KUR'AN-I KERİM İLE FAL BAKIMI
Fal, çok eski zamanlardan itibaren insanoğlunun gaipten yahut gelecekten haber almak için başvurduğu önemli bir kaynak olmuştur.Bu nedenle de fal olgusu sosyal hayata ve kültüre mal olmuş folklorik bir inceleme sahası olarak kendisini göstermiştir.
Kültürün en muteber kaynaklarından olan dîni unsurların, türlü yönlerden fal konusu yapılışı bu anlamda dikkati çekmektedir.
Kutsal kaynaklara dayandığını iddia eden birçok fal türü ile onları konu alan metinlerde bu husus tüm açıklığıyla kendisini göstermektedir.
Bu minvalde yazılan Kuran falları ise, falcıya duyulan şüphe unsurunu en aza indirgemek üzere tasarlanmış bir fal türü olarak ön plâna çıkmaktadır. Hem malzemesi hem de mucitleri itibariyle geçmişte gayba duyulan ilginin odak merkezlerinden biri olan Kuran falları, İbnü’l-Arabî ve Caferü’l-Sâdık gibi eski kültürümüze mal olan isimlere dayandırılmaktadır.
Kimi Kuran falları manzum olmaları hasebiyle edebi bir değer arz etmektedir.
Bu çalışmada incelenip metnine yer verilen “Fâl-ı Kur’ân-ı Azîm” isimli eser de bu türün karakteristiğini yansıtmaktadır.
Anahtar Kavramlar: Fal, Kuran Falı, İbnü’l-Arabî, Caferü’l-Sâdık, Fâl-ı Kur’ân-ı Azîm.
İnsanoğlunun geleceğe ve bilinmeyene gösterdiği ilgi, gaipten haber alabilmeyi uğraş hâline getiren kimselerin her zaman rağbet görmesi sonucunu doğurmuştur.
Kişinin bir tercihin eşiğine geldiği ya da arayış içinde bulunduğu zamanlarda, merakını teskin etmek amacıyla başvurduğu fal; esasında akla ve mantığa karşı açılmış bir savaştır.
Ancak insan ruhunda kahvenin dibindeki tortuda, çanak içindeki suda ya da iskambil kâğıtlarında geleceğe dair bazı işaretlerin bulunabileceğine inanmaya hazır bir boşluk bulunur.
Bu boşluğu doldurma çabası,
kendi kararlarını veremeyenleri, gelecekten haber verdiğine inanan kişilerin insafına havale eder.
Kişinin iradesini, gelecekten haber verdiğini iddia eden yalancıların yahut da böyle bir yeteneğe sahip olduğuna inanan akıl hastalarının ellerine bırakır.
Akademik yahut bilimsel herhangi bir metotla ispatlanmayan verilere dayansa da fal olgusu, sosyal hayata ve kültüre mal olmuş, folklorik bir inceleme sahası olarak değerlendirilebilir.
Falın geçerliliği ya da güvenilirliği bir yana bırakılırsa, gaipten haber verme usulünün kendisi, bu amaçla kullanılan materyaller ve falcının karakteristiği gibi hususlar; ait oldukları toplumun kültürel kodlarını ihtiva ederler.
Esasen bir toplumda fala inananların ve ona başvuranların sayısı dahi, o toplumdaki pozitif düşüncenin seviyesi hakkında sosyolojik değeri olan veriler sağlar.
Bunun yanı sıra insanların hangi niyetlerle falcıların kapısını çaldığı da toplum psikolojisi hakkında fikir edinilmesine yardımcı olur.
Yoksa fal metinlerinin ne kadar gerçek dışı ve uydurmaca olduklarını yahut da onların aslında insan ve evren arasında nedensellik dışı bir bağ ortaya çıkardıklarını ispatlamaya çalışmak; bir makale bünyesinde değerlendirilemeyecek meselelerdir.
Bununla birlikte fal metotlarını nedensellik dışında birtakım yöntemlerle açıklamaya çalışanlar da bulunmaktadır.
Sözgelimi Carl Gustav Jung, “senkronisite” adını verdiği yaklaşımıyla ruhsal olaylarla psikofizik olaylar arasında zaman-anlam koşutluğuna dikkat çekerek bilimsel süreçlerle açıklanamayacak bazı olasılıkların bulunabileceğini dile getirmiştir (2009: 159).
Ona göre, “bir insanın yaşamındaki bütün olaylar temelde farklı türden iki bağlantı içindedir.
Kişinin iradesini, gelecekten haber verdiğini iddia eden yalancıların yahut da böyle bir yeteneğe sahip olduğuna inanan akıl hastalarının ellerine bırakır.
Akademik yahut bilimsel herhangi bir metotla ispatlanmayan verilere dayansa da fal olgusu, sosyal hayata ve kültüre mal olmuş, folklorik bir inceleme sahası olarak değerlendirilebilir.
Falın geçerliliği ya da güvenilirliği bir yana bırakılırsa, gaipten haber verme usulünün kendisi, bu amaçla kullanılan materyaller ve falcının karakteristiği gibi hususlar; ait oldukları toplumun kültürel kodlarını ihtiva ederler.
Esasen bir toplumda fala inananların ve ona başvuranların sayısı dahi, o toplumdaki pozitif düşüncenin seviyesi hakkında sosyolojik değeri olan veriler sağlar.
Bunun yanı sıra insanların hangi niyetlerle falcıların kapısını çaldığı da toplum psikolojisi hakkında fikir edinilmesine yardımcı olur.
Yoksa fal metinlerinin ne kadar gerçek dışı ve uydurmaca olduklarını yahut da onların aslında insan ve evren arasında nedensellik dışı bir bağ ortaya çıkardıklarını ispatlamaya çalışmak; bir makale bünyesinde değerlendirilemeyecek meselelerdir.
Bununla birlikte fal metotlarını nedensellik dışında birtakım yöntemlerle açıklamaya çalışanlar da bulunmaktadır.
Sözgelimi Carl Gustav Jung, “senkronisite” adını verdiği yaklaşımıyla ruhsal olaylarla psikofizik olaylar arasında zaman-anlam koşutluğuna dikkat çekerek bilimsel süreçlerle açıklanamayacak bazı olasılıkların bulunabileceğini dile getirmiştir (2009: 159).
Ona göre, “bir insanın yaşamındaki bütün olaylar temelde farklı türden iki bağlantı içindedir.
İlkin nesnel olan, doğal süreçlerin nedensel bağlantısı; ikincisi, yalnızca onu yaşayan birey ile
ilişkisinde var olan öznel bağlantı.
Dolayısıyla bu bağlantı, bireyin düşleri kadar özneldir (Jung, 2009: 20).” Jung bu söyledikleriyle “İyi insan lâfının üstüne gelir.” atasözündeki gibi kesişmelerin bilimsel yöntemlerle izah edilemeyecek bazı ilişkiler neticesinde vuku bulduğunu iddia eder.
Dolayısıyla bu bağlantı, bireyin düşleri kadar özneldir (Jung, 2009: 20).” Jung bu söyledikleriyle “İyi insan lâfının üstüne gelir.” atasözündeki gibi kesişmelerin bilimsel yöntemlerle izah edilemeyecek bazı ilişkiler neticesinde vuku bulduğunu iddia eder.
Bilimsel süreçler ve İslâm dini her ne kadar falın, hükmü geçersiz bir bilgi alanı olduğunu söylesede falcılar, niyet sahibini etkileyebilmek için genellikle kültürün en muteber kaynaklarına yönelirler.
Bu nedenle de dinî unsurların türlü yönlerden fal konusu yapılması dikkati çeker. Bir araştırmaya göre falcı, “ayet ve hadislerden delil gösterme yoluna gidiyorsa veya yanlış, eksik olarak bunları kullanıyor; üslûbunu anlaşılmaz ifadelerle güçlendiriyorsa o falcıya gösterilen ilgi bir hayli artmakta, hatta ‘Diğer falcılar yalancıdır, fakat bu mutlaka doğruyu söyler.’ kanaati hâkim olmaktadır (Duvarcı 1993: 18).”
Bu düşünce geçmişte de son derece etkili olmuş, Jung, kitabında bu durumu örnekleyecek birçok olay anlatır. Bunlardan biri şudur: “Bugün Cuma. Öğle yemeğinde balık var. Birileri birilerine ‘nisan balığı’ şakası yapar.
Aynı sabah ‘Est homo totus medius piscis ab imo’ yazan bir yazıtı not ettim.
Öğleden sonra aylardır görmediğim eski bir hastam, o arada yaptığı etkileyici balık resimlerini gösterdi bana.
Akşamleyin üzerinde balığımsı deniz canavarları işlenmiş bir nakış parçası gösterdiler (Jung, 2009: 18).”
Kuran-ı Kerim’de Maide suresi 90. ayette cahiliye devri Arap toplumunda çok yaygın olan fal oklarının aynı put, kumar ve şarap gibi şeytan işi birer pislik olduğu şöyle dile getirilmektedir: “Ey imân edenler! Uyuşturucu/şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan uzak durun ki, kurtuluşa eresiniz.”sonuçta kutsal kaynaklara dayandığı iddia edilen birçok fal türü ve onları konu alan metinler ortaya çıkmıştır. Örneğin peygamber adlarından hareketle bakılan fal türü bunlardan biridir (bkz. Şenödeyici 2014).
Kuran falları ise, falcıya duyulan şüphe unsurunu en aza indirgemek üzere tasarlanmış bir başka fal türüdür.
Osmanlı döneminde Kuran fallarına müsamahayla yaklaşıldığı görülmektedir. Nitekim Fatih Sultan Mehmet’in
bazı büyük din âlimlerine Kuran falı baktırdığı bilinmektedir.
Keza Kanunî devrinin en önemli din bilgini olan Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin Kuran falı bakan bir kimse için şer’an bir ceza gerekmeyeceğine dair fetvası, Osmanlılarda Kuran falına verilen değeri göstermesi açısından önemlidir (Sezer, 1998: 11-13).
İbnü’l-Arabî ve Caferü’l-Sâdık gibi isimlere dayandırılan Kuran falları, hem malzemesi hem de mucitleri itibariyle geçmişte gayba duyulan ilginin odak merkezlerinden biri olmuştur. Kuran falı metinlerinin yaygınlığı ve çeşitliliği göz önünde bulundurulursa bu türün, en çok rağbet edilenlerden biri olduğu dikkati çeker.
Niyet tutulmadan önce bazı dinî vecibelerin (abdest alıp namaz kılmak, dua okumak gibi) yerine getirilmesi bile Kuran falına kutsal bir mahiyet kazandırmak amacıyla girişilen teşebbüsleri ortaya koyar. Konu hakkında yapılan araştırmalar Kuran falının iki metot izlediğine işaret etmektedir.
Bunlardan ilkinde harflerden hareketle bazı sonuçlara ulaşıldığı dikkat çekmektedir (Uzun 1995: 142).
Açılan bir sayfadan parmak basma ya da birkaç sayfa çevirme yoluyla belirli bir satırdaki belirli bir harfi seçmeye bağlı olarak uygulanan bu türde, her bir harfin nasıl bir sonuca işaret ettiğini anlatan metinler; kimi zaman edebî özellikler göstermektedir.
Sözgelimi Fedâyî’ye (Şanlı 2003: 161-178) ve Firdevs-i Tavîl’e (İstanbul Türkçe Yazmalar T816) ait olan metinler, manzum olmalarıyla; bu türün edebî değer taşıyan örnekleri arasında anılabilir.
Aşağıda, Firedevs-i Tavîl’e ait manzum bir metinde elif harfinin yorumlanış biçimine yer verilmiştir: Elif geldi bu fâluñ ey dil-efrûz Şük[ü]r Hak’dan erişdi rûz-ı pîrûz
Örneğin
Mil Yz A 1133/2 numaralı Kuran falı metni İbnü’l-Arabî’nin bu tarzda yazdığı eserin tercümesi mahiyetindedir: “Zîrâ bu fâl hemân vahy menzilesindedür. Şekk getürmeye ve Kutbü’l-‘Ârifîn Şeyh Muhyeddîn ‘Arabî’nün kendü ‘amel itdüği fâldür.”
Falnâmelerde Cafer-i Sâdık’a atfedilen metinlerin sayısı oldukça fazladır. Genellikle bir duayla başlayan metinlerde, fal bakımından önce gerçekleştirilmesi gereken birtakım ritüeller, falın nasıl bakılacağı ve okunacak duaların sırası ve adedi anlatılır.
Bu başlık altında toplanan fallar içinde en yaygın olanı, şüphesiz sûre fallarıdır. Sûre fallarının başında, bir daire içinde verilen rakamlar ve bu rakamların bulunduğu dilimlerde fal baktıran kişinin hâcetini ortaya koyan sualler ve en iç kısımda ise sûreler yer almaktadır (Gür, 2002:206).
Tarafımızca bir proje olarak hazırlanması düşünülen bazı Kuran falı metinleri şunlardır: Ankara Milli Kütüphane, 1133-2; Ankara Milli Kütüphane, 4455; Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, 487; İzmir Milli Kütüphane, 787/10; İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, T 816; İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, T 6816; Süleymaniye Kütüphanesi, Ali Nihat Tarlan Bölümü, 174; Süleymaniye Kütüphanesi, Kemankeş Bölümü, 260; Süleymaniye Kütüphanesi, Mehmed Zeki Pakalın Bölümü, 151; Süleymaniye Kütüphanesi, Nuruosmaniye Bölümü, 4961; Süleymaniye Kütüphanesi, Nuruosmaniye Bölümü, 4988; Süleymaniye Kütüphanesi, Reşid Efendi Bölümü, 1058; Süleymaniye Kütüphanesi, Süleymaniye Bölümü, 1037; Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Bölümü, 6692; Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Bölümü, 7317; Bibliothek National, Supplement Turc, 49; Bibliothek National, Supplement Turc, 344; Bibliothek National, Supplement Turc, 551; Bibliothek National, Supplement Turc, 800; Bibliothek National, Turc, 175; Bibliothek National, Turc, 188; Bibliothek National, Turc, 191; Bibliothek National, Turc, 192; Bibliothek National, Turc, 193. Buraya alınan metinlerin hiçbiri bir diğerinin nüshası olmayıp her biri ayrı birer fal metnidir. Bunlardan başka bazı fal metinleri de birer makale bünyesinde neşredilmiştir. bkz. Yıldız, 2010: 181-198; Temizkan, 2009: 70-74; Sümbüllü, 2008: 383-391; Şanlı, 2003: 161-178. Ayrıca İ. Hikmet Ertaylan da Falname (1951) adlı eserinde Kuran falı metinlerine yer vermiştir
Keza Kanunî devrinin en önemli din bilgini olan Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin Kuran falı bakan bir kimse için şer’an bir ceza gerekmeyeceğine dair fetvası, Osmanlılarda Kuran falına verilen değeri göstermesi açısından önemlidir (Sezer, 1998: 11-13).
İbnü’l-Arabî ve Caferü’l-Sâdık gibi isimlere dayandırılan Kuran falları, hem malzemesi hem de mucitleri itibariyle geçmişte gayba duyulan ilginin odak merkezlerinden biri olmuştur. Kuran falı metinlerinin yaygınlığı ve çeşitliliği göz önünde bulundurulursa bu türün, en çok rağbet edilenlerden biri olduğu dikkati çeker.
Niyet tutulmadan önce bazı dinî vecibelerin (abdest alıp namaz kılmak, dua okumak gibi) yerine getirilmesi bile Kuran falına kutsal bir mahiyet kazandırmak amacıyla girişilen teşebbüsleri ortaya koyar. Konu hakkında yapılan araştırmalar Kuran falının iki metot izlediğine işaret etmektedir.
Bunlardan ilkinde harflerden hareketle bazı sonuçlara ulaşıldığı dikkat çekmektedir (Uzun 1995: 142).
Açılan bir sayfadan parmak basma ya da birkaç sayfa çevirme yoluyla belirli bir satırdaki belirli bir harfi seçmeye bağlı olarak uygulanan bu türde, her bir harfin nasıl bir sonuca işaret ettiğini anlatan metinler; kimi zaman edebî özellikler göstermektedir.
Sözgelimi Fedâyî’ye (Şanlı 2003: 161-178) ve Firdevs-i Tavîl’e (İstanbul Türkçe Yazmalar T816) ait olan metinler, manzum olmalarıyla; bu türün edebî değer taşıyan örnekleri arasında anılabilir.
Aşağıda, Firedevs-i Tavîl’e ait manzum bir metinde elif harfinin yorumlanış biçimine yer verilmiştir: Elif geldi bu fâluñ ey dil-efrûz Şük[ü]r Hak’dan erişdi rûz-ı pîrûz
Örneğin
Mil Yz A 1133/2 numaralı Kuran falı metni İbnü’l-Arabî’nin bu tarzda yazdığı eserin tercümesi mahiyetindedir: “Zîrâ bu fâl hemân vahy menzilesindedür. Şekk getürmeye ve Kutbü’l-‘Ârifîn Şeyh Muhyeddîn ‘Arabî’nün kendü ‘amel itdüği fâldür.”
Falnâmelerde Cafer-i Sâdık’a atfedilen metinlerin sayısı oldukça fazladır. Genellikle bir duayla başlayan metinlerde, fal bakımından önce gerçekleştirilmesi gereken birtakım ritüeller, falın nasıl bakılacağı ve okunacak duaların sırası ve adedi anlatılır.
Bu başlık altında toplanan fallar içinde en yaygın olanı, şüphesiz sûre fallarıdır. Sûre fallarının başında, bir daire içinde verilen rakamlar ve bu rakamların bulunduğu dilimlerde fal baktıran kişinin hâcetini ortaya koyan sualler ve en iç kısımda ise sûreler yer almaktadır (Gür, 2002:206).
Tarafımızca bir proje olarak hazırlanması düşünülen bazı Kuran falı metinleri şunlardır: Ankara Milli Kütüphane, 1133-2; Ankara Milli Kütüphane, 4455; Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, 487; İzmir Milli Kütüphane, 787/10; İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, T 816; İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, T 6816; Süleymaniye Kütüphanesi, Ali Nihat Tarlan Bölümü, 174; Süleymaniye Kütüphanesi, Kemankeş Bölümü, 260; Süleymaniye Kütüphanesi, Mehmed Zeki Pakalın Bölümü, 151; Süleymaniye Kütüphanesi, Nuruosmaniye Bölümü, 4961; Süleymaniye Kütüphanesi, Nuruosmaniye Bölümü, 4988; Süleymaniye Kütüphanesi, Reşid Efendi Bölümü, 1058; Süleymaniye Kütüphanesi, Süleymaniye Bölümü, 1037; Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Bölümü, 6692; Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Bölümü, 7317; Bibliothek National, Supplement Turc, 49; Bibliothek National, Supplement Turc, 344; Bibliothek National, Supplement Turc, 551; Bibliothek National, Supplement Turc, 800; Bibliothek National, Turc, 175; Bibliothek National, Turc, 188; Bibliothek National, Turc, 191; Bibliothek National, Turc, 192; Bibliothek National, Turc, 193. Buraya alınan metinlerin hiçbiri bir diğerinin nüshası olmayıp her biri ayrı birer fal metnidir. Bunlardan başka bazı fal metinleri de birer makale bünyesinde neşredilmiştir. bkz. Yıldız, 2010: 181-198; Temizkan, 2009: 70-74; Sümbüllü, 2008: 383-391; Şanlı, 2003: 161-178. Ayrıca İ. Hikmet Ertaylan da Falname (1951) adlı eserinde Kuran falı metinlerine yer vermiştir
Elif gelse işâret budur ey cân
Çerâğ-ı devletüñ yana şeb ü rûz
Elif geldi erişür devlet âhir
Hasûduñ nâr-ı gamdan cânı[dur] sûz
Elif geldi ne hâcet şerhin itmek
Kim oldı sâl ü mâhuñ ‘ıyd-ı Nev-rûz
Bunun yanı sıra arka arkaya seçilen harflerin kombinasyonlarının oluşturduğu gruplara göre de Kuran falı
bakıldığı görülmektedir (bkz. Bibliothek National, Turc, 192).
İkinci tür Kuran falında ise ayetlerin mealleri üzerinden bazı çıkarımlar yapıldığı dikkati çekmektedir.
Bu tür falnamelerde genellikle yirmi farklı sureden seçilen ayetlerle niyetin yorumlandığı görülür (Uzun 1995: 143).
İkinci tür Kuran falında ise ayetlerin mealleri üzerinden bazı çıkarımlar yapıldığı dikkati çekmektedir.
Bu tür falnamelerde genellikle yirmi farklı sureden seçilen ayetlerle niyetin yorumlandığı görülür (Uzun 1995: 143).
Sözgelimi Ali Emiri Şeriyye 549 numaralı yazma
eserde yer alan Kuran falı, surelerdeki ayetlerin yorumlanmasına dayanmaktadır. Aşağıda söz konusu metinde
çeşitli surelerdeki ayetlerin yorumlandığı ilk beş niyet yer almaktadır.
.
عظيماًواتيناهمملکا Delâlet ider sultân olmağa
يريداللهبکماليسرا Delâlet ider o cûdluğa ve hayr çoklığına
انيريدااالاالصالح Delâlet ider sultân olmağa
انماتوعدونالن Delâlet ider sorılan nesnenin olmasına
قالوبشرناکبالحق Delâlet ider ki aramış nesnenin olmasına
Bu makalede incelediğimiz Fâl-ı Kur’ân-ı ‘Azîm isimli fal metni, söz konusu yöntemlerden birincisine dâhil
edilebilir.
Çünkü bu metinde Arap alfabesindeki her bir harf ile ilgili manzum yorumlara yer verilmiştir.
Bazı formellerle tutulan niyetin ne tür bir karşılığının bulunduğunu dile getiren müellif, tüm falcılar gibi olumsuz durumlar üzerinde çok durmaz, sabredildiği takdirde tüm sıkıntıların üstesinden gelinebileceğini telkin eder.
Fâl-ı Kur’ân-ı Azîm’in tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi Kemankeş Bölümü 260 numaradaki bir mecmuanın 64a-74b varakları arasında bulunmaktadır. Eserin müellifi ve müstensihi bilinmemektedir.
Manzum olan eser aruz vezni ile yazılmıştır.
Eserin toplam beyit sayısı 179’dur. Söz konusu Kuran falı, harekeli bir nesih yazıyla kaleme alınmıştır.
Eserin diline bakıldığında onun eski Anadolu Türkçesi özellikleri gösterdiği hemen göze çarpar. Nitekim eski Anadolu Türkçesinde kullanılan gelecek zaman eki -ısar / -iser ekine yer verilmesi ve bildirme ekinin -durur / - dürür şeklinde imlâ edilmesi bu iddiayı desteklemektedir.
Bunun yanı sıra “yavuz, ivermek, uş, dükeli, sındır(mak), ıssı, tapu, bay, oñ(mak), yiğrek, yahşı” gibi arkaik sözcüklerin bulunması da metnin 15. yy. dolaylarında kaleme alındığını ortaya koyar.
Çünkü bu metinde Arap alfabesindeki her bir harf ile ilgili manzum yorumlara yer verilmiştir.
Bazı formellerle tutulan niyetin ne tür bir karşılığının bulunduğunu dile getiren müellif, tüm falcılar gibi olumsuz durumlar üzerinde çok durmaz, sabredildiği takdirde tüm sıkıntıların üstesinden gelinebileceğini telkin eder.
Fâl-ı Kur’ân-ı Azîm’in tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi Kemankeş Bölümü 260 numaradaki bir mecmuanın 64a-74b varakları arasında bulunmaktadır. Eserin müellifi ve müstensihi bilinmemektedir.
Manzum olan eser aruz vezni ile yazılmıştır.
Eserin toplam beyit sayısı 179’dur. Söz konusu Kuran falı, harekeli bir nesih yazıyla kaleme alınmıştır.
Eserin diline bakıldığında onun eski Anadolu Türkçesi özellikleri gösterdiği hemen göze çarpar. Nitekim eski Anadolu Türkçesinde kullanılan gelecek zaman eki -ısar / -iser ekine yer verilmesi ve bildirme ekinin -durur / - dürür şeklinde imlâ edilmesi bu iddiayı desteklemektedir.
Bunun yanı sıra “yavuz, ivermek, uş, dükeli, sındır(mak), ıssı, tapu, bay, oñ(mak), yiğrek, yahşı” gibi arkaik sözcüklerin bulunması da metnin 15. yy. dolaylarında kaleme alındığını ortaya koyar.
Fâl-ı Kur’ân-ı ‘Azîm’de her bir harfin işaret ettiği durum ise şöyle özetlenebilir:
Elif: Mutluluk, muradına erişme, baht açıklığı, gam ve kederden kurtulma.
Be: Sabretme ve sonunda murada erme, diline hakim olma, adağını yerine getirme ve hayırda bulunma.
Te: Tanrı’nın şerri hayra döndürmesi, kaygılardan kurtulup murada erme, ümidini yitirmeme ve rızkın Tanrı
tarafından arttırılması.
Se: Sabretme, Tanrı’ya ibadette bulunma ve onun doksan dokuz ismini okuma, sırrını on yedi gün kimselere açmama ve bunun sonunda bütün bağlı kapıların açılması.
Cim: Sabır sayesinde muradına erişme, lütuf ve ihsana erme ve tüm kaygılardan uzaklaşıp mutlu olma.
Hâ: Tanrı’nın inayetiyle bütün dileklere kavuşma, mal ve mülk sahibi olma.
Hı: Sabretmenin sonunda hayra ulaşma, lütuf ve ihsana erme, tüm kaygılardan kurtulup mutlu olma.
Dal: Gece-gündüz Tanrı’yı zikretme, lütuf ve ihsana ulaşarak bütün keder ve sıkıntının giderilmesi, mutluluğa erişme ve tüm noksanlıklardan kurtularak ömrün artması
Zel: Boş yere kederlenmeme ve Tanrı’ya güvenme.
Sin: Tanrı’nın yardımıyla sevdiğine ulaşma ve her yerde hürmet görme, itibarın artması, güzel haberler işitme, gamdan kurtulma ve murada erme.
Şın: Düşmanla savaşıp onu yenme, dokuz gün sabretme, tövbe etme, Kabe’yi ziyaret ve sonunda gönlün emin olması.
Sâd: Safa, iyilik, vefa, mutluluk, hâlin hoşluğu ve muradın hasıl olması.
Zâd: Hayır yapma, hoşluk, saadet, sevinç.
Tı: Niyette kararlı olma, bütün isteklere ulaşma, sevgiliye kavuşma, yüksek bir makam ve mevkiye gelme ve kutlu bir sefer.
Zı: Karışıklık, on dokuz gün boyunca sabretme, bağlı yolların açılması, eline, diline ve gözüne sahip olma.
‘Ayn: Mutluluk, Tanrı’nın yardımı, murada erişme, yapılacak bir seferden emin olma.
Gayn: Sabretme, mutluluk, oruç borcunun eda edilmesi, sonunda murada ve mutluluğa erme.
Fe: Düşmana karşı uyanık olma, sabretme, ahiret için hazırlık yapma ve tövbe etme.
Kâf: Hayır, mutluluk, isteğe ulaşma, lütuf ve ihsana kavuşma, mal ve mülk elde etme.
Kef: Mutluluk, sefere çıkma ve mübarek talih.
Mim: Malın artması ve rızık kapısının açılması, saadet, baht açıklığı, sevinç ve kaybedilen bir nesnenin bulunması.
Se: Sabretme, Tanrı’ya ibadette bulunma ve onun doksan dokuz ismini okuma, sırrını on yedi gün kimselere açmama ve bunun sonunda bütün bağlı kapıların açılması.
Cim: Sabır sayesinde muradına erişme, lütuf ve ihsana erme ve tüm kaygılardan uzaklaşıp mutlu olma.
Hâ: Tanrı’nın inayetiyle bütün dileklere kavuşma, mal ve mülk sahibi olma.
Hı: Sabretmenin sonunda hayra ulaşma, lütuf ve ihsana erme, tüm kaygılardan kurtulup mutlu olma.
Dal: Gece-gündüz Tanrı’yı zikretme, lütuf ve ihsana ulaşarak bütün keder ve sıkıntının giderilmesi, mutluluğa erişme ve tüm noksanlıklardan kurtularak ömrün artması
Zel: Boş yere kederlenmeme ve Tanrı’ya güvenme.
Sin: Tanrı’nın yardımıyla sevdiğine ulaşma ve her yerde hürmet görme, itibarın artması, güzel haberler işitme, gamdan kurtulma ve murada erme.
Şın: Düşmanla savaşıp onu yenme, dokuz gün sabretme, tövbe etme, Kabe’yi ziyaret ve sonunda gönlün emin olması.
Sâd: Safa, iyilik, vefa, mutluluk, hâlin hoşluğu ve muradın hasıl olması.
Zâd: Hayır yapma, hoşluk, saadet, sevinç.
Tı: Niyette kararlı olma, bütün isteklere ulaşma, sevgiliye kavuşma, yüksek bir makam ve mevkiye gelme ve kutlu bir sefer.
Zı: Karışıklık, on dokuz gün boyunca sabretme, bağlı yolların açılması, eline, diline ve gözüne sahip olma.
‘Ayn: Mutluluk, Tanrı’nın yardımı, murada erişme, yapılacak bir seferden emin olma.
Gayn: Sabretme, mutluluk, oruç borcunun eda edilmesi, sonunda murada ve mutluluğa erme.
Fe: Düşmana karşı uyanık olma, sabretme, ahiret için hazırlık yapma ve tövbe etme.
Kâf: Hayır, mutluluk, isteğe ulaşma, lütuf ve ihsana kavuşma, mal ve mülk elde etme.
Kef: Mutluluk, sefere çıkma ve mübarek talih.
Mim: Malın artması ve rızık kapısının açılması, saadet, baht açıklığı, sevinç ve kaybedilen bir nesnenin bulunması.
Nun: Saadet, hoş hal, yüksek bir makam ve mevkiye ulaşma, bütün isteklerin elde edilmesi, ömrün artışı ve
noksanlıklardan kurtulma.
Vav: Mutluluk, vefa, zevk, safa, talih açıklığı, zenginlik ve murada erme.
He: Mübarek fal, her türlü dileğin yerine getirilmesi, Tanrı’dan lutuf ve yardımın gelmesi.
Lâmelif: Mutluluk, vuslata erme, ayrılıkların bitmesi ve çıkılacak bir yolculukta Tanrı’nın yardımını görme.
Ye: Sevgiliye kavuşma ve ondan iyilikler görme, düşmanı hor bırakma, işin hayırlı olması, can ve baş selameti.
Metin transkribe edilirken şair ve müstensihten kaynaklanan hatalar büyük oranda düzeltilmiş, vezin gereği ilave edilmesi gereken sözcük ve ifadeler köşeli parantez içinde gösterilmiştir.
Eserde son tef’ile olan fe’ûlün’ün kimi zaman fâ’lün olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Yine vezne göre açık olması gereken ilk hece bazen kapalı olarak değerlendirilmiştir.
Vezinle ilgili bir diğer problem ise eserin asıl vezni olan
""mefâ‘îlün mefâ‘îlün fe‘ûlün"""
kalıbının bazı mısra veya beyitlerde
""fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün""
vezni ile değiştirilmiş olmasıdır.
Bu husus şairin aruz vezni konusunda çok başarılı olmadığını göstermektedir.
Metnin transkripsiyonunda uzun ünlerin, ayın ve hemzelerin gösterilmesine önem verilmiş, ünsüzlerin ayrımına yönelik karakterler kullanılmamıştır. [64a]
Vav: Mutluluk, vefa, zevk, safa, talih açıklığı, zenginlik ve murada erme.
He: Mübarek fal, her türlü dileğin yerine getirilmesi, Tanrı’dan lutuf ve yardımın gelmesi.
Lâmelif: Mutluluk, vuslata erme, ayrılıkların bitmesi ve çıkılacak bir yolculukta Tanrı’nın yardımını görme.
Ye: Sevgiliye kavuşma ve ondan iyilikler görme, düşmanı hor bırakma, işin hayırlı olması, can ve baş selameti.
Metin transkribe edilirken şair ve müstensihten kaynaklanan hatalar büyük oranda düzeltilmiş, vezin gereği ilave edilmesi gereken sözcük ve ifadeler köşeli parantez içinde gösterilmiştir.
Eserde son tef’ile olan fe’ûlün’ün kimi zaman fâ’lün olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Yine vezne göre açık olması gereken ilk hece bazen kapalı olarak değerlendirilmiştir.
Vezinle ilgili bir diğer problem ise eserin asıl vezni olan
""mefâ‘îlün mefâ‘îlün fe‘ûlün"""
kalıbının bazı mısra veya beyitlerde
""fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün""
vezni ile değiştirilmiş olmasıdır.
Bu husus şairin aruz vezni konusunda çok başarılı olmadığını göstermektedir.
Metnin transkripsiyonunda uzun ünlerin, ayın ve hemzelerin gösterilmesine önem verilmiş, ünsüzlerin ayrımına yönelik karakterler kullanılmamıştır. [64a]
FÂL-I KUR’ÂN-I ‘AZÎM
Bismillâhirrahmânirrahîm
(ا) ELİF
Elif geldi bu fâlüñ Allâh adı Gider göñlüñ melâlin eyle şâdî Elif geldi mübârek oldı fâlüñ Bile günden güne hoş ola hâlüñ Bu fâlüñ [sen ki] tutdun kutlu geldi Mübârek tâli‘üñ hoş-menzil oldı Yâri kıldı sañ Perverdigâr’uñ Hemîşe baht u devlet oldı yâruñ Ne gam yirsin saña devlet [irübdür]
Neden dirseñ murâduñ Hak virübdür
Sözcüğün Türkçe söyleyişe göre “yarı” şeklinde telaffuz edildiği, vezinden hareketle söylenebilir.
(ا) ELİF
Elif geldi bu fâlüñ Allâh adı Gider göñlüñ melâlin eyle şâdî Elif geldi mübârek oldı fâlüñ Bile günden güne hoş ola hâlüñ Bu fâlüñ [sen ki] tutdun kutlu geldi Mübârek tâli‘üñ hoş-menzil oldı Yâri kıldı sañ Perverdigâr’uñ Hemîşe baht u devlet oldı yâruñ Ne gam yirsin saña devlet [irübdür]
Neden dirseñ murâduñ Hak virübdür
Sözcüğün Türkçe söyleyişe göre “yarı” şeklinde telaffuz edildiği, vezinden hareketle söylenebilir.
Nasibüñ vardurur senüñ helâlden
Irak ol gussadan dahi melâlden
Uş az kaldı murâduña iresin
Göñülden cümle maksûduñ göresin
[64b]
(ب) BE
Eger bî gelse budur fâlüñ i yâr Bu niyyetde sabr eyleyesin zinhâr Eger bî gelse şöyle diyeler Saña dil uzadub[en] ta‘n ideler Sakın [sen] bu halâyıkuñ dilinden Dilüñ saúla emîn ola halk elinden Adağuñ var anı virmeñ revâdur Hayır kılmaklık[uñ] derde devâdur İfâl ıssı niyete sabr idesin Sabırla her murâduña iresin Yakındur kim işüñ hayra irişe Sa‘âdet hem senüñle el virişe Murâduñ ne ise anı bulasın Dükeli kaygulardan kurtulasın Mısraın vezni bozuktur. var: vardur [metin] niyete: bu niyete [metin] sa‘âdet hem: hem sa‘âdet [metin] [65a]
(ب) BE
Eger bî gelse budur fâlüñ i yâr Bu niyyetde sabr eyleyesin zinhâr Eger bî gelse şöyle diyeler Saña dil uzadub[en] ta‘n ideler Sakın [sen] bu halâyıkuñ dilinden Dilüñ saúla emîn ola halk elinden Adağuñ var anı virmeñ revâdur Hayır kılmaklık[uñ] derde devâdur İfâl ıssı niyete sabr idesin Sabırla her murâduña iresin Yakındur kim işüñ hayra irişe Sa‘âdet hem senüñle el virişe Murâduñ ne ise anı bulasın Dükeli kaygulardan kurtulasın Mısraın vezni bozuktur. var: vardur [metin] niyete: bu niyete [metin] sa‘âdet hem: hem sa‘âdet [metin] [65a]
(ت) TE
Eger tî gelse fâlüñde ey yâr Bu işde sen sabr eylegil zinhâr Çalap şerrüñi hayra döndiriser … kayguñ şîşesim sındırısar Dükeli kaygulardan kurtulasın Murâduñ ne ise anı bulasın Murâduñ hâsıl ide yüce Ma‘bûd Ümîdüñ kesme yirine maksûd Elüñ tuta senüñ ol yüce Hallâk Ziyâde eyleye rızkuñı Rezzâk Saña ni‘met kapusın açdı Allâh Saña rahmet suyın[ı] saçdı Allâh Tamâm oldı bu fâlüñ i karındaş Eyü yavuz geçürür sağ olan baş
(ث) SE
[65b] Eger sî gelse fâlüñde hazer kıl Gel i ‘âşık bu fâlüñe nazar kıl
Yüri sabr it bu niyete i kardaş
Eger sabr itmeseñ olasın fâş tî: bî [metin]
Mısraın vezni bozuktur. kardaş: karında [metin]
Eger tî gelse fâlüñde ey yâr Bu işde sen sabr eylegil zinhâr Çalap şerrüñi hayra döndiriser … kayguñ şîşesim sındırısar Dükeli kaygulardan kurtulasın Murâduñ ne ise anı bulasın Murâduñ hâsıl ide yüce Ma‘bûd Ümîdüñ kesme yirine maksûd Elüñ tuta senüñ ol yüce Hallâk Ziyâde eyleye rızkuñı Rezzâk Saña ni‘met kapusın açdı Allâh Saña rahmet suyın[ı] saçdı Allâh Tamâm oldı bu fâlüñ i karındaş Eyü yavuz geçürür sağ olan baş
(ث) SE
[65b] Eger sî gelse fâlüñde hazer kıl Gel i ‘âşık bu fâlüñe nazar kıl
Yüri sabr it bu niyete i kardaş
Eger sabr itmeseñ olasın fâş tî: bî [metin]
Mısraın vezni bozuktur. kardaş: karında [metin]
‘İbâdet eylegil16 Perverdigâr’a
Ki tâ yılduzuñ aydınlığa çıkar
Dilerseñ olmaya saña melûllik
Götür dil bâğı kim ola şâzlik
Götür toksan tokuz Allâh adın
Bulasın tâ göñülüñ murâduñ
Yüri on yedi gün sabr eyle râzuñ17
Ola hâsıl senüñ cümle niyâzuñ
Dahi bağlu kapularuñ açıla
Sa‘âdet nûrı üstüñe saçıla
(ج) CİM
Eger cîm gelse fâlüñ [sen] hazer kıl Gel ey ‘âşık bu fâlüñe nazar kıl İ fâl ıssı bu fâla [sen] nazar kıl Bir iki gün bu niyyetden hazer kıl [66a] Yakındur ‘âkıbet hayrın göresin Eger sabr eyleseñ hayr iresin İverseñ yavuz olur eyü aduñ Amâ sabr ile hâsıldur murâduñ Sevinüb dostlaruñ kör ola düşmân Yine düşmân ola mağbûn [u] bişmân Metinde bu sözcükten sonra “sen” yazmaktadır. Ancak müstensih, hatasını çizerek düzeltmiştir.
Metinde bu sözcükten önce “bu” sözcüğü yer almaktadır
(ج) CİM
Eger cîm gelse fâlüñ [sen] hazer kıl Gel ey ‘âşık bu fâlüñe nazar kıl İ fâl ıssı bu fâla [sen] nazar kıl Bir iki gün bu niyyetden hazer kıl [66a] Yakındur ‘âkıbet hayrın göresin Eger sabr eyleseñ hayr iresin İverseñ yavuz olur eyü aduñ Amâ sabr ile hâsıldur murâduñ Sevinüb dostlaruñ kör ola düşmân Yine düşmân ola mağbûn [u] bişmân Metinde bu sözcükten sonra “sen” yazmaktadır. Ancak müstensih, hatasını çizerek düzeltmiştir.
Metinde bu sözcükten önce “bu” sözcüğü yer almaktadır
Özüñe irişe lutf ile ihsân
Sa‘âdet yüzi tuta saña fermân
Murâduña irüben şâz olasın Kamu kaygulardan âzâd olasın1
(ح) HÂ
Eger hî gelse cihet eyle zinhâr Ki fâlüñ eyüdür Tañrı saña yâr Kamu maksûdlaruñ saña virür Hak Ne kim diler isen rûzî kılur Hak [66b] Bulasın dürlü dürlü bunca maksûd ‘İnâyet ide saña yüce Ma‘bûd ………….. sen kılursın Beşâret olsun murâduñ bilürsin
Bu niyyetden bulasın mülk ü mâlı Yayında göresin sâhib-cemâli Tamâm oldı bu fâlüñ tamâm Sen murâduña iresin tamâm
(خ) HI
Eger hî gelse fâlüñde hazer kıl Gel ey ‘âşık bu fâlüñe nazar kıl 18yüzi: yüzin [metin]
Beytin vezni bozuktur.
virür: virdi [metin]
kılub: kıldı [metin]
Beytin vezni bozuktur.
Beytin vezni bozuktur.
Murâduña irüben şâz olasın Kamu kaygulardan âzâd olasın1
(ح) HÂ
Eger hî gelse cihet eyle zinhâr Ki fâlüñ eyüdür Tañrı saña yâr Kamu maksûdlaruñ saña virür Hak Ne kim diler isen rûzî kılur Hak [66b] Bulasın dürlü dürlü bunca maksûd ‘İnâyet ide saña yüce Ma‘bûd ………….. sen kılursın Beşâret olsun murâduñ bilürsin
Bu niyyetden bulasın mülk ü mâlı Yayında göresin sâhib-cemâli Tamâm oldı bu fâlüñ tamâm Sen murâduña iresin tamâm
(خ) HI
Eger hî gelse fâlüñde hazer kıl Gel ey ‘âşık bu fâlüñe nazar kıl 18yüzi: yüzin [metin]
Beytin vezni bozuktur.
virür: virdi [metin]
kılub: kıldı [metin]
Beytin vezni bozuktur.
Beytin vezni bozuktur.
Bu niyyet gelse fâlüñde hazer kıl
Gel ey ‘âşık bu fâlüñe [nazar kıl]
[67a]
Yakındur ‘âkıbet hayrın göresin
Eger sabr eyleseñ hayra iresin
İverseñ yavuz olur eyü aduñ
Amâ sabr ile hâsıldur murâduñ
Sevinüb dostlaruñ kör ola düşmân
Yine düşmân ola mağbûn [u] bişmân
Özüñe irişe lutf ile ihsân
Sa‘âdet yüzi tuta yaña devrân
Murâduña irüben şâd olasın
Kamu kaygulardan âzâd olasın
(ح) HÂ
Eger hî gelse cehd eyle zinhâr Ki fâlüñ eyüdür Tañrı saña yâr Kamu maksûdlaruñ saña virür Hak Ne kim diler isen rûzî kılur Hak Bulasın dürlü dürlü bunca maksûd ‘İnâyet ide saña yüce Ma‘bûd niyyet: niyyet kim [metin] yüzi: yüzin [metin] Beytin vezni bozuktur. Hâ harfi metinde iki defa yazılmıştır. virür: virdi [metin] kılub: kıldı [metin]
(ح) HÂ
Eger hî gelse cehd eyle zinhâr Ki fâlüñ eyüdür Tañrı saña yâr Kamu maksûdlaruñ saña virür Hak Ne kim diler isen rûzî kılur Hak Bulasın dürlü dürlü bunca maksûd ‘İnâyet ide saña yüce Ma‘bûd niyyet: niyyet kim [metin] yüzi: yüzin [metin] Beytin vezni bozuktur. Hâ harfi metinde iki defa yazılmıştır. virür: virdi [metin] kılub: kıldı [metin]
[67b]
(د) DÂL
Eger dâl gelse bil fâlüñ añla
Koma Hak zikrini gice vü tañla
Bu fâl ider bugün sabra delâlet
Gelür şâzî gide cümle melâlet
Yüri toğrı yoluñca iste yâri
Ne yirdeyseñ saña Hak kıla yârî
Özüñe irise lutf ile ihsân
Sa‘âdet yüzi30 tuta saña [fermân]31
Sevinüb dostlaruñ kör ola [düşmân]
Yine düşmân ola mağbûn u bişmân
Bu niyyet kim yidi gün ola nûrlu
Mesâdet söyleyen kör ola bed-hû
Elüñ tuta senüñ ol Rabb-i Mevlâ
Ziyâde olsa ‘ömrüñ gide noksân
(ذ) ZEL
[68a]
Bir ırak endîşe vardur özüñde
Dahi bir korkacak vardur [gözüñde]
Melûl olma ki andan kaygu gelmez
Eteğüñe hasûduñ eli irmez
30yüzi: yüzin [metin]
31Beyit, daha önce de aynı şekilde geçen bir beyit yardımıyla tekmil edilmiştir
Ve hem Tañrı saña yarıcıdur
Kamu işlerüñi oñarıcıdur
Belâ-yı mihnet ile kâr-sâzuñ
Gidere andan ol Hak bî-niyâzuñ
Tamâm oldı bu fâlüñ i karındaş
Eyü yavuz geçürür sağ olan baş
(س) SİN
Bu fâlüñ çü sîndür selâmet olasın32
[Vü] cümle yirde [ sen] hürmet bulasın
Çü33 Hak’dan iriserdür saña yârî
Bulursun şübhesüz [ol demde] yâri
Dahi hem düşman olubdur saña râm
Tapuña bay u yohsul [ide] ikrâm
İşidesin gele hem hoş haberler
Kılurlar i‘tibârı mu‘teberler
[68b]
Kamu gamdan seni Hak kurtarısar
Neye sunar iseñ elin iriser
Delîldür kim murâduña iresin
Ümîzüñ ne ise anı bulasın
Beşâret olsun işüñ hayr olısar
Her işüñ ‘âkıbet hayra geliser
32Mısraın vezni bozuktur.
33çü: hem [metin]
ŞIN
Çü kim34 şin geldi fâlüñde i yâr
Bu niyyetde sabr eylegil zinhâr35
Çü kim36 şindür savaşdur düşman ile
Velîkin ‘âkıbet düşmân yeñile
Gerekdür hem tokuz gün sabr idesin
Açıla bağlı işüñ yol37 gidesin
Revâdur hem tutasın dest-i tevbe
Kılasın ‘âkıbet ‘azm-i Ka‘be
Harâm yime dilerseñ oña işler
Bu ‘âlem içre çün38 şöyle dimişler
[Vü] hem bir düşmanuñ vardur senüñ
Dil bağı götür kör ola düşmenüñ39
Nasîhat bu saña yiter hemîndür
Saña gam gussa yok göñlüñ emîndür
[69a]
(ص) SÂD
Eger sâd gelse fâlüñ diñle yâre
Yüreği serd ü ‘aynuñ ola pâre
Bu fâlüñde senüñ sâddur safâdur
İşüñ dâ’im senüñ eylük vefâdur
34çü kim: çün [metin]
35Beytin vezni bozuktur.
36çü kim: çün [metin]
37yol: yoluña [metin]
38çün: saña [metin]
39Beytin vezni bozuktur.
Murâduñ ire sen bî-gam olasın
Sa‘âdet birle hem hürrem olasın
Murâduñ hâsıl ide Yüce Ma‘bûd
İrişesin yitesin40 neyse maksûd
Melûl olma niyetde41 gam yime sen
Ola mı olmaya mı hem dime sen
Yola gitmek dilerseñ korku yokdur
Şâzilik42 mâl u ni‘met ıssı çokdur
İ fâl ıssı eyü geldi bu fâlüñ
Bile43 günden güne hoş ola hâlüñ
(ض) ZÂD
Eger zâd gelse fâlüñde i yâr
Bu niyyetde sabr eylegil her bâr44
[70a]
N’ola Kâdir’dür ol rahmet kılıcı
Dükeli kullaruñ sırrın bilici
Hay[ı]r kıl kim irişe şâzilikler
Olasın tatlu gide acılıklar
Zîre45 oldur saña her yirde yoldaş
Böyledür46 fâlüñ gözüñ aç i karındaş
40yitesin: yitişesin [metin]
41niyetde: bu niyyetde [metin]
42“Şâdlık” olduğu anlaşılan bu sözcük vezni bozmaktadır.
43Bile: belki [metin]
44Beytin vezni bozuktur.
45zîra olduğu anlaşılan sözcüğün ilk hecesinde zihaf yapılmıştır.
46Bu sözcük vezni bozmaktadır.
İrişe saña devlet bir nefesde
Ziyâde olmağı ola hevesde
Viriserdür saña demler kademler
Hele sen vaktüñi47 hoş gör bu demler
Ser-encâmuñ sa‘âdet bula senüñ
Sevinüb şâz ola cân ile tenüñ48
(ط) TI
Bu fâlüñ tîdürür Allâh’a minnet49
Elüñ devlet tuta devlet sa‘âdet
Bu niyyet üstine göñlüñ karâr50 kıl
Ki Hak Tañrı saña yârî kılur bil
Bu niyyetden tapuñ maksûd bulısar
Kerîm Allâh saña yârî kılısar
[70a]
Bulasın bir uludan mansıb u câh
Kılasın bir sefer kutlu ola râh
Eyü fâlüñ var i sâhib-sa‘âdet
Velî Tañrı’ya kılgıl sen ‘ibâdet
[Vü] dâ’im ‘ömrüñe51 şâzlık tuta yüz
Gele şimden girü eylük budur söz
47vaktüñi: vaktüñe [metin]
48 Sevinüb şâz ola cân ile tenüñ: Sevinüb şâz u kâm ola cânuñ [metin]
49tîdürür Allâh’a minnet: tîdür Allâh’a minnetler [metin]
50karâr: mukarrer [metin]
51‘ömrüñe: ‘ömr ile [metin]
ZI
Çü zî geldi be-gâyet teşvîşüñ var
Çapurduñ bu ‘aceb turfe işüñ var
Gerekdür on tokuz gün sabr idesin
Açıla bağlu işler yol52 gidesin
Bir iş vardur saña el virmeye ol
Sefer kılmaklığuñda bağlana yol
İ fâl ıssı bu sözi yirine tut
Elüñ gözüñ dilüñ kendüñde tut
Du‘âlar iste sâlih kişilerden
Halâs olgıl fesâdâne işlerden53
[70b]
Açıla üstüñe bağlu kapular
Niçeler karşuña kıla tapular
Olasın bahtlu vü baht ile râhat
Kılasın devlet ile hoş ferâgat
(ع) AYN‘
Çü kim54 ‘ayn geldi ol şâd u hürrem
Ki halk içinde olasın mükerrem
Bulasın dürlü dürlü bunca maksûd
‘İnâyet ide saña Yüce Ma‘bûd
Ola hâsıl senüñ cümle murâduñ
Hem eyü söylene dillerde aduñ
52yol: yoluña [metin]
53Beytin vezni bozuktur.
54çü kim: çün [metin]
Bu iş içün [niçün sen] gussa yirsün
[Niçün] ola mı olmaya mı dirsin
Yola gitmek dilerseñ korku yokdur
Şâzilik mâl u ni‘met ıssıçokdur
Geçür şâziliğile ‘ömrüñ i yâr
İ fâl ıssı mübârek tâlièüñ var
Tamâm oldı bu fâlüñ senüñ tamâm
İnşâallâh murâduña iresin tamâm55
[71a]
(غ) GAYN
Eger gayn gelse budur fâlüñ i yâr
Bu işde sabr eylegil zinhâr56
Bu fâl ider bugün sabra delâlet
Gelür şâdî gider cümle melâmet
Yüri fikrüñde ol niyyet ki vardur
Biraz ol niyete sabr eyleye tur
Oruç borcuñ var imiş öde anı
İder rahmet [saña] ol Yüce Ganî
Kazâya komagıl zinhâr namâzuñ
Dilerseñ Hak kabûl ide niyâzuñ
Murâduñ ‘âkıbet Tañrı viriser
Sitâreñ57 yine hem mes‘ûd olısar
55Beytin vezni bozuktur.
56Mısraın vezni bozuktur.
57sitâreñ: tâli‘üñ [metin]
Tamâm oldı bu fâlüñ [çünki] tamâm
İnşâallâh murâduña iresin tamâm58
(ف) FE
[71b]
Fî geldi fâl çü59
var bir ulu düşmen
Gözüñ aç [u] kulak tut didüm uş ben
Yüri fikrüñde ol niyyet ki vardur
Biraz ol niyete sabr eyleye tur
Dilerseñ kıla Allâh saña ihsân
Bu niyete biraz sabr eyle i cân
Fenâ60 dünyâya gelen gitmek gerek
Bilenler yola61yarak itmek gerek
[Çü] bu dünyâ firâk u ayrılukdur
Acı tatlu62 mazarrat sayrulukdur
Gelür geçer ne kim yazdı [o] takdîr
Velîkin tevbeden kılmaya taksîr
Tamâm oldı bu fâlün i karındaş
Eyü yavuz geçürür sağ olan baş
(ق) KÂF
[Çü] kâfdur eyü fâldur bu zinhâr
Ki sâhib-devlete yâr olasın yâr
58Beytin vezni bozuktur.
59fâl çü: fâlüñ [metin]
60fenâ: fenâdur [metin]
61Metinde bu sözcükten önce bir “ol” sözcüğü yer almaktadır.
62Metinde bu sözcükte önce bir “vü” sözcüğü yer almaktadır.
Bu fâl ider bugün hayra delâlet
Gelür şâdî gider cümle melâmet
[72a]
Kamu maksûdlaruñ Hak saña virdi
Ne kim Hak’dan dilerseñ rûzî kıldı
Özüñe iriser lutf ile ihsân
Sa‘âdet yüzi63 tuta saña devrân
İki ‘âlemleri yaradan ol Hak
Beşâret olsun işüñ oñdı64 mutlak
Bu niyyetden bulasın mülk ü mâlı
Yanuñda göresin sâhib-cemâli65
Gide gussa gele şâdî saña çok
Bulasın niyyetüñ saña ziyân yok
(ک) KEF
Çü kim66 kâf geldi var sende kifâyet
Dirüm toğrı67 saña yokdur kinâyet
Sa‘âdet burcına irdi [bu] fâlüñ
Gerek günden güne hoş ola hâlüñ
Sefer göründi fâlüñde yakında
Yaman fikr itmegil anuñ hakında
Giderseñ git bu fâlüñ eyü geldi
Mübârek tâli‘üñ hoş-menzil oldı
63yüzi: yüzini [metin]
64oñdı: oñardı [metin]
65Metinde bu sözcükten önce “bir” sözcüğü yer almaktadır.
66çü kim: çün [metin]
67dirüm toğrı: toğrı dirüm [metin]
[72b]
Dahi bir uludan nesne umarsañ
Yine [sen] ‘ârlanub gözüñ yumarsañ
Saña yoldaş olan görmez melâlet
Aña eylük olur her dem delâlet
Ser-â-ser ‘âleme meşhûr olasın
Halâyık ortasında nûr olasın
(م) MİM
Çü kim68 mim geldiyise cem‘ ola mâl
Açar rızk[uñ] kapusın hoş ola hâl
Bu fâlüñ mâla69 [çün] ider delâlet
Virür Allâh devlet hem sa‘âdet
Gerekdür kim tapuña cem‘ ola mâl
Sa‘âdet yüz tutuben hoş ola [hâl]
Olasın bahtlu vü baht ile râhat
Kılasın devlet ile hoş ferâgat
Bulasın niyyetüñ ü şâzî demler
Mübârek fâlüñe kalmadı gamlar
Yitiğüñ var ise bulmak görinür
Sevinmek dahi gülmek [hem] görinür
Eger ‘âşık iseñ yâre70 iresin
Müyesserdür yüri dîzâr göresin
68çü kim: çü [metin]
69Metinde bu sözcükten önce “senüñ” sözcüğü bulunmaktadır.
70yâre: ma‘şûka [metin]
[73a]
(ن) NÛN
Çü kim71 nûn geldi [bu] fâlüñ bil i yâr
Viriser niyyetün ol Ferd-i Cabbâr
Nazar eyle i fâl ıssı bu fâla
Özüñi Hak irişdüre kemâle
Sa‘âdet burcına irdi bu fâlüñ
Gerek günden güne hoş ola hâlüñ
Bu niyyet üstine göñlüñ kavî kıl
Hudâ72 hâcetlerin revâ kılur bil
Bulasın bir uludan mansıb-ı câh
Kılasın bir sefer kutlu ola râh
Kamu maksûdlaruñ [Hak sana] virdi
Ne kim Hak’dan dilerseñ saña virdi
Elüñ tuta senüñ ol Rabb-i Yezdân
Ziyâde ola ‘ömrüñ gide noksân
(و) VÂV
Bu fâlünde [çü kim] vâvdur vefâdur
[Vü] şâdîlikler [ü] zevk ü safâdur
[73b]
Çü fâlüñ vâv geldi tutduğuñ fâl
Başuña kondı devlet hoş olur73 hâl
71çü kim: çün [metin]
72Hudâ: Tañrı [metin]
73olur: oldı [metin]
Vefâlar bulısarsın her tarafdan
Vefâyile nasîbüñ var şerefden
Yiyesin yidüresin vire ol Hak
Tutagör sıdkuñı sen toğrı mutlak
Helâlden vire Tañrı mâl [ü] genci
Vire Tañrı kocasın hubla genci
Beşâret var yoluñda [sen] şükür it
Bu niyyet menziline iresin git
Delîldür kim murâduña iresin
Ümîdüñ ne ise anı bulasın
(ه) HE
Çü kim74 hîdür bu fâlüñde gelen hoş
Dileğüñ maksûduñ hâsıl dur[ur] uş
‘Azîz bir uludan eylük bulursın
Cihân içre ne dilersen kılursın75
Bilesin kim hâlüñ yahşı olupdur
Göñül76 dileğine elüñ irüpdür
[47a]
Dilerseñ sevdüğüñ elüñe girmek
Gerekdür saña şîrînlük götürmek
Yime gam hâsıl oldı cümle işüñ
Çalap lutf u ‘inâyet kıldı işüñ
74çü kim: çün [metin]
75Cihân içre ne dilersen kılursın: Cihân içinde ne kılursañ dilerseñ [metin]
76göñül: göñlüñ [metin]
Geçür şâzilığile ‘ömrüñ i yâr
İ fâl ıssı mübârek tâli‘üñ var
Tamâm oldı bu fâlüñ tamâm
Murâduña irişesin ve’s-selâm77
(ال) LÂMELİF
Bu fâlüñde [gelen] lâmdur elifdür
‘Aceb fâldür bu fâlüñ lâm elifdür
Sa‘âdet senüñ ile yâr olısar
Dahi78 ‘ömr ile özüñ var olısar
Saña devlet gelüben ola vuslat
[Vü] hîç kalmaya ara yirde fürkat
Eger sefer kılursañ hem mübârek
Saña yardıcıdur79 Tañrı tebârek
Müfetteh ola saña her cihetden
Müsebbeb ola saña her sebebden
[74b]
Bulasın mertebe rif‘at celâlet
Bu fâlüñ böyle kıldı hem delâlet
Saña bir dil bağı yazmak gerekdür
Getür Allâh adın ol yiğrekdür
(ی) YE
Bu fâlüñde ye’dür yâre iresin
Yâruñ katında eylükler göresin
77Beytin vezni bozuktur.
78dahi: dâ’im [metin]
79saña yardıcıdur: yardıcıdur saña [metin]
Viriser80saña Hak demler kademler
Hele sen vaktüñe hoş gör bu demler
Murâd ile safâlar ola işüñ
Kör ola müdde‘îñ şâz ola işüñ
Bulasın niyyetüñ sağ u selâmet
Kılasın düşmanı hor-ı melâmet
Tamâm oldı bu fâlüñ bil tamâmet
Hemîşe başuñ u cânuñ selâme
Kaynakça
Duvarcı, Ayşe (1993).Türkiye’de Falcılık Geleneği ile Bu Konuda İki Eser, Ankara: Ersa Matbaası.
Ertaylan, İ. Hikmet (1951). Falnâme. İstanbul: Sucuoğlu Matbaası.
Jung, Carl Gustav (2009). Eşzamanlılık, çev: Levent Özşar, İstanbul: Biblos Yayınları.
Sezer, Sennur (1998). Osmanlı'da Fal ve Falnameler. İstanbul: Milliyet Yayınları.
Sümbüllü, Yusuf Ziya (2008). “İlm-i Tefe’ül ve Tefe’ül-Nâme (Ku’rân Falı) Üzerine Bir Değerlendirme”.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 1(2), s. 383-391.
Şanlı, İsmet (2003). “XVI. Yüzyıl Divan Şâiri Fedâyî ve Fâl-Nâme-i Kur’ân-ı ‘Azîm’i”.Uludağ Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, (5), s. 161-178.
Şenödeyici, Özer (2014). “Tradition of Fortune Telling with the Name of Prophet and Three Written Works
about it”.Gazi Türkiyat, (14) , s. 67-104.
Temizkan, Mehmet (2007). “Bir Kur’an Falı”.Milli Folklor. (74), s. 70-74.
Uzun, Mustafa (1995). “Falnâme”.Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Cilt: 12. 141-144.
Yıldız, Alim (2010). “Manzum bir Kur’an Falı”.İSTEM (16), s. 181-198.
Yazmalar
Ali Emiri Şeriyye, 549
Ankara Milli Kütüphane, 1133-2
Ankara Milli Kütüphane, 4455
Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, 487
İzmir Milli Kütüphane, 787/10
İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, T 816
İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, T 6816
Süleymaniye Kütüphanesi, Ali Nihat Tarlan Bölümü, 174
Süleymaniye Kütüphanesi, Kemankeş Bölümü, 260
Süleymaniye Kütüphanesi, Mehmed Zeki Pakalın Bölümü, 151
Süleymaniye Kütüphanesi, Nuruosmaniye Bölümü, 4961
80viriser: viriserdür [metin]
Süleymaniye Kütüphanesi, Nuruosmaniye Bölümü, 4988
Süleymaniye Kütüphanesi, Reşid Efendi Bölümü, 1058
Süleymaniye Kütüphanesi, Süleymaniye Bölümü, 1037
Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Bölümü, 6692
Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Bölümü, 7317
Bibliothek National, Supplement Turc, 49
Bibliothek National, Supplement Turc, 344
Bibliothek National, Supplement Turc, 551
Bibliothek National, Supplement Turc, 800
Bibliothek National, Turc, 175
Bibliothek National, Turc, 188
Bibliothek National, Turc, 191
Bibliothek National, Turc, 192
Bibliothek National, Turc, 193
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder