8 Eylül 2018 Cumartesi

KUR'AN-I KERİM İLE FAL BAKIMI

kuran ile fal bakımı ile ilgili görsel sonucu

KUR'AN-I KERİM İLE FAL BAKIMI

Fal, çok eski zamanlardan itibaren insanoğlunun gaipten yahut gelecekten haber almak için başvurduğu önemli bir kaynak olmuştur. 
Bu nedenle de fal olgusu sosyal hayata ve kültüre mal olmuş folklorik bir inceleme sahası olarak kendisini göstermiştir. 
Kültürün en muteber kaynaklarından olan dîni unsurların, türlü yönlerden fal konusu yapılışı bu anlamda dikkati çekmektedir. 
Kutsal kaynaklara dayandığını iddia eden birçok fal türü ile onları konu alan metinlerde bu husus tüm açıklığıyla kendisini göstermektedir. 

Bu minvalde yazılan Kuran falları ise, falcıya duyulan şüphe unsurunu en aza indirgemek üzere tasarlanmış bir fal türü olarak ön plâna çıkmaktadır. Hem malzemesi hem de mucitleri itibariyle geçmişte gayba duyulan ilginin odak merkezlerinden biri olan Kuran falları, İbnü’l-Arabî ve Caferü’l-Sâdık gibi eski kültürümüze mal olan isimlere dayandırılmaktadır. 
Kimi Kuran falları manzum olmaları hasebiyle edebi bir değer arz etmektedir. 

Bu çalışmada incelenip metnine yer verilen “Fâl-ı Kur’ân-ı Azîm” isimli eser de bu türün karakteristiğini yansıtmaktadır. 
Anahtar Kavramlar: Fal, Kuran Falı, İbnü’l-Arabî, Caferü’l-Sâdık, Fâl-ı Kur’ân-ı Azîm.

İnsanoğlunun geleceğe ve bilinmeyene gösterdiği ilgi, gaipten haber alabilmeyi uğraş hâline getiren kimselerin her zaman rağbet görmesi sonucunu doğurmuştur. 
Kişinin bir tercihin eşiğine geldiği ya da arayış içinde bulunduğu zamanlarda, merakını teskin etmek amacıyla başvurduğu fal; esasında akla ve mantığa karşı açılmış bir savaştır. 
Ancak insan ruhunda kahvenin dibindeki tortuda, çanak içindeki suda ya da iskambil kâğıtlarında geleceğe dair bazı işaretlerin bulunabileceğine inanmaya hazır bir boşluk bulunur. 
Bu boşluğu doldurma çabası, kendi kararlarını veremeyenleri, gelecekten haber verdiğine inanan kişilerin insafına havale eder. 
Kişinin iradesini, gelecekten haber verdiğini iddia eden yalancıların yahut da böyle bir yeteneğe sahip olduğuna inanan akıl hastalarının ellerine bırakır. 
Akademik yahut bilimsel herhangi bir metotla ispatlanmayan verilere dayansa da fal olgusu, sosyal hayata ve kültüre mal olmuş, folklorik bir inceleme sahası olarak değerlendirilebilir. 
Falın geçerliliği ya da güvenilirliği bir yana bırakılırsa, gaipten haber verme usulünün kendisi, bu amaçla kullanılan materyaller ve falcının karakteristiği gibi hususlar; ait oldukları toplumun kültürel kodlarını ihtiva ederler. 
Esasen bir toplumda fala inananların ve ona başvuranların sayısı dahi, o toplumdaki pozitif düşüncenin seviyesi hakkında sosyolojik değeri olan veriler sağlar. 
Bunun yanı sıra insanların hangi niyetlerle falcıların kapısını çaldığı da toplum psikolojisi hakkında fikir edinilmesine yardımcı olur. 
Yoksa fal metinlerinin ne kadar gerçek dışı ve uydurmaca olduklarını yahut da onların aslında insan ve evren arasında nedensellik dışı bir bağ ortaya çıkardıklarını ispatlamaya çalışmak; bir makale bünyesinde değerlendirilemeyecek meselelerdir. 
Bununla birlikte fal metotlarını nedensellik dışında birtakım yöntemlerle açıklamaya çalışanlar da bulunmaktadır. 
Sözgelimi Carl Gustav Jung, “senkronisite” adını verdiği yaklaşımıyla ruhsal olaylarla psikofizik olaylar arasında zaman-anlam koşutluğuna dikkat çekerek bilimsel süreçlerle açıklanamayacak bazı olasılıkların bulunabileceğini dile getirmiştir (2009: 159). 

Ona göre, “bir insanın yaşamındaki bütün olaylar temelde farklı türden iki bağlantı içindedir. 
İlkin nesnel olan, doğal süreçlerin nedensel bağlantısı; ikincisi, yalnızca onu yaşayan birey ile ilişkisinde var olan öznel bağlantı. 
Dolayısıyla bu bağlantı, bireyin düşleri kadar özneldir (Jung, 2009: 20).” Jung bu söyledikleriyle “İyi insan lâfının üstüne gelir.” atasözündeki gibi kesişmelerin bilimsel yöntemlerle izah edilemeyecek bazı ilişkiler neticesinde vuku bulduğunu iddia eder.

Bilimsel süreçler ve İslâm dini her ne kadar falın, hükmü geçersiz bir bilgi alanı olduğunu söylesede falcılar, niyet sahibini etkileyebilmek için genellikle kültürün en muteber kaynaklarına yönelirler. 

Bu nedenle de dinî unsurların türlü yönlerden fal konusu yapılması dikkati çeker. Bir araştırmaya göre falcı, “ayet ve hadislerden delil gösterme yoluna gidiyorsa veya yanlış, eksik olarak bunları kullanıyor; üslûbunu anlaşılmaz ifadelerle güçlendiriyorsa o falcıya gösterilen ilgi bir hayli artmakta, hatta ‘Diğer falcılar yalancıdır, fakat bu mutlaka doğruyu söyler.’ kanaati hâkim olmaktadır (Duvarcı 1993: 18).” 

Bu düşünce geçmişte de son derece etkili olmuş, Jung, kitabında bu durumu örnekleyecek birçok olay anlatır. Bunlardan biri şudur: “Bugün Cuma. Öğle yemeğinde balık var. Birileri birilerine ‘nisan balığı’ şakası yapar. 
Aynı sabah ‘Est homo totus medius piscis ab imo’ yazan bir yazıtı not ettim. 
Öğleden sonra aylardır görmediğim eski bir hastam, o arada yaptığı etkileyici balık resimlerini gösterdi bana. 
Akşamleyin üzerinde balığımsı deniz canavarları işlenmiş bir nakış parçası gösterdiler (Jung, 2009: 18).” 
Kuran-ı Kerim’de Maide suresi 90. ayette cahiliye devri Arap toplumunda çok yaygın olan fal oklarının aynı put, kumar ve şarap gibi şeytan işi birer pislik olduğu şöyle dile getirilmektedir: “Ey imân edenler! Uyuşturucu/şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan uzak durun ki, kurtuluşa eresiniz.”sonuçta kutsal kaynaklara dayandığı iddia edilen birçok fal türü ve onları konu alan metinler ortaya çıkmıştır. Örneğin peygamber adlarından hareketle bakılan fal türü bunlardan biridir (bkz. Şenödeyici 2014). 
Kuran falları ise, falcıya duyulan şüphe unsurunu en aza indirgemek üzere tasarlanmış bir başka fal türüdür. 

Osmanlı döneminde Kuran fallarına müsamahayla yaklaşıldığı görülmektedir. Nitekim Fatih Sultan Mehmet’in bazı büyük din âlimlerine Kuran falı baktırdığı bilinmektedir. 
Keza Kanunî devrinin en önemli din bilgini olan Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin Kuran falı bakan bir kimse için şer’an bir ceza gerekmeyeceğine dair fetvası, Osmanlılarda Kuran falına verilen değeri göstermesi açısından önemlidir (Sezer, 1998: 11-13). 
İbnü’l-Arabî ve Caferü’l-Sâdık gibi isimlere dayandırılan Kuran falları, hem malzemesi hem de mucitleri itibariyle geçmişte gayba duyulan ilginin odak merkezlerinden biri olmuştur. Kuran falı metinlerinin yaygınlığı ve çeşitliliği göz önünde bulundurulursa bu türün, en çok rağbet edilenlerden biri olduğu dikkati çeker.
Niyet tutulmadan önce bazı dinî vecibelerin (abdest alıp namaz kılmak, dua okumak gibi) yerine getirilmesi bile Kuran falına kutsal bir mahiyet kazandırmak amacıyla girişilen teşebbüsleri ortaya koyar. Konu hakkında yapılan araştırmalar Kuran falının iki metot izlediğine işaret etmektedir. 
Bunlardan ilkinde harflerden hareketle bazı sonuçlara ulaşıldığı dikkat çekmektedir (Uzun 1995: 142). 

Açılan bir sayfadan parmak basma ya da birkaç sayfa çevirme yoluyla belirli bir satırdaki belirli bir harfi seçmeye bağlı olarak uygulanan bu türde, her bir harfin nasıl bir sonuca işaret ettiğini anlatan metinler; kimi zaman edebî özellikler göstermektedir. 
Sözgelimi Fedâyî’ye (Şanlı 2003: 161-178) ve Firdevs-i Tavîl’e (İstanbul Türkçe Yazmalar T816) ait olan metinler, manzum olmalarıyla; bu türün edebî değer taşıyan örnekleri arasında anılabilir. 
Aşağıda, Firedevs-i Tavîl’e ait manzum bir metinde elif harfinin yorumlanış biçimine yer verilmiştir: Elif geldi bu fâluñ ey dil-efrûz Şük[ü]r Hak’dan erişdi rûz-ı pîrûz 

Örneğin 
Mil Yz A 1133/2 numaralı Kuran falı metni İbnü’l-Arabî’nin bu tarzda yazdığı eserin tercümesi mahiyetindedir: “Zîrâ bu fâl hemân vahy menzilesindedür. Şekk getürmeye ve Kutbü’l-‘Ârifîn Şeyh Muhyeddîn ‘Arabî’nün kendü ‘amel itdüği fâldür.” 
Falnâmelerde Cafer-i Sâdık’a atfedilen metinlerin sayısı oldukça fazladır. Genellikle bir duayla başlayan metinlerde, fal bakımından önce gerçekleştirilmesi gereken birtakım ritüeller, falın nasıl bakılacağı ve okunacak duaların sırası ve adedi anlatılır. 
Bu başlık altında toplanan fallar içinde en yaygın olanı, şüphesiz sûre fallarıdır. Sûre fallarının başında, bir daire içinde verilen rakamlar ve bu rakamların bulunduğu dilimlerde fal baktıran kişinin hâcetini ortaya koyan sualler ve en iç kısımda ise sûreler yer almaktadır (Gür, 2002:206). 
Tarafımızca bir proje olarak hazırlanması düşünülen bazı Kuran falı metinleri şunlardır: Ankara Milli Kütüphane, 1133-2; Ankara Milli Kütüphane, 4455; Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, 487; İzmir Milli Kütüphane, 787/10; İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, T 816; İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, T 6816; Süleymaniye Kütüphanesi, Ali Nihat Tarlan Bölümü, 174; Süleymaniye Kütüphanesi, Kemankeş Bölümü, 260; Süleymaniye Kütüphanesi, Mehmed Zeki Pakalın Bölümü, 151; Süleymaniye Kütüphanesi, Nuruosmaniye Bölümü, 4961; Süleymaniye Kütüphanesi, Nuruosmaniye Bölümü, 4988; Süleymaniye Kütüphanesi, Reşid Efendi Bölümü, 1058; Süleymaniye Kütüphanesi, Süleymaniye Bölümü, 1037; Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Bölümü, 6692; Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Bölümü, 7317; Bibliothek National, Supplement Turc, 49; Bibliothek National, Supplement Turc, 344; Bibliothek National, Supplement Turc, 551; Bibliothek National, Supplement Turc, 800; Bibliothek National, Turc, 175; Bibliothek National, Turc, 188; Bibliothek National, Turc, 191; Bibliothek National, Turc, 192; Bibliothek National, Turc, 193. Buraya alınan metinlerin hiçbiri bir diğerinin nüshası olmayıp her biri ayrı birer fal metnidir. Bunlardan başka bazı fal metinleri de birer makale bünyesinde neşredilmiştir. bkz. Yıldız, 2010: 181-198; Temizkan, 2009: 70-74; Sümbüllü, 2008: 383-391; Şanlı, 2003: 161-178. Ayrıca İ. Hikmet Ertaylan da Falname (1951) adlı eserinde Kuran falı metinlerine yer vermiştir

Elif gelse işâret budur ey cân Çerâğ-ı devletüñ yana şeb ü rûz Elif geldi erişür devlet âhir Hasûduñ nâr-ı gamdan cânı[dur] sûz Elif geldi ne hâcet şerhin itmek Kim oldı sâl ü mâhuñ ‘ıyd-ı Nev-rûz Bunun yanı sıra arka arkaya seçilen harflerin kombinasyonlarının oluşturduğu gruplara göre de Kuran falı bakıldığı görülmektedir (bkz. Bibliothek National, Turc, 192). 

İkinci tür Kuran falında ise ayetlerin mealleri üzerinden bazı çıkarımlar yapıldığı dikkati çekmektedir. 
Bu tür falnamelerde genellikle yirmi farklı sureden seçilen ayetlerle niyetin yorumlandığı görülür (Uzun 1995: 143). 

Sözgelimi Ali Emiri Şeriyye 549 numaralı yazma eserde yer alan Kuran falı, surelerdeki ayetlerin yorumlanmasına dayanmaktadır. Aşağıda söz konusu metinde çeşitli surelerdeki ayetlerin yorumlandığı ilk beş niyet yer almaktadır. 

. عظيماًواتيناهمملکا Delâlet ider sultân olmağa
 يريداللهبکماليسرا Delâlet ider o cûdluğa ve hayr çoklığına 
انيريدااالاالصالح Delâlet ider sultân olmağa
 انماتوعدونالن Delâlet ider sorılan nesnenin olmasına
 قالوبشرناکبالحق Delâlet ider ki aramış nesnenin olmasına 

Bu makalede incelediğimiz Fâl-ı Kur’ân-ı ‘Azîm isimli fal metni, söz konusu yöntemlerden birincisine dâhil edilebilir. 
Çünkü bu metinde Arap alfabesindeki her bir harf ile ilgili manzum yorumlara yer verilmiştir. 
Bazı formellerle tutulan niyetin ne tür bir karşılığının bulunduğunu dile getiren müellif, tüm falcılar gibi olumsuz durumlar üzerinde çok durmaz, sabredildiği takdirde tüm sıkıntıların üstesinden gelinebileceğini telkin eder. 

Fâl-ı Kur’ân-ı Azîm’in tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi Kemankeş Bölümü 260 numaradaki bir mecmuanın 64a-74b varakları arasında bulunmaktadır. Eserin müellifi ve müstensihi bilinmemektedir. 
Manzum olan eser aruz vezni ile yazılmıştır. 
Eserin toplam beyit sayısı 179’dur. Söz konusu Kuran falı, harekeli bir nesih yazıyla kaleme alınmıştır. 
Eserin diline bakıldığında onun eski Anadolu Türkçesi özellikleri gösterdiği hemen göze çarpar. Nitekim eski Anadolu Türkçesinde kullanılan gelecek zaman eki -ısar / -iser ekine yer verilmesi ve bildirme ekinin -durur / - dürür şeklinde imlâ edilmesi bu iddiayı desteklemektedir. 
Bunun yanı sıra “yavuz, ivermek, uş, dükeli, sındır(mak), ıssı, tapu, bay, oñ(mak), yiğrek, yahşı” gibi arkaik sözcüklerin bulunması da metnin 15. yy. dolaylarında kaleme alındığını ortaya koyar. 

Fâl-ı Kur’ân-ı ‘Azîm’de her bir harfin işaret ettiği durum ise şöyle özetlenebilir: 
Elif: Mutluluk, muradına erişme, baht açıklığı, gam ve kederden kurtulma. 
Be: Sabretme ve sonunda murada erme, diline hakim olma, adağını yerine getirme ve hayırda bulunma. 
Te: Tanrı’nın şerri hayra döndürmesi, kaygılardan kurtulup murada erme, ümidini yitirmeme ve rızkın Tanrı tarafından arttırılması. 
Se: Sabretme, Tanrı’ya ibadette bulunma ve onun doksan dokuz ismini okuma, sırrını on yedi gün kimselere açmama ve bunun sonunda bütün bağlı kapıların açılması. 
Cim: Sabır sayesinde muradına erişme, lütuf ve ihsana erme ve tüm kaygılardan uzaklaşıp mutlu olma. 
Hâ: Tanrı’nın inayetiyle bütün dileklere kavuşma, mal ve mülk sahibi olma. 
Hı: Sabretmenin sonunda hayra ulaşma, lütuf ve ihsana erme, tüm kaygılardan kurtulup mutlu olma. 
Dal: Gece-gündüz Tanrı’yı zikretme, lütuf ve ihsana ulaşarak bütün keder ve sıkıntının giderilmesi, mutluluğa erişme ve tüm noksanlıklardan kurtularak ömrün artması 
Zel: Boş yere kederlenmeme ve Tanrı’ya güvenme. 
Sin: Tanrı’nın yardımıyla sevdiğine ulaşma ve her yerde hürmet görme, itibarın artması, güzel haberler işitme, gamdan kurtulma ve murada erme. 
Şın: Düşmanla savaşıp onu yenme, dokuz gün sabretme, tövbe etme, Kabe’yi ziyaret ve sonunda gönlün emin olması. 
Sâd: Safa, iyilik, vefa, mutluluk, hâlin hoşluğu ve muradın hasıl olması. 
Zâd: Hayır yapma, hoşluk, saadet, sevinç. 
Tı: Niyette kararlı olma, bütün isteklere ulaşma, sevgiliye kavuşma, yüksek bir makam ve mevkiye gelme ve kutlu bir sefer.
 Zı: Karışıklık, on dokuz gün boyunca sabretme, bağlı yolların açılması, eline, diline ve gözüne sahip olma. 
‘Ayn: Mutluluk, Tanrı’nın yardımı, murada erişme, yapılacak bir seferden emin olma. 
Gayn: Sabretme, mutluluk, oruç borcunun eda edilmesi, sonunda murada ve mutluluğa erme. 
Fe: Düşmana karşı uyanık olma, sabretme, ahiret için hazırlık yapma ve tövbe etme. 
Kâf: Hayır, mutluluk, isteğe ulaşma, lütuf ve ihsana kavuşma, mal ve mülk elde etme. 
Kef: Mutluluk, sefere çıkma ve mübarek talih. 
Mim: Malın artması ve rızık kapısının açılması, saadet, baht açıklığı, sevinç ve kaybedilen bir nesnenin bulunması.
Nun: Saadet, hoş hal, yüksek bir makam ve mevkiye ulaşma, bütün isteklerin elde edilmesi, ömrün artışı ve noksanlıklardan kurtulma. 
Vav: Mutluluk, vefa, zevk, safa, talih açıklığı, zenginlik ve murada erme. 
He: Mübarek fal, her türlü dileğin yerine getirilmesi, Tanrı’dan lutuf ve yardımın gelmesi. 
Lâmelif: Mutluluk, vuslata erme, ayrılıkların bitmesi ve çıkılacak bir yolculukta Tanrı’nın yardımını görme. 
Ye: Sevgiliye kavuşma ve ondan iyilikler görme, düşmanı hor bırakma, işin hayırlı olması, can ve baş selameti. 
Metin transkribe edilirken şair ve müstensihten kaynaklanan hatalar büyük oranda düzeltilmiş, vezin gereği ilave edilmesi gereken sözcük ve ifadeler köşeli parantez içinde gösterilmiştir. 
Eserde son tef’ile olan fe’ûlün’ün kimi zaman fâ’lün olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. 
Yine vezne göre açık olması gereken ilk hece bazen kapalı olarak değerlendirilmiştir. 
Vezinle ilgili bir diğer problem ise eserin asıl vezni olan 
""mefâ‘îlün mefâ‘îlün fe‘ûlün"""
kalıbının bazı mısra veya beyitlerde 
""fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün""
vezni ile değiştirilmiş olmasıdır. 
Bu husus şairin aruz vezni konusunda çok başarılı olmadığını göstermektedir. 
Metnin transkripsiyonunda uzun ünlerin, ayın ve hemzelerin gösterilmesine önem verilmiş, ünsüzlerin ayrımına yönelik karakterler kullanılmamıştır. [64a] 

FÂL-I KUR’ÂN-I ‘AZÎM 
Bismillâhirrahmânirrahîm 
(ا) ELİF 
Elif geldi bu fâlüñ Allâh adı Gider göñlüñ melâlin eyle şâdî Elif geldi mübârek oldı fâlüñ Bile günden güne hoş ola hâlüñ Bu fâlüñ [sen ki] tutdun kutlu geldi Mübârek tâli‘üñ hoş-menzil oldı Yâri kıldı sañ Perverdigâr’uñ Hemîşe baht u devlet oldı yâruñ Ne gam yirsin saña devlet [irübdür] 
Neden dirseñ murâduñ Hak virübdür 
Sözcüğün Türkçe söyleyişe göre “yarı” şeklinde telaffuz edildiği, vezinden hareketle söylenebilir. 

Nasibüñ vardurur senüñ helâlden Irak ol gussadan dahi melâlden Uş az kaldı murâduña iresin Göñülden cümle maksûduñ göresin [64b] 
(ب) BE 
Eger bî gelse budur fâlüñ i yâr Bu niyyetde sabr eyleyesin zinhâr Eger bî gelse şöyle diyeler Saña dil uzadub[en] ta‘n ideler Sakın [sen] bu halâyıkuñ dilinden Dilüñ saúla emîn ola halk elinden Adağuñ var anı virmeñ revâdur Hayır kılmaklık[uñ] derde devâdur İfâl ıssı niyete sabr idesin Sabırla her murâduña iresin Yakındur kim işüñ hayra irişe Sa‘âdet hem senüñle el virişe Murâduñ ne ise anı bulasın Dükeli kaygulardan kurtulasın Mısraın vezni bozuktur. var: vardur [metin] niyete: bu niyete [metin] sa‘âdet hem: hem sa‘âdet [metin] [65a] 
(ت) TE 
Eger tî gelse fâlüñde ey yâr Bu işde sen sabr eylegil zinhâr Çalap şerrüñi hayra döndiriser … kayguñ şîşesim sındırısar Dükeli kaygulardan kurtulasın Murâduñ ne ise anı bulasın Murâduñ hâsıl ide yüce Ma‘bûd Ümîdüñ kesme yirine maksûd Elüñ tuta senüñ ol yüce Hallâk Ziyâde eyleye rızkuñı Rezzâk Saña ni‘met kapusın açdı Allâh Saña rahmet suyın[ı] saçdı Allâh Tamâm oldı bu fâlüñ i karındaş Eyü yavuz geçürür sağ olan baş 
(ث) SE 
[65b] Eger sî gelse fâlüñde hazer kıl Gel i ‘âşık bu fâlüñe nazar kıl 
Yüri sabr it bu niyete i kardaş
Eger sabr itmeseñ olasın fâş tî: bî [metin] 
Mısraın vezni bozuktur. kardaş: karında [metin]

 ‘İbâdet eylegil16 Perverdigâr’a Ki tâ yılduzuñ aydınlığa çıkar Dilerseñ olmaya saña melûllik Götür dil bâğı kim ola şâzlik Götür toksan tokuz Allâh adın Bulasın tâ göñülüñ murâduñ Yüri on yedi gün sabr eyle râzuñ17 Ola hâsıl senüñ cümle niyâzuñ Dahi bağlu kapularuñ açıla Sa‘âdet nûrı üstüñe saçıla 
(ج) CİM 
Eger cîm gelse fâlüñ [sen] hazer kıl Gel ey ‘âşık bu fâlüñe nazar kıl İ fâl ıssı bu fâla [sen] nazar kıl Bir iki gün bu niyyetden hazer kıl [66a] Yakındur ‘âkıbet hayrın göresin Eger sabr eyleseñ hayr iresin İverseñ yavuz olur eyü aduñ Amâ sabr ile hâsıldur murâduñ Sevinüb dostlaruñ kör ola düşmân Yine düşmân ola mağbûn [u] bişmân Metinde bu sözcükten sonra “sen” yazmaktadır. Ancak müstensih, hatasını çizerek düzeltmiştir. 
Metinde bu sözcükten önce “bu” sözcüğü yer almaktadır
Özüñe irişe lutf ile ihsân Sa‘âdet yüzi tuta saña fermân 
Murâduña irüben şâz olasın Kamu kaygulardan âzâd olasın1
(ح) H 
Eger hî gelse cihet eyle zinhâr Ki fâlüñ eyüdür Tañrı saña yâr Kamu maksûdlaruñ saña virür Hak Ne kim diler isen rûzî kılur Hak [66b] Bulasın dürlü dürlü bunca maksûd ‘İnâyet ide saña yüce Ma‘bûd ………….. sen kılursın Beşâret olsun murâduñ bilürsin
Bu niyyetden bulasın mülk ü mâlı Yayında göresin sâhib-cemâli Tamâm oldı bu fâlüñ tamâm Sen murâduña iresin tamâm
(خ) HI 
Eger hî gelse fâlüñde hazer kıl Gel ey ‘âşık bu fâlüñe nazar kıl 18yüzi: yüzin [metin] 
Beytin vezni bozuktur. 
virür: virdi [metin] 
kılub: kıldı [metin] 
Beytin vezni bozuktur. 
Beytin vezni bozuktur.

Bu niyyet gelse fâlüñde hazer kıl Gel ey ‘âşık bu fâlüñe [nazar kıl] [67a] Yakındur ‘âkıbet hayrın göresin Eger sabr eyleseñ hayra iresin İverseñ yavuz olur eyü aduñ Amâ sabr ile hâsıldur murâduñ Sevinüb dostlaruñ kör ola düşmân Yine düşmân ola mağbûn [u] bişmân Özüñe irişe lutf ile ihsân Sa‘âdet yüzi tuta yaña devrân Murâduña irüben şâd olasın Kamu kaygulardan âzâd olasın
(ح) H 
Eger hî gelse cehd eyle zinhâr Ki fâlüñ eyüdür Tañrı saña yâr Kamu maksûdlaruñ saña virür Hak Ne kim diler isen rûzî kılur Hak Bulasın dürlü dürlü bunca maksûd ‘İnâyet ide saña yüce Ma‘bûd niyyet: niyyet kim [metin] yüzi: yüzin [metin] Beytin vezni bozuktur. Hâ harfi metinde iki defa yazılmıştır. virür: virdi [metin] kılub: kıldı [metin]

[67b] (د) DÂL Eger dâl gelse bil fâlüñ añla Koma Hak zikrini gice vü tañla Bu fâl ider bugün sabra delâlet Gelür şâzî gide cümle melâlet Yüri toğrı yoluñca iste yâri Ne yirdeyseñ saña Hak kıla yârî Özüñe irise lutf ile ihsân Sa‘âdet yüzi30 tuta saña [fermân]31 Sevinüb dostlaruñ kör ola [düşmân] Yine düşmân ola mağbûn u bişmân Bu niyyet kim yidi gün ola nûrlu Mesâdet söyleyen kör ola bed-hû Elüñ tuta senüñ ol Rabb-i Mevlâ Ziyâde olsa ‘ömrüñ gide noksân (ذ) ZEL [68a] Bir ırak endîşe vardur özüñde Dahi bir korkacak vardur [gözüñde] Melûl olma ki andan kaygu gelmez Eteğüñe hasûduñ eli irmez 30yüzi: yüzin [metin] 31Beyit, daha önce de aynı şekilde geçen bir beyit yardımıyla tekmil edilmiştir

Ve hem Tañrı saña yarıcıdur Kamu işlerüñi oñarıcıdur Belâ-yı mihnet ile kâr-sâzuñ Gidere andan ol Hak bî-niyâzuñ Tamâm oldı bu fâlüñ i karındaş Eyü yavuz geçürür sağ olan baş (س) SİN Bu fâlüñ çü sîndür selâmet olasın32 [Vü] cümle yirde [ sen] hürmet bulasın Çü33 Hak’dan iriserdür saña yârî Bulursun şübhesüz [ol demde] yâri Dahi hem düşman olubdur saña râm Tapuña bay u yohsul [ide] ikrâm İşidesin gele hem hoş haberler Kılurlar i‘tibârı mu‘teberler [68b] Kamu gamdan seni Hak kurtarısar Neye sunar iseñ elin iriser Delîldür kim murâduña iresin Ümîzüñ ne ise anı bulasın Beşâret olsun işüñ hayr olısar Her işüñ ‘âkıbet hayra geliser 32Mısraın vezni bozuktur. 33çü: hem [metin]

ŞIN Çü kim34 şin geldi fâlüñde i yâr Bu niyyetde sabr eylegil zinhâr35 Çü kim36 şindür savaşdur düşman ile Velîkin ‘âkıbet düşmân yeñile Gerekdür hem tokuz gün sabr idesin Açıla bağlı işüñ yol37 gidesin Revâdur hem tutasın dest-i tevbe Kılasın ‘âkıbet ‘azm-i Ka‘be Harâm yime dilerseñ oña işler Bu ‘âlem içre çün38 şöyle dimişler [Vü] hem bir düşmanuñ vardur senüñ Dil bağı götür kör ola düşmenüñ39 Nasîhat bu saña yiter hemîndür Saña gam gussa yok göñlüñ emîndür [69a] (ص) SÂD Eger sâd gelse fâlüñ diñle yâre Yüreği serd ü ‘aynuñ ola pâre Bu fâlüñde senüñ sâddur safâdur İşüñ dâ’im senüñ eylük vefâdur 34çü kim: çün [metin] 35Beytin vezni bozuktur. 36çü kim: çün [metin] 37yol: yoluña [metin] 38çün: saña [metin] 39Beytin vezni bozuktur.

Murâduñ ire sen bî-gam olasın Sa‘âdet birle hem hürrem olasın Murâduñ hâsıl ide Yüce Ma‘bûd İrişesin yitesin40 neyse maksûd Melûl olma niyetde41 gam yime sen Ola mı olmaya mı hem dime sen Yola gitmek dilerseñ korku yokdur Şâzilik42 mâl u ni‘met ıssı çokdur İ fâl ıssı eyü geldi bu fâlüñ Bile43 günden güne hoş ola hâlüñ (ض) ZÂD Eger zâd gelse fâlüñde i yâr Bu niyyetde sabr eylegil her bâr44 [70a] N’ola Kâdir’dür ol rahmet kılıcı Dükeli kullaruñ sırrın bilici Hay[ı]r kıl kim irişe şâzilikler Olasın tatlu gide acılıklar Zîre45 oldur saña her yirde yoldaş Böyledür46 fâlüñ gözüñ aç i karındaş 40yitesin: yitişesin [metin] 41niyetde: bu niyyetde [metin] 42“Şâdlık” olduğu anlaşılan bu sözcük vezni bozmaktadır. 43Bile: belki [metin] 44Beytin vezni bozuktur. 45zîra olduğu anlaşılan sözcüğün ilk hecesinde zihaf yapılmıştır. 46Bu sözcük vezni bozmaktadır.

İrişe saña devlet bir nefesde Ziyâde olmağı ola hevesde Viriserdür saña demler kademler Hele sen vaktüñi47 hoş gör bu demler Ser-encâmuñ sa‘âdet bula senüñ Sevinüb şâz ola cân ile tenüñ48 (ط) TI Bu fâlüñ tîdürür Allâh’a minnet49 Elüñ devlet tuta devlet sa‘âdet Bu niyyet üstine göñlüñ karâr50 kıl Ki Hak Tañrı saña yârî kılur bil Bu niyyetden tapuñ maksûd bulısar Kerîm Allâh saña yârî kılısar [70a] Bulasın bir uludan mansıb u câh Kılasın bir sefer kutlu ola râh Eyü fâlüñ var i sâhib-sa‘âdet Velî Tañrı’ya kılgıl sen ‘ibâdet [Vü] dâ’im ‘ömrüñe51 şâzlık tuta yüz Gele şimden girü eylük budur söz 47vaktüñi: vaktüñe [metin] 48 Sevinüb şâz ola cân ile tenüñ: Sevinüb şâz u kâm ola cânuñ [metin] 49tîdürür Allâh’a minnet: tîdür Allâh’a minnetler [metin] 50karâr: mukarrer [metin] 51‘ömrüñe: ‘ömr ile [metin]

ZI Çü zî geldi be-gâyet teşvîşüñ var Çapurduñ bu ‘aceb turfe işüñ var Gerekdür on tokuz gün sabr idesin Açıla bağlu işler yol52 gidesin Bir iş vardur saña el virmeye ol Sefer kılmaklığuñda bağlana yol İ fâl ıssı bu sözi yirine tut Elüñ gözüñ dilüñ kendüñde tut Du‘âlar iste sâlih kişilerden Halâs olgıl fesâdâne işlerden53 [70b] Açıla üstüñe bağlu kapular Niçeler karşuña kıla tapular Olasın bahtlu vü baht ile râhat Kılasın devlet ile hoş ferâgat (ع) AYN‘ Çü kim54 ‘ayn geldi ol şâd u hürrem Ki halk içinde olasın mükerrem Bulasın dürlü dürlü bunca maksûd ‘İnâyet ide saña Yüce Ma‘bûd Ola hâsıl senüñ cümle murâduñ Hem eyü söylene dillerde aduñ 52yol: yoluña [metin] 53Beytin vezni bozuktur. 54çü kim: çün [metin]

Bu iş içün [niçün sen] gussa yirsün [Niçün] ola mı olmaya mı dirsin Yola gitmek dilerseñ korku yokdur Şâzilik mâl u ni‘met ıssıçokdur Geçür şâziliğile ‘ömrüñ i yâr İ fâl ıssı mübârek tâlièüñ var Tamâm oldı bu fâlüñ senüñ tamâm İnşâallâh murâduña iresin tamâm55 [71a] (غ) GAYN Eger gayn gelse budur fâlüñ i yâr Bu işde sabr eylegil zinhâr56 Bu fâl ider bugün sabra delâlet Gelür şâdî gider cümle melâmet Yüri fikrüñde ol niyyet ki vardur Biraz ol niyete sabr eyleye tur Oruç borcuñ var imiş öde anı İder rahmet [saña] ol Yüce Ganî Kazâya komagıl zinhâr namâzuñ Dilerseñ Hak kabûl ide niyâzuñ Murâduñ ‘âkıbet Tañrı viriser Sitâreñ57 yine hem mes‘ûd olısar 55Beytin vezni bozuktur. 56Mısraın vezni bozuktur. 57sitâreñ: tâli‘üñ [metin]

Tamâm oldı bu fâlüñ [çünki] tamâm İnşâallâh murâduña iresin tamâm58 (ف) FE [71b] Fî geldi fâl çü59 var bir ulu düşmen Gözüñ aç [u] kulak tut didüm uş ben Yüri fikrüñde ol niyyet ki vardur Biraz ol niyete sabr eyleye tur Dilerseñ kıla Allâh saña ihsân Bu niyete biraz sabr eyle i cân Fenâ60 dünyâya gelen gitmek gerek Bilenler yola61yarak itmek gerek [Çü] bu dünyâ firâk u ayrılukdur Acı tatlu62 mazarrat sayrulukdur Gelür geçer ne kim yazdı [o] takdîr Velîkin tevbeden kılmaya taksîr Tamâm oldı bu fâlün i karındaş Eyü yavuz geçürür sağ olan baş (ق) KÂF [Çü] kâfdur eyü fâldur bu zinhâr Ki sâhib-devlete yâr olasın yâr 58Beytin vezni bozuktur. 59fâl çü: fâlüñ [metin] 60fenâ: fenâdur [metin] 61Metinde bu sözcükten önce bir “ol” sözcüğü yer almaktadır. 62Metinde bu sözcükte önce bir “vü” sözcüğü yer almaktadır.

Bu fâl ider bugün hayra delâlet Gelür şâdî gider cümle melâmet [72a] Kamu maksûdlaruñ Hak saña virdi Ne kim Hak’dan dilerseñ rûzî kıldı Özüñe iriser lutf ile ihsân Sa‘âdet yüzi63 tuta saña devrân İki ‘âlemleri yaradan ol Hak Beşâret olsun işüñ oñdı64 mutlak Bu niyyetden bulasın mülk ü mâlı Yanuñda göresin sâhib-cemâli65 Gide gussa gele şâdî saña çok Bulasın niyyetüñ saña ziyân yok (ک) KEF Çü kim66 kâf geldi var sende kifâyet Dirüm toğrı67 saña yokdur kinâyet Sa‘âdet burcına irdi [bu] fâlüñ Gerek günden güne hoş ola hâlüñ Sefer göründi fâlüñde yakında Yaman fikr itmegil anuñ hakında Giderseñ git bu fâlüñ eyü geldi Mübârek tâli‘üñ hoş-menzil oldı 63yüzi: yüzini [metin] 64oñdı: oñardı [metin] 65Metinde bu sözcükten önce “bir” sözcüğü yer almaktadır. 66çü kim: çün [metin] 67dirüm toğrı: toğrı dirüm [metin]

[72b] Dahi bir uludan nesne umarsañ Yine [sen] ‘ârlanub gözüñ yumarsañ Saña yoldaş olan görmez melâlet Aña eylük olur her dem delâlet Ser-â-ser ‘âleme meşhûr olasın Halâyık ortasında nûr olasın (م) MİM Çü kim68 mim geldiyise cem‘ ola mâl Açar rızk[uñ] kapusın hoş ola hâl Bu fâlüñ mâla69 [çün] ider delâlet Virür Allâh devlet hem sa‘âdet Gerekdür kim tapuña cem‘ ola mâl Sa‘âdet yüz tutuben hoş ola [hâl] Olasın bahtlu vü baht ile râhat Kılasın devlet ile hoş ferâgat Bulasın niyyetüñ ü şâzî demler Mübârek fâlüñe kalmadı gamlar Yitiğüñ var ise bulmak görinür Sevinmek dahi gülmek [hem] görinür Eger ‘âşık iseñ yâre70 iresin Müyesserdür yüri dîzâr göresin 68çü kim: çü [metin] 69Metinde bu sözcükten önce “senüñ” sözcüğü bulunmaktadır. 70yâre: ma‘şûka [metin]

[73a] (ن) NÛN Çü kim71 nûn geldi [bu] fâlüñ bil i yâr Viriser niyyetün ol Ferd-i Cabbâr Nazar eyle i fâl ıssı bu fâla Özüñi Hak irişdüre kemâle Sa‘âdet burcına irdi bu fâlüñ Gerek günden güne hoş ola hâlüñ Bu niyyet üstine göñlüñ kavî kıl Hudâ72 hâcetlerin revâ kılur bil Bulasın bir uludan mansıb-ı câh Kılasın bir sefer kutlu ola râh Kamu maksûdlaruñ [Hak sana] virdi Ne kim Hak’dan dilerseñ saña virdi Elüñ tuta senüñ ol Rabb-i Yezdân Ziyâde ola ‘ömrüñ gide noksân (و) VÂV Bu fâlünde [çü kim] vâvdur vefâdur [Vü] şâdîlikler [ü] zevk ü safâdur [73b] Çü fâlüñ vâv geldi tutduğuñ fâl Başuña kondı devlet hoş olur73 hâl 71çü kim: çün [metin] 72Hudâ: Tañrı [metin] 73olur: oldı [metin]

Vefâlar bulısarsın her tarafdan Vefâyile nasîbüñ var şerefden Yiyesin yidüresin vire ol Hak Tutagör sıdkuñı sen toğrı mutlak Helâlden vire Tañrı mâl [ü] genci Vire Tañrı kocasın hubla genci Beşâret var yoluñda [sen] şükür it Bu niyyet menziline iresin git Delîldür kim murâduña iresin Ümîdüñ ne ise anı bulasın (ه) HE Çü kim74 hîdür bu fâlüñde gelen hoş Dileğüñ maksûduñ hâsıl dur[ur] uş ‘Azîz bir uludan eylük bulursın Cihân içre ne dilersen kılursın75 Bilesin kim hâlüñ yahşı olupdur Göñül76 dileğine elüñ irüpdür [47a] Dilerseñ sevdüğüñ elüñe girmek Gerekdür saña şîrînlük götürmek Yime gam hâsıl oldı cümle işüñ Çalap lutf u ‘inâyet kıldı işüñ 74çü kim: çün [metin] 75Cihân içre ne dilersen kılursın: Cihân içinde ne kılursañ dilerseñ [metin] 76göñül: göñlüñ [metin]

Geçür şâzilığile ‘ömrüñ i yâr İ fâl ıssı mübârek tâli‘üñ var Tamâm oldı bu fâlüñ tamâm Murâduña irişesin ve’s-selâm77 (ال) LÂMELİF Bu fâlüñde [gelen] lâmdur elifdür ‘Aceb fâldür bu fâlüñ lâm elifdür Sa‘âdet senüñ ile yâr olısar Dahi78 ‘ömr ile özüñ var olısar Saña devlet gelüben ola vuslat [Vü] hîç kalmaya ara yirde fürkat Eger sefer kılursañ hem mübârek Saña yardıcıdur79 Tañrı tebârek Müfetteh ola saña her cihetden Müsebbeb ola saña her sebebden [74b] Bulasın mertebe rif‘at celâlet Bu fâlüñ böyle kıldı hem delâlet Saña bir dil bağı yazmak gerekdür Getür Allâh adın ol yiğrekdür (ی) YE Bu fâlüñde ye’dür yâre iresin Yâruñ katında eylükler göresin 77Beytin vezni bozuktur. 78dahi: dâ’im [metin] 79saña yardıcıdur: yardıcıdur saña [metin]

Viriser80saña Hak demler kademler Hele sen vaktüñe hoş gör bu demler Murâd ile safâlar ola işüñ Kör ola müdde‘îñ şâz ola işüñ Bulasın niyyetüñ sağ u selâmet Kılasın düşmanı hor-ı melâmet Tamâm oldı bu fâlüñ bil tamâmet Hemîşe başuñ u cânuñ selâme Kaynakça Duvarcı, Ayşe (1993).Türkiye’de Falcılık Geleneği ile Bu Konuda İki Eser, Ankara: Ersa Matbaası. Ertaylan, İ. Hikmet (1951). Falnâme. İstanbul: Sucuoğlu Matbaası. Jung, Carl Gustav (2009). Eşzamanlılık, çev: Levent Özşar, İstanbul: Biblos Yayınları. Sezer, Sennur (1998). Osmanlı'da Fal ve Falnameler. İstanbul: Milliyet Yayınları. Sümbüllü, Yusuf Ziya (2008). “İlm-i Tefe’ül ve Tefe’ül-Nâme (Ku’rân Falı) Üzerine Bir Değerlendirme”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 1(2), s. 383-391. Şanlı, İsmet (2003). “XVI. Yüzyıl Divan Şâiri Fedâyî ve Fâl-Nâme-i Kur’ân-ı ‘Azîm’i”.Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, (5), s. 161-178. Şenödeyici, Özer (2014). “Tradition of Fortune Telling with the Name of Prophet and Three Written Works about it”.Gazi Türkiyat, (14) , s. 67-104. Temizkan, Mehmet (2007). “Bir Kur’an Falı”.Milli Folklor. (74), s. 70-74. Uzun, Mustafa (1995). “Falnâme”.Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Cilt: 12. 141-144. Yıldız, Alim (2010). “Manzum bir Kur’an Falı”.İSTEM (16), s. 181-198. Yazmalar Ali Emiri Şeriyye, 549 Ankara Milli Kütüphane, 1133-2 Ankara Milli Kütüphane, 4455 Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, 487 İzmir Milli Kütüphane, 787/10 İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, T 816 İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, T 6816 Süleymaniye Kütüphanesi, Ali Nihat Tarlan Bölümü, 174 Süleymaniye Kütüphanesi, Kemankeş Bölümü, 260 Süleymaniye Kütüphanesi, Mehmed Zeki Pakalın Bölümü, 151 Süleymaniye Kütüphanesi, Nuruosmaniye Bölümü, 4961 80viriser: viriserdür [metin]

Süleymaniye Kütüphanesi, Nuruosmaniye Bölümü, 4988 Süleymaniye Kütüphanesi, Reşid Efendi Bölümü, 1058 Süleymaniye Kütüphanesi, Süleymaniye Bölümü, 1037 Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Bölümü, 6692 Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Bölümü, 7317 Bibliothek National, Supplement Turc, 49 Bibliothek National, Supplement Turc, 344 Bibliothek National, Supplement Turc, 551 Bibliothek National, Supplement Turc, 800 Bibliothek National, Turc, 175 Bibliothek National, Turc, 188 Bibliothek National, Turc, 191 Bibliothek National, Turc, 192 Bibliothek National, Turc, 193

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion