BIG BOSS / MUSTAFA HOŞ
Türkiye’nin Panzehiri Hafızadır!
GİRİŞ
“Tayyip Bey çok iyi bir oyuncu.
Bir senaryo çizildiği zaman, bir oyun planı kurulduğuzaman, o plan çerçevesinde kendisine düşeninne olduğunu hemen kavrayıp onun gereklerini vücut diliyle, sözleriyle ifa etmekte güçlük çekmiyor, kolayca adapte olabiliyor.
Bu manada yetkin bir aktör.”
Bir senaryo çizildiği zaman, bir oyun planı kurulduğuzaman, o plan çerçevesinde kendisine düşeninne olduğunu hemen kavrayıp onun gereklerini vücut diliyle, sözleriyle ifa etmekte güçlük çekmiyor, kolayca adapte olabiliyor.
Bu manada yetkin bir aktör.”
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı böyle tanımlıyor. Uzun bir süre her satırını tekrar tekrar okuyup düşündüm. Bu tanım ne anlama geliyor? Başlangıçta Tayyip Erdoğan’ın kitlelerle olan ilişkisinin şifresi gibi geldi. Ancak onlarca Erdoğan kitabı okuyup yüzlerce bilgi belge karıştırınca anladım ki bambaşka bir şey...Erdoğan “iyi oyuncu” bu kitap boyunca hep bana eşlik edecek.– Benim milletimin dili tektir. Bu Türk milletidir.– Ben ne tek dil dedim, ne de tek din dedim.Hiçbir yerde böyle bir ifadem yok. Ben tek dil dedim. Tek din değil.– Bedelli gibi bir sorumluluk altına Tayyip Erdoğan olarak girmem. Parası olan var olmayan var.– Şu anda çalışmalarımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Hemen adımı atacağız. Önümüzdeki günlerde bedelli ile ilgili yasayı çıkarmış olacağız.– NATO Libya’ya müdahale etmeli midir? Böyle saçmalık olabilir mi? NATO’nun ne işivar Libya’da?– NATO Libya’nın Libyalılara ait olduğunun tespit ve tescili için oraya girmelidir.– Topraklarımız genelinde böyle bir şey(Kürecik Füze Savunma ve Radar İstasyonu)düşünülüyorsa zaten bu kesinlikle bize verilmeli.Aksi takdirde böyle bir şeyin kabulü mümkün değil.– Buranın (Kürecik Füze Savunma ve Radar İstasyonu) komuta sisteminin tamamıyla NATO’da olması gerektiğini söyledik.– Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bak bu yalan. Koskoca bir yalan.– Kayıtsız şartsız egemenlik milletindir. Bunun tartışması olur mu?– Avrupa Topluluğu, zaten ona girmeyeceğiz. Avrupa Topluluğu Hıristiyan Katolik devletler topluluğudur. – Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde Meclis’imiz birçok çalışmayı gerçekleşmiştir.– Hükümet interneti yasaklıyor, internete sansür getiriyor diye yaygara koparanlar var.– Tivitır mivitır hepsinin kökünü kazıyoruz. Bu milleti YouTube’a şuna buna yedirmeyiz– Yargının kararlarına karşı çıkıp da AK Parti düşmanlığı yapıyorlar, hükümeti yıpratmayaçalışıyorlar demiyoruz. Beğenmediğimiz her kararda yargıyı belli grupların hâkimiyetine girmekle, karanlık emeller içine kaymakla suçlarsak bunun vereceği zararları nasıl telafi ederiz?– Yargı adil bir karar verecek durumda değil. Çünkü yargıyı o şekilde dizayn etmişler. Yargıda düzenleme yapmak şart. Bu adımı atmadığımız sürece ulusal güvenliğimiz tehditaltındadır.– Hem laik hem Müslüman olunmaz.– Tayyip Erdoğan laik bir devletin başbakanıdır.– Demokrasi bizim için bir amaç değil araçtır. Amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız.–Demokrasi hoşgörü kültürüdür.– Türkiye’yi pazarlıyorum. Bizim için verilecek para önemlidir. Her şeyi pazarlar satarız. Parayı veren düdüğü çalar.– Para her şey değildir. Tayyip Erdoğan’ın çeşitli zamanlardasöylediği birkaç söz bunlar. Birbiriyle çelişen sözler, davranışlar, uygulamalar. Peki neden böyle? Bunun yanıtı Nabi Avcı’nın “iyi oyuncu”sözlerinde saklı hep. Tayyip Erdoğan var olan durum ve koşullara uyum sağlamada inanılmaz bir yeteneğe sahip. “İyi oyuncu” denirken haksızlık yapılıyor. Bence olaylar ve durumlar karşısında bir menfaat gördüğü anda anında ona uyum sağlama becerisi öyle hafife alınacak bir beceri değil.
Yıl 2002. Aylardan ocak. AKP’nin yeni kurulduğu aylar. Recep Tayyip Erdoğan Amerika’da ağırlanıyor. Resmi programlar, temaslar çok yoğun. Tayyip Erdoğan’a Cüneyt Zapsu, Turhan Çömez, Ömer Çelik, Abdullah Gül, Yaşar Yakış, Murat Mercan, Reha Denemeç, Ali Babacan, İbrahim Özal, Mevlüt Çavuşoğlu, Ali Sarıkaya ve Cihan Kamer eşlik ediyor. Yoğun program arasında Erdoğan yanına sadece Cüneyt Zapsu’yu alarak gizlice bir malikâneye gidiyor. O malikânenin sahibi ise tüm dünyanın “Karanlıklar Prensi” diye bildiği Richard Perle... Richard Perle’ün malikânesinde bir başka isim daha var. O kişi de “ÇizmeliAdam” olarak bilinen Grenville Byford. TuranYavuz’un Çuvallayan İttifak kitabında “Çizmeli Adam”ın kim olduğu ve Neo Türkiye’nin imarında nasıl etkin olduğu detaylı anlatılır. Biz yeniden o gizemli malikânedeki saklı toplantıya dönelim. Chevy Chase’deki malikânede kallavi bir Erdoğan CüneytZapsu ile birlikte malikâneden içeri girdi. Hemenbranç masasının etrafında yerler alındı. Richard Perle Ortadoğu’ya bakışını anlatırken konuyu Saddam’a getirdi. Bush yönetiminin Saddam’ın varlığından rahatsızlığını anlatıyordu ki TayyipErdoğan söze girdi, Cüneyt Zapsu anında sözleri İngilizceye çevirdi: “Saddam zalim bir adam. Biz de onu sevmiyoruz.” Richard Perle ve Grenville Byford neredeyse “çak” yapacaklardı. Çünkü Erdoğan onların söylediklerinin bir adım ilerisine geçmişti. Erdoğan “iyi oyuncu” denilirken haksızlıkyapıldığını bu yüzden söylüyorum. Erdoğan onlara istediklerini değil anında daha fazlasını vermişti. Bu ziyaretin olduğu tarih de çok önemli. Erdoğan yeni kurulmuş bir parti olan AKP’nin çiçeği burnunda genel başkanıydı. Daha 3 Kasım seçimlerine 282 gün vardı ve ortada seçim tarihi falan da yoktu. AmaAmerikalılar AKP genel başkanı ile değilTürkiye’nin yeni başbakanı ile konuştuklarınıbiliyorlardı. Biz bilmiyorduk sadece. Amerikanereden biliyordu? Kasımpaşa sokaklarınıarşınlayan, su, şeker, simit, kartpostal satarakhayata başlayan Tayyip Erdoğan nasıl oluyorduda Washington’un yüksek kaldırımlarındadolaşır olmuştu? Ya da NeoTürkiye’nin “BigBoss”u... Kitap boyunca bunu anlamayaçalışacağız. Ben yazarken siz okurken...
BÖLÜM 1KÜÇÜK TÜCCAR SİMİTÇİ ÇOCUK
Kronolojik bir portre yazacak değilim. Erdoğan önderliğinde yola çıkılan NeoTürkiye’yi anlatıyorum aynı zamanda. Bu anlatımlarla ben de bilinmeyen Erdoğan’ıkeşfetme yolculuğu yapacağım. Hakkındasanırım en çok kitap yazılan siyasi isimlerdenbirisi Tayyip Erdoğan. Aleyhinde yazılan kitapve kaynakları çok az okudum. Daha çok “kutsalkitap” duygusuyla yazılan övücü kitaplarıokudum. Bu kitaplarda her ne kadar övücü olsada zaman geçip Erdoğan yükseldikçe “kutsalkitapların” içeriği de çok değişiyor. Butoprakların en çok işe yarayan anlayışı “şeyhuçmaz mürit uçurur” övgü kitaplarının anaomurgasını oluşturuyor. Övücü kitapların çoğuErdoğan ya da en yakınları tarafından onaylanıppiyasaya çıkarılıyor. Buna rağmen öyküler,tevatürler hep değişiyor. Çünkü Erdoğan
yükseldikçe insani zaafları yok ediliyor. Hattahafızadan, internetten siliniyor. Ya da efsanelerşekil değiştiriyor. “Recep Tayyip Erdoğan kutsalkitaplarının” anası Ocak 2014’te yeni baskısıyapılan Bir Liderin Doğuşu adlı kitap gibigörünüyor. Erdoğan’ın hep en yakınındadurmuş ve hâlâ da öyle olan, bir dönemmilletvekilliği de yapan Hüseyin Besli imzalıkitap Erdoğan’ın başbakan oluşuna kadarkihayatını anlatıyor. Bu kitaba baktığınızda yakıntarihte olan birçok şeyi göremiyoruz. Zatengörülsün de istenmiyor. Erdoğan 1954 doğumlu.Kişisel tarihine ilişkin çok şey net ve berrakolmalı. Çünkü çok yakın bir tarih. En azındanyarım asra yaklaştığıma göre benim için gizemliyani çok az olmalı. 27 yıllık gazetecilikgeçmişimi de hesaba kattığımda bilinmeyeni azbilineni çok olmalı. Ancak tam tersi. Erdoğan’ınbilinmeyeni bilinenden daha çok. Mesela okulhayatı. Tam bir muamma. Keza askerlik öyle.Ticaret hayatı da aynı şekilde. Siyasetteki yükselişi de... 30 yıl öncesinde orta halli biraileden bile daha zor durumda olan biri TayyipErdoğan, oysa şimdi “0”lanamayacak kadar çokbir paraya sahip. Nerden nasıl oldu? Muamma.Akbil davası, oğlu Burak’ın yaptığı ölümlü kaza... Hep muamma... Aslında Neo Türkiye’nin bütün kurgusu hafızasızlık üzerine kurulu. Ne kadar çok unutulursa Erdoğan o kadaryükseliyor. Yükseldikçe de hep daha fazlasınıistiyor. En büyük fethi Çankaya olmasınarağmen yetmiyor. Şimdi hedef, fiili durumyaratılan başkanlık sistemi. Bunun için 2015seçimleri bir kez daha ölüm kalım mücadelesinedönüştürülüyor. İlerleyen bölümlerde bu konuyudaha geniş anlatacağım. Şimdi Erdoğan’ınevrelerine bakalım.Küçük Tüccar, Futbolcu İmam, Küçük Erbakan, Reis, Beyefendi, Patron, Big Boss. Erdoğan hayata küçük yaşta atılıyor. Sertmizaçlı bir baba ve yoksulluk omzuna daha çocuk yaşta çöküyor. Erdoğan’ın küçük tüccar olduğu yılları gazeteci Turan Yılmaz’ın Tayyip: Kasımpaşa’dan Siyasetin Ön Saflarına kitabından aktarayım. (Ki bu kitap Erdoğan içinobjektif kriter baz alınarak yazılmış önemli kitaplardan biridir ve “kutsal kitaplarda”olmayan çok bilgi içerir.) Maalesef bu kitabın dayeni baskıları yapılmadı. Sahaflarda bile zorbulunuyor. Küçük Tüccar Erdoğan’ın öyküsünüaktaracağım ama son kutsal kitapBir LiderDoğuyor’da çocukluk nasıl anlatılmış onuyazayım:“Erdoğan parasız yatılı sınavını kazanarakimam hatip ortaokuluna kaydoldu. Yatılıokumasınıdaha disiplinli ortam olacağı içinbabası istemişti. Hafta sonları izinliydi. Fakattatil günlerini evde geçirmek yerine dışarıdaçalışarak değerlendiriyordu. Su ve simit satarakkazandığı parasını daha çok kitaplaraharcıyordu. Bu sayede daha ortaokuldaykenciddi bir kütüphaneye sahip olmuştu.”Turan Yılmaz o yılları farklı anlatıyor:
“Küçük Tayyip Kasımpaşa’dan Eminönü’neyürüyerek gidip aldığı şekerlemeleri, haftasonunda doğup büyüdüğü KulaksızMahallesi’ndeki futbol sahalarına gidip, suylabirlikte satıyordu. Sonra 10 kuruşluk simitleribayatlayınca akşamdan 2,5 kuruşa alıp evegetiriyor, annesi buhara yatırıp yumuşattıktansonra ertesi sabah 5 kuruşa satıyordu. Okulda isearkadaşlarına kartpostal satıyordu. Erdoğan yatılıokuduğu, babası ancak 2,5 liralık haftalıkverebildiği için simit, şekerleme, kartpostalsatarak harçlığını çıkarıyordu.”Çocukluğun yoksulluk içinde geçmesiaslında bu kadar normal iken nedense bu yönlerErdoğan’ı öven “kutsal kitaplarda” göz ardıediliyordu. Sanki ihtiyacı olduğundan değil kitapsatın almak için çalışıyormuş gibi anlatılıyor.Erdoğan’ın ilkokuldan beri kitap okumayamerakı özellikle vurgulanıyor. Bilgili, birikimlive entelektüel imaj için buna özellikle ihtiyaçduyuluyor. Başbakanlığı sırasında 2005 yılında CNN Türk’te Erdoğan’a soruluyor...Soru: “Kitap okuyor musunuz? Kitapo kumaya vakit buluyor musunuz?”Yanıt: “Kitap okumaya vakit bulamıyorum. Bana sağ olsun arkadaşlarım kitap özetigetiriyor.”İlkokulda kitap almak için çalışanErdoğan’dan kitabın özetiyle yetinen Erdoğan’a. Neyse devam edelim. İmam hatip yılları Erdoğan’ın oldukça aktif geçiyor.
KANLI PAZAR’DA MİLLİ TÜRKTALEBE BİRLİĞİ İZİ
Münazara, futbol, şiir okuma gibietkinliklerde hep ön safta. Bu ataklığı sayesindeMilli Türk Talebe Birliği (MTTB) ile ortaokulyıllarında tanışıyor. İmam hatip yıllarıolağanüstü bir insanmış gibi anlatılsa da aslındadersleri çok da başarılı değil Erdoğan’ın, 1972-
KANLI PAZAR’DA MİLLİ TÜRKTALEBE BİRLİĞİ İZİ
Münazara, futbol, şiir okuma gibietkinliklerde hep ön safta. Bu ataklığı sayesindeMilli Türk Talebe Birliği (MTTB) ile ortaokulyıllarında tanışıyor. İmam hatip yıllarıolağanüstü bir insanmış gibi anlatılsa da aslındadersleri çok da başarılı değil Erdoğan’ın, 1972-
1973 öğretim yılında “iyi” derece ile mezunoluyor. Hatta önemli dersler, Kuran-ı Kerim veArapça derslerinden bütünlemeye kalıyor.Bütünlemede bu dersleri vererek güz mezunlarıarasında yer alıyor.Bir öğrencinin bütünlemeye kalması kadardoğal bir şey olamaz ama Tayyip Erdoğanolunca bütünlemeye kaldığını bile çok zoröğrenebiliyoruz. Aynı şekilde Milli Türk TalebeBirliği yılları da öyle. Erdoğan’la birlikte MilliTürk Talebe Birliği’nden yolu geçenler arasındaAbdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, NumanKurtulmuş, Bülent Arınç, Abdülkadir Aksu, AliCoşkun, Hüseyin Çelik, Mehmet Ali Şahin,Kadir Topbaş, Taner Yıldız, İsmail Kahraman,Cemil Çiçek, Beşir Atalay, Osman Pepe, FehmiKoru, Abdurrahman Dilipak, Necati Çetinkayada bulunuyordu.Peki Milli Türk Talebe Birliği nasıl bir yerdive ne yaparlardı? 6. Filo eylemcilerine karşı kiminasıl kışkırtıp Kanlı Pazar’da rol aldılar? Bu sorunun yanıtını da gazeteci Orhan Gökdemir’inUcube kitabından öğrenelim:1960 darbesinden sonra solyükselince, onlar da büyük bir atılımyaptılar. Çünkü “yeşil kuşak” projesiyürürlükteydi. Komünizmle MücadeleDerneği yanına Milli Türk TalebeBirliği iliştirildi. Şimdiki gençler bilmezo zaman en popüler sloganlarışöyleydi:“TİP tip tipsizler, allahsızkomünistler. Amerika gitsin Rusya mıgelsin?”Rusya’ya düşmandılar, Amerika’yayandaştılar. Komünizmle MücadeleDerneği ile birlikte Milli Türk TalebeBirliği’nin en önemli olaylarından biri“Kanlı Pazar”dı. Türkiye tarihinde 31Mart Olayı’ndan sonra yaşanan enbüyük gerici ayaklanma olan ve tarihe“Kanlı Pazar” olarak geçen bu
saldırıda TİP üyesi iki işçi öldürüldü.Yüzlerce işçi yaralandı. “KanlıPazar”dan iki gün önce MTTB veKomünizmle Mücadele Derneğitarafından düzenlenen “BayrağaSaygı” mitingi olacaklarınhabercisiydi. Mitingi düzenleyenlerdüşmanın ABD donanması değil onuprotesto eden işçiler ve öğrencilerolduğunu söylüyor, topladıklarıkalabalığı kışkırtıyorlardı...O yıllarda ülkücü saflarda görev alan YaşarOkuyan’ın Oda TV’ye anlattıkları ise Milli TürkTalebe Birliği hakkında önemli ipuçları veriyor.Yaşar Okuyan’ın tanıklığında şimdiki zamanınruhunda sanki ilim irfan yuvası gibi gösterilenMilli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) “KanlıPazar”ını görelim:Biz o tarihlerde Türkiye Milli TalebeFederasyonu’ndayız. Bu federasyon,bizim, yani ülkücü, milliyetçi diyenitelendirdiğimiz grubun
yönetimindeydi. Milli Türk TalebeBirliği o tarihlerde, yani 1968-1969’lardan bahsediyorum, dahaziyade İslami düşünceninkontrolündeydi. Biz o tarihlerde onlara“ecmain” ismini vermiştik. Daha sonrabunlar kendilerini Akıncılar diyeadlandırdılar. Milli Türk Talebe Birliğide onların yönetimindeydi, fakatmilliyetçi grup olarak biz de Milli TürkTalebe Birliği’nin faaliyetlerinekatılıyorduk. İstanbul kongresindekavga çıktı. Sonra Kayseri’ye aldılar.O zaman Adalet Partisi hükümetionlara destek veriyordu.Kayseri’deki kongrede delegelerbile salona alınmadı. Tartışmalar çıktıve yönetimi kaybettiler. Böyle birsürecin içerisinde 1968-1969döneminde biz, Milli Türk TalebeBirliği’ndeki faaliyetlerin bazılarınakatılıyorduk. Orayı ele geçirmekistiyorduk. O sürecin içerisinde bir gün
bir söz ortaya atıldı: “Komünistleryürüyüş yapıyor, Taksim’i işgaledecekler, biz buna karşı eylemyapacağız!” deniliyordu. Bu bilgiyibize getirdiler. Biz de merak ettik. Neyapacaklar diye bir inceleyelimbakalım dedik. Cumartesi günü MilliTürk Talebe Birliği de, yine oralardangelen arkadaşlarımız, yöneticiler,dediler ki, “Grup olarak buraya kaçkişi katılır?” Federasyondan gelip bizesordular. “Ne olacak, niyesoruyorlar?” dedim.“Orada kalabalık olunsun!”denildi. “Kaç kişiyseniz size sopadağıtacağız!” dediler. Ben bu seferdaha da tedirgin oldum. O zamanarkadaşlara, “Beş yüz kişi deyin!”dedim. Katılacağımızdan değil de, “Neolacak?” diye...Yanılmıyorsam, “Cumartesi günübeşte temsili olarak Türk TalebeBirliği’ne gelin...” denildi. Bizim
arkadaşlardan yedi sekiz kişi gittioraya. Şeref Efendi Sokak var, hemenMilli Türk Talebe’nin yanındakisokaktı. Oraya iki kamyon yanaştı.Orada –sonradan çıktı tabii– sopalarçıktı balyalar halinde.Mavi kurdeleler...
DERİN DEVLETİN MAVİ KURDELELİ MÜCAHİTLERİ
Yaşar Okuyan’ın anlattıkları dehşet verici. Entüyler ürperteni de mavi kurdeleli mücahitler. Tayyip Erdoğan’ın bugün “Biz ne elimize silahaldık, ne de taş!” diye övündüğü imam hatiplilerve onların örgütlendiği MTTB’lilerin elindesopa, yakalarında mavi kurdele var. Peki niye bumavi kurdeleler vardı? Onun yanıtını yine YaşarOkuyan veriyor:Bizim çocuklara dedim ki,“Sopaları alın. Gitmeyeceğiz, ama
DERİN DEVLETİN MAVİ KURDELELİ MÜCAHİTLERİ
Yaşar Okuyan’ın anlattıkları dehşet verici. Entüyler ürperteni de mavi kurdeleli mücahitler. Tayyip Erdoğan’ın bugün “Biz ne elimize silahaldık, ne de taş!” diye övündüğü imam hatiplilerve onların örgütlendiği MTTB’lilerin elindesopa, yakalarında mavi kurdele var. Peki niye bumavi kurdeleler vardı? Onun yanıtını yine YaşarOkuyan veriyor:Bizim çocuklara dedim ki,“Sopaları alın. Gitmeyeceğiz, ama
gitmeyeceğimizi söylemeyin.” Sonraaynı yerde ayrıca bir mavi kurdeledağıtıldı. “Kurdeleler ne olacak?” diyesorduk. Dediler ki, “Bu mavikurdeleleri Taksim’de komünistlermeydana girerken yakanıza takın. Buiki şeyi gösterir: Birincisi orada birkargaşa çıkarsa siz birbirinizi tanımışolursunuz. İkincisi de –polislerin debilgisi var– mavi kurdeleyi takanlarantikomünistler olacak.” Nitekim bizertesi günü oraya yedi sekiz kişi olarakgittik. Yani ülkücüler olarakkatılmadık. Uzaktan bakıyoruz. En azyirmi otuz bin kişilik bir kalabalıkvardı. Hatta sabah namazından sonragelenler vardı. Fikir KulüpleriFederasyonu da Gümüşsuyu’ndangiriş yaptı. Tam Marmara Oteli’ninönüne doğru geldiklerinde daha öncealanda ellerinde sopalarlabekleyenler, gelenlere hücum ettiler.Polis bakıyor, mavi kurdele varsa
dost dokunmuyor, kurdele yoksaelindeki copla girişiyor. Biz de dedik kikurdelelerimizi takalım, çünkü uzakolmamıza rağmen bir grup da bizedoğru geliyordu.Komünizmle mücadele derneklerivardı. Onların birlikte organize ettiğibir şey. Bundan günler öncesinden deMehmet Şevki Eygi diye bir gazetecivar. Gazeteden çağrılar yapıyordu.“Komünistler, Moskova uşaklarıgeliyor, dinimize küfrediyorlar!” gibiyazılarla belki 10-15 gün boyuncatahrik etmişti. Toplu olarak sabahnamazları organize ediyordu. Böylebir altyapı oluşturulmuştu. “KanlıPazar”da, Hürriyet gazetesinde 6-7 sütunu kaplayan bir resim gözümüzün ödündedir hâlâ...Bir şahıs oradaki sol görüşlü birgenci elinde bıçakla, polisin gözünün önünde öldürüyor ve polis seyrediyor. Katiyen müdahale etmediler. İki
insanımız orada maalesef bu şekildeöldürüldü. Bu tabii çok derin izbırakan bir olay. Ben “Kanlı Pazar”ıkitlesel bir organizasyon olarakdeğerlendiriyorum ve bundan sonrakisüreci çok önemsiyorum. Nitekim ohadiseden üç gün önce de polis 8üniversiteyi bastı. Vedat Demircioğluisimli bir kardeşimiz bir iddiaya görepolis tarafından dövülerek üstkatlardan aşağı atıldı ve hayatınıkaybetti. Bazılarının da kaçarkendüştüğü iddiası var ama sonuç olarakpolisin orayı basması sonucu meydanagelen bir mücadelede hayatınıkaybetmiştir.
AKP’DE MAVİ KURDELE TAKANLARKİM?
Gladio’nun taktığı mavi kurdelelileramaçlarına ulaşıp o pazar günü Ali Turgut Aytaçve Duran Erdoğan’ı öldürdüler. Bugün bile“Kanlı Pazar” hâlâ karanlıktadır. AKP iktidarıgeçmiş bir sürü olayları açarken neden hiç“Kanlı Pazar”dan bahsetmiyor? Nedeniniyazdım. AKP kadrolarının Tayyip Erdoğan,Abdullah Gül gibi isimleri MTTB’den yetişme.Yaşar Okuyan’ın açıklamalarına dönelim yine.Okuyan AKP iktidarının “Kanlı Pazar” ilebağına da dikkat çekiyor ve soruyor:Bu “Kanlı Pazar” olayında otarihlerde acaba Milli Türk TalebeBirliği’nde aktif faaliyetlerdebulunanlardan; Ankara’da en tepenoktalarda bulunanlardan kimler var?Bu sorunun cevabının ortayaçıkması lazım. Ergenekonsoruşturmalarında her ne hikmetse herşeye bir bağlantı kurularaksoruşturuluyor ama “Kanlı Pazar”ınhiç üzerine gidilmiyor.Ümit ederim ki bu sorunun cevabını–ki bunlar kendilerini biliyorlardır–
Gladio’nun taktığı mavi kurdelelileramaçlarına ulaşıp o pazar günü Ali Turgut Aytaçve Duran Erdoğan’ı öldürdüler. Bugün bile“Kanlı Pazar” hâlâ karanlıktadır. AKP iktidarıgeçmiş bir sürü olayları açarken neden hiç“Kanlı Pazar”dan bahsetmiyor? Nedeniniyazdım. AKP kadrolarının Tayyip Erdoğan,Abdullah Gül gibi isimleri MTTB’den yetişme.Yaşar Okuyan’ın açıklamalarına dönelim yine.Okuyan AKP iktidarının “Kanlı Pazar” ilebağına da dikkat çekiyor ve soruyor:Bu “Kanlı Pazar” olayında otarihlerde acaba Milli Türk TalebeBirliği’nde aktif faaliyetlerdebulunanlardan; Ankara’da en tepenoktalarda bulunanlardan kimler var?Bu sorunun cevabının ortayaçıkması lazım. Ergenekonsoruşturmalarında her ne hikmetse herşeye bir bağlantı kurularaksoruşturuluyor ama “Kanlı Pazar”ınhiç üzerine gidilmiyor.Ümit ederim ki bu sorunun cevabını–ki bunlar kendilerini biliyorlardır–
Ankara’nın en tepe noktalarında görevyapanlar verirler. O organizasyonlarakatılmışlar mıdır? O pazar günüTaksim Meydanı’nda çağrılara uyarakyasal bir mitingi sabote etmek üzeregelenlere saldıranların arasında yeralmışlar mıdır? Bu tornadan çıkmışsopaları taşımışlar mıdır? Yakalarınamavi kurdele takılması için kimlere butalimatı vermişlerdir?Mademki Gladio’yu ve geçmiştekibütün olayları ortaya çıkaracağız busoruların cevaplarının verilmesi lazım.Birazcık düşünülürse buarkadaşlarımızın kimler olduğu ortayaçıkabilir.“Kanlı Pazar”ın olduğu yıl, yani 1969’daTayyip Erdoğan ne yapıyordu? Bunun yanıtınıKanlı Pazar, 1960’lar Türkiyesi’nde İslamcılar,Milliyetçiler ve Sol isimli kitabın yazarı sosyologMustafa Eren veriyor:MTTB, o dönemde İslamcı gençliğin
ağırlığının olduğu bir kuruluş. Çarpıcıolan o dönem Abdullah Gül’ün deMTTB içerisinde etkin olması... RecepTayyip Erdoğan, “Kanlı Pazar”ıngerçekleştiği yıl daha 15 yaşında.Ancak o da MTTB’nin ortaöğrenimkolu içerisinde faaliyet yürütüyor.Dönemin MTTB yöneticisi ise İsmailKahraman. O da Refah Partisidöneminde kültür bakanlığı yapmış birisim. MTTB içerisinde yer alan pek çokisimle daha sonra Adalet ve KalkınmaPartisi (AKP) içerisinde karşılaşmakmümkün.AKP’nin iktidara geldiği Kasım2002 seçimlerinin ardından Meclis’inyüzde 50’sinden fazlasının MTTBgeçmişi olduğu açıklanmıştı.
BÖLÜM 2
FUTBOLCU İMAM METİN YÜKSEL CİNAYETİ VEYEŞİL KUŞAK ÜLKÜCÜLERİ
Tayyip Erdoğan’ın Milli Türk Talebe Birliği(MTTB), Milli Selamet Partisi Gençlik Kollarıdönemindeki çalışmaları efsane gibi anlatılır.Oysa o yıllarda daha çok ön planda olan bir isimvardı. O isim de Akıncılar’ın lideri MetinYüksel’di. 1958 doğumlu Metin Yüksel 18yaşında olmasına rağmen Akıncılar arasında çokünlenmiş bir isimdi. Tayyip Erdoğan’la dayolları kesişmişti. Metin Yüksel 23 Şubat 1979yılında Fatih Camii’nde cuma namazı çıkışındaülkücü bir grup tarafından vurularak hayatınıkaybetti. Metin Yüksel’in öldürülmesine adıkarışan ülkücüler Ali Bilir, Mithat Gören veİhsan Barutçu’ydu. İhsan Barutçu en son MHPseks kaseti skandalında gündeme gelmişti.Yakın tarihin en önemli cinayetlerinden biri olan
Metin Yüksel’in öldürülmesinde hâlâ birçok sis
FUTBOLCU İMAM METİN YÜKSEL CİNAYETİ VEYEŞİL KUŞAK ÜLKÜCÜLERİ
Tayyip Erdoğan’ın Milli Türk Talebe Birliği(MTTB), Milli Selamet Partisi Gençlik Kollarıdönemindeki çalışmaları efsane gibi anlatılır.Oysa o yıllarda daha çok ön planda olan bir isimvardı. O isim de Akıncılar’ın lideri MetinYüksel’di. 1958 doğumlu Metin Yüksel 18yaşında olmasına rağmen Akıncılar arasında çokünlenmiş bir isimdi. Tayyip Erdoğan’la dayolları kesişmişti. Metin Yüksel 23 Şubat 1979yılında Fatih Camii’nde cuma namazı çıkışındaülkücü bir grup tarafından vurularak hayatınıkaybetti. Metin Yüksel’in öldürülmesine adıkarışan ülkücüler Ali Bilir, Mithat Gören veİhsan Barutçu’ydu. İhsan Barutçu en son MHPseks kaseti skandalında gündeme gelmişti.Yakın tarihin en önemli cinayetlerinden biri olan
Metin Yüksel’in öldürülmesinde hâlâ birçok sis
perdesi var. Milli Görüş-Ülkücü çatışmasının enkanlı dönemi bugün bile esrarını koruyor.Cinayet sebebi olarak Fatih bölgesinde etkinlikkurma kavgası dense de derinlerde çok dahabaşka iddialar şüpheler var. Milli Görüş içindeŞia ve Vahabi kavgasının olduğu bir dönemdeöldürüldü Metin Yüksel. Ağabeyi EdipYüksel’in sözlerine dikkat kesilelim şimdi:“Ben ve Metin, milyonlarca İranlı özgürlükmücahidi gibi İran Devrimi’nin şahlık rejimininzulüm ve baskılarına, soygun ve sömürüsüneson vereceğine inanıyorduk. İstiklal, Azadi,Hükümet-i İslami diyorduk. Ancak, devrimingerçekleşmesinde ön saflarda aktif rol oynayanbirçok özgür önderler, Beni Sadr, MehdiBazargan, Ayatullah Muntazarı, AyetullahTalegani gibi devrimin ilerici ve özgürlükçüöncü kadrosu bir iki yıl içinde devrimin içindekigerici ve despot güçler tarafından oyuna getiriliptasfiye edildi.”Edip Yüksel kardeşi Metin Yüksel’in İran
Devrimi’nden etkilendiğini net bir şekilde ifadeediyor. 12 Eylül öncesi Türkiye’nin durumu damalum. Sağ sol birbirine düşürülmüş, her kapıdabir pusu var ve topraklar ölüm kokuyor oyıllarda. “Yeşil kuşak” projesinin de en keskinhaliyle devrede olduğu yıllar. Giriş kısmındayazmıştım. Tayyip Erdoğan efsanelerinin ilküretildiği kitaplardan, yani “Erdoğan kutsalkitaplarına” rehberlik eden Ruşen Çakır veFehmi Çalmuk’un kaleme aldığı Bir DönüşümÖyküsü: Recep Tayyip Erdoğan kitabındaErdoğan’ın Metin Yüksel’in ölümünden sonraçok ağladığı anlatılır. Kafama takıldı kaldı.Ölümünden bu kadar etkilendiği birisindenErdoğan 12 yıllık iktidarı boyunca hiçbahsetmedi. Son “Erdoğan kutsal kitabı BirLiderin Doğuşu’nda da Metin Yüksel’in ölümüve nedenlerinden hiç bahsedilmiyor. KitaptaErdoğan’ın ilk hapis olayı anlatılırken MetinYüksel’in adı geçiyor. Metin Yüksel veErdoğan’ın bulunduğu bir grup, arkadaşlarının
cenazesinden dönerken olanlar şöyle anlatılıyor:Yenikapı İstasyonu’nda trendeninip Fatih’e doğru yürümeyebaşladıklarında başta rahmetli EdipYüksel (yanlış yazılmış, Metin yerineağabeyi Edip Yüksel denilmiş) olmaküzere bazı gençler slogan atmakisterler. Fakat “Reis’” uygundüşmeyeceğini söyleyerek izinvermez... (O yıllarda gençlik lideriMetin Yüksel’dir. Sanki Erdoğanlideriymiş gibi anlatılıyor.) GrupKıztaşı’na ulaştığında Metin Yükselkendini tutamaz ve slogan atmayabaşlar. Diğer gençler de katılır. Grupkendini Metris Askeri Kışlası’ndabulur.Bir Liderin Doğuşu kitabında anlatılan MetinYüksel’in de olduğu ve Erdoğan’ın ilk hapisdeneyimi olan olayın aslı ise başkaydı:1980’in nisan ayında peş peşe dörtİslamcı genç öldürülmüştü. BunlardanNecip Kural’ın cenaze töreninin
ardından bir grup Unkapanı’ndanFatih’e doğru yürüyüşe geçti. TayyipErdoğan, Mehmet Metiner, MetinYüksel, Ömer Yorulmaz, YılmazYalçıner gibi isimlerin de bulunduğu(Yorulmaz ve Yalçıner 12 Eylül 1980darbesi sonrası Diyarbakır uçağınıkaçırdılar) yaklaşık 400 genç, polis vejandarmanın müdahalesi üzerineellerinde bulunan gazeteleri, paltoları,ceketleri asfalta sererek namazkılmaya başladılar. Hepsi gözaltınaalındı. Gençlerden kimi DavutpaşaKışlası’na, kimi emniyet amirliklerinegötürüldü.Erdoğan’ın bizzat kendisi ve “kutsalkitaplarında” Metin Yüksel’in çalışmaları veölümünden hiç bahsedilmemesi tabii ki ilginç.Sadece Erdoğan’ın 15 Ocak 2013 tarihindeMeclis’te yaptığı konuşmada, “Biz 1980’lerdeDiyarbakır zindanlarında nelerin yaşandığını çokiyi biliyoruz. Ama ben burada bir şeyi söylemek
zorundayım. Bu ülkede insanlardüşüncelerinden inançlarından dolayı sadeceDiyarbakır zindanında zulüm görmediler.Mamak’ta, Metris’te yaşatılanlar dışarıda farklıgruplara aynı derecede vahşice yaşatıldı. Gerekbu salondaki, gerekse bu salon dışındaki yüzbinlerce kardeşim bu zulmü iliklerine kadaryaşadılar. Bizzat benim en yakın arkadaşlarımkalleşçe şehit edildiler!” sözleri var.“Arkadaşlarım kalleşçe şehit edildiler!” sözündeMetin Yüksel’i kastediyor yorumları yapıldı.İsim yoktu. Bir anı yoktu. Cinayete ilişkin biryorum yoktu. Sadece “Arkadaşlarım kalleşçeşehit edildiler!” vardı. Hepsi bu...Halen ABD’de yaşayan Metin Yüksel’inağabeyi Edip Yüksel kardeşi ve TayyipErdoğan’a ilişkin şu değerlendirmeyi yapıyor:“Edip Yüksel Metin’in ağabeyi olarak veMetin’in cihat arkadaşı olarak şu tahmindebulunabilirim: Eğer benim tanıdığım Metinyaşasaydı İran Devrimi konusunda büyük bir
hayal kırıklığına uğrayacaktı. Dahası, büyükolasılıkla, daha o zamanlar kendisinden farklıtavra sahip olan Tayyip ile birlikte kapitalizmeabdest aldıran AKP bünyesinde yer almayacaktı.Metin vicdan sahibi bir insandı; zenginlerinsofrası yerine yoksullarla birlikte olmayı tercihederdi.”Metin Yüksel’in kardeşi Müfit Yüksel’in1994-1998 arasında İstanbul BüyükşehirBelediyesi’nde Tayyip Erdoğan’ındanışmanlığını yaptığını da kısa bir not olarakbelirteyim. Metin Yüksel cinayeti hem İslamcılarhem de ülkücüler arasında hâlâ tartışılıyor. MetinYüksel’i öldürenler için “onlar yeşil kuşakülkücüleriydi” yorumları da var.
“TAYYİP ERDOĞAN ÜLKÜCÜDÜR”
Bu yeşil kuşak ülkücüleri çok tartışmalı birkonu ve başka bir kitabın konusu. Kitabı yazarken yaptığım araştırmada öyle bir satırarası not gördüm ki çok şaşırdım. Şaşırdımçünkü Erdoğan’la ilgili onlarca kitap, röportaj,bilgi-belge, konuşma, TV programı izledim. Buiddiayı hiç duymamıştım. Sanırım siz de merakettiniz. Daha fazla bekletmeden hemen o satırarası notu söyleyeyim. Aksiyon dergisi. Yıl2000. Mart 18 sayısı. Adnan Şenses’le röportajyapılıyor. Ara başlıkta “Tayyip Bey eskiMHP’lidir” diyor ve sorulara verdiği yanıt aynenşöyle:Tayyip Erdoğan sevgisi nereden geliyor?A.Ş. İkimiz de Kasımpaşalıyız. Çocukluğunubilmem ama top oynadığı yıllardan beri tanırım.Benim onu sevmemin nedeni İstanbul’a iyi birbelediye başkanı olmasıdır. Başkanlıkdöneminde İstanbul için çok şey yaptı ve herşeyden önemlisi bunları tarafsız bir kimlikleyaptı. Ben onu tanıdığım zaman MilliyetçiHareket Partisi’nde gençlik kolları başkanıydı.MHP’de mi?oynuyordu. Erokspor, Camialtıspor ve İETT’deamatör bir futbolcuydu. Bugünden o günebakanlara göre uluslararası çapta birfutbolcuydu. Oysa amatör kümede sıradan biroyuncuydu. Erdoğan’ın 70’li yıllarda vurduğunedense 2000’li yıllarda gol oluyordu. Çünkü oartık kudretli bir başbakandı. Ve kasidelersadece ona yazılıyordu.
‘70’LERDE VURDUĞU 2000’LERDE GOL OLDU
Erdoğan’ın futbolculuk yılları, yani 70’liyıllardan çok çarpıcı örnekler vereceğim amahemen yakın bir tarihe gidelim. Gidelim ki oyılları daha iyi anlayalım. Tarih 26 Temmuz2014. İstanbul Büyükşehir Belediyespor ikenBaşakşehirspor yapılan takımın stat açılışı. 10Ağustos’ta cumhurbaşkanlığı seçimi var. TayyipErdoğan daha sahaya çıkmadan golü atıyor.
“TAYYİP ERDOĞAN ÜLKÜCÜDÜR”
Bu yeşil kuşak ülkücüleri çok tartışmalı birkonu ve başka bir kitabın konusu. Kitabı yazarken yaptığım araştırmada öyle bir satırarası not gördüm ki çok şaşırdım. Şaşırdımçünkü Erdoğan’la ilgili onlarca kitap, röportaj,bilgi-belge, konuşma, TV programı izledim. Buiddiayı hiç duymamıştım. Sanırım siz de merakettiniz. Daha fazla bekletmeden hemen o satırarası notu söyleyeyim. Aksiyon dergisi. Yıl2000. Mart 18 sayısı. Adnan Şenses’le röportajyapılıyor. Ara başlıkta “Tayyip Bey eskiMHP’lidir” diyor ve sorulara verdiği yanıt aynenşöyle:Tayyip Erdoğan sevgisi nereden geliyor?A.Ş. İkimiz de Kasımpaşalıyız. Çocukluğunubilmem ama top oynadığı yıllardan beri tanırım.Benim onu sevmemin nedeni İstanbul’a iyi birbelediye başkanı olmasıdır. Başkanlıkdöneminde İstanbul için çok şey yaptı ve herşeyden önemlisi bunları tarafsız bir kimlikleyaptı. Ben onu tanıdığım zaman MilliyetçiHareket Partisi’nde gençlik kolları başkanıydı.MHP’de mi?oynuyordu. Erokspor, Camialtıspor ve İETT’deamatör bir futbolcuydu. Bugünden o günebakanlara göre uluslararası çapta birfutbolcuydu. Oysa amatör kümede sıradan biroyuncuydu. Erdoğan’ın 70’li yıllarda vurduğunedense 2000’li yıllarda gol oluyordu. Çünkü oartık kudretli bir başbakandı. Ve kasidelersadece ona yazılıyordu.
‘70’LERDE VURDUĞU 2000’LERDE GOL OLDU
Erdoğan’ın futbolculuk yılları, yani 70’liyıllardan çok çarpıcı örnekler vereceğim amahemen yakın bir tarihe gidelim. Gidelim ki oyılları daha iyi anlayalım. Tarih 26 Temmuz2014. İstanbul Büyükşehir Belediyespor ikenBaşakşehirspor yapılan takımın stat açılışı. 10Ağustos’ta cumhurbaşkanlığı seçimi var. TayyipErdoğan daha sahaya çıkmadan golü atıyor.
Çünkü forma numarası 12 numara, yani 12.cumhurbaşkanlığına gönderme var.Organizasyonda her şey en ince ayrıntısınakadar düşünülmüş. Organizasyonun arkasındaErdoğan’ın prensleri Rıdvan Dilmen ve AcunIlıcalı var. Her şey gösteri toplumuna göreayarlanmış. Erdoğan sahaya çıkmadan vuruyorgol oluyor. Sahada da 3 tane atıyor, dahadoğrusu attırılıyor. Ertesi gün tüm gazetelerfutbolculuğunu övme yarışı yapıyor.Utanmasalar transfer teklif edecekler. Her şeykendi doğallığında aksa 60 yaşında, hem de birbaşbakanın sahada oluşu güzel olacak amaErdoğan iktidarında hiçbir şey doğallığındaakmaz. Her şey gösteri toplumuna uygun dizaynediliyor. Sahada sanki daha bir hafta önce 14yaşında polis tarafından öldürülmüş Berkin’inannesini miting meydanında yuhalatan adamyok, ya da bir iki gün önce Ermeni olmayı ayıpve çirkin gören bir adam yok. Gösteri var vegösterinin parçası güç kutsayıcılar görünene
değil görünmesi istenene biat ediyor. Daha 2 ayönceki olayın böyle aktarıldığını görünce ‘70’liyıllardaki futbolunun nasıl aktarıldığını tahminetmek güç olmasa gerek.Yine de “kutsal kitaplardaki” futbolcuErdoğan ile sahadaki gerçek Erdoğan’ıanlatayım. Yeri gelmişken söyleyeyim. Erdoğanfutbolculuk yıllarında uçmuyor ama bugünmüritler fena uçuruyor. Daha tuhafı sadecefutbolculuğunu anlatan 272 sayfa Aman BabamGörmesin: Başbakan Erdoğan’ın FutbolMacerası diye bir kitap yazılmış olması. Kitabıyazan Hacı Hasdemir hayatını kaybetti. Kitabınbaskısı 2005 yılında yapıldı. Ama bugün olsa bukitap basılır mı? Neden mi? Çünkü kitabınyazarı Zaman muhabiri ve yayınevi de ZamanKitap.Önce son Erdoğan kutsal kitabı Bir LiderinDoğuşu’nda futbolculuğuna ilişkin ne yazılmışona bakalım:İlkokul sıralarında başlayan futbol
tutkusu ortaokul ve lise yıllarındaartarak devam etmiş, bu spordakiyeteneğini daha da geliştirmişti. Ogünlerde sahada kıvraklığıyladikkatleri üzerine çeken TayyipErdoğan, kendisine yapılan teklifikabul ederek bin lira karşılığındaCamialtıspor’a transfer oldu.Arkadaşları ünlü futbolcuBeckenbauer’i çağrıştıran stilindenesinlenerek ona “İmam Beckenbauer”ismini takmıştı.Beckenbauer kadar teknik bir futbolcumuydu Tayyip Erdoğan?Hemen Aman Babam Görmesin kitabının 87.sayfasına bakalım. Takım arkadaşı Ali SamiKınçak anlatıyor:Beckenbauer gibi topa vurmakkolay değil. Tayyip’in tekniği de zayıf.Bu yüzden bazen kale ağzından golkaçırdığı oluyordu. Çünkü topayağının üstüne oturmadığı zaman çok
farklı yönlere gidiyordu.Bence Sabri’nin ortalarına ve şutlarına çok lafetmeyin. İleride siyasete girerse “Ronaldo Sabri”demek zorunda kalabilirsiniz. Neyse devamedelim. Erdoğan’ın futbolculuğu üzerinemethiyeler düzülmeye devam edilsinCamialtıspor genel kaptanı Camcı Turan’a kulakverelim:“Tayyip’in tekniği zayıftı. Futbola geçbaşladığı için (buraya dikkat, kutsal kitaptailkokuldan beri futbol oynuyor deniyor, oysailkokulda futbol sahalarında su satıyor) tekniğiiyi sayılmazdı. Atletizm ya da voleybol takımınagitmesini önerdim. Eğer Tayyip başka bir spordalını seçmiş olsaydı çok başarılı olurdu.”Erdoğan futbolculuğunu anlatırken, “Dahaçok fiziğe ve kondisyona dayalı futbol özelliğimvardı” diyordu. Diyordu demesine de onlar illauçuracaktı. Mesela...Kemal Belgin: “Fiziği gösterişli, toplasüratlenip gidebilen, vuruş tekniği de iyi olan bir
futbolcuydu.”Hayri Hiçler: “Çok iyi futbolcuydu. Devametse, çok sevdiği Fenerbahçe’sinin formasınırahatlıkla giyerdi. (Fenerbahçe mevzuunu daanlatacağım. Sanırım bu üretilen efsaneningerçeği net bir şekilde anlaşılacak.) HakanŞükür-İlhan Mansız ortak yapımı santrfordu.Resmen gol makinesiydi (Erdoğan daha çoklibero ve orta saha oynuyordu).Faik Gürses: “İyi futbolcuydu. Parmaklarınınucunda futbol oynardı. Erdoğan Beckenbauergibi ayağa pas atardı. Geride oynadığı içinoyunu defanstan çok iyi kurardı.”Turgut Koloğlugil: “Orta sahada hücumadönük oynuyordu. Fizik gücü yüksek olmasınarağmen oynadığı futbolun estetik bir güzelliğivardı.”İhsan Topaloğlu: “Pırıl pırıl bir futbolcuydu.Fiziği, fundementali ile göze çarpan amatörkümenin parlak oyuncuları arasındaydı.”Tayyip Erdoğan’ın futbolculuk dönemine
ilişkin efsaneler içinde bugün bile gülümseteniTalay Erker’in Aman Babam Görmesin kitabıiçin yazdığı “Tayyip Galatasaray’a tavsiyeedildi” yazısıdır. Her satırında Tayyip Erdoğan’ıöven Talay Erker, Galatasaray’a tavsiyeedildiğini söylüyor, bir de “Bugünkü şartlardayetişse Fenerbahçeli Servet (Çetin) olurdu” diyeekliyordu. Erdoğan’ın futbolculuk kitabından birnot daha. Yok Artık dedirtecek not. “Erdoğan’ıHollanda’dan da bir kulüp istedi.” Nedenseçocukluğuna kadar birçok detay yazılmış amahangi kulüp olduğu hatırlanmamış.
FENERBAHÇE YALANLARI VE GERÇEKLER
Fenerbahçe mevzuuna da gelelim. TayyipErdoğan Eylül 2013’te Ustanın Hikâyesiprogramında Fenerbahçe sevgisinin Lefter’dengeldiğini söylüyor:
FENERBAHÇE YALANLARI VE GERÇEKLER
Fenerbahçe mevzuuna da gelelim. TayyipErdoğan Eylül 2013’te Ustanın Hikâyesiprogramında Fenerbahçe sevgisinin Lefter’dengeldiğini söylüyor:
“15 yaşından sonra, oradaki arkadaşlarım vebüyüklerimizin etkisiyle olacak, kulüpbaşkanımız Fenerbahçeliydi, Lefter’in dehastasıydım. Maçlara giderdik. Lefter’infutbolundan etkilenmiş olacağım ki Fenerbahçelioldum.”Erdoğan 1954 doğumlu. 15 yaşınageldiğinde yıl 1969. Lefter’in futbolu bıraktığıtarih ise 1964. Tarihler net bir şekilde ortada.Lefter’le ilgisi alakası yok aslında. 8 Ekim 2002tarihine gidiyoruz. Zaman gazetesine konuşuyorErdoğan. Soru şu:Futbolda en unutamadığınız isim?Futbolda tüm zamanların unutulmazı eksikolur. Forvette Metin Oktay’ı yaşayamadım. Onuyaşayanlar çok överler. Metin Oktay’dan sonraCemil Turan’ı seviyorum. Gol sayısı itibariyleson dönemde Hakan Şükür ön plana çıktı.Dünya futbolundan Johann Cruyff, ikincisi deFranz Beckenbauer. Türk futbolunda ise ZiyaŞengül, Yusuf Tunaoğlu ve Alparslan Eratlı.
Lefter’in adı bile geçmiyor. Yanlış mıgördüm diye bu röportajı 4-5 kez okudum. YokLefter. Bir başka tuhaflık 1964’te jübile yapanLefter’i izleyerek Fenerbahçeli oldum diyenErdoğan, Ondan 5 yıl sonra, yani 1969’dafutbolu bırakan Metin Oktay’ı yaşayamadımdiyor...Hayatı doğal akışından çıkarıp bir kurguylabambaşka bir hayat hikâyesi ortaya çıkarmayaçalışınca gerçek-yalan, hatta yalanlar bilekarışıyor. Peki gerçek ne? Yanıtı vereceğim amaönce Aman Babam Görmesin kitabının yazarınınşu açıklamasına dikkat kesilelim.Hacı Hasdemir (Zaman Gazetesi Yazarı):“Kitabı Erdoğan’ın danışmanı Nabi Avcı okudu,Erdoğan’a bilgi verdi. Kitaptaki bilgiler TayyipBey tarafından okeylendi.”Açıklama tamam değil mi? Şimdi hiç vakitkaybetmeden Erdoğan’ın “okey” dediği kitabın119. sayfasına bakalım:Erdoğan’ın Fenerbahçe sevgisi,
İstanbul İmam Hatip Lisesi’ndeokurken başlamıştır. Bunun en büyüknedeni Fenerbahçe Başkanı EminCankurtaran’ın imam hatipte okuyanöğrencilere iftar yemeği vermesidir.Başkan Cankurtaran’ın iftaryemeklerine imam hatipli öğrencilerbüyük ilgi gösterir. Bu sayede birçokimam hatip öğrencisi gibi TayyipErdoğan da Fenerbahçe’ye büyüksempati duyar.Yani Erdoğan Lefter ya da başka bir şeydeğil iftar yemeği sayesinde Fenerbahçelioluyor... Gerçek bu iken kurgular ve roller hepdeğişiyor. Çok şeyde olduğu gibi.Tayyip Erdoğan o yıllarda amatör kümedefutbol oynuyor ama düz bir futbolcu. Kendinehas özellikleri de var. Uzun boylu olduğu içinkafa toplarında avantaj sağlıyor, bir de sertfutbolcu. Erdoğan gibi, o dönemde yüzlerceamatör futbolcu varken Fenerbahçe’ye transferedilmek istendiği 2000’li yıllarda keşfediliyor.
Bu efsanenin daha birçok tevatür gibi ilkyerlerinden biri Ruşen Çakır ile FehmiÇalmuk’un yazdığı Bir Dönüşüm Öyküsü kitabı.Zaten kitap çıkmadan Milliyet gazetesinde“Kasımpaşalı: Recep Tayyip Erdoğan” adıylayazı dizisi yapıldı. Yazı dizisinde “Recep TayyipİETT takımında ileri uçta oynuyordu. İki yıl üstüste turnuvaların en iyi on biri seçmelerindeonun da adı vardı. Kendisini izleyen döneminFenerbahçe Teknik Direktörü TomaKaleperoviç, Tayyip Erdoğan’ı beğendi vealınmasını istedi. Erdoğan teklif karşısındahavalara uçtu. Fenerbahçe hayallerinintakımıydı. Fakat bu teklifi babasına kabulettiremezdi. Nitekim bir iki gün içinde reddetti”yazıyordu. Aynı ifadeler “kutsal kitaplarda” dabenzer şekilde yer aldı.Tayyip Erdoğan’ın “okey” verdiği AmanBabam Duymasın kitabında Kaleoperoviç’inistediği yetmemiş ki tevatür biraz daha eskileregötürülerek revize ediliyor:
1973-1974 sezonunda Camialtı’ndaforma giyen Tayyip Erdoğan’ın iyifutbolcu olduğu artık dilden diledolaşmaktadır. Tayyip’in iyi futbolcuolduğu Fenerbahçe Teknik DirektörüDidi’nin de kulağına gelir...Kasımpaşaspor ile Camialtı arasındaözel maç ayarlanır. Didi, Yeni İstanbulgazetesi müdürü Düşvar İyiyiş,Tercüman gazetesi Fenerbahçemuhabiri Kemal Belgin ve Milliyetmuhabiri Yavuz Bayraktar’la birliktemaçı izler. Maç sonu Didi, “Ne yapıpedin bu çocuğu alın” der. Sonra babaAhmet Erdoğan’a gidilir, o da kabuletmez.Kitapta yazılan aynen bu. Kitap piyasayaçıkar ve kitapta Tayyip Erdoğan’ı Didi’ninistediğinin tanığı olarak gösterilenlerle röportajyapılır. İşte tam bu anda kurgu bozulur. Çünkütanıklar birbirini yalanlar. Nasıl mı? İşte böyle:Düşvar İyiiş (Yeniçağ gazetesi spor yazarı):
“Kitapta yazılanlar tamamen doğrudur. Didi,Yeni İstanbul gazetesinde haftada 2 gün yorumyazıyordu ve FB Teknik Direktörü’ydü. 73-74yıllarıydı.Didi ‘Gençlere yöneleceğiz’ diyordu. Biryerden Tayyip Bey’in adını vermişler. Ben de‘Çok iyi bir yan alt. Bıçak gibi’ dedim. SultanDemircan Kasımpaşa’nın meşhur kabadayısı.Ona telefon ettim. ‘Böyle bir dileğimiz var,koskoca Didi Kasımpaşa’ya gelecek’ dedim.Tayyip Bey Camialtı’nda oynuyor.Demircan, Kasımpaşa’yla Camialtı arasındaözel bir maç ayarladı. Didi izledi, bayıldı.‘İstiyorum bu adamı’ dedi. Babası karşı çıktıSultan’a, ‘Bana bir daha böyle bir iş için gelme.Benim oğlum okuyacak. Top mop istemiyorum’dedi.”Yavuz Bayraktar: “O yıllarda Milliyet’teydim.Olayı hatırlayamadım, çok seneler geçti.Didi’yle çok samimiydik. Didi’nin Tayyip Bey’iistediğini de bilmiyorum. Olsaydı söylerdi. Ama
ben yokken söylemişse onu bilemem. Benimyanımda, ‘Ben Tayyip’i beğeniyorum, arayın’filan demedi. Tayyip Erdoğan’ı izlemeyegittiğimizi de hatırlamıyorum.”Kemal Belgin: “Olay öyle değil. Olayıntanıklarından biri Fenerbahçe’nin o günlerdekiteknik direktörü Toma Kaleperoviç’tir. O günküFenerbahçe Başkanı da Faruk Ilgaz’dır.Zamanın İETT takımında Tayyip diye 11numaralı bir oyuncu vardı. Tayyip’ibeğendiklerimin arasında gösteriyordum.Karmaya filan alıyordum. Kaleperoviç iyidostumdu. Ilgaz, yeni sezondaki transferde çokbüyük para sarf etmeme kararı almıştı. O zamanToma bana dedi ki, ‘Kemalcim, sen bunları takipediyorsun, bize yarayan var mı?’ dedi.Ertesi gün Vefa Stadı’nda izledik. ‘TamamKemalcim, bu 11 numarayı alalım’ dedi.Tayyip’e, ‘Fenerbahçe sizinle ilgileniyor’ dedim.O da, ‘Çok sevinirim’ dedi. Bir sonraki maçtasoyunma odasından maça çıkarlarken ‘Ne
oldu?’ diye sorduğumda, ‘Abi çok teşekkürederim ama babam izin vermiyor’ dedi.Düşvar iyi arkadaşımdır ama söylediklerininuzaktan yakından alakası yok.”Tuhaf değil mi? Erdoğan’ın da “okey”verdiği kitapta yazılanlar tanıklar tarafından bileyalanlanıyor. Durum bu hale gelince Erdoğan“kutsal kitaplarında” Didi’nin Erdoğan’ı istediğibir anda buharlaşıp unutuldu. Hiç olmamış gibidavranıldı.Peki Kaleperoviç meselesi nedir? Önce sonkutsal kitap Bir Liderin Doğuşu’nda mesele nasılanlatılmış onu görelim:1976 yılı İstanbul amatör kümefinal maçları Vefa Stadı’ndaoynanıyordu. İETT takımında ileri uçtaoynayan Tayyip Erdoğan’ınperformansı o sırada maçı izlemekteolan Toma Kaleperoviç’iheyecanlandıracak düzeydeydi.Kaleperoviç Erdoğan için yönetime teklif götürüp transfer edilmesini istedi
Teklif iletildiğinde Erdoğan sevinçtenhavalara uçsa da babası izinvermeyince reddetmek zorunda kaldı.Kısaca Aman Babam Görmesin kitabındaolay nasıl aktarılıyor onu da görelim:Kaleperoviç Tayyip, Oğuz veTürkay’ı izlemek için tercümanı ErmanŞancı ile birlikte Eskişehir’e gider.İzler ve oyuncuların alınmasını ister.En son, yani 2013 yılında çıkan Onların daYolu İETT’den Geçti kitabından:O sırada Kaleperoviç de, Erdoğan’ıizlemek için Eskişehir’e geldi. GençTayyip Erdoğan, burada muhteşem birmaç çıkardı. Yöneticiler, onu transferetmek istedi. Babası izin vermeyince butransfer sonuçsuz kaldı.Elde kalan tek Kaleperoviç efsanesinde de“İstanbul’da izledi beğendi” deniyor, başkakitaplarda ise “Yok yok Eskişehir’de izlediorada beğendi.” Yakın bir tarih olmasına rağmensanki cumhuriyetin ilk yıllarında olmuş bir olayı
araştırıyormuşum gibi her şey muğlak veçelişkili. Fenerbahçe’de Erdoğan’ın transferineilişkin hiçbir bellek yok. Kime sorduysam böylebir durum hatırlamıyor. Kaleperoviç dönemininbaşkanı Faruk Ilgaz’la konuşmaya karar verdim.Tam yanına gidip konuşacakken vefat haberigeldi. Bense araştırmaya devam ettim.Fenerbahçe’nin transfer etmek istediği doğrudeğil ama Fenerbahçe’ye transfer et baskısıyapıldığı doğru. İETT’nin kulüp müdürü ErmanŞarcı aynı zamanda Kaleperoviç’in detercümanlığını yapıyor. Erman Şarcı, TayyipErdoğan’ın o dönem en yakınlarından.Aralarında çok iyi bir ilişki var. Hatta ErmanŞarcı’nın satın aldığı mobilyalarına kefil olacakkadar yakın. Milli Selamet Partisi’ndeErdoğan’ın da çok aktif olduğu yıllar. Partiiçinden de Erman Şarcı’ya “Tayyip’iFenerbahçe’ye transfer ettir” baskısı yapılıyor.Tayyip Erdoğan’ın da bütün rüyalarınıFenerbahçe’ye transfer olmak süslüyor. Erman
Şarcı ne yaptıysa bir türlü Kaleperoviç’i butransfere ikna edemiyor. Erman Şarcı daısrarından bir türlü vazgeçmiyor. Sonundaİstanbul Şampiyonu olan İETT’nin TürkiyeŞampiyonası final maçlarını oynayacağıEskişehir’e gözlemcileri göndermeye iknaoluyor. Gözlemciler maçları izliyor ve TayyipErdoğan’ı beğenmiyorlar. Daha doğrusuFenerbahçe’de oynayacak kapasitedegörmüyorlar. Erdoğan’ı beğenmiyorlar ama osırada İETT’de oynayan bir futbolcuyu çokbeğeniyorlar. O futbolcu Oğuz Konukaydın.Gözlemcilerin raporu sonrası Oğuz KonukaydınFenerbahçe’ye transfer ediliyor. Olayın özü,gerçeği bu. Benim ulaştığım bu bilgilerinEskişehir kısmı Turan Yılmaz’ın Tayyipkitabında da var:Fenerbahçe’nin gözlemcileri birçokoyuncuyla birlikte İETT’den ikioyuncuyu takibe aldı. Biri Oğuz diğeriRecep Tayyip’ti. Çocukluğundan beri
fanatik ölçülerinde Fenerbahçeli olanRecep Tayyip Erdoğan’ın içi içinesığmıyordu. Belki sonundahayallerinin takımındaoynayabilecekti. Ancak sarı lacivertlikulübün gözlemcileri Recep Tayyip’ideğil Oğuz’u beğendiler.Gelelim babam izin vermedi meselesine.Sanırım olmayan transfer için bir bahanegerekiyordu, o da otoriter baba yapıldı.Erdoğan’ın Fenerbahçe’ye transfer olmakistediği yıllarda İETT’den bir kaynağa göre 250-300 lira, başka kaynağa göre de 750 lira gibipara kazanıyor. Oğuz KonukaydınFenerbahçe’ye transfer olduğunda aldığı para isetam 75.000 lira. İETT’de para kazanacak diyefutbol oynamasına izin veren baba AhmetErdoğan’ın 75.000 lirayı reddetmesi zaten çokinandırıcı değil. Bu baba istemedi bahanesineson noktayı zamanın İETT genel kaptanı KenanTetik koysun:
“Tayyip Erdoğan’ın tek hedefi siyasetti. Oyüzden hem futbolu sevdiği hem de parakazandığı için İETT’ye geldi. Daha fazlasınıhiçbir zaman istemedi.”Kitabı yazarken Erman Şarcı’yla dakonuşmak istedim. Ancak kendisi Temmuz2014’te yaşamını yitirince bu gerçekleşmedi.2013’teki son röportajında “Hâlâ onun (TayyipErdoğan) kefaleti ile aldığım mobilyalarınüzerinde oturuyorum. Mobilyalar eskidi amaonun insanlığı benim gönlümde hiç eskimedi.En büyük arzum, bir gün misafirim olup omobilyalarda onunla birlikte kahve içmek”diyordu. Ama bu isteği gerçekleşmedi.Öldüğünde cenazesinde de Erdoğan yoktu.İnternette araştırdım bir mesajı da.Tayyip Erdoğan’ın Fenerbahçe’ye transferolamaması ne kadar içinde ukde kaldıbilmiyorum ama 3 Temmuz 2011’den beriolanlar ve son olarak “soğudum” sözleri birazipucu veriyor.
BÖLÜM 3 KÜÇÜK ERBAKAN GÖRÜCÜ USULÜNDEN BÜYÜKBİR LOVE STORY ÇIKARILDI
Tayyip Erdoğan siyaset ve futbolla günlerinigeçirirken evden “artık yuva kur” baskısı daartmıştı. Hatta annesi Rize’den köylüsü olançarşaflı bir aday da bulmuştu. Tayyip Erdoğanda artık çoluk çocuğa karışma kararı almıştı amakiminle? Annesi Tenzile Erdoğan oğlu içinçoktan bir namzet bulmuştu. Karadenizli birailenin çarşaflı kızını beğenmişti. TayyipErdoğan adım adım çarşaflı bir genç kızlaevliliğe gidiyordu. Tam bu sırada o zaman MilliGörüş’ün önemli kadın kuruluşlarından olanİdealist Kadınlar Derneği Başkanı Şule YükselŞenler devreye girdi. Dernekte ikinci başkanolan Emine Gülbaran için çöpçatanlık yaptı.Bunun için de Emine Gülbaran’ı (Erdoğan)yanına alarak Tepebaşı’nda MSP’nin biretkinliğine götürdü. Kısa bir parantez açıp
Tayyip Erdoğan siyaset ve futbolla günlerinigeçirirken evden “artık yuva kur” baskısı daartmıştı. Hatta annesi Rize’den köylüsü olançarşaflı bir aday da bulmuştu. Tayyip Erdoğanda artık çoluk çocuğa karışma kararı almıştı amakiminle? Annesi Tenzile Erdoğan oğlu içinçoktan bir namzet bulmuştu. Karadenizli birailenin çarşaflı kızını beğenmişti. TayyipErdoğan adım adım çarşaflı bir genç kızlaevliliğe gidiyordu. Tam bu sırada o zaman MilliGörüş’ün önemli kadın kuruluşlarından olanİdealist Kadınlar Derneği Başkanı Şule YükselŞenler devreye girdi. Dernekte ikinci başkanolan Emine Gülbaran için çöpçatanlık yaptı.Bunun için de Emine Gülbaran’ı (Erdoğan)yanına alarak Tepebaşı’nda MSP’nin biretkinliğine götürdü. Kısa bir parantez açıp
Emine Gülbaran’ın nasıl örtündüğünü de notdüşeyim. Kimin ne zaman örtündüğü ya da başıaçık olduğu ile ilgili değilim. Ama bu örtünmetrajedisi de hiç konuşulmaz, anlatılmaz. Trajediçünkü Emine Gülbaran 15 yaşında ağabeyininbaskısı ile örtünmek zorunda kalır. Bu yüzdenokulu ortaokuldayken bırakır. Ayla Özcan’ınEmine Erdoğan kitabında bu baskı veyaşadıkları ayrıntıları ile anlatılır. Hatta EmineGülbaran (Erdoğan) o yılları anlatırkenbaşörtüsü yüzünden neredeyse “intihar etmeyibile düşündüğünü” söyler. Sonraki yıllarda isebu sözlerini, “İyi ki başörtüsü takmışım. 15yaşında verdiğim tepkiler onlar” diye düzeltir.Emine Erdoğan, yıllar sonra “NasılÖrtündüler?” kitabının yazarı Gülay Atasoy’aintiharı düşündüğü yılları anlattı;“Ağabeyim bana örtünmem gerektiğinisöylediği zaman intihar etmeyi biledüşünmüştüm. Nasıl olur da örtünürdüm!Çevremde bir tane örneği yoktu. Köy gibi bir
yerde olsam neyse... Orada dikkati çekmezdim.Ama burada (İstanbul’da) olamazdı. Bu karışıkduygular içindeyken, bir vesileyle Şule YükselŞenler’le tanıştım. Bu tanışma beni çok etkiledi.Böylelikle bir Müslüman hanımın hem modern,hem kültürlü, hem de örtülü olabileceğinigördüm.”Tayyip Erdoğan-Emine Gülbaran’ınbuluşmasına Şule Yüksel Şenler’inçöpçatanlığında kalmıştık. Devam edelim.Tayyip Erdoğan Şenler’e annesinin çarşaflı biraday bulduğundan bahsetti. Şule YükselŞenler’in yanıtı bugünlere de referans olmasıaçısından çarpıcıydı. “Çarşaflı bir eş siyasigeleceğin açısından iyi bir tercih olmaz.” Busözler günlerce Tayyip Erdoğan’ın kulaklarındaçınladı. Annesi Tenzile Erdoğan’ı ise bir türlüikna edemiyordu. Söz vermişti o çarşaflı kızlaevlenmek zorundaydı. Araya Şule Yüksel Şenleryeniden girdi. Ve en sonunda Tayyip ErdoğanEmine Gülbaran’la evlenmeye karar verdi. Anne
Tenzile Erdoğan kerhen evet demek zorundakalmıştı. Sonunda görücü usulü bu tanışma 4Temmuz 1978’de nihayete erdi. Görücüusulüyle yapılan bu evlilik sonradan nasıl birmistik ve efsanevi bir aşk öyküsünedönüştürüldü şimdi beraber izleyelim...Hemen Tayyip Erdoğan’ın belediyebaşkanlığının ilk günlerinde Panoramadergisinin “aşk” sorusuna verdiği yanıtlarabakalım:– Gençliğinizde hiç flörtünüz oldu mu? Yada âşık olduğunuz biri?– Hiç olmadı, yok. Zaten o kadar yoğundumki.– Hiç uzaktan sadece platonik olarak âşıkolduğunuz, hayranlık duyduğunuz kimse olmadımı?– Yok maalesef o zevkleri hiç tadamadık.Eğer tatsa tabii...– Evliliğiniz?– Evliliğim 1978’de bir aracı vasıtasıyla oldu Oturduk, konuştuk. Aynı dünya görüşünüpaylaşıyorduk. Neler beklediğimi, arzu ettiğimisöyledim. Bunlar çakışınca evlendik. Erdoğan, 10 Ekim 1996’da Hürriyet gazetesinden Gülden Aydın’a verdiği röportajdada benzer şeyler söylüyor:“Aşkı reddetmiyorum, ama maalesef hiç olamadım. Eşim sosyal bir hanımdı. Toplantılarda tanıştık. Aynı görüşleri paylaştık. Bir hanımefendinin aracılığıyla oldu...”Bu açıklamalar kulağınızda küpe olarak bulunsun. Şimdi “Erdoğan kutsal kitaplarında”bu evlilik nasıl anlatılıyor onu görelim. Önce son kutsal kitap Bir Liderin Doğuşu:1977 yılında parti teşkilatının düzenlediği bir toplantıda kendisini hayranlıkla izleyen mahcup bir çiftgözle karşılaştığında içindeki boşluğunuzun sürmeyeceğini anlamıştı. O anki hissiyatını, “Hakikaten o güne kadar hiç yaşamadığım bir duyguydu” diye açıkladığına bakılırsa, belki de ilk kez
sevdalanmıştı. Tayyip Erdoğan’ınaçıkça itiraf etmekte zora düşse de oan hissettiği duyguların günlük dildekikarşılığı en masum tarifiyle yıldırımaşkıydı.Yeşilçam filmleri gibi değil mi? Bitmedidevam ediyoruz. Sırada Ayla Özcan’ın yazdığıEmine Erdoğan: İktidara Taşıyan Kadın kitabıvar:O gece Emine hayatının erkeğini, 4çocuğunun babasını, âşık olduğuadamı rüyasında görecekti. İnsanıninanası gelmiyor. Türk filmlerininsenaryosundan çıkmış gibi. Oysagerçeğin ta kendisi... Genç Tayyip’inkonuşması bittiğinde herkes ayaktaalkışlamaya başladı. Salonda kadındinleyicilerin arasında biri vardı ki hiçkimsenin kalbi onunki kadar hızlıatmıyordu. Hiç kimsenin yüreğinde ateş onun kadar yanmıyordu.Aynı kitaptan devam edelim. Şule Yüksel Şenler anlatıyor: Etkinlikten vapurla dönüyoruz. Sordum, “Emine sende bir hal var. Kimsede olmadı ama Tayyip çıkar çıkmaz senin yüzün gözün değişti?”“Abla inanılmaz bir şey yaşadım. Dün gece rüyamda sakallı, cüppeli, başında sarık olan bir zat gördüm. Elini uzattı, birini işaret ediyordu. Sen bununla evleneceksin diyordu. Hiç tanımadığım birisi. Beyaza yakın krem renkli elbiseli, boylu boslu yakışıklı birisiydi. Zat yine, bak kızım bununla evleneceksin dedi. Çok değişik halde uyandım. Bugün oraya gittiğimde, Tayyip Bey’i sahnede gördüğümde tüylerimin ürperdiğini hissettim. Çünkü rüyamda gördüğüm beyaz takım elbiseli adam karşımdaydı. Aynı şahsı aynı elbise ile görünce, Allah Allah, demek ki bugün karşılaşacakmışım diye düşündüm, sen bununla evleneceksin dedim.”
Ben bu satırları bire bir bir yerden hatırlıyordum. Sonra fark ettim ki aynı satırlar Aman Babam Görmesin kitabında var. Onun baskısı daha eski olduğuna göre oradan bire bir alınmış. Zaten bu efsaneler copy past gibi. Bir yerde yazılıyor sonra her yerde aynı şekilde kullanılıyor. Tayyip Erdoğan Usta’nın Hikâyesi adlı TV programında belediye başkanı iken söyledikleri hiç yokmuş gibi yaratılan efsaneye uyum sağlamış bir şekilde diyordu ki:“Tepebaşı Gazinosu’nda bizim partimizin bir toplantısı var. Bizim hanımın tasarım yönü çok güçlüdür. Dikkatimi çekti. Yeni jenerasyonda elektriklenme denilen bizim aşk dediğimiz olay yaşandı. Bakıyorsunuz bazıları bir âşık oluyor âşık olmaya devam ediyorlar.
Biz bir âşık olduk pir âşık olduk.”1996’da ne demişti kısaca hatırlayalım:“
Aşkı reddetmiyorum, ama maalesef hiç olamadım. Eşim sosyal bir hanımdı.
Biz bir âşık olduk pir âşık olduk.”1996’da ne demişti kısaca hatırlayalım:“
Aşkı reddetmiyorum, ama maalesef hiç olamadım. Eşim sosyal bir hanımdı.
Toplantılarda tanıştık. Aynı görüşleri paylaştık.Bir hanımefendinin aracılığıyla oldu.”Ne diyordu Nabi Avcı: “İyi oyuncu.”Tayyip Erdoğan evlendikten sonra hem futbola hem de siyasete devam etti. Siyaset 12Eylül darbesiyle kesintiye uğrasa da İETT’de futbol ve iş hayatı da bir teklifle değişti. “Özel sektörden aldığım uygun iş teklifi nedeniyle” derve istifa ederek İETT’den ayrılır. Yıl 1981. Bu Şarkı Burada Bitmez kitabında “50 bin lira maaşla teklif geldi bana. Ve bu maaşla özel sektörde çalışmaya başladım” diyor. İşte burada iş yine çetrefilleşiyor. Tayyip Erdoğan’ın sırlı birdönemi de bu özel sektöre girdiği zamandır.İETT’de ayrılmadan muhasebe bölümde çalışmak istese de tecrübesiz ve bir bilgisi olmadığı için kabul edilmez. Oysa özel sektör İETT’den aldığının 10 katına transfer eder. Nedir bu durum diye bu dönemi de araştırdım. “Kutsal kitaplarda” bu dönem için “özel sektörden almış olduğu uygun iş teklifi” deniyor sadece.
İMAM HATİP ARKADAŞLARIHÂLÂ YANINDA ÜNİVERSİTE
VE ASKER ARKADAŞLARI SIR
Tayyip Erdoğan’ın özel sektördeki yılları tambir muamma. Nedenlerini yazacağım ama otarihlerde iki durum da halen çok tartışmalı.Eğitim ve askerlik durumu.Erdoğan’ın resmi internet sitesinde eğitimbilgileri şöyle:“Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan1965 yılında Kasımpaşa Piyale İlkokulu’ndan,1973 yılında ise İstanbul İmam HatipLisesi’nden mezun oldu. Fark dersleri sınavınıvererek Eyüp Lisesi’nden de diploma aldı.Üniversiteyi Marmara Üniversitesi İktisadî veTicarî Bilimler Fakültesi’nde okuyan SayınBaşbakanımız, bu okuldan 1981 yılında mezunoldu.”Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesi
biyografi kısmında ise “Aslen Rizeli olan RecepTayyip Erdoğan 26 Şubat 1954’te İstanbul’dadoğdu. 1965 yılında Kasımpaşa Piyaleİlkokulu’ndan, 1973 yılında ise İstanbul İmamHatip Lisesi’nden mezun oldu. Fark derslerisınavını vererek Eyüp Lisesi’nden de diplomaaldı. Üniversiteyi Marmara Üniversitesi İktisadîve Ticarî Bilimler Fakültesi’nde okuyanErdoğan, bu okuldan 1981 yılında mezun oldu”yazıyor.Devletin en tepesi Cumhurbaşkanlığı resmisitesi “Tayyip Erdoğan, 1973 yılında İmamHatip Lisesi’nden, 1981 yılında ise MarmaraÜniversitesi İktisadi ve Ticari BilimlerFakültesi’nden mezun oldu” diyor. Yani aradangeçen tam 8 sene. Bu 8 sene de kayıp. MarmaraÜniversitesi resmi sitesinde üniversitenin 1982yılında kurulduğu yazıyor. Yani Erdoğan’ınmezun olduğu tarihten tam bir yıl sonra.Mesela Erdoğan için yazılan “kutsalkitaplarda” imam hatip yılları efsane gibi
anlatılıyor. Sadece son “kutsal kitap” Bir LiderinDoğuşu’ndan bir örnek vereyim:Tayyip Erdoğan ilkokuldan sonragirdiği parasız yatılı sınavınıkazanarak İmam Hatip Okulu’nakaydoldu. Kısa sürede okulun endikkat çeken öğrencilerinden biriolmuştu. Okuldaki bütün etkinliklerekatılıyordu. Güzel şiir okuyordu.Okulun futbol takımındaydı, ayrıcavoleybol oynuyordu. Münazaratakımının vazgeçilmez elemanlarıarasındaydı...Böyle devam ediyor. Üniversite dönemi içinise, “Aksaray İktisadi Ticari İlimler YüksekOkulu’nu kazandı. Daha sonra MarmaraÜniversitesi’ne bağlanarak adı MarmaraÜniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesiolarak değiştirilen bu okuldan 1981 yılındamezun oldu.” Hepsi bu kadar. Bu arada AksarayYüksek Okulu dikkat çekici. Nedenini birazdananlatacağım. Şimdi Milliyet blog yazarı Mehmet Atak’ın yazısını okuyalım: 06 Mart 2013 tarihli “Biri, Diğeri”başlıklı yazımda, Başbakanımızın“Marmara Üniversitesi İktisadi veTicari Bilimler Fakültesi mezunu”olduğunu yazmıştım. Yazımı hazırlarken bu bilgiyi Başbakanlık resmi internet sitesinden almış, resmi sitede yanlış bilgi olabileceği aklıma bile gelmemişti. Bazı dikkatli okuyucularımdan aldığım ikazlar üzerine konuyu yeniden araştırdım. Gerçek biraz karışıkmış: Başbakan Erdoğan’ın Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğunun iddia edildiği tarihte (1981) ortalıktabir “Marmara Üniversitesi” yokmuş. Marmara Üniversitesi, resmi sitesindekendisinin 1982 yılında kurulduğunuiddia ediyor. Bu iddiaya göre adıgeçen üniversite, 1982 yılının Temmuz ayında çıkartılan kanun ile “Marmara Üniversitesi” olmuş ve Başbakan’ın mezun olduğunu beyan ettiği “İktisadive İdari Bilimler Fakültesi” de aynıtarihte, aynı kanunla kurulmuş.Başbakan, büyük bir ihtimalle oyıllarda adı İktisadi Ticari İlimlerAkademisi (İTİA) olan okulu bitirmişolsa gerek. Yine o yıllarda, İşletme,İktisat ve Siyasal Bilgiler Fakülteleri,İTİA’nın ana kollarıymış. Bir de civaradağılmış yüksek okullar varmış:“Aksaray Yüksek Ticaret Okulu” ve“Beyazıt Maliye Muhasebe YüksekOkulu.”Şimdi sıkı durun, devletin resmisitesine göre Marmara Üniversitesiİktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesimezunu açıklanan Başbakan,tespitlerime göre Aksaray YüksekTicaret Okulu mezunuymuş.Yazımın başında başbakanın mezunolduğunu iddia ettiği okulu, İktisadi veTicari Bilimler Fakültesi olarakvermiştim. Diyeceksiniz ki, o zaman
bize niye İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ni anlatıyorsun? Kusura bakmayın suç benim değil, başbakanın mezun olduğu açıklanan İktisadi veTicari Bilimler Fakültesi diye bir okul ne günümüzde ne de geçmişte hiç olmamış.”Biraz kafanız karıştı değil mi? Benim de karıştı. Hepi topu yakın bir tarihte bu ülkenin en önemli siyasetçisinin öğrenim hayatını anlatıyorum. Nasıl bu kadar zor ve çetrefilli olabiliyor? Oluyor. Neo Türkiye’nin muammalı 1 numarası var karşımızda. Mümkün olduğunca sadeleştirip durumu anlatmaya devam edeyim. Aksaray Yüksek Ticaret Okulu’nun önemi şu. Bu okul 3 yıllık olarak kuruluyor... Sonra ne oluyor onu da ilerleyen bölümde göreceğiz. Zaten Bir Liderin Doğuşu kitabında da Aksaray yazıyordu. Ama diplomadan önce verilen mezuniyet belgesinde ise İstanbul İktisadi veTicari İlimler Akademisi yazıyor. Veriliş tarihide 1981. Şimdi gazeteci Orhan Gökdemir’inyazısını da görelim:Ben de Başbakan’ın mezunolduğunu iddia ettiği o üniversitenin o fakültesinin mezunlarından biriyim. Ancak, ben okula 1982 yılında dâhil oldum. Ben dâhil olduğumda dahi ortalıkta bir Marmara Üniversitesi yoktu. YÖK, bizim dâhil olduğumuz İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni (İİTİA), biz girdikten 5-6ay sonra İktisadi ve İdari BilimlerFakültesi (İİBF) haline dönüştürerek yeni kurulan Marmara Üniversitesi’ne dâhil etti. Adındaki “Ticari”nin atılıp yerine “İdari”nin konulmasının nedeni Şişli Siyasal Bilimler Fakültesi’nin de buraya dâhil olmasıydı. Yani İTİA’nın içinde de artık “Ticaret” yoktu.“Ticaret”e özellikle dikkat çekiyorum, çünkü Başbakan’ın ticari bilgisi konusunda kimsenin bir kuşkusu bulunmamaktadır. Bu durumda Başbakan’ın elindeki diplomanın türünü belirlemek üzere “Ticaret”in izinden gitmekte yarar bulunmaktadır. Peki, Marmara Üniversitesi bu “Ticaret”i nereden alıyor? İşte orası biraz karışık. Karışıklığın nedeni 1982’de kurulan Marmara Üniversitesi’nin, kendi tarihini 1883’ten başlatması. Bu nasıl oluyor diyesormayın, olmayan bir üniversiteden mezun olanbir Başbakan’a sahip olan bir ülkede her şey mümkündür. Orhan Gökdemir’in dikkat çektiği bir diğerunsur mezunlar derneğinde neden tanıyan yok:Marmara Üniversitesi İİBF hâlâayakta. Her yıl yüzlerce mezun veriyor. Mezunların oluşturduğu mezunlar derneği belki de alanındaki en büyük derneklerden biri. Ama ne ilginç, aralarında Başbakan Tayyip Erdoğan’ı tanıyan yok.Cumhurbaşkanı seçimi öncesi MHP Grup Başkanvekili Yusuf Hallaçoğlu Erdoğan’ın 3 yıllık okul mezunu olduğunu söyleyip cumhurbaşkanlığına aday olamayacağını söyledi çünkü Anayasa gereği 4 yıllık okul mezunuolamayanlar cumhurbaşkanı olamıyor. İşe Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Zafer Gül de dahil oldu.“Sayın Başbakanımız TC İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Ticari Bilimler Fakültesi’nden 1980-1981 öğretim yılı Şubat döneminde mezun olmuştur. Kendisine, isteği üzerine 3 Nisan 1981 tarihinde geçici mezuniyet belgesi verilmiştir” dedi. Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı adaylığı sırasında verilen birbiyografide ise mezuniyet tarihi apayrıdır. 23.02.1994 tarihliMilliyet’te kısa bir haber yayımlandı.Haberde “RP’nin kendi ifadesine dayanarak hazırlattığı biyografisinde 1974-75 öğrenim yılına kaydolarak 1979 yılında hiç kaybetmeden
üniversiteyi bitirdiği belirtilen Erdoğan’ın iki yıl kaybı olduğu belirlendi. Biyografisinde ‘İstanbul İmam Hatip Lisesi ve Eyüp Lisesi’ni dışarıdan bitirdi. 74-75 öğretim yılında bugünkü adıyla Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’ne girdi. 1979 yılında mezun oldu’ yazan Erdoğan’ın 1979 yılında değil 1981 yılında orta derece ile mezun olduğu bildirildi.”Ve son olarak Soner Yalçın’ın yazısı:Erdoğan’ın okul hayatının 12 Mart1971’deki askeri darbeyle ilgisi var. Öğrencileri devlet disiplini altına sokmak isteyen darbeciler, 25 Ağustos1971’de özel yüksek okulları kamulaştırdı. Yasayla İstanbul’daki 15 özel yüksek okul devletleştirildi. Bunlardan biri de, “İstanbul Tuna İktisadi ve Ticari Bilimler Yüksek Okulu” idi. Okulun sahibi, Prof. Dr. Ergun Tuna’nın babası idi. Bu özel okulunöğrenim süresi 3 yıllıktı. Okul devletleştirilince adı da değişti:Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu oldu. Prof. Tuna okula müdür yapıldı.Ve bu okul, (1959’da akademiler kanunuyla kurulan) İstanbul İktisadive Ticari İlimler Akademisi’ne bağlandı. Öğrenimi ise artık 4 yıllıktı. Erdoğan, 2443 numaralı öğrenci olarak, 1973-74 öğrenim döneminde bu okula girdi. (Marmara Üniversitesi’nden verilen diplomasında ise öğrenci numarası, 8345! Hep bir karışıklık var.) Erdoğan’ın sınavdan aldığı puan ancak bu okula girmesine yetti. Röportajlarında, siyaset bilimi üzerine öğrenim görmek istediğini söyledi hep. Eğer özel okullar kamulaştırılmasa, devletin yüksek okul sayısı sınırlı
olacak ve bunlar daha yüksek puanla öğrenci kabul edeceği için Erdoğan, bu okula da giremeyecekti. Şanslıydı. Ve bu şans hep hayatı boyunca ona güldü... Şanslıydı; 1967’de, akademilerarası kurul kararıyla artık, gece öğrenimi yapılabiliyordu. Yoksul bir ailenin çocuğu olan Erdoğan, gündüzleri çalışıp; Vatan Caddesi ile Aksaray Caddesi’nin kesiştiği Gürani Sokak’taki okuluna, geceleri gitti. Okulun 150 gece, 150 gündüzcü öğrencisi vardı. Devam mecburiyeti yoktu. Ve şanslıydı; 1977-1978 öğretim yılında “Ekonomi”, “İşletme” ve“ Siyasal Bilimler Fakültesi”ni açan İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, bünyesindeki “Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu” gibi kimi yüksek okulları; “Ticari Bilimler Fakültesi” adı altında birleştirdi. Böylece Erdoğan, Aksaray İktisatve Ticaret Yüksek Okulu’nda başladığı öğrenimi, Şubat 1981’de İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi,
Ticari Bilimler Fakültesi’nde bitirdi. İşin içinden çık çıkabilirsen...
Yapılacak en doğru şey nedir?
Gidip üniversiteye o yıllara ilişkin arşivi arayıp taramak. Gitseydin o zaman diyorsunuz. Gitmedim çünkü bir yangında bütün arşiv ve dosyalar yanıp bitiyor, kül oluyor. Ve gelelim şimdi bir başka tartışma konusuna, yani askerlik dönemine... Askerlik ileilgili tartışma çok ilginç. İlginç çünkü bu ülkeaskerlik “ben askerdeyken” diye başlayan veasla bitmeyen öyküler cennetidir. Erdoğan’ın böyle öyküleri yok. Askerlik fotoğrafları da 2-3tane. Resmi açıklamada “Yedek subay olarakyaptığı askerliğinin acemiliğini Tuzla Piyade Okulu’nda, kıta hizmetini ise yine İstanbul Kâğıthane’deki Hasdal Kışlası’nda 3. Kolordu,
Yapılacak en doğru şey nedir?
Gidip üniversiteye o yıllara ilişkin arşivi arayıp taramak. Gitseydin o zaman diyorsunuz. Gitmedim çünkü bir yangında bütün arşiv ve dosyalar yanıp bitiyor, kül oluyor. Ve gelelim şimdi bir başka tartışma konusuna, yani askerlik dönemine... Askerlik ileilgili tartışma çok ilginç. İlginç çünkü bu ülkeaskerlik “ben askerdeyken” diye başlayan veasla bitmeyen öyküler cennetidir. Erdoğan’ın böyle öyküleri yok. Askerlik fotoğrafları da 2-3tane. Resmi açıklamada “Yedek subay olarakyaptığı askerliğinin acemiliğini Tuzla Piyade Okulu’nda, kıta hizmetini ise yine İstanbul Kâğıthane’deki Hasdal Kışlası’nda 3. Kolordu,
6. Piyade Tümeni, 77. Piyade Alayı Karargâh Servis Bölüğü’nde yaptı. Askerde kışla kantinlerinin idaresinden sorumlu oldu”deniliyor. Yer, tarih, bölük tamam ama tuhaf olan şu, Erdoğan’ın askerlik arkadaşları pek yok. Önce bir internet sitesinde yayınlanan şu habere bakalım:“Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde yaşayan İnşaat Mühendisi Poyraz Poyrazoğlu Başbakan Tayyip Erdoğan’la aynı yerde askerlik yaptığını hatırlamıyor. Yıllar sonra Facebook’ta yayınladığı fotoğraf üzerine arkadaşları tarafından uyarılan Poyrazoğlu, ‘Başbakanla aynı yerde askermişiz de haberim yok’ sözleri ile şaşkınlığını ifade etti.”Gazeteci Orhan Gökdemir de bu duruma dikkat çektiği Ucube kitabında durumu sorguluyor: Tuzla ve Kâğıthane’deki askerliğine tanık olan bir şahit bulunmuyor. Bulunan şahitler ise Erdoğan’ı hatırlamıyor. Bulunan askerlik şahitlerinden biri Poyraz Poyrazoğlu askerlik fotoğraflarını Facebook’a koyduktan sonra arkadaşları tarafından aranıyor, “Resimdeki Tayyip Erdoğan” deniyor. Poyrazoğlu ise “Vallaha ben de sizin kadar şaşkınım. 1982 yılında Tuzla Piyade Okulu’nda birlikte resim çektirdiğim arkadaşımın Tayyip Erdoğan olacağını hiç düşünmedim” diyor. Orhan Gökdemir kitabında Erdoğan’ın askerlik arkadaşı olduğunu söyleyen 3 kişi daha olduğunu da aktarmış: Ahmet Er.
İddiaya göre Erdoğan’ın askerlik arkadaşı. 2007’de AKP’den milletvekili adayı oldu.
Kazanamayınca MEB müşavir/daire başkanı olarak atanmış.
Bunun dışında basında hiçbir bilgi yok.
Üçüncüsü Mustafa Bozdemir.Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda Yapı İşleri Daire Başkanı. Görevdeyken tarihi Sayıştay binasına mescit yaptırdı. Kaçak mescit ortaya çıkıncada görevden alındı. Sonra TİKA’da göreve başladı.
İddiaya göre Erdoğan’ın askerlik arkadaşı. 2007’de AKP’den milletvekili adayı oldu.
Kazanamayınca MEB müşavir/daire başkanı olarak atanmış.
Bunun dışında basında hiçbir bilgi yok.
Üçüncüsü Mustafa Bozdemir.Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda Yapı İşleri Daire Başkanı. Görevdeyken tarihi Sayıştay binasına mescit yaptırdı. Kaçak mescit ortaya çıkıncada görevden alındı. Sonra TİKA’da göreve başladı.
Bu iki isim Erdoğan’ın askerlik dönemine ilişkin hiç konuşmadı. Bir diğeri Bursa Osmangazi Belediye Başkanı Recep Aktepe. O hatırladığını söylüyor.
“Hepimiz patates soyduk. Başbakanımız attığını vururdu.
Beraber oruç tuttuk” gibi anılar tanıklık açısından çok değerli görünmüyor. Erdoğan’ın askerliği ile ilgili bir iddia da hastalık gerekçesiyle erken terhis olduğu.
Ne yazık ki bu iddiayla ilgili somut bir delil belge olmadığı için yazmıyorum.
Erdoğan’ın MTTB arkadaşlarını kitabın ilk bölümlerinde yazmıştım. Hâlâ onlarla yola devam ediyor. İmam hatipten arkadaşlarıyla da öyle. Ama askerlik arkadaşı ya da üniversite arkadaşları yanında yok.
“Bakın bu benim üniversite arkadaşım” dediği kimseyi de görmedik. Üniversite yıllarına ait fotoğraflarda... Soner Yalçın’ın yazdığı gibi bir durum varsa neden açık açık söylenmez ki? Hep bir gizem bir saklı tarih illa. Hatta Emine Erdoğan’in eğitim durumu da öyle. Biyografisinin yazıldığı Emine Erdoğan: İktidara Taşıyan Kadın kitabında ağabeyi Eyüp Gülbaran, “...
Tek kız olmasına rağmen hiç şımarık değildi.
Okumayı kendi istemedi. Kendi tercihiydi” diyor.
Bir Dönüşüm Öyküsü: Tayyip Erdoğan kitabında,
“Kız Sanat Okulu’nun orta kısmından ailevi nedenlerle ayrılmış” yazıyor.
Cumhurbaşkanlığı resmi sitesindeki biyografisinde ise yazan bu:“Aslen Siirtli, Cemal ve Hayriye Gülbaran çiftinin beşinci çocuğu olarak
21 Şubat 1955’teİstanbul’da dünyaya gelen, eğitimini İstanbul Kız Meslek Lisesi’nde tamamlayan Emine Erdoğan, kitap okumak, yüzmek, araba kullanmak ve Türk Sanat Müziği dinlemekten keyif almaktadır.”
“Hepimiz patates soyduk. Başbakanımız attığını vururdu.
Beraber oruç tuttuk” gibi anılar tanıklık açısından çok değerli görünmüyor. Erdoğan’ın askerliği ile ilgili bir iddia da hastalık gerekçesiyle erken terhis olduğu.
Ne yazık ki bu iddiayla ilgili somut bir delil belge olmadığı için yazmıyorum.
Erdoğan’ın MTTB arkadaşlarını kitabın ilk bölümlerinde yazmıştım. Hâlâ onlarla yola devam ediyor. İmam hatipten arkadaşlarıyla da öyle. Ama askerlik arkadaşı ya da üniversite arkadaşları yanında yok.
“Bakın bu benim üniversite arkadaşım” dediği kimseyi de görmedik. Üniversite yıllarına ait fotoğraflarda... Soner Yalçın’ın yazdığı gibi bir durum varsa neden açık açık söylenmez ki? Hep bir gizem bir saklı tarih illa. Hatta Emine Erdoğan’in eğitim durumu da öyle. Biyografisinin yazıldığı Emine Erdoğan: İktidara Taşıyan Kadın kitabında ağabeyi Eyüp Gülbaran, “...
Tek kız olmasına rağmen hiç şımarık değildi.
Okumayı kendi istemedi. Kendi tercihiydi” diyor.
Bir Dönüşüm Öyküsü: Tayyip Erdoğan kitabında,
“Kız Sanat Okulu’nun orta kısmından ailevi nedenlerle ayrılmış” yazıyor.
Cumhurbaşkanlığı resmi sitesindeki biyografisinde ise yazan bu:“Aslen Siirtli, Cemal ve Hayriye Gülbaran çiftinin beşinci çocuğu olarak
21 Şubat 1955’teİstanbul’da dünyaya gelen, eğitimini İstanbul Kız Meslek Lisesi’nde tamamlayan Emine Erdoğan, kitap okumak, yüzmek, araba kullanmak ve Türk Sanat Müziği dinlemekten keyif almaktadır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder