10 Şubat 2015 Salı

VAHDET - İ VÜCUD


VAHDET -İ VÜCUD

Her yerde ve her şeyde kalbini yalnız Allah ile meşgul etme hali ve yaşayışıdır. İmam-ı Rabbani 
tevhidi vucudi ve şuhudi olmak üzere 

iki kısımda mutalaa eder. 

Vucudî tevhid, mümkün olan şeylerin vücudunu Allahu Teala'nın vücud denizinin dalgasını görmektir. 
Varolan şeyler Allahu Teala'nın varlığının tezahürüdür. 
Bu makama ulaşmış olanlar Hakkın vücud denizine daldıklan için 
(Fenafillah) orada denizden ve dalgadan başka birşey göremez.

(Şuhudi Tevhid).
Kendini de bu deryadan bir damla kabul ederler. 

Vücudî tevhid, latife-i kalbin seyrinde meydana gelir. 
Önce imkan dairesinde seyreder. 
Hallac-ı Mansur bu istiğrak halinde
`Enel hak' dediği için idam edilmiştir.

Panteizm fikrinin sahipleri, bütün eşyanın Allah olduğunu ileri sürerler. 
Yani yaratan ile yaratılanın ittihadına inanırlar. 

Bunu iki şekilde izah ederler.

1-Gerçek olan Allah’tır. 
Alem bir takım görüntülerden başka bir şey değildir.

2- Alem hakikidir. Allah mevcud olan şeylerin hepsidir.
Birbirine zıt gibi görünen iki görüş şöyle özetlenebilir: 

Allah'ın vücudundan başka bütün varlıkların bir hakikate malik olmadığını, tabiatın Hak'ta fani olduğuna 

Yani sınırlının sınırsızda birleştiğine inanırlar. 
Bunların inancı her şey Allah diye ifade edilebilir. 

Benim anladığım Vahdet-i Vücudçular 
mevcudun Allah'ın delil olduğunu görür ve söylerler. 

Panteistler ise, mevcudu (varlığı) Allah'ın bir cüz'ü olarak görürler ve her şey Allah'tır derler. 
Bu görüşün ün en önemli simaları 
Spinoza ve Hegel’dir.


NOT: Eserdeki Vahdet-i Vücud ve Panteizm bölümleri ehl-i halin anlayacağı ve bileceği bölümler olduğundan anlaşılması için bizzat okunması gerekmektedir.

Behaki'nin beyanına göre her yüz senede bir müceddid gelecektir. 

Bunların ilki Ömer bin Abdülaziz 
ikincisi İmam-ı Safi, 
üçüncüsü Ebul Abbas bin Süreyc (Ebu Hasan e1 Eş’ari), 
dördüncüsü E1-Bakıllani, 
beşincisi İmam-ı Gazali, 
altıncısı Fahru'r -Razi yedincisi İbn Dakiki'l- id, 
sekizincisi de Zeynu'l Iraki

ANADOLU'DA VE HORASAN'DA TASAVVUFİ CEREYANLAR 
VE İNTİŞAR EDEN TARİKATLAR
Türklerin Müslüman olmalarından sonra miladi 11. asırda bilhassa göçebeler arasında dervişlerin azami gayretleriyle tekke ve tarikatlar bütün Selçuklu Devleti'nde her tarafa yayıldı. 
Hoca Ahmed Yesevi tarafından bilhassa Horasan ve Maveraü'n-nehir Türkleri arasında Yeseviye tarikatı en yaygın tarikattır. Anadolu’da 13. asırda tarikatların menşei olarak Hacı Bektaş-ı Veli görünmektedir. 
Bektaşî tarikatı Osmanlı'ya kadar uzanmış Yeniçeri ocağının dayanağı olarak kabul edilmiş ve büyük nüfuz kazanmıştır. 
Selçuklularda tarikat derecesinde müessir olan başka bir teşkilat da ‘Ahilik’ müessesesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion