9 Nisan 2021 Cuma

İran’ın Kederli Kadın Şairi Füruğ Ferruhzad




 İran’ın Kederli Kadın Şairi Füruğ Ferruhzad

Modern İran şiirinin en önemli şairlerinden biri olan Füruğ Ferruhzad, 32 yıllık ömrüne biri ölümünden sonra yayımlanmak üzere 5 şiir kitabı, birçok kısa belgesel film sığdırdı. Aynı zamanda Modern İran Sineması’nın temellerinin atılmasında ciddi katkıda bulundu.

Klasik Fars şiirini tümüyle reddetmeksizin, ama daha çok teknik ve ses bilgisinden faydalanarak, yeni şiir yolunda ilerlemiştir. Kendinden önceki dönemde rastlanmadık biçimde şiire kadın sesini, algısını, ruhunu katmıştır. Elbette sakınılmadan kendi olma arzusu taşıyan bu şiirler, dönemin muhafazakar çevrelerince eleştirilmiş, bir anlamda ötekileştirilmiştir.

furug ferruhzad

İsmi Farsça ışık anlamına gelen Füruğ Ferruhzad, 5 Ocak 1935’te Tahran’da doğar. Füruğ, zekası ve şiddetli duyarlılığından dolayı ne babası ne de kendi yaşıtı okul arkadaşları ile bağdaşamaz, onlara yabancı kalır. Şah Rıza’nın ordusunda subay olan babasının otoriter ordu düzeninde yönettiği bir evde büyür. Babasından gördüğü en iyi fayda, onun zengin kütüphanesini inceleyebilmesiydi. Dokuzuncu sınıfa kadar okuduktan sonra Kemal-ül Mülk Teknik Okulu’nda resim ve terzilik dersleri alır, bir yandan şiirler yazar..

Ev ve okuldaki baskı onu, yeteneklerini farkeden ve ona olumlu yaklaşan ilk kişiye yönelmesine neden olur. Böylece 16 yaşındayken, iki katı yaşındaki akrabası resim ve edebiyatla uğraşan Perviz Şapur’la 1951’de evlenir. Perviz Şapur’un sanatçı kişiliğine rağmen aile evinden daha farklı bir mutsuzluk ve huzursuzluğun içine düşer. 1953’te oğlu Kamyar doğar. 17 yaşındayken Günah adlı şiiri Roşenfekr Dergisi’nde yayımlar.

perviz sapur ile

Füruğ Ferruhzad ve Perviz Şapur

Günah

Günah işledim lezzet dolu bir günah
Titreyen esrik bir tenin yanında
Tanrım ne bileyim ne yaptım ben
O karanlık susku dolu zulada
O karanlık susku dolu zulada
Baktım gözlerine gizemleriyle dolu
Gözlerimin çaresiz isteklerinden
Kalbim göğsümde çırpınıp durdu
O karanlık susku dolu zulada
Yanında darmadağın oturdum
Dudaklarıma heves döktü dudakları
Deli kalbimin üzüncünden kurtuldum
Aşkın öyküsünü okudum kulaklarına:
Seni istiyorum ey benim cananem!
Ey bağrı can bağışlayan, seni
Seni ey aşığım benim divanem!
(Çeviren: Haşim Hüsrevşahi)

furug ferruhzad

Bu şiirin yayımlanması Füruğ’un hayatını alt üst eder. Şiir Roşenfekr Dergisi’nin baş editörü Nasir Hodayar ile ilişkisi üzerinedir. Şiirin yayımlanmasından bir sene sonra, aynı dergide Ferruhzad’ın Günah’ı yazdığı adam Nasir Hodayar yaşanılanların ayrıntılarına pornografik bir biçimde değinen bir yazı dizisi yayımlamaya başlar. Ferruhzad, ciddi bir sinir krizi geçirir, intihar girişiminde bulunur. Bu hem evliliğinden hem de babaevinden tamamen kopmasına neden olur. 1954’te Perviz’le boşanmalarından sonra oğlunu bir daha hiç göremez. İran’da şeriat yasalarına göre evlat babanındı ve Perviz de bu insanlık dışı hakkını Füruğ’a karşı kullandı.

1955 yılında ilk şiir kitabı Esir yayımlanır. Esir’de yer alan şiirler daha çok şairin hayatındaki olumsuzluklar, özellikle başlamasından kısa bir süre sonra ayrılıkla sona eren evliliği, sıkıntıları, ümitsizlikleri ve yalnızlıkla kararmış hayatında gelişen olayların etkisinde kaleme alınmıştır.

Gecenin Devi

Küçük oğlum benim ninni
kapa gözünü gece olmuştur
uyu bu kara dev, gözünde kan
dudağında gülüşle gelmiştir.
(Çeviren: Haşim Hüsrevşahi)

furug ferruhzad

Hangi El İle

Seviyorum onu…
Tohumun ışığı sevdiği gibi
Tarlanın rüzgarı sevdiği gibi
Kayığın dalgayı sevdiği gibi
Kuşun yüksekleri sevdiği gibi
Seviyorum onu…
Aşk ne ile
Ebedileştirilebilir?
Hangi öpücükle, hangi dudakla?
Ne zaman, hangi gecede?
Yok olup giden ben gibi…
Günler gibi…
Mevsimler gibi…
Yuvalar gibi…
Evlerin damındaki karlar gibi…
O da sonunda
Gölgeler arasında toz olacaktır
Eski bir fotoğraf gibi
Yırtılıp kaybolacaktır
Hangi el ile
Aşk ebedileştirilebilir?
Hangi elle?
(Çeviren: Nimet Yıldırım)

Dinlenebilmek için Avrupa seyahatine çıkar. 1956’da ise kocası Perviz Şapur’a ithaf ettiği ikinci şiir kitabı Duvar yayımlanır. Ancak bu eseri klasik şiir taraftarları ve gelenekçiler tarafından yoğun eleştirilerle karşılanır. Kocasından ayrılmasından sonra kaleme aldığı bu eserinde şair bir kadının duygularından ve iç dünyasından bahsetmektedir. Kitapta yalnızlık, şaşkınlık, güçsüzlük, karmaşık rüyalar içinde yaşayan, hayali bir yaşantıyla uğraşmakta olan şair, hemen her şeye isyan etmektedir.

furug ferruhzad

Duvar

Kaçıyorum senden, senden uzak, açayım diye
istek kentinin yolunu
ve kentin içinde
düş sarayının ağır altın kilidini
ancak senin gözlerin suskun çığlıklarıyla
yolları gözlerimde bulandırıyor
gizinin karanlığında durmadan
çevremde duvar örüyor
sonunda bir gün…
kuşku gözünün büyüsünden kaçarım
saçılırım alaca düş çiçeklerinden saçılır gibi
gece esintisi saçlarının dalgasından süzülürüm
giderim güneş kıyılarına değin
sonsuz dinginliğinde uyuyan bir dünyada
usulca kayarım altın renkli bir bulut yatağına
dökülür ışık sevinçli gökyüzüne
dökülür yığınla şarkının tarhı
ben oradan, esrik ve özgür
bakarım dünyaya, senin büyülü gözlerinin
yollarını gözümde bulandırdığı
bakarım dünyaya, senin büyülü gözlerinin
gizemli karanlığında durmadan
çevresinde duvar ördüğü
(Çeviren: Haşim Hüsrevşahi)

Üçüncü şiir kitabı İsyan 1958’de yayımlanır. Bu kitabında şair, kutsal kitaplarda yer alan metinlere ve özellikle de insanın yaratılışı, şeytanın Allah’a karşı başkaldırmasıyla ilgili konuları göz önünde bulundurup kendisinden önce de bu konulara eğilmiş doğulu ya da batılı şairlerden de örnekler alarak duygularını dizelere aktarır. İsyan’da şairin diğer eserlerinde ana tema olan aşk yerine göreceli olarak ölüm düşüncesi öne çıkmakta, git gide ölüm üzüntüsü şairin ruhunu gölgelemektedir. Daha önce yazılmış diğer iki kitaba oranla bu eserde romantik ve duygusal kavramlara daha az rastlanmaktadır.

Sonraları

Bir gün benim de ölümüm gelir çatar
ışıklarında bir bahar gününün
tozlu dumanlı bir kışın ya da
haykırışsız şevksiz bir güzün
bir gün benim de ölümüm gelir çatar
birinde bu acı ya da tatlı günlerin
başka günler gibi boş bir günde
gölgesinde bugünün, ayrı günlerin
yanaklarım soğuk mermer
gözlerim karanlık dalanlara dönecek
ben boşalacağım acıdan haykırıştan
ansızın bir uyku beni çalacak
şiirin büyüsünden habersiz ellerim
defterim üzerine usulca süzülür
anımsarım ellerimde benim
bir zamanlar yalazlanırdı şiir
(Çeviren: Haşim Hüsrevşahi)

ibrahim golestan ve furug ferruhzad

Füruğ Ferruhzad ve kardeşi Feridun Ferruhzad

Füruğ, evli ve çocukları olan film yapımcısı, modern İran öykücülüğünün önemli ismi İbrahim Golestan’a aşık olmasının ve bu aşktan hareketle şiirinde de cesur imgelerle sevişmeden ilahi aşka uzanan bir izlekte ilerlemesinin bedelini ahlaksız bir kadın olarak yaftalanarak öder. Golestan, film stüdyosunun ofis işleri, yazışmalarına bakması için işe alır Ferruhzad’ı. Aralarındaki iş ve aşk ilişkisi Füruğ Ferruhzad ölene dek sürecektir. Yavaş yavaş sinema ile ilgilenmeye başlar, 1959’da sinema ve dil eğitimi için İngiltere’ye gider. Dönüşünde ilk belgesel deneyimi Bir Ateştir’i Golestan’la birlikte çeker. Fürûğ’a göre sinema görüntülerin diliyle konuşmaktır. Bu yüzden sinemaya geçerken şiiri ve sineması arasında keskin kopuşlar olmaz.

Füruğ Ferruhzad’ın İbrahim Golestan’a adadığı şiiri (kendi sesinden)

“İnandığım başka bir şey de hayatın bütün anlarında şair olmanın gerekliliğidir. Şair olmak, insan olmaktır. Günlük davranışları şiirleriyle hiç bağdaşmayan bazı insanlar tanıyorum. Yani sadece şiir yazdıklarında şair oluyorlar, sonra bitiyorlar. İki yönlü olduklarından fakir, kıskanç, mutsuz, dar fikirli, zalim, pisboğaz, açgözlü bir insan olup çıkıyorlar. İşte, ben bu adamların sözlerini kabul edemiyorum.”

ibrahim golestan ve furug ferruhzad

 Füruğ Ferruhzad ve kardeşi Feridun Ferruhzad

1962 yılında Cüzzamlılar Derneği Başkanı cüzzamlılarla ilgili film yapıp yapamayacaklarını sorar. Verilen olumlu cevaptan sonra, Ferruhzad ve Golestan Tebriz yakınlarında Bababağ Cüzzamlılar Evi’nde gerçekleştirirler çekimleri. Ev Karadır çalışması ortaya çıkar ki baştan sona Ferruhzad’ın yaptığı en önemli çalışmasıdır. Bu çalışmanın diğer bir önemi ise cüzzamlılar evinde tanıştığı Hüseyin Mansur isimli çocuğu evlat edinmesidir.

“Kamyar’ın düşünce ve tasası rahat bırakmıyordu, beni öldürüyordu. Hüseyin geldiğinden beri daha huzurluyum. Aslında bazen onun yüzünde Kamyar’ı görüyorum. Ellerinin tutup saçlarını okşarken Hüseyin mi Kamyar mı diye hiç düşünmüyorum. Farkı yok. Hissediyorum ki o oğlumdur.”

Ev Karadır’ı sinema yapıtı olmaktan çıkaran en önemli şey Füruğ’un yaşadığı toplumla konumlanışı arasında kurduğu benzerliktir. Çünkü çirkinlikle, farklılık, yalnızlıkla, dışlanmışlık arasındaki farkı çok iyi bilmektedir. Filmde fonda sadece Ferruhzad ve Golestan’ın sesi duyulur.

furug ferruhzad ve oglu

Füruğ Ferruhzad ve evlat edindiği oğlu Hüseyin

Füruğ Ferruhzad’ın hem içerik, hem mazmun açısından daha önce yazmış olduğu ilk üç şiir kitabından tamamen farklı olan dördüncü şiir kitabı Yeniden Doğuş 1964’te yayımlanır. Gerçekte de onun hayatında ikinci dönemin, sanat yaşamında yeni bir devre, yeni bir doğuşun başlangıcı olarak kabul edilen Yeniden Doğuş hem şairin kendi hayatında ve hem de Çağdaş Fars Edebiyatı tarihinde düşünce tarzının yeni ve benzeri az görülen bir çehreyle, bütün şiirsel derinlikleriyle ortaya koyduğu eseridir.

Gecenin Soğuk Caddelerinde

Pişman değilim
Düşünürken yenilgiyi, o acı yenilgiyi
Çünkü ölüm tepesinin doruğunda
Öptüm yazgımın çarmıhını
Gecenin soğuk caddelerinde
Hep tedirgin ayrılıyor çiftler
Birbirlerinden
Bir tek fısıltı duyuluyor: Hoşçakal! Hoşçakal!
Gecenin soğuk caddelerinde
Pişman değilim
Zamanın ötesinde akıp gidiyor benim yüreğim
Yaşam yeniden doğuracak onu
Yeniden yaşatacak beni rüzgârların
Göllerinde yüzen haberci gülü
Bak, görüyor musun
Nasıl çatlıyor beynim
Süt nasıl oluşuyor mavi damarlarında soğuk memelerimin
Nasıl filizlenmeye
Başlıyor kan
O çok sabırlı çizgisinde belimin?
Ben senim
Seven
Ve kendi içinde olan kimse o
Belli belirsiz bir bağlantı buluyor birden
Binlerce garip ve belirsiz şeyle
Koyu isteğiyim ben toprağın
Yeşersin diye uçsuz bozkırlar
Kendine çeken bütün suları
Uzaklardan
Gelen sesimi dinle benim
Gör beni koyu sisinde sabah dualarının
Ve aynaların dinginliğinde
Bak, gene de nasıl dokunabiliyorum
Kalıntısıyla ellerimin karanlık düşlerin dibine
Nasıl bir dövme yapabiliyorum yüreğime kan lekesi gibi
Suçsuz mutluluklarından yaşamın?
Pişman değilim
Benden konuş ey sevgilim bir başka benle
Gecenin soğuk caddelerinde
Gene aşk dolu gözlerini gördüğün
Benden!
Ve hatırla beni, kederle öperken o
Gözlerinin altındaki çizgileri…
(Türkçesi: Onat Kutlar ve Celal Hosrovşahi)

Füruğ Ferruhzad’ın beşinci ve son eseri İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına, ölümünden birkaç ay önce 1966 yılında On Çağdaş Şairden On Eser dizisinde yayınlandı. Bu eserinde de konuşma diline çok yakın bir dil kullanmış olan şairin özgün dili, açıklama yeteneği ve sadeliğiyle birleşince, olağanüstü özellikler gösterir bir hal almıştır. Ölümünden sonra yayımlanmıştır.

İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına

selam sana ey yalnızlığın garipliği,
odayı sana bırakıyorum
kara bulutlar her zaman çünkü
arınmanın yeni ayetlerinin peygamberleridir
ve bir mumun tanıklığında
apaydın bir giz var onu
o sonuncu ve o en uzun yalaz iyi biliyor

inanalım
soğuk mevsimin başlangıcına inanalım
düş bahçelerinin yıkıntılarına inanalım
işsiz devrik oraklara
ve tutsak tanelere.
bak nasıl da kar yağıyor.

belki de gerçek o iki genç eldi, o iki genç el
durmadan yağan karın altında gömülmüş olan
ve bir dahaki yıl, bahar
pencerenin arkasındaki gökyüzüyle seviştiğinde
ve teninde fışkırdıklarında
uçarı yeşil saplı fıskiyeler,
çiçek açacak olan o iki genç el
sevgili, ey biricik sevgili

inanalım soğuk mevsimin başlangıcına
(Çeviren: Haşim Hüsrevşahi)

furug ferruhzad

Füruğ, aşkla ilgili bütün değerleri radikal bir biçimde yeniden değerlendirmiştir. Yine de o, iki eşit ve aynı derecede önemli duygu arasında kalmıştır: Suçluluk duygusu ve korkuyla, şehvetli bir vücudun arzuları. Şiirleri yasaklanmışlıklar çölünde birer vaha gibidir. Aşk ilişkilerinde ve sonrasında kendini tanıdığını, tanımladığını söyleyecektir.

Aşk şiirleri yanında yaşamış olduğu dönemin sosyal olayları karşısında hassas bir yaklaşım ve eleştirel bir bakış açısı sergileyen Füruğ, sonuçları açısından kadınlar için birtakım zararlar taşıyan bazı kanunlar ve geleneklerle mücadele içerisine girmiştir. Yer yer isyankar ve kimseyi dinlemeyen bir kadın olarak İranlı kadınların baskı ve zulüm altında hayat geçirmelerini asla kabul edemeyen, gelenekler ve kadınları baskı altında tutmayı amaçlayan kanunlar karşısında başkaldırıyı esas alan aydınlar grubunun bir üyesi olarak şiirini bu alanda bir araç olarak kullanmıştır.

1954’te “Benim arzum, İranlı kadınların özgürlüğü ve onların erkeklerle eşit haklara sahip olmalarıdır. Ben bu ülkede bacılarımın uğradıkları haksızlıkları ve adaletsizlikleri, çektikleri sıkıntıları tamamıyla biliyorum. Bu yüzden eserlerimin yarısını onların sıkıntılarını dile getirmeye, problemlerini tasvir ederek gözler önüne sermeye ayırıyorum.” der.

furug ferruhzad mezari

1967 yılının Şubat ayında, bir sabah kütüphanede Jean d’Arc çevirisine çalışır. Sonra annesine uğrar, stüdyoya gitmek üzere ayrılır. Kendi kullandığı araç ile giderken, bir çocuk servisine çarpmamak için direksiyonu kırınca duvara çarpıp, araçtan dışarı fırlar ve başını kaldırıma vurur. Henüz 32 yaşındaki Füruğ, kaldırıldığı hastanede müdahale edilemeden yaşama veda eder. Din adamları cenaze namazını kılmak istemediği için, cenazesi iki gün bekler. Cenaze namazını bir yazar kıldırır.

Füruğ’un zorla elinden alınan oğlu Kamyar İngiltere’ye mühendis olmaya gönderilse de, bir yıl sonra eğitimini bırakıp resme adar hayatını ve Füruğ’un şiirlerinin peşinden, kayıp annesini resmeder, yeniden ve yeniden var eder. Diğer oğul Hüseyin ise annesinin şiirlerini Almanca’ya çevirir, onu İran’ın sınırlarından çıkaranların en anlamlı üyesi olur.

Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion