Hayat Ağacı Nedir?
Eski Medeniyetlerdeki Hikayesi
Hayat Ağacı
Mu Kıtası:
James Churchward, Mu Kıtası hakkında yazdığı kitaplarında yaptığı araştırmalarda bulduğu birçok Ağaç ve Yılan motifinden bahseder. Özellikle Mu'nun Kutsal Sembolleri isimli kitabında Ağaç ve Yılandan açıkça bahsetmiştir. Onun ifade ettiği Ölümsüzlük veren meyveleri olan bir ağaç değildir. Aksine, o ağaç ve üzerindeki yılan figürünün bambaşka bir anlamı olduğunu, ama Musa'nın yazılarını Ezra'nın yanlış çevirmesi nedeniyle bu figürün dini hikayelere bambaşka bir ifadeyle geçtiğini savunur. Ağaca sarılmış olan yılanın aslında sular altına gömülmüş Mu Kıtası'nı ifade ettiğini iddia eder. Ona göre insan bu dünyada ilk olarak Mu Topraklarında ortaya çıkmıştır ve dolayısıyla dünya üzerindeki ilk hakiki hayat Mu'da görülmüştü. Churchward'ın araştırdığı Naacal metinlerinde insandan meyve olarak bahsedilir ve insan da hayat ağacının ilk meyvesidir. Hayat Ağacı ise Mu Topraklarını ifade etmektedir. Ağaca dolanmış olan yılan ise Khan'dır. Büyük Sular yani Okyanus'un sembolüdür. Mu topraklarının su ile çevrili olduğunu ifade etmektedir. Churchward'a göre Musa'nın yazdıkları sağlam gerçeklerdi ancak yanlış çevirilerle üzerine bambaşka bir hayal inşa edilmişti.
Sümerler:
Sümerler'de de önemli ağaç ve bitkiler ile ilgili çeşitli hikayeler bulunmaktadır. Gılgameş destanında yine içinde yılanın da bulunduğu ölümsüzlük veren bitki bulunmaktadır. Muazzez İlmiye Çığ'ın "Gılgameş Destanı" isimli eserinde Gılgameş isimli kahramanın ölümsüzlük elde etmek için nasıl suların içinden ölümsüzlük veren bitkiyi çıkardığını, sonrasında sessizce yanına sokulan bir yılan tarafından bu bitkinin yenilişini okuyabilirsiniz. Bu metin yılanların ölümsüz olduğunu, her sene deri değiştirmelerinin de bu bitki sayesinde olduğunu iddia etmektedir. Bunun yanı sıra Tanrıların bahçesi Dilmum'da yeraltı tanrıçası tarafından yetiştirilen 8 ağaç mevcut ve Bilgelik Tanrısı Enki bu ağaçlardan izinsiz meyve yediği için Yeraltı tanrıçası tarafından cezalandırılmakta, sonra da iyileştirilmektedir. Sümer inanışında bir de Tanrıça İştar ya da nam-ı diğer İnanna'nın yetiştirdiği Huluppu Ağacı ile ilgili bir efsane mevcuttur. Fırat nehri kıyısındaki Huluppu ağacı bir fırtına sebebiyle kökleriyle birlikte yerinden çıkar bunun üzerine İştar onu kurtarır ve Uruk'taki kutsal ormanına götürüp diker. Ağaç yeterince büyüdüğünde ondan bir taht bir de yatak yapmak istemektedir. İnanna zamanı gelip ağacı kesmeye gittiğinde ağacın üç yaratık tarafından istila edildiğini görür. Ağacın köklerinde bir yılan, gövdesindeki kovukta Lilith adında bir İfrit ve taç kısmında ise aslan başlı, kartal gövdeli bir kuş olan Anzu yaşamaya başlamıştır. Bunun üzerine İştar Gılgamış'tan yardım ister ve Gılgamış yılanı öldürerek diğer yaratıkları oradan kaçırır.
Yahudilik İnancı:
Tevrat (Tekvin 2:5-23) Rab Allah şarka doğru Aden'de bir bahçe dikti ve Adam'ı oraya koydu ve Rab Allah, görünüşü güzel ve yenilmesi iyi olan her ağacı ve bahçenin ortasına da hayat ağacını, iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi ve bahçeyi sulamak için Aden'den bir ırmak çıktı. Rab Allah Adam'a 'bahçenin her ağacından ye, fakat iyilik, kötülük bilme ağacından yemeyeceksin, yersen ölürsün dedi.' Sonrasında bildiğiniz gibi Adam'a Havva adında bir eş yapılır ve sonra yılan sahneye girer ve kadını kandırarak yasak meyveyi yedirir. Muazzez İlmiye Çığ, buradaki hikayenin Sümer versiyonundan yanlış aktarıldığını, asıl hikayenin tanrı Enki'nin izinsiz yediği meyve olduğunu söyler. Araştırılması gereken bir başka konu... Ayrıca Yahudilikte Sefirot'ların da bu bağlamda ciddi şekilde araştırılması gerekmektedir.
Hıristiyanlık İnancı:
Yine Hıristiyanlıkta da Tevrat'ta geçen bu hikayeye Adem'in bu ağacın meyvesinden yiyerek işlediği günahı kaldırmak için gelen İsa, Tanrı'nın kuzusudur ve kendisini bu günah için feda etmiştir.
İslamiyet İnancı: Bakara Suresi ayet 35-37'de, Araf Suresi 19-26'da, Talha Suresi 115-122'de Tevrat'taki hikayeye atıfta bulunuyor. Bir de İslamiyet'te Cennette yer aldığı söylenen ve kökleri gökyüzüne doğru uzanan, ters duran bir ağaçtan bahsedilir. Tuba ağacından... Bu ağacın güzelliğinden ve tomurcuklarından cennet elbiseleri yapıldığından, meyvelerinin hiç tükenmediğinden bahseden bazı hadisler mevcuttur.
İskandinav Mitolojisi: Yggdrasil (Dünya Ağacı) Kökleri çekirdeğe kadar uzanan, tüm diyarları birbirine bağlayan ve koruyan devasa dişbudak ağacıdır. Odin, yüce bilgiye ulaşmak için bu ağacın dallarına kendisini 9 gün 9 gece ters şekilde asmıştır.
Mısır Mitolojisi:
İnancın kökeni hakkında Mısır'daki piramitlerde bulunan kanıtlar çok önemli ve ilginçtir. M.Ö. 2500 yılları kadar eski dönemlerde"Merhum kral Ra krallığında (Cennet) gıdasını, Kurbanlar Alanının ortasındaki esrarengiz adadaki hayat ağacından elde etmeyi ummuştu."Piramit yazıtlarına göre, öldükten kısa süre sonra, kralın ruhu Sabah Yıldızı eşliğinde adayı aramaya başladı. Sabah Yıldızı Dewat'ın Horus'u ile tanımlanan, bir güneş tanrısı olan parlak yeşil bir şahindi. Ruhun arayışı hakkındaki Mısır hikayesi şu şekilde devam eder;"Bu Kral Pepi...üzerinde tanrıların kırlangıç uçuşları yaptıkları Kurbanlar Alanının ortasındaki büyük adaya gitti. Kırlangıçlar ölümsüz yıldızlardı. Kral Pepi'ye,onun ve Sabah Yıldızı'nın da hayat bulabilmeleri için, kendilerinin hayat buldukları yaşam ağacını verdiler." (Piramit Yazıtları 1209-16)
"Uğursuz düşmanlar kralı, kendisine sağlanan gıdadan mahrum edecek biryol bulabilirlerdi... Ölümsüzlük meyvesini korumak için büyüler yapıldı.Piramit Yazıtlarında bunların düşmana en sık yöneltilenleri yılanlardı."
"Uğursuz düşmanlar kralı, kendisine sağlanan gıdadan mahrum edecek biryol bulabilirlerdi... Ölümsüzlük meyvesini korumak için büyüler yapıldı.Piramit Yazıtlarında bunların düşmana en sık yöneltilenleri yılanlardı."
Mısır Mitolojisi: İnancın kökeni hakkında Mısır'daki piramitlerde bulunan kanıtlar çok Çin efsanesinde, adalar, ölümsüzlüğü elde etmiş olanların ya da tekrar yeryüzünde hayata dönebilmek ya da daha üst bir varlık mertebesine çıkmak üzere uzun süre mutluluk içinde kalabilecekleri Cennetlerine gidenlerin oldukları yer olarak tanınmıştı. Bu adalarda hayat kuyuları ve hayat otları ağaçları bulunduğu ilgi çekici notlar arasındadır. Ruhlar, varlıklarını sürdürebilmek için suyu içerler ve ağaçların meyvelerini ve otları yerler. Bir Çin "hayat bitkisi" "ölümsüzlük mantarı"dır. Bu mantar Çin yeşim taşı süslemelerinde kendisini gösterir. Bu mantar, ejderha tanrı ile yakından ilgilidir.
Çin'in Herodot'u Ssü-ma Ch'ien'in Shih Chi adlı eserinde üç adet Çin Kutsal adasının P'eng-lai, Fang Chang ve Ying Chou olduğunu belirtir. Bu adalar Chihli Körfezindedirler, fakat ters rüzgarlar esmekte ve gemiler sürüklenmektedir. Bununla beraber birçok kahramanın eski zamanlarda bu adalara ulaşabildikleri ve ziyaret edebildikleri anlatılır. Bu kahramanlar, adalarda altın ve gümüşten yapılmış saraylar gördüklerini ve buradaki beyaz adam ve kadınların, beyaz hayvanların ve beyaz kuşların Hayat Bitkisini yediklerini, Hayat Pınarının sularını içtiklerini anlatmıştır. Ying Chou adasında, çok büyük yeşim taşları vardır. Suları, şarap gibi canlandırıcı bir dere, bir yeşim taşından dışarı akmaktadır. Adaya ulaşabilen ve bu sudan içebilenler, ömürlerini uzatacaklardır. Ufalanmış "ölümsüzlük mantarı" ile bu su karıştırılırsa, vücuda bin yıllık bir dayanıklılık sağlayacak yiyecek elde edilir.
Çin Efsaneleri, bu Kutsal Adaları görebilen şanslı denizcilerin onları sanki ışıklı bulutlarla kaplanmış gibi, hayal meyal görebilmişlerdi. Tekneler çok yakına geldiğinde, adalar tıpkı Gal hikayelerindeki efsanevi adalar gibi dalgaların altına doğru batarak gözden kaybolmuşlardır.
Lieh Tze tarafından yazılan yazılara göre Kutsal Adalar beş tanedir. Bu adalarda vücudunu şeffaflaştırarak ya da tıpkı yılanların derilerini atmaları gibi vücutlarını atarak ölümsüzlüğü kazanmış aziz bilgelerin beyaz ruhları oturur. Bu adalardaki bütün hayvanlar da aynı şekilde beyaz ve dolayısıyla saf ve kutsaldır. Ruhların oturdukları yerler altın ve yeşim taşındandır ve koru ve bahçelerdeki ağaçlar ve bitkiler, incilerle ve değerli taşlarla doludur. Mantardan ya da kokulu bitkilerden yiyenler, gençliklerine tekrar kavuşur ve adadan adaya havadan uçarak gitme gücünü elde ederler.
M.Ö. 2. yüzyılda yaşamış olan ünlü büyücü Tung-Fang Shuo, kutsal adaların sayısının 10 olduğunu ve bunların beşer adetten oluşan iki grup olduğunu söylemiştir. Uzak adalardan birinin adı Fu-Sang'dır ve Eğilmiş Dut Ağacı Ülkesi anlamına gelir. Dutların çift çift yetiştikleri ve çok ağır oldukları söylenmektedir. Her 9000 yılda bir, azizlerin yedikleri meyveler vermektedir ve bu meyve onların azizlik özelliklerini arttırmakta, onlara kutsal kuşlar gibi göklerde uçabilme gücü vermektedir.
Japon Mitolojisi:
Japon Hikayelerinde P'eng-lai adası, Horaizan olarak anılır. Adada üç tane oda vardır ve Horai adlı baş dağın üzerinde Hayat Ağacı yetişmektedir. Bu ağacın gövdesi ve dalları altından kökleri ise gümüştendir ve mücevher yaprakları ve meyveleri vardır. Bazı hikayelerde şeftali, erik ve çam olmak üzere üç ağaç vardır. Ölümsüzlük mantarından da söz edilir. Bu mantar kutsal ağaçların ama özellikle de çam ağacının altında yetişir. Ayrıca bir de ölümsüzlük çimeninin de yetiştiğine dair inanç vardır. Hayat veren pınar da Japonlar tarafından biliniyordu.
Polinezya Kültürü: Hayat Ağacı ile ilgili olarak bir de Polinezya Kültüründe yer alan ekmek ağacı dikkat çekmektedir. Polinezyalıların cennetinde bir ekmek meyvesi ağacı vardır. Bu ağacın biri doğuya biri batıya doğru her ikisi de hayaletler tarafından kullanılan iki dalı vardır. Biri Po-paule’ye doğru sonsuz karanlığa atlamak için, diğeri ise yardımsever tanrılar ile bir görüşme yeri olarak kullanılıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder