16 Ağustos 2021 Pazartesi

Kur’an’da Geçen “Ey İnsanlar” ve “Ey İman Edenler” Hitapları..


Kur’an’da Geçen “Ey İnsanlar” ve “Ey İman Edenler” Hitapları...| 
helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.”
86 Ayet, bazı sahabelerin kendilerini  uzlete  çekmesi  ve  bazı  yiyecek  ve  içecekleri  kendilerine haram kılmaları sonucu nazil olmuştur. 
Böyle davranışta bulunan kimseleri de haddi aşan kimseler olarak tanımlamıştır.87Görüldüğü gibi iman edenlerin helal ve temiz olan şeyleri kendi nefislerine haram kılmaları yasaklanmış ve böyle bir durum haddi aşma olarak nitelendirilmiştir.İman edenlere bir taraftan helal ve temiz olan şeyleri kendilerine haram kılmamaları  hatırlatılırken  bir  taraftan  da  neyin  kendilerine  haram  kılındığı haber verilmektedir. Allah, iman edenlere içkiyi, kumarı, dikili taşları ve fal oklarını haram kıldığını şöyle açıklamaktadır: 

“Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”88Ayet, hem müminlerin Allah’a bağlılıklarını ve itaatlerini kendilerine hatırlatmak için hem de müminlerin kalplerini harekete geçirmek için “ey iman edenler” hitabıyla başlamaktadır.

Bunun yanında ayette ifade edilen içki, kumar, dikili taşlar ve fal oklarını Allah, murdar ve şeytanın ameli  olma vasfıyla da nitelendirmektedir.90Daha sonra gelen ayette ise içki ve kumarın  insana  vermiş  olduğu  zarara  dikkat  çekmektedir:  “Şeytan,  içki  ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?”

Yine, ihramlı iken avlanmanın haram kılındığının ilanı da “ey iman edenler” hitabıyla  duyurulmaktadır: “Ey  iman  edenler!  İhramlı  iken  (karada)  av  hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır...”92Ayette geçen  “ihramlı  iken”  ifadesi  erkek-kadın,  hür-köle  bütün  inananları kapsamaktadır.93Harem bölgesinde ya da silah veya başka bir şekilde ihramlıyken avlanmak ya da bu hususta başkalarına yardım etmek yasaklanmaktadır.

Medenîolan bu ayetlerde Allah, helal olan şeyleri haram kılmamaları hususunda müminleri uyardığı gibi, haram kıldığı hususlarda da Allah’ın azabından kurtulmak için bu haramlardan uzak durmayı bu hitap kapsamında müminlere emretmiştir.86 el-Maide 5/87. Benzer ayetler için bk. el-Bakara2/172; en-Nisa 4/19, 29; el-Maide 5/1, 2, 94.87Semerkandi, a.g.e., I, s. 435; Râzî, a.g.e.,XII, s. 59; Taberi, a.g.e.,VII, s. 8.88el-Maide5/90.89Kutub, a.g.e.,IV, s. 436.90Râzî, a.g.e.,XII, s. 67.91el-Maide5/91.92el-Maide5/95.93Kurtubi, a.g.e.,VI, s. 302.94Râzî, a.g.e.,XII, s. 73; Mevdudi, a.g.e.,I, s. 513
176| E n v e r   B A Y R A M1.4.

Sosyal HayatKur’an insanların bireysel hayatını tanzim ettiği gibi sosyalhayatını da tanzim   etmektedir. Bu  tanzimlerden  bir  tanesi  de  “ey  insanlar”  hitabıyla başlayan ve akrabalık bağlarının koparılmamasını ifade eden Nisa Suresi’nin ilk ayetidir: “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan daeşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan  sakının.  

Şüphesiz  Allah,  üzerinizde  bir  gözetleyicidir.” Öncelikle Kur’an, insanı, bir tek nefisten yaratan Allah’a karşı gelmekten, daha  sonrada onu  akrabalık  bağlarını  koparmaktan  sakındırmaktadır.Çünküakrabalar arasında sevgi ve şefkati arttıracak bir ilişki olduğu söylenebilir. Bu nedenleinsanlar akrabalarının övülmesiyle gururlanırlar, kınanmalarıyla da üzülürler.

Bundan dolayıHz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Fatıma benim bir parçamdır. Ona eziyet veren şey, bana eziyet verir” Hatta insanın akrabası kâfirdahi olsa onun  hakkını  gözetmesi   gerekmektedir. Görüldüğü  gibi  Kur’an, yine  “ey insanlar”  hitabını  kullanarak  kâfir mümin  ayırt  etmeden  tüm  insanların Allah’tan   korkmalarını, sosyal   hayatlarında akrabalık   bağlarını kuvvetlendirmelerini istemektedir.

Kur’an, iman ve ibadet hususlarında olduğu gibi sosyal hayatlarında da müminlere yol göstermektedir. Bu hususta Kur’an, kâfir ve ehl-i  kitaptan  olan kimselerin  dost  ve  sırdaş  edinilip  onlara  uyulmasını  yasaklamaktadır: “Ey inananlar,  kendilerine  kitap  verilenlerin  bir  kısmına  uyarsanız  sizi  döndürür, inancınızdan sonra kâfir yapar.”

“Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık.”

Ayette geçen “bitane” kelimesinin aslı “batn” kelimesi olup bir kimseyi “işin iç yüzünü bilecek kadar yakın dost” edinmedir. Müslümanlardan bir grup Yahudi ve münafıklarla İslam’dan önce var olan dostluklarını devam ettirmek istediler. Bunun üzerine iman edenlerin müminler dışında başka kimseleri dost ve sırdaş edinmemeleri 

95en-Nisa4/1.96Râzî, a.g.e., IX, s. 130.97Buhârî, Fezailü'l-Ashâb, 12; Müslim, Fezâilü's-Sahâbe, 93-94.98Kurtubi, a.g.e.,V, s. 6.99el-Al-i İmran3/100.100el-Al-i İmran, 3/118. Benzer ayetler için bk. en-Nisa4/144; el-Maide5/51, 57; el-Mümtehine60/13.101Ragıbel-İsfehani, Müfredat,İstanbul: Pınar Yay., çev.: Yusuf Türker, 2012, s. 210-211.

Kur’an’da Geçen “Ey İnsanlar” ve “Ey İman Edenler” Hitapları...| istendi.“Allah,  iman  edenlerin  dostudur.  Onları  karanlıklardan  aydınlığa çıkarır...”103 ayetinde  de  ifade  edildiği  gibi  müminlerin  asıl  dostunun  Allah olduğu bildirilmektedir. Bunun dışında İslam, mümin bir kimsenin, dinin temel ilkelerine  ters  düşmeyecek  şekilde  gayri  müslimlerle  olan  ilişkilerin  devam ettirilmesinde  bir  sakınca  görmemektedir.

Böylece  ayet  dostlukların  ve sırdaşlıkların oluşması ve kalıcı olması için muhatabın inanç durumunun esas alınmasının  gerekli  olduğunu  “ey  iman  edenler”  hitabıçerçevesinde  ifade etmektedir.Sosyal  hayatın  bir  ayağını  gayri  müslim  unsurla  olan  ilişkiler, diğer ayağını da Müslümanlarla olan ilişkiler oluşturmaktadır. 
Bu doğrultuda Kur’an, müminleri “ey iman edenler” hitabıyla muhatap alarak bazen onlara bazı şeyleri emretmektedir. 

Sosyal hayatın dengeli bir şekilde yürütülmesi için emredilen hususlardan  bir  tanesi  de  adalettir.  Kur’an,  adaletin  titizlikle  uygulanması hususunda şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler  olun.  (Şahitlik  ettikleriniz)  zengin  veya  fakir  de  olsalar  (adaletten ayrılmayın)...”

Her ne kadar ayetteki muhatap kitlenin şahitler veya hâkimler olduğu ifade edilse de aslında ayetin muhatabı tüm inananlardır. Aleyhlerinde şahitlik ettikleri kimseler fakirya da zengin, yakın ya da uzak, hatta  kendi nefisleri     de     olsa     adaleti elden  bırakmamaları  hususunda  müminler uyarılmaktadır.

İman edenlere adaletin emredilmesi sağlam bir sosyal hayatın da  oluşturulması  anlamına  gelir.  Aksi  takdirde  adaletin  sağlanamadığı  bir toplumda gerçek manada bir huzur ortamının oluşturulması da imkânsız hale gelecektir. Böylece adaletin “ey iman edenler” hitabından sonra emredilmesi de gerçek adaletin ancak müminler tarafından sağlanacağının bir göstergesidir.

Yine Kur’an, sosyal hayatın yara almadan devam edebilmesi için bazı hususlarda  yasaklamalar getirmiştir: “Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi ayıplamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”107 Ayette geçen “nebz”, bir insanın 102Taberi, a.g.e.,IV, s. 60; İbn Kesir, a.g.e.,I, s. 399.103el-Bakara 2/257.104 Karaman ve diğerleri, a.g.e.,I, s. 407.105en-Nisa 4/135. 

Benzer ayetler için bk. el-Bakara2/282; en-Nisa 4/94; el-Maide5/8, 105, 106.106Taberi, a.g.e.,V, s. 321; İbn Kesir, a.g.e.,I, s. 566; Semerkandî, I, s. 371-372; Begavî, Tefsîru’l-Begavî,Daru’l-Mağrife, tah.: Halid Abdurrahman el-Ak, Beyrut ts., I, s. 489.107el-Hucurat 49/11. Benzer ayetler için bk. el-Maide5/101.
178| E n v e r   B A Y R A M kızdırılmasına  sebep  olan  lakab  takmadır.  “Lemz”  ise  bir  insanın  ayıp  ve kusurlarının onun bulunmadığı bir yerde konuşulmasıdır. Bu, nebz’den daha büyük bir hakarettir. “Suhriyyet” ise bir insanın diğerine küçümseyerek bakması ve onu olduğundan aşağı seviyede görmesidir. Bu ise lemz’den daha büyük bir hakarettir.

Böylece Kur’an, alayın her türlüsünü, insanların ayıp ve kusurlarını araştırmayı  ve  insanları  hoşlanmadıkları  kötü  lakaplarla  çağırmayı  men etmektedir. Çünkü bu durum insanlar arasında sevgi ve saygıyı azaltarak İslam kardeşliğine zarar verecektir.109Müminlere yönelik bir hitaptan sonra onların alaya    almaları,  başkalarını  ayıplamaları  ve  kötü  lakaplarla  çağırmaları yasaklanmakta ve bu kötü özelliklerle imanın bir arada olmamasının gerekliliği vurgulanmaktadır.Yine  Kur’an,  aynı  gerçeğe  farklı  bir  açıdan  bakmakta  ve  şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. 

Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir,  çok  merhamet  edendir.” Kötülükler  ve  düşmanlıklar  zanna dayandığından dolayı yasaklanmıştır. Zandan kaçınmak maksadıyla da olsa bir kimsenin  başka  bir  kimsenin  kusurunu  ve  hatasını  aramaması  gerektiği bildirilmiştir. 

Bunun yanında müminin şeref ve haysiyetini hedef alan gıybet de yasaklanmıştır.111Allah, zannın bir kısmını yasaklamakla insanı bilmediği şeyleri konuşmaktan,  mahremiyetin  araştırılmasını  yasaklamakla  insanınüzerine düşmeyen  şeylerle  meşgul  olmasını  ve  gıybeti  yasaklamakla  da  bildiklerini söylemekten  men  etmektedir. 

Görüldüğü  gibi  Kur’an,  bireylerin  ve toplumların hayatını olumsuz bir şekilde etkileyen alay, başkasını ayıplama, kötü lakap  takma,  su-i zan, kusur araştırma ve gıybet gibi kötü davranışları yine bu hitap kapsamında yasaklamaktadır. Bunun zımnında da müminlerin birbirleriyle daha  da  yaklaşmalarını  sağlayan  olumlu  ve  güzel  davranışları  onlara önermektedir.

Sosyal  hayatla  ilgili  ayetleri  derli  toplu  değerlendirdiğimizde  “ey insanlar”  hitabından  sonra  verilen  mesajla  sağlam  bir  sosyal  toplum 108Râzî, a.g.e.,XXVIII, s. 113.109Taberi, a.g.e.,XXVI, s. 131; Râzî, a.g.e.,XXVIII, s. 113; Ebussuûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm,Beyrut: Daru İhyai’t-Türasi’l-Arabiyyi, ts., VIII, s. 121; Mevdudi, a.g.e.,V, s. 449.110el-Hucurat 49/12.111Zemahşerî, a.g.e., IV, s. 375; Râzî, a.g.e.,XXVIII, s. 115; Taberi, a.g.e.,XXVI, s. 135. Mevdudi, a.g.e.,V, s. 450-451.112Râzî, a.g.e.,XXVIII,s. 116.
Kur’an’da Geçen “Ey İnsanlar” ve “Ey İman Edenler” Hitapları...| 179oluşturulması amaçlanırken, “ey iman edenler” hitabından sonra verilen mesajla da bu toplumun yapısına zarar verebilecek her türlü tutum ve davranıştan uzak durulması istenmiştir. 

Yine “ey insanlar” hitabıyla Mekke’de o toplumun temeli inşa edilmiş, “ey iman edenler” hitabıyla o toplumun devamı esas alınmış ve ona zarar verebilecek tutum ve davranışlar yasaklanmıştır.1. 5. CezaKur’an’ın, nida üslubuylamuhataplarına bildirdiği bir diğer konu da cezalardır. Kur’an, insanın Allah’ın buyruklarına uyması gerektiğini, uyulmadığı takdirde her an helakle baş başa kalacağını şöyle haber vermektedir: “Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok eder ve başkalarını getirir. 

Allah, buna hakkıyla gücü yetendir.”Kâfir ve  münafıklara,  “ey kâfirler  ve  münafıklar  eğer  siz  Allah’ın  emir  ve yasaklarına karşı çıkarsanız Allah sizi yok ediverir de yerinize sizden daha hayırlısını getiriverir. Kesinlikle Allah’ın gücü buna yeter.”denilmektedir. Yine burada emir sahibi olan kimselere, emri altındakilere adaletle hükmetme ve ilmiyle amel etme çağrısında bulunulmaktadır. Aksi takdirde kaçınılmaz sonun helak olacağı hatırlatılmaktadır.

Görüldüğü üzere ister inanan, ister inanmayan olsun herkim Allah’ın emir ve yasaklarına karşı çıkarsa onu bekleyen son, dünya hayatında yok oluvermekahirette ise cehennem azabı olacaktır.Kur’an’ın,  “ey  iman  edenler”  ve  “ey  insanlar”hitaplarıyla  başlayan ayetlerininverdiği  mesajlarabaktığımızda  cezalarla  ilgili  teferruatın  Medine döneminde inen ayetlerin içerisinde yer aldığını görmek mümkündür. “Ey iman edenler” hitabıyla başlayan ayetlerin tamamı da Medenîayetler olduğundan dolayı cezalar ile ilgili detaylar bu ayetlerde yerini almıştır. 

Bunlardan  birinde Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden  bir  hafifletme  ve rahmettir. 

Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır.”116Ayet,  müminlere  kasıtlı  öldürmelerde  kısasın  farzolduğunu  ifade etmek için “ey iman edenler” hitabıyla seslenmektedir.117Ayetin zahirindeher ne kadar hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadının kısas edileceği ifade edilse  deancak cinayeti işleyen kimseye kısasuygulanır. Yani, cinayeti işleyen 113 en-Nisa 4/133.114Taberi, a.g.e.,V, s. 319; Râzî, a.g.e.,XI, s. 57; Semerkandî, a.g.e.,I, s. 371.115Semerkandi, a.g.e., I, s. 371.116el-Bakara2/178.117Kutup, a.g.e., I, s. 341.
180| E n v e r   B A Y R A Mhür de, köle de olsa; erkek de, kadın da olsa kısas,cinayeti işleyene uygulanır.

Görüldüğü gibi iman edenleri muhatap alan bu ayette bir hadd cezası olan kısas detaylı bir şekilde ele alınmıştır.Kur’an, avlanma hususunda iman edenlerin sınanacağınıve bu sınavı kaybedenlerin  de  cezalandırılacağını  ifade  etmektedir: “Ey  iman  edenler! Andolsun, Allah sizleri, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği av(lar) ile elbette deneyecek ki, görmediği hâlde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim bundan sonra sınırı aşarsa onun için acı bir azap vardır.”

Müminler haccetmek için yola çıkmış nihayet Hudeybiye’de konaklamışlardı. Hayvanlar kendilerine,elleriyle tutulabilecek bir mesafeye kadar yaklaşmıştı. Ancak Allah onlara ihramlı olarak avlanmayıbir imtihan vesilesi kıldı.120Bu imtihanda başarısız olan kimseler için ahiretteki uhrevî cezanın yanında121bir de dünyevî ceza vardır. 

Bu ceza ayette şöyle belirtilmektedir: “Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kâ’be’ye ulaştırılmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır.  

(Bu)  yaptığı  işin  kötü  sonucunu  tatması  içindir.  Allah,  geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.”122Ayette de işaret edildiği gibi müminlerin ihramlı iken  avlanmaları yasaklanmakta, yasağı çiğneyenlerin önce dünya hayatında daha  sonra  da  ahiret  hayatında  cezalandırılacakları  ifade  edilmektedir.

Görüldüğü  gibi  “ey  insanlar”  hitabından  sonra  cezadan    genel    olarak bahsedilmişken,  “ey  iman  edenler”  hitabından  sonra cezaya  çarptırılacak kimselerin cezaları detaylı bir şekilde açıklanmıştır.1.6. CihatMekke  döneminde  cihada  izin  çıkmadığından  dolayı  “ey  insanlar” hitabından sonra cihat emri yer almamaktadır. Ancak bu izin Medine döneminde verilmiştir.  

Bu  nedenle  “ey   iman  edenler”  hitabıyla  başlayan bazı  ayetlermüminlere cihadıemretmektedir: “Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size ‘Allah yolunda sefere çıkın’denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir.”

123 Hz. 118Taberi, a.g.e.,II, s. 103; Şevkanî, Muhammed, Fethu’l-Kadir,Daru’l-Fikr, Beyrut ts., I, s. 175.119el-Maide5/94. 120Semerkandi, a.g.e.,I, s. 440; Râzî, a.g.e.,XII, s. 71.121Muhammed AliSabunî,Saffetü’t-Tefâsir,İstanbul: Dersaâdet, ts., I, s. 364.122el-Maide5/95.123et-Tevbe9/38. Benzer ayetler için bk. en-Nisa 4/71; el-Maide5/35; Enfal8/15, 45-46; et-Tevbe9/123.

Kur’an’da Geçen “Ey İnsanlar” ve “Ey İman Edenler” Hitapları...| 181Peygamber Bizans’a karşı çıkılacak olan Tebük seferini Müslümanlara haber verince,bazı Müslümanlar sefere gitme hususunda isteksiz davrandılar. Çünkü yaz mevsimi olduğundan hava çok sıcaktı. Düşmanın uzak bir mesafede olmasıbu isteksizliği daha da artırıyordu. Aynı zamanda sefere çıkılacak mesafe de çok uzaktı. Ayrıca hurmalar olgunlaştığı için toplanma vakti gelmişti. 

İşte böyle bir ortamda  nazil   olan   ayet  bu  durumda  olan  Müslümanları  cihat  hususunda uyarmakta  ve  onları  cihada  teşvik  etmektedir.124Cihada  icabet  edilmediği takdirde başlarına gelecek olumsuz durum onlara bildirilmektedir.  Bu  nedenle “ey iman edenler” gibi onur verici bir hitapla muhatap alınan müminler, bu hitabın gereğini yerine getirme hususunda uyarılmışlardır. 1.7. Aile HukukuKur’an, “ey insanlar” hitabından sonra aile hukukuyla alakalı herhangi bir  meseleden  bahsetmemektedir. Bu konu sadece “ey iman edenler” hitabıyla başlayan bazı ayetlerde yer almaktadır. 

Bu konular evlilik, boşanma, mehir gibikonulardır: “Ey iman edenler! Müminkadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü Müslümanhanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler  de Müslümanhanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını  onlara  (kocalarına  geri)  verin.  Mehirlerini  verdiğiniz  takdirde,  bu kadınlarla  evlenmenizde  size  bir  günah  yoktur.  

Müşrik  karılarınızın  nikâhlarına tutunmayın.  (Zira  bu  nikâhlar  ortadan  kalkmıştır.)  Onlara  harcadığınız  mehri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mehri (sizden) istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”125Ayet, Mekke’den Medine’ye hicret eden kadınların imtihan edildikten sonra, sırf Allah  rızası  için  gelenlerin  kâfirlere  geri  verilmemesini  istemektedir.  Bunun nedeni bu ayetin nazil olmasıyla beraber Müslümanbir kadının müşrik bir erkekle, Müslüman bir  erkeğin  de  müşrik  bir  kadınla nikâhlanması yasaklanmıştır. 

Ayrıca bu ayet nazil olduktan sonra kâfirbir kadından boşanan Müslümanbir  erkeğin  evlenirken  kadına  verdiği  mehri  geri  istemesi emredilirken, kâfirerkeğin de evlendiklerinde Müslüman kadına verdiği mehri geri isteme hakkınınolduğu ifade edilmektedir.126Görüldüğü gibi Kur’an, iman edenlerin sosyal hayatlarını düzenlediği gibi aile hayatlarını da düzenlemekte ve onlara bu hususta yapılması gerekenleri emretmektedir.

124Taberi, a.g.e.,X, s. 133; Nesefi, a.g.e.,II, s. 89; Sem’anî, a.g.e.,II, s. 309; İbn Kesir, a.g.e.,II, s. 358.125el-Mümtehine60/10. Benzer ayetler için bk. en-Nur 24/27, 58; el-Ahzab33/49.126Taberi, a.g.e.,XXVIII, s. 67-68; İbn Kesir, a.g.e.,XXXXII, s. 351-352; Beydavi, a.g.e.,V, s. 329.
182| E n v e r   B A Y R A M

SonuçKur’an,  insanları  doğru  yola  iletmek  için  gönderilmiş  olan son ilahimesajdır. Kur’an’ın tamamı Allah’ın insanlara hitabı olsa da onun içinde özel hitapların bulunduğudavakidir. “Ey insanlar”ve “ey iman edenler” hitabı bunlar arasındadır. “Ey insanlar” hitabı “ey iman edenler” hitabına göre daha kapsamlı bir hitap şeklidir. 

“Ey insanlar”hitabı inanan inanmayan tüm insanları içine alanevrenselbir hitapken, “ey iman  edenler”hitabı sadece inananları içine alan bir hitaptır. Bu anlamda “ey iman edenler” hitabı, “ey kâfirler” hitabının karşılığında kullanılmıştır.Dolayısıyla “ey insanlar” hitabı,içerisine hem “ey iman edenler” hitabını hem de “ey kâfirler” hitabını içine alan genelbir hitap şeklidir.“Ey insanlar” hitabı daha evrensel bir hitaptır. 

Bu hitaptan sonra muhatap kitleye verilen mesajlar daha çok ana hatlarıyla verilmiştir. “Ey iman edenler” hitabından sonra muhatap kitleye  verilen  mesajlar en temel  mesajlar  olup,  daha ayrıntılı  bir  şekilde  ifade  edilmiştir.  Bunun  yanında  “ey  iman  edenler” hitabından sonra gelen bazı ayetler Müslümanların sahip olduğu yanlış anlayışıdüzeltmeye çalışmıştır.“Ey iman edenler” hitabında,  bu  hitabamuhatap olan insanlar açısından şereflendirme, değer verme gibi pozitif bir anlam söz konusudur. 

Ancak “ey insanlar” hitabı inananı da inanmayanı da kapsadığından dolayı hitaba muhatap olan  insanlar açısından bir şereflendirmeve değer verme gibineolumlu  biranlam ne de yerme gibiolumsuzbir anlamsöz konusudur.Bu nedenlebu hitap, kendinden sonraki mesajın içeriğine görelehte  bir  anlam  da,  aleyhte  bir  anlam da barındırabilir.

“Ey insanlar” hitabıyla başlayan ayetlerde, muhataba verilen mesajlar daha çok inançla ilgili konularda yoğunlaşırken, “ey iman edenler” hitabıyla başlayan ayetlerde ise verilen mesaj daha çokbirey  ve  toplumun  psiko-sosyal gelişimini etkileyen konulardayoğunlaşmıştır. Bu hitapları içeren  ayetlere  bu gözle baktığımızda “ey insanlar” hitabıyla başlayan ayetlerin çoğunluğu Mekkî, “ey iman edenler” hitabıyla başlayan ayetler tamamı Medenîdir. 

Ayetlerin  ele aldıkları  konular  ve  bu  konuların  işleniştarzından  dolayı  böyle  bir  ayrıma gidilebilir.Çünkü  Mekkî  ayetler  kısa  ve  özlü  bir  şekilde  daha  çok  inanç konularını işlerken, Medenîayetler sadece inanç konularını değil bunun yanında sosyal hayat, savaş, cezalar ve aile hayatı gibi diğer konuları da daha  uzun  ve ayrıntılıbir şekilde ele almıştır.

Genel anlamda “ey insanlar” hitabından sonra insanları iyiye, güzele ve helale yönlendirme ağır basarken, “ey iman edenler” hitabından sonra insanları 
Kur’an’da Geçen “Ey İnsanlar” ve “Ey İman Edenler” Hitapları...| 183kötülüklerden, günahlardan ve haramlardan sakındırma daha baskındır. Bu bir anlamda iman ile bu kötü şeylerin bir arada bulunmaması gerektiğinin de bir göstergesidir.Kur’an’da  geçen  hitaplar  sosyal  hayatımızda  ve  eğitim  alanında insanlarla iletişim kurarken bizlere bazı referanslar da sunmaktadır. 

Güzel ve olumlu hitaplar insanlarla iletişimi kolaylaştırırken, çirkin ve olumsuz hitaplar iletişimi zora sokmaktadır.KaynaklarAkpınar, Ali, Kur’an’ın Müminlere Çağrısı, Konya: Kitap Dünyası, 2013.Âlûsi, Ebu’l Fadl Şihabuddin, Ruhu’l Meanî fi Tefsîri’l Kur’an el-Azimi ve’s-Seb’il-Mesânî, Beyrût: Daru İhyyai’t Türasi’l-Arabiyye, ts.Begavî, Tefsîru’l-Begavî,Beyrut: Daru’l-Mağrife, tah.Halid  Abdurrahman  el-Ak, ts.Buhâri, Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail, el-Câmiu’s-Sahîh,İstanbul ts.Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Usulü,Ankara: TDV Yay., 1991.Cevzî, Abdurrahman Ali İbn Muhammed, Zadü'l-Mesir fi İlmi't-Tefsir, Beyrut: el-Mektebu’l-İslamî, 1404h.,3. Baskı.Ebussuûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm,Beyrut: Daru İhyai’t-Türasi’l-Arabiyyi, ts.Endülüsî,  İbn  Atiyye, el-Muharreru’l-Vecîz, Lübnan: Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1413. Gezer, Süleyman, Kur’an’ın Anlaşılmasında Sözlü Hitabın Rolü,yayınlanmamış doktora tezi,Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara2007.İbn  Kesîr,  İsmail  İbn  Ömer  ed-Dımeşkî  Ebu’l-Fida, Tefsîru’l-Kur’an’il-Azîm,Beyrut: Daru’l-Fikr, 1401.İbn Manzûr, Muhammed b. Mükerrem, Lisanu’l-Arab, Kahire: Daru’l-mearif, ts.İsfehani, Ragıb, Müfredat,İstanbul: Pınar Yay., çev.: Yusuf Türker, 2012.Karagöz, İsmail ve diğerleri, Dinî Kavramlar Sözlüğü, Ankara: DİBYay., 2010.Karaman, Hayreddin vediğerleri, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Ankara: DİB Yay., 2007.Kesler, Muhammed Fatih, “Kur’an-ı Kerim’de Hz. Muhammed’e Hitaplar (I)”, 

184| E n v e r   B A Y R A MAÜİFD, c. 43, sy. 2, 2002.Kurtubî,  Ebu  Abdullah  Muhammed  b. Ahmed  el-Ensarî, el-Camiu’l-Ahkâmi’l-Kur’an,Kahire: Daru’ş-Şağb, ts.Kutluer, İlhan, “İnsan” DİA,İstanbul 2000.  Kutub,  Seyyid, Fî Zılâl-il Kur’an,yy. Hikmet Yayınları, çev: İ.Hakkı Şengüler ve diğerleri, ts.Mevdudî, Ebu’l-A’lâ, Tefhimu’l-

Kur’an,çev.:  Yusuf  Karacave diğerleri, İstanbul: İnsan Yay., 1997. Müslim, Ebu’l-Hüseyin Muslim b. El-Haccâc el-Kuşeyrî, es-Sahîh, Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1398h/1978.Nesefî, Tefsiru’n-Nesefî,yy. Daru’n-Neşr, ts.Râzî,  Fahruddin  Muhammed  b.  Ömer, Tefsir-i  Kebîr  Mefâtihu’l  Gayb, Beyrut: Dârü’-Kütübi’l-İlmiyye,2000.  Sabunî, Muhammed Ali, Saffetü’t-Tefâsir,İstanbul: Dersaâdet, ts.Sem’ânî, Mensûr bin Muhammed bin Abdül-Cebbâr, Tefsiru’l-Sem’ânî,Riyad: Daru’l-Vatan,1997.
Semerkandî,  Muhammed  b.  Ahmed  Ebu’l-Leys, Tefsîru’s-Semerkandî, tah.: Mahmud Matarcî, Beyrut: Daru’l-Fikr, ts.Şevkanî, Muhammed, Fethu’l-Kadir, Beyrut: Daru’l-Fikr, ts.Sinanoğlu, Mustafa, “İman”, DİA, İstanbul2000. Uludağ, Süleyman, “Hitap” DİA,İstanbul 1998.Taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr bin Yezid b. Halid, Camiu’l-Beyân an Te’vil Ey’il-Kur’ân, Beyrut: Dâru’l Fikr, 1405h.Zemahşerî,  Ebu’l  Kasım  Muhammed  Ömer, El-Keşşaf  an  Hakaiki’t-Tenzîl  ve Uyuni’lEkavil fi Vücuhu’t-Te’vil,Beyrut: Darü İhyai Türasi’l Arabiyyi, ts.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion