10 Şubat 2021 Çarşamba

PEYGAMBERLER VE HALİFELER TARİHİ (Cilt: 2)

Önsöz
Buraya kadar yazılanlardan anlaşıldığı üzere Arab kabilelerinin
en şereflisi olan Kureyş kabilesi on soya ayrılmış olup, bunlardan
Abdi Menaf oğlu Haşim oğlu Abdü'lMuttaliboğulları ile Abdi Me
naf oğlu Abdi Şems oğlu Ümeyyeoğulları'nm nüfuz ve haysiyetleri
çok olduğundan Kureyş'in öteki soyları bu iki soyun başkanlığını ka-
bulde hiç duraksamazlardı.
Emevüerin nüfus sayısı çok olduğundan ona göre kavmiyet ba-
kımından kuvvetleri daha çoksa da Abdü'lMuttalib'in Zemzem ku-
yusunu bulması ve ünlü Fü yılında Mekke başkanı bulunması gibi
sebeplerden dolayı Haşimîlerin şan ve şeref ve haysiyeti artmıştı.-
saca Kureyş'in en şereflisi ve en kuvvetlisi olan bu iki soyu, başkanlı-
ğa uygunlukta birbirine rakip idiler. İkisi uyuşunca ötekiler onlara
uyardı.
Hz. Muhammed'in Peygamberliği, Haşimoğulları içinden çıkmakla
Haşimîlerin şeref ve haysiyeti arttı. Soy sop gayreti gütmek yerine İs-
m kardeşliği geçti. Hicretten sonra Medineli Müslümanlar da bu
kardeşliğe girince, İslâm'ın şanı ve ululuğu arttı. Hz. Peygamber'in
hicretinde Haşimoğullarınm çoğu Medine'ye göçtüğünden Mekke
Abdi Şemsoğulları elinde kaldı. Bedir Savaşı'nda onların büyükleri
ölünce Emevilerden Ebu Süfyan Mekke başkanı oldu.
Mekke'nin almışı sırasında Ebu Süfyan ve oğulları İslâm'a girdi-

PEYGAMBERLER VE HALİFELER TARİHİ (Cilt: 2)

Hz. Ömer ölünce halifelik seçimi Danışma Kurulu'na bırakılınca, görüşme sonunda halifelik, Ümeyyeoğullarmdan Hz. Osman ile Haşimoğullarının en üstünü olan Hz. Ali arasında gidip geldiği halde hakem olan Avf oğlu Abdurrahman'm Osman'ı tercih etmesi de, Ümeyyeoğullarınm sayı çokluğundan ötürü değildi. Çünkü soy sop gayreti gütmek bırakılmış ve unutulmuştu. Hz. Osman'ın Halifeliğinde, akrabası olan Emeviye valileri çok yüz buldular. Mevki, makam ve memurlukları ele geçirdiler ve bu ma-kamları kötüye kullandılar. Haşimoğulları, bu durumdan hoşnud ol-madılar. Zahitler ve hafızlar ise Hz. Osman'a itiraz eder oldular. İş-te o sırada Şia grubu türeyerek halifeliğin Haşimoğullarma ait olduğu inancıyla halkı Hz. Osman aleyhine harekete geçirmeye ve kışkırt-maya başladılar. Böylece büyük bir fitne çıkarak zorbalar Hz. Os-man'ı şehit ettiler. Bunun üzerine Hz. Ali'ye biat olundu. 

Fakat Ebu Süfyan'm oğlu Muaviye, Şam'da bir sancak beyi iken Hz. Osman'ın Halifelik zamanında bütün Suriye'ye vali olup pek çok servet ve kuvvet kazanmış ve bütün Emeviler ve kaçaklar onun ba-sma toplanmış olduğundan Hz. Ali'ye biatten kaçındı. 

Sıffiyn savaşlarının sonunda işi hakemlerin çözümüne bırakmaya karar verildiği zaman, zahitler ve hafızlardan Dir kısmı o kararı red iie Hz. Ali aleyhine ayaklandılar. Hz. Ali çok zaman bu Haricîlerle uğraştı. Sonunda bir Haricî onu şehit edince, oğlu Hz. Hasan'a biat olunduysa da, o zamana kadar 

Muaviye Şam'da yerleşip kökleşmiş ve halk da, kavmiyetçilik gayreti gütmeye dönmüş olduğundan Muaviye, Irak üzerine yürüyünce, Hz. Hasan halifelikten çekilmekle bütün halk Muaviye'ye biat etmiştir. Ebu Süfyan oğlu Muaviye, işte bu şekilde Şam'da ezici kuvvete sahip bir devlet kurdu. Bütün İslâm ülkelerinde emirlerini yürüttü. Fakat iki topluluk ona karşıydı. 

Biri hem Osman'a hem de Ali'ye karşı gizli düşmanlık besleyen Haricîler; ötekisi Hz. Ali'ye sevgide aşırı gi-den Şia takımıdır. Muaviye Haricîleri ezici kuvvetiyle perişan etmek-te ve Haşimoğullarını da ikramlarla ve gönüllerini alarak idare et-mekteydi. Oğlu Yezid'in zamanında olan Kerbelâ faciası üzerine Müslüman-lar, Emeviye Devleti'nden nefret ettiler, soğudular. Yezid de ölünce oğlu küçük Muaviye'ye biat olunduysa da Muaviye, umum halkın kendilerinden nefret ettiğini görünce halifeliği bırakarak yalnızlık köşesine çekildi. 

Çok geçmeden öldü. Emeviye devletinin birinci kısmı olan Süfyaniye şubesi onunla sona erdi. O zaman Mekke'de Zübeyr oğlu Abdullah'a biat olundu. Yalnız Şam bölgesi bunun dışında kalmıştı. Şamlıların da bir çoğu Zübeyr'in oğluna bağlanmış ve eğilim göstermişken, buna karşı olanlar üstün gelerek Hakem oğlu Mervan'a biat ettiler. İşte Emeviye Devleti'nin ikinci kısmı olan Mervaniye şubesi böylece meydana çıktı. Fakat Mervan, Hilâfet işinde tam bağımsız olamadı. Sonra oğlu ve ondan sonra tahta geçecek olan Abdülmelik, Zübeyr oğlu Abdullah'a üstün gelerek bağımsızlığını sağladı.

Abdülmelik'in hükümeti, zalimce ve pek zorbaydı. Sakaf'lı Yu-suf oğlu Haccac gibi bir zalimi halkın başına belâ etti. 

Bütün doğu taraflarını onun eline bıraktı. Baş kaldıranlar ve Haricîler çoğaldı. Haccac da durmadan savaşlarla uğraştı. Şiîler ise gizlilik perdesi al-tında hazırlanarak fırsat zamanını kollamaktaydılar. Sicistan valisi olan Eş'as Kindî oğlu Muhammed oğlu Abdurrahman, Haccac'a karşı ayaklanarak ordusuyla gelip Faris ve Irak'ı aldı, Haccac'la birkaç kere savaştı. 

Yanında asker ve halktan ikiyüzbin kadar adam toplandı. Irak'ın bilgin ve hukukçularının çoğu da bera-ber idi. İçlerinde büyük içtihatçılar vardı. Seksenikinci hicret yılında söz birliği ederek Abdülmelik'i indirerek Abdurrahman'a biat ettiler. O zamana kadar halifeler, hep Arap kabilelerinin en şereflisi olan Kureyş kabilesindendi. 

Kureyş'ten olmayan bir emirin halifeliğe se-çilmesi uzak görünürken, Abdülmelik'in zorbalığından ve Haccac'ın zulümlerinden halk o kadar bıkmışlardı ki, Yemen kabilelerinden bir küçük kabile olan Kinde kabilesi başkanlarından birine biat ediverdiler. Abdülmelik ise arka arkaya Şam'dan asker göndererek Haccac'a yardım ettiği için, sonunda Haccac yenerek Abdülmelik Halifelik ma-kamında kaldı. Abdülmelik'in oğlu ve ondan sonra yerine geçecek olan Velid'in zamanında çok yerler alındı. 

Çok hayır eserleri ve güzel şeyler yapıl-dı. İslâm dairesi çok genişledi. Fakat Haccac'ın, doğu tarafında zulüm ve tecavüzleri sürüp gidiyordu. Bazı seçkin ashap ve büyük bilginler ve içtihatçılar hakkında etmediği eza ve cefa kalmadı. Sonunda Irak'-ın hukukçularının en hukukçusu ve sâlihlerin başta geleni olan Cübeyr oğlu Saîd gibi bir büyük adamı öldürdü. 

Ondan sonra kendisi de rahat yüzü görmedi. Çok geçmeden cezasını çekeceği öteki dünyaya gitti. Arkasından Velid de öldü. Ondan sonra yerine geçecek olan kardeşi Abdülmelik oğlu Süleyman ötekilere bakılacak olursa insaflı ve cömert idi. Fakat o da, ilimlerin gizliliklerini bilen, içi ve dışı pırıl pırıl olan Ebu Haşim Ali'-yi çekemeyerek zehirletti. 

Bu da Emeviler aleyhinde Abbasilere biate halkı çağırmaya bir sebep oldu. Süleyman ölünce amcası oğlu Abdülaziz oğlu Ömer Halife olunca birdenbire ilk Dört Halife yolunda adaleti yerine getirmeye başladı. Pek çok kötü adetlerin ortadan kaldırılmasına özen gösterdi. Şam halkından başka bütün İslâm ülkeleri halkı, Emeviye Devleti'nden nefret ederek yıkılmasını isterlerken, onun güzel ahlâkı halkın fikir-lerinin olumlu şekilde değişmesini sağlamıştı. 

O kadar ki, Emeviye Devleti'nin sürüp gitmesi hakkında güzel ümitler verdi. Fakat türlü kötülüklere alışmış olan Ümeyyeoğullarmm valileri, onun adaletli tutumundan hoşnud olmayarak akrabası kendisini zehirletti. Onun yerine geçen Abdülmelik oğlu Yezid ise heveslerine uyan bir adam olduğu için, varını ve ömrünü zevk ve safa yolunda tüketti. Onun yerine geçen Abdülmelik oğlu Hişam oldukça zararsızdı.

Fakat mal toplamaya pek hırslı idi. Valileri ve yakınları da ona yaranmak için mal toplamakta şiddet gösterirlerdi. Kısaca o zaman Emevilerin mal toplamaktan başka bir emelleri yoktu. Hırs ve tamah-larının derecesini açıklamak için, o zaman meydana gelen dine girme olaylarım anlatalım. „ Dîne Girmeler Abdülaziz oğlu Ömer'in (r.a.) adaletli devrinde Islama girmeler çoğaldı. Ozeiiıkie Horasan halkından pek çok aüamlar Müslüman ol-du. 

Cizye geliri epeyce azaldı. Bazı haik taralından, «Birçok halk sırf cizyeden kurtulmak için bölük bölük Müslüman oluyorlar. Onları sünnet ile imtihan et...» diye Horasan valisi Cerrah'a bildirildi. O da İslama girenlerin sünnet ile imtihan olunmalarım Halifelik makamına yazıp izin isteyince, Abdülaziz oğlu Ömer, «Yüce Allah Muhammed (s.a.v.) ı insanlara davetçi gönderdi. Sünnetçi göndermedi», diye yüz senesi içinde Cerrah'a cevap yazdı. 

Sonra onu Şam'a çağı-rarak görevinden aldı, yerine başka bir vali atadı. Yüziki senesinde Afrika Emîri bulunan Ebu Müslim oğlu Yezid, yönetimi altındaki Müslüman olmayan halktan, İslama, girerek şehir-lere gelip yerleşen yeni Müslümanları köylerine döndürerek, İslama girmeden önce veregeldikleri cizyeyi eskisi gibi almaya başlayınca halk ayaklandı. Yezid'i öldürüp ve ondan öncekini onun yerine ge-tirdiler. 

O zaman Halifelik makamında bulunan Abdülmelik oğlu Yezid'e de, «Biz, senin itaatinden çıkmadık. Fakat Ebu Müslim oğlu Yezid, bizim hakkımızda Allah'ın ve Müslümanların razı olmayacağı zu-lümleri yaptı. Biz de onu öldürdük ve senin eski emîrini makamına geri getirdik» diye bildirdiler. Abdülmelik oğlu Yezid de, «Ben Ebu Müslim oğlu Yezid'in ettiğine razı değüim» diye cevap yazdı ve hal-kın atadığı emîri yerinde bıraktı. 

Fakat halk, yüz buldu, hükümet otoritesi bozulmuş oldu. Hişam'm Halifelik zamanında ve yüzon senesinde Horasan valisi Eşres, Maveraünnehir halkını İslama çağırmak için Tureyf oğlu Sa-lih üe İmran oğlu Rebî'i görevlendirince Tureyf'in oğlu, «Ben bu görevi yerine getiririm. Şu şartla ki, Müslüman olanlardan cizye alınmaya...» dedi. 

Bu ise dinin bir gereği olduğu için Eşres "Evet" deyin-ce, Tureyf'in oğlu ve İmran'm oğlu çıkıp Semerkant'a gittiler ve hal-kı dine çağırdılar. Semerkant ve yöresinde pek çok halk İslâm'a gir-diler. Fakat bundan dolayı devlet gelirine çokça eksiklik geldiği, Se-merkant defterdarı tarafından bildirilince Eşres, hemen Semerkant valisine gönderdiği yazılı emirde, «Maveraünnehir halkından çok kimselerin İslâm'a rağbet için değil, ancak cizyeden kurtulmak için Müslüman oldukları bildirildi. Sen, sünnet olan, namaz kılan ve Kur'an'dan bir sûre okuyan kimselere bak. Cizyeyi ancak onların üzerinden kaldır» diye emir verdi. Yine Semerkant'tan Eşres'e, «Birçok halk, 

Müslüman olup, mescidler yaptılar. Ne yapalım?» diye yazılınca, «Şimdiye kadar haraç aldığınız adamlardan yine haracı alınız» diye yazılıemir gönderdi. Bunun üzerine Abdülaziz oğlu Ömer'in talimatına aykırı olarak Müs-lüman olanlardan cizye alınmaya başlandı. Onlar da vermekten ka-çınarak İslama giren yedibin kadar halk Semerkant dolaylarında toplandılar. Çağrrıcüarı olan Türeyi'in oğlu, İmran'ın oğlu ve öteki bazı kişiler onlara yardım için çıkıp onlarla birleştiler, sonra Eşres tarafından asker gönderilerek İslama girenler sıkıştırılınca bir çoğu dinden çıkarak savuştular ve Türk hakanına sığındılar. 

Hakan ile bir büyük savaş kapısı açıldı. Arab'ın ileri gelenlerinden pek çok kişiler öldü. 

Sonunda Hakan, İslâm ülkelerine girerek Semerkar.t ve Buhara yi kuşatıp zorladı. Oysa hicretin yüzüncü yılından beri, r.alk: Abbasilere biate çağıranlar, yani Ali Abbasî oğlu Muhammed'tn anaenlediği çağmalar, Horasan'da gizlice halkı Emeviye Devleti •teybine geçirmeğe uğraşıyorlardı. 

O sırada Eşres görevden alındı. Oysa ondan sonrakiler de iç ve dışta ortaya çıkan olayların üstesinden gelemediler. Sonunda Hora-san valisi olan Seyyar oğlu Nasr bilgin ve faziletli bir adam olduğun-dan Abdülaziz oğlu Ömer'in uyarılarına uyarak Eşres'in yeni İslama girenler üzerinde almak üzere kararlaştırdığı ve almaya başladığı haracı kaldırdı. Heyecana gelmiş olan kamuoyunu bir dereceye kadar yatıştırdı. Maveraünnehir seferleriyle uğraştı. Oysa Horasan halkı giz-lice takım takım Abbasilere biate çağırmalara uymakta olduklarından dış savaşlarla uğraşacak zaman değildi. 

Doğu şehirleri böyle karışık bir durumdayken batılılar da çeşitli karışıklıklar ile çalkanıyordu. Tanca valisi hafif düşünceli bir adam-dı. Berberîlerden Müslüman halkı tutsak sayarak beşte birine devlet tarafından el koyup köle yapınca, yüzonyedi senesinde halk ayak-lanmıştı. 

O sırada Haricîler de türeyip, içlerinden Ukaşe adında biri Mü'minlerin Emîri unvanını takınmış olduğundan Hişam, oraya çok-ça asker göndermekle pek şiddetli çarpışmalar olmuş ve iki taraftan sayısız adamlar ölmüştü. 

Emevilerin böyle doğu ve batıda görülen uygunsuz işlerinden ötü-rü Emeviye Devleti'nin değeri düşmekteydi. İşte bu durumlar, Abbasilerin çağrılarının geçerlik kazanmasına büyük sebep oldu. Şiilerin İmamet Hakkındaki Düşünceleri V Kelâm bilginlerinin çoğuna göre halifelik gibi imamet de, dünya ve din işlerinde genel başkanlık demektir. 

Bu yüzden Müslümanların işlerini görmeyi üstlenen kişiye Müslümanların İmamı ve Peygam-berlerin Efendisinin Halifesi denir ki, halk arasında hakkın yerini bulması ve yol ve geçitlerin güven altına alınması ve sınırların korunmasını sağlar ve Müslümanların daha başka işlerini görür. 

 PEYGAMBERLER VE HALÎFELER TARİHΠ

(Cilt: «1 Resûli Ekrem'den (s.a.v.) sonra Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali sırayla halife ve imam olmuşlardır. Ama gizli ve bir köşeye çekil-miş olan bir adam, her ne kadar istenen niteliklerle süslü ve imamete hak kazanmış bile olsa, Müslümanların işlerini görmek için seçilme-dikçe, ona bu anlamda imam ve halife denilmez. Ama sözlükte her kendisine uyulana imam denir. Fakat Şiîler, halife ile imamın arasını ayırıp imamın masum, Haşimî ve Alevî olması gibi bazı hususları şart koşarlar ve, «İmamın ille de Müslümanların işlerini görmesi şart değildir» derler. Bu du-ruma göre imamet ve hilâfet, ancak Hz. Ali ile oğlu Hz. Hasan'da top-lanmıştır. Ebu Bekir, Ömer ve Osman'da hilâfet bulunup imamet bu-lunmaz. Hz. Hüseyin'de ise imamet bulunup hilaf et bulunmaz. İmamet konusunda Şiîler, pek çok parçalara ayrılmış olup ara-larında birçok anlaşmazlıklar vardır. Zeydiyye kısmı, Hz. Ali'yi bütün ashabın üzerinde görmekle be-raber, daha üstünü varken üstün gelenin halifeliğini uygun görürler ve bu yüzden Hz. Ebu Bekir ile Ömer'in halifeliklerini kabul ederler. Yüzyirmiiki senesinde Zeyne'lAbidîn oğlu Zeyd ve bir yıl sonra oğlu Yahya öldürülmüşlerse de, Zeydiyye mezhebi sürüp gelmiş olup, bugün bile Yemen'de San'a ve dolaylarındaki halk bu mezheptedirler. Ama Hz. Ebu Bekir'le Ömer'i kabul etmeyen Şiîler ki, onlara Rafiziye ve İmamiye denilir. Onlar da İsna Aşeriye yani Oniki İmam'a uyarlar ve İsmailiye. diye kısımlara ayrılırlar. 

İsna Aşeriye bölümü imameti oniki kişiye verirler ki, Hz. Ali ve oğulları Hasan ve Hüseyin ve soma Zeyne'lAbidîn ve Zeyne'lAbidîn oğlu Muhammed Bakır ve Muhammed Bakır oğlu Cafer Sadık ve Ca-fer Sadık oğlu Muse'lKâzım ve Muse'lKâzım oğlu Ali Rıza ve Cevad diye bilinen Ali Rıza oğlu Muhammed Nakî ve Muhammed Nakî oğlu Ali Nakî ve Ali Nakî oğlu Hasan Askerî ve sonra Hasan Askerî oğlu Muhammed Mehdî'dir. Bu oniki imamın beşincisi olan Muhammed Bakır'm ölümü ön-ceden anlatılmış ve ötekiler de bundan sonra söz konusu edilecektir. Onikincisi olan Muhammed Mehdî küçükken Samerra'da kaybolmuş-tur. 

İsna Aşeriye bölümü, onun o zaman saklandığını ve hâlâ yaşa-dığını söylerler ve onun çıkmasını beklerler. İran halkı bugün bile bu mezheptedirler. İsmailiye bölümü, «Cafer Sadık'tan sonra imamet, onun büyük oğlu İsmail'e geçmek lâzım gelip, İsmail ise babası sağken öldüğünden imamet, onun oğlu Muhammed'e ve ondan çocuklarına geçti» derler. Ismailiye'nin imamları gizli olmakla bu, İsmail oğlu Muhammed'e, Muhammed Mektub derler. İsmailiye'nin inançları, dinden çıkmaya sebep olduğu için başkalarından gizli olduğundan kendilerine Batıni-ye denilir. Bunlar da ikiye ayrılır. 

Bir bölümü imameti Muhammed Mektum'dan (İsmail oğlu Muhammed Mektum oğlu Cafer Musaddık oğ-lu Muhammed Habib oğlu Mehdî oğlu Abdullah) a kadar götürürler Bunlar Afrika'da bir Şiî devleti kuran Ubeydiyyun'dur. Başka bir bö-lümü de imameti (Muhammed Mektum oğlu Ubeydullah oğlu Yah-ya)'ya kadar götürürler. Bunlar Karamita'dan bir bölüktür. Bu da Karamita'nın uydurdukları yalanlardandır. Çünkü Muhammed Mektum'un, Ubeydullah adında bir oğlu bilinmiyor. İmamiye'nin bir bölümü de, «Uz. Ali'den sonra imam, onun oğlu Hanife oğlu Muhammed'dir ve o sağdır ve beklenen Mehdi odur» derler. Bazıları, «Hanife'nin oğlundan sonra imamlık, Hasan ve Hü-seyin'in (r.a.) çocuklarına geçti» diye inanırlar. 

Bazılarına göre Ha-nife oğlu Muhammed'den sonra imamlık, onun oğlu Ebu Haşim Ali'ye geçti. O da imamlığı Ali Abbasî oğlu Muhammed'e bırakmakla, o da etrafa davetçiler gönderip halkı gizlice davete başlamıştır. Abbasiiere Çağrının Yayılması Hanife oğlu Muhammed'in oğlu (Ebu Haşim Ali) doksandokuz yı-lında Şam'dan Hicaz'a dönüşünde zehirlenerek Hamime köyünde öl-düğü zaman imamlığı Abbasoğullarından Ali oğlu Muhammed'e bı-raktı. 

Ondan sonra halifelik işinin Abbasoğullarma geçeceğini belir-tip, bu konuda ne yapmak gerekeceğini açıklamış ve bu sırrın gizli tutulması için uyarıda bulunmuş ve Irak ve Horasan halkından ya-nında bulunan Şia toplumuna da halifeliğin Abbasiiere geçeceğini bil-dirmiş ve bundan sonra Ali oğlu Muhammed'e başvurulmasını tavsiye etmişti. Bunun üzerine Ali Abbasî oğlu Muhammed, yüz senesi içinde et-rafa davetçiler gönderdi. 


Bu davetçiler hükümetten sakınarak gizlice çağrıya başladılar. İmamlarını ele vermemek için onun ismini açıklamıyarak Muhammed (s.a.v.) soyundan Rıza'ya biat etmek üzere halkı davete başladılar. İmam, Ali oğlu Muhammed için oniki vekil ve son-ra yetmiş kişi seçtiler. Ali oğlu Muhammed de onlara özel talimat gön-dermişti. (Muhammed (s.a.v.) soyundan Rıza) sözü belirsiz bir deyimse de, halka özellikle Emevilerden nefret edenlere hoş geldi... Halk, bir-birinin peşi sıra bu çağrıya uyar oldular. Yüziki senesi içinde bu da-vetlilerden bazıları, Horasan'da yakayı ele verip tutuklanmışlarsa da, kendilerinden bir ipucu almamayıp, bazı ileri gelenler tarafından ba-ğışlanmaları da istendiğinden serbest bırakılmışlardır. Yüzdört yılında Ali Abbasî oğlu İmam Muhammed'in Seffah adlı oğlu yeni doğmuştu ki, Abbasi davetçilerinden bir grup, Hamime'ye gelmişlerdi. Ali oğlu Muhammed, oğlu Seffah'ı onbeş günlük iken çı-karıp ve onlara gösterip, «İşte imamınız budur. İş onun elinde ta-mamlanacaktır. Siz de ozamana erişip düşmanlarınızdan öç alacak-sınız...» demiş. Olar da Seffah'ın ellerini öpmüşler ve Horasan'a dön-müşler. Böylece Abbasilerin daveti, doğuda yayılmaktayken «İmamın Ale-vî olmasını» şart koşan Şiîler, Abbasoğuliarma biati kabul etmezler-di. Bundan dolayı Ali oğlu İmam Muhammed, yüzdokuz yılında Ebu Muhammed Ziyad'ı davetçi olmak üzere Horasan'a gönderirken ona talimat verdiği sırada «Nişaburlu Galib'den sakın. Çünkü o, Fatıma çocuklarına sevgide aşırıdır» diye öğüt vermişti. Ebu Muhammed Ziyad, Horasan'a varıp Ümeyyeoğullarmın zu-lümlerinden söz edince, Galib de, Ümeyyeoğulları aleyhinde bulundu-ğundan onunla konuşmuşsa da, Hz. Ali soyu ile Abbas soyundan han-gisinin daha üstün olduğuna dair tartışarak ayrılmıştır. Abbasi davetçileri ise günden güne halkın gözünde geçerlik kazanıyorlarcü. Ebu Muhammed Ziyad, bazı arkadaşlarıyla birlikte hükümet tarafın-dan tutulup öldürüldüyse de, onların yerlerine başkaları geçerek Abbasilere davet durmadı. Yüzon yılında Ali oğlu, Muhammed, Horasan'a bir grup davetçi gönderip içlerinden bazıları tutulup öldürüldüyse de, diğerleri göre1 sürdürmekle iş gittikçe önem kazanmaktaydı. Yüzonaltı yılında Ho-rasan ileri gelenlerinden Süreye oğlu Haris, Emeviye Devleti aleyh.;e kalkarak siyahlar giydi ve halkı Kitap ve Sünnet'e ve Abbasi da veli-lerinin çağırdığı Muhammed soyundan Rıza'ya davet etti ve Belr e gidip başına altmışbin kadar adam topladı ve Horasan vilayetinin biı parçasını ele geçirdi. Üzerine Horasan valisi tarafından çok miktarca asker gönderilince Taharistan'a gitti ve Hakan'la anlaştı. Horasan Emirliği, bir taraftan iç karışıklıklarla uğraşırken bir taraftan da B kan'la savaşmak zorunda kaldı. İşte o sırada Abbasi davetçilerinden bir çoğu ele geçirilip, but-ları öldürülmüşse de, çoğu aşiretlerinin hatırları için salıverilmişin dir. Abbasi davetçileri böyle saman altında su yürür gibi doğuv.; maktayken, yüzyirmidört yılında Abbasoğullarmdan Ali oj'.v. hammed ölünce, vasiyeti gereği oğlu İbrahim onun yerine imam olup nakibler, ona başvurur ve kendilerine uyan Şiaların zekâtlarım topla-yarak ona gönderir oldular. İşte o sırada Abbasi soyundan olan Ebu Müslim adlı delikanlı da imamın mektuplarını taşıyarak Horasan'a gidip gelirdi. O sırada Hişam gibi tedbirli ve güçlü bir Halifenin ölür:! Er. Devleti'nce büyük bir kayıp sayıldığı halde, yerine geçecek :L;r Telid'in israf ve sefahat ve fuhşiyata düşkünlüğü, İslâm k Emevi Devleti'nden nefret etmesine sebep oldu. Bunun üzerine Velid'in Halifelikten indirilerek öldürülmesi ise, Emeviye Devleti re er çok bağlı olan Şamlılar arasına ayrılık düşürdü. Hemen ; : : e; lere bulaşarak her yerde hükümet otoritesinin geçerliliğine aksarr» geldi. Emeviye Devîeti'nin bu şekildeki durumunun karışıklığı, davetçilerine epeyce tutulmak imkânı verdi. Böylece H ite: Mervan soyu arasına ayrılık ve gizli düşmanlık girdi. Sonunda oğlu Muhammed oğlu Mervan, yüzyirmiyedi senesi başlarında salta-nat tahtına oturdu. Fakat çözülmüş olan düğümü bağlayamadı. Ya-ni dağılmış olan hükümeti toplayamadı. Çünkü Mervan'ın tahta çıkışı şuasında (Ebu Taiib oğlu Ca'fer oğlu Abdullah oğlu Muaviye ogiu Abdullah) halifelik davasıyla Kûfe'ae ortaya çıktı, 'üzerine varan askerle savaşıp bozuldu ise de gidip Hılvan, Cıbai, Hemeaan, Rey ve Isfahan şehirlerini ele geçirdi. İsfa-han'ı hükümet merkezi yaptı. Başına pek çok halk topladı. O sırada Humus halkı ayaklanmakla Mervan, varıp onlara gereken dersi vere-rek yatıştırdı. Fakat Şam ovası halkı da ayaklanarak Şam'ı kuşattık-larından Mervan oraya gitti. Bu sırada Filistinliler baş kaldırmakla Mervan o tarafa koştu. Filistin isyanını bastırdıktan sonra Karkısiya'ya gidip, Irak'ta çıkan Haricîler üzerine asker göndermekle uğra-şırken Abdülmelik oğlu Hişam'm oğlu Süleyman, Kmnesrin'de hali-felik davasına kalkışınca Mervan, Karkısiya'dan dönünce Kınnesrin üzerine yürüyüp yapılan bir kanlı çarpışmada Süleyman'ın altıbin askeri öldü ve kalanı dağıldığından, kendisi Tedmür'e kaçtı. Irak'taki Haricîleri tepelemek için Mervan, o tarafa seğirtti. O zaman Endülüs'te de karışıklık varsa da, Mervan'm o tarafa kulak tutmaya hal ve vakti uygun değildi. Bu karışık durumlar ise, Abbasi davetçilerine daha çok ortam hazırlamaktaydı. Nitekim yüzyirmiyedi senesinde Horasan ileri gelenlerinden Kesir oğlu Süleyman, Karata oğlu Lâhiz ve Şebîb oğlu Kahtaba Mekke'ye gitti. Orada İmam İbrahim ile görüşüp taraflılarından toplamış oldukları ikiyüzbin dir-hem ile başka eşya ve malları ona ulaştırdıklarında onun tarafından Horasan'a gidip gelmekte olan Ebu Müslim de beraber idi. Kûfe'de Abbasi davetçilerinin başı olan Ebu Selemetü'lHallai, İmam İbrahim'in o tarafça veziri makamında olarak doğrudan doğ-ruya İmam, onunla haberleşmekte olduğu gibi, Horasan'da da ileri gelenlerden birinin emir olmasını hâle uygun görüp, emirliği önce Ke-sir oğlu Süleyman'a ve sonra Mesleme oğlu İbrahim'e teklif edince, kabulden kaçınmış olduklarından ötürü, imam da Horasan valiliğini Ebu Müslim'e verdi ve yazılıemir ile onu Horasan'a gönderdi. Hora-san'da ise o zaman gruplar ortaya çıkarak Horasan valisi Seyyar oğ-lu Nasr, kendisine karşı olan grupla uğraşmakta idi. Sözü toparlarsak," Horasan böyle bir karışıklık içinde, Faris yö-resi Muaviye oğlu Abdullah elindeyken Mervan, aralıksız Irak'da çı-kan Haricilerle uğraşıp ne yapacağını şaşırmıştı. İmam İbrahim, Ho-rasan tarafının gerçek durumunu açıklaması için Ebu Müslim'i ça-ğırmış olduğundan ötürü, yüzyirmidokuz senesi Cemaziyelahir ayın-da Ebu Müslim, nakiblerle birlikte «Hacca gidiyoruz» diyerek Hora-san'dan hareket etmişti. İmam ise davetin ilânı zamanı gelmiş oldu-ğunu anlayarak Ebu Müslim'e mektup yazıp «Hemen daveti ilân et ve yanındaki malları Kahtahe ile bana gönder» diye emretmiş, Hora-san nakiblerihin başı yerinde bulunan Kesîr oğlu Süleyman'a da tu anlamda bir mektup göndermişti. Ebu Müslim, Kumis'te iken bu mektuplar kendisine ulaştı. He-men yanındaki mal ve eşyaları Kahtaba ile İmam'a gönderdi. Kesir oğlu Süleyman ile görüşüp İmam'm mektubunu kendisine verdi. Şa-ban ayında Horasan eyaletinin merkezi olan Merv köylerinden bir köye gitti. Taharistan, Belh ve Harezm gibi önemli yerlere nakibleı gönderip Ramazan ayında halkı, Abbasoğulları'na biat etmek üzere açıktan çağırmalarını emretti. Ramazan ayı başlarında Merv şehrine dört saat arası olan Sefîdec köyüne gidip, Kesîr oğlu Süleyman'ın evi-ne kondu. Çevreye çağrıcılarını yaydığından ötürü, çağrıyı kabul edenler peşpeşe gelip toplanmaya başladılar. Horasan valisi Seyyaı oğlu Nasr ise karşı koyanlarla vuruşup duruyordu. İmam İbrahim tarafından Ebu Müslim'e Zül ve Sehab adında iki sancak gönderilmişti. Ebu Müslim, Ramazan ayı sonlarında Zill'i ondört ve Sehab'ı onüç arşın uzunluğunda birer mızrağın uçlarına bağ-ladı. Gerek kendisi, gerek Kesîr oğlu Süleyman ve oğulları ve kendi-sine bağlı olanlar hep siyahlar giydiler. Gece ateşler yakıp çevreye işaret kaldırdılar. Hemen etraftaki Abbasoğulları'm tutanlar toplan-dı, sancaklar diküdi. Bayram günü Kesîr oğlu Süleyman, Ebu Müs-lim'in tarifi üzere bayram namazı kıldırdı. Bayram namazından sonra hutbe okunmak sünnet iken, Emevi-ye halifeleri hutbelerde bazı ümmetin büyüklerine sövmeye başladık-larından halk, bayram namazı kılındıktan sonra dağılıp onların hut-belerini dinlemez oldular. Onlar da hutbeyi bayram namazından ön-ce okumayı alışkanlık haline getirdiler. Ebu Müslim, bu kere hutbeyi bayram namazından soma okutup Emevilerin o kötü âdetini kaldır-mıştır. Sonra Ebu Müslim, Seyyar oğlu Nasr'a daveti yazmış olduğu bir mektup yolladı. Nasr, ona cevap yazmadı. Hemen azatlısı Yezid'i bir miktar askerle Ebu Müslim üzerine göndermekle Ebu Müslim de ona karşı bir miktar asker gönderdi. Çarpışma sırasında Yezid'in askeri bozuldu ve kendisi yaralı olarak tutulup Ebu Müslim'in huzuruna gö-türüldü. Ebu Müslim, onun yaralarını sardırdı, serbest bıraktı. Ancak bundan sonra kendisiyle vuruşmayacağına dair ondan söz aldı. O da efendisi olan Nasr'm yanına gitti. Ebu Müslim ile topluluğunu övme-ye başladı. «Vallahi onlar, namazı vaktinde ezan ve ikametle kılıyor-lar. Kıır'an okuyorlar ve Allah'ı çok anıyorlar ve insanları Hz. Peygamber'in (s.a.v.) soyunun dostluğuna çağırıyorlar. Onların işi yük-selecek sanıyorum. Sen benim efendim olmasan buraya gelmeyip, on-ların yanında kalırdım» dedi. O sırada Abbasoğulları taraflılarından Hüzeyme oğlu Hazım ge-celeyin Seyyar oğlu Nasr'ın MervRûz şehrindeki memurunu öldüre-rek, MervRûz'u ele geçiriverdi. Fetih müjdesiyle oğlu Huzeyme'yi Ebu Müslim'e gönderdi. Her tarafa Ebu Müslim'in ünü ve şöhreti ya-yıldı. Her yerde onun faziletlerinden bahsedilir ve pek çok kimse ge-lip onunla görüşür oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion