17 Şubat 2016 Çarşamba

Y-DNA Haplogrupları Hakkında Bilgi

Y-DNA Haplogrup Nedir?
Y-DNA haplogrubu (baba tarafından), on binlerce yıl önce yaşamış atayı belirtir. Y-DNA haplogrupları, babadan oğula aktarılan y-kromozomunun binlerce yıl zarfında uğradığı mutasyonlarla meydana gelmiştir. Haplogruplar harflerle ifade edilir. Aşağıdaki resimde “babanın babasının babası…” şeklinde devam eden baba hattı (Y-DNA soy ağacı) görselleştirilmiştir.
y-dna
Tüm haplogrupların atası, A0-T olarak adlandırılmakta ve 235.500 yıl öncesine tarihlendirilmektedir. 66.000 yıl önce de A ve B haplogruplarına ilave olarak C, D, E ve F ata haplogrupları oluşmuştur. Günümüzdeki haplogruplar bu ata gruplarından türemiştir. Aşağıda ilk erkekten günümüze Y-DNA haplogrup soy ağacını özetleyen bir görsel yer almaktadır.
y-dna-haplogrup-agaci-haplogroups-tree
Şimdi sırasıyla Y-DNA haplogruplarını inceleyeceğiz. Aşağıdaki veriler FTDNA projeleri ile çeşitli makalelerden yararlanarak oluşturulmuştur.
A1 Haplogrubu: Bu haplogrup 145000 yıl önce muhtemelen Afrika’da ortaya çıkmıştır. Günümüzde doğrudan A1 haplogrubuna bağlı olan A1a ve A1b haplogrupları ve alt dalları bulunmaktadır. A1a, İngiltere, Norveç ve Finlandiya gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde ve Afrika’da görülen bir daldır. A1b1b (M32), Etiyopya, Çad, Cezayir, Tunus, Mısır, Suudi Arabistan, Katar, İskoçya, Rusya ve İtalya gibi ülkelerde görülen bir daldır. A1b halogrubu, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da görülen kolu teşkil eder. A1a ve A1b haplogruplarının çok eski zamanlardan itibaren Avrupa ve Arabistan’a yayıldığı düşünülmektedir. Ancak bu haplogrup, Afrika dışında çok düşük oranlarda görülmektedir. Bu nedenle A1 haplogrubunun Afrika’dan Kuzey Avrupa ve Amerika’ya geçiş süreci, Avrupa’nın sömürgeci dönemi ile ilişkili olabilir mi sorusunu akla getirmektedir. Ancak Arap ülkelerinde görülen A1 haplogrubu büyük ihtimalle daha eski zamanlara dayanmaktadır. A1 haplogrubuna Türkiye’de çok az miktarda Ege bölgesinde de rastlanmaktadır. A1 haplogrubu, Akdeniz çevresinde rastlanan haplogruplar arasında yer almaktadır.
B Haplogrubu: B1, B2 ve B3 şeklinde türevlere sahiptir. Yaklaşık 84000 yıl önce Afrika’da ortaya çıktığı kabul edilmektedir. B1 haplogrubu, Afrika’da Kamerun çevresinde görülmektedir. B2 ise daha kapsamlı bir dal olup, B2a ve B2b şeklinde iki kola ayrılır. B2a’nın Uganda ve Kenya’ya özgü bir haplogrup olduğu düşünülmektedir. B2a, Güney Afrika, Zimbabve, Tanzanya, Sudan ve Etiyopya boyunca Afrika’nın doğu boyunca güneyden kuzeye doğru uzanan bir haplogruptur. Ancak B2a haplogrubu Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Mısır, Suriye ve Tunus gibi Arap ülkelerinde de mevcuttur.  Haplogrup B, çok az miktarda İran, Afganistan, Hindistan ve İngiltere gibi ülkelerde de görülmektedir.
C Haplogrubu: C1 ve C2 şeklinde iki temel kola ayrılır. Yaklaşık 65.000 yaşındaki C haplogrubunun C1 ve C2 şeklinde ikiye ayrılması 48.000 yıl önce gerçekleşmiştir. Şimdi sırayla C1 ve C2’nin alt dallarını inceleyelim:
* C1a1, sadece Japonya’da görülen daldır. Bu nedenle Doğu Asya’ya özgüdür.
* C1a2 (V20) ve alt dalları ise, Ukrayna’dan İspanya ve İngiltere’ye kadar Avrupalılarda görülen daldır. Bu dalın Kuzeydoğu Asya ile ilgisi yoktur. Gamba 2014’ün alışmasına göre, Macaristan’da iki farklı arkeolojik sit alanında, M.Ö. 5000’lere tarihlendirilen iki adet C1a2 (V20) bulunmuştur. 47.000 yaşındaki C1a2’nin günümüzde Asya’da görülmeyip Avrupa’da görülmesi bu haplogrubun çok eski zamanlarda Avrupa’ya vardığını göstermektedir.
* C1b, Suudi Arabistan, Hindistan arasındaki bölgede görülen eski bir daldır.
* C1c, Yeni Zelanda ve Avustralya çevresinde görülen daldır.
* C1d, Avustralya yerlileri Aborjinlerde görülen daldır.
* C2b, Türk ve Moğol halklarında görülen daldır. Hem Asya’da hem Avrupa’da görülen daldır. C2b aynı zamanda Amerikan yerlilerinde de görülür. Ancak C2b’nin Doğu Asya’ya özgü olduğu kabul edilmektedir. Avrupa’da görülen C2b dalları genel olarak Hun, Türk ve Moğol akınlarıyla ilişkili tutulmaktadır.
* C2e, Çin, Malezya, Moğolistan ve Rusya gibi geniş bir alanda görülür.
* C2a, C2c ve C2d ile ilgili pek fazla veri bulunmamaktadır.

D Haplogrubu: Doğu Asya’ya özgür bir haplogrup olarak kabul edilir. 66.000 yıl önce Asya’da ortaya çıktığına inanılır. D haplogrubu, oran olarak en fazla Japonlarda görülür. Bu haplogrup bir miktar, Çin ve Orta Asya’da da mevcuttur. D haplogrubu, E haplogrubu ile ortak ataya sahiptir. D haplogrubuna Asya kıtası dışında rastlanmaz.
E Haplogrubu: Yaklaşık 66.000 yıl önce Afrika’da ortaya çıktığına inanılır. E1 ve E2 diye iki kola ayrılsa da E1 haplogrubu daha kapsamlı araştırılmıştır. E2, Afrika dışında pek görülmeyen bir dal olduğu için Orta Afrika’ya özgü kabul edilen bir daldır. E haplogrubu, Ural-Volga bölgesinde yaşayan Türki halklarda da yaklaşık %14’e varan oranlarda görülmektedir. Aslında bu oran azımsanamayacak kadar fazladır. E1b’nin hem İdil-Ural bölgesinde hem de Orta Asya’nın güney kesiminde Türklerde makul oranlarda görülmesi dikkate alınırsa bu haplogrubun da Ön Türkler arasında yer aldığı kabul edilebilir. Tahminlerimize göre bu haplogrubun Türklerin ata yurdu olarak kabul edilen Orta Asya ve İdil-Ural bölgelerindeki varlığı en az 2500/3000 yıl öncesine kadar gitmektedir.
* E1b1a, Kuzey Afrika ve Orta Afrika’da görülen daldır. Antik DNA örneği olarak, Mısır firavunu III. Ramses’in Y-DNA’sı da bu haplogrup olarak tespit edilmiştir (Hawass, 2012).
* E1b1b1, Akdeniz, Avrupa ve Orta Doğu özelliği gösteren haplogruptur. E1b1b1, Kuzey Afrika, Batı Avrupa, Batı Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yaygın görülen eski haplogruplardan biridir. Nitekim E1b1b1a haplogrubu, Avrupa’da Sopot ve Lengyel antik kültürlerinde yapılan kazılarda bulunmuştur. Avrupa’da M.Ö. 5000’lere kadar tarihlendirilmektedir. Daha önceki antik çalışmalarda E1b, İspanya’da da bulunmuştur. E1b, Avrupa’nın en eski Y-DNA haplogrupları arasında yer alır.
* E1b1b1a1b2 (V22), Avrupa ve Orta Doğu genelinde görülen bir daldır.
* E1b1b1a1b1a (V13), Avrupa ve Orta Doğu’da görülen diğer bir daldır. Aynı zamanda Yunanistan’da %31,5 ile en fazla görülen Y-DNA haplogrubudur. Eski adıyla E3b1a2 olarak bilinir. Ancak bu dal İran, Afganistan ve Türkmenistan’da da bir miktar görülür.  7000 yaşında olması nedeniyle muhtemelen çok eski zamanlarda çeşitli coğrafyalara yayılmış ve farklı halkların oluşumunda yer almıştır.
* E1b1b1b2a1 (M34), Doğu Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve Batı Asya’da da görülen bir daldır.
* E1b1b1a1b1a (L542/V36), Doğu Avrupa başta olmak üzere Avrupa genelinde görülür.

* E1b1b1 ve alt dalları (M34, L542/V36 ve V13 gibi dallar) Türk halklarında ve Orta Asya’da görülmektedir.
F Haplogrubu: 65.000 yaşındaki F haplogrubu, A, B, C, D ve E haplogrupları dışındaki tüm haplogrupların atasıdır. GHIJK’nin F’den ayrılma süreci 48.000 yıl önce gerçekleşmiştir. Bu daldan ilk ayrılan G haplogrubu olmuştur. Daha sonra diğer grupların ayrılma süreci gerçekleşir.
* Günümüzde F*, F1, F2 ve F3 gibi minör dalları mevcuttur. F haplogrubunun minör dalları günümüzde Hindistan, Vietnam, Tibet, Çin’in güney kesimleri, Orta Asya, Orta Doğu ve Avrupa’da düşük oranlarda mevcuttur. Bu haplogrup Afrika’da görülmez. Avrupa’da antik DNA örnekleri arasında F haplogrubu da G2a ve E1b ile birlikte yer almıştır.
G Haplogrubu: Yaklaşık 47.000 sene önce F’den ayrılmıştır. 26.000 yıl önce G haplogrubu, G1 ve G2 şeklinde iki kola ayrılır. G1 ve G2 haplogrupları Orta Asya’nın güneyinde ve kuzeyinde görülen haplogruplardır. G1 haplogrubu, Kazakistan’da Madjar ve Argınlarda çoğunluğu teşkil eden önemli bir haplogruptur. Kafkasya’nın belirli bölgelerinde  yüksek oranlarda görülen G2 haplogrubu ise Avrupa ve Orta Asya genelinde %2 ilâ %10 arasında görülen bir Y-DNA haplogrubudur. G1 ve G2 haplogrupları bir çok yerde %10’un altında seyretmektedir. Özellikle G1’in Kazakistan coğrafyasında %9 civarında görülmesi dikkate alınırsa, dünya genelindeki G1 oranları içerisinde en yoğun olduğu bölge Orta Asya’dır. Kuşkusuz G1 ve G2 haplogrupları da ön Türkler arasında yer alıyordu. Şimdi G’nin dallarını inceleyelim:
* G1, G2a1, G2a2, G2b dalları Orta Asya’da ve Türk halklarında görülen Y-DNA haplogrupları arasındadır.
* G2a haplogrubu, Avrupa’da Neolitik dönem antik DNA örnekleri arasında en fazla tespit edilen Y-DNA haplogrubudur.  G1 haplogrubu ise G2a’nın aksine Avrupa’da pek görülmez; daha çok Orta Asya ve İran’da Horasan çevresinde görülen bir daldır. G1 haplogrubu, dünya genelinde düşük oranlarda görülür. G1’in en yoğun görüldüğü bölge kuşkusuz Orta Asya’da Kazak bozkırlarıdır. G2a haplogrubuna da Güney Orta Asya bölgesinde Hazaralar ve Türkmenlerde rastlamak mümkündür. Henüz Ön Asya’ya göç etmeden evvel, Oğuzlar içerisinde de G2a’ya mensup bir grubunun yer aldığı düşünülmektedir.

H Haplogrubu: Güney Asya’da Hindistan, Afganistan ve Pakistan çevresinde yaygın olan H haplogrubu, 47.000 yıl önce F’den ayrılan diğer gruptur. Kısmen Orta Doğu ve Avrupa’da da görülen H haplogrubu, Çingenelerde en sık görülen Y-DNA haplogruplarından biridir. Bu haplogrup Orta Asya’nın çeşitli bölgelerinde de düşük oranlarda görülür. H haplogrubu özellikle Avrupa’da Romanya çevresinde yoğunluk kazanır. Aynı zamanda antik H örnekleri Türkiye’de Barçın çevresinde bulunmuştur.
I Haplogrubu: Oluşum süreci, 42.000 yıl öncesine dayanır. I haplogrubu, 27.500 yıl önce I1 ve I2 olarak iki kola ayrılmıştır. Bu iki koldan I1, en fazla İskandinavya ülkelerinde görülmektedir. I2 ise Karadeniz’in kuzeyi ve Balkanlarda yoğunluk kazanan Y-DNA haplogrubudur. Tatarlar ve Çuvaşlarda mevcut olan I1 haplogrubu, Orta Asya’nın güneyine inildikçe pek görülmez. Ancak Gagavuzlarda en çok görülen I2a haplogrubu, Orta Asya ve güneyinde belirli bölgelerde görülen haplogruplar arasında yer almaktadır. Antik I örneklerine Avrupa’da ve Türkiye’de Batı Anadolu çevresinde rastlanmaktadır.
J Haplogrubu: Oluşum süreci, 42.800 yıl öncesine dayanır. J haplogrubu, günümüzde Asya ve Avrupa genelinde görülmektedir. Bu haplogrubun Kuzey Afrika’ya sonradan gittiği düşünülmektedir. J haplogrubu, Ural-Altay ve Kafkasya halkları arasında en fazla görülen haplogruplardan biridir. Bu haplogrubun günümüzde en fazla görüldüğü üç bölge, Batı Asya, Kafkasya ve Orta Asya’dır. Yaklaşık 32.000 yıl önce J1 ve J2 şeklinde iki kola ayrılmıştır. Bu haplogrup ile bağlantılı antik DNA örnekleri, Karelya, Sibirya, Altay, Kafkasya, Türkiye, Kuzey Karadeniz, Orta ve Doğu Avrupa’da bulunmuştur. Şimdi J haplogrubunun iki önemli alt dalını inceleyelim.
J1 Haplogrubu: J haplogrubundan 32.000 yıl önce ayrılmıştır. J1 haplogrubu en fazla Kafkasya ve Dağıstan’da başta Avarlar olmak üzere çeşitli etnik gruplarda görülmektedir. 8000 yaşındaki J1a2b (P58) dalı Orta Asya’da Türkmenler, Özbekler, Tacikler ve Moğollarda %10’a varan oranlarda görülmektedir. Aynı zamanda Ural-Volga çevresindeki Tatarlar ve Çuvaşlarda da görülmektedir. Avrupa’nın çeşitli halklarında da görülen J1 haplogrubunun antik örnekleri 2. ve 3. yüzyıl Sarmat mezarlarında bulunmuştur. Finlandiya yakınlarında Rusya’nın Karelya bölgesinde bulunan 7000 yıllık antik Fin-Ugur örneği de J1 olarak tespit edilmiştir.
J1a aynı zamanda Doğu Avrupa ve yine Avrupa genelinde de çeşitli oranlarda görülmektedir. Orta Asya ve Ural-Volga bölgesinde de görülen J1, Orta Asyalı Türkmenlerde %9,5, Türkiye’de %9, Azerilerde %15,2 oranında görülür. Görüldüğü üzere J1, genel olarak Oğuz grubu Türklerde %10 civarında görülmektedir. Türk halklarında görülen J1 dallarının Semitik halklarla bir ilgisi yoktur.
J1’in çok sayıda dalı mevcuttur. Bu dallardan Z1828, L817, ZS241, YSC76, Z6440 gibi dallar, genellikle Orta Doğu dışındaki bölgelerde görülür ve 4000 yıllık geçmişi olan Semitik halklarla ilişkili değildir. Araplarda görülen J1 dalı 4600 yaşındaki FGC11 dalıdır. Dolayısıyla J1 haplogrubuna veya P58’e Semitik demek yanlıştır.
* CTS1267 (Z1828), Doğu Avrupa ve Kafkasya karakteristiğine sahiptir.
* L817, P58’den 5000 yıl önce ayrılan bu dal, Doğu Avrupa ve Rusya’da görülür.
* ZS241, Doğu Avrupa, Rusya ve Moğolistan’da görülen bir daldır. Bu dal, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da pek görülmez.
* FGC11, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da Arap ülkelerinde görülür. Araplarda görülen J1 dalı FGC11’dir. Ancak FGC11, az miktarda başka halklarda da görülür. Dolayısıyla bu dala da Semitik demek doğru değildir. Bir alt dalı olan FGC12 (FGC1722), sadece Suudi Arabistan, Katar ve Yemen’de görülmesi nedeniyle Semitik olarak sınıflandırılabilir.
* Z640, Avrupa’da görülen dallardandır.
* YSC76, Avrupa ve Batı Asya’da görülmektedir.

J2 HaplogrubuJ2, 32.000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Bu nedenle J2’nin dalları günümüzde çok sayıda halkta görülmektedir. Aynı zamanda Türkiye ve Azerbaycan’da en fazla görülen Y-DNA haplogrubudur. J2 haplogrubu, genel olarak Orta Asya’dan Batı Asya (Azerbaycan ve Türkiye)’ye doğru yoğunluk kazanır. Türk halkları arasında en fazla Oğuz ve Karluk gruplarında mevcuttur. Nitekim J2 haplogrubu günümüzde nüfus olarak en fazla Türkiye, Azerbaycan ve İran’ın Güney Azerbaycan bölgesinde görülmektedir. J2’nin Ön Asya’da ortaya çıktığıyla ilgili somut bir delil henüz gün yüzüne çıkmasa da günümüzde en eski antik J2a örnekleri Altayların kuzeyinde, Sibirya, Karadeniz’in kuzeyi, Kafkasya, Anadolu ve Orta Avrupa’da Macaristan topraklarında bulunmuştur. J2’nin, Orta Asya’da Uygurlar, Özbekler ve Türkmenlerde en fazla görülen Y-DNA haplogruplarından olması ve antik DNA örneklerinin Altay Dağı Hun dönemi Sarıbel kurganında bulunması, Göktürk Dönemi Kytmanovo’da bulunması, Hazar dönemi kültüründe(Ukrayna-Rusya sınırında) antik örneğinin bulunması, bu haplogrubun da Orta Asya’da ön Türkler arasında yer aldığına işaret etmektedir. J2, Ural-Volga halklarında da görülmekle birlikte Kafkasya’da Çeçen, İnguş, Karaçay-Balkar ve Kumuk halklarında yüksek oranlarda görülür. Ayrıca Rusya’da özellikle Tataristan çevresinde %15 civarında yoğunluk kazanmaktadır. Seyrek de olsa Ukrayna ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinde de görülür. Aynı zamanda J2, Kuzey Afrika’da %5 oranında görülür. Kuzey Afrika’daki J2’nin önemli bir kısmının, İslam Devleti zamanında Kafkasyalı ve Türki memlukler yoluyla; Osmanlı Devleti zamanında da Türkler vasıtasıyla getirildiği tahmin edilmektedir. Bu haplogrubun, Türk halklarında görülme oranları aşağıda yer almaktadır:
Uygurlar %34 (Shou 2010), Özbekler %30.4 (Shou 2010), Azeriler %30.6 (Nasidze 2006), Hazaralar %26.6 (Haber 2012), Kumuklar %25 (Yunusbaev, 2006), Balkarlar %24 (Battaglia 2008), Türkiye %24 (Cinnioğlu 2004), Azerbaycanlılar %24 (Di Giacomo 2004), İran Türkleri %22 (Grugni 2012), Türkmenler %17 (Wells 2001), Özbekler %16 (Di Cristofaro 2013), Tatarlar %15.1 (Trofimova 2014), Çuvaşlar %14 (Trofimova 2014), Özbekler %13.4 (Wells 2001), Kazaklar %7 (KZ Project, FTDNA).
J2 haplogrubu, 28.000 yıl önce J2a ve J2b şeklinde iki kola ayrılmıştır. Bu iki koldan J2a doğu kanadı (yani Orta Asya ve Karadenizin kuzeyi) ile ilişkili görülürken, J2b daha çok batı kanadı (yani Ön Asya ve Balkanlar) ile ilişkili görülmektedir. Türklerde her iki dal da görülmekle birlikte J2a oranı genel olarak J2b’ye göre daha fazladır. Ancak J2b’nin Tatarlarda daha fazla görüldüğünü belirtmekte fayda var.  J2’nin çok değişik varyasyonları, Ural-Volga, Orta Asya ve Ön Asya’daki Türk halklarında görülmektedir.
K Haplogrubu: Bu haplogrup, 46.000 yaşındadır. LT, NO ve P haplogruplarının atasıdır. K haplogrubunun minör dalları K* adıyla bilinir. K* haplogrubuna genel olarak Hindistan, Orta Asya ve Batı Asya’da rastlanmaktadır.
L Haplogrubu: 42.500 yaşındaki L haplogrubu, günümüzde en fazla Güney Asya’da Hindistan ve Pakistan çevresinde görülür. L haplogrubu, aynı zamanda Orta Asya’da görülen Y-DNA haplogrupları arasında yer almaktadır. Bu haplogrup çok düşük oranlarda Avrupa’da da görülmektedir. Ömer Gökçümen’in bir Avşar köyünde yaptığı çalışmada %57 oranında L haplogrubu çıkması Türklerin Orta Asya’dan gelirken bu haplogrubu da Küçük Asya’ya taşıdıklarına işaret etmektedir. Türkiye’de L haplogrubunun görülme oranı %4 civarında seyretmektedir.
M Haplogrubu: Melanezya, Endonezya ve Mikronezya taraflarında görülür. Diğer coğrafyalara pek dağılım göstermemiştir.
N Haplogrubu: N haplogrubunun özelliği Kuzey Avrupa ve Kuzey Asya’da yoğun görülmesidir. N haplogrubu, Türki halkların hemen hepsinde görülen bir haplogruptur. Kuzey Asya’da Ural dağları çevresinde, Finlandiyalılarda ve Saka Türklerinde yoğunluk kazanmaktadır. Rusya’da Tatarlarda oldukça yüksek oranlarda görülmektedir. Kazan Tatarları %28.3, Çuvaşlar %27.9, Kuzey Altaylılar %10, Kazaklar %8, Özbekler %3,9 oranlarında N haplogrubuna sahiptir. N haplogrubu Türkiye’de %4 oranında görülmektedir. Tipik olarak Kuzey Avrasya özelliği taşıyan N haplogrubu, özellikle Kuzey Sibiryalı ve İskandinavyalı halklarda daha fazla yoğunluk kazanmaktadır. Ural kökenli Nenetlerde %97.3, Hantilerde %76.6, Finlerde %61.5, Litvanyalılarda %42, Eskimo kökenli Yupiklerde %50.6 oranlarında görülmektedir. N haplogrubuna Avrupa genelinde de az miktarda rastlanmaktadır. Kuzey kutbuna yaklaştıkça yoğunlaşan N haplogrubu, özellikle kuzeyli Türklerde önemli oranlarda görülmektedir. Orta Asyalı Türklerde N haplogrubu %1 ila %10 arasında seyreder. Türk halklarının hemen hepsinde görülen Y-DNA haplogruplarından biridir. Bu haplogruba Türkiye’de Avşar ve Kayı boylarında rastlanmaktadır.
O Haplogrubu: 36.200 yıl önce ortaya çıkan O haplogrubu en fazla Doğu Asya’da görülür. Bu haplogrup diğer haplogruplara nazaran biraz daha yaşlıdır. En fazla Çin, Japonya, Kore, Filipinler, Tayland gibi ülkelerde görülmektedir. Türk halkları içerisinde Uygurlar, Kazaklar, Türkmenler, Kırgızlar vb halklarda %1 ilâ %10 arasında görülmektedir. O haplogrubu, Uygurlarda %10.5 (Hammer 2005), Güney Altaylılarda %10 (Khar’kov 2007) oranlarında görülmektedir. 37.000 yıl önce oluşan O3a haplogrubu, Türk halklarının Kore ve Japonlarla ortak Y-DNA haplogrupları arasında yer alır. O3a2c1 gibi dallar, Türk, Japon, Kore ve Hanlılarda görülen ortak dallardandır. Ancak O3a2c1 dalının da 17.800 yaşında olduğu hesaba katılırsa, bu haplogrubun da ön Türkler arasında yer almış olabileceği açıkça görülmektedir. Cristofaro (2013)’ün çalışma sonuçlarına göre, Türk, Moğol ve İrani halklarda görülen O haplogrubu varyasyonları şunlardır: O3a1 (KL2), O3a2c1a (M117), O1a (M119), O3 (M122), O3a2c1 (M134), O (M175), O2b (M176), O2a1 (M95) ve O3a2 (P201).
P Haplogrubu: 43.800 yıl önce oluşan P haplogrubu, Q ve R grubu haplogrupların atasıdır. Günümüzde bu haplogrubun minör dalları çok az bulunur. Genellikle Orta Asya, Hindistan ve Pakistan çevresinde görülmektedir.
Q Haplogrubu: Bu haplogrup, Kuzey ve Güney Amerika yerlilerinde çok yüksek oranlarda görülmektedir. Avrupa ülkelerinde ise %0.5 ila %2.5 oranlarında görülmektedir. Orta Asya Türklerinde Q haplogrubu %1 ilâ %10 arasında görülmektedir. Ancak Q haplogrubunun Q1a1b (M25) dalı genel olarak Türkmenlerde yüksek oranlarda görülür. Q1a1a1 (M120) dalı ise Moğollar arasında belirginleşen diğer bir daldır. Yine bu haplogrup antik DNA örneği (Q1a) olarak Demir Çağı Altaylarda J2 ve R1a haplogrubu ile birlikte karşımıza çıkmaktadır. Tunguzlarda %4.2 gibi oldukça düşük oranlarda görülen Q haplogrubu, Ural grubu Selkuplarda %66.4 oranında görülürken, Sibirya’da yaşayan Dene-Yenisey dil ailesine bağlı Ketlerde %93.7 oranında görülmektedir. Q haplogrubu da N haplogrubu gibi Kuzeyli Türklerde belirli oranlarda görülmektedir. Q haplogrubu, Türk halkları içerisinde özellikle Türkmenlerde fazla görülmektedir. Critofaro (2013)’ün çalışmasına göre Afganistan Türkmenlerinde %33,8 gibi çok yüksek bir oranda görülmektedir. Q haplogrubu da ön Türkler arasında yer alan haplogruplar arasındadır.
R Haplogrubu: Bu haplogrup, Ural-Altay ve Hint-Avrupa halkları arasında en fazla görülen haplogruplardan biridir. Bu haplogrubun günümüzde en fazla görüldüğü bölgeler, Avrupa ve Orta Asya’dır. Bununla birlikte Güney Asya ve Batı Asya’da da makul oranlarda görülmektedir. R’nin alt dalları, Türk halklarında oldukça yüksek oranlarda görülür. 31.400 yaşındaki R haplogrubu, 27.600 yıl önce R1 ve R2 şeklinde iki ana kola ayrılmıştır. Daha sonra bu iki haplogruptan R1 haplogrubu, yaklaşık 22.000 yıl önce R1a ve R1b şekline iki kola ayrılmıştır. Batılı kaynaklar R haplogrubunun ilk olarak Orta Asya’da ortaya çıktığını ve oradan Doğu Avrupa’ya geçtiğini; R1a haplogrubunun ise Doğu Avrupa’da ortaya çıktığı ve buradan Orta Asya ve Avrupa’ya yayıldığı savını desteklemektedir.
R1a Haplogrubu: Yaklaşık 22.000 yıl önce ortaya çıkmıştır. Yaşlı bir dal olması nedeniyle R1a’nın dalları günümüzde çok sayıda halkta görülmektedir. R1a haplogrubu, Orta Asya’da en çok görülen Y-DNA haplogruplarındandır. Belirli bölgelerde ve Türk halklarında (Kırgızlar gibi) en fazla görülen haplogrup olarak karşımıza çıkar. Ancak Orta Asya’dan Azerbaycan ve Türkiye’ye doğru R1a’nın yoğunluğunda azalma vardır. R1a, Türk halkları içerisinde en fazla Kıpçak grubu halklarda (Kırgız ve Altaylılar) görülmektedir. Altaylılar ve Kırgızlarda çok yüksek oranda görülen R1a, doğuda Moğolistan’da %2 oranlarına düşmektedir. R1a, günümüzde Kırgızlar, Çuvaşlar, Altaylılar ve Özbeklerde en fazla görülen Y-DNA haplogruplarındandır. Bu haplogrup, Araplarda ve Kuzey Afrika’da da görülmektedir. Ancak R1a’nın önemli bir kısmının o bölgelere sonradan memluk askerler yoluyla geldiği düşünülmektedir. Bu haplogrubun, Türk halklarında görülme oranları aşağıda yer almaktadır:
Kırgızlar %63.5 (Wells 2001), Afganistan Özbekleri %27 (Cristifaro 2013), Kazan Tatarları %20 (Trofimov 2007), Gagavuzlar %19 (Eupedia), İran Türkleri %19 (Grugni 2012), Uygurlar %16 (Shou 2010), Kazaklar %15 (FTDNA 2015), Çin Özbekleri %13 (Shou 2010), Türkmenler %7 (Wells 2001), Türkiye %7 (Cinnioğlu).
R1a ve R1b haplogruplarının Orta Asyalı ve İdil-Urallı Türk halklarında yoğun oranlarda görülmesi ve İdil çevresinde İskit dönemine ait antik R1a örneğinin otozomal yapı itibariyle Tatarlara benzemesi, en eski R1b örneklerinin Volga çevresinde görülmesi, bu haplogrupların da ön Türklerin atalarını oluşturan topluluk arasında yer aldığına işaret etmektedir.
R1b Haplogrubu: Mevcut antik DNA verilerine göre R1b haplogrubu Ural dağlarının güneyinde bugünkü Başkurt toprakları çevresinde doğmuştur. R1b’nin önemli bir kısmı yaklaşık 4000 yıl önce Avrupa içlerine göçerken, bir kısmı da Güney Kafkasya, Orta Asya ve Moğolistan taraflarına göçmüştür. Avrupa’daki kavimler göçüyle R1b’nin önemli bir kısmı Batı Avrupa’ya kaymıştır. R1b haplogrubu, yaklaşık 22.000 yaşında olması nedeniyle bir çok halkta görülmektedir. R1b haplogrubu, en fazla Başkurtlarda görülmektedir. Bölgenin günümüz haplogrup dağılımına bakıldığında R1b’nin Karadeniz’in kuzeyinde ve Ural-Volga’daki ön Türkler arasında G, I, J, N, Q, R1a gibi haplogruplarla bir arada yer aldığı anlaşılmaktadır. R1b haplogrubu, Başkurt halkında, Trofimov (2007)’un çalışmasına göre %45 oranında, Lobov (2009)’un çalışmasına göre %35.2 oranında en fazla görülen haplogruptur. R1b haplogrubu Türkiye’de %16 oranında görülmektedir. R1b, Türkiye’de R1a’dan daha fazla görülür.  R1b ile ilgili ayrıntılı yazımızı okumak için buraya tıklayınız 
R2 Haplogrubu: Güney Asya’da daha fazla görülse de Orta Asya’da da düşük oranlarda mevcuttur. Bu haplogrup Türkiye’de %1 gibi düşük bir oranda görülmektedir. R2 haplogrubu, R’den 27.600 yıl önce ayrılarak Hindistan’a göç eden kolu teşkil eder.
S Haplogrubu: Okyanusya, Melanezya, Mikronezya ve Endonezya taraflarında M haplogrubuna paralel görülen diğer bir Y-DNA haplogrubudur. Güneydoğu Asya dışındaki coğrafyalara pek dağılım göstermemiştir.
T Haplogrubu: Orta Doğu, Güney Asya ve Avrupa genelinde düşük oranlarda görülen genel bir haplogruptur. Mezopotamya, İran’ın güney kesimi, Hindistan’ın doğu kıyıları, Arabistan’ın doğu kısmı, Mısır’ın güneyi, İtalya ve Sicilya’nın güneyinde T haplogrubu oranlarında artış görülür. T haplogrubuna Orta Asya’nın bir kaç bölgesinde, Karadeniz’in kuzeyinde, Türkiye’nin doğusunda ve Azerbaycan çevresinde de %1 ilâ %2 civarında rastlanmaktadır.
Önerilen Yazılar: 
Anahtar kelimeler: A haplogrubu, B haplogrubu, C haplogrubu, D haplogrubu, E haplogrubu, F haplogrubu, G haplogrubu, H haplogrubu, I haplogrubu, J haplogrubu, J1 haplogrubu, J2 haplogrubu, K haplogrubu, L haplogrubu, M haplogrubu, N haplogrubu, O haplogrubu, P haplogrubu, Q haplogrubu, R haplogrubu, R1a haplogrubu, R1b haplogrubu, S haplogruıbu, T haplogrubu, A geni, B geni, C geni, D geni, E geni, F geni, G geni, G1 geni, G2 geni, H geni, I geni, J geni, J1 geni, J2 geni, K geni, L geni, M geni, N geni, O geni, P geni, Q geni, R geni, R1a geni, R1b geni, S geni, T geni, ön Türk genleri, ön Türk haplogrupları, Hint-Avrupa genleri, Hint-Avrupa haplogrupları, Y-DNA haplogrupları, hakkında bilgi, haplogrup nedir, haplogroup ne anlama gelir, haplogrubun anlamı.
Kaynaklar:
[1] Zerjal et al (2002), A Genetic Landscape Reshaped by Recent Events: Y-Chromosomal Insights into Central Asia, Volume 71, Issue 3, p466–482, September 2002; Web: http://www.cell.com/ajhg/abstract/S0002-9297(07)60328-0
[2] Shou et al (2010), Y-Chromosome distributions among populations in Northwest China identyfiy significant contribution from Central Asian pastoralists and lesser influence of western Eurasians.
[3] Wells, Spencer et al (2001), The Eurasian Heartland: A continental perspective on Y-chromosome diversity
[4] Miroslava Derenko et al (2005), Contrasting patterns of Y-chromosome variation in South Siberian populations from Baikal and Altai-Sayan regions
[5] Xue, Yali et al (2006) Male demography in East Asia: a north-south contrast in human population expansion times
[6] Trofimov, the variability of mitochondrial DNA and Y-DNA in populations of Volga-Ural region, 03.02.07, P.111, Institute of Biochemistry & Genetics, Russia
[7] Eupedia, Distribution of European Y-chromosome DNA (Y-DNA) haplogroups by country in percentage
[8] Di Giacomo, F.; Luca, F.; Popa, L. O.; Akar, N.; Anagnou, N.; Banyko, J.; Brdicka, R.; Barbujani, G. et al. (2004). “Y chromosomal haplogroup J as a signature of the post-neolithic colonization of Europe”. Human Genetics 115 (5): 357–371. PMID 15322918
[9] Julie Di Cristifaro, Afghan Hindu Kush: Where Eurasian Sub-Continent Gene Flows Converge, See Table S5.
[10] Battaglia, Vincenza; Fornarino, Simona; Al-Zahery, Nadia; Olivieri, Anna; Pala, Maria; Myres, Natalie M; King, Roy J; Rootsi, Siiri et al. (2008). “Y-chromosomal evidence of the cultural diffusion of agriculture in southeast Europe”.European Journal of Human Genetics17 (6): 820–30.
[11] Wells RS, Yuldasheva N, Ruzibakiev R, Underhill PA, Evseeva I, et al. (2001) The Eurasian heartland: a continental perspective on Y-chromosome diversity. Proc Natl Acad Sci U S A 98: 10244-10249.
[12] Omer Gokcumen, “Ethnohistorical and genetic survey of four Central Anatolian settlements” (January 1, 2008)
[13] Khar’kov, VN; Stepanov, VA; Medvedeva, OF; Spiridonova, MG; Voevoda, MI; Tadinova, VN; Puzyrev, VP (2007). “Gene pool differences between Northern and Southern Altaians inferred from the data on Y-chromosomal haplogroups”.Genetika43(5): 675–87.
[14] Michael F Hammer et al 2005, Dual origins of the Japanese: common ground for hunter-gatherer and farmer Y chromosomes Journal of Human Genetics (2006) 51, 47–58; doi:10.1007/s10038-005-0322-0
[15] Tambets, Kristiina et al 2004, The Western and Eastern Roots of the Saami—the Story of Genetic “Outliers” Told by Mitochondrial DNA and Y Chromosomes
[16] Michael F Hammer et al 2005, Dual origins of the Japanese: common ground for hunter-gatherer and farmer Y chromosomes Journal of Human Genetics (2006) 51, 47–58; doi:10.1007/s10038-005-0322-0
[17] Y-DNA Haplogroup F and Its Subclades, 2015
[18] Cinnioğlu C, King R, Kivisild T, Kalfoğlu E, Atasoy S, Cavalleri GL et al. (January 2004). “Excavating Y-chromosome haplotype strata in Anatolia”. Proc Natl Acad Sci U S A. 114 (2): 127–48. doi:10.1007/s00439-003-1031-4. PMID 14586639.
[19] Brook, Kevin A. (2014), The Genetics of Crimean Karaites, Karadeniz Araştırmaları, N: 42, p.69-84
[20] Nasidze et al., (2004)Mitochondrial DNA and Y-Chromosome Variation in the Caucasus
[21] Yunusbayev, Bayazit et al 2006, Genetic Structure of Dagestan Populations: A Study of 11 Alu Insertion Polymorphisms
[22] PLoS One. 2012; 7(3): e34288. Published online Mar 28, 2012. doi:10.1371/journal.pone.0034288 Afghanistan’s Ethnic Groups Share a Y-Chromosomal Heritage Structured by Historical Events,
[23] Lithuanian Tatars Nobility Project, FTDNA, 37 samples in groups have been retrieved for the pie chart, 12.01.2015.
[24] Dulik, Matthew C. et al 2011, Y-Chromosome Variation in Altaian Kazakhs Reveals a Common Paternal Gene Pool for Kazakhs and the Influence of Mongolian Expansions
[25] Zhong et al, (2011) Extended Y Chromosome Investigation Suggests Postglacial Migrations of Modern Humans into East Asia via the Northern Route, Mol Biol Evol January 1, 2011 vol. 28 no. 1 717-727, See Tables.
[26] Balaresque et al (2015), Y-chromosome descent clusters and male differential reproductive success: young lineage expansions dominate Asian pastoral nomadic populations, Supplementary Table 2
[27] Kazakhstan DNA Project, FTDNA
[28]  Szecsenyi-Nagy, Anna (2015) Molecular genetic investigation of the Neolithic population history in the western Carpathian Basin
[29] Allentoft et. al, (2015). Population genomics of Bronze Age Eurasia, Nature 522, 167–172 (11 June 2015) doi:10.1038/nature14507
[30] Oghuz Turks DNA Project, FTDNA
[31] Hawass, Z.; Ismail, S.; Selim, A.; Saleem, S. N.; Fathalla, D.; Wasef, S.; Gad, A. Z.; Saad, R.; Fares, S.; Amer, H.; Gostner, P.; Gad, Y. Z.; Pusch, C. M.; Zink, A. R. (17 December 2012). “Revisiting the harem conspiracy and death of Ramesses III: anthropological, forensic, radiological, and genetic study”. BMJ 345 (dec14 14): e8268–e8268. doi:10.1136/bmj.e8268. Retrieved 6 July2013.
İlhan Cengiz Hakkında Kısa Bilgi
İlhan Cengiz, genetik (Y-DNA, mtDNA haplogrupları ve otozomal genler) hakkında araştırmacı yazar. Yazara ulaşmak için: https://www.facebook.com/turkgenetik

5 yorum - Y-DNA Haplogrupları Hakkında Bilgi

  1. Kangarlı Kam // 15 Eylül 2015 at 10:20 am // Cevapla
    Yunanların Afrika kökenli bir kavim olduğunu okumuştum. E1b1b1a1b1a (V13)nin J’den ve I’dan çok daha fazla çıkmasına şaşırmadım. Zaten en eski kaynaklarda Yunan ilahları tasvir edilirken esmer-zenci olarak belirtilir. Semitik kökenliler bana göre.
    Bugünkü Avrupa uluslarının ana ataları da bana göre I haplogrubudur. Balkanlar ve İskandinavyadan Germen ve Slav halkları oluşmuş olabilir. R1a ve R1b Turani kökenli genler olarak İskit-Hun göçleri ile Avrupa gen havuzuna katılmıştır.
    • İlhan Cengiz // 15 Eylül 2015 at 2:54 pm // Cevapla
      E1b1b1a1b1a (V13), Hellen, Balkan ve Latin medeniyetlerinin kurucuları olarak karşımıza çıkan bir E1b dalıdır. E1b-V13, 19.000 yaşındaki E1b-M78’in L618 kolunun alt dalıdır. E1b’nin V13’ü oluşturacak olan dalı, tahminen 19.000 ilâ 7000 yıl önce Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya (Mora yarımadasına) geçmiş olabilir. E1b-L618 dalı 7600 yıl önce mutasyona uğrayarak V13 dalını oluşturmuş ve Balkanlardan Güney Avrupa, Doğu Avrupa ve Ön Asya’ya kadar olan geniş bir alana muhtemelen 4300 yıl önce (MÖ 2300’lerden itibaren) yayılmaya başlamıştır. O tarihlerde Avrupa’da C, F, G2 I1 ve I2 haplogrupları görülmektedir. O dönemde Avrupa’da görülen C haplogrubu, Moğollar ve Avustralyalılarda görülen C dallarından farklıdır. Antik DNA örneklerine göre MÖ 2000’lerden itibaren doğudan J2’nin bazı dalları (M102 ve M67 gibi) da Orta Avrupa’ya girmeye başlıyor. Hemen ardından R1b’nin Anglo-Sakson/Germen vb halklarda görülen dalları, Karadenizin kuzeyinden Orta Avrupa’ya giriyorlar. Bu sırada Avrupa’da G2 haplogrubu mensupları yok olurken veya sayıca azalırken, E1b-V13, I2, J2b-M102 ile J2a-M67 dalları zamanla Balkanlara ve İtalya’ya yerleşiyor; I1 haplogrubu mensupları ise İskandinavya’ya sıkışıyorlar. MS 400’lerde Kavimler göçüyle Ostrogotlar, Vizigotlar, Vandallar, Lombardlar, Gepidler gibi Barbar Germen kavimlerinde görülen R1a-M458 dalları, Orta Avrupa’daki R1b dallarını daha batıya iteliyor. Türklerde görülen R1a dalları Z93 (ve onun alt kolu Z94)’ün Hunlar içerisinde Orta Avrupa’ya geldikleri düşünülebilir; ancak Avrupa’daki tüm R1a dalları Hunlarla ilişkili değil. Türkî halklarda görülen R1a-Z93 dalı, MÖ 3000’de Avrupalılarda görülen R1a dallarından ayrılarak Ön Türkler arasında yerini alan bir Y-DNA haplogrup dalıdır. R1a’nın Germen ve Slav halklarında görülen diğer dalları Orta Asyalı Türklerde görülmez. Benzer şekilde R1b’nin de bazı kısmî dalları, MÖ 3000’lerden sonra diğer gruplardan ayrılarak Ön Türkleri oluşturan gruplar arasında kalmıştır. G, J, L, N, Q ve R’nin dalları, binlerce yıl önce Orta Asya’da bir arada kalarak Ön Türkleri oluşturmuştur. Temelde Ön Türkleri oluşturan bu haplogrupların hepsi 5-10 bin senelik aralıklarla MÖ 45.000-30.000 yılları arasındaki F haplogrubu mensubu atalarımızdan ayrılmışlardır. Orta Asya’yı terk eden kısmî y-dallarının başka yerleşik kültürler içerisinde eridikleri görülmektedir.
      • Kangarlı Kam // 18 Eylül 2015 at 4:21 pm // Cevapla
        Yanıtınız için teşekkürler.
        Türk uygarlığını araştırmayı seven birisi olarak izninizle birkaç soru sormak istiyorum. Bu konuya çok hakim değilim.
        Y-Koromozomlarda en alt gruplara kadar inersek fizyolojik ve psikolojik açıdan karakteristik sınıflandırma mümkün müdür?
        Yani en alt gruplara, daha fazla dalın çıkmadığı son gruplara inince antropolojik ve sosyopsikolojik bir sınıflandırma olanaklı mı?
        Tabi bildiğim kadarıyla bunun içine Mt-Dna ve Otozomal-Dna’da karışıyor.
        Bir yerde de yaşama alanları ile ilgili yazmışsınız. R1a ve R1b için ormanlık alanlarda yoğunlaşma daha sık görülüyor diye. Aslında genlerin bile alışkanlıkları etkilediğini gösteriyor. Hem fizyolojik hem de psikolojik.
        Ben kişisel olarak güvenemiyorum bu testlere. Yerli ve milli bir laboratuvar olsa daha gönül rahatlığıyla numune gönderirdim.
        Kendi Y-Kromozomum hakkında bir fikir yürütebiliyorum aslında. Hem aile geçmişi hem de fiziksel ve psikolojik özelliklerimi göz önüne aldığımda C, Q ya da R ana gruplarının alt kollarından gelebileceğini düşünüyorum. Yani benim düşündüğüm gibi dış görünüş ile dna arasında güçlü bir bağlantı var mı?
        • İlhan Cengiz // 19 Eylül 2015 at 7:50 pm // Cevapla
          Rica ederiz. Dış görünüş ve ırksal özellikler, otozomal DNA yapısıyla ilgilidir. Y-kromozomu erkek cinsiyetini belirleyen kromozom olmakla birlikte, fenotipte çok fazla etkili bir kromozom değildir. Yine de size önerimiz hem Y-DNA hem otozomal DNA (FamilyFinder) testi yaptırınız. Türk halklarının otozomal DNA ortalamaları sitemizdeki yazılarda mevcuttur. Hem anne hem babadan alınan tüm kromozomların oluşturduğu otozomal DNA yapısı, insanların fenotipinde daha etkilidir. Y-kromozomu ise genetiğimizde sadece ufak bir alanı kapsar ve fiziksel özellikleri belirlemez.
          • Kangarlı Kam // 23 Eylül 2015 at 2:56 pm //
            Teşekkürler. O zaman ırksal sınıflandıma açısından Y-Kromozoma çok fazla anlam yüklenmemesi gerekiyor. Geriye gittikçe etki azalıyorsa çok anlamlı değil.
            Bu yanıtınızdan sonra aklıma bir soru takıldı yalnız. Bir ailede ana-baba aynı iki kardeşin hiç benzeşmemesini genetik açıdan nasıl açıklayabiliriz? Ben şöyle düşünüyorum; Otozomal Dna’nın içinde yer alan binlerce yıllık atalardan bazıları döllenme sırasında daha baskın rol alıyor.
            İleride bunun bilimsel çalışmalarla ticaretinin de olacağını düşünüyorum. Eşler istediği baskınlıkta (Otozomal Dna) sperm hücresini seçerek tüp bebek yapabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion