22 Şubat 2021 Pazartesi

SÜLEYMAN MABEDİ ve YIKILIŞI........BİRİNCİ BÖLÜM

 

SÜLEYMAN MABEDİ ve YIKILIŞI

Hazırlayan: Muhammed Güngör

Krallar 5: 3; I. Tarihler 28: 2-3; II. Samuel 7: 4; Tanrı’nın, Mabed’in yapımını Davud’a vermemesinin gerekçelerden birisi olarak Davud’un Tanrı’yla olan yakın ilişkisini gösterenler de bulunmaktadır. Buna göre, Tanrı, Yahudilerin zaman içinde günah işleyeceklerini biliyordu. Eğer Mabed’i Davud yapsaydı, böyle bir durumda Tanrı, Mabed’i yıkamayacak ve Yahudileri cezalandırmak için bir çok insanı öldürmesi gerekecekti. Bu nedenle Tanrı, Mabed’in yapımını Süleyman’a vermiştir ki, ilahi öfkenin dinmesi için Tanrı, Yahudilere yönelmesin, öfkesini Mabedi yıkarak alabilsin (http://www.jewishamerica.com/ja/timeline/temple1.cfm “S. G. 13 Mayıs 2004”).

ÖNSÖZ

Her dinin inanç sistemi olduğu gibi ibadet sistemi de vardır. Bu ibadetlerin bir kısmı herhangi bir yerde icra edilebilirken, bir kısmının eda edilebilmesi için belli mekanlara ihtiyaç vardır. Mabed dediğimiz bu mekanlar, dinlerin özelliklerine göre çeşitlilik arz etmektedir. Bununla birlikte, bir dinde, mabed olarak kullanılan bazı mekanlar, o din için kutsal kabul edilen diğer yerlerden daha üstün olabilmektedir.

Yahudilikteki mabed anlayışı diğer dinlerin mabed anlayışından büyük oranda farklılık göstermektedir. Çünkü, Yahudilikte bazı ibadetlerin eda edilebildiği tek mekan olan Süleyman Mabedi, bu dinle tamamen bütünleşmiştir. Süleyman Mabedi, nasıl olması gerektiğinden, orada kimlerin ne şekilde görev yapacaklarına varıncaya kadar Tanrı’nın isteği doğrultusunda yapılmıştır. Süleyman Mabedi’nin, Yahudiliğin ayrılmaz bir parçası olması, bu din için “Mabed merkezli bir din” denilmesine yol açmıştır. Bu derece önemli olan Süleyman Mabedi, doğal olarak Yahudilerin asırlar boyunca ilgi odağı olmuş, onun yıkık durumda olduğu dönemde ise yeniden yapılması için dualar edilmiştir.

Bugün fiziki varlığını göremesek de Kudüs’e baktığımızda Süleyman Mabedi’nin manevi varlığını hala hissetmekteyiz. Günümüzde, Kudüs’teki Müslümanlar ile Yahudiler arasındaki çatışmaların temelinde Süleyman Mabedi yatmaktadır. Yahudiliğin can damarlarından biri olan Süleyman Mabedi, bir Yahudi için hemen hemen her şeydir. Kudüs’teki çatışmaları anlayabilmek, Yahudilerin Kudüs’ü canları pahasına ellerinde tutmak ve Mescid-i Aksa gibi eserleri arkeolojik kazı adı altında yıkmak istemelerini daha iyi anlamak için Süleyman Mabedi’nin çok iyi idrak edilmesi gerekmektedir.

Süleyman Mabedi’ni ele alan bu çalışmamız bir giriş, üç bölüm ve bir sonuçtan oluşmaktadır. Giriş kısmında, metodolojik bilgilerden sonra genel olarak dinlerdeki mabed anlayışı kısaca ifade edilmiştir. Bunun akabinde Yahudilikte Süleyman Mabedi’nden önceki mabed olgusuna değinilmiş ve Tanrı’nın isteği doğrultusunda inşa edilen portatif bir mabed olan Mişkan üzerinde durulmuştur.

Birinci bölümde, Davud’un, Kudüs’ü fethetmesinin ardından Ahit Sandığı için bir mabed inşa etme düşüncesi anlatılmıştır. Bunun akabinde, Davud’un bu isteğinin çeşitli sebeplerden dolayı Tanrı tarafından reddedilmesine değinilmiş ve Tanrı’nın izniyle, mabedin, Davud’un oğlu Süleyman tarafından yaptırılmasından bahsedilmiştir. Daha sonra, bu Mabed’in, mimari özellikleri hakkında bilgiler verilmiştir.

İkinci bölümde, Süleyman Mabedi’nin ibadete açılmasından günümüze kadar geçirdiği dönemler incelenmiştir. Bu zaman zarfında Mabed’in M.Ö. 586 yılında Babilliler tarafından yıkılması ve Yahudilerin Babil’e sürgüne gönderilmesi incelenmiştir. Sürgün dönüşünden sonra Yahudilerin Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmeleri ve Roma Kralı Herod’un Mabed’i yıkıp tekrar yaptırması üzerinde durulmuştur. Son olarak da M.S. 70 yılında yıkılmasının ardından Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edilmesi düşüncesi anlatılmıştır.

Üçüncü bölümde ise, Yahudi dini hayatında Süleyman Mabedi’nin yeri ve sadece bu Mabed’de icra edilebilen ibadetler ele alınmıştır. Mabed’in yıkılmasından sonra ortaya çıkan sinagog hakkında da bilgiler verilmiş ve Süleyman Mabedi’ni anmak için ihdas edilen ibadetlerden bahsedilmiştir. Ayrıca, Süleyman Mabedi’nin Yahudiler için ifade ettiği önem üzerinde de durulmuştur. Daha sonra, Süleyman Mabedi’nin Mescid-i Aksa bağlamında Müslümanlar için ifade ettiği anlam, Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerifler çerçevesinde belirtilip, Kubbet’üs Sahra ve Mescid-i Aksa hakkında bilgiler verilmiştir.

Çalışmamızın sonuç kısmında da Süleyman Mabedi’nin genel bir değerlendirmesi yapılmıştır.

Bu tezin hazırlanmasında değerli bilgi ve yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Prof. Dr. Mustafa Erdem’e ve kaynaklar konusunda kendisinden istifade ettiğim kıymetli hocam Prof. Dr. Baki Adam’a en içten saygı ve teşekkürlerimi sunarım.

Muhammed GÜNGÖR

GİRİŞ

·        . MABED

Mabedi, bütün dinlerdeki ortak noktalardan hareket ederek tanımını yapmak gerekirse, içerisinde topluca ibadetin yapıldığı, kutsal kabul edilsin ya da edilmesin herhangi bir yerde inşa edilmiş yapı şeklinde tanımlamak mümkündür. İbadetgah, ibadethane de denilen mabed, Türkçe’de yeni bir kavram olan tapınak ile de ifade edilmektedir. Tapınak kelimesinin Yunanca “Temno” ve Latince “templum” kelimelerinden geldiği belirtilmektedir.1

Dinlerin, müntesipleri tarafından pratize edilen bölümüne ibadet denilmektedir. ibadetlerin bazıları mekandan bağımsız olarak yerine getirilebilirken bazıları da mekana bağlı olarak uygulanmaktadır. Bu durum ise dinlerde belli yerlerin ibadet amacına yönelik olarak tespit edilmesine ve buralara, ibadet yerleri olmalarından dolayı kutsiyet atfedilmesine neden olmuştur. Böylece, mabed dediğimiz fenomen din olgusunda varlığını ortaya koymuştur.2

Mabed’den bahsedilirken onun iki özelliği zikredilmektedir. Bunlardan birincisi, mabedin, insanın Tanrı ile buluştuğu ve onun varlığını hissettiği yer olmasıdır. Bundan dolayı mabedlerin kutsal olduğu düşünülmekte olup mabed için “Tanrı’nın evi” olduğu düşüncesi kabul görmektedir. Mabedlerin ikinci özelliği ise aynı dinin mensuplarının bir araya geldiği ve ibadetlerini topluca eda ettikleri mekan olmasıdır.3

Mabedlerin ortaya çıkışları, dinlerin ortaya çıkışlarıyla yakından ilgilidir. Bu bağlamda, dinlerin ortaya çıktığı ilk dönemlerde tam bir mabedden bahsetmek mümkün değildir. Bu dönemlerde siyasi ya da sosyal sebeplerden dolayı ilk inananlar ev ya da buna benzer yerlerde bir araya gelmiştir. Dinlerin tam olarak teşekkül etmesi ve ibadetlerinin kurumsallaşmasıyla birlikte mabedler gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.4

Diinlerin inanç, ibadet gibi özelliklerinin yanında müntesiplerinin sosyal şartları ve ekonomik durumları gibi sebepler, mabedlerin bir birinden farklılık göstermesine yol açmaktadır. Bundan dolayı, genel anlamda mabedden bahsederken bütün dinler için aynı anlama gelen ve aynı fonksiyona sahip mabedlerin olmadığını ifade etmemiz gerekir.

·        1. Dinlerde Mabed

Her dinin kendine özgü inancı olduğu gibi yine kendine özgü ibadeti bulunmaktadır. Mabedlerin yapımında bu inanç ve ibadetlerin etkisinin büyük olduğu görülmektedir. Bu durum ise, ortaya birbirinden farklı mabedlerin çıkmasına yol açmaktadır. Bu nedenle mabed olgusu anlatılırken, mabedlerin dinlere göre ifade edilmesi gerekmektedir.

Hinduizm’de mabed ile tanrı anlayışı arasında sıkı bir bağ vardır. Hindulara göre mabedler tanrıların evidir. Bu nedenler, Hinduların buraları ziyaret ettikleri ve buralarda değişik takdimelerde bulundukları ifade edilmektedir. Hindu mabedlerine gelenler, kendilerini Tanrı’ya daha yakın hissettiklerinden, bu mekanlarda hastalıkların iyileşmesinden mahsullerin yetişmesine kadar çeşitli ihtiyaçlara cevap bulacaklarına inanmaktadırlar. Hinduizm’de her tanrının bir mabedi olmasına karşın bunların, belli yerlerde bulunması gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Nehirlerden dağların doruklarına, mağaralardan insan evlerine varıncaya kadar kişinin kendisini güvende hissettiği her yer mabed olarak kullanılabilmektedir.5

Budizm’in ilk ortaya çıktığı dönemlerde varlığından bahasedilmeyen Budist mabedler sonradan tesis edilmiştir.6 Çok çeşitli kavramlarla ifade edilen Budizm’deki mabede7 çoğunlukla “putevi” anlamına gelen “pagoda” terimiyle işaret edilmektedir. Budda’nın heykellerinin yer aldığı bu mabedlerde Buddistler, Budda heykellerine saygıda bulunup, ona çiçek ve tütsüler sunmaktadırlar.8

Caynizm’in kurucusu olarak kabul edilen Mahavira zamanında herhangi bir mabed yapılmamıştır. Bunun sebebini, Mahavira’nın mabedlere karşı olmasına bağlamak mümkündür. Ancak, sonradan gelen insanlar, Mahavira’yı ilahlaştırdıkları gibi mabedler de inşa etmişlerdir.9 Oldukça güzel bir şekilde inşa edilen Caynist mabedlerine heykeller yerleştirildiği, bu heykellere ilahiler söylenip meyve ve sebzelerin sunulduğu nakledilmektedir.10 Caynist mabedlerde icra edilen ibadet, Mahavira’dan önce yaşamış olan ve 23 muallim olarak bilinen Tirthankaralar olduğu belirtilen bu heykellere dua etmek ve onlardan yardım dilemek şeklinde olmayıp, sadece Tirthankaralara duyulan sevgi ve saygının ifşa edilmesi şeklinde olmaktadır.11

Sihizm’de dini ve sosyal faaliyetlerin merkezi olarak "Amritsar Altın Mabedi” gösterilmektedir. Buraya hac ibadetinin yapılması Sihler için büyük önem arz etmektedir. Kutsal kitapların burada saklandığı bildirilmektedir. Bunun yanında Sihizm’de mahalli mabedlerin bulunduğu ve bunlara “Gurdwara” denildiği ifade edilmektedir. Bu mahalli mabedlerde yapılan ibadet, Sihlerin kutsal kitaplarından bölümler okumalarından ibaret olmaktadır.12

Taoizm’deki mabedlerin ilk olarak ne zaman, nerede ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir. Zuhurundan yıllar sonra ortaya çıktığı sanılan Taoist mabedler birden fazla bölümden meydana gelmektedir. Bu mabedlere, Taoizm’deki tanrıların heykelleri koyulmaktadır. Taoizm’deki mabedlerin şekli ve fonkisyonu ve buralarda eda edilen ibadetler, Budizm’dekilere oldukça benzemektedir.13

Konfüçyüsçülük’te mabedlerin ortaya çıkışı, Konfüçyüs’ün ölümünün ardından, dönemin hükümdarının onun adına bir mabed inşa ettirmesiyle başlamıştır. Günümüzde en önemli mabedin Çin’de bulunan “Gök Mabed” olduğu ifade edilmiştir. Ziyaretçilere açık olan Gök Mabed’in, bir zamanlar imparatorluğa ait fermanların okunduğu yer olduğu, ancak 1952 yılından sonra bu mabedin, Çin’de kutlanılan 1 Mayıs gösterilerinin seyredilmesi için kullanıldığı belirtilmiştir. Geçmiş zamanlarda Çin’in değişik yerlerine yapılan Konfüçyüs mabedlerin çoğu, 20. yüzyılın getirdiği fikri akımlardan dolayı ya tahrip edilmiş ya da okul, hastane gibi asıl amacının dışında kullanılmıştır.14

Şintoizm, Japonya’nın resmi dinidir. Bugün Japonya’da yaklaşık 100.000 Şinto mabedinin bulunduğu sanılmaktadır. Bu mabedlerden en önemli olanı ise Güneş Tanrıçası Amaterasu adına yapılmış olandır. Tanrıların evi olarak görülen Şinto mabedlerinde kılıç, mücevherli taş ve Amaterasu’nun heykeli bulunmaktadır. Bu mabedlerde eda edilen ibadetler, rahipler tarafından idare edilmekte ve ibadetin, dua okumak, pirinç ve pirinç şarabı sunmaktan müteşekkil olduğu belirtilmektedir.15

Hıristiyanlıktaki ibadet yerlerini ifade etmek için kullanılan kelime “kilise”dir.Yunanca “eklesya” (Ecclesia) kelimesinden gelen kilise, kelime olarak “cemaat, meclis” anlamına gelmektedir. Hıristiyanlıktaki ibadetlerin icra edildiği mekanı ifade etmek için kullanılan kilise, bir cemaat olarak Hıristiyanları ifade etmek için de kullanılmaktadır.16

Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde, bu dinin inananları sinagoglarda bir araya gelmiştir. İsa’nın çarmıha gerilerek can vermesinden sonra evlerde toplanan ilk Hıristiyanlar, sinagoglardan bağımsız olarak belli mekanlarda bir araya gelmiş ve böylece M.S. 2. yüzyılda kiliselerin ilk tohumları atılmıştır.17 Ancak, Roma devleti tarafından resmi olarak tanınmayan Hıristiyanlar, mülk edinme hakları olmadığı için herhangi bir binayı kilise olarak tahsis edememiştir. Kilise’nin, fiziki ve fonksiyonel bir kurum olarak ortaya çıkması ise Roma devletinin Hıristiyanlığı resmi devlet dini olarak tanımasıyla başlamıştır. Bu tarihten sonra, Hıristiyanların bulunduğu dünyanın her yerine kiliseler açılmıştır.18

Kiliselerin ortaya çıkmasıyla beraber, bu kurumda çalışacak din görevlileri de kendilerini göstermeye başlamıştır. İlk zamanlarda presbiterler, piskoposlar ve deaconlar şeklindeki hiyerarşiye sonraki yıllarda yeni kademeler eklenmiştir.19 Mabed yeri olarak kilisenin tek olmasına karşın, çeşitli Hıristiyan mezheplerinin varlığı bu kutsal mekanlarda icra edilen ibadetlerin birbirinden farklılık göstermesine yol açmıştır.20

İslamda, Müslümanların ibadet ettikleri mekanları ifade eden çeşitli kelimeler vardır. Mescid, cami, namazgah bunlardan bazılarıdır. Arapça bir kelime olan “mescid”, secde edilen yer demektir. Terim olarak ise Müslümanların ibadetlerini eda ettikleri mekanı ifade eder. Namazdaki en önemli rükun olan secdeye nisbeten, İslamdaki mabedlere mescid denildiği düşünülmektedir. Bunun yanında toplayan, bir araya getiren anlamına gelen “cami”, sadece Cuma namazı kılınan mescidler için kullanılmıştır. Çeşitli yerlerde üstü açık olarak inşa edilen mescidlere de namazgah denilmiştir.21 Ancak, en genel anlamda, İslamda ibadetin dünyanın her yerinde eda edilebilir olmasından dolayı, müsait olan her yer mescid olarak nitelendirilmiştir.22 Bunların dışında, İslam literatüründe, hem mescid hem de kıble olan Kâbe bulunmaktadır. İlk insan Hz. Adem (a.s.) tarafından yapıldığı sanılan23 Kâbe, aynı zamanda İslamdaki hac ibadetinin merkezidir.24

İslamın ilk dönemlerinde, çoğu dinde olduğu gibi, mescid veya cami bulunmadığı için ilk Müslümanlar evlerde toplanmıştır. Siyasi sebeplerden dolayı inşa edilemeyen mescidler, aradan uzun zaman geçmeden, Hz. Muhammed (s.a.v.) zamanında yapılmaya başlanmıştır.25 26 Ortaya çıkışları ile beraber İslam toplumunun ayrılmaz bir sembolü olan mescidler hem Hz. Peygamber zamanında hem de ondan sonraki asırlarda, Müslümanların dini ve sosyal yaşamlarında önemli rol 26 oynamıştır.

·        2. Yahudilikte Mabed

Yahudilikteki mabed olgusunu tarihi olarak üçe ayırmak mümkündür. Bunlar İbrahim’den Musa’ya kadar olan dönem, Musa’dan Süleyman’ın kendi adıyla meşhur olan Süleyman Mabedi’ni inşa ettiği zamana kadar geçen dönem ve son olarak Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra kurumsallaşan sinagog dönemidir.

Yahudi tarihine bakıldığında farklı zaman dilimlerinde çeşitli ibadet yerleriyle karşılaşılmaktadır. Atalar döneminde, göçebe bir hayat süren Yahudilerin ibadetlerini yerine getirmek amacıyla konakladıkları yerlerde veya önemli gördükleri mekanlarda mezbah yaptıkları rivayet edilmektedir. Şekem,27 Beytel,28 Mamre,29 Beer-şeva,30 gibi yerler bu mekanlar arasında bulunmaktadır.31 Buralarda yapılan ibadetlerin ise bireysel olarak kesilen kurbanlardan ve duadan oluştuğu ve sadelik arz ettiği söylenmektedir. Bu dönemde ibadetin önemli bir parçası olan toplu ibadetlerin olmadığı, o zamanki şartların buna imkan vermediği düşünülmektedir.32

Yahudiliğin kurucusu olarak kabul edilen Musa ile birlikte ibadet ve mabed atalar dönemine bakarak farklılık arz etmiştir. Bu dönemde din adamları kurumu, Ahit Sandığı, çeşitli ibadet şekilleri ortaya çıktığı gibi ibadetlerin topluca yapıldığı mabed görevi gören Mişkan da varlığını göstermiştir.33

“Çadır” (İngilizce, Tabernacle) anlamına gelen Mişkan,34 Yahudilerin göçebe hayatı sürdükleri dönemde ve Filistin’e yerleşmelerinin ilk zamanlarında35 ibadetlerini eda edebilecekleri mabed olarak kullanılmıştır. Taşımada kolaylık sağlaması için parçalanıp sonra bir araya getirilebilen Mişkan, Musa’nın Sina dağındayken Tanrı’dan aldığı emir doğrultusunda yapılmıştır.36 Tanrı’nın böyle bir istekte bulunması, onun, Yahudilerin arasında yaşamak istemesinden kaynaklanmıştır.37

Musa, ölçülerini ve şeklini Tanrı’dan aldığı38 Mişkan’ın yapılmasına hemen başlanılmasını emretmiştir. Mişkan için gerekli hazırlıklar hızlı bir şekilde yerine getirilmiş, burada kullanılacak eşyaların yapımına hemen başlanmıştır.39 Mişkan’ın yapılması için Yahudiler, büyük fedakarlıklarda bulunmuş, ellerindeki altın, gümüş, bakır, yün, keten, keçi kılı ve hayvan derilerini bağışlamışlardır.40 Öyle ki, halkın getirdikleri çok fazla olduğundan Musa, ikinci bir emir vererek artık hiç kimsenin bağışta bulunmamasını istemiştir.41 Yoğun çalışmalar neticesinde Mişkan, yaklaşık altı ayda bitirilmiş ve Musa tarafından ibadete açılmıştır.42

Ölçüleri ve nasıl olacağı en ince ayrıntısına kadar verilen43 Mişkan’ın uzunluğunun 30 kubit,44 genişliğinin ve yüksekliğinin ise 10’ar kubit olduğu belirtilmektedir.45 Mişkan’ın, Kutsal Yer ve Kutsallar Kutsalı olmak üzere iki bölümden meydana geldiği ve bunların bir perde ile ayrıldığı bildirilmektedi. Uzunluğu 20 kubit olarak belirtilen Kutsal Yer’de, nasıl olacağı Tevrat’ta belirtilen takdime ekmeği masası,46 yedi kollu şamdan47 ve buhur sunağı48 bulunduğu; Kutsallar Kutsalı’nda ise sadece Ahit Sandığı’nın49 yer aldığı nakledilmektedir. Mişkan’a doğu tarafından girildiği ve bir perdenin bu girişi kapattığı da kaynaklarda geçmektedir.50

Tanrı, Mişkan’ın, uzunluğu 100 kubit genişliği de 50 kubit olan dikdörtgen bir avlunun içinde bulunması istemiştir. Bu avlunun nasıl olması gerektiği de yine Tanrı tarafından bildirilmiştir.51 Avlu’nun batı tarafına kurulan52 Mişkan’ın önüne, Tanrı için kesilen kurbanların yakıldığı ve ölçüleri ve şekli en ince ayrıntısına kadar belirtilen bir sunak53 yerleştirilmiştir.54

O dönemde Yahudi hayatında önemli bir yeri olan Mişkan, Yahudilerce kutsal kabul edilmiştir.55 Çünkü, Musa, uzun yıllar dini faaliyetleri buradan idare etmiştir.56 Bunun yanında, Tanrı ile Musa’nın burada iki arkadaş gibi yüz yüze konuşmuş,57 Musa’nın Tanrı’yla görüşmek için Mişkan’a girmesinin ardından bir bulut gelip konuşma bitinceye kadar bu mabedin girişini kapatmıştır.58 Ayrıca, Yahudiler, ibadetlerini burada eda etmiş,59 Tanrı’yla bir şekilde iletişim kurmak istediklerinde ise buraya gelmişlerdir.60 Ahit Sandığı’nın Mişkan’daki Kutsallar Kutsalı’nda saklaması da bu mabedin kutsiyetini arttıran bir başka unsur olarak değerlendirilmiştir.61

Tanrı ile peygamberin özel görüşmelerini burada yapmaları ve insanların ibadet için burada toplanmalarından dolayı Mişkan’a, aynı zamanda, “Buluşma (Toplanma) Çadırı”62 denildiği Tevrat tarafından bildirilmiştir.63

Mişkan’ın bu yapısal özelliğine değişik sembolik anlamlar yükleyenler olmuştur. Buna göre, Mişkan’ın kapısının doğuda olması güneşin doğuşuyla ilişkilendirilirken Kutsal Yer ile Kutsallar Kutsalı’nın bir perde ile ayrılması cennet ile gökyüzünün birbirinden ayrılması olarak yorumlanmıştır. Mişkan’ın önündeki avlu ise dünya olarak değerlendirilmiştir.64

Tanrı’nın Musa aracılığıyla bildirdiği emri gereğince ve onun verdiği şekillere ve ölçülere göre büyük fedakarlıklar neticesinde yapılan Mişkan, yaklaşık dört asır Yahudilerin dini merkezi olmuştur. Ancak, Davud’un Kudüs’ü fethetmesi ve burada oğlu Süleyman’ın kalıcı bir mabed yapması neticesinde görevi sona eren Mişkan veya diğer adıyla Toplanma Çadırı tarihe karışmıştır. Bunun yerini ise Yahudiler için kıyamete kadar önemini koruyacak olan “Süleyman Mabedi” almıştır.

·        I. BÖLÜM

MABED’İN İNŞA EDİLMESİ VE MİMARİSİ

·        A. MABED’İN İNŞA EDİLMESİ

·        1. Mabed’in İnşa Düşüncesi

Davud,65 M.Ö. 1000 yıllarında66 Kudüs şehrini fethetmiş, onu kendi kültür değerlerine ve yaşam biçimine ve o dönemin sosyal ve ekonomik şartlarına uygun olarak imar etmiştir. Çevre devlet ve toplumların muhtemel saldırılarına karşı etrafı surlarla çevrilen Kudüs daha sonra Davud tarafından Yahudi toplumunun dinî ve siyasî başkenti yapılmıştır. 67

Kudüs’e yerleşen Davud, kendisini düşmanlarından koruyacak ve sosyal ihtiyaçlarına cevap verecek bir saray yaptırmıştır. Davud, daha sonra Yahudi toplumu için önemli olan ve o zamana kadar bir çadır (Mişkan, Buluşma Çadırı) içinde bulunan “Ahit Sandığı”nı,68 o dönem şartlarında bir şölen ve festival havasında, törenle Kudüs’e getirmiştir. Sandığın getirilişi esnasında sevinç çığlıkları atılmış, çalgı aletleri eşliğinde ilahiler söylenmiş ve kurbanlar kesilmiştir.69 Kudüs’e getirilen Ahit Sandığı Yahudi toplumu ve Mabed için apayrı bir anlam ifade etmiş ve adeta onların “Tanrı ile ilişkilerinin anahtarı” olarak kabul edilmiştir. 70

Davud’un Ahit Sandığı’nı Kudüs’e getirmesindeki amacının, Kudüs’ü, İsrail’in dini bir merkezi yapmak olduğu bildirilmiştir.71 Davud’un, 12 Yahudi kabilesinden hiç birine ait olmayan Kudüs’ü merkez yapması onun için siyasi bir başarı olarak değerlendirilmiştir.72

Davud, dînî ve siyasî birliği sağladıktan73 sonra güven içerisinde sarayında ikamet etmeye başlamıştır. Ancak, bu dönemde Ahit Sandığı için hala sabit bir mekanın mevcut olmadığı rivayet edilmiştir. Ahit Sandığı’nın bu durumu ise lüks içinde yaşayan Davud’u rahatsız etmiştir. Bundan dolayı Davud, Peygamber Natan’a, kendisinin sedir ağacından yapılmış bir sarayda oturduğunu, Tanrı’nın Ahit Sandığı’nın ise hala bir çadırda bulunduğunu hatırlatmış ve hem Ahit Sandığı’nın korunacağı hem de Tanrı’nın evi olarak kabul edilecek görkemli bir mabed yapmayı düşündüğünü iletmiştir. Natan ise Davud’a, Tanrı’nın onun yanında olduğunu belirtip istediği her şeyi yapabileceğini söylemiştir. Fakat, Natan, konuşmanın geçtiği günün gecesinde Tanrı tarafından uyarılmış ve ondan Davud’a “Mabed’i kendisinin yapmayacağını, onun, kendi soyundan gelen başka biri tarafından yapılacağını bildirmesi” istenmiştir.74

·        2. Mabed’in Yerinin Tespiti

Davud’un yapmak istediği ancak Tanrı’nın bu görevi başkasının yerine getireceği ve bu kişinin onun soyundan gelecek birisinin yapacağı bildirilen Mabed’in ilk zamanlarda nereye inşa edileceğinin belli olmadığı rivayet edilmiştir. Bu nedenle, Mabed’in yeri konusunda çeşitli değerlendirmeler yapılmıştır. Bunlar arasında Yahudilerce kutsal sayılan ve yaratılışının ardından işlediği günahtan dolayı dünyaya indikten sonra Adem’in, daha sonra onun çocukları Habil ile Kabil’in kurbanlarını sundukları,75 tufandan sonra Nuh’un sunak yaptığı,76 İbrahim’in oğlu İshak’ı kurban etmek için seçtiği77 yer olan Yevuslu Aravna’nın78 harman yeri Mabed’in inşası için uygun bulunmuştur.

Buranın Mabed yeri olarak seçilmesindeki tarihi arka plan kadar, bütün kabileleri tatmin edecek sosyo-politik ortak bir mekanın olması79 ve Yahudi toplumu arasında çıkan salgın hastalıkları80 gidermek için yapılan bir sunağa sahip bulunması da önem arz etmiştir. Yahudi kaynaklarında uzun ve dikkatli bir araştırma sonucu belirlenen bu mekana, özellikle, Tanrı tarafından işaret edilmiş81 ve bu yerin asla değiştirilemeyeceği bildirilmiştir.82

Mabed için seçilen yerin, günümüzde Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa olarak bilinen tarihi eserlerin bulunduğu ve İslam literatüründe Harem-i Şerif83 olarak nitelendirilen yere rastladığı sanılmaktadır. 84 Ancak, Mabed’in Harem-i Şerifin neresine inşa edildiği kesin bir şekilde ve bu konuda görüş ayrılıkları bulunmaktadır.85 Buna göre Mabed’in tam olarak nerede olduğu hususunda genelde üç görüş zikredilmektedir. Bunlardan birinci görüşe göre Haremü-i Şerifin ortasına inşa edilmiş olan Kubbetü’s Sahra’nın bulunduğu yerdedir.86 İkinci görüşü savunanların iddiaları Süleyman Mabedi’nin Kubbetü’s Sahra’nın kuzeyinde yer aldığı87 yönündeyken üçüncü görüş bunun tam zıddı olup Mabed’in Kubbetü’s Sahra’nın güneyinde88 olduğu şeklindedir.89

·        3. Mabed’in İnşası İçin Yapılan Hazırlıklar

·        a. Davud Dönemi

Davud, Mabed’i kendi yapmak istemiş90 ve bu idealini gerçekleştirebilmek için bütün gücüyle çalışarak hazırlık yapmıştır.91 92 Ancak, Tevrat’ta yer alan “Ama RAB bana (Davud), ‘Sen çok kan döktün, büyük savaşlara katıldın’ dedi, ‘Benim adıma tapınak kurmayacaksın. Çünkü yeryüzünde gözümün önünde çok kan döktün.”91 ifadelerinden de anlaşılacağı gibi, Davud’un Mabed’i yapma düşüncesi, Tanrı tarafından takdirle karşılanmasına93 rağmen katıldığı savaşlardaki kan dökücü rolü nedeniyle, Mabed’in onun tarafından yapılmasına izin verilmemiştir.94 Gerek Tevrat’taki bu cümlelerden gerekse Peygamber Natan’ın Davud’a ilettiği “Mabed’i yapacak olan kişinin onun kendi soyundan gelen başka bir kişi olacaktır"95 şeklindeki ifadesinden Mabed’in daha sonra Davud’un oğlu Süleyman zamanında yapılacağı anlaşılmaktadır. 96

Her ne kadar Davud, Mabed’i kendi yapamamış ise de, oğlu Süleyman’a onun için bir yer, masraflarının karşılanması için hazineler,97 Mabed’in hizmetinde bulunmak için kahinler ve Levililer bırakmıştır.98 Ayrıca, Davud, devlet imkanlarına ilave olarak kendi servetinden de katkıda bulunmuştur.99

Mabed’in, Yahudi toplumu için oldukça önemli bir yere sahip olmasından dolayı çeşitli toplumsal katmanların onun yapılmasına maddi manevi katkıları olmuştur. Nitekim, bu çerçevede boy başları, oymak önderleri, subaylar, saray yöneticileri ve halk kesimi Mabed’in yapımına oldukça yüksek miktarlarda altın, gümüş, tunç, demir ve değerli taşlarla yardımcı olmuştur.100

Davud, Mabed için elinin altında bulunan bütün birikim ve imkanlara ilave olarak Tanrı tarafından kendisine bildirilen Mabed’in ayrıntılı planını da Süleyman’a teslim etmiştir. Ayrıca, Mabed’de kullanılacak eşyaların nasıl olacağından nereye konulacağına, bunların yapımı için gerekli olan malzemelerin miktarına varıncaya kadar bütün bilgileri ona iletmiştir.101

·        b. Süleyman Dönemi

İsrailoğulları’na eşşiz başarılar kazandıran Davud’un oğlu Süleyman’ın Yahudiler için apayrı bir yeri vardır. Yahudiler Süleyman dönemini, barış, zenginlik ve güvenlik açısından tarihte benzerine rastlanılmamış bir dönem olarak değerlendirmektedir.102 Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat, Süleyman dönemini anlatırken, İsrailoğulları’nın nüfus açısından kalabalık olduklarını, istediklerini yiyip içtiklerini, topraklarının Fırat ırmağından Filistin’e, oradan da Mısır sınırına kadar uzandığını söylemektedir.103

Tanrı’nın, Ahit Sandığı’nı barındıracak ve Yahudi toplumu için merkezi bir yer olacak olan Mabed’in, Süleyman tarafından yapılmasını istemesi, o dönemin barış, saadet ve huzur açısından oldukça müsait olmasından kaynaklandığı düşünülebilir. Tanrı, inşa edildiği günden günümüze kadar önemini koruyacak ve bir çok önemli olayda yer alacak Mabed’in Süleyman tarafından yapılması yönündeki isteğini ise Davud’a Tevrat’ta geçen şu ifadelerle bildirmiştir: “Ama barışsever bir oğlun olacak. Onu her yandan kuşatan düşmanlarından kurtarıp rahata kavuşturacağım. Adı Süleyman104 olacak. Onun döneminde İsrail’in barış ve güvenlik içinde yaşamasını sağlayacağım. Adıma bir tapınak kuracak olan odur. O bana oğul olacak, ben de ona baba olacağım. Onun krallığının tahtını İsrail’de sonsuza dek sürdüreceğim”105 Mabed’i yapmayı çok istemesine rağmen Davud, Tanrı’nın bu isteğine boyun eğmiş ve oğlu Süleyman’ı yanına çağırarak onu Tanrı adına, Yahudi toplumu için kutsal sayılacak bir Mabed yapmakla görevlendirmiştir.106

Süleyman, babası Davud’un ölümünden sonra,107 Baş Kâhin ve on iki kabile liderlerinin desteklerini alarak babasının tahtına geçmiştir. Süleyman’ın, İsrail halkına kral olmasından sonraki ilk işi Mısır ve Sur krallarına mektuplar yazarak daha önce babasının Mabed için yaptığı hazırlıkları108 devam ettirmek olmuştur.109 Süleyman’ın tahta geçer geçmez Mabed’in yapımına öncelik vermiş ve bunun için hemen hazırlıklara başlamıştır. Çünkü, krallığını, babası Davud’a verilen ilahî vaadin yerine getirilmesi için bir süreç olarak değerlendirmiştir.110

·        3. Mabed’in İnşası

Süleyman, krallığının dördüncü yılının ikinci ayı olan Ziv111 (İyyar) ayında (M.Ö. 964 dolaylarında)112 babası Davud’un, üzerinde sunak yaptığı ve Yahudi tarihinde önemli olayların vuku bulduğuna inanılan Yevuslu Aravna’nın harman yerinde Tanrı için tarih boyunca hafızalardan silinmeyecek ve sonradan Yahudi dini hayatının şekillenmesinde büyük rol oynayacak olan Mabed’i yapmaya başlamıştır.113 Tevrat’ın bize bildirdiğine göre Süleyman, Mabed’in yapımına Yahudilerin Mısır’dan çıkışının dört yüz sekseninci yılında başlamıştır.114

Süleyman’ın inşa edeceği Mabed’in o zamanki şartlar içerisinde değerlendirildiğinde büyük ve görkemli olacağı rivayet edilmiştir.115 Ancak, böyle bir Mabed’in yapımının Süleyman’ın tek başına kaldırabileceği bir iş olmadığı bildirilmiştir.116 Bu nedenle, Süleyman, daha önce Davud’un sarayının yapımında büyük emeği geçen117 ve Davud’la yakın dostluğu bulunan Sur Kralı Hiram’dan, babasının savaşlar nedeniyle yapamadığı Mabed için yardım istemiştir.118 119 Bunun üzerine Hiram, eski bir dostunun oğlundan gelen bu haberden dolayı mutlu olduğunu belirtmiş ve Süleyman’a, Mabed’in inşaatı esnasında gereken yardımı yapacağını söylemiştir. Ancak, Hiram, yapacağı yardımların karşılıksız olmaması gerektiğini ifade etmiş, Süleyman’dan sarayının yiyecek gereksiniminin karşılanmasını talep etmiştir.

Süleyman’ın yardım çağrısına, sarayının ihtiyaçlarının karşılanması koşuluyla olumlu cevap veren Hiram, Mabed’in yapımına başlanmasıyla yardım çalışmalarına hız vermiştir. Hiram, öncelikle Süleyman’ın istediği tomrukları, Lübnan’dan denize indirtmiş, sonra da Fenikeli denizcilerin120 yardımıyla ve sallar kullanarak Yafa’ya kadar getirtmiştir. Buradan da Süleyman, tomrukları alıp Mabed’in inşa edileceği Kudüs’e götürmüştür.121 122 123 Hiram, böylece Süleyman’a arzu ettiği sedir ve çam tomruğunu sağlamıştır. Süleyman da yapılan bu büyük yardımlar karşılığında Hiram’a, sarayının yiyecek gereksinimi olarak her yıl yirmi bin kor (yaklaşık 3500 ton) buğday, yirmi kor (yaklaşık 4400 lt.) saf zeytin yağı, arpa ve şarap vermiştir. Bunlarla da yetinmeyen Süleyman, Hiram’a ayrıca yirmi tane sınır kasabası bırakmıştır.124

Süleyman, sonradan kendi adıyla anılacak olan Mabed’in yapımında muhtelif görevlerde çalışacak olan ve sayıları yüz binlere ulaşan bir işçi ordusu toplamıştır. Bu işçilerden otuz bininin İsrail halkından olduğu rivayet edilmiştir. Bu işçilerden 10 bini, sırayla olmak üzere, Mabed’de kullanılacak keresteyi kesmek için Lübnan dağlarında çalışan işçilere yardım etmek üzere gönderilmiş,125 bir ay Lübnan’da kaldıktan sonra işçiler, iki ay da evlerinde kalmışlardır.126 Süleyman’ın mevcut otuz bin Yahudi işçiden başka, Yahudi olmayıp yük taşımada kullanılan yetmiş bin, dağlarda taş kesmek için çalıştırılan seksen bin127 işçisinin daha bulunduğu ifade edilmiştir. 3300 veya 3600128 kişi de işçilerin çalışmalarını denetleyerek işlerin yolunda gitmesini temin etmeye çalışmıştır.129 İşçilerin başında ise Sur kralı Hiram’ın gönderdiği ve aynı zamanda onunla adaş olan, tunç işlemede bilgili, deneyimli ve usta olan Hiram’ın130 olduğu bildirilmiştir.131

Mabed’in yapımında kullanılacak malzemelerin her biri değişik yerlerden getirilmiştir. Yukarıda belirttiğimiz gibi keresteler Lübnan’dan, Mabed’in değişik yerlerinde kullanılan tunç madeni, Süleyman’ın bakır madenlerinden temin edilmiştir. Özellikle kaplamalarda kullanılan altın ve fildişi132 uzaklardan, Güney’den getirilmiştir. İnşaatta temel malzeme olan taşlar ise Kudüs’ün çevresindeki tepelerden elde edilmiştir.133

Mabed’in kutsal addedilmesinden dolayı burada kullanılan taşlar, Mabed’e uzak bir yerde, taş ocaklarında yontulmuştur. Böylece inşaat süresince Mabed’de çekiç ve balta sesi dahil olmak üzere hiçbir demir aletin sesi duyulmamıştır.134

Mabed’in duvarlarını sağlamlaştırmak ve desteklemek için kullanılan kerestelerin ve inşaat esnasında kullanılan taşların yapımındaki yöntemin Filistin ve komşu ülkelerde yaygın olarak bilinen bir yöntem olduğu nakledilmiştir.135

Yahudi hayatında önemli bir yere sahip olan Mabed ile ilgili zaman içerisinde çeşitli efsaneler ortaya çıkmıştır. Bu efsanelerden birine göre, Mabed’in yapım süresi olan yedi yıl boyunca Mabed’de çalışan işçilerden bir kişi dahi ölmemiş ve hatta hasta bile olmamıştır. Mabed’in inşaatının başından sonuna kadar bütün işçiler sağlam ve güçlü oldukları gibi kullandıkları aletler de Mabed tam olarak ortaya çıkana kadar zarar görmemiştir.136 Bu yüzden, inşaat herhangi bir şekilde kesintiye uğramadan devam etmiştir. Mabed’in İsrail Tanrısına adanmasından sonraysa, kafirlere ve onların tanrılarına benzer mimari eserler yapmamaları için bütün işçiler ölmüştür. İşçiler, Mabed’in yapımı esnasında gösterdikleri çalışmanın karşılığını öbür dünyada elde edeceklerine inanmışlardır. İşçilerin başı olan, inşaatın istenildiği şekilde gitmesini sağlayan ve Mabed’in yapımında büyük emeği geçen Hiram ise Cennete canlı olarak girmekle ödüllendirileceğini ummuştur.137

Süleyman’ın saltanatının dördüncü yılında (M.Ö. 964) başlayan Mabed’in inşası, saltanatının on birinci yılının sekizinci ayı olan Bul138 (Markesvan) ayında (M.Ö. 957) tasarlandığı biçimde bütün ayrıntılarıyla tamamlanmıştır. Yakın doğudaki kralların, saraylarının yakınında inşa ettikleri tapınaklara benzer bir şekilde, bir kraliyet kompleksi139 içinde yer alan140 Mabed’in yapımı Süleyman’ın yedi yılını141 almıştır.142 Ancak Mabed’in etrafında bulunan kraliyet sarayının143 ise o tarihte henüz bitmediği nakledilmiş, saray ve diğer kraliyet binalarının tam bir kompleks olabilmesi ise otuz yıl sonra gerçekleşmiştir.142 143 144

·        B. MABED’İN MİMARİSİ

·        1. Arkeolojik Bulgular Işığında Mabed’in Mimarisine Genel Bir Bakış

Süleyman Mabedi’nin ihtişamını ortaya koyan dekorasyonları ve çeşitli ihtiyaçlara cevap vermek için yapılan mobilyaları gibi Mabed’in planı da Mısır’dan Mezopotamya’ya kadar muhtelif mimari eserlerde kullanılan planların tipik bir örneğidir.145

Kudüs şehrinin fethedilmesine kadar göçebe olarak yaşayan Yahudiler önceden küçük eserler yaparak kazandıkları mimari tecrübeleri vardı. Ancak, bu tecrübe, devletin resmi dininin sembolü niteliğinde olacak olan Süleyman Mabedi’ni inşa etmek için yeterli olmadığından Yahudiler, büyük bir malzeme kültürüne sahip olan Kenanlılardan yardım istemişlerdir.146 Günümüzde, Süleyman Mabedi’yle ilgilenen bir çok uzman, Süleyman Mabedi ile M. Ö. 1500 ile 1000 yılları arasında Filistin topraklarında yaşayan ve daha önce Yahudi kültür ve sanatına güçlü bir etkisi bulunduğu sanılan Kenan ve Fenike kültürleri arasında önemli benzerliklerin olduğunu belirtmektedir. Mabed’in yapımında önemli bir isim olan Sur Kralı Hiram’ın ise, Mabed’in yapımına malzeme ve zanaatçı tedarik ederek katkıda bulunmasının biraz önce ifade edilen görüşü desteklediği düşünülmektedir.147

Bazı arkeolojik veriler Süleyman Mabedi’nin o dönemin mimari kültüründen etkilendiğini göstermektedir. Suriye’nin bazı bölgelerinde yapılan arkeolojik kazılar neticesinde Süleyman Mabedi’nin yapıldığı döneme ait tapınaklar gün yüzüne çıkartılmıştır.148 Uzmanlar, bu yapıların üç bölümden meydana geldiğine vurguda bulunarak Süleyman Mabedi ve bu tapınaklar arasında benzerlikler olduğuna dikkat çekmişlerdir.149 Süleyman Mabedi’nin en arka bölümünde bulunan keruv150 heykellerinin Asur saraylarını süsleyen sfens tarzı gardiyan yaratıklara benzemesi başka bir ortak nokta olarak ifade edilmiştir.151 Ancak, ortaya çıkartılan tapınakların, plan itibariyle her ne kadar Süleyman Mabedi’ne benzeseler de büyüklük ve ihtişam açısından kesinlikle bu Mabed’le kıyaslanamayacağı belirtilmiştir.152

Süleyman Mabedi, plan itibariyle o dönemki Yakın Doğu mimarisinden etkilenmesine rağmen kullanım açısından diğer tapınaklardan tamamen farklı olmuştur. Çünkü, Yahudi inancına göre, Tanrı’nın bizatihi kendisi Süleyman Mabedi’nde oturmazdı. Süleyman Mabedi, sadece Tanrı’nın ilahi varlığının (Şekina), insanların kalplerini Tanrı’ya yönlendirmek için dinlendiği bir yer olarak görülmekteydi. Bu düşüncenin açık bir ifadesi Mabed’in Tanrı’ya adanması esnasında Süleyman’ın yaptığı duada153 görülebilir.154

Yahudi terminolojisine göre, Süleyman’ın yaptığı Mabed, “Birinci Mabed” olarak nitelendirilmekte ve doğal olarak en büyük ilgi ve tartışma bu Mabed üzerinde yoğunlaşmaktadır.155 Uzmanların genellikle kabul ettiği görüşe göre Süleyman Mabedi, Kudüs’teki Haram-i Şerifin bulunduğu dağ sırtının orta bölümünde yer alan Kubbetü’s Sahra’nın olduğu yere inşa edilmiştir.156 Ancak, Mabed’in tarih boyunca çeşitli büyük saldırılara maruz kalması ve yerinin Romalılar, Araplar ve Haçlı Seferleri zamanında büyük oranda değiştirilmesinden dolayı Süleyman Mabedi’nin Harem-i Şerifin tam olarak neresinde bulunduğu bilinmemektedir.157

Tevrat’ta, Süleyman Mabedi’nin planıyla ilgili detaylı bilgilerin yer almasına karşın bu bilgilerin birbirinden farklılık göstermesi, günümüzde, Süleyman Mabedi’nin kesin planının çizilebilmesine engel teşkil etmiştir.158 Buna rağmen, günümüze kadar, Süleyman Mabedi’nin planının çizilmesi için farklı bilgilere dayanılarak değişik çalışmalar yapılmıştır. Çeşitli noktalarda farklılık arz eden bu planlar arasında en güvenilir olanının ise Howland ve Garber’in çizdiği plan olduğu belirtilmiştir.159

Süleyman Mabedi’nin, Süleyman’ın yaptığı kraliyet kompleksinin sadece bir parçası olmasına rağmen bu kompleksteki en büyük yapı olduğu nakledilmiştir. Günümüzden yaklaşık 3000 sene önce yapılan Mabed’in ölçüleri, o zamanki şartlar içerisinde oldukça büyük olarak değerlendirilmiştir. İçten içe uzunluğu 60, yüksekliği 30, genişliği 20 kubit160 olan böyle bir Mabed’in, genel olarak Yahudi halkından ziyade Tanrı için161 yapıldığı ifade edilmiştir.162 Mabed’in yıkılmasından sonra yazılan Hezekiel Kitabı’nda ise Süleyman Mabedi’nin uzunluğu 100 kubit olarak verilirken genişliği de 50 kubit belirtilmiştir.163 Ancak, Süleyman Mabedi’nin bölümlerini, Yan Odalarını ve aradaki duvarları da hesaba kattığımızda Hezekiel’de verilen bu rakamlara yaklaşık olarak ulaşılabilmektedir.164

Kare şeklindeki büyük taşları ve sedir direkleri ile dikdörtgen şeklinde bir yapı olan Süleyman Mabedi, Mısır tapınaklarında olduğu gibi, kapısı doğuda olmak üzere, doğudan batıya doğru uzanmıştır.165

·        2. Mabed’in Bölümleri

Alışılmış, önasya planı üzerine yapılan Süleyman Mabedi,166 içerisinde Ahit Sandığı’nın saklandığı Kutsallar Kutsalı, Kutsal Yer ve Mabed’i kutsal olmayan yerden ayırmak için yapılmış olan Eyvan’dan oluşmuştur. Süleyman Mabedi’ndeki en kutsal yer adından da anlaşılacağı gibi Kutsallar Kutsalı’dır. Bu nedenle Süleyman Mabedi’nin bölümlerini anlatırken bu yerden başlamayı uygun görüyoruz.

·        a. Kutsallar Kutsalı

En Kutsal Yer (The Most Holy Place),167 Tapınak (Shrine) terimleriyle de ifade edilen Kutsallar Kutsalı’na İbranice’de “arka oda, en iç mekan” anlamlarına gelen “Debir” denilmektedir.168 Bir iç oda (Inner House)169 niteliğinde olan Kutsallar Kutsalı’nda, Yahudiliğe aykırı mitolojik unsurlar bir tarafa, mitolojik kültle ilgili bir iz bile bulunmadığı rivayet edilmektedir. Bununla beraber, Tanrı’nın orada oturduğunu ifade eden herhangi bir putun da yer almadığı kaynaklarda geçmektedir.170 Kutsallar Kutsalı’nın sadece Ahit Sandığı’nın171 ve keruvların172 bulunduğu bir oda olduğu nakledilmektedir. Dolayısıyla, Süleyman Mabedi, Yahudi akidesi açısından tehlike arz eden her hangi bir yapıya haiz olmadığı gibi putperestliği çağrıştıracak her hangi bir nesneyi de içinde barındırmamıştır. Süleyman Mabedi, Tanrı’nın fiziksel yapısını ifade etmesinin çok ötesinde Yahudilerin isteklerini karşılamak için yapılmıştır. Buna göre Mabed, Tanrı’nın affını ve mağfiretini isteyen Yahudiler için bir kurtuluş yolu olmuştur.173

Kutsallar Kutsalı, Süleyman Mabedi’nin en arka tarafına (Batısına) yapılmıştır.174 Küp şeklindeki Kutsallar Kutsalı, iç ölçüleri 20’şer kubit olacak şekilde inşa edilmiştir.175 Kutsallar Kutsalı ile buranın önünde bulunan Kutsal Yer arasında 10 kubitlik yükseklik farkının bulunması, muhtelif kaynaklarda değişik şekillerde açıklanmıştır. Bu açıklamalardan birisi, Kutsallar Kutsalı’nın Süleyman Mabedi’nin ana çatısı altında bağımsız bir bölüm olarak yapıldığı şeklindedir. Bu bölümün zemin seviyesinin 10 kubit yukarı kaldırıldığı da başka bir iddiadır. Ancak, en mantıklı izahın, Kenan tapınaklarında yaygın olduğu gibi, Kutsallar Kutsalı zeminin biraz yükseltilmesi ve ana çatının altında bulunan Kutsallar Kutsalı’na ait çatısının biraz aşağıya indirilmesiyle 30 kubitlik mesafenin 20 kubite düştüğü şeklindeki düşünce olduğu söylenmektedir. Böylelikle, Kutsallar Kutsalı’ndaki yükseltilen zemininin, üzerinde Ahit Sandığı’nın ve keruvların bulunduğu bir çeşit platform olarak hizmet ettiği düşünülmektedir.176

Kutsallar Kutsalı, tabandan tavana kadar sedir tahtasından oluşan bir duvarla177 diğer bölümlerden ayrılmıştır.178 Bu bölümün bütün duvarları kabartma keruvlar, hurma ağaçları ve çiçek motifleriyle süslendiği gibi179 tamamı saf altınla kaplatılmıştır.180

Kutsallar Kutsalı ile Kutsal Yer’i birbirinden ayırması için zeytin ağacından181 bir kapı yapılmıştır. Genişliği, Süleyman Mabedi’nin genişliğinin beşte biri kadar (4 Kubit) olan bu kapının her iki kanadının üstüne kabartma keruvlar, hurma ağaçları ve çiçek motifleri işlenmiştir. Bu kabartma keruvlar ve hurma ağaçları Süleyman tarafından altınla kaplatılmıştır.182 Bu kapıların menteşeleri ise altından yapılmıştır.183 Kapının kenar pervazlarının, Kutsal Yer’in kapısı ve Mabed’in pencereleriyle aynı şekle sahip olduğu bildirilmiştir. İçerisi tamamen karanlık olan Kutsallar Kutsalı’na herhangi bir pencere yapılmamıştır.184 II. Tarihler kitabında, Kutsallar Kutsalı’na ait olduğu düşünülen lacivert, mor ve kırmızı kumaşlardan yapılmış; üzerinde keruv işlemeleri bulunan bir perdeden bahsedilmektedir.185 Ancak, bu perdenin Süleyman zamanında inşa edilen Mabed’e ait olmayıp Süleyman’ın halefi tarafından Mabed’e konulmuş olabileceği iddia edilmektedir.186

İçerisinde “On Emir”in bulunduğu Ahit Sandığı’nı barındırmasıyla dikkat çeken Kutsallar Kutsalı’na, her biri 10 kubit yüksekliğinde ve zeytin ağacından187 yapılmış iki tane keruv188 heykeli yerleştirilmiştir. Tevrat’ta keruvlarla ilgili verilen bilgilerin kısa ve yetersiz olmasından dolayı Kutsallar Kutsalı’ndaki keruvların tam olarak neye benzediği bilinmemektedir.189 Ancak, genel bir şekilde ifade etmek gerekirse, ebatları bir insandan büyük olan keruvların, Asur, Babil, Mısır, Kenan ve Hitit abidelerinde bulunan heykellere benzediği rivayet edilmektedir. Kısmen insan kısmen de hayvan olan ve kanatlı bir yapısı olduğu, ayakta duruyor olmasıyla da sfenklerden ayrılan190 keruvların hem görünüşlerinin hem de ölçülerinin aynı olduğu nakledilmektedir. Keruvların, her bir kanadının 5 kubit uzunluğunda yapıldığı ve kanatlar açıldığında bir uçtan diğer uca toplam 10 kubite ulaştığı ifade edilmektedir. Kanatlarından biri duvara, diğerleri de ortada diğer keruvun kanadına değecek biçimde bu bölüme konulan keruvlar, Süleyman tarafından altınla kaplattırılmıştır.191 Ayakta duracak şekilde yapılan keruvlar, yüzleri ön tarafa gelecek şekilde yerleştirilmiştir.192 Ahit Sandığı da bu heykellerin altına konulmuştur.193 Keruvların kanatlarını açmış bir şekilde durmaları Ahit Sandığı’nın üzerinde uçuyorlarmış duygusunu vermektedir.194 Bu durum ise keruvların asıl görevlerinin Ahit Sandığı’nı korumak olduğu düşüncesini desteklemektedir.195

Ünlü Yahudi filozofu Philo, Süleyman Mabedi’nde bulunan keruvların, Tanrı’nın iyilik ve otorite şeklindeki iki sıfatını temsil ettiğini ifade etmiştir.196 197 Yahudilerde genel olarak Ahit Sandığı’nın üzerinde bulunan keruvların arasında

Tanrı’nın varlığının bulunduğu yönünde bir inanç olduğu bildirilmiştir.197 Öyle ki, Tevrat’ta, Tanrı’nın Musa’yla keruvların arasında konuştuğuna işaret eden cümleler bulunmaktadır.198 Bundan dolayı, Kutsallar Kutsalı’nda Tanrı’nın varlığının hissedildiği söylenmektedir.199

·        b. Kutsal Yer

Tam Mabed (Temple Proper), Ana Oda (Main Room), Sahın (Nave) gibi değişik şekillerde ifade edilen ve Kutsallar Kutsalı’nın önünde yer alan Kutsal Yer’e (Holy Place),200 İbranice’de “Hekal” denilmektedir. Sümerce “E-GAL” kelimesinden türeyen Hekal “büyük ev” anlamına gelmektedir.201 Süleyman Mabedi’nde icra edilen ibadetlerde ana bölüm vazifesi görmesi için yapılan Kutsal Yer’in uzunluğu 40,202 genişliği 20, yüksekliği de 30 kubit203 olup, ebatların yakın doğudaki diğer mabetlerle kıyaslandığında oldukça büyük sayılabileceği belirtilmektedir.204

Kutsal Yer’e, servi ağacından yapılmış, 10 kubit genişliğinde iki kapının bulunduğu bir geçitten geçilerek girildiği nakledilmiştir. Her biri iki kanatlı olup katlanabilme özelliğine sahip olan bu kapılar çam ağacından yapılmıştır. Bu kapıların menteşeleri ise Kutsallar Kutsalı’ndaki kapıların menteşelerinde olduğu gibi altından imal edilmiştir.205 Süslemeleriyle göz alan bu kapıların üstüne keruvlar, hurma ağaçları ve çiçek motifleri işlenmiş ve bu işlemelerin üzeri altınla kaplatılmıştır206 Kutsal Yer’i, Süleyman Mabedi’nin önündeki Eyvan’dan ayırmak için 6 kubit genişliğinde bir duvar yapılmıştır.207 Süleyman, Kutsal Yer’in bütün duvarlarını kabartma keruvlar, hurma ağaçları ve çiçek motifleriyle süsletmiştir.208 Bu bölümüne, Kutsallar Kutsalı’ndan farklı olarak pencereler yapılmış ve bu pencereler, Kutsal Yer’in yukarısına yerleştirilmiştir.209 Tevrat’ta bu pencerelere, “Kafesli Pencereler” ifadesiyle değinilmiştir.210

Kutsal Yer’e, beşi sağda, beşi de solda olmak üzere on adet şamdan211 konulmuştur.212 Bunun yanında, yine beşi sağda, beşi de solda olmak üzere on tane Takdime Ekmeği Masası da Kutsal Yer’deki eşyalar arasına yerleştirilmiştir.213 Kutsal Yer’in, aynı zamanda, altından yapılan, ebatlarının 2x2x3 kubit olduğu rivayet edilen ve Kenan tapınaklarında kullanılan sunaklara benzediği sanılan214 buhur215 sunağına sahip olduğu bildirilmiştir.216

·        c. Eyvan

Süleyman Mabedi’nin girişinde, Kutsal Yer’in önünde bulunan Eyvan, kutsal bölgeyi kutsal olmayandan ayırmak için yapılmıştır.217 Mabed’in ön cephesini boydan boya kapsayan Eyvan’ın, Mabed’in genişliğinde olup 20 kubit olduğu nakledilmiştir.218 Uzunluğu Mabed’den ileriye doğru 10 kubit219 olan Eyvan’ın yüksekliği, hakkında kesin bir bilgi olmamasından dolayı tartışmalıdır. Kimileri

·        II. Tarihler kitabındaki bilgiye dayanarak Eyvanın yüksekliğinin 120 kubit220 olduğunu iddia etmektedir. Buna göre Eyvan’ın, Kutsal Yer’in girişinde bir kule gibi

yükseldiği sanılmaktadır.221 Kimileri de Süleyman Mabedi hakkında ana kaynak olan Krallar Kitabı’nda, Eyvan’ın yüksekliği hakkında bilgi verilmemesinden ve bu konuda sessiz kalınmasından yola çıkarak Eyvan’ın, Süleyman Mabedi ile aynı yüksekliğe sahip olup 30 kubit olduğunu iddia etmektedir.222 Eyvan’da bulunan giriş kapısının genişliği de kaynaklarda 14 kubit olarak yer almaktadır.223

·        3. Mabed’in Diğer Unsurları ve Eşyaları

·        a. Sütunlar

Süleyman Mabedi’nin en önemli mimari yapılarından birisi de Süleyman’ın, Sur’dan gelen tunç ustası Hiram’a yaptırdığı, pirinçten mamul, 18 kubit uzunluğundaki iki büyük sütundur. Sütunların üzerine dökme tunçtan 5 kubit yüksekliğinde iki sütun başlığı yapılmıştır. Böylece, sütun başlıkları da dahil edildiğinde sütunların toplam uzunluğu 23 kubite ulaşmıştır.224 Sütunların çevresi ise 12 kubit olacak şekilde yapılmıştır. Ancak bu rakamın büyüklüğü hakkında bazı şüpheler olmasına rağmen Yeremya 52: 21’deki cümlenin bu rakamın doğruluğunu desteklediği ifade edilmiştir.225

Sütunların, Süleyman Mabedi’nin tam olarak neresinde olduğu tartışmalı konulardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. I. Krallar’ın İbranice tercümesinin 7. bab 15. cümlesinde bu sütunların yeri hakkında kesin bir bilgi verilmediği, I. Krallar’ın Grekçe tercümesinde ise sütunlarla ilgili olarak “Mabed’in eyvanı için” ifadesinin yer aldığı zikredilmektedir. Bunun yanında, II. Tarihler 3: 15 ve 17’de sütunların Süleyman Mabedi’nin önünde oldukları yazmaktadır. Bu saydığımız kaynaklarda verilen bilgilerden dolayı Süleyman Mabedi’nin hayali resmi çizilirken sütunlar genellikle Eyvan’ın girişinin hemen dışına yerleştirilmektedir. Ancak, bu durum, I. Krallar 7: 19’da, sütunların Eyvan’ın içinde olduğunu (in the vestibule, at the vestibule) ifade eden cümlelere ters düşmektedir.226

Sütunlar, o dönemdeki Mısır sutünları örnek alınarak yapılmıştır.227 Süleyman Mabedi’nin ön tarafında yer alan bu iki sütundan sağdakine “Yakin”, soldakine “Boaz” denilmiştir.228 Bu iki kelimenin ne anlama geldiği tartışmalı olup bununla ilgili değişik fikirler ortaya atılmıştır. Bazı araştırmacıların bu iki kelimenin hala açıklanamadığını ve bir sır olarak kaldığını düşünmesine rağmen229 genel olarak benimsenen görüşe göre bu iki kelime, sütunlara işlenen kitabenin ilk iki harfi olup, “Yakin” kelimesi “Pekiştirir”, “Boaz” kelimesi de “Güç O’ndadır (Tanrı’dadır)” anlamına gelmektedir.224 225 226 227 228 229 230 Bunun dışında, bu sütunlara farklı anlamlar yüklendiği de belirtilmektedir.231

Sütunlarla ilgili başka bir fikir ayrılığı da bunların fonksiyonuyla ilgilidir. Sütunların, Süleyman Mabedi’nin önündeki Eyvan’ı taşımak için mi, yoksa sadece süsleme amacıyla mı yapıldığı günümüze kadar tartışmalı bir mesele olarak gelmiştir. II. Tarihler 3: 15’de verilen bilgilere bakılırsa, bunların sadece süsleme amacıyla yapıldığı daha kabul edilebilir mahiyetteyken,232 kaynaklarda sütunların başlıklarıyla ilgili detaylı tariflerin bulunması, bunlara verilen özel isimler ve oldukça büyük olan çapları bazı uzmanların birinci görüşü savunmalarına yol 233 açmıştır.233

Yakin ve Boaz sütunlarının ifade ettikleri anlamlarla ilgili çeşitli düşünceler bulunmaktadır. Bunlardan birisi, sütunların, Mısır’dan çıkışla ilgili olarak zikredilen ateş sütununu ve bulut sütununu234 temsil ettikleri şeklindedir.235 Ayrıca, Kavramlar ve Değerler adlı eserde sütunların üzerinde bulunan süslemelerin değişik anlamlar ifade ettiği belirtilmektedir. Buna göre, Nar ve zambak figürleriyle süslenmiş olan Boaz sütununun başlığındaki zambak, beyazlığı ve safiyeti ifade ederken, nar çoklukta birliği ifade etmektedir. Kalın bir kabuk, ardından bir zar ve nihayet zarın altında çeşitli küçük bölmeler içinde bulunan nar taneleri Yahudi halkınının simgesidir. Küçük bölmeler, kabileleri, iç zar Yahudilik kavramını ve en dıştaki kalın kabuk Yahudileri koruyan, birlik içinde tutan ve kuşatan Tevrat’ı simgelemektedir. Böylece Boaz sütununun başlığının, saf ve temiz bir birlik içinde bulunan Yahudilerin sembolü olduğu ifade edilmektedir.236

Yine aynı eserde “Yakin” sütununun başlığında bir küre bulunduğu ve bu kürenin iki kısımdan oluştuğu belirtilmektedir. Üst bölümü gök küreyi, alt bölümü yer küreyi ifade ettiğine inanılan bu sembolün şu sözleri anımsattığı söylenmektedir: “Gökler, Tanrı’nın gökleridir. Yeryüzünü de insanoğluna vermiştir.” Böylece “Yakin” sütununun; Tanrısal egemenliğin ve insana bahşedilen egemenlik alanının simgesel belirleyicisi olarak dikildiği anlaşılmaktadır.237

·        b. Yan Odalar

Süleyman Mabedi’nin doğu kısmı hariç diğer üç tarafına, genellikle “Yan Odalar” (side rooms, side chambers, side wing, galleries) olarak dizayn edilen bir yapı inşa edilmiştir.238 Çok az sayıda uzman bunun sonradan yapıldığını veya sadece ikinci Mabed’e ait olduğunu iddia etmektedir. Ancak, birçok araştırmacı bu odaların Süleyman’ın yaptığı Mabed’in bir parçası olduğuna inanmaktadır.239 Üç kattan oluşan bu yapı en alt katı 5 kubit, orta katı 6 kubit, en üst katı ise 7 kubit genişliğinde yapılmıştır.240 Her katın yüksekliği aynı olup, 5 kubit olarak dizayn edilmiştir. Mabed’e sedir ağacından kirişler eklenmiştir.241 Süleyman, Mabed’in duvarlarının çevresinde dışarıya doğru çıkıntılar bırakarak, bu çıkıntılarla, kirişlerin Mabed’in duvarlarına girmesine engel olmasını amaçlamıştır.242

Süleyman Mabedi’nin batı, kuzey ve güney kısımlarında bulunan Yan Odaların birinci katına 3 düz basamakla, ikinci katına sarmal 5 basamakla, üçüncü katına ise 7 düz basamakla çıkıldığı zikredilmektedir.243 Her bir kat, yaklaşık 30 odaya ayrılmış olup,244 bu katların nasıl ve ne oranda odalara ayrıldığına dair güvenilir bir bilgi bulunmamaktadır.245 Her birinin değişik amaçlar için kullanıldığı düşünülen bu odalardan bazıları, ibadet esnasında Tanrı’ya takdim edilen sunuların muhafaza edilmesi, bazıları ise din görevlilerinin ibadete yönelik hazırlanması için kullanılmıştır.246 Bunun yanında, bazı odaların Mabed’de kullanılan araç-gereçler için depo vazifesi gördüğü ifade edilirken Mabed’e ait hâzinelerin burada saklanması ise odaların başka bir fonksiyonu olarak zikredilmiştir.247

·        c. Yakma Sunusu Sunağı

Rivayetlere göre, Süleyman Mabedi’nin avlusunun içinde, hem özel hem de toplumsal kurbanların sunulması için tunçtan mamul bir sunak yapılmıştır.248 Eni ve uzunluğu 20, yüksekliği ise 10 kubit249 olarak bildirilen bu sunağa çıkmak için merdiven yerine sunağın yarısı genişliğinde ve güney tarafında bulunan250 bir rampa kullanılmıştır. Merdiven yerine rampanın kullanılması Tanrı’nın, Yahudilerin sunağa çıkarken çıplak yerlerinin görülmesini istememesinden kaynaklanmıştır.251 Süleyman’ın, Mabed’in açılışı esnasında yaptığı duayı anlatan I. Krallar 8: 22’de geçen “RAB’bin sunağı” ifadesindeki sunağın burası olduğu bildirilmiştir.252 Süleyman’ın duasını burada yapmasından dolayı önem kazanan bu sunak, daha sonra gelen peygamberlerin insanlara hitap edecekleri bir yer olmuştur.253

·        d. Dökme Havuz

Süleyman Mabedi’nin güneydoğusunda yer alan254 Dökme Havuz, kahinlerin yıkanması255 amacıyla yapılmıştır. Oldukça büyük ve dökme tunçtan yapılmış olması nedeniyle bu havuz, Hiram’ın en büyük başarısı olarak nitelendirilmiştir. Yuvarlak olan bu havuz, çapı 10 kubit, derinliği 5 kubit, çevresi de 30 kubit olacak şeklide yapılmıştır.256 Havuz, kenarlarının altındaki iki sıra su kabağı motifiyle birlikte dökülmüş ve her kubitte onar tane olan bu motifler havuzu çepeçevre kuşatmıştır.257 Havuz, üçü kuzeye, üçü batıya, üçü güneye, üçü de doğuya bakan ve sırtları içe dönük olan on iki boğa heykeli üzerine oturtulmuştur.258 Bu on iki boğanın dört gruba bölünmesi ve her bir grubun bir yöne bakması dört mevsimin ifade edilmesi şeklinde yorumlanmıştır.259 Dökme Havuzun kenarı dört parmak kalınlığında olup, kenarları kâse kenarlarını ve nilüferleri andıracak şekilde yapılmıştır.260 Havuzun aldığı su miktarıyla ilgili, Tevrat’ta çelişkili ifadeler bulunmaktadır. I. Krallar 7: 26’da havuzun aldığı su miktarı için 2 bin bat261 denilmekteyken, II. Tarihler 4: 5’de ise bu miktar 3 bin bat olarak ifade edilmektedir. Havuzun ağırlığının ise yaklaşık 33 ton olduğu söylenmektedir.262

·        e. Ayaklıklar ve Kazanlar

Süleyman Mabedi için çok yönlü çalışmalarda bulunan Hiram, özellikle yıkama işlerinde kullanılmak üzere kazanlar ve onları taşımak için on adet ayaklık yapmıştır. Her biri 4 kubit uzunluğunda, 4 kubit genişliğinde ve 3 kubit yüksekliğinde olan bu ayaklıklar, her biri tunçtan çerçeve içine alınan aynalıklarla süslenmiştir. Bu aynalıklar ve çerçeveler, üstünde ve altında sarkık çelenk işlemeleri bulunan aslan, boğa ve keruv motifleriyle süslenmiştir. Ayaklıklar için tunçtan mamul dört adet tekerlek ve dingiller yapan Hiram, aynı zamanda her bir ayaklığın dört köşesine, üzerine kazanların yerleştirilmesi için, o dönemin sanatına uygun olarak çelenklerle süslenen destekler yapmıştır. Ayaklığın üst yüzeyinde, kazan için olduğu düşünülen ve yüksekliği 1 kubit, taban genişliği 1,5 kubit olan, çevresinde oymaların bulunduğu yuvarlak çerçeveli bir boşluk yer almıştır. Ayaklıkların aynalıkları yuvarlak olmayıp kare şeklinde yapılmıştır. Aynalıkların altındaki dört tekerliğin dingilleri ayaklıklara bağlanmıştır. Savaş arabalarının tekerleklerini anımsatan bu tekerleklerin her birinin çapı 1,5 kubit olup ayaklıkların dingilleri, jantları, parmakları ve göbeklerinin hepsi dökümden imal edilmiştir. Her ayaklık, dört köşesinde kendinden dört desteğe dayanmış ve ayaklıkların üstünde yarım kubit yüksekliğinde yuvarlak birer halka yer almıştır. Ayaklıkların başındaki dayanaklar ve yan aynalıklar da ayaklıklara bitiştirilmiştir. Hiram, dayanakların ve aynalıkların genişliği oranında her birinin yüzeyine keruvlar, aslanlar, hurma ağaçları, çevrelerine de çelenkler oydurmuştur. Böylece, hepsinin dökümü, ölçüsü ve biçimi aynı olan on ayaklığı tamamlamıştır.263 Nadiren hareket ettirildiği sanılan264 bu ayaklıkların beşi Süleyman Mabedi’nin güneyine, beşi de kuzey tarafına yerleştirilmiştir.265

Ayrıca, Hiram, Süleyman Mabedi’nde değişik sebeplerden dolayı yakılan sunuların yıkama işleri266 ve ibadetten sonra avlunun genel temizliğinde kullanmak267 için, kırk268 bat269 su alma kapasitesine sahip tunçtan mamul olan on ayaklığın üzerine oturan dörder kubit genişliğinde on tane kazan yapmıştır.270

·        f. Eşyalar

Süleyman Mabedi’nin yapımına büyük emeği geçen tunç ustası Hiram, Süleyman Mabedi’nde değişik amaçlar için kullanılmak üzere bazı değişik eşyalar yapmıştır. Kürekler, çanaklar, kovalar gibi gerekli hallerde kullanılan bu eşyaların hepsi parlak tunçtan yapılmıştır. Bazı rivayetlerde yapımında çok miktarda tunç kullanılan bu eşyaların ağırlıklarının tespit edilemediği belirtilmiştir. Bunların dışında, üzerinde buhurun yakıldığı sunak, ekmeklerin Tanrı’nın huzuruna konduğu masa, Kutsal Yer’e beşi sağa, beşi de sola yerleştirilen kandillikler, çiçek süslemeleri, kandiller, maşalar, saf altın taslar, fitil maşaları, tabaklar ve buhurdanlar vardı ki bunların hepsi altından yapılmıştır.271

·        C. MABED’İN AÇILIŞI

Süleyman, Mabed’in tamamlanmasının akabinde babası Davud’un bağışladığı altın, gümüş ve diğer eşyaları getirip Mabed’in hazine odalarına yerleştirmiştir.272 Bunun ardından, yeni yapılan Mabed’in Tanrı’ya ithaf edilmesi için Adama Bayramı kutlanmıştır. Bu bayram, Ahit Sandığı’nın görkemli bir şekilde Kutsallar Kutsalı’na taşınmasıyla başlamış,273 yedi günü sunağı adamaya, yedi günü de bayramı kutlamaya olmak üzere toplam on dört gün sürmüştür.274 Ahit Sandığı’nın taşınması için Süleyman, İsrail halkının önde gelenleriyle kabile liderlerini Kudüs’e çağırmıştır. Bu kişiler yedinci ay olan Etanim275 ayındaki bayramda Kudüs’te, Süleyman’ın önünde toplanmışlardır. Bu esnada bazı kâhinler, Ahit Sandığı’nı yerden kaldırıp, Levililer’le birlikte Ahit Sandığı’nı, Mişkan’ı ve Mişkan’daki bütün kutsal eşyaları Süleyman Mabedi’ne taşımışlardır. Daha sonra Ahit Sandığı’nı Kutsallar Kutsalı’na yerleştirmişlerdir.276 Kâhinler, Kutsallar Kutsalı’ndan çıktıklarında bütün Levili ezgiciler zillerle, çenk ve lirlerle, ince keten kuşanmış olarak sunağın doğusunda yerlerini almış, borazan çalan yüz yirmi kâhin de onlara eşlik etmiştir. Borazan çalanlarla ezgiciler tek ses halinde Tanrı’ya şükredip övgüler sunmaya başlamıştır. Borazan, zil ve çalgıların eşliğinde seslerini yükselterek Tanrı’yı “RAB iyidir; Sevgisi sonsuza dek kalıcıdır'” ifadesiyle övmüştür. Tevrat’ta belirtildiğine göre o anda Süleyman Mabedi’nin içini, Tanrı’nın onu kutsamasının bir işareti olarak277 bir bulut doldurmuş278 ve bu bulut nedeniyle kâhinler görevlerini sürdürememiştir. 279

Süleyman Mabedi’nin açılış töreni esnasında, Süleyman’la beraber bütün İsrail topluluğu Ahit Sandığı’nın önünde sayısız davar ve sığır kurban etmiştir.280 Daha sonra Süleyman, Yahudilere hitaben I. Krallar’da geçen şu konuşmayı yapmıştır.

“Ya RAB, karanlık bulutlarda otururum demiştin. Senin için görkemli bir tapınak, sonsuza dek yaşayacağın bir konut yaptım. (Süleyman İsrail halkını kutsadıktan sonra konuşmasına devam etti.) Babam Davut’a verdiği sözü tutan İsrail’in Tanrısı RAB’be övgüler olsun! RAB demişti ki, ‘Halkım İsrail’i Mısır’dan çıkardığım günden bu yana, içinde bulunacağım bir tapınak yaptırmak için İsrail oymaklarına ait kentlerden hiçbirini seçmedim. Ancak halkım İsrail ’i yönetmesi için Davut’u seçtim.’

Babam Davut İsrail’in Tanrısı RAB’bin adına tapınak yapmayı yürekten istiyordu. Ama RAB, babam Davut’a, ‘Adıma bir tapınak yapmayı yürekten istemen iyi bir şey’ dedi, ‘Ne var ki, adıma yapılacak bu tapınağı sen değil, öz oğlun yapacak.’

RAB verdiği sözü yerine getirdi. RAB ’bin sözü uyarınca, babam Davut ’tan sonra İsrail tahtına ben geçtim ve İsrail’in Tanrısı RAB’bin adına tapınağı ben yaptırdım. Ayrıca, RAB’in atalarımızı Mısır’dan çıkardığında onlarla yaptığı antlaşmanın içinde korunduğu sandık için tapınakta bir yer hazırladım. ”281

Konuşmasından sonra, Süleyman, sunağın önüne gelmiş, Yahudi topluluğunun karşısında durup ellerini göğe kaldırarak uzunca bir dua etmiştir.282 II. Tarihler’de anlatıldığına göre, Süleyman duasını bitirince, gökten, Tanrı’nın Süleyman Mabedi’ni kutsadığına işaret olmak üzere283 ateş yağmış, Yakmalık sunularla kurbanları yiyip bitirmiştir. Süleyman Mabedi, Tanrı’nın görkemiyle dolunca kâhinler oraya girememiştir. Gökten yağan ateşi ve Süleyman Mabedi’nin üzerindeki Tanrı’nın görkemini gören İsrail halkı avluda yüzüstü yere kapanmış ve Tanrı’ya övgülerde bulunmuşlardır.284

Esenlik kurbanı olarak Tanrı’ya 22 bin sığır, 120 bin davar kurban eden Süleyman, son olarak Mabed’in önündeki avlunun orta kısmını kutsamış ve Mabed’in Tanrı’ya ithaf edilmesi için dört bir taraftan gelen İsrail halkını yedinci ayın yirmi üçüncü günü285 evlerine göndermiştir. Onlar da, Tanrı’nın kendilerine bahşettiği bütün iyiliklerden dolayı büyük bir mutluluk içinde evlerine dönmüştür.286 Böylece, Süleyman ve bütün İsrail halkı, kendileri için dini bir merkez olacak ve tarihin ilerleyen zamanlarında Yahudi dini hayatının şekillenmesinde önemli rol oynayacak olan Süleyman Mabedi’nin Tanrı’ya adama işini tamamlamıştır.

Kral Davud’un yapmayı düşündüğü, ancak Tanrı’nın isteği doğrultusunda oğlu Süleyman tarafından yedi yılda yapılan Süleyman Mabedi, ibadete açılmasından fazla zaman geçmeden, hızlı bir şekilde ulusal dinî bir merkez olmuş ve Yahudiler ile Tanrı arasındaki antlaşmanın sembolü haline gelmiştir.287

·        II. BÖLÜM AÇILIŞINDAN GÜNÜMÜZE KADAR MABED

·        1. Süleyman’ın Vefatından M.Ö. 586 Yılına Kadar Mabed

Süleyman’ın krallığı boyunca altın çağını yaşayan İsrailoğulları, onun ölümünden sonra Yahuda ve İsrail diye ikiye bölünmüştür. Yahuda Krallığı’nın sınırları içerisinde kalan Kudüs bu krallığın başkenti ilan edilmiştir.288

Yahuda Krallığı’nın başına Süleyman’ın oğlu Revaham geçmiştir. Bu krallığa İsrailoğulları’ndan sadece iki kabilenin bağlanmıştır. Başında Yarovam’ın bulunduğu İsrail Krallığı ise geriye kalan on Yahudi kabilesinden oluşmuştur. Yahuda Krallığı, nüfus açısından az olmasına rağmen Kudüs’e, dolayısıyla Süleyman Mabedi’ne sahip olmasından dolayı üstünlüğü elinde tutmuştur. Bu ise İsrail Kralı Yarovam’ın, bu durumun kendisi için ileride sıkıntı yaratacağını düşünmesine neden olmuştur. Yarovam’ın, kendisine bağlı halkın Tanrı’ya kurbanlar sunmak için Kudüs’e gittiklerinde yüreklerinin Yahuda Kralı Revaham’a döneceği ve halkının bundan dolayı kendisini öldürmek isteyeceği şeklinde bir korkusu olmuştur. Yarovam, bu durumu danışmanlarıyla toplantı yaparak değerlendirmiş ve toplantı neticesinde halkının Kudüs’e gitmesine engel olmak için biri Beytel diğeri Dan şehirlerinde olmak üzere iki tane altın buzağı yaptırmıştır. Bunun akabinde Yarovam, halkına, artık tapınmak için Kudüs’e gitmelerine gerek kalmadığını, İsrailoğulları’nı Mısır’dan kurtaran ilahlarının bu altın buzağılar olduğunu söylemiştir. Yarovam’ın bu planı, istediği neticeyi vermiş ve İsrail Krallığı’na bağlı olan halk Kudüs’e, dolayısıyla Süleyman Mabedi’ne gitmeyi bırakmıştır. Ancak Yarovam bununla yetinmeyip krallığının muhtelif yerlerine tapınaklar yaptırmış ve buralara her türlü insandan kahinler atamıştır.289 Süleyman Mabedi’nin dini merkezi konumunu önemli oranda sarsacak olan bu çalışmalarının yanında Yarovam, sekizinci ayın on beşinci günü Yahuda’daki bayrama benzeyen kutlamalar ihdas etmiştir.290

Süleyman’dan sonra devletin ikiye bölünmesinin ve iki devlet arasındaki dini otorite çekişmelerinin neticesinde Süleyman Mabedi, önemini büyük oranda kaybetmiştir. Her ne kadar İsrail Krallığı’na sonradan hükümdar olanlar, kendilerine bağlı halkın Kudüs’e gitmeleri konusunda hoş görülü davranmışlarsa da Süleyman Mabedi’nin sonraki yıllarda on iki kabile için merkezi konum olmayı sürdüremediği belirtilmiştir.291

Süleyman Mabedi, Yarovam’ın çalışmaları neticesinde manevi açıdan büyük oranda zarar gördüğü gibi zamanla maddi açıdan da önemli zararlar görmüştür. Özellikle Süleyman’ın vefatından sonra, hem siyasi hem de ekonomik alanda sıkıntılar yaşayan Yahuda Krallığı, bu sıkıntıların üstesinden gelebilmek için süslemeleriyle ve altından yapılmış kaplarıyla zengin olan Süleyman Mabedi’ni para deposu olarak görmeye başlamıştır. Ayrıca, Süleyman Mabedi, zamanla düşman saldırılarına da maruz kalmış ve bunun neticesinde maddi, manevi ve yapısal olarak büyük zararlar görmüştür. Bu saldırılardan birisinin de Süleyman’ın oğlu Yahuda Kralı Revaham’ın (M.Ö. 928-917) zamanında, Mısır Kralı Şişak’ın Kudüs’e yönelik saldırısı olduğu bildirilmiştir. Mısır Kralı Şişak bu saldırısında, Süleyman Mabedi’nin ve sarayın bütün hazinelerini boşaltıp götürmüştür.292

Yahuda Krallığı’nın başına Revaham’dan sonra torunu Asa geçmiştir. Süleyman Mabedi, Asa zamanında da zarar görmüştür. M.Ö. 915-875 yılları arasında idareyi yaklaşık 40 sene elinde bulunduran Asa,293 294 İsrail Krallığı’yla devam eden savaştan dolayı Aram Kralı’na bir teklif götürerek Aram Kralı’ndan İsrail Krallığı’yla yaptığı antlaşmayı feshetmesini istemiştir. Bunun karşılığında Asa, teklifi kabul eden Aram Kralı’na Süleyman Mabedi’ndeki bütün altın ve gümüşü vermiştir.

Asa’dan sonra Yahuda Krallığı’nın başına oğlu Yeoşafat (M.Ö. 875-851), onun ölümünden sonra da oğlu Yehoram geçmiştir. Yehoram (M.Ö. 851-844), kral olduktan sonra putperest eğilimler göstermiş, Yahuda tepelerine putlara tapınmak için yerler yapmış, bununla da yetinmeyerek Kudüs’te yaşayan halkın putlara bağlanması için çalışmıştır. Yehoram’ın bu çalışmaları sonunda, Yahuda halkı günaha sürüklenmiş ve Süleyman Mabedi’nin değeri giderek azalmıştır.295 Yehoram’ın ölümünden sonra ise sırasıyla Ahazya (M.Ö.844-843) ve Atalya (M.Ö. 843-837) Yahuda Krallığı’nın başına geçmiştir.

Atalya’dan sonra kral olan Yoaş (M.Ö. 837-798) kahinlere, Süleyman Mabedi’nin tamiri için getirilen ve vergiden elde edilen paraların Mabed’in yıkılan taraflarının onarılmasında ve orada çalışan işçilerin ücretlerinin ödenmesinde kullanılmasını emretmiştir.296 Ancak Kral Yoaş, krallığının başlarında Süleyman Mabedi için özel çalışmalarda bulunmasına rağmen sonradan putlara tapmaya başlamıştır. Yoaş’ın bu tavrı, Tanrı’yı oldukça öfkelendirmiştir. İleriki yıllarda Aram Krallığı’nın Yahuda üzerine saldırıp onları yenmesi Tanrı’nın Yoaş’a öfkelenmesi ve onu cezalandırması şeklinde yorumlanmıştır. Bu saldırı neticesinde Aram Krallığı, Kudüs’ü yağmalayarak değerli bütün eşyaları alıp götürmüştür.297 Bu olay, II. Krallar Kitabı’nda ise farklı olarak şu şekilde anlatılmıştır; Yahuda Krallığı ile Aram Krallığı arasında herhangi bir savaş olmamıştır. Sadece Aram Krallığı’nın kendisine saldıracağını anlayan Yoaş, Aram Kralını bu düşüncesinden caydırmak için Süleyman Mabedi’nde bulunan bütün altınları ona göndermiştir.298

İsrail Krallığı’yla, o dönemde başlarında Amatsya’nın (M.Ö.798-780) bulunduğu Yahuda Krallığı arasında vuku bulan savaşta Yahuda Krallığı’nın yenilmesi üzerine İsrail Krallığı Kudüs’e gelmiş, kraliyet sarayında ve Süleyman Mabedi’nde çeşitli vesilelerle elde edilen bütün hazineleri ve eşyaları alıp götürmüştür.299 Amatsya’dan sonra oğlu Uzziya (M.Ö. 780-740) Yahuda kralı olmuştur. Filistin ve Araplarla savaşan Uzziya Kudüs’de bir çok mimari eser meydana getirmiştir. Uzziya’nın ölümünden sonra kral olan Yotam (M.Ö. 740-736), Süleyman Mabedi’nin giderek kötüleşen durumuna kısmen de olsa dur demek için Mabed’in bazı yerlerini restore ettirmiş ve zamanla tahrip olan kapılarını tamir 300 ettirmiştir.300

Yahuda Kralı Ahaz’ın (M.Ö. 736-720), Asur Kralı’nı memnun etmek için, Süleyman Mabedi’nde zaman içinde biriken altın ve gümüşleri hediye olarak vermesi301 ve Mabed’deki ayaklıkları, yan aynalıkları söktürüp kazanları kaldırtması, dökme havuzu tunç boğaların üzerinden indirtip taş bir döşeme üzerine yerleştirtmesi,302 ve belki de en önemlisi Mabed’in kapılarını kapattrıp Kudüs’ün çeşitli yerlerine sunaklar yaptırtmasının yanında başka tanrılar adına tapınaklar inşa ettirtmesi303 düşünüldüğünde Süleyman Mabedi’nin, onu inşa eden Süleyman’ın ölümünden sonra, çok farklı bir mahiyet kazandığı net bir şekilde görülebilir.

Ahaz’ın ölmesinden sonra kral olan oğlu Hizkiya’nın (M.Ö. 720-692) seleflerinden farklı olarak Süleyman Mabedi’ne çok büyük faydaları olmuştur. Hizkiya, Yahuda Kralı olur olmaz Süleyman Mabedi’nde geniş çapta bir çalışma başlatmıştır. Bu çalışmalar neticesinde önceden kapatılan ve atıl durumda olan Mabed’in kapıları yeniden açılmış, Süleyman Mabedi’nde bulunup Yahudilik açısından kirli sayılan her şey dışarı atılmıştır. Böylece, Süleyman Mabedi yıllar sonra dinsel açıdan tamamen temizlenmiştir. Kahinlerin, Mabed’i ve orada kullanılan eşyaları kutsamasından sonra Yahuda Kralı Hizkiya, ailesi, Yahuda halkı ve Süleyman Mabedi için günah sunusu olarak yedi boğa, yedi kuzu ve yedi tekeyi kahinlere teslim ederek bunların kurban edilmesini istemiştir. Bunların yanında Hizkiya, Levilileri ve kahinleri, Davud zamanında olduğu gibi yeniden görevlendirmiştir. Neticede, Süleyman’ın vefatından sonra hızlı bir şekilde bozulmaya başlayan Mabed işleri yeniden düzene girmiş304 ve Süleyman Mabedi, Yahudilerin yegane ibadet olma vasfını tekrar kazanmıştır.305

Hizkiya’nın üstün gayretleri neticesinde ortaya çıkan bu durum, fazla uzun sürmemiştir. Zira, düşman saldırılarına maruz kalan Hizkiya, bu felaketten kurtulabilmek için Süleyman Mabedi’ndeki ve sarayın hazinelerindeki gümüşleri ve önceden yaptırmış olduğu Süleyman Mabedi’nin kapılarıyla kapı pervazlarının üzerindeki altın kaplamaları çıkarttırıp Asur kralına vermiş, böylece Süleyman Mabedi’ne istemeyerek de olsa yapısal zarar vermiştir.306

Hizkiya’nın vefatından sonra tahta, oğlu Manaşşe geçmiştir. M.Ö. 692-639 yılları arasında görev yapan Manaşşe, Süleyman Mabedi’ne fiziksel olarak zarar vermemesine karşın Mabed’in manevi değerini ayaklar altına almıştır. Manaşşe, babası Hizkiya’nın ortadan kaldırdığı puta tapılan yerleri yeniden yaptırmıştır. O, İsrail Kralı Ahav gibi Baal için sunaklar kurdurmuş, Aşera putunu yaptırmış ve gök cisimlerine taparak onlara kulluk etmiştir. Ayrıca, Süleyman Mabedi’nde, Yahudi itikadına tamamen aykırı olan sunaklar yaptırmıştır. Bunların yanında, Tanrı tarafından yasaklanan büyücülük işine karışmış, medyumlardan ve ruh çağırıcılarından akıl almıştır. Manaşşe’nin işlediği en büyük günah ise daha önce yaptığı Aşera putunu Süleyman Mabedi’ne yerleştirmesi olmuştur.307 Bundan dolayı Tanrı Manaşşe’yi ağır bir şekilde cezalandırmıştır. Manaşşe ise bu sıkıntılı anlarında Tanrı’nın büyüklüğünü ve kudretini anlamış, yaptıklarından pişman olduğunu dile getirerek Tanrı’dan af dilemiştir. Bunun akabinde Manaşşe, Süleyman Mabedi’ne yerleştirdiği ilahları ve diktiği putları çıkartmış, çeşitli yerlerde yaptırdığı sunakları kaldırtıp şehrin dışına attırmıştır.308

Manaşşe’den sonra Yahuda Krallığı’nın başına oğlu Amon geçmiştir. Yahuda’nın yeni kralı Amon, babası Manaşşe’nin başına gelenlerden hiç ders almamışçasına Yahudilik inancından uzaklaşmış ve babasının yaptırdığı putlara kurbanlar sunmuştur. Ancak, babası Manaşşe’nin sonradan hatasının farkına varmasına karşın Amon, kendisini giderek daha büyük görmüş ve günahlarını artırmıştır.309

Amon’dan sonra Yahuda Krallığı’nın tahtına oturan kişi Yoşiya (M.Ö. 638609) olmuştur. Yahuda Krallığı Yoşiya zamanında son parlak dönemini yaşamıştır. Nitekim, Tevrat da Yoşiya’nın ölümünü büyük bir kayıp olarak nitelendirmiştir. Yahuda ve Kudüs halkının Yoşiya’ya olan sevgisinden dolayı yas tuttuğu ve Yeremya’nın da onun için ağıt yazdığı bildirilmiştir.310 Yahudi tarihinde özel bir yeri olan Yoşiya311 hayatını kendisinden önceki Yoşa, Yotam ve Hizkiya kralları gibi Süleyman Mabedi’nin tamir edilmesi ve dinsel açıdan temizlenmesi için çalışarak geçirmiştir. Buna göre, Yoşiya, Süeyman Mabedi’nde çalışan işçilerin haklarına riayet etmiş, Mabed için toplanan paraların, Mabed’in çatlaklarını onarmak için çalışan işçilere, marangozlara ve duvarcılara ödenmesini istemiştir.312 Ayrıca, Süleyman Mabedi’nin dinsel açıdan temizlenmesi için Mabed’de bulunan ve Baal, Aşera ve gök cisimleri için yapılmış olan bütün eşyaları oradan çıkartmış ve bunları yok ettirmiştir. Yahuda kralları tarafından Baal’a, güneşe, aya, takım yıldızlarına, kısacası gök cisimlerine buhur yakmaları için görevlendirilen putperest kahinlerin görevlerine son vermiştir. Fuhuş yapan kadın ve erkeklerin Süleyman Mabedi’nin alanında bulunan odalarını yıktırmıştır. Bunların yanında Yoşiya, başka tanrılara buhur yakmak için Yahuda’nın muhtelif yerlerine inşa edilen tapınakları da ortadan kaldırtmıştır. Tanrı’nın hiçbir zaman emretmediği ve hatta aklından bile geçirmediği belirtilen bir uygulama olan Yahudilerin oğullarını ya da kızlarını başka tanrılar için ateşte kurban etme ritüelini313 ortadan kaldırmak için gerekli önlemleri almıştır. Yahuda krallarının güneşe adamış olduğu atları Süleyman Mabedi’nin girişinden kaldırtmış ve yine güneşe adanmış olan savaş arabalarını da ateşe vermiştir. Kanaatimizce, Yoşiya’nın yaptığı en büyük iş, Yahudilerin Yahuda ve İsrail olmak üzere ikiye ayrılmasından sonra İsrail Krallığı’nın başına geçen Yarovam’ın Beytel’de yaptırdığı tapınağı ve sunağı yıktırması olmuştur.314 Yoşiya, bu saydıklarımız dışında, Yahudi dini inancına aykırı olan ve Tanrı’nın yasakladığı cincileri, ruhçuları, aile putlarını, Yahuda ve Kudüs’de görülen bütün pislikleri ortadan kaldırtmış, bunları yaparken de Tanrı’nın rızasını kazanmayı amaçlamıştır.315

Kral Yoşiya tarafından Tanrı’ya yeniden adanan316 Süleyman Mabedi eski saflığını yeniden kazanmıştır. Ancak Yoşiya’dan sonra gelen Yahuda kralları, Yoşiya’nın büyük çabalar neticesinde ulaştığı dinsel temizliği, atalarının yaptıkları gibi, yok etmişlerdir. Yoşiya’dan sonra gelen Yahuda Kralları Yeoahaz (M.Ö. 609) ve daha sonra kardeşi Yehoyakim317 (M.Ö. 609-598), Yehoyakin318 (M.Ö. 598) ve Mabed’in Babilliler tarafından yıkılması esnasında kral olan Sidkiya (M.Ö.597-586) Süleyman Mabedi’ne gereken özeni göstermedikleri gibi onun manevi havasını bozmuşlar ve dinsel açıdan onu kirletmişlerdir.

Neticede, Süleyman’ın saltanatının en görkemli anında ortaya çıkan putperest eğilimler, ondan sonra gelen krallar tarafından devam ettirilmiştir. Her ne kadar bu krallar arasında Süleyman Mabedi’ni dinsel açıdan temizlemek için çaba gösteren, Mabed’in yıkılan taraflarını onaran ve ona maddi değer kazandırmak için çalışan krallar olduysa da bunların sayısı çok az olmuştur. Süleyman’ın oğlu Revaham ile başlayan Süleyman Mabedi’ndeki maddi bozulma ise M.Ö. 586 yılında Mabed’in yıkılışına kadar devam etmiştir. Bu zaman zarfında Süleyman Mabedi’nin süslemeleri ve eşyaları ya düşmanlara haraç verilerek ya da düşmanların eline ganimet olarak geçerek neredeyse yok olmuştur.

·        2. Mabed’in Yıkılması

·        a. Mabed’in Yıkılmasının Sebepleri

Süleyman Mabedi’nin yıkılması, Yahudi dininde ve tarihinde bir dönemin sonunu olmuştur.319 Yahudiler arasında “Tanrı’nın Mabedi”nin sonsuza dek süreceği ve kendilerini tehlikelerden koruyacağı yönünde bir inanç320 olmasına rağmen Mika peygamberden itibaren Yahudi halkına gönderilen peygamberler,321 dinî ve ahlakî bozulmaya bir ceza olarak Süleyman Mabedi’nin yıkılacağını İsrail halkına devamlı söylemişlerdir.322 Süleyman Mabedi’nin yıkılışının ve Yahudilerin Babil sürgününe gitmelerinin sebeplerini açık ve detaylı bir şekilde anlatan Yeremya da Yeşaya gibi Tanrı’dan aldığı emir gereğince Yahudileri uyarmıştır.323

Süleyman Mabedi’nin yıkılışının nedenleri arasında putperestlik,324 Tanrı’ya ihanet,325 ahlaksızlık,326 Şabat gününe Tanrı’nın istediği gibi riayet etmeme,327 insanların haksız yere öldürülmesi328 başlıca unsurlar olarak zikredilmektedir. Hatta, Kudüs’de yaşayanların neredeyse hepsinin bir şekilde günaha bulaştığı belirtilmektedir.329 Aslında, Tevrat’ın bize bildirdiklerinden, Yahudilerin işledikleri günahların haddi hesabının olmadığı anlaşılmaktadır.330

Yahudilerin başına gelen bu büyük felaketin sebebini ve sonucunu en genel olarak Yeremya’daki şu cümleler özetlemektedir: “Bütün bunları bu halka bildirdiğinde, ‘RAB neden başımıza bu büyük felaketi getireceğini bildirdi? Suçumuz ne? Tanrımız RAB ’be karşı işlediğimiz günah ne? ’ diye sorarlarsa, de ki, ‘Atalarınız beni terk etti’ diyor RAB, ‘Başka ilahların ardınca gittiler, onlara kulluk edip taptılar. Beni terk ettiler, Kutsal Yasam ’a uymadılar. Sizse atalarınızdan daha çok kötülük yaptınız. Beni dinleyeceğinize, kötü yüreğinizin inadı uyarınca davrandınız. Bu yüzden sizi bu ülkeden sizin de atalarınız da bilmediği bir ülkeye atacağım. Orada gece gündüz başka ilahlara kulluk edeceksiniz, çünkü size lütfetmeyeceğim. ”331 İsrailoğulları’nın, yıllardır işledikleri günahlardan dolayı hemen cezalandırılması gerekirken, Tanrı, öfkesine engel olmuş, kendi adı uğruna ve aynı zamanda sahip olduğu imajından dolayı, Yahudilerin çoktan hak ettikleri cezayı ertelemiştir.332

aa. Dinsel Sebepler

Süleyman Mabedi’nin yıkılmasına yol açan dini sebepler olarak genellikle Yahudilerin itikad konusundaki sapmaları ve Tanrı’yla olan ilişkilerinde gösterdikleri zafiyetler ifade edilmektedir.

Milattan önceki yıllarda tevhid inancının tek mümessili olan Yahudiliğin müntesipleri içinde ortaya çıkan putperestlik uygulamaları, Tanrı’nın kesinlikle kabul edemeyeceği bir mahiyet arz etmiştir.333 Yahudiler arasında yaygın hale gelen bu uygulamaya karşı Tanrı’nın tepkisi, neredeyse kıskançlık seviyesinde olmuştur.334 Nitekim, Yeremya’nın 2. babında, Tanrı’nın putperestlik karşısındaki tavrı çok ağır bir dille ifade edilmiş ve hatta kendisini “koca”335 olarak gören Tanrı, Yahudilerin bu yaptıklarını mecazi anlamda “Fahişelik”336 olarak nitelendirmiştir. Yeremya’da geçen cümleler şöyledir: “Boyunduruğunu çok önce kırdın, bağlarını kopardın. ‘Kulluk etmeyeceğim ’ dedin. Gerçekten de her yüksek tepede, her bol yapraklı ağacın altında Fahişe gibi yatıp kalktın. Oysa ben seni en iyi cinsten Seçme bir asma olarak dikmiştim. Nasıl oldu da yozlaşıp yabanıl asmaya döndün? Çamaşır sodasıyla yıkansan, bol kül suyu kullansan bile, Suçun önümde duruyor ’ Diyor Egemen olan RAB. ‘Öyleyken nasıl, ‘Ben kirlenmedim, Baallar ’ı izlemedim ’ diyebilirsin? Vadide nasıl davrandığına bak da Ne yaptığını anla. Sen orada burada dolaşan Ayağı tez bir dişi devesin. ”337

Yahudiler, Tanrı için yapılan ve onun evi olarak nitelendirilen Süleyman Mabedi’ne putlar yerleştirerek bu kutsal mekanın manevi havasını zaman içerisinde kirletmişlerdir.338 Bunun dışında, Mabed’in duvarlarına çeşitli hayvan şekilleri ve putlar oymuşlardır.339 Mabed’de ibadetlerin yerine getirilmesi için ilahi bir şekilde görevlendirilen kahinlerin ve Levililerin işlerini özenle yerine getirmeyip savsaklamaları da Mabed’in yıkılmasına yol açan sebepler arasında zikredilmiştir.340 Yahudi olmayanların Süleyman Mabedi’ne girmelerine izin vermeleri, görevlerini hakkıyla yerine getirmemeleri, Mabed’deki din görevlilerinin işlerini ciddiye almadıklarının delillerinden birisi olarak gösterimiştir.341 Ayrıca, Tanrı’nın tasvip etmemesine rağmen ülkenin muhtelif yerlerine tapınakların yapılması,342 Yahudilerin Tanrı’ya ihanet edip343 baş kaldırmaları344 ve onu bırakıp345 putları kendilerine ilah edinmeleri Tanrı’yı gücendiren, Mabed’in yıkılmasına neden olan davranışlar olarak nakledilmiştir.

Yahudilerin bütün bu tutumları ve davranışları Tanrı’yı aşırı derecede rahatsız etmiştir. Acısının büyüklüğünü anlatabilmek için Tanrı, çok ilginç bir örnek vererek gelinin çeyizini kesinlikle unutmamasına karşın Yahudilerin kendisini unuttuğunu ifade etmiştir.346

ab. Sosyal Sebepler

Birinci Mabed’in yıkılmasının nedenlerine temas eden Tevrat, putperestlik ve Tanrı’ya ihanet gibi dinsel sebeplerin yanında Yahudilerin sosyal yaşantılarını ve uygulamalarını düzeltmemelerini de Süleyman Mabedi’nin yıkılmasına neden olan sebepler arasında zikretmektedir.

Bahşettiği bütün nimetlere rağmen347 Tanrı’ya karşı asi ve inatçı olan348 Yahudiler, Tanrı’nın arzuladığı sosyal düzeni bozacak şekilde ve içinde haksızlığın, zorbalığın349 hakim olduğu bir hayat sürmeye başlamıştır. Böylece insanın değerinin düştüğü, zayıf insanların her zaman ezildiği bir toplumsal yapı meydana gelmiştir. Tanrı’nın nefretini ve kızgınlığını en üst noktaya getiren ve ahlaksızlık üzerine kurulmuş olan bu toplumsal yapı Yeremya kitabında şu şekilde ifade edilmiştir: “Halkın arasında kötü kişiler var. Kuş avlamak için pusuya yatanlar gibi Tuzak kuruyor, insan yakalıyorlar. Kuş dolu kafes nasılsa, onların evi hileyle dolu. Bu sayede güçlenip zengin oldular, Semirip parladılar, Yaptıkları kötülüklerle sınırı aştılar. Kazanabilecekleri halde öksüzün davasına bakmıyor, Yoksulun hakkını savunmuyorlar. Bu yüzden onları cezalandırmayayım mı? diyor RAB, Böyle bir ulustan öcümü almayayım mı?”350 Yeşaya kitabında ise bu durumla ilgili olarak şunlar yer almaktadır: “Yoksullardan adaleti esirgemek, Halkımın düşkünlerinin hakkını elinden almak, Dulları avlamak, Öksüzlerin malını yağmalamak için Haksız kararlar alanların, Adil olmayan yasalar çıkaranların vay haline! ”.351

Süleyman Mabedi’nin yıkımının yaklaştığı dönemde Yahudi toplumunda anne ve babaya karşı saygının neredeyse yok olması, yabancıların baskı görmesi, öksüzlerin ve dul kadınların mağdur edilmesi de sosyal sebepler arasında görülmektedir.352 Ayrıca, Yahudilerin kendilerine haram olan domuz eti yemeleri ve başkalarına ait olan malları gasp etmeleri de Tanrı’nın öfkesini arttıran davranışlar arasında yer almıştır.353

Yahudi kutsal kitabında verilen bilgilerden, Süleyman Mabedi’nde görev yapan kahinlerin ve insanları aydınlatma görevli bilge kişilerin gayr-i ahlaki davranışlar gösterdikleri anlaşılmaktadır.354 Sokağın ortasından masum insanların kanını akıtan355 kahinlerin yaptığı ahlaksızlık sınır tanımaz hale gelmiş ve din görevlileri, Yahudi dini hayatının merkezinde bulunan Süleyman Mabedi’nde bile rahat bir şekilde kötülük yapabilmişlerdir.356 Yeremya’nın, insanları, Tanrı’nın getireceği büyük felaket karşısında uyarmak için Süleyman Mabedi’ne gittiğinde baş kahin tarafından dövülmesi dini ve sosyal dejenarasyonun hangi boyutlara geldiğini göstermektedir.357 Bunların yanında, sahte peygamberlerin ortaya çıkması ve Yahudilerin, onların söylediklerine uyarak Tanrı’nın gerçek iradesine aykırı hareket etmelerini de sosyal sebepler arasında zikretmek mümkündür.358

Tanrı, Yahudilerin tevhid inancına aykırı olan uygulamalarına ve kendisine karşı saygısız, insanlara karşı da merhametsiz olmalarına rağmen emrettiği şeyleri yaptıkları takdirde Yahudilere bir şey yapmayacağını söylemiştir.359 Buna rağmen Yahudiler Tanrı’nın sözlerini ciddiye alıp dinlememiştir.360 Tanrı ise Yahudilerin bu tutumlarında ısrarcı olmalarından dolayı rahatsız olmuş ve onlara şöyle seslenmiştir: “ Uyarılara kulak ver, ey Yeruşalim (Kudüs) yoksa seni bırakacağım, Seni bir viraneye, Oturulmaz bir ülkeye çevireceğim. ”,361 “İşitsinler diye kiminle konuşayım, kimi uyarayım? Kulakları tıkalı, işitemiyorlar. RAB’bin sözünü aşağılıyorlar, Ondan hoşlanmıyorlar. ”362

Tanrı’nın Yahudilerin yaptıklarına karşı hissettiklerinin sıradan bir kızgınlıktan daha ziyade nefret, kin ve engellenemez bir öfke niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.363 Onlara olan öfkesinin ateş gibi tutuşup yandığından364 bahseden Tanrı, Yahudileri, gayr-i ahlaki davranışlarından ve Yahudi itikadına aykırı uygulamalarından dolayı tehdit etmiştir. Bir kadının kocasına ihanet etmesi gibi Yahudilerin de kendisine ihanet ettiğini365 söyleyip, onlara, atalarıyla kendisi arasıda geçen olayları ibret almaları için örnek olarak vermiştir. İsrail halkının kötülüğü yüzünden neler yaptığını, kendilerine defalarca seslenmesine rağmen söylediklerinin dinlenilmediğini, onları doğru yola çağırmasına rağmen buna icabet etmediklerini366 belirten Tanrı, eğer davranışlarını düzeltmezlerse daha önce İsrailoğulları’na yaptıklarını, kendilerine de yapacağı tehdidinde bulunmuştur.367 Tanrı, duygularının ve gücünün Yahudilerce daha iyi anlaşılmasını istemiş, bunun için bazı örnekler vermiştir. Bir çömlekçinin, elindeki balçığa istediği şekli vermesi gibi, Yahudilerin de kendi elinde balçık olduğunu ve onlara istediği her şeyi yapabileceğini hatırlatmıştır.368

Bütün bu ilahi ikazlara ve Tanrı’nın onlara, kendilerine gelmeleri ümidiyle ve belki de yaptıkları şeylerden vazgeçebilirler düşüncesiyle mühlet vermesine rağmen Yahudiler, atalarının yaptıkları gibi Tanrı’yı kızdıracak, öfkelendirecek ve hatta kin kusmasına neden olacak davranışlarına devam etmişlerdir. Çünkü onlar, bu vurdum duymaz tavırlarının en büyük sebebi olarak, sahte peygamberlerin, falcıların, medyumların, büyücülerin başlarına herhangi bir felaket gelmeyeceğine inanarak Yeremya’nın söylediği gibi başka diyarlara sürgüne gitmeyeceklerini düşünmüşlerdir.369

Klasik Yahudi inancını destekler mahiyetteki şu ifadelerde de görüldüğü gibi, Tanrı bütün bu yaşananların ardından defalarca merhamet370 etmekten bitap düşmüş bir halde,371 yüreğindeki acı ve teselli olmaz üzüntüsüne rağmen372 Kudüs’le olan ilişkisini kesmiştir.373 Yahudilerin Tevrat’ı rafa kaldırarak kurdukları dini ve sosyal düzenin sonucu olarak374 Tanrı, kendisinin de büyük önem verdiği375 376 377 Süleyman Mabedi’ni ve onun barındıran Kudüs’ü Yahudilere bir ceza olarak, Babil Kralı Nebukadnessar ın eliyle yerle bir etmeye karar vermiştir.

·        b. Mabed’in Yıkılışı

Süleyman Mabedi’nin yıkılması iki kademeli olmuştur. Çünkü, Süleyman Mabedi’ni yıkan Babil Kralı Nebukadnessar Kudüs’e iki defa saldırmış ve Süleyman Mabedi’ni ikinci saldırışında yıkmıştır.

Babil Kralı Nebukadnessar’ın (Buhtunnasır) Kudüs’e ilk saldırısına, Yehoyakim’in, Babil Krallığı’na üç sene bağlı kaldıktan sonra isyan etmesi neden olmuştur.378 Nebukadnessar’ın Kudüs’e yaptığı bu ilk saldırısında (M.Ö. 597) Yahudilerin başında, başlattığı isyanın ardından ölen Yehoyakim’in yerine geçen oğlu379 Yehoyakin, Babil’e karşı direnmenin faydasız olacağına inandığından her hangi bir mukavemet göstermemiş, en yakınları ve bürokratları ile beraber Nebukadnessar’a teslim olmuştur.380 Nebukadnessar ise bu isyana bir ceza olarak Süleyman Mabedi’nde ve kralın sarayındaki hazineleri almış,381 Mabed için yapılan altın eşyaların tümünü parçalatıp382 Babil’e götürmüştür.383 Ancak, Yehoyakin, zamanında teslim olup Babil Krallığı’na sorun yaratmadığı için Nebukadnessar, Kudüs’e ve Süleyman Mabedi’ne zarar vermemiştir.384 Babil Kralı Nebukadnessar, Yahuda kralı Yehoyakin’i,385 annesini, sarayın çalışan görevlilerini ve idarecileri esir alıp Babil’e sürgüne göndermiştir.386 Ayrıca, elit tabakanın yanında Kudüs halkı, komutanlar, yiğit savaşcılar, zanaatçılar ve demirciler olmak üzere toplam on bin kişiyi de sürgün etmiştir.387 Bu sürgün neticesinde Yahuda halkından en yoksul kesim dışında neredeyse kimse kalmamıştır.388 Nebukadnessar, daha sonra eski Kral Yehoyakin’in amcası ve aynı zamanda Yoşiya’nın oğlu olan Mattanya’yı, ismini değiştirip Sidkiya yaparak Yahudile’e kral yapmıştır.389 Bu olaylar neticesinde binlerce Yahudinin Babil’e sürgüne gönderilmesi, Yahudi tarihine “Birinci Babil Sürgünü” (M.Ö. 597) olarak geçmiştir.390

Kudüs’e yapılan ilk saldırı neticesinde Babil Kralı tarafından Yahuda Krallığı’nın başına getirilen Sidkiya,391 Nabukanessar’a bağlı kalacağına dair Tanrı adına yemin etmiştir.392 Ancak bu yemininde durmamış393 ve düşmanın büyüklüğü karşısında zayıf olduğunun ve ona karşı mukavemet gösteremeyeceğinin farkında olmasına rağmen394 siyasi baskılardan dolayı, gönülsüz de olsa, Babil Krallığı’na isyan etmiştir.395 O, bu nedenle zamanında kendisini uyaran Yeremya’dan396 Tanrı’nın kendisine yardım etmesi için dua etmesini istemiştir.397 Ancak, Tevrat’ta anlatıldığına göre Tanrı, Sidkiya’nın bu isteğini şiddetle reddetmiş, Nebukadnessar ile birlikte Yahudilere karşı büyük bir kızgınlık, öfke ve nefretle savaşacağını Yeremya aracılığıyla bildirmiştir.398

Sidkiya’nın isyanı399 üzerine Babil Kralı, M.Ö. 588 yılında400 Kudüs’ün önüne kadar gelip ordugâh kurmuştur. Kentin çevresine rampa yaptırılmış ve Kudüs yaklaşık bir buçuk sene401 kuşatma altında tutulmuştur.402 Bu kuşatma, Kudüs’teki sosyal yaşantının bozulmasına ve Tanrı’nın daha önce söylediği gibi insanlar arasında kıtlığın baş göstermesine neden olmuştur.403 Kıtlık, ilerleyen aylarda aşırı derecede şiddetlenmiş ve halk bir lokma ekmek bulamaz hale gelmiştir.404

Sidkiya ve ordusu, M.Ö. 586 yılına kadar duvarların sağlam olmasına ve canla başla savunma yapmalarına405 rağmen artık direnecek güçleri kalmadığından bir gece yarısı kaçmaya teşebbüs etmiştir. Ancak Babil ordusu, Sidkiya’nın peşine düşüp onu yakalamıştır.406 Bunun akabinde, Babil Kralı’na büyük sıkıntılar yaşatan Sidkiya’nın gözleri önünde oğulları ve Yahuda Krallığı’nın ileri gelenleri öldürülmüş, kendisinin de gözleri oyulup Babil’e sürgüne gönderilmiştir.407

Kudüs’e saldıran Babil ordusunun en büyük hedeflerinden biri Süleyman Mabedi olmuştur. Babil Kralı, Kudüs’e yaptığı ilk saldırısında (M.Ö. 597) almadığı Mabed’in tunç sütunlarını, ayaklıkları, tunç havuzu parçalayıp, tunçları Babil’e göndermiştir. Mabed törenlerinde kullanılan kovalar, kürekler, fitil maşaları ve tabaklarla birlikte bütün tunç eşyaları almıştır. Ayrıca, saf altın ve gümüş buhurdanlar ile çanakları yanında götürmüştür.408 Süleyman Mabedi’ndeki değerli bütün eşyaların alınması, Sidkiya’nın yakalanıp ordusunun dağıtılmasından bir ay sonra, M.Ö. 586 yılında Kudüs’e, bu kutsal şehrin yıkılmasını içeren bir emirle gelen409Nebukadnessar’ın komutanı Nebuzaradan, Süleyman Mabedi’yle birlikte kraliyet sarayını, Kudüs’teki bütün evleri ve önemli yapıları ateşe vermiş ve Kudüs’ü çevreleyen bütün surları yıkmıştır.410

Nebuzaradan, birinci sürgünün ardından kentte sağ kalanları, Babil Kralı’nın safına geçen kaçakları ve geri kalan halkı sürgün etmiştir. Ancak, hiçbir şeyi olmayan bazı yoksulları, bağcılık ve çiftçilik yapmaları için orada bırakmış, onlara bağ ve tarlalar vermiştir.411 Ayrıca 500 kadar seçkin Yahudiyi de Babil’e sürgüne göndermiştir.412 Kudüs ise bu saldırı neticesinde, neredeyse kimsenin oturamayacağı yıkık bir hale gelmiştir.413 Böylece, Süleyman’ın vefatından sonra yavaş yavaş hem hâzinelerini kaybeden hem de yapısal zarar gören Birinci Mabed, bütün bunlara rağmen yaklaşık 370414 sene ayakta durduktan sonra tarihe karışmıştır. Birinci Mabed’in Babilliler tarafından yıkılması, aynı zamanda, Tanrı’nın Yeremya aracılığıyla söylediklerinin gerçek olduğunun bir kanıtı olarak değerlendirilmiştir.415

M.Ö. 586 yılında yıkılan Süleyman Mabedi’nin yıkıldığı günle ilgili farklı iki bilgi bulunmaktadır. II. Krallar 25: 8’de Mabed’in yıkıldığı gün olarak Av ayının yedinci günü denilmekteyken, Yeremya 52:12’de Av ayının onuncu günü ifade edilmektedir. Bazı araştırmacılar bu çelişkiyi “Kafirler, yedinci gün Mabed’e girdiler ve orada yiyip içtiler. Mabed’e yedinci ve sekizinci günlerde saygısızlıkta bulundular ve dokuzuncu günün alacakaranlığında Mabed’i ateşe verdiler, yangın da gün boyunca devam etti.” şeklindeki bir düşünceyle gidermeye çalışmıştır.416

Birinci Mabed’in yıkılması esnasında ilginç olayların olduğu rivayet edilmektedir. Buna göre, Süleyman Mabedi’nin yıkılması sırasında genç kahinler Mabed’in çatısında toplanmış ve ağlayarak, “Dünyanın Efendisi! Sen bizi senin inançlı idarecilerin olmaya layık görmedin, bu yüzden anahtarlarını geri al” diyerek anahtarları Mabed’in yukarısından fırlatmıştır. Bunun üzerine gökyüzünden bir el gelip anahtarları almıştır. Kahinler de kendilerini Süleyman Mabedi’ni çoktan sarmış olan alev denizine atmış ve orada yok olmuştur.417

·        3. Mabed’in Yıkılmasından Sonra Yahudiler

Süleyman Mabedi’nin yıkılması, hazinelerinin düşman eline geçmesi ve Yahudilerin sürgüne gönderilmesi, Süleyman Mabedi’nin varlığından dolayı kendilerine bir şey olmayacağını düşünen Yahudiler için büyük bir şok etkisi yaratmıştır.418 Ancak bu durum, Nebukadnessar’ın, Süleyman Mabedi’ni yıkmasına kadar uzun bir süre Yahudileri uyarmaya çalışan ve Tanrı’nın kendisinden Yahudilere bildirmesini istediği ne varsa hepsini defalarca aktarmasına rağmen Yahudilerin kendisini dinlemediğini söyleyen419 Yeremya için beklenen bir son olmuştur.420 Çünkü Yeremya, çok önceden Yahuda Krallığı’nın Babilliler tarafından ele geçirileceğini ve Yahudilerin, Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra Babil’e sürgüne gönderileceğini bildirmiştir.421

Birinci Mabed’in yıkılması Yahudi hayatında büyük değişikliklere yol açmıştır. Özellikle uzun yıllar422 Süleyman Mabedi’nden uzak yaşayacakları Babil sürgünü, Yahudi tarihinde unutulmayacak bir yer edinmiştir. Süleyman Mabedi’nin yıkılmasının ve onun akabinde Yahudilerin Babil’e sürgün edilmesinin, bir bakıma, peygamberlik pozisyonu için bir zafer olarak değerlendirilebileceği ifade edilmiştir.423

Yahudiler, Babil sürgünü esnasında anayurtlarını asla unutmamıştır. Bu zaman zarfında Babillileri lanetlerken,424 yeniden dönüş umutlarını da canlı tutmaya çalışan Yahudiler, bu konuda Tanrı’ya yakarmış, bu umut ve yakarmalarını edebiyatlarına yansıtmıştır.425 Özellikle Tevrat’taki “Yeremya’nın Mersiyeleri” bölümü, Yahudilerin Babil’e sürgün gönderilmesinden dolayı duyulan acıyı ifade etmek için yazılmıştır.426 Mezmurların 137. bölümünü, Yahudilerin sürgün esnasındaki hissiyatlarını, şu ifadelerle güzel bir şekilde anlatmaktadır.

'“Babil ırmakları kıyısında oturup Siyon ’u andıkça ağladık;

Çevredeki kavaklara lirlerimizi astık.

Çünkü orada bizi tutsak edenler bizden ezgiler,

Bize zulmedenler bizden şenlik istiyor.

‘Siyon ezgilerinden birini okuyun bize! ’ diyorlardı.

Nasıl okuyabiliriz RAB ’bin ezgisini

El toprağında?

Ey Yeruşalim (Kudüs), seni unutursam,

Sağ elim kurusun.

Seni anmaz,

Yeruşalim ’i (Kudüs) en büyük sevincimden üstün tutmazsam,

Dilim damağıma yapışsın!

Yeruşalim ’in (Kudüs) düştüğü gün,

‘Yıkın onu, yıkın temellerine kadar! ’

diyen Edomlular ’ın tavrını anımsa, ya RAB.

Ey sen, yıkılası Babil kızı,

Bize yaptıklarını

Sana ödetecek olana ne mutlu!

Ne mutlu senin yavrularını tutup

Kayalarda parçalayacak insana! ”

Süleyman Mabedi’nin yıkılması monoteizmle politeizm arasındaki zıtlığı daha da belirgin hale getirmiştir.427 Ayrıca, Yahudilerin Musa’nın getirdiği Şeriat’ın emirlerine daha sıkı sarılmalarına ve bağımsız dinî, ulusal bir hayatın yeniden doğması için bir ümidin yeşermesine yol açmıştır.428 Bunların yanında, Süleyman Mabedi’nin yıkılışına şahit olan nesil zamanında, Mabed’in yıkılmasını anmak için çeşitli oruçlar ihdas edilmiştir.429 Musa’nın Tanrı’yla yaptığı antlaşmanın belgelerini saklayan ve Yahudiler için Tanrı ile İsrail halkı arasındaki antlaşmanın sembolü olarak kabul edilen Ahit Sandığı da, Mabed’in yıkılmasından sonra kaybolmuş430 ve bir daha bulunamamıştır.

·        B. BABİL SÜRGÜNÜNDEN ROMA DÖNEMİNE KADAR MABED

Yahudi literatüründe M.Ö. 538 ile M.S. 70 yılları arası “İkinci Mabed Dönemi” olarak nitelendirilmektedir. Bu zaman zarfındaki Süleyman Mabedi’ni ifade etmek için “İkinci Mabed (Second Temple)”431 kavramı kullanılmaktadır. Ancak, İkinci Mabed’in Babil sürgünü dönüşü Zerubbabel tarafından yapıldığı için buna “Zerubbabel Mabedi” diyen yazarlar bulunmaktadır.432 Bunun yanında “İkinci Mabed” ifadesi, asırlar sonra gelecek olan Herod’un, Süleyman Mabedi’ni yıkıp yeniden yapması neticesinde ortaya çıkan Süleyman Mabedi’ni de kapsanmaktadır. Bu Mabed’e “Üçüncü Mabed” ya da “Herod Mabedi” de denilmektedir.

·        1. Babil Sürgününden Kudüs’e Dönüş

Birinci Mabed’in, Babil ordusu tarafından yıkılması Yahudilerin işledikleri günahlar yüzünden olmuştu. Tanrı, Yahudilere yönelttiği tehditlerin bir çoğunu Birinci Mabed’in yıkılması esnasında ve daha sonraki süreçte yerine getirmişti. Kudüs kuşatma altındayken Yahudiler, kıtlık gibi bir felakete maruz kalmış, bir çok Yahudi açlıktan ölmüş, sosyal düzen alt üst olmuştu. Daha sonra Babilliler Yahudileri en feci şekilde kılıçtan geçirmişti. Son olarak Yahudiler, senelerce Babil’de perişan bir halde sürgün hayatı yaşamış, bu dönemde Babil Krallığı’na lanetler yağdırıp Süleyman Mabedi’nin özlemini yüreklerinde hissetmişti.

Ancak, öfkesinden ve kızgınlığından dolayı bütün bu yaptıklarına rağmen Yahudileri sonsuz bir sevgi ile sevdiğini belirten433 Tanrı, her ne olursa olsun onları tamamen bırakmamıştır.434 Yahudilerin kendisine ait bir halk olmasını arzu eden Tanrı, onların da kendisini ilah olarak benimsemelerini istemiştir.435 Fakat Tanrı’nın bu düşüncesi, Yahudilerin cezalarının hafifletilmesi ya da tamamen kaldırılması anlamına gelmemiştir. Çünkü Yahudilere yaptıklarından dolayı hala öfke duyan Tanrı, Yahudilerin cezalarını çekmeleri gerektiğini bildirilmiştir.436 Neticede Tanrı, cezalarını çektikten sonra Yahudileri bağışlayacağını437 ve onlara zarar verenlerden intikam alacağını söylemiştir.438 Yahudilerin kendilerine vaat edilen kutsal topraklara döneceklerini439 ve Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa edeceklerini440 belirten Tanrı, aynı zamanda onlara büyük nimetler441 bahşedeceğine dair söz vermiştir.442 Zira Tanrı, her ne olursa olsun, her zaman onların yanında olmak istemiştir.443

Tanrı, Yeremya ve Hezekiel aracılığıyla vaat ettiklerini yerine getirmek, özellikle, Yahudilerin Kudüs’e dönüp Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmeleri için daha önceden belirlediği süre dolduğunda taşları yerine koymaya başlamıştır.

M.Ö. 539 yılında, Pers Kralı Koreş,444 Babil topraklarını ele geçirmiştir.445 Böylece, Mezopotamya, Suriye ve Filistin’i (Dolayısıyla Kudüs’ü) de yeni Pers İmparatorluğuna katmıştır.446 Daha sonra, Koreş, akıllıca bir politika takip etmiş ve yönettiği milletlere özgürlük vererek imparatorluğunun gücünü sağlamlaştırmak istemiştir.447 Bunun için Koreş, genel af fermanı yayınlamıştır. Bu fermana göre sürgünde bulunan milletler, Pers İmparatorluğu’na karşı herhangi bir isyana karışmadıkları ve siyasetle ilgilenmedikleri sürece topraklarına dönebilecekler ve dini ibadetlerini istedikleri gibi yerine getirebilecekledi 448

Pers kralı Koreş’in M.Ö. 538 yılında yayınladığı genel af fermanı, aynı zamanda, Kudüs’teki Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılmasına izin veren ve sürgündeki Yahudileri evlerine dönmeye teşvik eden bir ferman niteliğinde olmuştur.449 Koreş’in Yahudilere bu şekilde davranması, Tanrı’nın onu, Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılmasıyla ilgili olarak ilahi bir şekilde sorumlu tutmasından kaynaklanmıştır. Bu durum Tevrat’ta şu şekilde ifade edilmiştir: “Pers Kralı Koreş ’in krallığının birinci yılında RAB, Yeremya aracılığıyla bildirdiği sözü yerine getirmek amacıyla, Pers Kralı Koreş ’i harekete geçirdi. Koreş yönetimi altındaki bütün halklara şu yazılı bildiriyi duyurdu: ‘Pers Kralı Koreş şöyle diyor: ‘Göklerin Tanrısı RAB yeryüzünün bütün krallıklarını bana verdi. Beni Yahuda ’daki Yeruşalim (Kudüs) Kenti ’nde kendisi için bir tapınak yapmakla görevlendirdi. Aranızda O ’nun halkından kim varsa oraya gitsin. Tanrı RAB onunla olsun!’ ”.450 Bununla birlikte, Koreş’in, özellikle Yahudileri, kendi ülkelerine göndermek istemesinin başka bir sebebi olarak onların, Mısırlılar’a karşı ülke sınırlarında bir tampon vazifesi göreceklerine ve iyi birer koruyucu olarak görev yapacaklarına dair taşıdığı kanaatin de etkili olduğu kaynaklarda belirtilmiştir.451

Bu fermanın yayınlanması, senelerdir sürgünde yaşayan ve Kudüs’e dönme hayalini her zaman gönüllerinde yaşatan Yahudiler arasında büyük bir sevinç yaratmıştır. Mezmurlar 126, Kudüs’e dönmenin, Yahudiler üzerindeki etkisini ve Yahudilerin sevinçlerini “RAB sürgünleri Siyon’a geri getirince, Rüya gibi geldi bize. Ağzımız gülüşlerle, Dilimiz sevinç çığlıklarıyla doldu. ‘RAB onlar için büyük işler yaptı ’ Diye konuşuldu uluslar arasında.RAB bizim için büyük işler yaptı, Sevinç doldu içimiz... ”452 cümleleriyle güzel bir şekilde ifade etmektedir.

Yayınlanan bu fermanla, Yahudilerin Kudüs’e gidip Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmelerini isteyen Koreş, Mabed’in giderlerinin sarayın hazinesinden karşılanmasını453 ve krallığında yaşayan yerlilerin de Mabed’in yapımı için altın, gümüş, mal ve havyan sağlamakla katkıda bulunmalarını istemiştir.454 Onlar da Koreş’in bu isteği üzerine sahip oldukları değerli mallarıyla Yahudilerin Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmelerine destek vermişlerdir.455 Ayrıca, Pers Kralı Koreş, Nabukadnessar’ın M.Ö. 586 yılında Birinci Mabed’in yıkımı esnasında alıp kendi tapınaklarına koyduğu kapları çıkarttırmış, bunların sayımını456 yaptırarak Yahuda önderi Şeşbassar’a vermiştir.457 Bunun yanında Yahudi halkının ileri gelenlerinden bazıları da Süleyman Mabedi’nin yeniden inşası için yardımlarda bulunmuştur.458

Bu fermanın yayınlanmasından sonra Babil’deki Yahudilerin bir kısmı Kudüs’e dönmüştür. Şeşbassar’ın liderliğinde sürgünden dönen ilk grubun sayısının az olmasına rağmen, birkaç yıl sonra Yehoyakin’in torunu Zerubbabel liderliğinde dönen ikinci grubun sayısı daha fazla olmuştur.459 Kudüs’e yeni gelen Yahudiler, ilk iş olarak sürgün boyunca kesintisiz bir şekilde devam ettirdikleri460 461 kurban sunma ibadetini yerine getirmek için çevrelerindeki insanlardan korkmalarına rağmen eski sunağın yerine yeni bir sunak yapmıştır. Böylece, Yahudilikte günahların affedilmesinde önemli bir rol oynayan kurban ibadeti, Süleyman Mabedi’nin temellerinin hala atılmamış olmasına rağmen sürgün dönüşünden birkaç ay sonra tekrar başlamıştır.461

·        2. Mabed’in Yeniden İnşa Edilmesi

Babil sürgününden döndükten hemen sonra sunağı kuran Yahudiler, gerekli hazırlıkları yaparak sürgünden dönüşlerinin ikinci yılının ikinci ayında Süleyman Mabedi’nin inşaatını başlatmıştır.462 Bunun için, İkinci Mabed’in yapımında çalışacak duvarcılar ve marangozlar tutulmuştur. Sedir tomruklarını Lübnan’dan denize indirerek Yafa’ya getirmeleri için Saydalılar’a ve Surlular’a yiyecek, içecek ve zeytinyağı verilmiştir.463 Mabed’in yapımını denetlemek için de 20 ve daha yukarı yaştaki Levililer görevlendirilmiştir.464

Şeşbassar tarafından465 İkinci Mabed’in temelinin atılması bütün Yahudilerde büyük bir heyecan yaratmış ve herkes yüksek sesle Tanrı’yı övmeye başlamıştır. İkinci Mabed’in temeli atıldığında, kahinler, tören giysilerini giyerek ve ellerinde borazanlarla, Tanrı’ya övgüler, şükranlar sunmuş ve ezgiler terennüm etmiştir. Birinci Mabed’i gören bir çok yaşlı kâhin, Levililer ve boy başlarındaki heyecan, İkinci Mabed’in temelinin atıldığının görülmesiyle doruk noktasına çıkmış ve bu insanlar kendilerini tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştır.466 Bir çok kimse de heyecandan sevinç çığlıkları atmıştır. Öyle ki, ağlama sesleri ve sevinç çığlıkları birbirine karıştığından seslerin ayırt edilemediği rivayet edilmiştir.467 Yahudilerin hepsi Yeremya’nın, zamanında söylediklerinin468 gerçekleştiğini gördükleri için büyük bir mutluluk duymuştur.469

Ancak, Süleyman Mabedi’nin yeniden yapımına büyük bir heyecanla başlanılmasına rağmen çalışmalar beklenildiği şekilde devam etmemiştir. Çünkü, Yahudilerin, Kudüs’e gelmelerinin akabinde Süleyman Mabedi’ni yeniden yapacaklarının duyulmasıyla o bölgede yaşayan Samiriler, uzun süredir bu topraklarda yaşadıklarını ve İsrail Tanrısı’na ibadet etmekte olduklarını iddia ederek bu projede yer almak istemiştir.469 470 Ancak, bu görevin sadece sürgünden dönenlere verildiği ifade edilerek bu insanların talepleri reddedilmiştir. Samiriler, bu cevaptan rahatsız olmuş ve İkinci Mabed’i yapmak isteyen Yahudileri caydırmak için korkutmaya, onların cesaretlerini kırmaya teşebbüs etmiştir. Öyle ki, Süleyman Mabedi’nin yeniden yapılması projesine engel olmak adına Pers krallarını471 etkilemesi için parayla danışmanlar bile tutmuşlardır.472 Neticede, Süleyman Mabedi’nin yapımına engel olmak için başlatılan çalışmalar başarıya ulaşmış ve Pers Kralı Artahşasta (Artakserkses) Süleyman Mabedi’nin inşaatının durdurulması için emir vermiştir.473 İnşaat, Pers Kralı Koreş’in oğlu Darius’un krallığının ikinci yılına dek askıda kalmıştır.474 Bu zaman zarfında, Süleyman Mabedi’nin yapımı için taş üstüne taş konulmamış475 ve bu durum uzun yıllar devam etmiştir.476

Sürgün dönüşünden sonra Süleyman Mabedi’nin yapımına büyük bir heyecanla başlanılmış olmasına karşın aradan uzun yıllar geçmesi ve bu zaman zarfında Yahudilerin eski yaşamlarına geri dönüp kısmen de olsa bir rahatlığa ulaşmalarından dolayı bu heyecan yok olmuştur. Bununla birlikte, Yahudiler arasında İkinci Mabed’i yapmak için vaktin gelmediği yönünde bir inanç oluşmuş ve hiç kimse Mabed’in yapımı için herhangi bir çalışmada bulunmamıştır. Ancak Yahudilerin bu tutumu Tanrı’yı rahatsız etmiştir. Yahudileri sürgünden kurtaran ve onlara Mabed’i yeniden inşa etme fırsatı veren Tanrı, Hagay Peygamber (M.Ö. 520) aracılığıyla, “Bu tapınak yıkık durumdayken, sizin ağaç kaplamalı evlerinizde sesi, gelin güvey sesi, RAB’bin Tapınağı’nı şükran sunularını getirenlerin sesi yine duyulacak.. ” oturmanızın sırası mı?””47 ifadesini kullanarak Yahudilerin yanlış bir düşünceye sahip olduklarını bildirmiştir. Buna rağmen, İsrail halkı, yeni bahaneler uydurarak Mabed’i inşa etmek istememişlerdir. Tanrı, bahanelerine karşı, İsrail halkının, yaşadıkları olaylar karşısında biraz düşündükleri takdirde Mabed’i yeniden inşa etmeleri gerektiğini anlayacaklarını söylemiştir. Hagay Kitabı’nda, bu konuyla ilgili olarak şu ifadeler nakledilmiştir: “Şimdi tuttuğunuz yolları iyi düşünün! Çok ektiniz ama az biçtiniz; yiyorsunuz ama doymuyorsunuz, içiyorsunuz ama neşelenemiyorsunuz; giyiniyorsunuz ama ısınamıyorsunuz; ücretinizi alıyorsunuz ama paranızı sanki delik keseye koyuyorsunuz. ”477 478

Tanrı, Yahudilerin bu sıkıntılarının sebebinin, Süleyman Mabedi’nin yıkık durumda olmasından kaynaklandığını belirterek479 bu yaşananların ortadan kalkması, Yahudilerin tekrar rahata kavuşabilmeleri için hazırlıkların yapılarak Mabed’in yeniden inşa edilmesini istemiştir.480

Hagay Peygamber’in yaklaşık bir ay süren çalışmaları ve uyarıları netice vermiş ve Yahudilerin Süleyman Mabedi’nin yapımıyla ilgili düşünceleri değişmiştir.481 Sonunda ikna olan Yahudiler, Nebukadnessar’ın yerle bir ettiği ve oldukça kötü durumdaki482 Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmek için gerekli hazırlıkları yapmaya başlamıştır.

Dönemin Pers Kralı Darius’un krallığının ikinci yılında, altıncı ayın yirmi dördüncü gününde Süleyman Mabedi’nin yapımına tekrar başlanmıştır.483 İkinci Mabed’in ilk taşı büyük bir törenle konulmuştur.484 Ancak, Yahudiler bu çalışmaya başladıklarında Pers Krallığı’ndan her hangi bir izin almamıştı. Bu nedenle, o dönemin valilerinden Tattenay, durumu Pers Kralı Darius’a haber vermiş,485 Darius da yaptığı arşiv araştırmaları neticesinde Yahudilerin, inşaatı devam etmekte olan Süleyman Mabedi’ni bitirmelerinde herhangi bir sakınca görmediğini ifade etmiştir.486 Bununla birlikte Darius, Süleyman Mabedi için yapılan masrafların toplanan vergilerden karşılanmasını, kahinlerin ihtiyaçlarının aksatılmadan giderilmesini, yakmalık sunular için gerekli hayvanların tedarik edilmesini istemiştir. Ayrıca, tuz, şarap, zeytinyağı ve buğday gibi ürünlerin temin edilmesini emretmiş, Süleyman Mabedi’nin yapımına engel olanların en feci şekilde cezalandırılmasını buyurmuştur.484

Yahudilerin Tanrı’nın emri gereğince yeniden inşa ettikleri İkinci Mabed’in yapımı yaklaşık dört yıl altı ay485 sürmüştür. Yahudi tarihinde bir dönemin başlangıcını ifade eden İkinci Mabed, Darius’un altıncı yılının Adar ayının üçüncü (M.Ö. 12 Mart 515) gününde bitmiştir.486

İkinci Mabed’in Tanrı’ya ithaf edilmesi esnasında 100 boğa, 200 koç, 400 kuzu kurban edilmiştir. Bunların yanında, oymakların sayısına göre, bütün İsrailliler için günah sunusu olarak 12 teke kurban olarak sunulmuştur.487 Bu 12 kurbanın, İsrailoğullarını oluşturan 12 kabilenin bütünlüğüne işaret ettiği rivayet edilmiştir.488 Kurban sunuymasıyla birlikte kahin ve levililer, görevlerinin başına geçmiştir.489

Kaynaklarda İkinci Mabed’i yeniden inşa eden kişinin Zerubbabel olduğu belirtilmektedir. Nitekim, Tevrat’ta Süleyman Mabedi’nin Zerubbabel tarafından yeniden yapıldığını söyleyen cümleler bulunmaktadır.490 Kimi yazarlar, Zerubbabel ile birinci sürgün dönüşü Yahudilerin başında bulunan Şeşbassal’ın aynı kişi olduğunu düşünmektedir.491 Ancak bunlar farklı kişilerdir. Çünkü sürgün dönüşünden hemen sonra başlanılan İkinci Mabed’in yapımı Şeşbessal ile başlamış ve daha sonra Zerubbabel’in liderliğinde yeni bir döneme girilmiştir.495 Bunun yanında Zerubbabel’in, Şeşbassal’ın yeğeni olduğu ifade edilmekte ve Şeşebassal’ın ölümünden sonra Yahudilerin başına geçtiği belirtilmektedir.492

İkinci Mabed döneminde Süleyman Mabedi’nin merkezi rolü, Büyük İskender’in M.Ö. 332 yılında Kudüs topraklarını fethetmesine kadar sürmüştür. İskender’in ölümü ile Kudüs, Mısırlılar ve Helenler arasında birkaç kez el değiştirmiştir. Bundan en çok etkilenen de yerli halk olmuştur. Her şeye rağmen, Süleyman Mabedi, dinî ve sosyal yaşamın merkezi olmaya devam etmiştir.493 İkinci Mabed, M.Ö. 20 yılında Herod tarafından yeniden inşa edilmiş ve bu yapı M.S. 70 yılında Romalılar tarafından yıkılana kadar ayakta durmuştur.494

İkinci Mabed, kendisiyle ilgili bilgilerin az olmasına rağmen, yaklaşık beş yüz yıl Yahudilerin ibadet merkezi olarak görev yapmıştır. Bu süre, Süleyman’ın yaptığı Birinci Mabed’in Babilliler tarafından yıkıldığı zamana kadar geçen süreden, neredeyse 130 yıl daha uzundur. Ayrıca, seneler sonra Herod’un yapacağı görkemli Mabed’in (Herod Mabedi) ömründen de çok daha fazladır. Zira, Herod Mabedi, varlığını bir asırdan daha az sürdürmüştür.495

·        3. Birinci Mabed ile İkinci Mabed Arasındaki Farklar

Babil sürgününden dönen Yahudiler, İkinci Mabed’e Birinci Mabed’in devamı olarak bakmış ve İkinci Mabed’i yaparken Birinci Mabed’i taklit etmeye çalışmıştır. Ancak sürgünden yeni dönen Yahudiler, ekonomik durumlarının yetersiz olmasından dolayı İkinci Mabed’i arzu edilen şekilde süsleyememiştir. Öyle ki, Birinci Mabed’in ihtişamını gören Yahudiler, İkinci Mabed’e baktıklarında durumun çok kötü olmasından dolayı göz yaşlarına boğulmuştur.496

İkinci Mabed’in, plan ve ebat olarak Birinci Mabed’e benzemesine ve aynı yer üzerinde inşa edilmesine rağmen İkinci Mabed hakkında tam ve güvenilir bilgilerin az olduğu ifade edilmektedir. Lübnan işçiliğinin egemen olduğu düşünülen İkinci Mabed’in, selefine bakılarak çok daha az gösterişli olmasının yanında oldukça ucuza mal olduğu belirtilmektedir.497 Tevrat’ta, İkinci Mabed’in ebatlarıyla ilgili verilen bilgiye göre Mabed’in, 60 kubit yüksekliğinde ve 60 kubit genişliğinde yapıldığı anlaşılmaktadır.502 Ancak, bazı yazarlar, eserlerinde bu bilginin hem eksik hem de gerçek dışı olduğunu ifade etmektedir.498

İkinci Mabed’in, Birinci Mabed’den farklılıkları sadece yukarıda belirttiklerimiz değildir. Bunların yanında, İkinci Mabed’de, dökme havuz, tekerlekli kazanlar, Kutsallar Kutsalı’ndaki keruvlar ve belki de en önemlisi Ahit Sandığı499 yer almamıştır. Süleyman Mabedi’nin girişinde yer alan sütunlarla ilgili herhangi bir bilgi, tarihi kaynaklarda geçmemiştir. Birinci Mabed’de on tane şamdan varken İkinci Mabed’de tek şamdan kullanılmış ve kapıların yerine perdeler takılmıştır. Yine en büyük farklardan birisi olarak, Birinci Mabed, büyük bir kompleksin içinde yapılmışken İkinci Mabed’in yapıldığı yerde başka bir bina yer almamıştır. Ancak, zamanla çeşitli ilaveler ve değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerden birinin, Haşmoneyler zamanında, İkinci Mabed’e bakan Batı tepesine bir sarayın yaptırılması olduğu rivayet edilmiştir.500 Kudüs şehrinin yukarı bölümüyle İkinci Mabed’in bulunduğu tepe arasında bir köprünün inşa edildiği de rivayetler arasında yer almıştır.501

İkinci Mabed’in, inşaatında kullanılan taşlar502 büyük olmasına rağmen, gösterişsiz bir mahiyet arz etmiştir. Genel olarak, Pers hükümetinin yaptığı maddi yardımlar503 göz önüne alındığında son dönemdeki yazarların İkinci Mabed’in basitliğine vurguda bulundukları düşünülmektedir.504 Öyle ki, bazı yazarlar, İkinci Mabed’i nitelendirirken, onun Birinci Mabed’in ancak gölgesi olduğunu söylemektedir.505

·        4. İkinci Mabed’in İnşasından Herod’un Mabed’i Yıkıp Yeniden İnşa Etmesine Kadar Mabed

Babil sürgünü dönüşünden sonraki döneme ait Yahudi tarihi ve Süleyman

Mabedi hakkında kesin ve yeterli bilgi bulunmamaktadır.506 Ancak iki şeyin kesin olarak bilinmektedir. Bunlardan birincisi, Kudüs’e dönmeyi çok istemelerine rağmen bazı Yahudilerin, Babil’de kalmayı tercih ettikleri, diğeri ise, zaman içerisinde Yahudilerin dinsel ve sosyal yaşamlarında bozulmalar olduğudur.

Babil’de yaşayan bazı Yahudilerin ekonomik durumları oldukça iyi seviyelere gelmişti. Bir çok Yahudi, Babil’in özel konumu ve tüccarlar şehri olmasından dolayı ticaret sayesinde zengin olmuştu.507 Bunun yanında, Babil’de kalmayı tercih eden Yahudilerden kimileri, Pers hükümetinde yüksek mevkilere gelme şansını elde etmişti.508 Sürgün esnasında Yahudilere karşı herhangi bir ayrım yapılmamış, onlar ticarette ve diğer alanlarda yerli halk ile aynı muameleye tabi tutulmuştu. Bu nedenle, sahip oldukları zenginliklerinden ve zamanla kazandıkları rahatlıklarından dolayı kimi Yahudiler, Tanrı’nın vaat ettiği kutsal topraklara dönmemişti.509 Geri dönen Yahudilerin bazıları dindarlıktan, bazıları da Kudüs’te daha iyi bir iş kurup daha çok gelişme gösterme düşüncesinden dolayı gelmişti.510

Yahudiler, sürgün boyunca, Süleyman Mabedi’nin yıkılmasının ve sürgüne gitmelerinin sebeplerini düşünmüş ve hatalarının farkına vararak kendilerine çeki düzen vermiştir. Tanrı da Yahudilerin hem dinsel hem de sosyal anlamda kendilerini yenilemeleri için onlara yardım etmiştir. Bunun için Tanrı, kendi ruhunu Yahudilerin içine koymuş, emirlerinin ve ilkelerinin Yahudilerce yerine getirilmesi için gerekli olan şartları sağlamıştır.511

Her zaman olduğu gibi belli bir rahatlığa kavuşan Yahudiler, Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra kendilerine büyük nimetler512 bahşeden Tanrı’nın isteklerine sıkı sıkıya sarılmamış ve daha önce atalarının yaptıkları gibi kısa zamanda yeniden dinsel ve sosyal alanda gevşeklik göstermiştir.513 Özellikle kahinlerin, Musa’nın emirlerine aykırı olmasına rağmen, istedikleri şekilde Yahudi olmayan komşulardan kızlar alarak evlenmeleri514 Yahudi dini hayatındaki bozulmaların en büyük örneği olmuştur. Kahinlerin bu davranışları karşısında, Yahudi tarihinde daha önce eşine rastlanılmamış bir yere sahip olduğu belirtilen Ezra, Babil’den hem kahinler arasında zuhur eden bu durumu düzeltmek hem de diğer dini hususlarda Yahudileri uyarmak ve onlarla Tanrı adına yeniden antlaşma yapmak için M.Ö. 458 yılında Kudüs’e gelmiştir.515

Pers Kralı’nın kendisine verdiği geniş yetkilerle516 Babil’den gelen ve Tevrat’ı çok iyi bilen517 Ezra, kendisini Tevrat’ın, kutsal topraklarda öğretilmesi için adamıştır.518 Yahudiler, Ezra’nın üstün çalışmaları neticesinde yaptıklarının yanlış olduğunun farkına varmıştır. Ezra’nın başkanlığında Tanrı’ya günahlarını itiraf eden519 Yahudiler, Tanrı’yla olan antlaşmalarını yeniden onaylamıştır. Buna göre, Tanrı’nın Musa aracılığıyla gönderdiği yasaya göre yaşayacaklarına, Tanrı’nın bütün emirlerine, ilkelerine ve kurallarına uyacaklarına dair yemin etmişler, uymayacak olanları da lanetlemişlerdir. Bununla birlikte, Yahudiler sürgün sonrasında, sosyal anlamda kendi içlerine kapanmıştır.520 Komşu milletlerden kız alıp vermeyeceklerine,521 Şabat günü ya da kutsal bir gün eşya veya tahıl satmak isteyen olursa almayacaklarına, yedi yılda bir toprağı sürmeyeceklerine ve bütün alacaklarını sileceklerine dair Tanrı’ya söz vermişlerdir. Bunların yanında Süleyman Mabedi’nin muhtelif giderlerinin karşılanması için her yıl belli miktarda para vereceklerini söyleyen Yahudiler, Süleyman Mabedi’ndeki sunakta yakılmak için getirilecek odunların tedarik edilmesi görevini de kendi üzerlerine almıştır. Topraktan ve ağaçlardan elde edilen ilk ürünlerin Süleyman Mabedi’ne götürülmesi, ilk doğan oğulların, hayvanların, ilk doğan sığırların ve davarların Mabed’de görev yapan kahin ve Levililerin hizmetine verilmesi de Yahudilerin Tanrı’yla yaptıkları antlaşmanın bir parçası olarak zikredilmiştir. Süleyman Mabedi ile ilgili çeşitli işleri yerine getireceklerini söyleyen Yahudiler, bundan sonra Tanrı’nın Mabedi’ni ihmal etmeyeceklerini, gereken özeni göstereceklerini ifade etmiştir.522

Ezra ve çalışmaları esnasında onun yanında olan Nehemya, Süleyman Mabedi’ndeki ibadetlerin yerine getirilmesinde önemli bir yere sahip olan kahinlerin ve Levililer’in soyağacının dikkatle tespit edilmesinde, çeşitli Mabed görevlilerinin ve personelinin uygun bir şekilde dağıtılmasında önemli rol oynamıştır. Ezra ve Nehemya’nın523 524 üstün çalışmaları neticesinde Süleyman Mabedi, İkinci Mabed’in tekrar açılışından takriben 70 yıl sonra, Yahudi tarihindeki merkezi rolünü tekrar 529 kazanmıştır.

Yahudi tarihinde Ezra ve Nehemya’nın çalışmalarından sonraki dönem ile ilgili bilgilerin yok denecek kadar az olduğu söylenmektedir.525 Özellikle Helenistik dönemin başlarını da kapsayan M.Ö. 400-200 yılları arası, Yahudi tarihi açısından kayıp yıllar olarak nitelendirilmektedir. Yahudilerin, iki asırlık bu dönemi, muhtemelen huzurlu bir şekilde geçirdikleri, bu nedenle Yahudi tarihçilerinin kaydetmesini gerektirecek herhangi büyük bir olay olmadığı belirtilmektedir. Yahudilerin, kendilerine hükmeden idareciler arasında en çok Perslileri sevdikleri, onlara karşı herhangi bir isyana girişmedikleri gibi Mısır’da baş gösteren isyanların bastırılmasında da Perslilere yardım ettikleri söylenmektedir. Yahudilerin, dini anlamda ise hem Yahuda bölgesinde hem de Pers İmparatorluğu’nun diğer bölgelerinde ibadetlerini yerine getirmede özgür oldukları ifade edilmektedir.526 Özellikle, Süleyman Mabedi ile ilgili bilgilerin bulunmaması, Mabed’in Ezra ve Nehemya’nın bıraktığı şekilde, ne yapısal ne de dinsel anlamda zarar görmeden uzun yıllar boyunca devam ettiğini göstermektedir.

·        a. Hellenistik Dönem (M.Ö. 331-67)

Büyük İskender’in fetihleri ve kendisinden sonra gelen yöneticilerin sayesinde Helenistik kültür, doğu dünyasına büyük oranda egemen olmuştur. Helenistik kültür Yahudileri de asimile etmeye başlamıştır. O zamanki Yahudi mütercimlerden bazılarının yaptığı çeviri çalışmalarında “Sinagog” ve “Sanhedrin” gibi kelimelerin geçmesi Helenistik kültürün Yahudi dini hayatına yavaş yavaş girdiğini göstermektedir.527 Bu durum, Yahudilerin, Helenistik kültürün etkisinin nereye kadar Yahudilik için kabul edilebilir olduğu noktasında sorunlar yaşamasına yol açmıştır.

Helenistik krallar Süleyman Mabedi’ne büyük bir saygı duymuşlar ve sayısız hediyeler vermişlerdir. Helenistik krallar arasında en dikkat çeken ise III. Antiokhos olmuştur. Yahudilere karşı oldukça müşfik ve cömert olduğu belirtilen III. Antiokhos, döneminde yapılan askeri harekatlara Yahudilerin uyum sağlamasından dolayı bir teşekkür olarak, Süleyman Mabedi’nin çevresindeki alanın kutsallığının güvenceye alınmasını emretmiştir. Bunun yanında, kentin varoşlarına sokulmaması gereken kaşer (helal) olmayan hayvanların listesini de tebliğ ettirmiştir.528 Ayrıca, Yahudilere, kendi gelirinden, Süleyman Mabedi’nde kullanılması için şarap, yağ, un, tuz gibi gıda maddelerine ilaveten Mabed’in tamiri için gerekli olan keresteleri vermiştir. III. Antiokhos, kendisinden önceki Pers kralları gibi Süleyman Mabedi’nde çalışanlardan ve Yahudi din alimlerinden vergi almayarak Yahudilere, özellikle de Süleyman Mabedi’ne gösterdiği saygıyı ifade etmiştir.529

Antiokhos’tan sonra gelen VI. Seleucus, selefinin yolundan giderek Yahudilere karşı ılımlı bir politika takip etmiştir. Ancak VI. Seleucus’un bu hoşgörüsü ve saygısı fazla uzun sürmemiştir. Ekonomik sıkıtılar yaşadığı bir dönemde bazı görevlilerini Kudüs’e göndererek Süleyman Mabedi’nin hazinesinde bulunan değerli eşyaları aldırtmıştır. Bu durum, Selevkos hanedanlığının, başlarda, Yahudilere karşı gösterdiği ılımlı politikanın değişmeye başladığının ilk işareti olarak görülmüştür. IV. Antiokhos Epiphanes’in kral olmasıyla Yahudilere uygulanan politika, kökten bir değişikliğe uğramış ve böylece,Yahudiler için baskı ve zulüm dönemi başlamıştır.530

IV. Antiokhos Epiphanes’in, Selevkos kralı (M.Ö. 175) olması, Yahudilerin yaşamını derinden sarsmıştır. Yahudilerden nefret eden, Yahudi din ve geleneklerini yok etmek için elinden gelen her şeyi yapan IV. Antiokhos Epiphanes, Helenistik kültürü Yahudi dini hayatında baskın hale getirmeye çalışmıştır. Bunun yanında, her tarafa Helen heykel ve tapınakların inşa edilmesinden Yahudiler için hayati önemi haiz olan Süleyman Mabedi’nin, Zeus ve Olimpia’ya ithaf edilmesine karar vermesine kadar çok değişik çalışmalarda bulunmuştur.531

IV. Antiokhos, Süleyman Mabedi’nin Baş Kahin’i olan IV. Onias’ı görevinden alarak yerine Helenist eğilimleri olduğu bilinen Yehoşua’yı baş kahin olarak görevlendirmiştir. Yehoşua, Kudüs’ü, Antioh adını vereceği bir Helen şehri yapmak için geniş çapta çalışmalar başlatmış, sosyal ve kültürel faaliyetlerinin merkezi olacak bir kurum ortaya çıkartarak Süleyman Mabedi’nin öneminin büyük oranda azalmasına neden olmuştur. Sonraki yıllarda Süleyman Mabedi’nin içine Helenistik kültüre ait paganist unsurlar yerleştirilmiştir.532 Bu da, zamanla, geleneksel Yahudi bayramlarının tamamen ihmal edilmesine ve Mabed ibadetlerinin terk edilmesine yol açmıştır.

Helenistik kültürün, Yahudi din hayatında egemen olmasına ve Süleyman Mabedi’nin her geçen gün önemini kaybetmesine daha fazla dayanamayan Yahudiler, IV. Antiokhos’a karşı ayaklanmışlardır. IV. Antiokhos, bu isyan karşısında Kudüs’e yürümüş, Süleyman Mabedi’ni ele geçirip burada bulunan altın sunağı, altından yapılmış bazı eşyalarla birlikte Süleyman Mabedi’nde ibadet için kullanılan kapları ve ele geçirdiği değerli olan her şeyi alıp götürmüştür. Üstelik, Mabed’de icra edilen kurban ibadeti yasaklanmış, bunun yerine Yahudileri derinden sarsacak olan domuzların kurban edilmesi uygulaması başlatılmıştır. Yakmalık sunağının yerine de başka bir sunak yapılıp Süleyman Mabedi, Zeus adına ithaf edilmiştir.

Bu zulme daha fazla dayanamayan Yahudiler, Makabiler’in liderliğinde, Haşmonay ailesinden Matatyau ve oğullarının dağa çıkmasıyla patlak veren bir isyan başlatmıştır. Ancak, Yahudiler bu isyanın cezasını daha sonra ağır bir şekilde ödemiştir. Öyle ki, çocuklarını sünnet ettiren kadınlar ölümle cezalandırılmış, yeni doğan çocuklar boyunlarından asılmış, bir çok Yahudi katledilmiş ve evleri yakılmıştır. Fakat bütün bunlara rağmen Yahudiler, inançlarından ve mücadelelerinden taviz vermemiştir. Yahudilerin büyük bir kısmı, hiçbir yiyecek bulamadıkları zamanlarda helal olmayan etleri yiyerek kirlenmektense ölmeyi tercih etmiştir. Geriye kalan Yahudiler de çöllere kaçarak hayatlarını kurtarmaya çalışmıştır. Yahudilerin, Süleyman Mabedi’ne karşı yapılan saygısızlıklara daha fazla dayamayıp başlattıkları isyan her şeye rağmen sonunda hedefine ulaşmıştır. Yuda Makabi, Kudüs’ü yeniden ele geçirmiş, Helenistik unsurlarla kirlenmiş olan Süleyman Mabedi’ni, Yahudi inançlarına uygun olarak temizleyip Yahudilerin ibadetine açmıştır.533

Yahudi tarihindeki önemli olaylardan biri olarak nitelendirilen ve bir çok Yahudinin canına mal olan bu isyanın başarıya ulaşması, günümüze kadar Hanukka Bayramı534 adı altında kutlanmıştır. Bu olayın ardından egemenlik 100 sene kadar Haşmonay ailesinin elinde kalmıştır. Yahudiler, bu zaman zarfında ibadetlerine kesintisiz bir şekilde devam etmiş ve Kudüs’te çeşitli mimari çalışmalarda bulunmuştur.

Yahudiler arasında zuhur eden huzur fazla uzun sürmemiştir. Zira, giderek büyüyen ve güçlenen Roma devletinin politikasına göre, Roma’ya karşı bölgede tehdit olacak her türlü unsurun zayıflatılması ve ortadan kaldırılması gerekmekteydi. Zamanında Roma devleti için bir tehdit olan Selevkos hanedanlığına karşı Yahudilerin verdiği mücadele takdirle karşılanmışken, Yahudilerin giderek güçlenmesi, Roma Devleti tarafından yeni bir tehdit sinyali olarak algılanmıştır.535 Bu nedenle Haşmaonay ailesinde baş gösteren liderlik çekişmesini fırsat bilen Roma kuvvetleri Kudüs’ü ele geçirmeye karar vermiştir.536

·        b. Roma Dönemi(M.Ö. 67- M.S. 324

Yahudilerin, Makabilerin liderliğinde IV. Antiokhos Epiphanes’e karşı başlattıkları isyanın zaferle neticelenmesinden yaklaşık bir asır sonra Romalılar Kudüs’e gelmiş ve Kudüs, Roma generali Pompey tarafından M.Ö. 63 yılında fethedilmiştir.537 Pompey, Yahudi inancına göre senede sadece bir defa girilen Süleyman Mabedi’ndeki Kutsallar Kutsalı’na girerek Yahudilere karşı büyük bir saygısızlıkta bulunmuş, kurban ibadetini durdurup baş kahin de dahil olmak üzere kendisine karşı gelen herkesi öldürtmüştür. Ancak, Süleyman Mabedi’ni talan etmeyen Pompey, burada eda edilen ibadetlerin yerine getirilmesine de daimi olarak engel olmamıştır. Pompey’in Kudüs’ü ele geçirmesinden birkaç yıl sonra, ondan daha acımasız ve zalim olan Crassus, Kudüs’e gelmiştir. Süleyman Mabedi’ne saldıran Crassus, değerli olan ne varsa alıp götürmüştür. Crassus’dan sonra gelen Roma Kralı Julius Ceasar ise Yahudilere karşı kendisinden önceki krallardan farklı olarak ılımlı bir politika takip etmiştir. Julius Ceasar’ın da rızasıyla Gelile’ye önce yönetici, sonra bütün bölgenin kralı olan Herod, kendisinden önceki kral gibi Yahudilere hoşgörülü yaklaşmıştır.538 3 0 yıldan fazla (M.Ö. 37-4)539 Yahudilerin idaresini elinde bulunduran Herod’un ölümü ile Kudüs’te Romalı valiler dönemi başlamıştır. Bu dönem Süleyman Mabedi’nin M.S. 70 yılında yıkılmasına kadar devam etmiştir.

·        5. Herod’un, Mabedi Yıkıp Yeniden Yapması

Roma’nın etkisi altındaki doğulu hükümdarların en güçlüsü olan ve M.Ö. 374 yılları arasında540 aktif bir hükümdarlık süren Herod,541 bir takım psikolojik sorunlarına rağmen cesur bir kumandan, iyi bir asker ve yetenekli bir yönetici olarak görev yapmıştır. Roma İmparatorluğu’nun egemen olduğu dönemde Kudüs için en önemli isim, Yahudi olmamasına karşın yaptığı çalışmalarla Yahudi tarihinde önemli bir yer edinen Herod olmuştur. Herod’un zamanında, orta doğunun en önemli kentlerinden biri olan Kudüs, bilim merkezi haline gelmiş, burada bir çok öğrenci yetişmiş ve şehrin nüfusu 120 binlere ulaşmıştır.542

M.Ö. 586 yılında Nabukednassar tarafından yerle bir edilen Süleyman Mabedi, sürgünden dönen Yahudilerce yeniden inşa edilmişti. Literatürde İkinci Mabed (Zerubbabel Mabedi) olarak zikredilen bu yapı, Süleyman’ın yaptığı Birinci Mabed’le kıyaslandığında ihtişam ve zenginlik açısından oldukça zayıf kalmıştı. Bu durum Roma Kralı Herod’un, Süleyman Mabedi’ni yeniden yapmayı düşündüğünü açıklamasına kadar devam etmiştir.

Yaşadığı süre boyunca güç ve prestij düşkünü olan Herod, tarihe geçecek kadar önemli bir isim olma sevdasında olmuştur.543 Bu nedenle hükümdarlığı süresince yaptığı işler içinde dikkat çekecek ve ölümünden sonra kendisini hatırlatacak muhteşem bir eser ortaya koymak arzusuyla544 İkinci Mabed’i, eksik taraflarını da kapatarak eski görkemine kavuşturmaya karar vermiştir. Herod, İkinci Mabed’i yeniden yapmaya, krallığının 18. yılında, M.Ö. 20/19 yıllarında545 başlamıştır.546 Ancak, bu düşüncesiyle hem Kudüs’teki hem de diasporadaki Yahudilerin sempatisini kazanmayı hedefleyen Herod’un bu çalışması, bir çok Yahudinin endişeye kapılmasına yol açmıştır. Zira Yahudiler, Herod’un, Mabed’i yeniden inşa etmek bahanesiyle yıkacağını, yerine yenisini yapmayacağını ve Süleyman Mabedi’nde Yahudiliğe aykırı bazı olayların meydana geleceğini düşünmüştür.547 Herod, bu durum karşısında Yahudilerin kızgınlığını ve korkularını ortadan kaldırmayı kendisi için birinci vazife olarak görmüş, bu nedenle, Zerubbabel’in M.Ö. 515 yılında yeniden yaptığı ve o güne kadar ayakta duran İkinci Mabed’i yıkmadan önce, inşaat esnasında kullanılacak malzemelerin toplanmasından,548 taşların getirilmesi işinde çalışacak işçilere varıncaya kadar gerekli bütün hazırlıkları çok dikkatli bir şekilde yerine getirmiştir. Bu hazırlıklar aşamasında bin549 kahinin, gentilelerin (Yahudi olmayanlar) girmesinin yasak olduğu yerlerde çalışabilecek duvarcılar ve inşaatçılar olarak yetiştirilmesi de yapılan hazırlık çalışmaları arasında yer almıştır.550 Yeniden inşa etmeyi düşündüğü Süleyman Mabedi’nin bütün masraflarını kendisi karşılayan551 Herod, ayrıca,

Mabed’in inşaatında çalışmaları için bin kadar duvarcı ve on bin kadar işçi tutmuştur.

Süleyman Mabedi’nin inşaatı esnasında oradaki ibadetlerin yerine getirilmesine özen gösterilmiş, Mabed’de icra edilmesi gereken kurban ibadeti vakitlerinde, hem ibadetin huzurlu bir şekilde devam edebilmesi hem de Mabed’e ait iç bölümlerin insanların gözlerinden gizlenebilmesi için Kutsal Yer ve avluların önüne perdeler çekilmiştir.552 553

Neticede, Yahudileri teskin etmek için en ince ayrıntısına kadar yapılan hazırlıkların ardından M.Ö. 20/19 yıllarında inşaatına başlanılan Süleyman Mabedi’nin, fonksiyonel bir ibadet mekanı olabilmesi bir buçuk sene, Mabed’i çevreleyen avluların ve dış duvarların yapımı ise sekiz sene sürmüştür.554 Süleyman Mabedi’nin bir kompleks olarak tamamlanması ise kırk altı sene555 sonra gerçeklemiştir. Ancak, Mabed’de çalışan ustalar, Romalıların M.S. 70 yılında, Süleyman Mabedi’ne saldırdıkları ana kadar Mabed’in dekorasyon işleri ile uğraşmışlardır.556

·        a. Herod Mabedi’nin Mimarisi

Herod’un yeniden inşa ettiği Süleyman Mabedi’nin genel yapısının, yaklaşık 950 yıl önce Süleyman tarafından yapılan Birinci Mabed’e ve onun yıkılmasının ardından Zerubbabel’in yaptığı İkinci Mabed’e genel hatları itibariyle benzediği söylenmektedir.557 Ancak, Herod’un yaptığı Mabed ile diğer Mabedler arasındaki benzerlikler kadar farklılıklar da dikkat çekmektedir.

Roma Kralı Herod, bütün hazırlıkları yapar yapmaz ilk olarak Mabed’in eski temellerini ortadan kaldırıp558 Süleyman Mabedi’nin alanını iki katına çıkarmış559 ve tepenin kıyı kenarlarına yüksek duvarlar ördürmüştür.560 Herod, muhtemelen, böyle büyük bir alan elde edebilmek561 için Mabed’in etrafında bulunan çukurları doldurtmuştur.562

Seleflerini geride bırakacak harcamalarıyla Herod, Süleyman Mabedi’ni, haleflerinin dahi yapamayacağı kadar güzel bir şekilde inşa etmeyi amaçlamıştır.563 Herod, Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa ederken, o dönemde hakim olan Yunan mimarisinden etkilenmiş, Mabed’in sütunlarını ve başlıklarını, sövelerini ve kapılarını tamamen buna göre yaptırmıştır.564 Mabed’in yapımı esnasında, yüksekliği yaklaşık olarak 8, genişliği 12, uzunluğu da 25 kubit olan sert beyaz taşlar kullanılmıştır.565

Herod Mabedi,566 Süleyman ve Zerubbabel’in yaptığı Mabedler gibi Kutsallar Kutsalı, Kutsal Yer ve Eyvan olmak üzere üç bölümden oluşmuştur. Kutsallar Kutsalı, uzunluğu ve genişliği 20 kubit, yüksekliği de 40 kubit olacak şekilde inşa edilmiştir.567 Uzunluğu 40, genişliği 20 kubit olan Kutsal Yer’in yüksekliğinin, diğer Mabedlerden farklı olarak 40 kubit olduğu nakledilmiştir. Herod Mabedi’nin Eyvan’ı da diğerlerinden oldukça büyük yapılmıştır. Yüksekliği ve genişliği 100 kubit olan Eyvan, Kutsal Yer’e doğru uzunluğu ise 20 kubit olarak şekilde planlanmıştır.568 Kapısı olmayan Eyvan’ın girişi 20 kubit genişliğinde, 70 kubit yüksekliğindeki bir geçitten sağlanmıştır. Herod, bu geçidin üstüne, daha sonra Yahudiler tarafından indirilen altından mamul bir kartal heykeli yaptırmıştır. Eyvan’ın ön tarafının altınla kaplatıldığı ve sabahları güneş vurduğunda muhteşem göründüğü bildirilmiştir.569 Bu Mabed’e 12 basamaklı bir merdivenle çıkıldığı belirtilmiştir.570

Herod Mabedi’nin Kutsal Yer bölümüne Takdime Ekmeği Masası, Şamdan, ve Buhur Sunağı konulmuştur.571 Kutsal Yer’in önüne dört renkten oluşan bir perde, Kutsallar Kutsalı ile Kutsal Yer arasına da iki renkten oluşan başka bir perde dikilmiştir. Kutsallar Kutsalı’nda ise, Babil sürgünü esnasında kaybolan Ahit Sandığı’nın eski yerini belirtmek için sadece bir taş parçasının bulunduğu belirtilmiştir.572

Birinci Mabed’le olan farklılıkların yanında benzerlikleri de bulunan Herod Mabedi’nin doğusu hariç diğer taraflarına yan odalar yapılmıştır. Mabed’in kuzey ve güneyinde 15’şer, batısında ise 8 tane olmak üzere toplam 38 odanın bulunduğu belirtilmiştir. Batıdaki odaların birinci katına iki, diğer iki katın her birine ise üç oda inşa edilmiştir.573 En alt kattaki odalar 7x7x7 kubit, orta kattakiler 6x6x6 kubit, en üst kattakiler de 5x5x5 kubit olacak şekilde dizayn edilmiştir. Bölmeli pencerelere sahip olan574 odaların her birisine üç kapı yapılmıştır. Bu kapıların, birinin sağdaki, diğerinin soldaki ve üçüncüsünün de yukarıdaki odaya açıldığı nakledilmiştir. Mabed’in kuzeydoğusuna yapılan ve tek bir yerden girildiği rivayet edilen575 bu odaların hangi amaçla kullanıldığı hakkında farklı bilgiler verilmiştir. Bazılarının hazinelerin saklanması için kullanıldığı söylenirken,576 577 578 bazılarının da herhangi bir saldırıya karşı silahların depolanması ve Mabed’in savunulması maksadıyla yapıldığı 582                                                           583

bildirilmiştir. Bu yan odalar ve onları kuşatan duvarlarla birlikte, Mabed in genişliğinin 70 kubit olduğu ifade edilmiştir. Böylece, Süleyman Mabedi’nin önündeki 100x100 ebatlarındaki Eyvan, her iki taraftan 15’şer kubit dışarı çıkmıştır.579

Herod Mabedi’nin ön tarafının güney kısmında,580 Mabed’den 22 kubit uzaklıkta581 Yakmalık Sunusu Sunağı yer almıştır. Süleyman’ın inşa ettirdiği sunaktan daha büyük olan kare şeklindeki bu sunağın kenarları 32 kubit,582 yüksekliği ise 15 kubit olacak şekilde inşa edilmiştir. Dört köşesine boynuz şeklinde çıkıntılar yapılan sunağa çıkmak için, 32 kubit uzunluğunda, 16 kubit genişliğinde rampa yapılmıştır. Üzerinde merdiven bulunmayan rampa, din görevlilerin kaymasını önlemek için zaman zaman tuzlanmıştır.583 Sunak, kireç, katran ve taşların karıştırılmasıyla yapılmış olup, sunağın yapımı esnasında her hangi bir demir parçası kullanılmamıştır. Çünkü, “demir insanın hayatını kısaltmak için yaratılmış, sunak ise insanın ömrünü uzatmak için inşa edilmiştir” şeklinde bir inanç olduğu bildirilmiştir. Hem sunak hem de rampanın görüntüsünü hiçbir zaman kaybetmemesi için senede iki defa boyandığı rivayet edilmiştir.584

Yakmalık Sunusu Sunağının güneybatı kısmına, atık suların ve kanların dışarı akmasını sağlayan bir lağım yapılmıştır. Ayrıca, Mabed ile sunak arasına, Birinci Mabed’deki dökme havuz yerine kullanıldığı sanılan ve ebatları hakkında herhangi bir bilginin bulunmadığı belirtilen bir kazan yerleştirilmiştir.585 On iki musluğu bulunan bu kazan, kahinlerin ellerini ve ayaklarını yıkamaları için kullanılmıştır.586 Sunağın kuzey tarafına, Tanrı’ya takdim edilen hayvanların, kurban ediliş amacına göre hazırlanması için mezbaha yapılmıştır. Açık bir alanda bulunan mezbahanın üstüne, kahinleri güneşten ve yağmurdan korumak için çadır yerleştirilmiştir.587 Mezbahada, kurban edilecek hayvanların bağlandığı yirmi dört tane halkanın yanında kesilen hayvanların asıldığı sekiz adet sütun, kurbanların etlerinin hazırlanması için 593 de sekiz tane mermer masa yapılmıştır. 588

Herod’un yeniden inşa ettiği bu Mabed, çok uzaklardan görünebilmesi için yan tarafları çok kısa, orta tarafı çok yüksek bir şekilde dizayn edilmiştir.589 Mabed’in avlusu, Herod tarafından taşlarla döşetilmiş ve etrafı büyük eyvanlarla kuşatılmıştır.590

aa. Avlular

Herod’un ön avlusunu oldukça genişleterek yeniden yaptırdığı Süleyman Mabedi’nin önüne, kutsiyetleri farklı olan bir dizi avlu yapılmıştır. Bu avlulardan dış avlunun (Kahinler Avlusu), Süleyman’ın ve Zerubbabel’in yaptırdıkları Mabedler’de olmasına karşın diğer avluların sadece Herod’un inşa ettirdiği Mabed’e özgü olduğu nakledilmiştir.591 Bu avlular değişik insan grupları için yapılmıştır. Avlulardan bazılarına, ritüel saflığı korumak için Yahudilerin bile girmesi yasaklanmıştır.592

Çalışmamızın konusu olan Süleyman Mabedi’nin kutsal sınırına dahil olmayıp, Mabed’i en dıştan çevreleyen alanı ifade eden “Gentileler Avlusu”na önemli olmasından dolayı temas edilmiştir. Bunun dışındaki avlular ise, dıştan içe doğru “Kadınlar Avlusu”, “İsrailliler Avlusu” ve “Kahinler Avlusu” olarak nitelendirilmi ştir.593

aaa. Gentileler Avlusu

Yahudi olmayanların sadece bu alana girmesine izin verildiği için “Gentileler” (Yahudi olmayanlar) adını almıştır. Bu ismin, kaynaklarda geçmediği söylenmektedir.594 En dışta bulunan Gentileler Avlusu’nun içine küçük bir dahili bölme yapılmıştır. Birkaç merdivenle çıkılan bu yere, üzerinde Yunanca “ Yabancıların daha fazla gitmesi yasaktır. Aksi takdirde ölüm cezası uygulanacaktır” yazan bir kitabe konulmuştur.595 Bu kitabe, 1871 yılında arkeolojik çalışmalar neticesinde bulunmuştur.596

Gentileler Avlusu’ndan sonra Süleyman Mabedi’ni çevreleyen ve üç avludan oluşan oldukça geniş bir ön avlu yer almıştır. Bu ön avluya 9 kapıdan girildiği nakledilmiştir. Bunlardan en bilineninin “Güzel Kapı”597 (The Beautiful Gate) olduğu belirtilmiştir.598 Avlunun en doğu kısmında yer alan bölüme ise Kadınlar Avlusu denilmiştir.

aab. Kadınlar Avlusu

Süleyman Mabedi’nin doğusunda bulunan “Kadınlar Avlusu” (The Court of Women) kadınların buraya girmelerine izin verilmesinden ve bütün toplumsal ibadetlerin eda edildiği mekan olmasından dolayı bu adı almıştır.599 Uzunluğu ve genişliği 135 kubit olan kare şeklindeki Kadınlar Avlusu, üstü açık olacak şekilde yapılmıştır. Dört köşesine, ebatları 40x40 kubit olan ve değişik amaçlarla kullanılan çatısız dört oda inşa edilmiştir.600 Bu odaların fonksiyonlarının şu şekilde olduğu belirtilmiştir:

·        1) Nazariteler Odası (The Chamber of the Nazarites): Bu oda, Kadınlar Avlusu’nun güneydoğusuna yapılmıştır. Bu mekan, Nazaritelerin, esenlik sunularını hazırladıkları ve saçlarını kestikleri yer olarak işlev görmüştür.

·        2) Odun Odası (The Chamber of Wood): Avlunun kuzeydoğusundaki bu oda, sunak ve şöminede kullanılan yakıtların saklanması için yapılmıştır.

·        3) Leperler Odası (The Chamber of Lepers). Yaptığımız çalışmada, bu odanın kullanılış amacı hakkında herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır.

·        4) Yağlar Odası (The Chamber of Oils): Mabed’deki şamdan ve çeşitli sunular için yağın ve şarabın saklandığı bir oda olduğu bildirilmiştir.601

Kadınlar Avlusu’na, kadınların bazı ibadetleri izleyebilecekleri balkon da yapılmıştır. Bu avlunun, her bir yönüne, toplam dört kapı konulmuştur. Oldukça büyük olup (35 metre) avlunun doğu kısmında yer alan “Güzel Kapı,”602 İsrailliler Avlusu’na açılan kapı hariç diğer kapılar gibi gümüş ve altınla kaplanmıştır. Kadınlar Avlusu’nda, ayrıca, İsrailliler Avlusu’na çıkan, yarım daire şeklinde, 3,5 metre yüksekliğinde ve her biri ^ kubit olan603 on beş basamaktan müteşekkil bir merdiven yapılmıştır.604 Levililer’in, Mezmurlar 120-134 arasındaki bölümü bu merdiven üzerinde okudukları rivayet edilmiştir.605

aac. İsrailliler Avlusu

Kahinler Avlusu’nun bir parçası olan İsrailliler Avlusu’nun, Kadınlar Avlusu’ndan sonra gelmekteydi.606 Bu avlu, Kadınlar Avlusu’ndan 7^ kubit yüksekte yapılmış607 ve 20 metre yüksekliğindeki bir duvarla Kadınlar Avlusu’ndan ayrılmıştır. Uzunluğu 135, genişliği ise 11 kubit olan İsrailliler Avlusu, Yahudi erkekler ile kurban getirenlerin durduğu ve Kahinler Avlusu’nda icra edilen ibadetlerin izlendiği yer olarak dizayn edilmiştir. İsrailliler Avlusu’nun her iki tarafına, birisi “Pişmiş Pasta Yapıcıları Odası” (The Chamber of the Makers of the Baked Cakes), diğeri ise kahinlerin resmi kıyafetlerinin saklandığı “Phineas Odası” (the Chamber of Phineas) olmak üzere iki tane oda yapılmıştır.608 Bu odaların Kahinler Avlusu’na açıldığı ifade edilmiştir.609

aad. Kahinler Avlusu

İsrailliler Avlusu’ndan 2,5 kubit610 yukarıda olduğu belirtilen Kahinler Avlusu’nun, İsrailliler Avlusu’ndan sonra gelmiştir. Ancak bazı kaynaklarda, İsrailliler Avlusu ile Kahinler Avlusu, ikisi arasında bariz fiziksel bir ayrılık olmadığı için tek bir avluymuş gibi ele alınmıştır. Bu bağlamda, dikdörtgen şeklinde olan Kahinler Avlusu’nun, İsrailliler Avlusuyla birlikte 187135 kubit olduğu bildirilmiştir.611 Kurban ibadeti, Süleyman Mabedi’ni her taraftan kuşatan bu avluda icra edilmiştir. Kesilen kurbanların kanlarının, Kidron Vadisi’ne akmasını sağlamak için, güneybatı köşesine iki tane delik yapılan Yakma Sunusu Sunağı, Kahinler Avlusu’na yerleştirilmiştir.612

Kahinler Avlusu, kutsallık açısından Kadınlar ve İsrailliler Avlusu’ndan daha kutsal kabul edilmiştir.613 Bu nedenle, bu avluya kahin olmayanlar, sadece, kurban edilecek hayvana “ellerini sürmek” için girebilmişlerdir.614

Kahinler Avlusu’nu çevreleyen ve değişik amaçlarla kullanıldığı ifade edilen odalar yapılmıştır. Bu odalardan bazıları Kahinler Avlusu’nu çevreleyen duvarların tamamen içinde yer alırken bazıları kısmen içinde ve bazıları da kısmen dışında inşa edilmiştir.615 Sunular için tuzun saklandığı Tuz Odası (The Salt Chamber), kesilen kurbanların derilerinin tuzlandığı Parwa Odası (The Parwa Chamber), Parwa Odası’nın üstünde ise Yom Kippur günü baş kahinin kullandığı bir oda bulunduğu nakledilmiştir. Ayrıca, Durulama Odası (The Rinsing Chamber) sunuların iç organlarının temizlenmesi için kullanılmıştır. Sanhedrin’in toplandığı Yontulmuş Taş Odası (The Chamber of Hewn Stone), içinde bir sarnıcın bulunduğu ve bütün avlunun su ihtiyacının karşılandığı Çanak Odası (The Chamber of the Bowl) ve baş kahinin kullandığı Tahta Odası (The Wood Chamber) da inşa edilen odalar arasında yer almıştır.616 Ocak Odası’nı (The Chamber of the Hearth) kahinler, ibadet esnasında merkezi yer olarak kullanmıştır. Abtinas Evi (The House of Abtinas) de, Mabed için buhurun özel olarak hazırlandığı mekan olmuştur.617

Kahinler Avlusuna çeşitli kapılar yerleştirilmiştir. Hepsinin aynı ebatta olup genişliklerinin 10 kubit yüksekliklerinin ise 20 kubit olduğu bildirilmiştir.618

Herod Mabedi, Talmudi gelenekte önemli bir yer edinmiştir. Buna geleneğe göre Herod Mabedi’ni görmeyenlerin hayatları boyunca güzel bir yapı görmedikleri ifade edilmiştir.619 Süleyman Mabedi’nin tarihinde, M.Ö. 957 yılında Süleyman’ın yaptırdığı, Babil sürgünü dönüşünden sonra M.Ö. 515 yılında Zerubbabel’in yeniden inşa ettirdiği Mabedlerle kıyaslandığında Herod Mabedi, daha büyük ve ihtişamlı olmuştur. Ancak şurası unutulmamalıdır ki, kutsiyet açısından bakıldığında Süleyman’ın yaptığı Birinci Mabed her zaman üstünlüğü elinde tutmuştur.620

Herod Mabedi, sürgün dönüşü inşa edilen Mabed’den büyük farklılıklar göstermiştir. Bu durumu göz önünde bulunduran bazı araştırmacılar, Herod Mabedi ile Zerubbabel’in Babil sürgününden sonra inşa ettirdiği Mabed’in “İkinci Mabed” adı altında birleştirilmesini yanlış bularak, gelenek ne söylerse söylesin Herod Mabedi’ne “Üçüncü Mabed” denilmesi gerektiğini belirtmiştir.621

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion