sağlamak
38)Kadına vesvese vererek açılmasını sağlamak
39)Makam, mevki ve mal sahibi kişilerin gurur ve kibirlerini arttırarak, toplumda sınıf ayrımı yapılmasını sağlamak
40)Toplum düzenini bozan; kin, nefret, gıybet, koğuculuk, iftira, hırs, kıskançlık, kibir, ihtiras, ahlaksızlık gibi vb. çeşitli duygu, düşünce ve davranışları insanlar arasında yaymaya çalışmak

ŞEYTANIN PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V.) İN SORULARINA VERDİĞİ CEVAPLAR:

Efendimiz (SAV): Oturma arkadaşın kimdir?
şeytan : Faiz yiyen

Efendimiz (SAV): Dostun kimdir?
şeytan : Zina eden

Efendimiz (SAV): Yatak arkadaşın kimdir?
şeytan : Sarhoş

Efendimiz (SAV): Misafirin kimdir?
şeytan : Hırsız

Efendimiz (SAV): Elçin kimdir?
şeytan : Sihirbaz

Efendimiz (SAV): Gözünün nuru nedir?
şeytan : Karı boşamak (Eşini boşayan)

Efendimiz (SAV): Sevgilin kimdir?
şeytan : Cuma Namazını terkedenler

Efendimiz (SAV): Kalbini kim kırar?
şeytan : ALLAH yolunda cihada koşanlar

Efendimiz (SAV): Senin cismini ne eritir?
şeytan : Tevbe edenler

Efendimiz (SAV): Ciğerini ne parçalar?
şeytan : Gece ve gündüz ALLAH'a yapılan istiğfar

Efendimiz (SAV): Yüzünü ne buruşturur?
şeytan : Gizli verilen sadaka

Efendimiz (SAV). Gözlerini ne kör eder?
şeytan : Gece Namazı

Efendimiz (SAV): Başını ne eğdirir?
şeytan : Cemaatle kılınan namaz

Efendimiz (SAV): Sana göre insanın en saadetlisi kimdir?
şeytan : Namazı bilerek kasten bırakanlar

Efendimiz (SAV): Sana göre insanların en kötüsü kimdir?
şeytan : Cimriler

Efendimiz (SAV): Seni işinden ne alıkoyar?
şeytan : Ulema meclisleri

Efendimiz (SAV): Yemeğini nasıl yersin?
şeytan : Sol elin parmak uçlarıyla

Efendimiz (SAV): Sam yeli estiğinde ve sıcaklar kavurduğu zaman çocuklarını nerede gölgelendirirsin?
şeytan : İnsanların tırnakları arasında

Efendimiz (SAV): Rabbinden neler talep ettin?
şeytan : 10 şey istedim
1)İnsanları ben göreyim ama onlar beni görmesin
2)İnsanların mallarına ve çocuklarına ortak etmesini ( Besmelesiz kesilen hayvanın etinden, besmelesiz yenilen, haram ve faiz karışan yemekten yerim; ALLAH'a sığınmayanın malına ortak olurum. Cinsi münasebet sırasında ALLAH'a sığınmayanın hanımıyla birleşirim. O birleşmeden olan çocuk; bize itaat eder, sözümüzü dinler.)
3)ALLAH'dan bir ev istedim bana ev olarak hamamları verdi
4)ALLAH'dan mescid istedim pazar yerlerini bana mescid yaptı
5)Ezan istedim çalgıları verdi
6)Yatak arkadaşı istedim sarhoşları verdi
7)Yardımcılar istedim kaderiye mensuplarını verdi
8)Kardeşler istedim mallarını boş yere israf edenleri verdi
9)Okuma kitabı istedim şarkıları bana okuma kitabı yaptı
10)ALLAH'dan insanın kan mecralarını bana yol yapmasını istedim. Böylelikle onların arasında akıp gider, gezerim.

Efendimiz (SAV): İnsanlar arasında en çok sevmediğin kimdir?
şeytan : Sensin Ya Muhammed (s.a.v.)

Efendimiz (SAV): Benden sonra en çok sevmediğin kimdir?
şeytan. Sevinç ve saadet içinde varlığını ALLAH yolunda veren genç

Efendimiz (SAV): Sonra kimi sevmezsin?
şeytan : Sabırlı ve şüpheli şeylerden kaçınan Alimi

Efendimiz (SAV): Sonra ?
şeytan : Temizlik işinde yıkadığı şeyleri 3 defa yıkamaya devam edeni

Efendimiz (SAV): Sonra?
şeytan : İhtiyacını kimseye anlatmayan, halinden şikayet etmeyen sabırlı fakiri

Efendimiz (SAV): Sonra?
şeytan : Şükreden zengini

Efendimiz (SAV): Ümmetim namaza kalkınca senin halin ne olur?
şeytan : Beni sıtma tutar, titrerim. Çünkü kul ALLAH için secde edince bir derece yükselir

Efendimiz (SAV): Oruç tuttukları zaman nasıl olursun?
şeytan : Onlar iftar edinceye kadar bağlanırım

Efendimiz (SAV): Hac yaptıkları zaman nasıl olursun?
şeytan : Çıldırırım

Efendimiz (SAV): Kuran okudukları zaman nasıl olursun?
şeytan : Ateşte eriyen kurşun gibi eririm

Efendimiz (SAV). Sadaka verdikleri zaman halin nasıl olur?
şeytan : Halim pek yaman olur. Sadaka veren sanki testere ile beni ikiye böler.

Efendimiz (SAV): Sadaka verilince neden testere ile ikiye bölünürsün?
şeytan : Sadakada 4 mükafat vardır.
1)ALLAH sadaka verenin malına bereket verir
2)Sadaka vereni halkına sevdirir
3)Sadakayı cehennemle arasında perde yapar
4)ALLAH, belayı ve sıkıntıyı sadaka verenden kaldırır

Efendimiz (SAV): Sana göre ihlas sahibi olan kullar kimlerdir?
şeytan : Malı, parayı sevmeyen, övünmekten, medhedilmekten hoşlanmayan kişi ihlas sahibidir. Hemen ondan kaçarım.
Malı, parayı seven kişi ALLAH için bir ihlasa sahip değildir. Bir kul; malı ve övünmeyi sevdiği süre, kalbide dünyaya arzulu kaldığı müddetce bana en çok itaat edendir. Mal sevgisi ve baş olma sevgisi en büyük günahlardandır.

şeytan anlatmaya devam etti:
Yalan bendendir ve ilk yalan söyleyen benim. Her kim yalan söylerse; benim dostumdur. Yalan yere yemin ederse benim sevgilimdir. Yalan yere yemin gönlümün eylencesidir. Gıybet ve koğuculuk benim meyvelerim ve şenliğimdir. Kim talak üzere yemin ederse günahkardır. Hakikat belli oluncaya kadar karısı ona haram olur. Meydana getirecekleri çocukları da zina çocukları olur.

Her ne zaman insan namaza kalkarsa ona vesvese veririm. Onu namaz kılmaktan alıkoyarım. Bunu yapamazsam vaktinin dışında namaz kılmasını sağlarım. Namaz içinde sağa sola baktırırım. Acele ve çabuk çabuk namaz kılmasını emrederim. Cemaat içinde namaz kılarken ona bir gem takarım. Başını imamdan önce secdeden ve rükudan kaldırırım. İmamdan öncede secde ve rüku yaptırırım.

Namaz içinde parmaklarını çıtlatmasını isterim. Böylece beni tesbih edenlerden olur. Namaz içinde burnuna üflerim ve esnemeye başlar. Elini ağzına kapatmazsa içine küçük şeytanlar girer. Dünya hırsını ve dünyevi bağlarını çoğaltır. Böylelikle bize itaat eder ve sözümüzü dinler.
Sonra miskinlere, zavallı ve çaresizlere giderim. Onlara namazı bırakmalarını emrederim. Onlara, namaz size göre değil, o afiyet ihsan ettiği ve bolluk verdiği kimseleredir, derim.

Sonra hastalara giderim. Namaz kılmayı bırak, iyi olduğun zaman çokca kılarsın derim. Böylece o namazını bırakır. O hasta namazını terkederek ölürse ALLAH'ın huzuruna vardığında; ALLAH'ı öfkeli bulur.

ŞEYTAN İLE SAVAŞIRKEN OLAN YARDIMCILAR:

şeytan ile savaşırken ve onun aldatmalarına kapılmamak ve tuzağına düşmemek için yardım istenilecek şeylerin başında KELİME-İ TEVHİD ve ALLAH'u Teala'yı çokca anmak gerekir.
Hadisi Şerifte: ALLAHü Teala buyuruyor ki "La ilahe illALLAH benim kal'am dır. Bunun için La ilahe illALLAH diyen benim kal'ama girer. Benim kal'ama giren ise azabımdan emin olur." buyrulmuştur.
Yine buyurdu ki: " Bir kimse halis ve muhlis olarak La ilahe illALLAH dese, Cennete girer."

şeytan azaba sebebdir. Hadislerden anlaşılıyor ki, bir kimse La ilahe illALLAH kelimesini söylese, ALLAHü Teala'nın emirlerini yapıp, yasaklarından kaçınsa ve şeytan onu o halde görse, ondan uzaklaşır, yanına yaklaşamaz. Bu durumda şeytan zararından kurtulur.

Euzü ve Besmeleyi çok söylemekle Şeytanla savaşılmış, onun hile ve aldatmalarına karşı Besmeleden yardım alınmış olunulur.
Zira Resulüllah S.A.V. bir kimsenin şeytanın telef olmasına ve helakine beddua ettiğini işitince:" Böyle deme, zira şeytan kibirlenir ve seni yenmek için elimden geleni yaparım der. Ancak Euzü Besmele oku. Bu durumda şeytan küçülür. Zerre gibi hor ve hakir olur."

Kişi, ALLAH'a C.C. güvenip; dünyayı isteyenlerden, onların mallarından, hediyelerinden, medhlerinden, övmelerinden ve hırslarından ayrılmakla da şeytanın hile ve aldatmalarına karşı durmakta yardım görür. Çünkü dünyayı sevenler; şeytanın malı, askeri ve takımıdır. İnsan için lazım olan, bunların hepsinden sevgiyi kesip, ALLAH'ın C.C. lutfüyle kimseye muhtaç olmayıp, her halinde ve işinde ALLAH'a güvenmesidir, tevekkül etmesidir. ALLAHü Teala'ya dönmesidir. İnsanlara minneti, haram ve şüpheli şeyleri terketmelidir. Dünyanın helal ve mübahlarını az kullanmakta zühdü, vera ve takva yolunu tercih etmelidir.

şeytan ile içten mücadele ve çarpışma kalb ve iman ile olur. Sen şeytanla mücahede ettiğin zaman, senin yardımcın, dayanağın ALLAH'u Teâlâ'dır.
Kafirle olan cihadın (savaşın), çarpışmanın sonu vardır. Nefs ve şeytanla cihad etmenin (savaşın) sonu yoktur. (alıntıdır)

Vesvese

Telkinden Vesvese ve Şüpheye
Dr. Arslan MAYDA amayda@sizinti.com.tr

İnsan hayatı boyunca iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı iç içe görür. Zıtlıklar arasında bir tercihte bulunması istendiğinde, alternatiflerden bir tanesini kendi iradesiyle tercih eder ve dolayısıyla da neticede ortaya çıkan müspet veya menfî durumlardan mes'ul olur.
Her meslek, en güzel ve en doğru şekilde erbabından öğrenilir. Ahlâk ve davranışların da öğreticileri farklıdır. Güzel ahlâka ait değerleri; dürüst, emin, insanı seven, insanî değerleri bizzat yaşayan eğitimcilerden; kötülüğe ait bilgileri ise, yalancıdan, gaspçıdan, ırz ve namus düşmanından öğreniriz. İyilikleri ve güzellikleri hayatına düstûr eden eğitimcilerin her davranışı bir telkindir. Hayatını kötülüğe ve karanlığa programlamış birisinin de etrafındakilere kötülük telkin etmekten başka bir işi yoktur.

İnsanların, çocukluktan itibaren beş duyu ile kayda aldığı ve kabul ettiği her şey içten gelen telkinlerin ayrı bir kaynağıdır. Şuur altından tercihe sunulan her davranış malzemesi telkin dediğimiz uyarıcı (stimülüs) olmadan açığa çıkmaz. Meselâ yolda giderken çocukluğunuzda çok samimi olduğunuz bir arkadaşınıza benzer bir çocuk görseniz, bu hemen şuur altından o arkadaşınızı tedaî ettirir ve hatıralarınızı canlandırır. Arkadaşınızı hayâlinize getiren telkin, yani uyarıcı sokakta gördüğünüz o çocuktur. Yine kendiniz bir araba hayâl etmek istiyorsunuz, burada telkin sizsiniz. Bir tv kanalında seyrettiğiniz film size bir insanın kötülüklerini anlatıyorken, siz o insanın kötü biri olduğuna karar verdiğiniz gibi, çocukluğunuzdan bu tarafa yaşadığınız kötü insan modelleri tek tek gözünüzün önünden geçer. Burada telkini ortaya çıkaran tv kanalındaki programdır. Kötü gösterilen bu şahsın masum olduğu daha sonra ortaya çıksa bile, ilk telkinle yerleşen düşünceleri eskiye dönerek silemezsiniz.
İnsanın dış âleminden telkinler geldiği gibi iç âleminden de telkinler gelir. İnsan kendi kendine, hem iyiyi hem de kötüyü aynı anda telkin edemez. Aynı kalbe birbirine zıt iki duygu hakiki olarak aynı anda yerleşemez. Bozulmamış ve kararmamış bir vicdan ve kalb iradenin imtihanına yardımcı olarak onun doğru ve yapıcı olanı seçmesini telkin eder. Bu telkinde fizyolojinin ve içinde bulunulan çevrenin çok ciddi tesiri vardır. Birçok kötülük ve günah uygun fizyolojik yapı ve çevre bulamadığı için henüz filizlenmeden sönerken, birçok kötülük de uygun ortam ve psikofizyolojik durumun elverişli zemininden neşet eder.

Bozulmamış, iyi bir vicdandan menfî düşünce çıkmaz, dolayısıyla bu insanların içine doğan kötü telkinler, kendisinden değildir. İnsanın kendi durumuyla ilgili menfaatleri, alâkalı olduğu diğer insanların menfaatleriyle çakıştığı zaman, içinde birbirine zıt iki düşünce hâsıl olur. Şahsî menfaatimize uygun düşmese de, kalbimiz ve vicdanımız önce doğruyu seçer, çünkü doğruyu tanır ve bilir; fakat menfaatine bir zarar geldiğinde olumlu düşünmekte zorlanmaya başlar. Tercihinde haksızlığa doğru kayma söz konusu olursa, işte o noktada menfî telkinler başlar. İşte bu menfî telkinler insanın kendisinden değildir. Mutlaka kötülüğü telkin eden vardır; yaptığının neticesinden haz duyuyorsa nefisten; iç sıkıntısı duyuyorsa şeytandandır. (Küçük bir çocuk yolda karşıdan karşıya geçerken "acaba araba çarpar mı, çarpmaz mı" vesvesesinin sıkıntısı gibi)
Dissonaus teorisine göre insan iki uyumsuz düşünceyle karşılaştığı zaman mutlaka psikolojik huzursuzluk duyar; bazı hususî mekanizmaları harekete geçerek düşünce ayrılıkları arasında bir barışma, bir yakınlaşma hâli meydana getirir. Çünkü ikilik insanda psikolojik gerilime yolaçar. Bunun sebebi, vicdanı rahatlatma ve huzursuzluğu dindirme isteğidir.

Meselâ milletin malını zimmetine geçirme plânları yapan birisi, henüz bu kötülüğü plânlamadan önce, yapacağının doğru olmadığının farkındadır. Vicdanı doğruyu tanır ve kabul eder. Fakat zengin olma isteği, çevresindekilerin kolay yolla zengin olmaları ve bir de söz dinlemeyen hanımının baskısı varsa, vicdanı ile çatışmaya başlar ve psikolojik rahatsızlığa girer. Beynin özel savunma ve kendini kandırma mekanizmalarını harekete geçirerek hem malı alayım, hem de hırsız olmayayım diye çözüm yolları arar. Aklın ve kalbin telkini doğru yönde olursa, vicdanı o mala sahip olmanın yanlış olduğunu tasdik eder. Kararını müsbet yönde verdiğinde içinde günahtan korunmanın büyük mutluluğunu duyar ve sevinir.
Malı zimmetine geçirmek fikrini tercih ederse menfî yönde telkinler gelir ki, işte bu insanın vicdanından ve kalbinden değildir, nefsindendir. Çünkü bu telkini insanın ruhu, kalbi ve vicdanı kabul etmez. Menfîlik kabul edilince “Devletin malı deniz, herkes yiyor, devlet bize ne veriyor ki, zaten verdiği maaş ne ki, şu maaşı verseydi şimdiye kadar şu kadar biriktirirdim...” gibi menfî telkinlerle psikolojik rahatsızlığını gidermeye çalışır. Burada mal edinme ile haz elde ettiği için buradaki telkin nefistendir.

İnsan menfî tercihlerde nefsinin kötü telkinleri altındadır. Vesvese de bunlardan biridir. Telkin ve vesvese vicdanî ve nefsî boyutlu iç içe iki durum değerlendirmesidir. Vesvese olumlu ile olumsuz arasında tercihte zorlanmadır. Vesvesedeki müsbet telkinler insanın vicdanından, sıkıntı veren menfî telkinler ise şeytandandır. İnsan müsbet–menfî düşünceler arasında gidip–gelirken şeytan menfîliği telkin ettiğinde, gelecek olan zararı düşünür. Zararın büyüklüğünü hayâl eder; psikolojik sıkıntı ve korkuya girer, kalbi çarpar, dudağı titrer, bağırsakları hızlı çalışır, ağzı kurur, rengi solar. İşte bu menfî telkinin fizyolojik belirtileridir.

Meselâ, “arkadaşımın kalemini verdim mi, vermedim mi?" gibi unutkanlık ve hatırlamamaktan doğan zararsız vesveseler haricindeki patolojik vesveselerde, kişinin zarar görmesine yol açabilecek menfî durumlar sözkonusu olduğundan, acaba farzın son rekâtını kıldım mı–kılmadım mı, evin dış kapısını açık bıraktım mı–bırakmadım mı, açık kapıdan eve hırsız girdi mi –girmedi mi, çocuklar tüpü açık bıraktı mı–bırakmadı mı, çocuk karşıdan karşıya geçerken araba çarpar mı–çarpmaz mı?" gibi tereddütlerde menfî tarafa bakış (muhtemel bir zarardan dolayı) ağırlık kazanır. Bu menfî düşünceler devamlı hale gelir ve insanın psikolojisini bozacak dereceye varırsa, gelen uyarılarla (stimuluslarla) beyin çok hassaslaşır. Sinir kavşaklarındaki reseptör (alıcı nöron) farklılığından dolayı en ufak uyarıda vesvese meydana gelir ve kişi korku duyar. İşin sıklığı ve devamlılığı sonuçta evhamı meydana getirir. Eğer kişide psiko–fizyolojik yatkınlık da varsa ve bu uyartılar çocukluk döneminin psikolojik travmalarını (yaralanmalarını) uyarırsa, bu hal paranoya (şüphecilik) haline dönüşebilir. İşte insanın iç huzurunu bozucu sıkıntı doğurucu telkinler şeytandandır; çünkü burada haz yoktur eğer haz olsaydı nefisten olurdu...
Bir tv programında konuşmacı, diğer konuşmacıya; “Senin söylediklerin hep takiyye! Bunlar yalan, sen busun! Sen şusun! Sen din devleti kuracaksın! Sana inanmıyorum!” diyordu. Yıllardır inananlar hakkındaki menfî telkinler; vesveseyi, evhamı, şüpheyi peşi peşine doğurmuştur. Sûizandan başka duyulan ve hissedilen bir telkin yoktur. İşte bazı insanlara her türlü menfiliği telkin eden ve nefislerinden kaynaklanan bu menfî tutumlarıdır.

Vesvese için Bediüzzaman Said Nursî; “Ey vesvese illetine tutulmuş ve onun müptelâsı olmuş kişi, vesvesen neye benzer? Musibete benzer, ona önem verirsen şişer, önem vermezsen söner. Onu büyük görürsen büyür, küçük görürsen küçülür. Korksan, ağırlaşır hasta eder. Korkmazsan hafif olur, sathî kalır, mahiyetini bilmezsen devam eder, bilirsen onu tanırsan gider” diyerek, vesveseye karşı ilâç ve ümit vermektedir.

Vesvese bir belirtidir. Alışkanlık hâline gelir ve önem verilirse, büyük görülür ve şişer, menfî belirtilerinden korkulursa psikolojik hastalığa dönüşür.

Yapılacak şey ona önem vermemek, küçük görmek ve korkmamaktır.

Peygamber Efendimiz (sas) vesvesenin şeytandan geldiğini belirtmiş, tedavi için “Allah’ım; Kur’ân’ına, isimlerine ve sıfatlarına sığınırım” diye dua etmemizi buyurmuştur. Vesveseyi küçültmenin yolu her yerde Olan ve her şeye gücü Yeten her şeyi değiştirmeye Kadir Olan'a sığınmak ve dayanmaktır. Ancak böyle vesvese küçülür, kaybolur gider.

Yine Bediüzzaman, vesveseli adam için, “Bu sözler senin kalbinin sözleri değil. Çünkü senin kalbin ondan üzülür, onun yapısına kötü telkin yerleştirilmemiştir. Belki kalbe yakın olan lümme–i şeytâniyeden geliyor. Vesvesenin zararı, menfî neticelerini kişinin kendi kendine telkin etmesiyle olur, kalbi çarpar sıkıntıya girer.” demektedir. Peygamber Efendimiz (sas) de, vesvesenin şeytan tarafından geldiğini buyurmaktadır. İnsanın zararına olan ve mübtelâ olunduğunda devamlı menfî telkinlere maruz kaldığımız vesveseden kurtulmak için; menfî telkinlerin, nefis ve şeytandan kaynaklandığı düşünülürse kurtulmak kolaylaşır.

İnsanlara daima güzel düşünme tavsiye edilmelidir. Çünkü güzel düşünen güzel görür, iyi ve güzeli gören de hayatından lezzet alır. İyilikteki kötüye takılan da kötü görür, kötü düşünür; vesvese ve evham içinde şüpheci bir hayatla hayatını kendine de, çevresine de zindan eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion