31 Mart 2021 Çarşamba

40 HADİS





 Peygamberimizin 40 Hadisi, Dini Sözler, İslami Sözler, Tasavvuf Sözleri ve Hikmet Damlaları. Sevgili Peygamberimiz mübarek sözleriyle, yaşayan sünnetiyle, çağları aşan örnekliğiyle her zaman müminlere yol gösterdi. 

İslamın nasıl yaşanacağını; bir dinin hayatın bütününe nasıl nüfuz edebileceğini; hayata sevginin, şefkatin, merhametin, iyiliğin, insanlığın nasıl katılacağını; adaletle merhametin, tevazuyla asaletin, doğrulukla istikametin aynı bedende çelişmeden kendisine nasıl yer bulabileceğini o öğretti. Hakkı, hakikati, göremediğimiz gerçekleri, gözümüzden kaçan incelikleri, her yönüyle hayatı ve hatta daha da sonrasını anlamlandırmayı o öğretti. 

40 Hadis Kimin Muhaciriyiz? 

1-Ömer b. el-Hattâb (r.a.)’ın aktardığına göre, Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ameller niyete göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır. Kim Allah ve Rasûlü için hicret ederse, hicreti Allah ve Rasûlü’ne olmuştur. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse, hicreti, hicretine sebep olan şeyedir.” (Buhârî, Bedü’l-Vahy, 1; Müslim, İmâre, 155.) Mükerrem Varlık: İnsan 

2-Abdurrahman b. Ebî Bekre (r.a.)’nin babasından naklettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “(Ey insanlar!) Bu (Zilhicce) ayınızda, bu (Mekke) şehrinizde bu (Arefe) gününüz nasıl saygın ise, kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (kişilik değerleriniz ve namuslarınız) da aynı şekilde saygındır.” (Buhârî, İlim, 9, Kasâme, 30.) Her Doğan Fıtrat Üzere Doğar 

3-Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Allah Rasûlü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.” (Buhârî, Tefsîr (Rûm), 2.) Kimsin? 

4-Abdullah b. Ömer (r.a.)’den nakledildiğine göre, Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim bir kavme benzerse, o da onlardandır.” (Ebû Dâvûd, Libâs, 4.) Müslümanca Yaşamanın Sırrı: İman ve İstikamet 

5-Süfyan b. Abdullah es-Sekafî (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Allah Rasûlü (s.a.s.) şöyle demiştir: “Allah’a iman ettim de sonra da dosdoğru ol.” (Müslim, Îmân, 62.) İhsan: Allah’a Kullukta En Üstün Mertebe 

6-Şeddâd b. Evs (r.a.) şöyle dedi: Rasûlüllah’tan (s.a.s.) iki şey ezberledim. O şöyle dedi: “Allah, her işte ihsanı (güzel davranmayı) emretmiştir. (Müslim, Sayd ve Zebâih, 57.) Kalb-i Selim 

7-Ebû Hureyre (r.a.)’den nakledildiğine göre Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kul bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Bundan vazgeçip tövbe ve istiğfar ettiği zaman kalbi parlar. Günahtan dönmez ve bunu yapmaya devam ederse siyah nokta artırılır ve sonunda tüm kalbini kaplar. Allah’ın (Kitabında) ‘Hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.’ (Mutaffifîn, 83/14.) diye anlattığı pas işte budur.” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 83.) Riya: Kimi Kandırıyoruz? 

8-Seleme b. Küheyl şöyle dedi: Cündüb (b. Abdullah) el-Alakî’den işittiğime göre Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle dedi: “Kim duyulsun diye iyilik yaparsa, Allah (onun bu niyetini herkese) duyurur. Kim gösteriş için iyilik yaparsa, Allah da (onun bu riyakârlığını herkese) gösterir.” (Müslim, Zühd, 48.) Rüzgâr ve Mümin 

9-Ebu Hüreyre (r.a.)’den nakledildiğine göre, Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Mümin, yeşil ekine benzer. Rüzgâr hangi taraftan eserse onu o tarafa yatırır (fakat yıkılmaz), rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mümin de böyledir; o, bela ve musibetler sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz). Kâfir ise sert ve dimdik selvi ağacına benzer ki Allah onu dilediği zaman (bir defada) söküp devirir.” (Buhârî, Tevhid, 31.) Tevekkül… Kuşlar gibi 

10-Ömer b. el-Hattâb (r.a.)’ın naklettiğine göre, Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Eğer siz Allah’a gereği gibi tevekkül etmiş olsaydınız, tıpkı sabahleyin kursakları boş olarak çıkıp (akşam) dolu olarak dönen kuşların rızıklandırıldığı gibi sizler de rızıklandırılırdınız.” (Tirmizî, Zühd, 33.) Vakti Müslüman Eylemek 

11-Ebû Hüreyre (r.a.)’den nakledildiğine göre, Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kendisini ilgilendirmeyen şeyleri (mâlâyâniyi) terk etmesi, kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir.” (Tirmizî, Zühd, 11.) Değerini Bilemediğimiz İki Eşsiz Nimet: Sağlık ve Boş Zaman 

12-İbn Abbâs (r.a.)’ın naklettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman.” (Buhârî, Rikâk, 1.) Günün Şükrünü Eda Edebilmek 

13-Enes b. Mâlik (r.a.)’ten nakledildiğine göre, Rasûlüllah (s.a.s.) yatağına uzandığında şöyle dua ederdi: “Bizi yedirip doyuran, bizi içirip kandıran, (her konuda) bize yeten ve bizi sığındıran Allah’a hamdolsun. İhtiyaçlarını karşılayacak durumu ve sığınacak bir yeri olmayan nice kimseler vardır!” (Müslim, Zikir, 64) Dirilişin Sırrı: Zikir 

14-Ebû Mûsâ el-Eş’arî (r.a.) tarafından rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Rabbini zikreden kimse ile zikretmeyen kimsenin hâli, diri ile ölünün hâline benzer.” (Buhârî, Deavât, 66.) Allah’ın Korumasını Hak Etmenin Yolu: Sabah Namazı 

15-Enes b. Sîrîn (r.a.) şöyle dedi: Cündeb el-Kasrî’den işittiğime göre, Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle dedi: “Her kim sabah namazını kılarsa o kimse Allah’ın koruması altındadır.” (Müslim, Mesâcid, 262.) İmanla Küfür Arasındaki Engel: Namaz 

16-İbn Cüreyc (r.a.) şöyle dedi: Ebu’z-Zübeyir’in Câbir b. Abdullah’tan işittiğine göre Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle demiştir: “Kişi ile şirk ve küfür arasında (engel olarak) namaz vardır (ve namazın terk edilmesiyle bu engel kalkar).” (Müslim, Îmân, 134.) Hırsızlığın En Kötüsü: Namazdan Çalma 

17-Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle demiştir: “Hırsızların en kötüsü namazından çalandır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/56.) Üç Faziletli Mescit 

18-Ebû Hüreyre (r.a.)’nin Hz. Peygamber (s.a.s.)’e ait olduğunu belirterek naklettiği bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Ancak üç mescide (ibadet maksadı ile) gitmek üzere yolculuğa çıkılabilir: Benim şu mescidim (Mescid-i Nebevî), Mescid-i Harâm ve Mescid-i Aksâ.” (Müslim, Hac, 511.) Oruç Kalkandır 

19-Ebû Hüreyre (r.a.)’den nakledildiğine göre Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Oruç kalkandır.” (Müslim, Sıyâm, 162.) Her İyilik Sadakadır 

20-Adî b. Hâtim (r.a.) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.s.) cehennemden bahsederek ondan Allah’a sığındı ve yüzünü çevirdi. Sonra yine cehennemden bahsetti ve ondan Allah’a sığınarak yüzünü çevirdi. Sonra şöyle buyurdu: “Yarım hurma ile de olsa kendinizi ateşten koruyun! Bunu bulamayan ise en azından güzel sözle kendini korusun!” (Buhârî, Edeb, 34.) Mülkün Gerçek Sahibi Karşısında Haddi Aşmamak 

21-Ebû Ümâme b. Sehl b. Huneyf (r.a.) anlatıyor: Bir gün mescidde ensar ve muhacirlerle birlikte otururken Hz. Âişe ile görüşmek üzere izin alması için bir adamı gönderdik. Yanına girdiğimizde o şöyle dedi: Bir defasında bana bir dilenci geldi. Yanımda da Rasûlüllah (s.a.s.) vardı. Dilenciye bir şey verilmesini emrettim, verilecek şeyi getirttim ve ona baktım. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle dedi: “Evine senin haberin olmadan hiçbir şeyin girip çıkmasını istemiyorsun öyle mi?” Ben de: “Evet” dedim. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle dedi: “Ey Âişe, yavaş ol! Sayma, sayarak verme! Yoksa Allah da sana sayarak verir.” (Nesâî, Zekât, 62.) İnsana Güzellik Katan Mucize: Kur’an 

22-Ebû Musâ el-Eş’arî (r.a.)’den nakledildiğine göre Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kur’an okuyan mümin turunç gibidir; kokusu da güzeldir tadı da güzeldir. Kur’an okumayan mümin hurma gibidir; kokusu yoktur ama tadı güzeldir. Kur’an okuyan münafık reyhan otu gibidir; kokusu güzeldir ama tadı acıdır. Kur’an okumayan münafık ise Ebucehil karpuzuna benzer; kokusu olmadığı gibi tadı da acıdır.” (Müslim, Müsâfirîn, 243.) Kulluğun Özü Dua 

23-Enes b. Mâlik (r.a.)’ten nakledildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Dua, kulluğun özüdür.” (Tirmizî, Deavât, 1) En Güzel Öğretmen: Hz. Peygamber (s.a.s.) 

24-Abdullah b. Amr (r.a.)’dan rivayet edildiği üzere Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle demiştir: “Ben ancak muallim olarak gönderildim…” (İbn Mâce, Sünnet, 17.) Anne ve Baba: Cennete Açılan Kapıyı İstersen Bırak İstersen Tut 

25-Ebû Hüreyre (r.a)’den nakledildiğine göre, Rasûlüllah (s.a.s.): “Burnu yere sürtünsün! Burnu yere sürtünsün! Burnu yere sürtünsün!” dedi. “Kimin ya Rasûlallah?” diye kendisine sorulunca da şöyle buyurdu: “Anne babasından birisinin ya da her ikisinin ihtiyarlığında yanlarında bulunup da cennete giremeyenin!” (Müslim, Birr, 9.) Rahmân’ın Rahmetine Açılan Kapı: Sıla-i Rahim 

26-Abdurrahman b. Avf (r.a.)’tan rivayet edildiği üzere Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle demiştir: “Yüce Allah şöyle buyurur: ‘Ben Rahman’ım, o (akrabalık bağlarının adı) da rahimdir. Ona kendi ismimden türeyen bir isim verdim. Onunla ilişkiyi sürdürenle ben de ilişkimi sürdürür, onunla ilişkiyi kesenle ben de ilişkimi keserim.’” (Ebû Dâvûd, Zekât, 45.) İyi Arkadaş ile Kötü Arkadaşın Misali 

27-Ebû Mûsâ el-Eş’arî (r.a.)’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Müslim, Birr, 146.) Ahiret Sermayemizi Tehdit Eden Büyük Günah: Kul Hakkı 

28-Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle demiştir: “…Âhiret gününde ne altın ne de gümüş para vardır. Bu nedenle haksızlık yapanın iyilik ve sevapları varsa bunlardan alınıp hak sahibine verilir. Şayet sevabı yoksa o kişi, mağdur ettiği kişinin günahlarını yüklenir.” (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 2.) Soğuk Aynalar 

29-Ebû Hureyre (r.a.)’den nakledildiğine göre Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Mümin müminin aynasıdır…” (Ebû Dâvûd, Edeb, 49.) Peygamber’in Yetimleri 

30-Sehl b. Sa’d (r.a.)’dan nakledildiğine göre; “Allah Rasulü (s.a.s.), ‘Ben ve yetime kol kanat geren kimse cennette böyle (yan yana) olacağız.’ buyurdu ve aralarını hafifçe ayırarak işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi.” (Buhârî, Talak, 25.) Gökyüzü ve Merhamet 

31-Abdullah b. Amr (r.a.)’dan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Merhamet edene Rahman da merhamet eder. Siz yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin.” (Ebu Davud, Edeb, 58.) Hayra Anahtar, Şerre Kilit 

32-Enes b. Mâlik (r.a.)’ten rivayet edildiğine göre, Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlardan öyleleri var ki, hayrın (önünü açan) anahtarları gibidir ve şerrin de (önünde duran, ona mâni olan) sürgüleri gibidir. Kimisi de şerrin anahtarı ve hayrın sürgüsü gibidir. Yüce Allah’ın, hayrın anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere ne mutlu! Ve ne yazık Yüce Allah’ın şerrin anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere!” (İbn Mâce, Sünne, 19.) Söz Mü Sükût Mu? 

33-Ebû Hüreyre (r.a.)’nin rivayet ettiğine göre, Allah Rasûlü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa ya hayır konuşsun yahut sussun.” (Buhârî, Rikâk, 23; Müslim, Îmân, 74.) Hayâ İmandandır 

34-Abdullah b. Ömer (r.a.)’in naklettiğine göre Allah Rasûlü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Hayâ imandandır”. (Buhârî, İman, 16.) Kalbi Esir Alan En Kötü Hastalık: Haset Ve Kin 

35-Yaîş b. Velîd’in Zübeyir’in azatlı kölesinden, onun da Zübeyir b. Avvâm’dan rivayet ettiğine göre Peygamber (s.a.s.) şöyle dedi: “Geçmiş toplumların hastalığı size de bulaştı: Haset ve kin beslemek! İşte bunlar, kökten yok edicidir. Saçı tıraş eder demiyorum, aksine dini kökünden kazıyıp yok eder. Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki iman etmeden cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmeden de mümin olamazsınız. Birbirinizi sevmenizi sağlayacak şeyi size haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın.” (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 56.) Zulüm: Ebedi Karanlık 

36-Câbir b. Abdullah (r.a.)’ın naklettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Zulümden kaçının; zulüm (zalim için) kıyamet gününde zifiri karanlıklardır.” (Müslim, Birr, 56.) Vücutta Dolaşan Sinsi Düşman: Şeytan 

37-Enes (r.a.) rivayet etmiştir. Allah Rasûlü (s.a.s.) şöyle demiştir: “Muhakkak ki şeytan, insanın vücudunda kanın dolaştığı gibi dolaşır.” (Müslim, Selâm, 24.) Hem Dünyada Hem De Ahirette İyiliklere Talip Olmak 

38-Katade Enes(r.a.)’e sordu. Nebî (s.a.s.) en çok hangi duayı ediyordu. Dedi ki, en çok yaptığı dua şu idi: “Allah’ım, bize dünyada iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!” (Müslim, Zikir, 26.) Her Kemalin Bir Zevali Vardır 

39-Enes b. Malik (r.a.) anlatıyor: “Rasulüllah (s.a.s.)’ın Adba isminde (seferde, yarışta) geçilemeyen dişi bir binek devesi vardı. Bir ara genç yük devesi üstünde bir bedevi geldi ve (yapılan koşuda bedevinin devesi) Adba’yı geçti. Bu durum Müslümanlara ağır geldi. ‘Adba yenildi!’ dediler. Bunun üzerine Rasulüllah (s.a.s.) şöyle dedi: ‘Dünyada yükselttiği her şeyi geri indirmek Allah’ın bir kanunudur!’” (Buhârî, Rikak, 38.) Ölüm: Kaçınılmaz Hakikat 

40-Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Allah Rasûlü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Lezzetleri yok edeni (yani ölümü) çok hatırlayın.” (Tirmizî, Zühd, 4.)


28 Mart 2021 Pazar

İSLAM TARİHİ İSLAMİYET DOĞDUĞU YILLARDA DÜNYANIN GENEL DURUMU AVRUPA KITASI'NIN DURUMU

İSLAM TARİHİ İSLAMİYET DOĞDUĞU YILLARDA DÜNYANIN GENEL DURUMU AVRUPA KITASI'NIN DURUMU 

 Toplumsal eşitsizlik üzerine kurulan bu düzen içinde halk, farklı toplumsal sınıflara ayrılmıştır: Soylular (Senyörler): Soylular, oturdukları toprakların sahibiydiler. 

Her türlü hakka sahip olan ve şatolarda oturan soylular, yönetim ve askerlik işleri ile ilgilenirlerdi. Soyluluk babadan oğula geçerdi. Soyluların en üstünde senyör denilen derebeyler yer alırdı. Senyörlerin en büyüğü kral idi. 

Bundan sonra sırasıyla dük, kont, baron ve şövalyeler gelirdi. 2. Rahipler; Rahipler, kiliselerin sahip olduğu toprakların geliriyle rahat bir Din: Avrupa da yaşayan insanların büyük çoğunluğu Hristiyanlık dinine inanmaktaydı. 

Yönetim biçimi olarak Feodalite, düşünce olarak da skolastik anlayış hâkimdi. Skolast ik düşünce; gözlem ve deneyi reddeden, eleştiri kabul etmeyen kilisenin ortaya attığı düşüncenin adıydı. Bu durum bilimsel faaliyetleri engellemiş, özgür düşünceyi ortadan kaldırmıştı. Kilisenin elinde birçok yetki vardı. 

Bunlar: Aforoz: Bir kişiyi dinden çıkarma Enterdi: Bir kralı ve hükümdarı cezalandırmak anlamına gelir. Engizisyon Mahkemeleri: Kiliseye karşı gelenleri cezalandırma Endülüjans: Cennet kâğıdı anlamına gelen belgedir. 

 B. AFRİKA KITASI'NIN DURUMU 
 İslamiyet in doğuşu sırasında Afrika nın en önemli bölgeleri Kuzey Afrika ile Habeşistan dı. Afrika kıtasının Kuzeyi Bizans ın elindeydi. Sasaniler ile Bizans arasında Kuzey Afrika hâkimiyeti için sürekli mücadele halindeydi. Habeşistan Krallığı nın başında bulunan Ezana, Hristiyanlık dinini resmi olarak kabul etmişti. Yerli halkın çoğunluğu ise putperesti. 

 C. İSLAMİYET ÖNCESİ ORTADOĞU NUN SİYASİ DURUMU 1.BİZANS İMPARATORLUĞU ( ) 
 * Kavimler Göçü Roma İmparatorluğunu ikiye ayırmıştı (395). * Doğu'nun başkenti İstanbul, Batı'nın İse Roma ydı İmparatorluk en güçlü devrini "Jüstinyen " hanedanı zamanında ( ) yaşamıştır. Anadolu, Suriye, Filistin, Mısır, Kartaca, İspanya'nın bir bölümü,italya yarımadası, Dalmaçya kıyıları ve Tuna'ya kadar Balkan toprakları bu dönemde sınırlar içinde idi. * Doğu Roma, Eski Yunan kültür ve uygarlığından etkilenerek, Hıristiyanlığın da etkisi ile yeni bir yapıya kavuştu ve Bizans adını aldı. * Bizans Ortodoks mezhebini benimsemiş ve Katolik olan Batı Avrupa'dan uzaklaşmıştır. Bizans toplumu ; soylular, din adamları, askerler ve köylüler olarak dört ana sınıftan oluşmuştur. 
* Herakliyüs Hanedanı zamanında ( ) batıda Avar ve Slav, doğuda da Sasaniler'le mücadele etmek zorunda kaldılar. 609'da İstanbul Sasaniler tarafından kuşatıldı. Daha sonra Sasani ve Avar ittifakı ile İstanbul 619 ve 626 yıllarında kuşatıldı. Bu durum Bizans'ın yıpranmasına neden oldu. Müşrikler ve Yahudiler Bizans'tan Hz. Muhammed'in yeni dini karşısında yardım istemişlerdi. Bizansın başı karışık olduğundan istenilen yardımı gönderememiştir. 
 * Müslümanların bir güç olarak ortaya çıkmalarıyla Suriye, Filistin ve Kuzey Afrika topraklarını kaybetmişlerdir. 
 * 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra bir daha toparlanamamıştı. * 1453 te Fatih'in İstanbul'u fethiyle yıkılmıştır, Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebinden olup, merkezleri İstanbul'du. Ortodoksların liderine "Patrik" denilir. 

 SASANİLER ( ): 
* İran topraklarında, Partlar'ın zayıf düşmesiyle Sasanoğlu, Babek sınırlarını genişletmeye başlamıştır. * En güçlü oldukları dönemde Suriye ve Yemen'i topraklarına kattılar. 
* Sasaniler 609 ve 619 ve 626 yıllarında İstanbul'u kuşatmışlar fakat başarısız olmuşlardır. 

*Sasani'ler, Akhunlara karşı Göktürklerle işbirliği yaptılar ( İpek yolu egemenliği için). Ancak İpek yolunu Göktürklere kapatmaları üzerine Bizans'la ittifak yapan Göktürkler, saldırılarla Sasanileri zayıflattılar. Müslüman Araplar karşısında tutunamayan Sasani Devleti 651'de tarih sahnesinden çekilmiştir. 

 *Hz. Ömer döneminde Kadisiye ( 635) ve Nihavend ( 642) savaşlarını kaybeden Sasaniler yıkıldılar. *Sasani ekonomisi büyük ölçüde savaş ve yağma düzenine dayanmıştır. Doğu ticaret yolları üzerinde bulunmaları ve Hint ticaret yolunu ele geçirmeleri de ekonomik yönden gelişmelerini sağlayan etkenlerdir. Dini inançlarının temelini "Zerdüştlük" oluşturmuştur. Zerdüştlük, iyilik ve kötülük savaşını temel alır. İyilik tanrısı "Ahuramazda" ( Hürmüz), kötülük tanrısı "Angramanyu" (Ehrimen) arasında sürekli bir mücadele vardır. iyilik yapanlar öldüklerinde ışık dünyasına, kötülük yapanlar karanlık dünyasına giderlerdi.bunun için aydınlık ve Işığa değer vermişler, Ateş'i kutsal kabul etmişlerdir. Sürekli ateş yaktıkları, tapınma yerlerine "Ateşgede" denilir. Bundan dolayı Zerdüştler'e ateşe tapan anlamında "Mecusi" de denilmiştir. 

 GÖKTÜRKLER ( ) 
 Göçebe yaşam ağırlıklıdır. 552 'de Bumin Kağan tarafından kurulan I.Göktürk Devleti, 581'de Çin'in siyasi oyunlarıyla Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmış, Doğu Göktürkleri 630'da, Batı Göktürkleri 659 'da Çin'in egemenliğini kabul etmiştir. İpek Yolu'nu ele geçirmek isteyen Göktürk Yabgusu İstemi, Sasanilerle anlaşarak Ak Hun Devletini ortadan kaldırdılar. Sasinilerin İpek Yolu üzerinde fikirlerini değiştirmesi üzerine Bizans İmpratorluğu ile ittifak yapan Göktürkler Sasanilerle mücadele ederek Ak Hun topraklarını ele geçirmişlerdir. Bir süre sonra zayıflamaları üzerine Sasani-Bizans savaşları başlamıştır. Evrenin üst üste gelen katlardan oluştuğuna inanılmıştır. 

Gök'ün on yedi, yerin altının ise yedi kattan oluştuğuna inanırlardı. Bu ikisinin arasında insanların yaşadığı yeryüzü bulunurdu. Tek tanrı inancına bu dönemde ulaşılmıştır. Bütün evren göğün en üst katında oturan Tanrı'ya itaat ederdi. Göktürkler Tanrı'ya "Türk Tanrısı" adını vererek onu millileştirmişlerdir. Tanrı'ya ; Ugan, Bayat, Ulu Yaratgan da demişlerdir. Bazı kutsal saydıkları yerlerde Tanrı'ya dua edip, kurban kesmişlerdir. Din görevlilerine Şaman-Kam-Baksı gibi ünvanlar vermişlerdir. 

AVARLAR 
552 Yılında Göktürk-Çin ittifakı ile yıkılan Avarlar Romanya' topraklarına giderek burada bir devlet kurmuşlardır. Daha sonra Sasanilerle birlikte 619 ve 626 yıllarında İstanbul'u kuşatmışlar fakat kuşatma başarısız olmuştur. Avarlar İstanbul'u kuşatan ilk Türk devletidir. 

 HİNDİSTAN 
 Hindistan, Asya'nın güneyinde yer alan büyük bir yarımadadır. Çeşitli kavimlerin istilasına uğradığı için Hindistan'da siyasî bir birlik kurulamamıştır. Kast sistemi; toplumsal, siyasî ve dinî düzenin temelini oluşturuyordu. Bu sistemde halk, sınıflara ayrılmıştı : Brahmanlar; Din adamları Kshatriyalar (Kşatriyalar) : Hükümdarlar, komutanlar ve askerler Vaisyalar (Vaizyalar) : Sanatkarlar, tüccarlar ve çiftçiler Sudralar: İşçiler Paryalar: Ayrıca bu dört sınıfın dışında olan ve hiçbir hakka sahip olmayan sınıftır. 

İslamiyet in doğduğu yıllarda Hindistan'da Hinduizm egemendi. Hinduizmde en temel ve kutsal metinler Veda'lardır. Kast sistemini benimseyen Hinduizm de en üst mevkide Brahman denilen din adamları bulunurdu. Brahmanizm'e göre bir insanın, yaşamındaki iyi ve kötü hareketlerine göre ruhu rahat eder ya da sıkıntı çekerdi. Ruhun rahat etmesi için insanın aşırı isteklerinden vazgeçmesi ve yalnızlığa çekilmesi gerekir. Budizm in temelinde, iyilik duygusunun yanı sıra yardım, sevgi, doğruluk, dürüstlük gibi ilkeler vardır. 
-Hinduizmin katı kast sistemine ve Brahman sınıfının otoritesine bir tepki olarak Budizm doğmuştur. Felsefi bir düşünce olan Budizm; Çin'de, Tibet'te ve Japonya'da yayılmıştır. 

ÇİN 
Çin'de feodal bir yapı bulunmaktadır. Yönetimde hanedanların egemenliği vardır. Egemen sınıf soylulardır. Çin 'in tarihi yontma taş devrine kadar uzanmaktadır. İpek yolu egemenliği Türklerle-Çinlileri karşı karşıya getirmiştir. Geniş ve verimli topraklarda tarım önemli etkinliktir. En önemli ekonomik kazancı İpek Yolu'ndan sağlamışlardır. İslamiyetin doğuşu sırasında Çin'de Taoizm, Konfüçyizm ve Budizm yaygın olan dinlerdir. Hindistan'da ortaya çıkan Budizm, 6.yüzyıldan itibaren Çin'de yayılmaya başlamış ve bu ülkenin dinsel yaşamında etkili olmuştur. Konfüçyus, Çin'de yetişen filozof ve din adamlarından biridir. Çin'in karışıklık içinde bulunduğu bir dönemde, yeni bir ahlakî düşünce ortaya atarak kötülükleri önlemeye çalışmıştır, Ortaya koyduğu siyasî, toplumsal ve ahlakî düşünceler, Çin uygarlığının gelişmesinde önemli rol oynamıştır. İnsanların eşitliğine inanan Konfüçyüs'e göre devlet yönetimi ile ahlak özdeşleşmelidir. Devlet ahlak kurallarına uyularak yönetilirse amacını gerçekleştirebilir. Kişiler erdemli olmak ve dürüst yaşamak zorundadırlar. Ancak bu yolla huzura ve mutluluğa ulaşılır. 

JAPONYA 
Japonya, büyük ölçüde Çin uygarlığının etkisinde kalmıştır. İslamiyetin ortaya çıktığı 7.yüzyıl başlarında Japonya, bulunduğu bölgede siyasî yönden güçlü değil, ekonomik yönden de gelişmemiş bir ülkedir. Çin ile ilişkileri sonucunda Japonya'da Taoizm, Konfüçyizm ve Budizm benimsenmiştir. Japonların ulusal dinleri, "Tanrıların Yolu" anlamına gelen Şintoizm idi. Şintoizm; ulusal, çok tanrılı ve diğer dinlere tepki göstermeyen bir dindir. Doğa güçlerine ve ruhlara tapınma inancı, bu dinin en belirgin özelliğidir. 

İSLAMİYET ÖNCESİ ARAP YARIMADASI 
İslamiyet Öncesi Arap Yarımadasında Kurulan Devletler a. Güney Arabistan Devletleri 1.Main Devleti 
2.Seba Devleti 
3.Himyeri Devleti 
b. Kuzey Arabistan Devletleri 1.Nebatlılar 2.Gassaniler 3.Hire Beyliği 

NOT : İslamiyet öncesinde Arabistan Yarımadası'nda birçok devlet kurulmasına rağmen Araplar arasında siyasi birlik hiçbir zaman sağlanamamıştır. 
* "İslam tarihi açısından en önemli bölge Hicaz'dır. * Mekke, Medine ve Taif şehirlerinin yer aldığı Hicaz Bölgesi özellikle ticaret yollarının geçtiği bir yerdi. 
* Mekke, kervan yolları üzerindeydi ve Önemli bir pazar yeriydi. * Kabe, Mekke'deydi ve büyük putlar (Lat, Menat, Hubel, Uzza)'ın burada bulunması buranın dini önem kazanmasına da neden oluyordu. 
* Kâbe'nin bulunduğu Mekke kentinin yönetimi V. yüzyıl başlarında Hz. İsmail'in soyundan gelen Kureyş Kabilesi'nin elindeydi. Şehrin dini ve idari hayatını Kureyş kabilesi düzenlerdi. 

* Arabistan'da kabileler seyyid veya şeyh denilen kişiler tarafından yönetilirdi. 
* Mekke'nin yönetimi Darü'n-Nedve'de alınan kararlarla yürütülürdü. 
* Kız çocukları diri diri gömülürdü. 
* Erkeğin üstünlüğüne dayanan ailede kadınların miras hakkı yoktu. 
* Öldükten sonra dirilmeye inanmazlardı. 
* Din olarak Putperestlik hakimdi. 
* Hıristiyanlık ve Museviliye inançları hakimdi. 
*' Kendilerine Hanif denilen tek tanrı inancına sahip kişiler de vardı. 
* Edebiyat gelişmiş, şiire büyük önem verilmiştir. 
* Kabileler arasında kan davası eksik olmazdı. Araplar Şehre Medine dediklerinden şehirde yaşayanları da medeni olarak adlandırmışlar. Çölde göçebe yaşayanlara ise bedevi demişlerdir. Bedevi Arapların başlıca gelir kaynağı deve, at ve küçükbaş hayvanlardan elde edilen ürünlerdi. Tarım daha çok Yenen'de, Medine çevresinde ve vahalarda yapılıyordu. Ticaretin merkezi ise Hicaz'dı. Mekkeli tüccarlar Uzak Doğu'dan gelen malları kervanlarla Şam'a ve Suriye limanlarına ulaştırıyorlardıl. 

UKAZ PANAYIRI
 İslamiyet in ortaya çıktığı sırada Arabistan'da en çok konuşulan dil Arapçaydı. Arapça, Simi dilleri ailesindendir. Araplar, haram aylar olarak kabul ettikleri dört ayda (zilkade, zilhicce, muharrem ve recep) savaş yapmıyorlardı. Haram aylarda Mekke çevresinde "Ukaz" denilen bir panayır kurup burada ticaret yapıyor, spor karşılaşmaları ve eğlenceler düzenliyorlardı. Kâbe ziyaret ediliyor, şiir yarışmaları yapılıyordu. Dereceye giren şiirler Kâbe duvarına asılırdı. 

İSLAMİYET'İN DOĞUŞU VE YAYILIŞI 
Arap yarımadası; Asya nın güney batısında büyük bir yarımadadır. Doğusu ve batısı dağlarla, orta kısmı çöllerle kaplıdır. En verimli bölgesi Mekke ve Medine nin bulunduğu Hicaz dır. Arabistan, İslâmlığın doğduğu ve yayıldığı yerdir. Kuşkusuz, yarımadanın en önemli özelliği İslam dininin bu topraklarda yeşermesi ve onun insanlığa getirdiği yeni düzendir. Arapların İslam öncesi tarihlerine Cahiliye Çağı denir. 

Bu çağın kendine özgü kültürü, din anlayışı ve sanatı vardır. Putlara tapan Araplar arasında tek Tanrı ya inanlara da vardı. İslamlık Mekke de doğdu; Medine de güçlendi. Medine, bölgenin en eski ve en varlıklı kentidir. Kâbe den dolayı kutsal sayılan Mekke; önemini ticarete borçludur. Peygamberlerin sonuncusu ve ilâhi elçilerin efendisi Hz. Muhammed, Miladi 20 Nisan 571 yılında Mekke de doğmuştur (Hicri olarak: fil Yılı nın rebiyülevvel ayının on yedinci gününde doğdu). Babası Abdullah, annesi âmine idi. Hz. Muhammed (s..)'in soyu Hz. İbrahim'e dayanmaktadır. Doğmadan evvel babasını, 6 yaşında ise annesini kaybeden Hz. Muhammed, önce dedesi Abdulmuttalip sonra da amcası Ebu Talib (H. Ali nin babası) himaye etmiştir. 

Hz. Peygamber e Sa doğulları kabilelerinden Halime adlı sütanneye verildi. Gençliğinde akıllı ve olgun davranışı, doğru sözlülüğü ve nezaketi ile herkesin sevgisinin kazanmış ve kendisine bundan dolayı El-Emin lakabı verilmiştir. Hz. Muhammed 25 yaşında iken Hz. Hatice ile evlenmiştir. Hz. Muhammed (s..) Mekke'de zulme ve haksızlığa uğrayan insanların haklarını ve mallarını korumak amacıyla kurulmuş olan"hilfu'l Füdul Cemiyeti''ne katılmıştı. 

Mekke yakınlarındaki "Nur Dağı"ndaki Hira Mağarası'na gidiyor, burada gnünlerce kalıyordu. * Hz. Muhammed'e i40 yaşında 610 yılında Hira Mağarası'nda ilk vahiy "Hz. Cebrail" adlı bir melek tarafından ilk vahiy geldi. gelmiştir (Oku). Hz. Muhammed (s..) durumu eşi Hz. Hatice'ye anlattı. 

* Kendisine ilk inanan dört Müslüman: Hz. Hatice, Hz.Ali,Hz. Zeyd, Hz. Ebubekir olmuştur. Hz. Muhammed'in getirdiği düşünceler, insanlar arasında rağbet görüyor ve her yerde konuşuluyordu. Bu durum Mekkeli müşrikleri öfkelendirdi. Müşrikler İslamiyet'e karşı tavır alarak Müslümanlara baskı ve şiddet uygulamaya onlarla hertürlü ticari alişverişi kesmeye, onları toplumdan tecrit ederek ambargo uyguladılar. 

Bu baskılar sonuç vermeyince Peygamberimizin koruyucusu aynı zamanda amcası olan Hz. Ebu Talip'ten yeğenini peygamberlikten vazgeçirmesini istediler. Bunun karşılığında ona devlet başkanlığı, yüklü miktarda mal ve para verecekleri teklifinde bulundular. Hz. Muhammed (s..) bu teklifle: "Güneşi bir elime, ayı da diğer elime verseniz yine de bu davamdan vaz geçmem dedi." Bu sözler üzerine Müşrikler baskılarını daha da artırarak bazı Müslümanları şehit etmeye başladılar. 

* Müslümanlar yaşadıkları zorluklar karşısında ilk hicretlerini 515 ve 516 yıllarında Habeşistan'a yaptılar ( ). Müslümanların Habeşistan'a hicret ettiği yıllarda Hz. Ömer ve Hz. Hamza Müslüman oldular. Hüzün Yılı: Müşriklerin bu boykotu 3 yıl sürdü. 619 yılı Hz. Muhammed için oldukça üzüntülü geçti. Çünkü bu yıl içinde önce eşi Hz. Hatice'yi daha sonra da amcası Ebu Talip'i kaybetti. Bu nedenle sözü edilen dönem "Hüzün Yılı" olarak anılır. 

* Hz. Peygamber 621 yılında Medineliler ile Akabe Tepesi'nde görüştü. * 622'de Medine'ye Hicret gerçekleşti. Hicret (Göç): Mekkelilerin baskı ve işkenceleri artınca Hz. Muhammed isteyenlerin Habeşistan a göç etmesine izin vermiş ve ilk hicret Habeşistan a yapılmıştır (615). Hz. Muhammed hac mevsiminde Mekke ye gelen kabileler ile görüşerek onları İslâm a davet ediyordu. 619 yılında Akabe de Medineli 6 kişi İslâmiyet i kabul etti. Hz. Muhammed tarafından görevlendirilen Mus ab b. Umeyr in çalışmaları sonucunda Medine de İslamiyet hızla yayıldı. Bu gelişmelerden sonra Hz. Muhammed, Mekke de baskı altındaki Müslümanların Medine ye göç etmelerine izin verdi. 

Kısa zamanda Müslümanların tamamına yakını Mekke yi terk etti (622). Hz. Muhammet Medine de yaşayan Yahudiler ile Vatandaşlık Antlaşması yaptı. 
Bu antlaşmaya göre; -Yahudiler Müslümanlarla barış içinde yaşayacaklar. 
-Şehri birlikte savunacaklar 
-Yahudiler Müslümanların yararlandığı her türlü haktan yararlanacak, ibadetlerini ve ayinlerini serbestçe yerine getirebileceklerdi. 
-Çıkan anlaşmazlıklarda son sözü Hz. Muhammed söyleyecekti. Not: Hicretten sonra Medine de şehir devleti kurulmuş ve Hz. Muhammed bu devletin başkanı, kumandanı ve yargıcı olmuştur. 

Hicret'in Önemi: 
1. İslamiyet koruyucu buldu ve güçlenmeye başladı. 
2. İslamiyet'in kurtuluşuna ve inkılabına başlangıç olmuştur. 
3. İslamiyet yayılma serbestliği kazandı. 
4. Medine İslamiyet'in merkezi oldu, ilk İslam Devleti Medine'de kuruldu. 
5. Hicret, Hz.Ömerzamanında Hicri Takvim'in başlangıcı sayıldı. 
6. Hicretle ilk nüfus sayımı yapıldı, Müslüman olmayan Araplarla ve Yahudilerle 'Vatandaşlık Sözleşmesi' yapılmıştır, 
7. 'Vatandaşlık Sözleşmesi' İslam Devleti'ninilk anayasası olmuştur. 
8. Mekke'den Medine'ye göç edenlere; Muhacir, onları karşılayan veyardım eden, Medinelilere de Ensar denilmiştir. 
D - HZ. PEYGAMBER DEVRİ SEFERLERİ 
BEDİR SAVAŞI (624) Putperest Müşriklerin baskısı ve işkenceleri nedeniyle Mekke'den hicret etmek zorunda kalan Müslümanların mallarına el konularak yağmalamaları ve Şam da satmak istemeleri üzerine aradaki gerilim iyice tırmanmıştır. Mekkeli Müslümanlar Şam'dan gelen kervanlara el koymak İstemesi savaşın sebebi olmuştur. Bedir denilen yerde yapılan savaşı Müslümanlar kazanmıştır. 
Sonuçları * Müslümanların ilk zaferdir, Medine'de Müslümanların nüfuzu artmıştır. 
*' Manevi etkisi büyüktür. 
* Ganimetlerin paylaşımı ve esirlerle ilgili davranışlar İslam Savaş Hukuku'nun esasını oluşturmuştur. 
* Şam ticaret yolu Müslümanların eline geçti. 
* Mekkelilerden okuma-yazma bilenler,on Müslüman a okuma-yazma öğretme şartıyla serbest bırakıldılar. 
* Müslümanlarla yaptıkları anlaşmaya uymayan Kaynuka Yahudileri Medine den sürülmüştür. 
* Ele geçirilen ganimetlerin ¼ ü savaşa katılanlara, 1/5 i Medine deki ihtiyaç sahiplerine dağıtılmıştır Not: Bu uygulama daha sonra kurulan bütün İslam devletlerine örnek olmuş, elde edilen ganimetin 1/5 i (Beşte biri) devlet hazinesine aktarılmış ve geri kalan ganimetlerin savaşa katılanlara dağıtılması, daha sonraki savaşlara katılımı artırıcı bir etken olmuştur. 
 UHUT SAVAŞI (625) 
 * Mekkeliler Bedir Savaşı'nın intikamını almak ve Şam yolunun güvenliğini sağlamak amacıyla savaşa çıkmışlar. * Savaş Müslümanların lehine devam ederken, okçuların yerini terk etmesi yüzünden büyük kayıplar verilmiştir. 
Savaşın Sonucu a. Mekkeliler, galip gelmelerine rağmen hedeflerine ulaşamadılar. 
b. Mekkeliler,tek başlarına Müslümanları yok edilemeyeceğini anladılar. 
c. Hz. Peygamber'in askeri yönü ve dehası ortaya çıkmıştır. 
 HENDEKSAVAŞI (627) 
 * Medine'den çıkarılan Yahudilerin de kışkırtmasıyla Müşrikler Müslümanlara son bir darbe vurmak amacıyla Medine'ye saldırmışlardır. 
* İranlı sahabe Selman-ı Farisi'nin teklifiyle Medine nin etrafı hendeklerle çevrilmiştir. Mekkeliler ve Yahudiler başarılı olamamışlardır. Savaşın Önemi: Mekkelilerin son taarruzudur. Bundan sonra savunmaya çekilmiş ve aralarında fiili bir çatışma olmamıştır. İslamiyet, Arap oymakları arasında hızla yayılmıştır. Savaş sırasında Mekkelilerle İşbirliği yapan Yahudiler yenilgiye uğratılmışlardır. 
 HUDEYBİYE ANTLAŞMASI (628) 
 * Müslümanların Kabe'yi hac maksadıyla ziyaret etmek istemeleri, Müşriklerin buna müsaade etmemeleri üzerine yapılmıştır. 
Bu antlaşmaya göre: 1. On yıl süreyle savaş yapılmayacak, 
2.Hac ziyareti ertesi yıl yapılacak, 
3.Mekke'den Medine'ye sığınanlar kabul edilmeyecek, Medine'den Mekke'ye sığınanlar ise iade edilmeyecek, 
4.İsteyen Arap kabilesi Hz. Muhammed ile isteyen de Kureyşliler ile anlaşma yapabilecek, fakat her iki taraf da himayesi altındaki kabilelere askeri yardım yapmayacak. Savaşın Önemi: Mekkeliler, Müslümanların siyasi varlığını hukuken tanımışlardır. İslamiyet barış ortamında hızla yayılmış ve Mekkelilerin ileri gelenlerinden birçoğu Müslüman olmuştur. 
Not: Anlaşma Müslümanların aleyhine görülmesine rağmen zamanla Müslümanların lehine dönmüştür. Bu yüzden Mekkelilerin anlaşmaya muhalefet ederek anlaşma şartlarını çiğnemeleri nedeniyle anlaşma bozulmuştur. Bunun üzerine anlaşmadan kısa bir süre sonra Peygamberimiz Hz. Muhammet tarafından Mekke fethedilmiştir. HAYBER'İN FETHİ (629) 
Müslümanlar Medine ye göç ettikten sonra Yahudi kabileleri ile anlaşma yapmıştı. Yahudi kabilelerinin Müslümanlara karşı Mekkeliler ile anlaşması ve şehrin dışarıdan gelen saldırılara karşı korunmasında Müslümanlar aleyhine faaliyet göstermeleri sonucunda, Medine den çıkarılmışlardır. Hayber Yahudilerinin Hendek Savaşı nda Mekkelilerin kışkırtmaları ve desteklemeleri ve Müslümanların ticaret faaliyetlerini engellemeleri Hudeybiye Barışı ndan sonra Müslümanların Hayber üzerine sefer düzenlemesine neden olmuştur (629) Yahudilerin merkezi olan Hayber, Suriye ticaretinde önemli bir yere sahipti. Hayber'in fethi ile Şam ticaret yolunun güvenliği sağlanmıştır. Mekkelilerin önemli bir müttefiki saf dışıbırakılmıştır. Hayber in fethiyle Yahudilere son darbe vurulmuştur. 
MUTE SAVAŞI (629) 
* Müslümanların Kuzey'e giden bir elçisinin Bizans'a bağlı Gassaniler tarafından öldürülmesi üzerine bölgeye ordu gönderilmiştir. Hz. Zeyd komutasında Lut Gölü nün kuzey doğusunda Mute denilen yerde Bizans ordusu ile savaş yapıldı. Savaşın Önemi: İslam ordusu komutanları, arka arkaya şehit olmuştur. Hz. Peygamber savaşa katılmamıştır. Bu Savaş Müslümanların Bizans ile yaptığı ilk savaştır. 
MEKKE'NİN FETHİ (630) 
* Hz. Muhammed (s.a.a.) Hudeybiye Antlaşması nın bozulması üzerine 10 bin kişilik bir orduyla Mekke üzerine sefer başlattı. Direnemeyeceklerini anlayan Mekkeliler şehri teslim etmişlerdir. Savaşın Önemi Kimsenin malına ve canına dokunulmamıştır. Bütün putlar kırılmıştır. Genel af ilan edilmiş, Mekke nin ileri gelenleri Müslüman oldular. Müslümanlarla Mekkeliler arasında siyasi mücadele sona erdi. Arap Yarımadası'nın fethi kolaylaştı. 
HUNEYN SAVAŞI (630) 
* Mekke'nin fethi üzerine diğer müşrikler aralarında anlaşarak sefere hazırlandılar. * Bunun üzerine bu kabileler üzerine harekete geçildi. * Huneyn mevkiinde yapılan savaşta Müslümanlar pusuya düşürüldü. Ancak Hz. Muhammed Hz. Ali'nin çabalarıyla toparlanan Müslümanlar rakiplerini yenmeyi başardılar. Müslümanlar karşısında başarısız olan Arap kabileleri Taif e sığındılar. * Savaşa yeni Müslüman olan Mekkeliler de katıldılar. 
TAİF SEFERİ (630) 
* Huneyn Savaşı'ndan sonra Taif üzerine sefere çıkılmıştır. * Taif Kalesi kuşatılmasına rağmen alınamamıştır. * Bir süre sonra Taifliler kendi istekleri üzerine Müslüman olmuşlar. 
TEBÜK SEFERİ (631) 
Güçlü Arap boyarının, Bizans ın desteğiyle savaşa hazırlandıkları haberi üzerine Hz. Muhammed, Tebük üzerine yürüdü. Böylece Bizans a gözdağı verildi. 
* Tebük civarındaki bir çok Arap kabilesi İslamiyet'i seçtiler. 
* Hz.Peygamber'in son seferidir. 
* Hz, Peygamber 632'de Veda Haccı'nı yaptı. 
* Hac sırasında Veda Hutbesi'ni okuyarak kendisinden sonraki Müslümanlara önemli mesajlar verdi. 
* 8 Haziran 632'de vefat etti. * 
* Vefatı sırasında İslamiyet tüm Arabistan'a yayılmıştır. 
* Böylece İslam tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. Hz. Muhammed'in ölmeden önce yerine damadı Hz. Ali'yi seçmişti. Fakat Araplar Hz. Ali'nin genç olması ve damadı olması nedeniyle başka bir halife üzerinde anlaşmaya varmak istemişlerdir. Mekke ve Medineliler arasında anlaşmazlık çıkmıştır. Medineliler çekilmişlerdir. Bu durum karşısında Müslümanlar bir araya gelerek Hz. Ebubekir'i halife seçmişlerdir. 
DÖRT HALİFE DEVRİ ( ) 
* Bu dönemde Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali sırayla halife seçilmişlerdir. 
* Bu döneme Hulefa-i Raşidin Devri de denir. 
HZ. EBUBEKİR DEVRİ ( ) 
* Yalancı peygamberler ve zekat vermeyenlerin isyanı bastırılmıştır. 
* Bütün Arabistan'da dini ve siyasi birlik yeniden kurulmuştur. Hire Beyliği fethedilmiştir. 
* İslam ordusu Şam ı alır. 
* Ecnadeyn Savaşı'nda (634) Bizans ordusu yenilgiye uğratılmıştır. 
* Savaşlar sırasında birçok hafız şehit olduğundan Kur'an-ı Kerim kitap haline getirilmişti. 
HZ. ÖMER DEVRİ ( ) 
* Yermük Savaşı'nın kazanılmasıyla (636) Suriye'nin fethi tamamlanmıştır. 
* Halep, Antalya ve Kudüs fethedilmiştir. (637) 
* Hz. Ömer devrinde İranlılarla yapılan ilk savaşta (Köprü Savaşı) Müslümanlar yenilmiştir(634). 
* Müslümanlar Kadisiye (637), Celula ve en son Nihavent Savaşı'nda İranlıları yenilgiye uğratmış ve İran toprakları fethedilmiştir. 
NOT: Müslümanlar İran'ın fethiyle Horasan sınırına ulaşmış ve Türklere komşu olmuşlardır. 
* 642'de Mısır'ın fethini tamamlamıştır. 
* Bu dönemde Bingazi ve Trablus da fethedilmiştir. Hz. Ömer Devri özellikle İslam Devleti nin örgütlenmesi açısından oldukça önemlidir. Bu dönemde; İlk düzenli ve daimi ordu kuruldu. Cünd denilen ordugâh şehirler oluşturuldu. Ülke yönetim birimlerine ayrıldı İkta sistemi uygulandı. Hicri takvim kullanılmaya başlandı. Beytü'l-Mal (Devlet Hazinesi) oluşturuldu. 
HZ. OSMAN DEVRİ ( ) 
Hz. Ömer in önerdiği altı kişi arasından seçilir. Halifeler arasında aşırı zenginliği ve soyunu korumasıyla tanınır. Devletin toprağından ve hazinenin gelirinden, soyundan olan Emevilere büyük paylar verir. Bu durum, Müslümanlar arasında hoş karşılanmaz. Sonunda ayaklanmalar çıkar ve Hz. Osman şehit edilir. Dönemin önemli olayları: 
* Bu dönemde Bizans'la önemli mücadeleler yapılmıştır. 
* Doğuda ilerleyen Müslümanlar Harzem ve Horasan'ı ele geçirmiş ve Türklerle karşı karşıya gelmişlerdir. Hazar Türkleriyle yapılan savaşta İslâm Ordusu yenilmiştir. 
* Libya'nın geri kalan kısımları ve Tunus ele geçirilmiştir. 
* İlk İslam donanması oluşturulmuştur. 
* Akdeniz'deki adalara sefer düzenlenmiş ve Kıbrıs fethedilmiştir. 
* İlk deniz savaşı 655'te Bizans'la yapılmış ve Bizans donanması yenilgiye uğratılmıştır. 
* İslam fetihleri geniş bir coğrafyaya yayıldığından, tartışmaların önlenmesi amacıyla Kur'an-ı Kerim çoğaltılmıştır. 
* İslam tarihindeki ilk iç karışıklıklar bu dönemde çıkmıştır. 
* Ayaklanmalar Hz. Osman'ın şehit düşmesiyle neticelenmiş ve İslam dünyasındaki huzursuzluk artmıştır. 
HZ. ALİ DEVRİ ( ) 
Halifeler içinde en aydın ve hoşgörülü olan Hz. Ali dir. Ensar ve Muhacirler Hz. Ali yi halife seçerse de Emevi ailesi ve Hz. Muhammed in eşi Ayşe, Talha ve Zübeyr buna karşı çıkmıştır. 
Bunun üzerine yapılan savaşı (Cemel Vakası "Deve Olayı") Hz. Ali kazanmıştır. (656), Savaşta Talha ve Zübeyr öldürülür. Savaştan sonra Hz. Ali; başkenti Kufe'ye taşımıştır. 
* Cemel Olayı'ndan sonra Muaviye üzerine hareket edilmiştir. 
* Savaşın (Siffin Savaşı) uzamasıyla "Hakem Olayı"na başvurulmuştur. 
* Hakem Olayı Müslümanların üçe bölünmesine yol açmıştır. 
1. Hz. Ali taraftarları 
2. Maviye taraftarları 
3. Hariciler 
NOT: Hariciler, Hz. Ali tarafından Nehrevan Savaşı nda yenilgiye uğratılmış ve büyük bölümü yok edilmiştir. 
* Hz. Ali bir harici tarafından şehit edilmiştir. Hz. Ali (a.s)'ın yerine Hz. Hasan halife seçildiysede bu Şam valisi Muaviye tarafından kabul edilmedi. Hz. Hasan ile Muaviye arasında çıkan savaştan Bizan tehlikesi nedeniyle Hz.Hasan savaştan çekildi. 
* Hz. Hasan'ın Muaviye'nin halifeliğini tanıması ile Dört Halife Devri sona erdi ve Emeviler Devri başladı. 
Soru: Hz. Ali dönemi diğer halifelere göre dış fetihler yönünden durgun geçmesinde, içerde hangi siyasi olaylar neden olmuştur? Cemel (Deve Olayı); Hz. Ali ile Talha, Zübeyr ve Hz. Ayşe arasında olmuştur Nehrivan Savaşı, haricilerle olmuştur. Sıffin Savaşı; Şam valisi Muaviye ile Hazreti Ali arasında olmuş savaş hakem olayı ile daha da çıkmaza girmiştir. Yukarıdaki bu iç karışıklıklar nedeniyle bu dönemde dış fetihler yönünden durgun geçmiştir? 
EMEVİLER DEVRİ ( ) 
Dört Halife Dönemi nden sonra İslâm Dünyası nın egemenliği Emevi ailesine geçer. Emevilerin ırkçı bir politika izlemişler ve kendilerini üstün sayıp diğer kavimlere düşmanca bir tutum sergilemişler. Arap olmayan Müslümanlara özellikle Türkler e çok sert davranmışlar. Silah gücüyle zorla müslümanlığı kabul ettirmeye çalışmışlar. İzledikleri bu kandököcü tutumları Emevilerin sonunu getirmiştir. 
* Devletin kurucusu Muaviye ( ) dir. * Merkezi Şam'dır. 
* Bu dönemde; İstanbul Müslümanlar tarafından ilk kez kuşatılmıştır ( ). 
* Maveraünnehir bölgesine yapılan akınlarla Semerkant ve Buhara ele geçirilmiştir. 
* İslam Devleti'nde ilk kez posta teşkilatı ve muhafız birliğini oluşturmuştur. 
* Ölmeden önce oğlu Yezit i halife seçmesi halifelik saltanat haline dönüşmüştür. Yezit'in halifeliğine bazı itirazlar olmuş ve bundan dolayı Yezit döneminde iç karışıklıklar yaşanmıştır. Yezit Devri ( ). 
* Hz. Hüseyin ve Abdullah b. Zübeyr Yezit'in halifeliğini tanımamıştır. Küfelilerin daveti üzerine yola çıkan Hz. Hüseyin 10 Ekim 680'de yakın akrabaları ile birlikte Kerbela'da Yezit in askerleri tarafından şehit edilmiştir. 
* Kerbela Olayı Müslümanlar arasındaki ayrılıkları kesinleştirmiş ve Sünni-Şii ayırımını ortaya çıkarmıştır. 
* Bu dönemde İslam orduları Atlas Okyanusu'na kadar ulaşmışlardır. Kuzey Afrika da Fas ve Cezayir fethedilmiştir. Yezit ten sonra uzun süren iç mücadeleler sonuncuda Abdülmelik halife oldu. Abdülmelik Devri ( ) 
* İç mücadelelere son vermiş, Abdullah b. Zübeyr isyanını bastırdı. 
* Kuzey Afrika'nın tamamına hakim olunundu. Horasan ve Anadolu üzerine ordular gönderilerek fetihlere devam edildi. * Arapça resmi dil oldu. 
* İlk para bastırıldı. 
4. İslam dünyasında kesin ayrılık oluştu. (Şii-Sünni) 
5. - Türklerle en şiddetli çatışmalar bu dönemde yaşandı. 
6. Eyalet sistemi uygulandı. Velid Devri ( ) * Kuteybe b. Müslim komutasındaki İslam orduları Maveraünnehir bölgesinde, Buhara, Semerkant gibi birçok yeri Türklerden aldı. * 711 yılında Tarık b. Ziyad komutasındaki bir ordu İspanya'ya geçerek Vizigotları yenilgiye uğrattı. Emevi orduları kısa zamanda İspanya yı ele geçirdiler. Müslümanlar, İspanya ya Endülüs adını verdiler. 732 yılında Pirene dağlarını aşarak Fransa ya giren Arap ordular, Puvatya Savaşı nda yenilgiye uğrayarak tekrar ispanya ya çekildiler. 
* Kısa bir süre içinde Pirene Dağları'na kadar olan yerler fethettiler. 
* Müslümanlar bu ülkeye Endülüs demişlerdir. 
NOT: 732 yılında yapılan Puvatya Savaşı'nı Müslümanlar kaybetmiş ve Avrupa içindeki ilerleme durmuştur. Pirene Dağları sınır olmuştur. 
NOT: Velid'den sonra Süleyman halife oldu ( ). Bu dönemde İstanbul kuşatılmış fakat başarılı olunamamıştır. * Emevilerin son zamanlarında yönetim bozulmuştur. 
Emevilerin Yıkılışı: 
Emevilerin Yıkılış Nedenleri: 1. Araplar dışındaki toplumlara ırkçı bir yaklaşım içinde olmaları, 
2. İç çekişmeler, 
3. Ali taraftarlarının (Şiilerin) çalışmaları, 
4. Merkezi yönetimin zayıflaması, 5. Abbasoğulları'nın ve Haricilerin çalışmaları. Emevilerin Genel Özellikleri 1. Yönetim saltanat haline dönüşmüştür. 2. İslam mimarisi Hıristiyan mimari ile yarışacak düzeye gelmiştir. 3. İlk defa Avrupa'da fetihlerde bulunulmuştur. 4. Devlet merkezi Kûfe den Şam a taşınmıştır 5. Ülke eyaletlere ayrılarak yönetilmiştir. Bu uygulama ile ülkenin yönetiminin kolaylaştırılması amaçlanmıştır. 6. Halifenin güvenliği için muhafız alayı kurulmuştur. 7. Posta teşkilatı kurulmuştur. Bu teşkilatın kurulması isyanların zamanında öğrenilmesi ve bastırılmasını sağladığı için ülkede bütünlüğün korunmasını kolaylaştırmıştır. 8. Abdulmelik döneminde ilk İslâm parası basılmıştır. Bundan önce Bizans ve İran paraları kullanılıyordu. Abdulmelik ten önce para basılmıştı fakat bu paralar Sasani ve Bizans tarzında idi. 9. Abdulmelik döneminde Arapça resmi dil olarak kabul edilmiştir. Böylece çeşitli bölgelerde farklı resmi dillerin kullanılması yasaklanmıştır. Bu durum Arapçanın yaygınlaşmasına ve uluslar arası bir nitelik kazanmasına yol açmıştır. 
 ENDÜLÜS EMEVİLERİ ( ) 
 * İspanya'da kurulmuştur. * Merkezi Kurtuba şehridir. * Kurucusu Emevi ailesinden Abdurrahman'dır. * ' III. Abdurrahman'dan ( ) İtibaren hükümdarlar halife unvanını da kullanmaya başlamışlardır. * Böylece İslam dünyasında iki halifelik ortaya çıkmıştır. * Endülüs Emevilerinin tarihteki rolleri siyasi olmaktan çok kültüreldir. '*' Kurtuba da kurulan Medrese ye Avrupalılar öğrenci göndermiş ve ilk kez İslâm kültürünü tanımışlardır. * Son Halife III. Hişam'ın, saltanatı terk etmesiyle Endülüs Emevileri yıkılmış ve yerine 14 beylik kurulmuştur (1031). Bunların içerisinde en önemlisi "Gırnata" merkezli Beni Ahmer Devleti'dir. Bu devlet 1492'de yıkılmıştır. Osmanlı Devleti bu dönemde Cem Sultan Olayı'yla meşgul olduğundan buradaki Müslümanlara gereken yardım gönderilememiştir. * Oruç Reis ve kardeşi Hızır Reis (Barbaros), İspanya da kalan son Müslümanları gemilerle Kuzey Afrika ya ve Yuhudileri ise Selanik e taşıdılar. 
TÜRK ARAP İLİŞKİLERİ 
Türk-Arap münasebetleri, Hz. Ömer zamanında başladı. Bu dönemde İran daki Sasani Devleti ne son veren Araplar, Ceyhun Nehrine ulaşarak Türklerle karşı karşıya geldiler. Hz. Osman döneminde İslam Orduları Kafkaslardan geçerek İstanbul'a saldırmak istediler. Hazarlar buna izin vermedi. Bu nedenle Hazarlarla Hz. Osman'ın komuta ettiği İslam ordusu yenilerek geri püskürtüldü. Türkler ile Araplar arasındaki mücadeleler Emeviler döneminde şiddetlendi. Baykan, Buhara, Semerkant ve Kaşgar gibi önemli Türk şehirleri Arapların eline geçti. Göktürklerin yeniden güçlendikleri dönemde Kül Tigin, Maveraünnehir deki bazı yerleri Araplardan geri aldı. Türgişler zamanında da Türk Arap savaşları devam etti. Emeviler Zamanında Türk-Arap İlişkileri: Hz. Osman zamanında Müslümanların Horasan ve Harzem i ele geçirdikleri sırada, Göktürk Devleti yıkılmış ve yerine Türgeşler Devleti kurulmuştu. Bu dönemde Türklerle Araplar arasındaki büyük çarpışmalar (Emeviler Zamanında) başladı. Kuteybe Bin Müslim yönetimindeki Araplar, Ceyhun ırmağını aşıp Maveraünnehir e girerek Baykent i ele geçirdiler. Araplar, Türk illerinde yaşayan halka sert ve acımasız davrandılar. Türklerden birçok kişiyi öldürdüler. Halka ağır vergiler yüklediler. Türk kentlerini yakıp yıktılar, harabeye çevirdiler. Bu durum, Türklerin Emeviler e karşı direnişe geçmelerine neden oldu. Bu sırada Türgeşlerin başında bulunan Su-lu Han, karşı saldırıya geçerek Türk kentlerini birer birer geri aldı. Horasan ve İran içlerine kadar akınlar yaptı. Ancak bir ayaklanma sonucu Su-lu Han rakibi Bağa Tarkan tarafından öldürüldü. 
Taht kavgası yüzünden Türkler yıprandılar. Bağa Tarkan zamanında da Türk-Arap savaşları devam ettiyse de Bağa Tarkan Araplara karşı pek başarılı olamadı. Bağa Tarkan Emevlirere yenildi ve Emeviler in Horasan valisi tarafından öldürüldü. Onun ölümünden sonra Araplar, Maveraünnehir e kesin olarak yerleştiler. Emevilerin Arapları diğer Müslümanlardan üstün tutmaları sebebiyle Türklerin kitleler halinde İslâmiyet i kabul etmeleri mümkün olmadı. Emevilerin yönetiminden memnun olmayan Türkler, Ebu Müslüm yönetiminde ayaklandılar ve Abbasileri destekleyerek Emevilerin yıkılmasında önemli rol oynadılar. 
 G- ABBASÎLER ( ) 
 * İlk halifeleri Ebu'l-Abbas Abdullah'tır. * Daha sonra yerine Ebu Cafer Mansur geçmiştir. * Bağdat şehrini kurmuş ve merkez yapmıştır. * Bu dönemde kültürel alanda önemli faaliyetler gerçekleştirilmiştir. * Yunan ve Hellenistik eserler ilk kez Arapçaya çevrilmiştir. Talas Savaşı (751): Müslümanlar, Horasan ı aldıklarında Türkler dağınık durumdaydı. Göktürk devleti yıkılmış; Türgiş devleti parçalanmak üzereyidi. Türkler, Çin baskısı altında ezeliyordu. Bunu üzerine Orta Asya ya girmek isteyen Araplar la birleştiler. Böyece bir yakındoğu ülkesiyle uzakdoğu ülkesi karşı karşıya geldi. Savaşı Araplar kazandı. Bu savaş, Türkler i İslamlığa yaklaştırdı. Talas Savaşı, İslam dinin Orta Asya da siyasal egemenliğini sayğlayan bir olaydır. * En parlak devir Harun Reşit dönemidir. * Bizans vergiye bağlanmıştır. * 'Lüks ve zenginlik doruğa çıkmıştır. * Oğlu Me'mun döneminde bilim ve felsefeye önem verilmiştir. 
* Bağdat'ta bir rasathane açılmış ve Cebir (Matematik) ilmi kurulmuştur. 
* Mu'tezile mezhebi bu dönemde ortaya çıkmıştır. 
* Halife Mutasım zamanında Türkler'e büyük önem verilmiştir. (Özellikle askeri alanda) * Türkler için Samarra şehrini kurmuşlardır. * Bizans'a karşı "Avasım" denilen sınır kentlerini oluşturmuşlardır. 
Abbasilerin Zayıflaması ve Yıkılması 
* Yetenekli kişilerin başa geçememesinden dolayı merkezi idare zayıflamıştır. 
* Görünüşte Abbasi Devleti'ne bağlı, siyasi olarak tamamen bağımsız devletler ortaya çıkmıştır. Tavaif-i Müluk denilen bu devletlerin önemlileri şunlardır: Mısır'da: Tulunoğulları, Akşitler, Fatımiler, Eyyubiler, Memlükler, İran'da: Tahiriler, Safariler, Büveyhoğulları, Maveraünnehir'de ise: Samanoğulları'dır. Abbasiler zayıflayınca Büveyhoğulları'nın etkisine girmiştir. Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, yaptığı seferlerle bu etkiyi yıkmıştır(1055 ve 1057) 
Abbasiler'in Genel Özellikleri 
1.Irkçı politika izlememişler. 
2.Emevilerin gücüne ve ulaştıkları sınırlara ulaşamadılar. 
3. Talas Savaşı'nda (751) Türklerden yardım almış ve kurulan ilişkiler sayesinde Türkler kitleler halinde Müslüman olmuşlardır. 
4.Divan teşkilatını ve vezirlik makamını kurmuşlardır. 
5.Abbasi Devleti'nin yıkılmasıyla Abbasi halifeliği Memlüklerin himayesine girmiş ve bu durum Yavuz'un Mısır Seferi'ne kadar (1517) devam etmiştir. 
IX. yüzyılın ortalarından itibaren Abbasi halifeleri güçlerini kaybettiler. 
Bu tarihten sonra Türk Komutanlar istedikleri halifeyi görevden almışlar ve istedikleri Abbasi ailesinden birini halife yapmışlar. Türk komutanları uzak eyaletlerin valiliklerini aralarında paylaşmışlar, ancak halife üzerinde etkilerini kaybetmemek için görev yerlerine vekil valiler göndermişler. Bu durum bir süre sonra Abbasi Devleti nin parçalanmasına yol açmıştır. 
Bundan sonra Abbasi halifeleri sadece dini otoriteyi temsil etmişler, siyasi otorite Türk hükümdarlarının eline geçmiştir. İran'da İlhanlı Devleti'ni kuran Hülâgu Han Bağdat ta yaptığı seferle Abbasi Devleti'ni yıkmış ve Abbasi soyuna mensup olan bütün sülaleyi kılıçtan geçirerek Abbasi Devlet ini yıkmıştır(1258). Abbasiler Döneminde Türk-Arap İlişkileri: Abbasilerin yönetime gelmelerinden sonra Türk-Arap ilişkilerinde yeni bir dönem başladı. 
Türkler Abbasi devletinde önemli görevler aldılar. Türkler Talas Savaşında Çinlilere karşı Arapları desteklediler. Bu olaydan sonra Türk-Arap ilişkileri dostça gelişmeye başladı. İlk olarak Karluk, Yağma ve Çiğil Türk boyları İslâmiyet i kabul ettiler. IX. yüzyıldan itibaren gelişen münasebetler sonucu Türkler büyük kitleler halinde İslâmiyet i kabul etmeye başladılar. 
X. yüzyılda Türklerin en büyük boyu olan Oğuzlar, Müslüman oldular. Müslüman olan Oğuzlar, diğer Oğuz boylarından ayırt etmek için Müslüman Türk anlamına gelen Türkmen adı verildi. Türkler, Abbasi devletinde vezirlik, ordu komutanlığı, valilik gibi önemli görevler aldılar. 
XI. yüzyılda İslâm dünyasının liderliği Türklerin eline geçti. 
Ö Z E T yılında Emevileri yıkarak, Ebu l-abbas Abdullah tarafından Bağdat başkent olmak üzere kuruldu. - Abbasiler Emevilerin aksine ırk ayrımı yapmadılar. Bu dönemde birçok Türk Abbasilerde önemli görevlere geldi. - Abbasiler bilime önem verdiler. Harezmi gibi birçok bilgin bu dönemde yetişti. - Abbasiler Türk askerleri ve aileleri için Samarra Şehrini kurdular. Türklerin Müslüman Olmaları: - Araplarla Çinliler arasında yapılan Talas Savaşı nda Türkler Arapları desteklemişlerdir. Araplar savaşı kazanmıştır. - Bu savaştan sonra Türkler İslamiyet e geçmeye başladı.

EMEVİLER DÖNEMİ SİYASİ İÇERİKLİ ŞİİR

 EMEVİLER DÖNEMİ SİYASİ İÇERİKLİ ŞİİR 

Political Thematic Poetry in Umayyad Period Eyüp SEVİNÇ

Özet İslam dünyasında İlk Halife Hz. Ebu Bekir in halife seçiminden itibaren başlayan ilk fırkalaşma bir müddet sonra yerini vahdete bırakmıştır. Üçüncü Halife Hz. Osman ın katledilmesi ile büyük fitneler baş göstermiş ve özellikle Hz. Ali ve Hz. Muaviye çatışmasının ardından Ali şiası, Muaviye şiası, Zübeyriler ve Hariciler olmak üzere dört farklı siyasi mezhep ortaya çıkmıştır. Her mezhep kendi tarafını öven ve karşı tarafı yeren bir takım faaliyetler içerisine girmişlerdir. Bu çalışmada öncelikle Emevi dönemi siyasi gruplar hakkında kısa bilgiler verilmiş ve her grubun meşhur bir şairi ve birkaç beyitlik şiiri örnek olarak verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Mezhep, Emeviler, Şiir, Siyasi şiir Abstract The first grouping in the Islamic world after the election o f the first Caliph Abu Bakr soon after gave its place to unity. Great riots appeared with the slaughter o f the third Caliph Othman and especially after the conflict o f Ali and Muawiyah four different politic sects including the shia o f Ali, the shia o f Muawiyah, Zubayris and Kharijites emerged. When Zubayris are included to the politic sects mentioned, the number increases to four. In this study, primarily short information about the politic sects in period o f Umayyad is given and a famous poet o f each group and some verses o f his poems with politic content are exemplified. Key words: Sect, Umayyad, Poetry, Politicial poetry Emeviler Döneminde Siyasi ve Sosyal Yapı Emevi devletinin köklerini cahiliye dönemine kadar götürmek mümkündür. Cahiliye döneminde, Kureyş kabilesinin iki önemli kolu olan Haşim oğulları ve Ümeyye oğulları sürekli rekabet halindeydiler. Mekke nin yönetim ve idaresini birlikte yürüten bu kabileler, panayır zamanlarında A raştırm a G örevlisi, B ingöl Ü niversitesi, İlahiyat Fakültesi, Tem el İslam B ilim leri B ölüm ü, A rap D ili ve B elagatı A nabilim D alı 167

Eyüp SEVİNÇ, Emeviler Dönemi Siyasi İçerikli Şiir Mekke ye gelen hacıların konaklama, yeme ve içme görevlerini de paylaşıyorlardı. Bu iki kabile, idari ve mali açıdan Mekke yi yönettikleri için, Araplar nezdinde önemli bir konuma sahiplerdi. Hz. Muhammed e peygamberlik vazifesi geldikten sonra ise, Haşim oğulları daha önemli bir konuma erişti. Ümeyye oğulları ise, Hz. Peygamberin vefatına kadar hep Haşim oğullarının gölgesinde kaldı. Emeviler devletinin kurucusu Muâviye b. Ebi Süfyan, Bi set ten beş yıl önce Mekke de doğdu. Mekke nin fethi gününde, babası, kardeşi Yezid ve annesi Hind ile birlikte Müslüman oldu. O sırada 25 yaşında bulunuyordu.2 Muaviye, Hz. Ebu Bekir zamanında ( ) Suriye üzerine gönderilen dört ordudan birinin başına getirilen ağabeyi Yezid in ordusunda ona yardımcı olarak gönderilmişti. Bu görevi sırasında Ürdün sahil şehirlerinin fethinde büyük başarılar sağladı. 17 (638) yılında Ürdün ve civarına idareci olarak tayin edildi. Bir yıl sonra Yezid in veba dan ölümü üzerine Hz. Ömer tarafından Dımeşk valiliğine getirildi. Hz. Osman zamanında 24 (645) yılında Suriye umumi valisi oldu. Hz. Osman ın şehit edilmesine kadar (35/656) Suriye valiliğini yürüttü.34 Muâviye, Hz. Osman ın şehit edilmesini, Hz. Ali ye karşı bir delil olarak ileri sürmüş, onun isyancıları yakalayıp cezalandırmadığı için de Hz. Ali ye biat etmemiştir. Bu konuyla ilgili Corci Zeydan şunları söylemektedir. Emeviler, Şam valisi M u â v iy e nin başkanlığı altında, Hz. Osman ın şehadeti olayının halifelik makamının ele geçirm ek için bir bahane saydılar. 4 Muâviye, Hz. Osman ın yakın akrabası olarak hukuken onun kanını dava etme hakkına sahip olduğunu söyledi ve bunu gerçekleştirmek şartıyla Şam halkından biat aldı.5 Hz. Ali Cemel savaşında galip geldikten sonra Muâviye yi kendisine biat etmeye çağırmıştır ama Muâviye Hz. Osman ın katilerinin kendisine teslim edilmediği ileri sürerek biat etmeye yaklaşmadığı gibi, şûra tarafından yeni bir valinin seçilmesini de teklif etti. Herhangi bir anlaşmaya varamayan bu iki insan, Sıffin savaşında karşı karşıya geldiler. Savaş Hz. Ali nin lehine sona ermek üzere iken, savaşın hezimetle biteceğini gören Amr b. As, Kur an sayfalarını mızrak uçlarına takılarak ve bu anlaşmazlığın hakemlere bırakılmasını ileri sürerek savaşın seyrini değiştirdi.6 Bu gelişmeler de Hz. Ali nin ordusunda görüş ayrılıklarına ve ordunun parçalanmasına sebep oldu. Bunun neticesinde de Muâviye mağlup olmaktan kurtuldu. 2 H. İbrahim H asan, İslam Tarihi, ter. İsm ail Y iğit, Sadreddin G üm üş, K ayıhan Yay, İstanbul 2011, I, s İsm ail Yiğit, E m e v ile r D İA, X I, s, Corci Zeydan, İslam Uygarlıkları Tarihi, İletişim yay. İstanbul 2012, II, s K enan D em irayak, A ra p E debiyat Tarihi-III, E m eviler D önem i, B asın Y ayın M at. Erzurum 2012, s Sabri H izm etli, İslam Tarihi, A. Ü. İ. F. Y ayınları, A nkara 1991, s

Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 4/ Cilt: 4 / Sayı:8/ Güz 2014 Muâviye, Hz. Ali şehit edildikten sonra ve Hz. Hasan ın, dünyayı terk etme arzusu, Kufelilere güvenmemesi7 gibi bazı sebeplerden dolayı kendisine hilafeti bırakmasıyla birlikte kendi otoritesini sağlamlaştırmış oldu. Böylece Emevi devleti fiilen kurulmuş oldu. Ülkenin birlik ve beraberliğine yönelen Muâviye, kendi hâkimiyetini Arap dâhileri olarak bilinen Ziyad b. Ebih, Muğire b. Şu be gibi insanlar sayesinde sağladı. Muâviye, içeride hâkimiyetini tesis ettikten sonra fetihlere yöneldi. Fetihlerde başarılar elde eden İslam kuvvetleri 49/669 yılında da ilk İstanbul kuşatmasını gerçekleştirdi. Muâviye nin 60/680 yılında vefatından sonra oğlu Yezid (60-64/ ) halife olarak yönetime geldi. Yezid in halifeliği, halkın büyük çoğunluğu tarafından benimsenmiştir. Ama Hz. Hüseyin ve Hz. Abdullah b. Zübeyr, Yezid in halifeliğini kabul etmemişlerdir. Yezid in halifelik dönemi kısa sürmesine rağmen, İslam tarihinde önemli bir yeri olan ve Müslümanları derinden etkileyen Kerbela hadisesinin meydana geldiği bir dönem olarak tarih sayfalarında yerini almıştır. Yezid in vefatından sonra, Emevi devleti Mervan b. Hakem in soyundan gelen insanlarla yönetilmiştir. Emevi devleti İslamiyet in yayılmasına ve devletin gelişmesine önemli katkıda bulunmuştur. Emevi lerin fetih politikaları sayesinde, İslam tarihine önemli katkıları olan Türklerin ve Berberilerin İslam ile tanışmaları sağlanmış oldu. Emeviler, İslamiyet in Avrupa da duyulması için gayret ve çaba göstermişlerdir. Bütün bu olumlu katkılara rağmen, Emevi devletinin çoğulcu bir devlet anlayışından ziyade, kan bağı ile birbirine bağlı sosyal bir sınıftan oluşan Arap hâkimiyetine bağlı bir anlayışı benimsemesi,8 dışlayıcı politikaları, hilafeti saltanata dönüştürmeleri, Harici, Şia ve Hz. Abdullah b. Zübeyr in isyanları, Mevâlî lerin Abbasilerler işbirliği yapmaları gibi nedenler Emevi devletinin parçalanıp yıkılmasına sebep olmuştur. Hulefâ-i Raşidîn döneminin akabinde, miladi yılları arasında hüküm süren ilk İslam hanedanı olan Emevîler, Şam/Dımeşk merkezli bir idareye sahiptiler. Muaviye b. Ebî Süfyân (ö ) halife olduğunda birçok sıkıntı ile karşı karşıya kalmıştı. Merkezi bir sistemin mevcut olmadığından, her tarafta kargaşa ve düzensizlik hâkimdi. İlk halifelerin dayandığı teokratik bağ kaybolmuş ve göçebe anarşisi sebebiyle yeni devlette istikrarsızlığa neden olmuştu. Irkların eşitliği ilkesi terk edilmiş, yerini asil Arap sınıfına dayanan Arap monarşisi almıştı.9 Emevî Devleti, İslam devleti olmaktan çok bir Arap devletiydi. İslam toplumunun Emevîler tarafından Arap, Mevâlî, Köle ve Zimmî şeklinde 7 İb n ü l-esir, E l-k â m ilfi t-tarih tercüm esi, H ikm et N eşriyat, İstanbul 2008, s B ernard Lew is, U ygarlık Tarihinde A raplar, çev. H akkı D ursun Y ıldız, Pegasus Yayınları, İstanbul 2006, s İbrahim U sta, "Arap E debiyatında E şkıya Ş a irle r, T urkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and H istory o f T urkish or Turkic V olum e 9/6 Spring 2014, s

Eyüp SEVİNÇ, Emeviler Dönemi Siyasi İçerikli Şiir sınıflandırılması ve bu sınıflandırmada Arap milliyetçiliğinin ağır basması Emevîlerin çöküşünü hızlandıran temel sorunlardan birisidir. Fethedilen yeni bölgelerde İslâm ı seçen milletler, M e v â lî olarak isimlendirilmiş olup, idarî, siyasî, ekonomik ve sosyal olarak hayatın her alanında ikinci sınıf vatandaş gibi görülmüşlerdir. Arap Müslümanların faydalandığı bir takım haklardan yeterince yararlanamamış olan bu zümre, Sâid b. Cübeyr (ö. 714) gibi ilmi ve takvasına rağmen Sudan asıllı bir mevâlî olması sebebiyle, kendisine verilmiş olan Kûfe kadılığına Araplar tarafından itiraz gelmiştir. Çünkü onlara göre bu makama ancak Arap asıllı olan birisi gelmelidir.10 1 Emeviler Dönemi Siyasi Şiir Şiir, sözlükte şi r bir şeyi inceliklerini kavrayarak bilmek, sezerek vakıf olmak; uyumlu, ölçülü ve ahenkli söz söylemek anlamında masdar; seziş, hissediş, sezgiye dayanan bilgi; duygu ve heyecandan kaynaklanan uyumlu, ölçülü ve âhenkli söz manasında isimdir. Terim anlamı ise, engin his, hayal ve ilham ürünü olup sanatkârane biçimde söylenmiş, vezinli-kafiyeli söz dür.11 Şiir, Arap toplumunun hem tarihi hem de onun sosyo-kültürel kimliğini ortaya çıkaran bir vesikadır. Araplar, sosyal hayatta yaşanan bütün sevinç ve kederleri bir şiir kimliğine büründürerek onlara edebi hüviyet kazandırmışlardır. Sevgiliye karşı duyulan özlem ve hasret şiir ile dile getirildiği gibi, ölen bir insanın verdiği ayrılık acısı da yine şiir ile ifade edilmiştir. Şiir in, Araplar tarafından bu kadar yoğun bir şekilde ele alınmasına rağmen, Arap şiirinin ne zaman başladığı konusun tam bir fikir birliği bulunmamaktadır. Bu konuda farklı düşünce ve fikirler bulunmaktadır. el-câhız Arap şiirinin, İslam dan 150 veya 200 yıl önce başladığını söylemesine rağmen; Ömer Ferruh ise, Arap şiirinin İslam dan en az iki bin yıl önce başladığını ifade etmektedir.12 Eski Arap şiiri, medih, hiciv, mersiye, gazel, vasf (tasvir), fahr, itizâr gibi konulardan oluşmaktadır. Ele alacağımız siyasi şiirin ilk nüvelerini hiciv de bulabiliriz. Çünkü siyasi şiir ile hiciv arasında birçok benzerlikler bulunmaktadır. Ama Emeviler döneminde hilâfet çerçevesinde şekillenen siyasi şiir, hiciv den farklı bir tarz ile karşımıza çıkmaktadır. Emevi Dönemi siyasi şiiri hakkında şunları söylemek mümkündür: Siyasi şiir, Emevilerin himayesinde zirveye çıkmış bir olgudur. Buna ilk vesile, Yezîd in halîfelik makamına tayin edilmesini yâd edip hatırlamak için bir güfte yapması ve bunu halk toplulukları önünde şarkı halinde terennüm 10 İbrahim U sta, a,g,m., s İsm ail D urm uş, Şiir, D İA, X X X V IIn, s K enan Dem irayak, 170

Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 4/ Cilt: 4 / Sayı:8/ Güz 2014 etmesinin Miskînu d-dârimî (ö. 89/708) den istemesi olmuştur.13 Siyasi şiir; Herhangi bir grup veya akıma mensup olan şâir in, desteklediği ideolojiyi savunmak üzere inşa ettiği şiirdir.14 Kabileler arası mücadelelerden başka bu dönemde, bir de Emeviler in ve muhaliflerinin oluşturduğu bir edebiyat vardır. Bu edebiyat hem şiir hem nesir olarak büyük bir edebi ürüne sahipti. Bu dönemin siyasi şiiri daha çok Emeviler, Hâriciler, Şiiler, Zübeyriler ve Emevilere karşı ayaklanan diğer grupların şairlerinin ortaya koyduğu şiirden oluşur. Şimdi bunları sırasıyla inceleyelim. A- Emevi taraftarlarında Siyasi Şiir Emevileri destekleyen, onların haklı olduğunu iddia eden bazı şairler vardır. Bu şâirler, Emevi idaresini diğer gruplara karşı savunmuşlardır. Emevileri destekleyen şairlerin, Emeviler in saltanat üzerideki haklarını Kur an ve sünnetten delillerle destekleme yoluna gitmek yerine, bu ailenin İslam toplumunu bir araya getirip bir çatı altında toplayarak istikrarı sağlayan kimseler olduğunu dile getirme yoluna gittikleri görülür.15 Bu şairler, Kur an ve sünnet ten delil ortaya çıkaramadıkları için, kaderci bir anlayışı benimsemişler ve bu şekilde Emeviler in saltanatını meşru göstermeye çalışmışlardır. Bu kaderci anlayışı şöyle ifade etmişlerdir: ' E ğer A llah böyle uygun görm em iş olsaydı ve bu kim selerden daha iyisi olsaydı A llah bunu takdir ederdi. Emevi saltanatını destekleyen en önemli şairler şunlardır. el-ferazdak ve Ka b b. Cu ayl dir. Biz, burada kısaca el-ferazdak tan bahsedeceğiz. el-ferezdak: Künyesi Ebu Firâs Hemmâm b. Gâlib b. Sa aa et-temîmî olan el-ferezdak, hicri 20 (m.641) yılında Basra yakınındaki Kâzıme de varlıklı, kültürlü, cömert ve nüfuzlu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası ona, amcasının da adı olan Hemmâm isminin küçültmeli şekliyle Hümeym diye hitap ederdi. Yüzü veya alt dudağı somuna benzediği için kendisine bu anlama gelen Ferezdak lakabı verilmiş ve bu lakapla tanınmıştır.16 Ferezdak, küçük yaşta şiirle ilgilendi ve şairi bol olan bir yerde yetişmiştir. Güçlü bir şairdir, şiirdeki bu mükemmelliği fasih yani yerleşik Arapların konuştuğu Arapçayla değil de, bedevilerin konuştuğu Arapçayla yakalamıştır. Ferezdak, hiciv de başarılı bir şairdir, hicivlerinde çok sert ve 13 Philip K. Hitti, Siyasi ve K ültürel İslam Tarihi, Çev. Salih Tuğ, M arm ara Ü niversitesi İlahiyat Fakültesi vakfı Y ayınları, İstanbul-2011, s Ö m er Ü nal, E m eviler D evrinde Soysal İçerikli Şiir, Sosyal B ilim ler D ergisi, A tatürk Ü ni 2002, II, s K enan D em irayak, a,g,e, s E b u l Ferec el İsfehânî, E l-ağâni, D arul-kutu l-ilm iyye, B eyrut 1971, X X I-X X II, s. 278; A li Şakir E rgin, F erezd a k D İA, X II, s

Eyüp SEVİNÇ, Emeviler Dönemi Siyasi İçerikli Şiir acımasızdır,17 eleştirdiği insanı yerden yere vurur. Ama fahriye şiirlerinde çok daha başarılıdır.18 Bundan dolayı şiirlerinin büyük çoğunluğunu hiciv ve fahriye teşkil eder. Emevi lerin üç önemli şairlerinden biri olarak kabul edilen Ferezdak, Emevi ailesinden hediyeler aldığı için, onlar hakkında fazlaca methiyeler yazmıştır. Zaten, kendisinin Abdülmelik b. Mervan ı methettiği 125 beyitten oluşan bir gazeli vardır. Ferezdak, Emevi taraftarı bir şair olmakla birlikte hayatının sonlarına doğru Şîa taraftarı bir şair haline gelmiştir. Zeynel Âbidin b. Hüseyin hakkında da Mimiyyât adlı bir şiir kaleme almıştır.19 Ferezdak ın vefatı konusunda farklı rivayetler olmakla birlikte, h.110 (m.728) yılında vefat ettiği kabul edilmektedir. Ferezdak ın Abdülmelik b. Mervan ı methettiği gazelinden birkaç beyit: I4J Ua. Igjfe- Jljjî UjjJ Jljjl jjljja UJâ,J (jjıliîi Jjajl l^j ^kl\ 4.İJİÎLS jjlll ^iâ Dağlar nasıl yeryüzünün direkleri ise Biz de Mervan oğullarını dinimizin direkleri olarak gördük. Sizler (Ey Mervanoğulları), bu din için, insanlar eğer yollarını kaybederlerse Yolu kaybedenlerin kendisiyle doğruya ulaşabileceği kıble konumundasınız.20 Ferezdak, başka şiirinde ise Abdülmelik b. Mervan ın zayıf ve güçsüzlerin yanında olduğunu dile getirmiştir: l^j^âjl (jl^ l^ aüâfr O^lj JC tl>^ ^l^ JiJfaî -j&j < jj ^jj^ ja jjj Jlââ l^j^c l^jic- lâuftî j SSâ (jl ujji < ılüls jjjll j^j Nice zayıf ve güçsüz insanlara yardım ettin Çözülmesi umulmayan nice kördüğümleri çözdün Nice bilekleri kelepçelerden, nice boyunları prangalardan kurtardın Nasıl ki delalete düşen insanlar kıbleye yönelip hidayete eriyorlarsa siz de bu dinin kıblesi gibisiniz.21 Dönemin bir başka şairi olan Ka b b. Cu ayl(ö.86/705) ise; bir Şam lı 17 Ignace Goldziher, K lasik A ra p Literatürü, çev. R ahm i E r-a ziz Y üksel, V adi Y ayınları, A nkara 2012, s A hm et Suphi Furat, A ra p Edebiyatı Tarihi, İstanbul Ü niversitesi Y ayınları, İstanbul 2007, I, s E b u l Ferec el İsfehânî, a,g,e, X X I-X X II, s K enan D em irayak, a,g,e, s Salih Tur, Ahtal, F erezdak ve C e rir in Şiirlerinde M edih ve H iciv, B asılm am ış Y.lisans Tezi, H arran Ü ni, İlahiyat Fak. Tem el İslam B ilim leri, Şanlıurfa 1997, s

Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 4/ Cilt: 4 / Sayı:8/ Güz 2014 ve Emevi taraftarı olarak, Şîa nın görüşlerine karşı çıkıp Emevilerin yönetiminden memnuniyetini şu şiirlerinde dile getirmiştir. ljjajls JIjJl JÂÎj JIj*Jl J*»j Sj fl^ji ÜjJSIJ ja jlsu JS I 4^l^aJ JSj ÛjûaJâj lâ Jia l ü j jj* (jjl lljj j ^Jj ; Uüâ : fp jttâ ljj flü ÛjSıj La İJİ ; Ijllâj (jı ^Jj : IJlâj Şam ın Iraklıları sevmediğini, Iraklıların da Şam dan hoşlanmadıklarını, Her iki tarafın birbirinden nefret ettiğini, her ikisinin de bu nefretten doğan her şeyi din olarak kabul ettiğini görüyorum. Onlar bize bir suç isnat edip iftira attıklarında biz de onlara atıyoruz, onların bize verdiği (zarar) kadarını da biz onlara karşılık olarak veriyoruz. Bize dediler ki: Ali bizim önderimizdir, biz de dedik ki: Biz Hind in oğlundan (Muâviye b. Ebî Sufyân dan) razıyız. Bize dediler ki: Ali ye itaat etmeniz gerektiğini düşünüyoruz, biz de dedik ki: Ona itaat etmeyi düşünmüyoruz.22 B- Hâricîlerde Siyasi Şiir Hâricî, kelimesi, çıkmak. İtaatten ayrılıp isyan etmek anlamındaki hurûc kökünden ayrılan, isyan eden manasında bir sıfat olan hâric kelimesine nisbet ekinin ilâve edilmesiyle meydana gelmiş bir olup topluluk ismi için hâriciyye ve havâric kullanılır. Fırkanın adı konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Kendilerine karşı isyan ettikleri yöneticilerle fırkanın muhalifleri Havâric ismini insanlardan, dinden, haktan veya Hz. Ali den uzaklaşan ve yönetime karşı ayaklanarak cemaatten çıkanlar anlamında kullanılmıştır.23 Haricîler in kökeni hakkında iki görüş ileri sürülmektedir. Birinci görüşe göre, menşe tamamen siyasidir, hakemleri kabuk etmeyişlerinde başka sebep aramak yersizdir. İkinci görüşe göre, menşe tamamen dinidir. Tahkîm i reddederken dayanakları kur an dır. Ali ile tefsir konusunda anlaşmazlığa düşmüşler, bu görüş ayrılığı mezhebin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.24 Sıffîn savaşında, Hz. Ali savaşı kazanmak üzereyken bu durumu gören Amr b. As Muaviye ye, askerlerin Kur an sayfalarını mızrak uçlarına takarak havaya kaldırmalarını ve Kur an hükümlerinin hakem olmasını talep etmelerini 22 K enan D em irayak, a,g,e, s E them R uhi Fığlalı, H â ricîler D İA, X V I, s Y aşar K utluay, İslam ve Yahudi m ezhepleri, A nka yayınları, İstanbul 2001, s

Eyüp SEVİNÇ, Emeviler Dönemi Siyasi İçerikli Şiir önermiş ve böylece İslam tarihinde ilk fırka olan Hâricîler doğmuştur. O zaman, Hâricilerin liderliğini yapan Eş as b. Kays, Hz. Ali ye gidip savaşın durdurulması, barışın sağlanmasını ve Allah ın kitabına göre hareket etmesini söylemiştir. Bunları yapmadığı takdirde de kendisini yalnız başına bırakmakla tehdit etmiştir.25 Hz. Ali, ne istediğini öğrenmek üzere Eş as b. Kays ı Muâviye ye gönderir. Muâviye nin taleplerini alan Eş as b. Kays, bu teklifleri değerlendirmek için Temîm oğullarından bir gruba götürür. Grubun içinde bulunan Urve b. Udeyye, Allah tan başka hiç kimsenin hüküm verme yetki yoktur (La hükme illâ lillâh) fikrini ileri sürer. Böylece savaşçılardan bir grup, bu düşüncenin sonucunda savaşın biteceğini ve barışın sağlanacağını düşünerek, Hz. Ali nin ordusunu gizlice terk ederler. Hz. Ali, Hz. Osman, iki hakem, Cemel e katılanlar ile iki hakem hükmünü kabul eden herkesi ve büyük günah işleyenleri tekfir etme ve zalim imama karşı ayaklanma26 fikrini benimseyen Hariciler, Nehrevân da toplandılar. Kendi görüşlerine katılmayan, Hz. Osman ve Hz. Ali ye lanet etmeyen herkesi öldürmeye başladılar. Bu olaylar sonucunda, Hz. Ali bu insanları ikna etmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Hz. Ali 38/658 yılında Nehrevân da, Hâricîler yaptığı savaşta bunların büyük çoğunlunu öldürdü.27 Bu savaştan kurtulanlar Umman, Kirman, Sicistan ve Yemen başta olmak üzere İslam İmparatorluğunda çeşitli bölgeler dağılmıştır. Emeviler döneminde, Hâricîler büyük bir tehdit oluşturmuşlar ve Emevi iktidarını yıkmak için teşebbüste bulunmuşlardır. Fakat Emevi valisi olan Haccâc b. Yusuf tarafından gönderilen ordular karşısında tutunamamışlardır ve çoğu ölmüştür. Abbasiler döneminde Hâricîler fazla hareketli olmamakla birlikte Kuzey Afrika bazı isyanlara sahne oldu. Bugün itibariyle İbâdiyye fırkası Basra, Yemen, Hadramut, Tanzanya, Umman, Kuzey Afrika ve Fas ta hala varlığını sürdüren tek Hâricî fırkası olma özelliği taşımaktadır.28 Hâricî şairlerin şiirleri, birkaç konu etrafında şekillenmiştir. Bu konuların temelinde inanca hizmet ve bu inancı savunma vardır. Bu nedenle Hâricî şairlerin, bu şiiri söyleyen şairin şahsiyetini değil, büyük oranda Hâricîlerin inanç sistemlerini yansıttığı, siyasi-dini bir mezhebin edebiyatını temsil ettiği görülür.29 Harici şiirlerinin konularından bir tanesi de, kahramanlıktır. Haricilerin hayatları sürekli mücadele ile ve savaş meydanlarında geçtiği için cesaret, şehit olma arzusu onlarda bir tutku haline 25 M uham m ed E bu Z ehra, M ezhepler Tarihi, çev. Sıbğatullah K aya, Ç elik Y ayınevi, İstanbul 2011, s A bdülkahir el-b ağdadî, M ezhepler A rasındaki Farklar, çev, Ethem R uhi Fığlalı, Türkiye D iyanet V akfı Yay. A nkara 2005, s A hm et E m in, F ecru lisla m, D arul-k utubul-ilm iyye, B eyrut 1971, s K enan D em irayak, a,g,e, s K enan D em irayak, a,g,e, s

Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 4/ Cilt: 4 / Sayı:8/ Güz 2014 gelmiştir. Bu tutku ve hasret şiirlerde sık sık dile getirilmiştir. Hâricî şairlerin şiirlerinde önemli bir yer tutan konulardan biri de, ayaklanmaya çağrı dır. Hz. Ali ve Emeviler döneminde mağlup oldukları savaşlar onlar üzerinde derin bir etki bırakmıştır. Ölüme karşı olan bağlılıkları, dünya hayatına fazla önem vermemeleri, zalim olan yöneticiye karşı ayaklanma ve sünneti ayakta tutma amacı ile şairler ayaklanma temasını büyük bir tutkuyla şiirlerinde yansıtmışlardır. Hâricî şairlerin şiirlerinde önemli yer tutan konulardan diğer bir konu da k u ûd: oturma, savaşa katılm am a hususudur. Hâricî fırkalarının büyük çoğunluğu, özellikle savaşa katılmayanları kâfir olarak kabul eden Ezrakîler fırkası, ka ade adı verilen oturanlar kesiminden nefret etmişler ve her fırsatta bunları eleştirmişlerdir.30 Emeviler döneminde en önemli Hâricî şairler arasında Katan b. el- Fucâ e (ö. 78/697), et-tırımmâh b. Hakîm et-tâ î (ö.100/718), İmrân b. Hıttan (ö. 84/703) sayılabilir. Biz burada kısaca Katan b. el-fucâ e den bahsedeceğiz. Katarî b. el-fucâ e: Büyük bir ihtimalle hicretin ilk on yılından sonra Benî Mâzin in yerleşim yeri olan Katar ın A dan beldesinde doğdu. Asıl adı bilinmemektedir. Katar asıllı olması olması dolayısıyla bu nisbe ile anılmış olması muhtemeldir. İbnü l-kelbî nin belirttiğine göre ise Mâzîn b. Ziyâd b. Yezîd dir. Uzun bir süre Yemen de izini kaybettirip birden bire ortaya çıkması sebebiyle Fücâe (sürpriz) diye anıldığı bilinmektedir. Gençlik dönemini ve hayatının önemli bir bölümünü Basra da geçirdi. Kaynaklarda hatip ve şair olarak zikredilmesine rağmen bilgi ve kültür seviyesiyle ilgili herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Hicri 65 (m.684) yılında Nafi b. Ezrak ın görüşlerini benimseyen Katarî, cesareti, metânet ve sabrı sayesinde önemli bir mevkiye gelmiştir. Zübeyr b. Mahzûn un ölümünden sonra Katarî ye biat edildi.31 Emevilere karşı mücadelen eden Katar i, üzerine gönderilen Süfyan b. Ebred el- Kelbi kumandasındaki orduya yenildi ve savaş meydanında öldürüldü. 32 Katarî nin kahramanlık şiirinden birkaç beyit. ^eljj (fjj l^ ^ IJlua û jü l JlLŞVl & ^jjl J0JI Je IJİ^â l jîii glkil j e Ijioâ leu^, Ojl^ Jâj l^j Jjâî Jj fl& lûı JJ ehlâ Jjikll Jjj l^â > y ju fl^ı y J Vj Kahramanlardan korkusundan titremekte olan ruhuma dedim ki 30 K enan D em irayak, a,g,e, s Ö m er Ferrûh, Târîhu l-ed eb i l- A ra b î, D arul İlm iye, B eyrut 1965, I, s M ustafa Öz, K a ta r i b. F ücâe D İA, X X V, s

Eyüp SEVİNÇ, Emeviler Dönemi Siyasi İçerikli Şiir Yazıklar olsun Sana, korkmayacaksın! Çünkü sen, senin için belirlenmiş ecelin vakti dışında bir gün daha bile kalmak istesen, sana itaat edilmeyecek (isteğin yerine getirilmeyecektir). Öyleyse sabret savaş alanında, sabret! Çünkü ebediliği elde etmek öyle kolay değil. (Dünyada) kalıcılık elbisesi öyle saygınlık elbisesi filan da değildir ki (cesurun elinden alınıp dürüldüğü gibi) zelil ve korkağın elinden alınıp düşürülsün! Hâricîlerle birlikte savaşa katılan kadınlardan Ummu Hakîm in, şehit olma arzusuyla yanıp tutuştuğunu şu şiirinde ifade etmektedir. kiaa. (Vahtı Jâ llılj ki^c- j kiaj Jâj Taşımaktan bıktığım bir başım var. Bıktım ona koku sürüp yağlamaktan ve yıkamaktan. Yok mu onun ağırlığını benden alacak bir delikanlı? C- Şiilerde Siyasi Şiir Şîa, Arapçada [ ş y a/ > ıj> ] kökünden gelme bir kelimedir ve yaygın olarak taraftar, yardımcı, fırka anlamlarına gelir. Kur an-ı ker im de muhtelif yerlerde fırka, bölük, topluluk ; taraftar, birine uyan ve yardım eden ve yaymak, yayılmak anlamında kullanılmıştır.33 Terim olarak Ş ia, Resûl-i Erkemin vefatının ardından devlet başkanlığının Hz. Ali ye ve onun evlâdından belli kimselere intikal etmesi gerektiğini savunan grupları ifade eder.34 Hz. Hüseyin in 10 Muharrem 61/ 10 Ekim 681 tarihinde Kerbalâ da şehit edilmesinde sonra bu kelime bir terim olarak Emevilere karşı Hz. Hüseyin in intikamını almak, Hz. Ali ve soyunun haklarını aramak, onun nesline yardım etmek için bir araya gelenleri ve taraf olanları ifade etmeye başlamıştır. Şîa, Hz. Hüseyin in şehâdetinden sonra siyasî bir eğilim olarak temâyüz etmeye başlamıştır. Özellikle 65/684 yılında ortaya çıkan ve Hz. Hüseyin in intikamını almak üzere toplanan, onu davet ettikleri halde yardımsız bıraktıkları için ıstırap duyan ve tevbe eden Kûfe lilerin oluşturduğu Tevvâbîn hareketi, Şîa nın bir terim haline gelişinin ve İslam içinde bir kitleleşme hareketinin başlamasının ilk belirtilerinden biri 33 E them R uhi Fığlalı, G ünüm üz İslam M ezhepleri, İzm ir İlahiyat Y ay., 2008, s M etin Tuncel, Şîa D İA, XXXV1III, s

Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 4/ Cilt: 4 / Sayı:8/ Güz 2014 olarak kabul edilir. Şîa nın temel düşünce ve doktrinleri şu üç temel esasa Ğadir Hum, Kırtâs olayı ve Hz. Peygamberin Ben kimin mevlâsı ise, Ali de onun mevlâsıdır. Ey Allah ım, Ali ye dost olana dost ol, Ali ye düşmanlık edene düşman ol hadisine dayandırmaktadırlar.35 Şia edebiyatı şu üç temel üzerine dayanmaktadır. Ehl-i beyt in etrafında toplanmak, hilafet üzerindeki haklarını savunmak ve şehitlerine ağlayıp, onları övmektir. Bu fırkanın en en önemli şairleri şunlardır. Ebu l-esved ed-du elî (ö. 69/688), Eymen b. Hureym el-esedî (ö. 80/700), Kumeyt b. Zeyd el-esedî ve Kuseyyir b. Abdirrahmân (Kuseyyiru Azze, ö.105/723) dir. Şia edebiyatında, hilafetin Hz. Ali nin hakkı olduğu; ancak hilafetin Hz. Ali nin elinden gasp edildiği, Hz. Ali ve ehl-i beyt e karşı duyulan sevgi ve saygı işlenmiştir. Aynı zamanda Şia akidesini oluşturan temel prensipler de işlenmiştir. Şii edebiyatında, İslam tarihinde önemli bir yer tutan Hz. Hüseyin in Kerbela acımasızca şehit edilmesi de konu edinilmiştir. Hz. Hüseyin için mersiyeler yazılmıştır. Kerbela olayının sinelere bıraktığı tarifsiz acı şiirlerle dile getirilmiştir. Şii edebiyatını kısaca şöyle özetleyebiliriz. Şiirlerde samimiyet ve güçlü bir duygu sıcaklığı görülür. Şii şairlerin Ehl-i Beyti her durumda içten duygularla savunduğu, hilâfetin Ehl-i Beyte ait olduğunu samimi sözlerle dile getirdiği görülmektedir. Şiirlerde siyasi unsurlarla dini unsurlar iç içe kullanılmıştır. Şia edebiyatı, dönem için çeşitli konulara ve üsluba sahip yeni bir edebiyat olarak kabul edilir.36 Şii edebiyatının güçlü temsilcilerinden olan el-kumeyt b. Zeyd el- Esedî den kısaca bahsedeceğiz. Kumeyt b. Zeyd el-esedî: Ebü l-müstehil el-kümeyt b. Zeyd b. Huneys el-esedî h.60 (m ) yılında Kûfe de doğdu. Aynı çağda aynı kabileye mensup olan ve aynı adı taşıyan üç şairin sonuncusudur. Çeşitli âlimlerden fıkıh, hadis, ensâb ve eyyâmü l-arab konularında ders aldı. Arap dili ve şiiri üzerine iyi bir eğitim aldı. Kûfe deki yaygın eğilimden etkilenerek bir Şiî-Zeydî olarak yetişti. Emevilere karşı Hz. Peygamber in mensup olduğu Hâşimoğulları nı ve özellikle o sırada hilâfet mücadelesini veren Hz. Hüseyin in torunu Zeyd b. Ali yi destekleyen siyasal içerikli şiirleriyle tanındı. Hz. Hüseyin in kızı Fâtıma tarafından kendisine Şâiru Ehli l-beyt unvanı verilmesinden sonra şöhreti arttı.37 İlk başta Emevi karşıtı olmayan Kümeyt, Yemen asıllı Irak valisi Hâlid el-kasrî nin ehl-i beyt mensup ve taraftarlarına karşı sert bir politika izlemesi ve Zeyd b. Ali yi sıkı bir şekilde takip ettirmesi 35 Y aşar K utluay, a.g.e., s.83-89; M uham m ed E bu Z ehra, a.g.e., s ; K enan D em irayak, a,g,e, s K enan D em irayak, a,g,e, s R ahm i Er, K üm eytel-e sedî D İA, X X V I, s

Eyüp SEVİNÇ, Emeviler Dönemi Siyasi İçerikli Şiir onun Emeviler e ve Yemenliler e karşı kesin bir tavır almasına yol açtı. Bu dönemde yazdığı el-h âşim iyyât ında Emevileri sert bir dille eleştirmiştir. el-kümeyt, şiirinde hilafetin Hz. Ali nin hakkı olduğunu ancak onun elinden gasp edildiğine şöyle işaret etmektedir: AJ (jiajâjji Laj j U ü I [jji!i ali^ lj la pjîji»jls Ujja I jlâ, l^üa jı Û*J l*jll jj ÂjVjJl AJ ijljl IAj *jijj J l^a.jji j J j ı«j*^ j f ta l*j^a j jja. ^Jl l*jj û 12ÜJI ^ i -«jâîj jj*j î^jjâî a ^ jl^â Ijİuaâ (»AJflâ jâi IjCl^l Hz. Peygamer, Hz. Ali yi iyilikle anmayı reddedenleri ve kendisinin onu seçtiğini yaymaktan imtina edenleri kınadığı konuşmasıyla Ali yi (kendisinden sonra halife olarak) seçmiştir. Gadîru Humm denilen yerde bir ağaç altında yaptığı konuşmasında, kendisine itaat edilsin diye Ali nin kendisinden sonra halifeliğe veliaht olduğunu belirtmiştir. Fakat insanlar, Gadîru Humm denilen yerdeki ağacı (bu ağaç altındaki vasiyeti ve verilen sözü yerine getirmeyip) halifeliği kemdi aralarında (önce Ebu Bekir e sonra da Ömer e) devrettiler, ben ise böylesine tehlikeli bir devri hiç görmedim. Ben onlara (Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir e) lanet etmiyorum; fakat onlardan bunu ilk yapan kişi çok kötü bir iş yaptı. Böylece onların adalete en yakın olanları zulme en yakın olanlar haline geldi, (emaneti) en iyi koruyanları da onu kaybedenler oldular. Ve her zaman liderleri ve en güçlüleri olan kimsenin (Hz. Peygamber in) emrini boşa çıkardılar ve doğru yoldan saptılar.38 Eymen b. Hureym el-esedî de, bu şiirinde Haşimoğullarını övmektedir. 2. ** - f IjjâIj f iüji a i f Ij^I-j A jjiaj Aiaj f KoJI iij û\ İ^JİC.» j^ j sjâl&jı İ-Sjl^j i^jj i<yfe. jc, îijıî. ikj ^<j lajâ^lâ ^ j i jj<j Gündüzünüz hak yolunda cihat ve oruç, geceniz ise namaz ve Kur an tilavetinden ibarettir. 38 K enan D em irayak, a,g,e, s

Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 4/ Cilt: 4 / Sayı:8/ Güz 2014 (Emevilerden önce Ali döneminde) hilâfet Kur an ın hükmü ve temiz bir yolu takip etmeniz sayesinde gelmiştiniz, işte bu yolla gelip (Emeviler gibi insanlara katı ve zalim davranmadığınız için) başınıza musibetler geldi. Başınıza musibet gelişinin ardından Necd, Mekke, Medine ve el-civa (Yemâme) ağlayıp gözyaşı dökmüştür. Emevilerin sizden koparıp uzaklaştırdıkları her toprağın size ağlaması farz olmuştur.39 D- Zubeyrîlerde Siyasi Şiir Emevi hânedanına karşı isyan eden Abdullah b. Zübeyr aynı zamanda kendi etrafında toplanan ve kendi ismiyle anılan Zübeyrîler grubunun lideridir. Abdullah b. Zübeyr, Kureyş kabilesinin Esed b. Addüluzzâ koluna mensuptur. Babası aşer-i mübeşşere den Zübeyr b. Avvâm, annesi Hz. Ebu Bekir in kızı Esmâ dır. Hicretin ikinci yılı zilkade ayında (Mayıs 624) Medine de doğdu. Muhâcirin Medine de dünyaya gelen ilk çocuğu olması dolayısıyla doğumu büyük bir sevinç uyandırdı ve adı Hz. Peygamber tarafından konuldu.40 Halife Osman, Hz. Ebu Bekir tarafından Mushaf haline getirilen Kur an-ı Kerim in nüshalarını çoğaltmak için kurduğu dört kişilik heyete, kurrâdan olması sebebiyle onu da dâhil etmişti. Abdullah b. Zübeyr, Hz. Osman ın evi kuşatıldığında büyük sahabelerle birlikte halifenin evini savunmaya gayret etmiştir. Hz. Osman ın şehit edilmesinden sonra ise, Hz. Ali ye karşı oluşan muhalefetin en ateşli simalarından biri haline gelmiştir. Muâviye devrinde herhangi bir faaliyete girişmemiş olan Abdullah, Muâviye oğlu Yezîd i veliaht tayin etmek istemesi üzerine Hz. Hüseyin ile birlikte buna karşı çıkmışlardır. Bu durumdan rahatsız olan Muâviye, Abdullah ile Hz. Hüseyin i ikna etmek için Mekke ye gitti. Fakat bu iki insanı ikna edemedi. Abdullah b. Zübeyr, Kerbela faciasından sonra Yezîd e karşı muhalefetin lideri haline geldi, Yezîd in halifeliğini kabul etmemesine rağmen pasif bir direnişte kaldı. Ama bu durumu kabullenemeyen Yezîd, Abdullah üzerine ordularını gönderdi. Fakat Abdullah b. Zübeyr i itaat altına alamadı. Abdullah, Yezîd in vefatının ardından halifeliğini ilan etti. Abdullah, kardeşi Mus ab ın yardımıyla da bütün doğu eyaletlerine hâkim oldu. Fakat Abdülmelik b. Mervan 691 yılında Mus ab a karşı yaptığı savaşı kazanması ve Mus ab ın ölmesi, Abdullah ın otoritesinin zayıflamasına neden oldu. 39 K enan D em irayak, a,g,e, s H akkı D ursun Y avuz, "Abdullah b. Z übeyr b. A v v â m D İA, I, 

Eyüp SEVİNÇ, Emeviler Dönemi Siyasi İçerikli Şiir Abdülmelik, 692 yılında Haccâc b. Yusuf es-sakafî yi 2000 kişilik bir kuvvetle Mekke üzerine gönderdi.41 Üç ay sonra da Haccâc ın istediği Mekke ye taarruz izniyle birlikte 5000 kişilik bir takviye kuvveti Mekke ye geldi. Haccâc, Mekke yi muhasara altına aldı. Altı ay süren muhasara Abdullah b. Zübeyr ve ordusuna büyük sıkıntılar yaşattı. Mekke ye uygulanan ambargo yüzünden kıtlık başladı. Daha fazla bu sıkıntılara katlanamayan Abdullah ın ordusu onu yavaş yavaş terk etmeye başladı. Oğlunun yanında çok az bir kuvvet kaldığını gören Esmâ bint Ebu Bekir, ona gittiği yolun doğru olduğuna inanıyorsa sonuna kadar mücadele etmesini tavsiye etti. Bunun üzerine teslim olmak yerine ölmeyi tercih eden Abdullah b. Zübeyr, bir çıkış hareketi yaparak 73/1 Ekim 692 yılında kahramanca çarpışarak şehit oldu. Zübeyr i edebiyatının temel özeliklerini şu şekilde sıralayabiliriz. Zübeyr i edebiyatı ilk olarak halifeliğin Kureyş hakkı olduğunu; çünkü Hz. Peygamber kureyş soyundandır. Sonra da hilafetin Mudar kabilesinin hakkı olduğunu dile getirir. Mekke de Hz. Peygamber doğduğu için, hilafet merkezine en layık yer Mekke olduğu vurgulanır. Halifeliğe de ez-zubeyr b. el-avvâm ailesinden, Hz. Ömer tercihi nedeniyle Abdullah ın layık olduğu, şiirlerde ön plana çıkmaktadır. Şiirleri hüzün teması içermekle birlikte akıl yürütme ve delil sunma gibi özellikleri bulmak mümkün değildir. Bu hareketin edebi ürünleri, diğer siyasi hareketlerin edebi ürünleri kadar zengin değildir ve daha çok siyasi hicvi arındırır. Bu hareketin en belirgin şairi olan Ubeydullâh b. Kays er-rukeyyât ın şiirleri, daha çok karşı tarafın namusuyla ilgili konuları ele aldığından, bazı tarihçilerce bu şiirler siyasi gazel olarak adlandırılmıştır.42 Ubeydullah b. Kays er-rukeyyât: Yaklaşık h.12 (m. 633) yılında Mekke de doğdu. Anne ve Babası Kureyş kabilesine mensup olup soyu anne tarafından Kusay b. Kilâb da Hz. Peygamber in soyu ile birleşir. Rukayye adında üç ayrı kadına âşık olup onlar için gazeller yazdığından İbn Kays er- Rukayyât lakabıyla tanınır. Gençlik yılları Hz. Ömer ile Hz. Osman dönemlerinde geçti. Daha sonra Kureyş teki hilafet çekişmelerine şahit oldu. Bu konuda duygularını dile getiren içli mersiyeler söyledi. Zübeyr b. Avvâm taraftarı olan ve Zübeyrîlere derin bağlılığı olan şair Mus ab b. Zübeyr içim birçok methiye ve mersiye nazmetti. İbn Kays şiirlerinde Kureyş i övmüş ve Kureyş li olmakla iftihar etmiştir. Hilâfetin Kureyş in hakkı olduğuna inanan şair, bu konuda bütün Araplar ın eşit olduğunu ileri süren Hâriciler e şiddetle karşı çıkmıştır. 41 B ahriye Ü çok, İslam Tarihi, E m evi-abbasiler, A.Ü. İ.F. Yayınları, A nkara K enan D em irayak, a,g,e, s

Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 4/ Cilt: 4 / Sayı:8/ Güz 2014 Arapların geleceğinin Kureyş in kaderine bağlı olduğu fikrini ileri sürmüştür. Yezid in, Hâşimiler ile Zübeyrilere baskı uygulaması, onlara maddi ve manevi olarak zarar vermesi, Hilafetin merkezini Hicaz dan alıp Şam â götürmeleri gibi sebeplerden dolayı halkı Emevilere karşı isyana çağırmıştır. Hilafetin, Kureyş in hakkı olduğunu belirterek Abdullah b. Zübeyr in halife seçilmesini istedi. Hayatının son bölümlerini Abdülazîz b. Mervan himayesinde geçiren İbn Kays, h. 75 ( m. 994) yılında Mısır da vefat etti. Ubeydullah b. kays er-rukeyyât ın, Mus ab b. ez-zübeyr i methettiği şiirinden birkaç tane beyit şöyledir. f 4i.j j c * f 4_J ajjîâ. flîuvi j l ja jjj- flluı flü Jlj ^aiulj ı 1 Cjji j jj_ ja. ıl^ju <'»» -â Jâj j>&l yâ Jljjj çjâ jj l«jl yâjj <jj LâjJi ı ajvi j j i i i^j»j Mus ab, Allah ın yüzünden karanlığın kalkıp gittiği yıldızlarından biridir. Mu ab ın hükümranlığı güç hükümranlığıdır, ne onun hükümranlığında bir zulüm vardır ne de kendisinde kibir vardır. Mus ab Allah korkusuna sahip müttaki biridir, işi Allah korkusu olan kimse de kurtuluşa ermiştir. Allah senin vasıtanla ümmeti bir araya getirmişken ve düşmanların senin köpeklerin karşısında kedi gibi miyavlamışken, hayret ederim o topluluğa ki sende bir eksiklik arar, bu durum bahtsız üstüne bahtsızlıktır.43 SONUÇ Emevi devletinin kurulması ve Emevilerin İslam dünyasına hâkim olması, İslam tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. Bu dönem, İslam tarihinde çok ciddi kırılmaların meydana geldiği, asabiyetin tekrar küllerinden doğduğu, huzur ve güven ortamının yerini kargaşaya terk ettiği bir dönemdir. Nitekim Hz. Peygamberin vefatından sonra halifeler, şurayla göreve gelirken bu dönemden itibaren saltanatla iş başına gelmişlerdir. Bu uygulamanın neticesinde liyakat sahibi ve basiretli halifeler yönetime gelemediği için toplumda huzursuzluklar meydana gelmiştir. Zaten, Hz. Osman zamanında ortaya çıkan toplumsal olaylar, bu devirde zirveye ulaşmıştır. Bu toplumsal olayları bastırmak için otoritelerini sonuna kadar kullanan halifeler de toplumda bazı grupların tepkilerini çekmişlerdir. Bu gruplar da kendi haklarını savunmak için o dönemin medyasını yani şiiri kullanmışlardır. Şiir, cahiliye döneminden beri 43 K enan D em irayak, a,g,e, s

Eyüp SEVİNÇ, Emeviler Dönemi Siyasi İçerikli Şiir Arap toplumunun her safhasında var olan bir şeydi. Emeviler döneminde de yöneticilerden rahatsız olan gruplar, tepki ve taleplerini şiir yoluyla dile getirmişlerdir. KAYNAKÇA EL-BAĞDADÎ, Abdülkâhir, Mezhepler Arasındaki Farklar, çev, Ethem Ruhi Fığlalı, Türkiye Diyanet Vakfı Yay. Ankara DEMİRAYAK, Kenan, Arap Edebiyat Tarihi-III, Emeviler Dönemi, Basın Yayın Mat. Erzurum EBU ZEHRA, Muhammed, Mezhepler Tarihi, çev. Sıbğatullah Kaya, Çelik Yayınevi, İstanbul EMİN, Ahmet, Fecrul İslam, Darul-Kutubu l-ilmiyye, Beyrut FERÛH, Ömer, Târîhu l-edebi l- Arabî, Daru l-ilmiye, Beyrut FIĞLALI, Ethem Ruhi, Günümüz İslam Mezhepleri, İzmir İlahiyat Yay FURAT, A. Subhi, Arap Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul GOLDZİHER, İgnace, Klasik Arap Literatürü, Vadi Yay., Ankara HASAN, H. İbrahim, İslam Tarihi, ter. İsmail Yiğit, Sadreddin Gümüş, Kayıhan Yay, İstanbul HİTTİ, Philip, K., Siyasal ve Kültürel İslam Tarihi, M.Ü. İlahiyat Fak. Vakfı Yay., İstanbul HİZMETLİ, Sabri, İslam Tarihi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara İBNÜ L-ESİR, El-Kâmil f i t-tarih tercümesi, Hikmet Neşriyat, İstanbul İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ, Türkiye Diyânet Vakfı Yay., İstanbul EL-İSFEHÂNÎ, Ebu l Ferec, El-Ağâni, Daru l-kutubi l-ilmiyye, Beyrut KUTLUAY, Yaşar, İslam ve Yahudi mezhepleri, Anka yayınları, İstanbul LEWİS, Bernard, Uygarlıklar Tarihinde Araplar (Terc: Hakkı Dursun Yıldız), Pegasus Yay., İstanbul USTA, İbrahim, Arap Edebiyatında Eşkıya Şairler, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring ÜÇOK, Bahriye, İslâm Tarihi, Emevîler-Abbâsîler, A.Ü. İ.F. Yayınları, Ankara ÜNAL, Ömer, Emeviler Devrinde Soysal İçerikli Şiir, Sosyal Bilimler Dergisi, Atatürk Üniversitesi YILDIZ, Hakkı Dursun, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Çağ yayınları, İstanbul ZEYDAN, Corci, İslam Uygarlıkları Tarihi, İletişim yay. İstanbul

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion