Abdülhamit Han Ve Theodor Herzl
SULTAN ABDÜLHAMİD HAN ve Yahudilerin temsilcisi Teodor Hertzel (FİLİSTİN-KUDÜS)KAYNAK: M.M. GRUBU BAŞKANI Albay Hüsamettin Ertürk'ün Hatıraları, Iki Devrin Perde Arkası Yazan: Samih Nafiz Tansu, Pınar yayınevi, 1.BASKI 1964 Sayfa: 44-45 (''KUDÜS İÇİN HER KAÇ MİLYON ALTIN İSTERSENİZ, DERHAL TAKDİME AMADEYİZ, DEMEZ Mİ? KAN BEYNİME SIÇRAMIŞTI.''-''Terk edin burayı VATAN PARA İLE SATILMAZ, DİYE BAĞIRMIŞTIM. İçeri giren saray adamlarına da her ikisini almalarını söylemiştim.'') Arkadaşım süvari Yüzbaşısı Debreli Zinnun bana şunu anlatmıştı.
-Sultan Abdülhamidin (31.08.1876 – 27.04.1909) muhafazadına memur olduğum yıllarda sakıt (Sultan Abdülhamid) hükümdar bir gün bana dert yanmış, şöyle demişti: -Bana en çok dokunan, BİR MASON TASLAĞI YAHUDİNİN HAL-TAHTAN İNDİRME kararını tebliğ edişi olmuştur.
Yıldız Sarayına gelen mebuslar (milletvekili) heyetinde SELANİK YAHUDİSİ EMANUEL KARASUYU HİÇ UNUTAMIYORUM. Bu suretle makamı HİLAFETE HAKARET EDİLMİŞTİR. Yahudilerin, HAZRETİ PEYGAMBER ZAMANINDAN BERİ SADRI İSLAMA VE MAKAMI HİLAFETE KARŞI DUYDUKLARI KİN VE NEFRET CÜMLE -HERKESİN MALUMU-BİLGİSİDİR… Ben OSMANLI TAHTINDA iken, SİYONİSTLİK DAVASI için bir gün huzuruma beynelmilel (Uluslararası) YAHUDİ TEŞKİLATININ kurucusu Teodor Herzzel ile Hahambaşı gelmişlerdi. Bunları Yıldız Sarayında kabul etmiş ve maksatlarını dinlemiştim.
Her ikisi Yahudiler için bir YURT-VATAN DİLEĞİNDE İDİLER.
Bunun için de KUDÜSÜ gösteriyorlardı.
Hatta utanmadan o TEODOR HERTZEL:
– Zatı Haşmetpenahilerine(Sultanımızı) arzederim ki,
KUDÜS İÇİN HER KAÇ MİLYON ALTIN İSTERSENİZ, DERHAL TAKDİME AMADEYİZ, DEMEZ Mİ? KAN BEYNİME SIÇRAMIŞTI.
Düşün ki Yüzbaşıi makamı SALTANATIMIZA BU İKİ YAHUDİ RUŞVET TEKLİFİ CESARETİNDE BULUNMUŞLARDI.
– Terk edin burayı VATAN PARA İLE SATILMAZ, DİYE BAĞIRMIŞTIM.
İçeri giren saray adamlarına da her ikisini almalarını söylemiştim.
İŞTE BUNDAN SONRA YAHUDİLER, BANA DÜŞMAN OLDULAR.
Şimdi Selanikte çektiklerim, Yahudilere YURT GÖSTERMEYİŞİMİN CEZASIDIR!…
– Arkadaşım Süvarı Yüzbaşısı Zinnun, Milli Micadele yıllarında bana bu hikayeyi sık sık tekrarladı. Şimdi bu acı günlerden sonra epey zaman geçti…
NOT: 27 NİSAN 1909'da TAHTAN İNDİRİLMESİ İLE YAHUDİLER FİLİSTİNDE TOPRAK SATIŞI İZİNİNİ ALMIŞLARDI ( İTTİHATÇILAR İKTİDARDAYDI..,İTTİHATÇILARIN İÇİNDE MASONLAR, SELANİK YAHUDİLERİ-SEBATEYİSLER VEYA DÖNMELER ) Sultan II. Abdülhamid Han Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. padişahı ve 99. İslam halifesidir.
PADİŞAHLIĞI: 31 AĞUSTOS 1876 – 27 NİSAN 1909
*-İttihad ve Terakki tarafından (ÇOĞUNLUĞU MASON, SELANİK YAHUDİSİ(DÖNME-SEBATEYİST)) kurulan Hareket Ordusu’nun İstanbul’a girerek şehre hâkim olmasından sonra Meclis-i Meb‘ûsan’ın 27 Nisan 1909 tarihli olağanüstü oturumunda Sultan II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesine karar verilmiştir.
*-Hal edilmesinin hemen ardından Sultan II. Abdülhamid, Selanik’te Alâtini Köşkü’nde göz hapsinde tutuldu. Balkan Savaşı’nın(8 Ekim 1912-29 Eylül 1913 çıkması üzerine 1912 yılında İstanbul’a getirilerek, kendisine tahsis edilmekle beraber sadece birkaç odasını kullandığı Boğaz’ın Anadolu yakasındaki Beylerbeyi Sarayı’nda zorunlu ikâmete tabi tutuldu.
*- Altı yıl sürecek bu ikametle Abdülhamid, Beylerbeyi Sarayı’nda en uzun kalan kişi olmuştur.
*-10 Şubat 1918 tarihinde aynı sarayda vefat eden sâbık Sultan, dedesi Sultan II. Mahmud’un Divanyolu’ndaki türbesine defnedilmiştir.
PEKİ NEDEN TAHTAN İNDİRİLDİ?
Sultan Abdulhamid'in tahttan indirilmesi için uğraşanların sayısına baktığımız zaman şaşırmamak elde değil. Dışarıdan olanlar:
1. İngilizler Sultan'ın kurt politikalarından çok rahatsız olmuşlardı. Yemen'den, Umman Denizi'ne, Mısır, Kızıldeniz ve Afrika'nın içlerinden Hindistan Kıtası'na kadar Sultan'ın varlığı ve politikaları İngilizler'i sınırlıyordu. Özellikle Hicaz Demir Yolu inşaatını ağırlıklı olarak Almanlar'a vermesi, İngilizler'i daha da rahatsız etmişti.
2. Avusturya Devleti de Bosna ve Hersek'i ilhak edememesinin önünde tek engel olarak Sultan Abdulhamid'i görmüştü.
3. İtalya 1880'lerden beri Trablusgarp üzerinde hak iddia ediyordu. Bu nedenle Sultan Abdulhamid buraya iyi bir diplomat Vali tayin ederek İtalyanlar'ın Trablusgarp'ta mülk almalarını, ticaret yapmalarını ve imtiyaz almalarını engelledi. Bununla da kalmayarak Trablusgarp halkından oluşan Hamidiye Alayları adlı özel askeri birlikler oluşturdu. Bu bölgede bulunan tabyaları güçlendirdi. Ayrıca bir Tümen'den fazla Osmanlı askeri de bölgede bulunuyordu ( 1909'da bu Tümen'den 11 Tabur Yemen isyanı için gönderilmişti. ).
4. Fransızlar da Suriye ve çevresinde gözleri vardı. Ayrıca Sultan'ın Tunus, Cezair ve Fas üzerindeki etkisi, onlara zaman zaman askeri yardımlar yapması, Fransızları rahatsız ediyordu.
5. Yunanistan ve Sırbistan topraklarını genişletmek istiyordu.
6. Rusya Balkanlar'ı ve Boğazlar'ı almak istiyordu. Doğuda da Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu üzerinde gözü vardı. 7. Siyonist Yahudiler: Bunlar bilindiği gibi Filistin topraklarını elde etmek için 1880'lerden itibaren çalışmalarını hızlandırmışlarsa da en büyük engel olarak Sultan Abdulhamid'i görüyorlardı. Çünkü Sultan Yahudiler'in yapmak istediklerini çok önceden sezdiği için Yahudiler'in Filistin'den toprak almalarını yasaklamış yerleşmelerini de engellemiştir. Yahudiler'in Sultan'a Filistin karşılığında Osmanlı Devleti'nin borçları da dahil büyük paralar teklif etmelerine karşılık bunu hakaret kabul ederek daha da sert tedbirler almış, onlara hiç yüz vermemiştir. 1880'lerin sonunda Avrupa basınında Sultan Abdulhamid ve Osmanlı Devleti hakkında akıl almaz bir karalama kampanyası başladığını görüyoruz.
Özellikle Hıristiyan tebaya zulmedildiği işlenerek, Osmanlı Devleti sürekli kötü gösteriliyor. İleride Osmanlı Devleti ile olabilecek bir savaşta Avrupa kamuoyunda Osmanlı aleyhtarı bir hava oluşturmak için bunlar yapılıyordu. İçeriden tahttan inmesini isteyenler: 1. İttihat ve Terakki örgütü. Bu örgüt özellikle Balkanlar'da örgütlendikte sonra, Sultan Abdulhamid'i tahttan indirip, devlet yönetimini eline geçirmkek için devletin dostu düşmanı demeden herkesle anlaşmaya çalışmıştır. Özellikle orduya sızmaya çalışarak Sultan'ı tahttan indirmek için çalıştı ve muvaffak oldu.
2. Bulgarlar: Bir an önce bağımsız olmak için Ruslar'ın desteğiyle iç karışıklık çıkarmaya çalışıyorlardı.
3. Ermeniler: Özellilke doğuda bağımsız bir devlet kurmak için sürekli İmparatorluğun bir çok yerinde karışıklıklar çıkararak Avrupa Devletleri ve Rusya'yı Ermeni Devleti kurulmasına ikna etmek için çok çalıştılar. Özellikle Avrupa basınına Ermenilerin öldürüldüğüne dair sürekli yalan haberler yaymaya çalıştılar. Ermeni Devleti'nin kurulmasına en büyük engel Sultan Abdulhamid'i görüyorlardı.
Bu nedenle 11905'te Cuma Namazı çıkışında suikast teşebbüsünde bulundularsa da, Sultan'ı öldüremediler.
4. Bazı devlet adamları ve aydın geçinenler. Bunlar devletin düşmanlarının yapmak istediklerini kavrayamayan, Sultan'ın yaptığı çalışmaları göremeyen hayalperest insanlardı. Sultan Abdulhamid'in yetkileri elinden alındıktan ve tahttan indirildikten sonra olaylar çok hızlı cereyan etti: Bulgaristan Müslümanların elinden çıktı. O zamanlar nüfusun %70'ten fazla Müslüman olan Bulgaristan'da bugün dinlerini doğru dürüst bilemeyen %20'lik bir azınlık Müslümanlardan söz edebiliriz.
Bosna ve Hersek'i Avusturya tamamen ilhak ederek kendi toprakları saydı. O gün bu gündür Bosnalılar hala Hıristiyan baskısı ve korkusu altında yaşıyorlar. Trablusgarp'in işgali ile başlayan Trablusgarp savaşı: Libyalı Müslüman kardeşlerimiz için büyük bir zulüm ve katliam dönemi başladı. Birinci Balkan Savaşı 1911-12 : Balkanlarda milyonlarca Müslüman'ın yerinden yurdundan olduğu, yüz binlercesinin de öldürüldüğü felaket savaşı.
İkinci Balkan Savaşı 1912-13 : Birinci Balkan Savaşı'nda kaybedilen toprakların bir kısmının geri alındığı savaş. Birinci Dünya Savaşı : İslam tarihinde Ümmet'in bu kadar büyük çapta bir felaket ve istila yaşadığı bir savaşı hatırlamıyorum. Moğol İstilası olduğu zaman bile bağımsız İslam Devletleri vardı. Bu savaştan sonra bağımsızlığını 1970'lere kadar alamayan eski Osmanlı toprakları olmuştur.
İmparatorluğun bitmeyen son yüz yılı bitti. Ondan sonra başlayan 1900'lü yıllardan 2000'li yıllara kadar insanlık doğuda, batıda, kuzeyde ve güneyde dünya savaşlarıyla ne tür felaketler yaşadığını hepimiz biliyoruz. Bu felaketlerde en büyük mağdur ve mazlum, sahipsiz bırakılıp sömürülen Alem-i İslam olmuştur. İslam coğrafyası baştan başa uzun süre işgal edilmiş, direnenler katliama uğratılmış, hızla dininden ve tarihinden koparılarak kişiliksiz insanlar yığınına dönüştürülmeye çalışılmıştır. Şu Afganistan'a bakın.
Kırk yıla yakındır işgal altında. Biri gidiyor, diğeri geliyor. Önce Komünist Rusya şimdi de Kapitalist Avrupa. Irak ve başka İslam beldeleri de bu yüzyılda iki üç defa işgale uğradı. Sonra da Müslümanlar neden geri diye soruyorlar? Kırk yıl bir ülkeyi işgal ve talan et, sonra da bunların geriliğini diline dola? Gerçekte Osmanlı devleti yönettiği toprakların halkının devletiydi. Müslümanlar arasında ayrılık yoktu. Ne olduysa Sultan Abdulhamid tahttan indirildikten sonra oldu.
Türklerle Araplar arasındaki sorunlar da İttihatçılar'ın elinde başladı. İttihatçılar'dan da her milletten insanlar vardı. Sultan Abdulhamid'i tahttan indirenler, farkında olmadan Osmanlı İmparatorluğu'nu da tarih sahnesinden indirmiş oldular.
27 Nisan 1909'da Meclis-i Mebusan'dan dört üye Padişah'a tahttan indirildiğine dair haber verecekti. Ayandan Arif Hikmet Paşa, Esat Paşa, Ermeni Katolik Cemaati'nden Aram Efendi ile Selanik Yahudi Cemaati'nden Karasu Efendi. Her gün 14 saat ülkeye hizmet etmiş Müslümanlar'ın Halifesi Sultan'ını aşağılamak için gönderdikleri heyete bakın?
Abdülhamid Han ve Siyonizm
Filistin İşgali Filistin toprakları ve bilhassa Kudüs şehri ticarî, ziraî ve jeopolitik açıdan bütün büyük devletlerin alaka gösterdiği topraklardır. Buna bir de Kudüs’ün Müslüman, Hristiyan ve Yahudi inanışı için vazgeçilemez olduğunu eklediğimizde Filistin’in kıymetini ve meselenin çetrefilliğini idrak etmeye başlıyoruz. Bu makalede ortaya koymak istediğimiz husus ise İsrail devletinin temellerini atan Siyonist hareketin ne olduğu ve son halife Abdülhamid Han’ın Siyonist projeye mani olmak için nasıl bir mücadele verdiğidir.
Bununla birlikte tıpkı Abdülhamid Han’ın üstlendiği misyonu devam ettirerek Çin’den ABD’ye kadar ümmet-i Muhammed (sav) coğrafyasına ve bilhassa Kudüs’e büyük ihtimam göstermesiyle tanınan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Filistin Meselesi’ne yaptığı katkılar bu yazıda hatırlatılan tarihî gerçekler doğrultusunda yeniden değerlendirilecektir.
Theodore Herzl Siyonizm denilince ilk açıklanması gereken Siyon-izm kavramından bahsetmek gerekir. Çünkü Siyonizm fikri ve hareketinin temelleri Yahudiler’in ‘mesihlik’ ve ‘arz-ı mevud’ akidesine dayanır. Eski Ahit’ten çıkartılan bu akideye göre, sınırları Nil Nehri ile Fırat Nehri arasındaki bölgeyi kapsayacak şekilde genişletilen, Siyon (Kudüs) şehrinin merkez olduğu, Hz. Davud (as) tarafından fethedilmiş ve Hz. Süleyman’ın (as) mabedini yaptırdığı bu toprakları tanrı Yahudilere vadetmiştir (Tevrat, II. Samuel, 5/7.) Hz. Musa (as) Mısır firavununun zulmünden İsrailoğulları ile birlikte hicret ederken bu yolda vefat etmiştir.
Hz. Davud (A.S.) Kabri Tarihin neredeyse hiçbir zamanında ciddi bir siyasî kuvvete kavuşamayan Yahudiler çeşitli devletler tarafından sürgün edilmişler, Afrika-Avrupa-Balkanlar-Anadolu ve Rusya’ya dağılmışlardır. Siyonizm hareketi ise, Mesih’i beklemeden, dünyaya dağılmış olan Yahudilerin vatana geri dönüş yapmak için Kudüs’ün (Siyon) başkent olduğu Filistin’de ne pahasına olursa olsun İsrail devletini kurma projesidir. Siyonizm’in tüm arka planı Yahudilik’e dayansa da Siyonizm fikrini ilk ortaya atan İngiltere
İngiltere Karikatürü Abdülhamid Han’a atfedilen çok meşhur bir söz vardır: hangi taşı kaldırsam, altından İngiliz parmağı çıkıyor” Abdülhamid’e bu sözü söyleten, İngiltere’nin teknolojik zaferler neticesinde dünyanın bir numaralı deniz gücü haline gelerek kolonyalist bir imparatorluk kurmasıdır. Yani İngiltere sermaye, silah teknolojisi ve deniz gücü ile İngiltere Kuzey Afrika’dan Çin’e kadar uzanan bir bölgede nüfuz sahibiydi. Dolayısıyla Abdülhamid’in düşmanlığını kazanmak pahasına 1882’de Mısır’ı işgal ederek Filistin’e komşu olan İngiltere, Filistin’de tamamen kendisine bağlı bir kitle oluşturmak istiyordu. Kudüs’teki Ortodokslar Rusya’yı ve Katolikler ise Fransa’yı desteklerken, İngiliz Quarterly Review gibi dergi ve gazeteler ‘İsrail vatanı’ kavramını alenen dillendirmeye başladılar. Londra Yahudileri Cemiyeti ve İngiltere’nin Kudüs Konsolosluğu bütün varlığını bu Siyonist emelin gerçekleşmesine hasretmişti. İngiltere’nin kolonyalist emelleri Avrupa ve Rusya’da yükselen anti-semitizmle büyük bir ilerleme kat edecekti.
Fransız Yüzbaşısı Yahudi Dreyfus 19. Asır sonlarında Avrupa’nın ırkçılığı ve Hristiyanların aşırı ayrımcı muameleleri yüzbinlerce Yahudi’nin yaşamasını tehdit eder hale geldi. Şehirli Yahudiler bilim adamı ya da tüccar olarak toplumda büyük söz sahibi değillerdi fakat bilgi ve sermaye sahibiydiler. 1894 yılında bir iftira olduğu sonradan ispatlanan Fransız ordusundaki Yahudi Yüzbaşı Dreyfus sadece Yahudi olduğu için ihanet suçundan müebbet hapse mahkum edilince Yahudi kimliğinin aşağılanması bütün Avrupa basınına ve kamuoyuna yansıdı. Diğer taraftan Rusya’da ve Romanya’da Yahudi olmak ve ölmek eşdeğer kavramlar olmaya başlamıştı. Buralarda yaşanan Yahudi katliamları (‘pogrom’) kitlesel Yahudi göçlerini başlattı. Yahudiler’in kitlesel olarak “anavatana göçmeyi” ifade eden ‘aliyah’, Abdülhamid Han’ın tahtta olduğu 1882 yılında Ruslar’ın yaptığı Yahudi katliamı sonucu başlamıştır. Sonuçta bilgili, kültürlü ve Yahudi şeriatında faizin hoş görülmesi hasebiyle sermaye sahibi bir toplum olarak Yahudiler Avrupa şehirlerinde tüccarlık, akademisyenlik ve bankerlik yapmaya başladılar ve Theodore Herzl ile teşkilatlanma konusunda zirveye ulaştılar.
İsrail'in İlan Edilişi Siyasi Syonizmin kurucusu olarak bilinen Theodore Herzl Yahudiler için büyük anlam ifade etmektedir. Hatta İsrail devleti kurulduğunda ülkenin 1. Başbakanı Ben-Gurion, Herzl’in portresinin altında poz vermiştir.
Theodore Herzl Viyanalı bir Yahudi olan Herzl şehirli ve eğitimlidir. Viyana Ünv.’den hukuk diplomasını aldıktan sonra ihtisasını yine Roma hukuku üzerine yapmış, fakat meslek olarak gazetecilikte karar kılmıştır. Aslında Herzl bütün hayatını ve akademik kariyerini bir İsrail devleti kurmak üzere planlamasa da süreç onu o noktaya getirdi. Çünkü ticarette ve akademide çok faal olan Yahudi toplumu Avrupa’da kesin bir şekilde dışlanıyordu. Dreyfus Davası’nda sadece Yahudi olduğu için müebbete mahkum edilen yüzbaşının davasını gazeteci olarak izleyen Herzl, 1894’ten ölümüne kadarki on yılını Siyonizm’in tüm Avrupa’da diplomatik olarak teşkilatlanmasına adamıştır. 1896’da teorik bir eser olan, Der Judenstaat Versuch einer modernen Lösung der Judenfrage (Yahudi Devleti: Yahudi meselesi için modern bir çözüm)kitabını yayımlamıştır. Çok ilginçtir ki dünyanın en muktedir adamlarından biri olarak temayüz eden Hitler’in Kavgam adlı kitabından daha kalıcı bir etki bırakmıştır.
1. Kongre Herzl’in ikinci en önemli icraatı ise 1897’de Dünya Siyonist Teşkilatı’nı kurup bir beyanname yayımlamasıdır. Buna göre, Siyonizm Yahudi halkına kamu güvencesi altında (yani Osmanlı yönetimi ya da İngiltere yönetimi altında) Filistin’de bir yurt kurulmasını amaçlamaktadır. Siyonist Teşkilatı’nın kuruluşundan itibaren Herzl her yıl Siyonist kongreleri tertip etmeye devam etti. Herzl Yahudileri bir yurt kurmaya mâlî ve siyasî olarak teşvik ederken, askerî zafiyetlerini uluslararası destekle aşmaya çalıştı. 1898’de Abdülhamid Han’ın dostu ve müttefiki Almanya Kayzeri II. Wilhelm’in desteğini alabilmek için onun İstanbul ve Kudüs seyahatlerine katıldı. Herzl 1904’te ölene kadar Yahudi alimlerini, tüccarlarını, halkını ve İngiltere gibi kendilerine destek veren ülke diplomatlarını ve meşhur Yahudi zengini Lord Rothschild’a kadar uzanan büyük bir teşkilatlanma ağını, Osmanlı Filistini’nine karşı örgütleyecekti.
Macar Yahudisi ve Çifte Casus Arminius Vambery Osmanlı İmparatorluğu’nun ciddiyetini anlayamayan Herzl’in Filistin civarında bir Yahudi devleti kurmaya yönelik planı, Yahudi sermayesinden ve bilhassa Lord Rothschild’dan alınan para ile Osmanlı Devleti’nden büyük bir toprak parçası satın almaktı. Sultan Abdülhamid ile irtibata geçmeye çalışan Herzl iki diplomatik kaynaktan Sultan’a ulaşmaya çalıştı. Birincisi Polonyalı bir zengin olan Philip Nevlinski diğeri ise bir Macar Yahudisi olan Türkiyatçı Arminius Vambery’di.
’ tasarısını Sultan’a arz etmiş fakat Abdülhamid Han’dan Herzl’in bütün hayallerini suya düşürecek olan şu meşhur cevabı almıştır: “Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu imparatorluğu kanlarını dökerek kazanmışlar... Bırakalım Yahudiler milyarlarını saklasınlar. Benim imparatorluğum parçalandığı zaman Filistin’i karşılıksız ele geçirebilirler.” Abdülhamid Han’dan kesin bir ret cevabı alan Herzl bundan sonra pazarlığını Filistin’de Osmanlı’ya tâbi bir Yahudi devleti karşılığında Abdülhamid Han’ı en çok sıkıştıran meselelerden biri olan Osmanlı borçlarının birleştirilmesi ve tek kalemde Yahudi sermayesi tarafından silinmesi üzerinden yapmaya çalışacaktı.
Sultan Abdülhamid ve Theodore Herzl 1899’da Nevlinski’nin ölümü üzerine Macar Yahudisi Vambery aracılığıyla Sultan’a ulaşmaya çalışan Herzl bu sefer 1901’de Abdülhamid Han’la yüzyüze görüşmeyi başardı. Aralarında Osmanlı maliyesinin tahkimi ve Osmanlı topraklarındaki madenlerin değerlendirilmesi hakkında bir görüşme gerçekleşti. Yani diplomasi dehası olarak bilinen Abdülhamid Han, Herzl ile yaptığı görüşmede Yahudi devleti projesi hakkında değil, Herzl’in Osmanlı’ya nasıl hizmetler verebileceğine dair bir sohbet gerçekleştirdi; zaten yukarıda alıntılanan sert cevaptan sonra bir padişah bu kadar sert bir fikir değişikliğine gidip Filistin’i Herzl’in şahsî bir projesi olarak konuşamazdı. Burada ilginç olan Abdülhamid Han’ın yaptığı diplomasidir. Çünkü Osmanlı maliyesine dair Fransızlarla yaptığı pazarlığa karşı ve Ermeni meselesinde Avrupa’da yapabileceği katkıları düşünerek Herzl’i sadece bir Osmanlı kozu olarak kullanmaya çalışmıştır Sultan Abdülhamid.
Yahudi Pogromu Diğer taraftan bilhassa Rusya ve Romanya’daki katliamlardan kaçmak zorunda kalan Yahudiler çeşitli diplomatik hilelerle Osmanlı’ya ve Kudüs’e yerleşmeye ve toprak satın almaya çalışıyorlardı. Yahudilerin Filistin’e sızma kve toprak koparmak için yaptıklarını şöyle tasnif edebiliriz: Yahudiliğini gizleyip İngiliz, Fransız, Alman vs. vatandaşı gözükerek yerleşmek ve toprak satın almak, Emekli olmuş yaşlı bir Yahudi gibi göstererek ömrünün son günlerini geçirmek için izin almak ve toprak satın almak, İltica talebi, Lord Rothschild ve diğerleriyle kurulan Yahudi tarım şirketleri adına toprak almak, Hile ile gizlice Filistin’e sızarak yabancı konsolosluklara sığınmak, 3 aylığına hacca geldikten sonra geri dönüş yapmadan yerleşmek.
Yahudi Göçleri Meselesi Hakkında Bir Daire-i Hariciye Vesikası Bu taktikleri kullanan Yahudilere ve Siyonist projeye mani olabilmek için Sultan Abdülhamid birçok tedbir aldı. 1883’te bir irade-i seniyye ile Yahudilere mülk satışı yasaklandı. Üstüne üstlük padişah Hazine-i Hassa’daki şahsî mal varlığı ile Filistin’de birçok araziyi satın alarak, Yahudilerin toprak alımlarına kesin çözüm bulmak istemiştir. 1891’de çıkartılan bir irade-i seniyye ile hiçbir Yahudi’nin Osmanlı vatandaşlığına alınmasına izin vermemiştir. En sonunda ise Yahudilerin sadece Filistin’de değil Osmanlı toprağı olan hiçbir yerde toprak ve mülk satın alamayacağına dair bir emir yayımlanmıştır.