31 Mayıs 2021 Pazartesi

İnsanın Anlam Arayışı: Viktor Frankl Kimdir?



İnsanın Anlam Arayışı: Viktor Frankl Kimdir?

 15/03/2021  Bilim



Varoluşçu psikoterapi akımının öncülerinden, Viktor Emil Frankl, 26 Mart 1905’te Viyana’da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Annesi Elsa, Prag’ın saygın ailelerinden birine mensuptu; sosyal hizmetler müdürü olan babası Gabriel ise Kuzey Marovyalı (Çek Cumhuriyeti) zanaatkar bir ailedendi.

Frankl, geçim zorlukları nedeniyle Viyana’da sürdürdüğü tıp öğretimine son vermek zorunda kalan babasının gerçekleşmeyen bu arzusunu, hayatının en büyük hedefi edinir. Henüz ilköğretim yıllarında, hocalarına sorduğu sorular onun tıb’a ve felsefeye ilgi duyduğunu gösterir. Tıp okuyan Frankl, öğrenimini Schopenhauer üzerine yaptığı psikanalitik bir çalışmayla tamamlar.

Victor Frankl Çocukluğu

Viktor, ağabeyi Walter ve kız kardeşi Stella

Hayatın anlamını sorgulaması, çocukluk yıllarına dayandığı söylenebilir. Zira yaşadığı bazı olaylar bu kanaati destekler nitelikte: Dört yaşlarında, uyumak üzereyken herkes gibi bir gün kendisinin de öleceği fikriyle ansızın irkildiğinden bahseder. Yaşadığı bu tecrübe onda ölüm korkusundan çok, hayatın anlamının bunca yaşananlarla birlikte ölümle yok olup olmayacağı sorusunu gündeme getirir ve bu nedenle büyük bir endişeye kapılır.

Özellikle okul sırasında yaşadığı iki olay onun geleceğini derinden etkiler. Tabiat Bilgisi dersinde hocası, hayatın bir oksidasyondan, bir yanma mekanizmasından ibaret olduğunu söylediğinde Frankl, “Eğer hayat anlattığınızdan başka bir şey değilse, o zaman bütün bu yaşadıklarımızın ne anlamı var?” diyerek hayatın anlamıyla ilgili kaygısını dışa vurur. İkinci olay ise intihar eden bir arkadaşının elinde Nietzsche’nin bir kitabın bulunması, Frankl’da dünya görüşü ile hayatın oluşumu arasında varoluşsal bir bağın olması gerektiği düşüncesini doğurur. Bu olay Frankl ile Nihilizm arasındaki savaşın başlangıcını temsil eder. Görüldüğü gibi Frankl’ın, Logoterapi’nin temellerini, toplama kampı deneyimlerinden çok daha önce, çocukluk yıllarında oluşturduğu anlaşılıyor.

15 yaşında iken Freud ile mektuplaşmaya başlayan Frankl, bir sene sonra 16 yaşında Hayatın Anlamı (Der Sinn des Lebens) konulu ilk konferansını verir. 19 yaşına geldiğinde ilk makalesini İnternationale Zeitschrift für Psychoanalyse adlı psikanaliz dergisinde yayınlar. Bir defa gördüğü Freud ile yazışsa da öğrencisi olmaz. Ancak, ilk makalesinin böylesine tanınmış bir dergide yayınlanmasını Freud’e borçludur. 1924 tarihinden sonra Freud ile bağını koparırken; Alfred Adler ile çalışmaya başlar. Bu dönemdeki çalışmalarını, İnternationalen Zeitschrift für Individualpsychologie adlı dergide yayınlar. Ancak, kısa süre sonra 1926 yılında Adler ile de ters düşer ve böylece Bireysel Psikoloji Derneği’yle de ilişkisi kesilir.

Victor Frankl Gençliği

Victor Frankl, 1927 yılında Medizinischen Antropologie’nin (Tıbbi Antropoloji) sahiplerinden psikiyatr O. Schwartz ve Rudolf Allers ile birlikte olmaya başlar. Bu dostluk Frankl’ın insan görüşünde köklü değişmelere yol açar. Bu arada Alman filozof M. Scheler’in eserleri ile de tanışır. Scheler’in etkisi, onun görüşlerine damgasını vurur. 1927 yılı ile başlayan bu üçüncü aşama, Frankl’ın düşüncesinin değişmemek üzere yeniden yapılandığı aşamadır. Logoterapi’nin teorik alt yapısı belirginlik kazanır. 1930 yılında doktorluk ünvanını alır ve aynı tarihten itibaren Viyana Üniversitesi Nöropsikiyatri Kliniğinde çalışmaya başlar. Buradaki gözlemleri, anlamsızlık duygusunun hastalıklarda en önemli kaynaklardan birisi olduğu şeklindeki kanaatini güçlendirir.

Victor Frankl, bir hastayı tedavi ederken (1)

Frankl, 1947’den 1971’e kadar yönettiği Viyana Nöroloji Polikliniği’nde bir hastayı tedavi ediyor.

Victor Frankl’ı bilim dünyasına diğerlerinden tamamen farklı, yeni bir yaklaşımla hazırlayan yıl 1938’dir. Bu yıl içerisinde yayınladığı Zur geistigen Problematik der Psychotherapie (Psikoterapinin Ruhsal Sorunları Üzerine) adlı eserinde ilk defa varoluş analizi ve Logoterapi’nin argümanlarını ortaya koyar. Birkaç ay sonra da Seelenärzliche Selbstbesinnung (Psikiyatrik Öz Yansıtma) adlı makalesini yayınlar. Bu iki çalışmayla birlikte 1939 yılında Zur Grundlegung einer Existenzanalyse (Varoluşsal Bir Analizin Temeli İçin) alt başlığı ile yayınladığı Philosophie und Pyschotherapie (Felsefe Ve Psikoterapi) adlı makalesi, Frankl teorisinin ve terapi tekniğinin üçlü saç ayakları olarak kabul edilir.

Victor Frankl ve Ailesi

Victor Frankl, babası, annesi, kız kardeşi ve ağabeyi, 1926

1933-37 yılları arasında Viyana’daki Steinhof Psikiyatri Hastanesinde çalışan Frankl; 1937 yılının son aylarında Nöroloji ve Psikiyatri doktoru olarak özel bir muayenehane açar. Ancak sadece birkaç ay sonra, Nazi’lerin Avusturya’yı ilhak etmesi ve Yahudi doktorlara getirilen kısıtlamalar nedeniyle kapatır.

1940 – 1942 yılları arasında Viyana’da Rothschild – Spital’e bağlı Noroloji Merkezinin Müdürlüğünü yapan Frankl, bu arada daha sonra toplama kamplarında kaybolan ve kurtuluşundan sonra yeniden kaleme aldığı çok ünlü eseri Ärzliche Seelsorge’yi tamamlamaya çalışıyordu. Ancak 1943’de ailesi ile birlikte tutuklanarak toplama kampına gönderilmesi, bütün projelerinin alt-üst olmasına neden olur.

1941 yılında Tilly Grosser ile evlenir. Nazi Almanya’sında Yahudilerin evlenmesi ve çocuk sahibi olması yasaklanır, ancak yasaktan önce evlenmişlerdir; karısı hamile kalır; ne yazık ki birkaç ay sonra Nazi’ler bebeğini kaybetmesine neden olur. 1943 yılında diğer pek çok Viyana’lı Yahudi gibi Frankl, karısı, babası, annesi ve kardeşi ile birlikte Nazi SS Subayları’nca tutuklanarak ölüm kampları olarak anılan toplama kamplarına nakledilirler.

Tilly ve Victor Frankl, 1941

Tilly ve Victor Frankl, 1941

Frankl’ın adeta yeniden doğuşunu hazırlayan; kişisel hayatının yanında akademik hayatını da derinden etkileyen en önemli olay işte bu toplama kampı deneyimidir. Her an gaz odalarına gönderilme korkusuyla yaşayan Frankl, ancak 1946 yılında hürriyetine kavuşabilir. Fakat kız kardeşi dışında tüm ailesi gaz odalarında can vermiştir. Bu acı gerçeği üç yıl boyunca ailesine kavuşabilme umuduyla yaşayan Frankl, 1946’da, Viyana’ya döndüğünde öğrenecektir.

Toplama Kampı 1 (1)

 Auschwitz  Toplama Kampı

Frankl, toplama kampında yaptığı gözlemlerin sonucunda; hayattan artık hiçbir beklentisi olmayanların, herhangi bir amacı olanlardan önce öldüklerini gözlemler; bu kişilerin genç ya da yaşlı olmalarının durumu değiştirmediğini de ilave eder. Bir yaşam amacına ya da anlama sahip olmanın bireyin varlığını sürdürmesindeki önemini fark eden Frankl, bu konuyu kuramının ana teması olarak kabul eder.  Böylelikle savaştan sonra, bireylerin yaşamlarında bir anlam bulmalarına yardım etmek için bir terapi yöntemi olan Logoterapi’yi geliştirir.

Toplama Kampı 2 (1)

 Auschwitz  Toplama Kampı

Freud ve Adler’den sonra 3. Viyana Okulu olarak adlandırılan Logoterapi’nin kurucusu Viktor Frankl, çağımızda insanın en önemli psikolojik sorununun, yaşamda anlamsızlık ve varoluşsal boşluk olduğunu ileri sürer. Logoterapi, Yunancada “anlam” manasında olan logos ve terapi sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Logoterapi, yaşamın her koşulda, hatta en kötü koşullar altında bile potansiyel olarak var olduğunu varsayar.

Frankl’a göre çağdaş zamanların varoluşçu stres ve kaygısının temel kaynağı anlam yokluğudur. Ona göre yaşamın anlamı insandan insana, günden güne, saatten saate farklılık göstermektedir. Önemli olan genelde yaşamın anlamı değil, daha çok belli bir zaman diliminde insan yaşamının özel anlamıdır. Ona göre bireyin, soyut bir anlam arayışına girmemesi gerekir. Frankl, insanın düşünebileceği en kötü koşullara bile direnerek ve mücadele ederek, göğüs gerebileceğini söyler. Ancak kişinin hayata asılması için, yaşamı ve ölümü anlamlı kılacak bir nedeni, uğruna yaşayacak bir şeyi olması gerekir. Her bireyin yaşamında bir mesleği, özel dostları, hobileri ve uğruna mücadele edeceği idealleri bulunmalıdır. Frankl, yaşamdaki her durumun insana meydan okuduğunu ve çözülecek bir dizi sorun ile insanı karşı karşıya bıraktığını ileri sürer. Frankl’a göre yaşamın gerçek anlamı, kişinin kendi içinde ya da kendi ruhunda değil, dünyada keşfedilmelidir. Bu temel özelliği “insan varoluşunun kendini aşkınlığı” olarak adlandırır.

Victor Frankl Derste

Birey yaşamın anlamını üç farklı yoldan bulabilir; bir eser yaratarak ya da bir iş yaparak, bir insanla etkileşime girerek ya da bir şey yaşayarak ve kaçınılmaz olan acı durumuna karşı bir tavır geliştirerek. Frankl yaşamda anlam bulmanın temelinde, bireyin sorumluluklarını almasını görmekte, anlam bulmanın diğer yolu olarak sevgiyi göstermektedir. Bir başka insanın kişiliğini en derininden, çekirdeğinden kavramanın tek yolu sevgidir. İyilik, doğruluk, doğayı sevmek ve insanı sevmek, yaşama anlam katan önemli değerlerdir. İnsan sevmediği sürece, başka insanların özünün farkına varamaz. Sevgi yoluyla birey, sevdiği insanın sahip olduğu potansiyelleri görebilir ve potansiyellerini gerçekleştirmesine yardımcı olabilir. Yaşamda anlam bulmanın bir başka yolu ise kaçınılmaz olan acıya karşı bir tavır geliştirmektir. Birey umutsuz bir durumla karşılaştığında ya da değiştirilemez bir kaderle yüz yüze geldiğinde bile yaşamda bir anlam bulabilir. Ona göre birey ancak böyle bir durumda, kişisel bir trajediyi kişisel bir zafere dönüştürebilir, bu sadece insana özgü bir durumdur. Birey durumu değiştiremeyecek bir noktaya geldiğinde, kendini değiştirme yoluna gidebilir ve acıyı göğüsleyebilir.

İkinci eşi Eleonore Katharina Schwindt ile evlilik töreni, 1947

İkinci eşi Eleonore Katharina Schwindt ile evlilik töreni, 1947

Frankl’ın görüşü temel olarak dinseldir ve Tanrının her birimizin keşfedip gerçekleştirmesi için bir anlam buyurduğu varsayımına dayanmaktadır. Anlamı kendi içinde kavrayamasak da Frankl, hayatta uyumlu bir örüntünün ve insanın acı çekişinin bir anlamı olduğu inancını kabul etmemizde ısrar eder. Tıpkı bir deney hayvanının çektiği acının anlamını kavrayamaması gibi insanoğlu da kendi kavrayışının ötesindeki bir boyutta bulunduğu için anlamı keşfedemez. Sonuç olarak insan, anlam arayan ve anlamla yaşayan bir varlıktır. Anlam onun için bir ihtiyaçtır. Anlam arayışı da bu ihtiyacın bir dışavurumudur.

Frankl, yazılarında acının anlamı konusuna sıklıkla değinmiştir. Ona göre hiçbir acı boşuna değildir, her acının işlevi vardır; bu yüzden de acılarda anlam bulunabilir. Acıda anlam bulmak yaşamak için bir nedene sahip olmak demektir; bu nedene sahip olan kişinin ise hemen her şeye katlanması, ayakta kalması kolaylaşır. Nietzsche‟nin dediği gibi: “Yaşamak için nedeni olan kişi, hemen her nasıla dayanabilir.”

İkinci eşi Eleonore Katharina Schwindt ile, 1948

İkinci eşi Eleonore Katharina Schwindt ile, 1948

Yaşamlarında anlamsızlık duygusu ağır basan bireyler, uğruna yaşamaya değer bir anlam bilincinden yoksun kalarak, iç dünyalarında oluşan boşluk duygusuna, yani varoluşsal boşluğa yakalanmışlardır. İşte bu noktada, Logoterapistin rolü, danışanın yaşamda bir anlam ve bir amaç bulmasına, ya da, var olan anlam spektrumunu bilinçli ve görünür hale getirmesine yardımcı olmaktır.

Victor Frankl, Martin Heidegger, eşi Eleonore Frankl, 1955

Victor Frankl, Martin Heidegger, eşi Eleonore Frankl, 1955

“Bir keresinde, bir ustanın, kahvaltısından art­tırdığı bir parça ekmeği nasıl gizlice bana verdiğini anımsıyorum.
O gün beni gözyaşlarına boğan, verilen bir parça ekmek değildi. Ekmeğin yanı sıra bu insanın bana verdiği insanca “bir şey”di:
Armağana eşlik eden sözler ve bakışlar. Bütün bunlardan, bu dünyada iki insan ırkı olduğunu, ama sadece iki ırk olduğunu -soylu insan “ırkı” ve soysuz insan “ırkı”- öğrenebiliriz. Her ikisi de her yerde bulunur, toplumun her ke­simine sızar. Hiçbir grup sadece soylu ya da sadece soysuz insan­lardan oluşmaz. Bu anlamda hiçbir grup “arı ırk” değildir ve bu nedenledir ki bazen kamp gardiyanları arasında da soylu birisi­ne rastlanabiliyordu.” (İnsanın Anlam Arayışı)

Viktor Frankl eşi Eleonore, kızı Gabriele ve torunları Katharina ve Alexander ile birlikte, 1978

Viktor Frankl eşi Eleonore, kızı Gabriele ve torunları Katharina ve Alexander ile birlikte, 1978

Toplama kamplarından kurtulup geri döndüğü 1946 sonrası, Frankl’ın hayatı ve eserleri ile dünya çapında tanınıp şöhret kazandığı en verimli yıllardır. Özellikle Viyana Noroloji Polikliniği’nin sorumlusu olarak görev yaptığı 1946-1970 dönemi, bu anlamda son derece dikkat çekicidir. 1946 yılının başında yayınladığı ilk kitabı Ärzliche Seelsorge’nin birinci baskısı üç günde, ikinci baskısı ise, iki ay sonra tükenir. Hayatına 24 yabancı dile çevrilen 31 kitap, yüzlerce konferans ve seminer ile onlarca makale sığdıran Frankl, 5 kıtada 200’den fazla üniversite tarafından misafir bilim adamı olarak davet edilir.

Victor Frankl ve Eşi (Yaşlı)

Victor Frankl eşi ile

Frankl, son kitabı Man’s Search for Ultimate Meaning’i (İnsanın Nihai Anlam Arayışı) bitirdiği 1997 yılında kalp sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalır. Tedavi girişimleri sonuç vermez, 2 Ekim 1997’de hayata gözlerini yumar. Sessizlik ve sukünet içerisinde, sadece dualar eşliğinde gömülmek, samimi bir dindar olarak Frankl’ın en büyük arzusudur. Karısına her zaman hatırlattığı “Ne olur, bu dünyaya nasıl geldiysem, bırakın öyle gideyim, sansasyona yol açmadan” sözüne uygun olarak, bir kaç din adamı ve ailesinin katıldığı sade bir törenle toprağa verilir.

Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion