SURİYE YAHUDİLERİN DEĞİLSE YİNE TÜRKLER SAYESİNDEDİR
ihramcizade
Mustafa Kafalı, öğrencilik yıllarında Suriye’ye gidişini ve orada ki yaşadıkları ile alakalı olarak şu bilgileri vermektedir;
Biz gençlik yıllarımızdan beri Türklüğü kendimize dert edindik. Nerede Türk var, ne yaparlar, ne durumdalar, biz onlar için ne yapabiliriz gibi dertlerle uğraştık. Türkiye’de o zamanlar sanki bir hafıza kaybı vardı. Türk dendiği zaman zihinlerde sadece Türkiye’de yaşayanlar vardı. Suriye, Irak gibi eski Türk yurtları sanki unutulmuş gibiydi. Suriye sanki tamamıyla Arap idi. İnsanlar “Suriye’de de Türk var mı imiş” gibi şaşırıyorlardı. Ben ilk kez Kerkük’ü anlattığımda “Kelkit değil mi orası?” diye eğlenenler vardı. Biz bunları yaşadık. Hatta hiç unutmam yıl 1958-1959 idi. Şehit edilen rahmetli Necdet Koçak, Türk Ocağı’na gelmişti, Kerkük Türklerini anlatmıştı. Sonrasında geldi bana “Galiba bizim oradansınız” dedi yok ben Konyalıyım dedim. Ama bizim gibi orayı iyi biliyorsunuz dedi. Ben de tarihçi olduğumu belirttim. Size ağabey diyebilir miyim diye sordu. Yaşça da uygundu. Ziraat Fakültesindeydi o zaman Koçak. Bağdat’a gittiğimizde bizimle çok ilgilendi. 2 sene kaldık orada. Irak devleti sınırları içinde çok sayıda Türk olduğunu hem tarih bilgilerinden hem de bizzat orada yaşayarak öğrendik ve anlatmaya çalıştık. Benzer şekilde Suriye’de yaşayan Türkleri yerlerinde görmeye giden bir kişiyim. Suriye’ye Üniversite’de öğrenci iken gittim. 1955-56 yıllarıydı. Suriye’de Türklerin yaşadığını biliyoruz fakat hiçbir bağlantımız yok. Resmi olarak oralara girmek mümkün değil. Ben de sınırdan kaçak yollarla gittim. Halep köylerinde kaçak dolaştım. Henüz talebeydim o dönemde. 1955-56 yıllarıydı. Gittiğim yerde yazılar yazdım. Doğramacı dâhil beni, “Hocam, yazmaktan vazgeç” diyerek uyardı. Makaleler kitabım yanımda olsa da versem sizlere. Halep’te Pazar Kalesi vardır. Kale Selçukluların yaptığı kaledir. Türkmenler Halep’e girdiklerinde Halep harabeydi. Sebebi Halep’i Bizans İmparatoru 900’lu yıllarda silmiş süpürmüş. İran Urumiye’ye kadar. Urumiye adı oradan gelir. Rum, Romalı demektir. Erzen-i Rum sonra Erzurum olmuştur mesela. O zamanlar Doğu Anadolu’da Akkoyunlular, Karakoyunlular var daha öncesinde Danişmentliler vs. var. Gene Suriye’ye döndüğümüzde, Suriye’de ne görürsek onları Türk vatanı haline getirenler Türkmenlerdir. Suriye Selçuklularından sonra Zengiler var, Eyyübiler var. Selahattin Eyyübi Zengilerin kumandanıdır. Halep, Gaziantep gibi, Hatay gibidir. Çöl değildir. Ama biraz daha güneye indiğinizde çöl başlar artık. Güneyde de Türkler yaşar.
Mesela bugün Şam Yahudilerin değilse oradaki 25 tane Bayat köyü sayesindedir. İsrail’e direndiler. Oradaki köylerin direnmesi sayesinde Şam kurtuldu. Rakka’da Caber kalesi vardır. Bizim Fransa ile yaptığımız Ankara Antlaşması ile bu kalede bir bölük asker bulunacak ve Türk bayrağı dalgalanacak.
Ancak yaklaşık 15 yıl kadar önce baraj yaptılar ve oranın bir kısmı zarar gördü. Suriye bölgesinin acısını en çok çekenler Bozoklardan Avşar Bayat ve Beğdililerdir. Suriye ve Irak’ın kuzeyi Türkiye’nin devamı niteliğindedir. Toprak olarak, insan yapısı olarak ve bugünde aralarındaki akrabalık bağları çok çok kuvvetlidir. Ancak Suriye oradaki Türk varlığını silmeye çalışmıştır. Türkler yalnız bir millettir. Tarihin hiçbir devrinde kimse bize yardım edip bizim yükselmemize yardımcı olmamıştır.
Bir tartışmada iki Arap ile bir Türkmen tartışıyor.
Arap sayıyor: Peygamber Arap, Kuran Arapça… Türkmen oradan atılıyor. Ben de araya girdim Peygamberlere kavmiyet atfedilmez ve siz o kadar kötüsünüz ki size peygamber göndermiş. Sonra döndüm Türkmen’e dedim ki öyle şey olur mu?
Allah Türk olur mu?
O da; ne diyeyim bize bir tek o kaldı dedi.
Kaçak vaziyette Suriye’de iki ay dolaştım. Yalnız dolaştım. Ama o iki ay boyunca gittiğim Türkmen köylerindeki Türkmenler bana rehberlik etti. Zaten o dönemde Türkçe bilmek yeterliydi. Halep’deki Ermeniler de çok iyi Türkçe bilir. Bunun sebebi nasıl ticaret yapacaklarını bilmeleridir. Türkler ticareti bilmezler. Savaşmayı bilirler ama ticareti bilmezler. Türkiye sınırında Baraklar, Ceritler vardır. Bu bölgenin Türkmeni, Sivas’a kadar gelip yaylaya çıkarlar. Halep kışlaktır. XIX. yüzyıla kadar böyle devam etmiştir. Hatta Tokat’a kadar gelmişlerdir. Suriye’deki Türk nüfusu Anadolu’nun fethinden önceye dayanır. Ardından Anadolu ile birlikte Türklere yurt olmuştur. Suriye’nin kuzeyi ve Halep zaten tarih boyunca Türk toprağı olarak bilinir. Size bir hikâye anlatacağım: Halep’teyiz. Lahmacun olarak bildiğimiz etli ekmeği Halep’te bulursunuz ama Şam’da bulamazsınız. İtalyanların pizzası bizim pide veya etli ekmekten bozmadır. Oğuz yapısı iki kanattır. Boz-oklar ağabeylerdir Üçoklar kardeşlerdir. Suriye’de Boz-oklara ait Bayat, Avşar, Beğdili; Üç-ok kanadından olanlar ise Bayındır, Kınık, Yüreğir Türkmenleri gelmiştir. Ramazanoğulları Yüreğir boyundandır. O bölgenin köylerini dolaştım. Dolaştığım tüm köylerin adları Türkçe idi. Sadece bir tane köy vardı bunların arasında ve Ermeni köyüydü. Selçuklular Suriye’ye geldiklerinde Halep harabe halindeydi. Selçuklular döneminde Halep ihya oldu. O yüzden Türk nüfusu o dönemde ağırlıkta idi. Bizim güneyimizdeki birçok şehir Halep vilayetine bağlı idi.
İşte bu yüzden Halep bölünmüş durumda yarısı Türkiye’de yarısı Suriye’de. Atatürk bu bölgeyi elinde tutmak istedi ama başaramadı.
Bütün halinde olan bu vilayet 20 Ekim 1921’e kadar Çukurova müdafaası bittikten sonra yapılan hudut anlaşması ve sonrasında 1939’da Hatay Devleti Türkiye’ye bağlandı. Orada önder durumunda bulunan aile Bayat boyundandır. Bugün Kırıkkale’deki Bayat boyundakiler Halep Bayatlarıdırlar (Atasoy, 2014:317).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder