Hammurabi Kanunları Nelerdir?
Eski Babil soyunun, 11 kralından en ünlüsünün Hammurabi olduğunu söylersek abartmış olmayız. Hammurabi Kanunları ile döneminde ülkesinde geçerli olan kanunlar üzerinde değişiklik ve yenilikler yapan Hammurabi döneminde Babil en parlak devrini yaşamıştır.
Hammurabi’nin tarih açısından önemini 2 temel noktada özetleyebiliriz:
1. Hammurabi, fetihleriyle Mezopotamya’nın büyük, küçük birçok şehir devletini zapt ederek, Sümer ve Akad ülkelerini bir imparatorluk halinde birleştiren kraldı.
2. Hammurabi Kanunları ile bilinen, ülkesinde geçerli olan kanunlar üzerinde değişiklik ve yenilik yaparak bir reform yapmıştır.
Babil Kralı Sin-Muballit’in oğlu Hammurabi, M.Ö. 1792 – 1750 arasında yaşamıştır, halen Hammurabi’nin yaşadığı tarihler tartışma konusudur. Döneminde Babil en parlak devrini yaşamış ve Mezopotamya tarihinin hiçbir devrinde başkent olarak, bu derece önemli ve önder bir rol oynamıştır. Hammurabi yalnız merkezi bir devlet değil, aynı zamanda merkez, bir din de ortaya çıkarmıştır.
1901 – 1902 yıllarında bir Fransız bilim ekibi, Elam’ın başkenti olan Sus’ta Hammurabi Kanunları’nın çivi yazısı ile yazılı bulunduğu steli (yüksekliği eninden uzun yekpare bir taştan oluşan dikili bir yapı) yaptıkları kazıda bulup, Louvre Müzesi’ne götürürler. Stelin üst kısmında, Hammurabi’yi Adalet Tanrısı Samas’ın önünde tazim duruşunda görürüz. Elamlılar’ın Babil’i istila ettikleri zaman (M.Ö. 1207 – 1171), bu steli savaş hatırası olarak buradan alıp, Sus şehrine getirmiş olacakları düşünülüyor.
Uzun yıllar ilk yasa koyucu Hammurabi sanılıyordu. Bugün artık biliyoruz ki Hammurabi’den 100 yıl kadar önce Ur şehrinde Ur-Nammu’nun Kanunları, daha sonra Daduşa zamanına ait Eşnunna ve nihayet İsin kralı Lipit-İştar’ın Kanunları vardı. Fakat bu kanunlar arasında Hammurabi Kanunları yine önemini korumaktadır. Çünkü, hem üç yüze yakın paragraf ile hepsinden daha ayrıntılıdır, hem de kendinden evvelki kanunlardan, özellikle ceza kanunu bakımından farklılıklar göstermektedir.
Her kral kanun uygulamak ister veya adaleti temin etmeye çalışır. Fakat ülkede geçerli olan kanunları yazılı olarak derlemek, ancak yukarıda adlarını andığımız krallar tarafından gerçekleştirilmiştir. Kendinden evvelki kanunları derleyen, onlar üzerinde değişiklik yapan veya yeni reformlar yapan kral ise Hammurabi’dir. Hammurabi Kanunları’nı inceleyen ve bu kanunları daha evvelki kanunlarla karşılaştıran araştırmacılar, bu kanunların teknik hukuk terimleri bakımından birbirine benzediğini işaret ederken, bu benzerliğin yalnız hukuk terimlerinin yıllarca devamlılığını göstermekle kalmadığını, aynı zamanda hukuk müesseselerinin de devamlılığına delil teşkil ettiğini iddia ederler.
Fakat acaba Hammurabi kendinden evvel var olan bu kanunlardan ne kadar faydalanmıştır? Buna şimdilik kesin bir cevap verilemiyor. Çünkü daha önceki gerek Eşnunna gerekse İsin (Sümerce yazılmıştır) kanunlarının tam metinleri ele geçmemiştir. Hammurabi’nin bizzat kaleme aldırdığı tarih kitabeleri yoktur. Tarih listeleri (Datenlisten) ve Hammurabi ile veziri ve valisi arasındaki alınıp verilen mektuplar başlıca kaynağımızdır. Bu mektuplar, Hammurabi’nin memleket işlerinin bütün teferruatı ile ne seviyede meşgul olduğunu göstermektedir.
Hammurabi kendisinden halkına öz baba gibi olan (la kima abim wâlidim ana nişe) diye bahseder. Yukarıda andığımız kaynak çeşitlerinden sonra, bu çağın medeniyet tarihini aydınlatmada en güvenilir kaynak kanunlardır. Bu kanunlar üç bölümden ibarettir:
- Giriş (Prologue)
- Kanunlar
- Sonuç (Epilogue)
Giriş ve Sonuç, arkaik edebi bir üslup ile yazılmıştır. Bu üslup, destan ve ilahilerin yazıldığı edebi bir diyalektin üslubudur. Kanun maddeleri ise, arkaizmden tamamen uzak, açık bir dille yazılmıştır. Eserin bütünü Eski Babil yazısı ile yazılmıştır.
Kanunlarda Hammurabi, soyunun baş tanrısı ve ülkede yeni bir tanrı olan Marduk’a övücü sözlerden sonra, Babil şehrini baş şehir olarak tanrılara takdis ettirip, bu şehrin başına onun tarafından getirildiğini söyler. Hammurabi, halkına adaleti getirmek için çağrıldığını ve komşu şehirlere barış ve refah getirdiğini söyler. Kanunlara yaptığı bu giriş vesilesiyle, yeni kurduğu veya restore ettiği kült yerlerinden bahsederken, krallığı içindeki şehirleri de saymış olur. Sayılan bütün bu şehir adları ve Hammurabi’nin bunlar üzerindeki hakimiyeti, bu metnin Hammurabi’nin saltanatının 32. veya 33. yıllarında yazılmış olduğuna işaret eder. Tanrı Marduk’un emriyle, memleket halkını doğru yola sevk için adalet ve doğruluğu getirdiğini ve halkı refaha kavuşturduğunu söyleyip, kanun maddelerine geçer. Bu maddeler, bize o devrin hukuk ve sosyal hayatı hakkında detaylı bilgi verir.
Sonuç kısmında ise, Hammurabi kendine uzun bir methiyeden sonra şöyle der: “Yer ve göğün büyük hakimi tanrı Şamaş’ın emriyle, memlekette doğruluk parlasın. Haksızlığa uğramış, şikayeti olan adam, doğruluk kralı adlı heykelimin önüne gitsin, taşımın yazısını okutsun, seçkin sözlerimi duysun, taşım (stel) şikayetini ona aydınlatsın, hükmünü görsün, kalbi rahatlasın.” Sonucun sonunda da kanunun yazılı bulunduğu anıtı bozan veya herhangi bir şekilde tahrip edenlere lanet ederek sözlerini bitirir.
Hammurabi Kanunları’ndan birkaç örneğe göz atalım:
“Eğer bir yargıç bir davaya bakar ve bir karara varırsa, verdiği hükmü yazılı olarak takdim eder; daha sonra verdiği kararda bir hata ortaya çıkarsa ve bu kendi hatasından kaynaklanırsa, o zaman davada onun tarafından kararlaştırılan para cezasının on iki katını öder ve halka ilan edilerek yargıçlık makamından el çektirilir, bir daha asla yargıçlık icra etmek için oraya oturamaz.”
“Bir adam kendisine bir çocuk veren karısından ya da kendisine bir çocuk veren kadından ayrılmak isterse, o zaman karısına çeyizini geri verir ve çocuklarına baksın diye tarlanın, bahçenin ve malların bir kısmının kullanım hakkını verir. Çocuklarını büyüttüğü zaman, çocuklara verilenlerden bir parça (oğlanınkine eşit olan bir parça) da ona verilir. Ondan sonra kalbinin erkeği ile evlenebilir.”
282 hüküm içeren Hammurabi Kanunları modern standartlara göre çok acımasızdır. En ufak bir kural ihlaline bile ölüm cezası verilir. Meyhaneye giren kadınlar, kaçak köle barındıranlar ve geçerli bir sebep olmaksızın kocalarını terk eden kadınları idama mahkum eder.
Babil yurttaşları arasındaki anlaşmazlıklarda, Hammurabi Kanunları suçlanan kişinin bir nehre atlamasını gerektirirdi. Kişi eğer suçluysa batar, masumsa kurtulurdu. Ona suç atan kişi ise yalan beyandan dolayı ölüme mahkum edilirdi. Hammurabi’nin hükümlerinin sadece yüzde onu yaptırım olarak ölüm cezasını içermektedir. Diğer hükümlerdeki yaptırımlar daha çok bir organın kesilmesi ya da gözün oyulması şeklindeydi. Örneğin, hekimin kusurlu olması halinde, kusura ve kime karşı işlendiğine bağlı olarak hekimin elinin kesilmesine veya hastasına tazminat ödemesine hükmedilirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder