YÜZ OKUMA SANATI YÜZ OKUMA TEKNİKLERİ, TESTİ VE İLMİ
İnsan yüzünün aşağıdaki ayırt edici çizgileri, ayrıca özgün bakış ifadeleri o insanın çeşitli yetenek ve eğilimleri hakkında fikir yürütmeye olanak sağlıyor.
Alın Özellikleri, Alın Okuma Tekniği
* Alın (Şekil l, No. 1) enerjik, gaddar, suç işlemeye yatkın, aşağılık içgüdüleri güçlü.
* Geniş ve köşeleri kabarık alın (Şekil l, No. 2) hayal gücü kuvvetli.
* Hilal şekilli alın (Şekil l, No. 3) dar kafalı, burnunun ucundan ötesini göremeyen, rutin, yetenekleri az, gizli yetersizliklere sahip.
* Enli ve yüksek alın (Şekil l, No. 4) çok akıllı.
* Devrik piramit şekilli alın (Şekil 2, No. 1) melankolik- kurnaz, yalancı, aptal, bencil ve serseriliğe yatkın.
* Dörtgen şekilli alın (Şekil 2, No. 2) alçak gönüllülük.
* Aşırı kabarık alın (Şekil 2, No. 3) öfkeli, dar kafalı, günlük yaşamında pratik.
* Müzik bölgesi kabarık olan alın (Şekil 2, No. 4) doğuştan müzik yeteneğine ve zengin iç dünyaya sahip.
* Dar, ensiz ve geriye doğru basık alın -muhakeme gücü zayıf. Sert ve ortası kabarık alınsoğuk kanlı, ağırbaşlı, sağduyulu. Düz ve ensiz alın açık kalpli, hayırsever, saf.
* Aşırı gelişmiş alın ufku geniş, gözlemleme yeteneğine sahip.
* Aşırı büyük alın tembellik ve hareketsizlik.
* Aşırı düz alın yumuşak karakter, bazen dar düşünceli
* Aşırı enli alın hırçın, çabuk sinirlenen, kibirli.
* Aşırı küçük alın hareketli, çevik (genelde manevi değerleri çok da yüksek olmayan).
* Küçük ve dar alın işine özen göstermeyen. Alın Kırışıkları Özellikleri
* Düz, kırışıksız alın kayıtsız, eğlenceye meyilli.
* Kaşlara yakın yatay kırışıkları olan alın derin zeka. Saçlara yakın yatay kırışıkları olan alın gaddarlık, kibirlilik
* Katman şekilli kalın kırışıkları olan alın zekası orta düzeyde olan, tembellik, uyuşukluk.
* Her tarafa yayılan kırışıkları olan alın garip, orijinal.
* Burun tabanına doğru dikey kırışıkları olan alın derin zeka.
* Yatay, paralel ve az belirgin kırışıkları olan alın sağduyulu, adil.
* Dikey kırışıkları olan alın derin zeka, enerjik, kibirli, şöhret tutkunu.
* Derin ve zikzak şekilli kırışıkları olan alın işte başarısızlık.
* Derin ve zikzak şekilli kırışıkları olan ensiz ve kemikli alın- arsızlık, yüzsüzlük ve her türlü kötü huylar.
* Tüm yönlere yayılmış eğri kırışıkları olan alın geri zekalı, geçimsiz ve kaba.
BURUN ÖZELLİKLERİ
* Büyük burun (Şekil 3, No. 1) kibirli, şöhret tutkunu, başına buyruk ve enerjik.
* Alnın uzantısı şeklindeki burun (Şekil 3 No. 2) -şöhret tutkunu.
* Uzun burun (Şekil 3, No. 3) bencil, şerefsiz, rezil, hırsızlığa meyilli ve ahlaksız.
* Ağza doğru sarkmış burun (Şekil 3, No. 4) hassaslık.
* Sivri uçlu kartal burun (Şekil 3, No. 5) hırçın.
* Yuvarlak ve kalkık burun (Şekil 3, No. 6) ahlaksızlık.
* Tabanı çökük, ucu ise sivri ve sarkık burun (Şekil 3, No. 7) ters, kıskanç, meraklı, kurnaz ve ikiyüzlü.
* Gaga burun (Şekil 3, No. 8 ) şair ruhlu.
* Düz burun sakin.
* Öne doğru aşırı çıkmış, ortası oyuk burun enerjik.
* Kemerli kartal burun gönlü bol, cömert.
* Ensiz burun düşüncesiz.
* Enli burun uysal.
* Kalın ve kırmızı burun yemeğe ve şaraba meyilli.
* Kalın, kısa, etli ve balon şekilli burun tutarsız, zayıf irade.
* Geniş delikli burun çevik, şıpsevdi.
* Sağa veya sola meyilli eğri burun kurnaz, cimri.
* Küt ve yassı burun aptal ve ahlaksız.
GÖZLERİN ÖZELLİKLERİ GÖZ OKUMA TEKNİKLERİ SANATI
No.1. Büyük, yuvarlak ve geniş kapaklan olan ve hafiften kan damlamış gibi gözüken göz. Göz elmasında küçük kan damarları gözükmektedir. Göz elması ise hastalık çağrıştıran, bazen sarımsı bir sıvı katmanla kaplıdır. Bir tek kelimeyle ifade etmek gerekirse fal taşı gibi açılmış. Kısa kirpikler, dik kılları olan yüksek kaşlara sahip tipler çabuk sinirlenen ve hırçın olup, fakat insan ve çocuk sevgisinden, içten neşelilikten (ama esprili değil) yoksun değiller.
No.2. Ensiz ve uzun kapakları olan, dış köşesi ve kaşları şakaklara doğru kalkmış göz. Kısa, fakat sık kirpikler arasından keskin bir bakışla bakan gözbebeklerine sahiptir. Göz kapakları sık sık daralıyor (miyopluğu çağrıştırıyor). Bu tip insanlar gözlemci, içine kapanık, gizemli, kurnaz, ikiyüzlü, akıllı, cinsel konularda ihtiraslı, dayanıklı ve aşırı bencildirler.
No.3. yarı inik üst göz kapağı altından gözbebeği sanki ışığa duyarsız gibi duruyor ve bulanık göz çağrışımı yapıyor. Kaşlar düzgün kavislidir. Göz kapaklarının rengi kaçmış. Kirpikler uzun ve seyrektir. Bunlar; korkusuz, gözüpek, başkalarının tutkularına derinden nüfuz edebilen, basiretli, parayla satın alınamayan ve ciddi, gaddarlığa varacak kadar adaletli tiplerdir.
No.4. Kapaklan şişmiş gibi, gözbebeği büyük ve ifadesiz gözler. Kirpikleri ve kaşları sık ve uzundur. Tek bir kelime ile ifade etmek gerekirse uyuşuk gözler. Bunlar; uyuşuk, kayıtsız, dar kafalı, enerjik olmayan, fakat bu pasiflik içinde gözlemleme yeteneğinden de yoksun olmayan tiplerdir. Bununla birlikte, bu tipler muhtemelen yumuşak karakterli oluyorlar.
No.5. Geniş açılmış, ruh halinin değişmesine bağlı olarak ifadesi de değişen gözler. Konuşma zamanı genelde doğrudan muhatabının gözünün içine bakar. Kaşlar ortadan yukarıya doğru kalkıyor ve şakaklara doğru aşağı iniyor. Kirpikler keskin bir şekilde yukarıya doğru katlanmıştır. Bunlar; enerjik, aktif, başına buyruk veya ters, rica ve emirlerin yavaş yerine getirilmesine tahammül edemeyen, cesur, kararlı, cesurluğu sayesinde aşırı açık sözlüdür.
No.6. Ağır göz kapakları arasından küçük görünen gözler. Gözbebeğinin hareketli olmasına rağrnen rengi kaçmış bir görünüm oluşturuyor. Kirpikleri seyrek, kaşları küçük ve seyrektir.
Bunlar; yüksek manevi değerlere sahip olmayan, cimri, kurnaz, pratik ve uyanık tiplerdir. Yaptıkları iyilikler samimiyetten değil, çıkarcılıktan kaynaklanıyor. Bencil ve riyakardırlar. MarifetName ve Erzurumlu İbrahim Hakkı nın tespitleri için: Fizyognomi Nedir? Konunun devamı için Yüz Okuma Sanatı adlı pdf dosyasını indirebilirsiniz:
ZEKÂ TANIMLARI
Düşüncenin nasıl oluştuğu, beynin insan davranışlarını hangi mekanizmayla nasıl gerçekleştirdiği; öğrenme, algılama, karar verme, akılda tutma, problem çözme, iletişim kurma, yaratıcılık, sezgi gibi zihinsel süreçlerin nasıl geliştiği soruları uzun yıllar boyunca filozofların ve bilim adamlarının zihinlerini meşgul etmiş ve onları geçmişten günümüze kadar bu sorulara yanıt bulma amaçlı birçok araştırma yapmaya yöneltmiştir.
Zeka, insana ait bireysel farklılıklar açısından en önemli konulardan biridir. Zeka konusu tartışılan ve üzerinde en çok spekülasyon yapılan bireysel farklılıklardandır. Özellikle insan ve insana ait davranışların anlaşılması ve işlenmesi çoğu zaman zekâ ile ilişlkili olarak ele alınmıştır. Zekâ ile ilgili yazılı metinler ilk defa Eski Yunan ve Hindistan da bulunmuştur.
Bu metinlerde sofist kelimesi olarak geçen zekâ kelimesi Yunanca sophos (bilge, becerikli, zeki) sözcüğünden türetilen sophistes ten gelir, öğrenmeyi ve öğretmeyi meslek edinen kişileri belirtmek için kullanılır. Latince intelligence (inter-legintia) sözcüğünü, Aristoteles in dianoesis sözcüğünün neredeyse birebir çevirisi olarak ilk kullanan Cicero olmuştur.
Geçmişten günümüze araştırmacılar, bireylerin zihinsel yapılarına ve davranışlarına bakarak zeka ile ilgili fikirler ileri sürmüşlerdir. Bu bağlamda zeka, kimi zaman bir testten alınan puan, kimi zaman çevreye uyum sağlama, kimi zaman da problem çözme yeteneği olarak düşünülmüştür. Zekânın tanımına ilişkin psikologlar ve akademisyenler, zekâyı oluşturan yeteneklerden yola çıkarak pek çok farklı tanım yapmışlardır.
Zeka eğitimcilere göre öğrenme yeteneği, biyologlara göre çevreye uyum sağlama yeteneği, psikologlara göre ise akıl yürüterek sonuca ulaşma yeteneğidir. Zeka tanımını güçleştiren en önemli nokta onun soyut bir kavram olmasıdır. Zeka, bireyin gerek sorunları çözerken gerek çevreye uyum sağlarken var olan tüm yetenek ve becerilerini kullanmasıdır.
Zekâ, kavramlar ve algılar yardımıyla soyut ya da somut nesneler arasındaki ilişkiyi kavrayabilme, soyut düşünme, muhakeme etme ve bu zihinsel işlevleri uyumlu şekilde bir amaca yönelik olarak kullanabilme yeteneğidir. Zekâ, olaylara bağımsız olarak düşünebilme, yeni durumlara başarıyla uyabilme, hareket ve tavırları belli bir fikir veya amaç etrafında toplayabilme yeteneği, çoğunlukla algılama, belleme, çağrışım, imgelem, hüküm verme, akıl yürütme, soyutlama, genelleme gibi görevlerin tümü olarak tanımlanmaktadır.
Genel tanımlara göre zekâ, kişinin anlama, kavrama, öğrenme kapasitesidir. Zihinsel performansı gösterir. Entelektüel yetenek testlerini bir yüzyıl önce geliştirme girişiminde bulunan ilk kişi Sir Francis Galton dur. Bir doğa bilimcisi olan Galton tarafından zekâ ilk kez ölçülmeye çalışılmıştır. Galton zekâyı temel duyuları duyarlılığı ile ölçmeye çalışmıştır.
Galton; bazı ailelerin biyolojik olarak diğerlerinden üstün, daha güçlü ve daha zeki olduğuna inanmaktaydı. Ona göre; zekâ normal üstü bir duygusal ve algısal beceriydi ve bir kuşaktan diğerine geçmekteydi. Bilgiler duyular aracılığıyla elde edilmekte ve kişinin algısal aygıtları ne kadar sağlamsa; kişi, o kadar zeki olabilmekteydi. Buna ek olarak, zihinsel yetenek açısından daha üst düzeyde olan bireylerin daha güçlü ayrım gücüne sahip olduklarını öne sürmüş ve beyin büyüklüğü ile zekâ arasıdaki ilişkiyi ilk sorgulayan bilim adamlarından biri olmuştur.
Öğrenme güçlüğü yaşayan ve yaşamayan öğrencileri gözlemleyen Fransız psikolog Alfred Binet bu öğrencilerin özelliklerini birbirlerinden ayırmaya çalışmış ve elde ettiği bilgilerle ilk zekâ ölçeğini geliştirmiştir.
Binet in bu çalışması çağdaş zekâ testlerine yakın ilk zekâ ölçeği olmaktadır. Binet, zekânın tanımlanmasının ve ölçülmesinin Galton ve Cattel in algıladığı kadar basit olmadığını savunmuştur.
Binet ve Simon a göre zekâ, yönetim, uyarlama ve hükmetme olmak üzere üç farklı bileşenden oluşmaktadır.
Yönetim, neyin yapılması gerektiğini ve becerikli bir şekilde nasıl yapılması gerektiğini bilmek; uyarlama, görevin yapıldığı sırada seçilen ve kullanılan stratejinin izlenmesi; hükmetme ise, bireyin kendi düşüncelerini ve davranışlarını eleştirebilme becerisidir.
Binet e göre zekâ; dış dünyanın algılanması, algıların bellekte yerleştirilmesi ve bu içerik üzerinde düşünülmesi süreci ve iyi bir muhakeme gücü, iyi hüküm verebilme ve eleştirisel bir görüşe sahip olmadır. Wechler e göre zekâ bireyin rasyonel düşünme, amaçlı davranma ve çevresiyle etkili biçimde baş edebilme becerilerinin tümüdür.
Piaget ise, çevreye ve yeni durumlara uygun biçimde düşünüp davranarak uyum sağlama yeteneğini zekâ olarak nitelemiştir. Thurston a göre ise zekâ sözel anlama, kelime akıcılığı, sayılarla çalışabilme, uzaysal ilişki kurabilme, bellek, algısal hız ve akıl yürütme yeteneğidir.
Aynı zamanda zekâ, içgüdüsel alışkanlıkları kısıtlayabilme kapasitesi, kısıtlanan içgüdüsel alışkanlığın zihinsel olarak hayal edilip doğruya ya da yanlışa varabilme kapasitesi ve sosyal bir varlık olarak şekil degiştiren, kısıtlanan, içgüdüsel alışkanlığın davranışsal açığa vurulmasının farkına varabilme kapasitesidir.
Yeni araştırmalar zekâyı geniş bir boyutta ele almıştır. Gardner, çoklu zekâ kuramı ile geleneksel zekâ anlayışında var olan, insanın doğduğu andaki zekâya sahip olduğu ve bu zekânın ne kadarının kullanabileceğini bilemeyeceği, ancak test sonuçları ile ne kadar zeki olduğunun belirlenebileceği fikrine meydan okumuştur.
Gardner a göre zekâ; bir kişinin bir veya birden fazla kültürde değer bulan bir ürün ortaya koyabilme veya günlük ya da mesleki hayatında karşılaştığı bir problemi etkin ve verimli bir şekilde çözebilme yeteneğidir.
Bu tanımlardan hareketle zekânın dış dünyaya ilişkin algılar üzerinde düşünme ve bu doğrultuda gerekli davranışı oluşturma ya da var olan davranışı değiştirme yoluyla çevreye ve yeni durumlara uyum sağlama, farklı türdeki problemlere etkin çözümler bulma konusunda gösterilen yetenekler bütünü olarak değerlendirilmesi mümkündür.
Zekâ kavramı ile ilgili tanımlar, içinde bulundukları dönem ve kültürden etkilendikleri gibi beyin ve beynin işleyişi konusundaki bilimsel gelişmelerden de etkilenmektedir. Zekâ tanımının içinde bulunulan dönemden nasıl etkilendiğini, akademisyenlerin zekâyı nasıl tanımladıkları üzerine 1921 ve 1986 yıllarında yapılmış olan çalışmanın sonuçlarına değinerek görebiliriz yılında akademisyenlerle yapılan çalışmaların sonuçları, akademisyenlerin zekâyı oluşturan temel yeteneklerin problem çözme, karar verme gibi üst düzey beceriler, öğrenebilme yeteneği ve çevreye uyum yeteneği olduğunu düşündüğünü göstermektedir yılındaki çalışmada ise zekâyı oluşturan yetenekler üst düzey beceriler, kültür tarafından değer verilen yetenekler ve yönetici süreçler olarak sıralanmaktadır.
Zekâ tanımı üst düzey beceriler gibi temel bir yeteneği içerse de diğer boyutları açısından zaman içerisinde büyük farklılıklar gösterebilmektedir. Zekânın nasıl bir yetenek olduğu konusunda araştırmalar hala sürmektedir. Yapılan bu araştırmalardan yola çıkarak zekâ çok değişik şekillerde tanımlanmaktadır. Zekâ çok yönlü bir kapasitedir, bir potansiyeldir veya bir yetidir. Ayrıca zekâ, bir bireyin genetik özellikleri ile olduğu kadar, çevresel ve kültürel ilişkileriyle olan deneyimleriyle de şekillenir.
Zeka yı Etkileyen Faktörler Birçok biliminsanına göre zekâ doğuştan gelir ve büyük ölçüde kalıtımın etkisiyle beslenir. Çocuğun zekâ gücü annesiyle babasının zekâ ortalamasına yakınıdır, biraz altında, biraz üstünde olabilir. Zekâyı çeşitli çevresel faktörlerde etkilemektedir. Bunlar anne karnındaki nedenler, doğum sırasındaki nedenler, travmalar, ateşli hastalıklar, eğitim, ailenin sosyo-ekonomik düzeyi gibi. Ancak çocuğun zekâsı çevrenin etkisini aşabilmektedir. Çocuk ne kadar çok zekiyse çevrenin etkisi o kadar azalmaktadır. Gelişim üzerindeki biyolojik ve çevresel etkiler iki çeşittir.
Biyolojik etkiler; 1. Bir türün bütün üyelerince paylaşılan, türe özgü etkinliklerdir (bebeğin beslenme ve bakımı için başkalarına gereksinme duyması gibi).
2. Her kişiye özgü olan genetik özelliklerdir (bireyler arasındaki farklılıklar).
Çevresel etkiler;
1. Fiziksel çevre (doğum öncesi dönemde ana rahmi, kent ya da kır yaşamı).
2. Toplumsal çevre (diğer insanlar, toplumsal kurumlar). Kalıtım ve çevrenin zekâ üzerindeki etkileriyle ilgili olarak şu söylenebilir: Bütün bireyler, doğumla yeni bir hayata başlarken, bazı potansiyelleri de beraberlerinde getirirler. Bu potansiyellerin gelişim sınırı, büyük ölçüde bireyin kalıtımıyla tayin edilir.
Araştırmalara göre; biyo-fiziksel özelliklerimizle, biyo-kimyasal özelliklerimiz ve zekâ gücümüz, kalıtımımızın oldukça söz sahibi olduğu potansiyellerimiz arasında yer alır.
Ancak, söz konusu potansiyellerin ve bunlara bağlı özelliklerin ne ölçüde işlerlik kazanacağı ve sınırı, bireyin sadece kalıtımıyla değil; döllenmeden başlayarak, içinde gelişeceği iç ve dış çevre koşullarıyla da yakından ilgilidir ların ortasından beri yapılan beyin araştırmaları
Çok zeki bireylerin biyolojik olarak farklı olduklarını ve bu farklılığın tamamen doğuştan gelmeyip, daha çok genetik örüntü ve çevre olanaklarının karşılıklı etkileşimi sonucunda beyinde oluşan hücresel değişimlerden kaynaklandığını göstermiştir.
Ayrıca araştırrma verileri, yüksek zekâ düzeyinin, beynin başlıca işlevlerinin gelişiminin bir sonucu olduğunu otaya koymaktadır.
Bu bulgulara dayanan Clark a göre, yüksek zekâ düzeyi, bilişsel, duyuşsal, fiziksel ve sezgisel olarak adlandırılan beynin dört işlevinin ileri düzeyde ve hızlandırılmış gelişmesinin bir sonucudur.
Ona göre zekâ kavramı ve üstünlük artık sadece beynin bilişsel işleviyle kısıtlandırılamaz; tüm beynin işlevlerini ve onların etkin ve bütünleştirilmiş kullanımını içermelidir.
Sonuç olarak, zekâ gelişiminde bireyin doğuştan getirdiği potansiyel, kalıtım ve içinde bulunulan çevre önemli rol oynar. Ayrıca aile ortamının da zihinsel gelişmeyi önemli ölçüde etkilediği istatistiklerle gösterilmiştir.
Üstün Zekâ Melih Yalçıneli / İnceleme
ÜSTÜN ZEKÂNIN DERECELERİ VE ÖZEL EĞİTİM
Nasıl ki zekâ özürlü insanların yanı sıra tamamen zekâdan yoksun olan insanlara da rastlamaktayız; benzer şekilde üstün zekâlıların yanında çak yüksek üstün zekâlı insanlara da rastlanabilmektedir. Zekâ özürlülere eğitim veren okullar kurulabildiği gibi, üstün zekâlı insanlara eğitim veren Fen Liseleri ve benzeri okullar da kurulabilir.
Ancak bu okullar ya da açılabilecek özel sınıflar, sadece lise düzeyinde olmamalı, imkân dâhilinde ilkokul seviyesine kadar düzenlenmelidir. Dünyada üstün zekâlı çocukların eğitilmesi için kabul gören yaş sınırı 5 yaş civarıdır. Bu yaşın altında yapılan sınavların güvenilirliği yaş aşağıya indikçe düşmektedir. Ancak çok yüksek zekâlılar için 3 yaş bile geç kalmışlığın bir ifadesidir.
Ülkemizde Anadolu Liseleri sınavları öğrencilerin seçilmesi açısından bir derece yeterli gibi görünse de, bu tür okullarımıza öğrencilerin alınmasında ders başarısını ölçen başarı testleri nin kullanılması, diğer yetenekli öğrencilerin seçilmesine engel teşkil etmektedir.
Bunun yanında bu öğrencilere eğitim veren öğretmenlerin özel bir eğitimden geçirilmemiş olması, büyük bir boşluk oluşturmaktadır. Lise düzeyinde mevcut olan Fen Liseleri nin de sadece fen bilimleri üzerine eğitim vermesi, sosyal bilimler, sanat dalları, idari ve ekonomik sahalar açısından yine belli bir boşluk meydana getirmektedir.
Üstün Zekânın Tanımı Üstün zekâ; his ve duygular, düşünme ile sezgi ve ilham gibi beyin fonksiyonlarının yüksek düzeyde ve hızlı bir şekilde beraber çalışmasının sonucunda ortay çıkar.
Bu fonksiyonlar; çabuk ve doğru düşünebilme, yenilikçi üretkenlik, akademik kabiliyet, liderlik ile görsel ve uygulamalı sanat kabiliyetleri şeklinde karşımıza çıkar. Yapılan araştırmalara göre, üstün zekâlılık %85 gibi büyük bir oranda soyaçekim yoluyla nesilden nesile aktarılmektadır.
Bununla birlikte elmanın diğer yarısı olarak kabul edilebilecek çevre faktörleri ile eğitim, üstün zekânın etkin olarak kullanılması ve dehaya dönüşmesi açısından son derece önemlidir.
ÜSTÜN ZEKÂLILARIN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ
Bu özellikleri 4 ana grupta inceleyeceğiz.
Bunlar: a) Düşünme boyutu
b) Duygu boyutu
c) Sezgi boyutu
d) Sosyal özellikler
A. Üstün Zekâlıların Farklı Düşünme Özellikleri
1 - Oldukça fazla bilgiye sahip olma ve bunları unutmama.
2- İleri düzeyde anlayış kabiliyeti. (Leb demeden leblebiyi anlama.)
3-Alışılmadık seviyede farklı konulara ilgi ve merak, çok soru sorma.
4- Lisan kullanımında, kelime hazinesi ve dil yeteneğinde üstünlük.
5- Hızlı düşünme, hızlı ilerleme ve sonuca çabuk ulaşma.
6- Esnek ve farklı düşünme.
7- Geniş çaplı sentez kabiliyeti.
8- Garip, alışılmadık ve farklı ilişkileri görebilme kabiliyeti.
9- Orijinal fikirler ve çözümler üretebilme.
10- Genelleme yapma, sonuçları hissetme, soyut düşünme ve alternatifler üretme konusunda erken ve hızlı gelişme.
11- İnatçı, kararlı, hedefe dönük ve hatta bazen maceracı davranışlar
12- Disiplinli çalışma; bağımsız ve çoğu zaman isyankâr davranışlar.
13- Çabuk sıkılma, yapacak bir şeyler arama, boş duramama.
14- Kompleks, karmaşık şeyleri tercih etme; tartışmalardan zevk alma.
15- İlgi bekleme, onore edilmekten hoşlanma, çok konuşma.
B. Üstün Zekâlı Öğrencilerin Duygusal Yönden Farklılıkları
1- Başkalarına karşı son derece duyarlılık. Düşünüleni çabuk hissetme.
2- Tuhaf bir mizah anlayışı. (Bu bazen başkalarını kırabilir veya rahatsız edebilir.)
3- Farklı olduğunu kendi hissettiği gibi başkalarına da hissettirmeye çalışma.
4- Küçük yaşta beliren bir idealizm.
5- Hissi derinlik, duygusallık.
6- Mükemmelcilik. (Dolayısıyla kendini ve başkalarını beğenmeme.)
7- Belli derslerde olağanüstü bir başarı gösterme.
8- Bilinmeyen, esrarlı konulara büyük bir alaka.
9- Yüksek bir konsantrasyon kabiliyeti, ciddiyet.
10- Başkalarının verdiği hükümlere pek aldırış etmeme Tutku ile bağlandığı bir konuyu her yerde gündeme getirme.
C. Üstün Zekâlı Öğrencilerin Fizik ve Fizik Ötesi Duyular Açısından Farklılıkları
1- Duyularda (renkler, sesler, kokular vs. üzerinde) aşırı hassasiyet.
2- Fiziksel ve entelektüel gelişmede farklı bir ilerleme hızı.
3- Başarılı olamadıkları fiziki aktivitelerde yer almayı istememe, yarışmacı fiziki aktivitelerden kaçınma.
4- Güzel sanatlardan birinde gösterilen yüksek kabiliyet. (Belli bir eğitim olmasa bile.)
5- Fizik ötesi olayları düşünmeye yaşıtlarına göre daha önceden başlaması, felsefi tavırlar, garip düşünceler vb.
6- Şairane ifadeler, güzel ve edebi sözler.
7- Girişimcilik ve mücadele gerektiren konularda üretkenlik. 8- İç dünyasında derinlik ve bunun getireceği yalnızlık.
9- Teorik ve estetik değerlere önem verme. 10- Aşk, şevk, istek ve içten gelen gayretin yüksek düzeyde oluşu.
11-Sık sık düşüncelere dalma, hayal gücünün kuvvetli oluşu.
D. Üstün Zekâlıların Sosyal Açıdan Farklı Özellikleri
1- Kendi isteklerini yerine getirme ve kişilik konusunda erken gelişme.
2- Sosyal problemlere güzel ve doğru çözümler önerme.
3- Liderlik, grup kurma, ekip oluşturma ve yönlendirme.
4- Sosyal problemleri doğru teşhis edebilme ve anlayabilme,
5- Toplumun adalet, güzellik, doğruluk gibi yüksek ihtiyaçları ile ilgilenme.
6- Yüksek ahlaki özelliklere sahip olma
7- Yüksek düzeyde bir adalet duygusu.
8- Kendine güven, kararlılık.
9-Kendinden büyüklerle arkadaşlığı tercih etme. Yukarıda belli gruplar halinde incelenen özelliklerin tamamını, her üstün zekâlı öğrencide göremeyebiliriz. Kabul edilen görüşe göre üstün zekâlı öğrenciler, bu dört sahadan birinde veya birkaçında çok üstün bir performans sergileyebilmektedirler.
Sahip oldukları üstün özellikleri, iyi bir çevrede güçlü bir eğitimle destekleyebilenler, yıllar sonra toplumun karşısına birer dahi olarak çıkabilmektedir. Düşünme boyutunda üstün olanlar genellikle zekâ testleri ile; duyguları güçlü olanlar sanatsal yapıtlarıyla, mucitlik ve sanatsal yetenek üzerine hazırlanmış sınavlar ile; ve son olarak, sosyal yönden üstün bir kişiliğe sahip olanlar ise, kişilik testleriyle bir ölçüde belirlenebilmektedir.
ÜSTÜN ZEKÂLI ÖĞRENCİLERİN EĞİTİMİNDE, BAŞARILI OLMUŞ ÖĞRETMENLERİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ
A. Kişisel Karakterler Bunların benlik duyguları güçlüdür. Onurlu, gururlu ve yüksek iradelidirler; kendilerine değer verirler ve güvenirler. Kendilerine değer ve önem verdikleri kadar başkalarının benliklerine de önem ve değer verir, onlara saygı duyar, onları destekler, onlara güvenirler. Normalin üstünde bir zekâ ya sahiptirler. Esnektirler, yeni fikirlere açıktırlar. Entelektüel, edebi ve kültürel konularla ilgilidirler. Bilgilerini artırmak, yenilemek peşindedirler; başarıya tutkundurlar. Aşklı, şevkli, gayretli ve isteklidirler. Sezgileri güçlü, hassas ve anlayışlıdırlar. Mükemmeli ararlar ve kendilerini buna adamışlardır. Bilinçli davranıp, sorumluluk üstlenirler.
B. Mesleki Temayüller Baskıcı ve zorlayıcılıktan ziyade yol göstericidirler. Otoriterlikten daha çok demokratik olmayı tercih ederler. Sonuçlara bakmaktan daha çok işleyiş üzerinde yoğunlaşırlar.
Kuralcı ve gelenekçilikten daha ziyade yenilikçi ve deneyimcidirler. Belli sonuçlara ulaşmada hızlı davranıp, problemleri çözebilirler. Sorulara cevap vermek yerine, başkalarının cevap vermesini sağlayacak şekilde yöntem uygularlar.
C. Öğretmenlik Davranışları Kendilerine has, esnek ve bireyin isteklerini ön plana çıkaran programlar geliştirir ve uygularlar. Sıcak, yumuşak ve müsamahakâr bir atmosfer oluştururlar. Bireylere göre farklılaşan stratejiler uygularlar. Kişilerin imajlarına saygı duyar ve pozitif davranışları desteklerler; onların inanç ve değerlerine saygılıdırlar. Hayal gücüne ve üretkenliğe saygı duyarlar.
Dersin entelektüel seviyesini yüksek tutarlar. Ferdiyetçi davranışlara ve kişiliklere saygılıdırlar. Konularına son derece hâkim olmaları yanında, daima kendilerini yenilemeyi, bilgi ufuklarını genişletmeyi ihmal etmezler.
Öğrencilerine inanır, güvenir, kooperatif davranırlar. Yukarıda adı geçen özelliklerin tamamı aday öğretmende olmasa bile bunlar zaman içinde ve belli bir eğitimle kazanılabilir. Bir kısmının oluşması da zaman ve tecrübeye bağlıdır.
Genelde belli bir süre mesleki tecrübe edinilmesi ve bu süre zarfında edinilen izlenim sonuçlar, dahi öğrencileri eğitecek öğretmenlerin seçilmesinde bir kriter olarak kabul edilebilir. Bununla birlikte üniversitelerin eğitim psikolojisi bölümlerince uygulanacak ve bu sahada son gelişmeleri ve çalışmaları aktararak öğrencilerin iyi tanınması ve yönlendirilmesini kolaylaştıracak seminer, sertifika programı ya da mas- ter, doktora türü programlar, bu sahaya girecek öğretmenlerin yetiştirilmesinde alınabilecek önlemlerdendir.
ABD de yapılan çalışmalarda bu tür okullarda görev yapacak öğretmenler için doktora şartı yanında, iki yıllık mesleki tecrübenin olması da tavsiye edilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder