28 Kasım 2020 Cumartesi

2

 115 52. İnsanlara En Fazla Ümit Veren Ayet پ ات ذ ل ك وا ق م الص ل وة ط ر ف ی الن ه ار و ز ل ف ا م ن ال ي ل ا ن ال ح س ن ات ي ذ ه ب ن الس ي ى ل لذ اك ر ين ذ ك ر Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür. Hud, 4 Hz. Ali (a.s) bir topluluk içine girdiğinde, onlara şunu sordu: Acaba Kur an ın insana en çok ümit verdiği ayet hangisidir, bilir misiniz? Orada hazır bulunanlardan her biri kendisi için uygun olan ayeti okudu: Bazıları şu ayeti okudular: Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalanları (günahları) ise dilediği kimseler için bağışlar Kimileri ise şu ayetin Kur an ın en ümit verici ayet olduğunu söylediler: Kim bir kötülük yapar yahut kendine zulmeder, sonra da Allah tan bağışlama dilerse, Allah ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur. 2 Başkaları da şu ayeti izhar etmişlerdir: De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 3 O toplulukta hazır bulunanlardan bir diğer kesim ise şu ayeti okudular: Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir. 4 Hz. Ali (a.s) topluluk içinden gelen bu cevaplardan sonra şöyle buyurdular: Habibim Hz. Resulullah dan (s.a.a) işittim ki, Kur an ın en çok Nisa, 48 Nisa, 0 Zümer, 53 Al i İmran, 35 4

116 ümit veren ayet-i kerimesi şudur: Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür. Hz. Peygamber (s.a.a) daha sonra şöyle devam ettiler: Ya Ali! Beni müjdeleyici ve korkutucu olarak insanlara gönderen Allah a and olsun ki; insan namaz için abdest aldığında günahları dökülür ve yüzünü kıbleye döndüğünde temizlenir. Ya Ali! Namazı ikame edenin durumu günlük olarak her gün beş defa kapısının önünden akan nehre girip kendisini arındıran ve temizleyen kimse gibidir. 5 5 Tefsiru l Mecmeu l Beyan ve Tefsiru l Kenzu l Dakaik 5

117 53. Uyku ve Rüya وال ق م ر ر ا ي ت ه م س والش م ا ك وك ب ت ا ح د ع ش ر ا ذ ق ال ي وس ف ل ب يه ي ا ا ب ت ا ن ى ر ا ي ل ى س اج د ين Hani Yusuf, babasına: Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana secde ediyorlar demişti. Yusuf, 4 Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Rüya üç kısımdır: Ya Allah tan gelen müjde, ya da şeytandan gelen sıkıntı ve keder yahut da insanın gün içerisinde yaşadığı sorunları uykusunda görmesi. Bazı bilgin ve psikologlar; uykuda rüya görmeyi umutsuzluğa ve yenilgilere bağlamaktadır. Onlar, şu eski özlü sözü kendilerine kanıt olarak kullanırlar: Deve rüyasında pembe yem görürmüş Kimileri de rüyayı korkunun telkin edilmesi olarak yorumlamışlardır. Şu özlü sözde geçtiği gibi: Devenden uzak bir yerde uyu ki rüyan kötü olmasın. Bazı bilginler ise rüyayı bastırılmış iç güdülerin gösterimi olarak kabul ederler. Rüya ve düş görmek hakkında her ne kadar çeşitli farklı görüşler olsa da kimse rüya görmeyi inkâr etmiş değildir. Pek tabiidir ki tüm rüyalar, tahlil ve yorumlamaya değer değildir. Merhum Allame Tabatabai şöyle der: Üç âlem bulunmaktadır. Tabiat âlemi, misal âlemi ve akıl âlemi. İnsan ruhu inzivaya çekilmesi sebebiyle ruh uykuda bu iki âlemle irtibata geçer ve yetenek ve imkân terazisine göre kimi hakikatleri idrak eder. Eğer ruh, kâmil olursa saf bir fezada hakikatleri derk edebilir. Eğer kemalde ileri derecelere varmamış ise hakikatleri başka kalıplarda görür. Uyanık olunduğunda cesareti aslanda, hileyi tilkide ve yüksekliği dağda gördüğümüz gibi Uyku âleminde, ilim nur kalıbında, evlilik elbise kalıbında ve cehalet ve bilgisizlik karanlık olarak müşahede edilir. 2 2 Biharu l Envar, c.4, s.44 Tefsiru l Mizan, c., s.299 6

118 Allame nin örnek verdiği konuyu biraz detaylandıralım. Rüya görenler üç kısımdır. Birinci kısım, kâmil bir ruha sahiptir. Uykudan uyandıktan sonra akıl âlemiyle irtibata geçer ve hakikatleri bu dünyada açık bir şekilde görürler. (televizyonların özel antenlerle dünyanın diğer ucundaki uydu dalgalarını yakalayabilmesinde olduğu gibi.) Bu tür rüyalar vazıh ve net bir şekilde gerçekleri gösterir ve yoruma ve tahlil etmeye gerek duyurmazlar. İkinci grup ise, vasat bir ruh yapısına sahip, rüya âleminde hakikatleri açık seçik göremeyenlerin rüyasıdır. Bu rüyalar açıklanması, yorumlanması ve üzerinde düşünülmesi gereken düşlerdir. (Bu rüyaları gören kimseler, uydu alıcılarının olmasına rağmen seyrettikleri filmi kendilerine açıklayacak ve yorumlayacak kişiler gibidirler. Diğer bir ifadeyle rüyalarını tabir edecek bir âlime ihtiyaçları vardır.) Üçüncü grubun ruhlarıysa o denli çalkantı ve hercümerç içerisindedir ki gördükleri rüyaların da bir mefhumu ve açıklaması yoktur. (televizyonun karıncalı bir şekilde görüntüyü dağıtmasında olduğu gibi.) Bu tür rüyaları tabir etmeye gerek yoktur. Kur an bu rüyalar için ezğasu ehlam 3 (karışık düşlerden) ifadesini kullanır. Kur an çeşitli surelerde rüyaları konu etmiştir. Şöyle ki; Hz. Yusuf un (a.s) rüyası: On bir yıldızın, ayın ve güneşin kendisine secde ettiğini anlatan rüyadır. Bu rüya; kudret ve güce erişmesi, kardeşlerinin ve ebeveyninin kendisine tevazuda bulunacakları yönünde tabir edilmiştir. 2 Hz. Yusuf un (a.s) zindan arkadaşlarının rüyaları: Hz. Yusuf un (a.s) zindan arkadaşlarından birinin idama mahkûm edileceği, diğerinin de serbest bırakılacağı yönünde tabir edilen ve gerçekleşen rüyalar. 3 Mısır kralının rüyası: Mısır kralının rüyasında şişman ve zayıf inekleri görmesi. Bu rüya ülkeye önce bolluğun ardından da kıtlığın geleceği yönünde tabir edilmişti. 4 Hz. Peygamber in (s.a.a) gördüğü rüya: Hz. Peygamber (s.a.a), Bedir savaşında az sayıda müşrik görmüş idi. Bu rüyanın tabiri ise, müşriklerin savaştan yenilgiyle ayrılacakları şeklindeydi. 3 Yusuf, 44 7

119 5 Hz. Peygamber in (s.a.a) diğer bir rüyası: Hz. Peygamber (s.a.a) Müslümanların saçlarını tıraş ettikleri halde Mescidu l Haram a girdiklerini görmüştü. Bu rüyanın yorumu ise Mekke nin fethi ve Allah ın evinin ziyareti olarak tabir edilmiş idi. 6 Hz. Musa nın (a.s) annesinin rüyası: Oğlu Hz. Musa yı (a.s) bir sandığa koyarak Nil nehrine salıverdiği rüyadır. Hani annene şu vahyi vahiy etmiştik: Musa yı sandığa koy; sonra onu denize (Nil e) bırak; deniz onu kıyıya atsın 4 Rivayetler, Hz. Musa nın (a.s) annesine gelen vahiyden kastın rüya olduğunu açıklar. 7 Hz. İbrahim in (a.s) rüyası: Hz. İbrahim (a.s) oğlu Hz. İsmail i (a.s) kurban ettiğini rüyada görmüştür. 5 Kur an daki bu örneklerin dışında da günlük hayatta normal yollarla elde edilemeyecek bilgilere rüya yoluyla ulaşan kimselere şahit olmaktayız. Hacı Şeyh Abbas Kummi ye, Mefatihu l Cinan dua kitabının yazarı, oğlunun rüyasına gelmiş ve şöyle demişti: Emanet olarak aldığım bir kitabı sahibine geri döndür ki ben bu kabir âleminde rahata kavuşabileyim. Oğlu uyandığında kitabı aramaya başlar ve babasının kendisine söylediği evsaftaki kitabı bulur. Evden çıkartıp kitabı sahibine götürmek istediğinde, kitap elinden düşer ve bir parçası zarar görür. Oğlu kitabı bu haliyle sahibine götürür ve bir şey söylemez. Daha sonra babası yeniden oğlunun rüyasına gelir ve Neden ona kitabın zarar gördüğünü söylemedin? Belki zararını tazmin ederdin ya da kitabın o haline razı olduğunu söylerdi. 4 5 Taha, Saffat, 0 8

120 54. Hz. Yusuf un (a.s) Özellikleri وات م الس ع ل مت ن ى م ن ت ا ويل ال ح اد يث ف اط ر و ل ك ق د ا ت ي ت ن ى م ن ال م ب ر ب الصال ح ين وا ل ح ق ن ى ل ما س ت وف ن ى م رة وال خ وال ر ض ا ن ت و ل ي ف ى الد ا ن ي Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı Müslüman olarak al ve beni iyilere kat. Yusuf, 0 Hz. Yusuf un (a.s) kıssasının sonunda kendisiyle ilgili özelliklere şöyle değinilmiştir: Allah a zorluk anında tam bir teveccüh: Yusuf, Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir Ve rahatlık ve zenginlik anında da Allah a tam teveccüh: Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin 2 2 Her türlü yanlış ve sapkın yolun terk edilmesi: Ben, Allah a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım 3 3 Doğru ve müstakim yolun takipçisi olması: Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub un dinine uydum. Bizim, Allah a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz 4 4 Son nefesine kadar Allah ın rızası yolunda sağlam durmak: Benim canımı Müslüman olarak al 5 Rakipler karşısında ağırbaşlı ve vakarlı olmak: Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yusuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir 5 6 Hadiseler ve olaylar karşısında sabır: Yusuf u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman Yusuf, 33 Yusuf, 0 Yusuf, 37 Yusuf, 38 Yusuf, 8 Yusuf, 5 9

121 7 Temizlik ve takvayı refaha tercih etmek: Yusuf, Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir 7 8 Yabancılar karşısında kimliğini gizlemesi: Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar 8 9 İlim hazinesine ziyadesiyle sahip olması: Bana sözlerin yorumunu öğrettin 9... Yusuf: Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim dedi. 0 0 Güzel ve fasih bir beyana sahip olması: Hükümdar: Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım dedi. Yusuf la konuşunca dedi ki: Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin. Asalet: Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub un Fikri muhaliflerini idare etmesi: Ey zindan arkadaşlarım 3 3 İhlas: Çünkü Yusuf, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı. 4 4 Başkalarının hidayetiyle candan ilgilenmesi: Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı? 5 5 Kudret ve iktidara yürüyüş programı: Yusuf dedi ki: Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın. 6 Yusuf onların yüklerini yükletirken, bir su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. 7 6 Tevazu ve alçak gönüllülük: Anne ve babasını tahtın üzerine çıkardı Yusuf, 33 Yusuf, 20 Yusuf, 00 Yusuf, 55 Yusuf, 54 Yusuf, 38 Yusuf, 39 Yusuf, 24 Yusuf, 39 Yusuf, 47 Yusuf, 70 Yusuf, 00 20

122 7 Affetme ve görmezden gelme: Yusuf: Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın 9 8 Mertlik ve erlik: Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra 20 9 Güven duyulan ve sorumlu kimse: Yusuf, Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim dedi Hakkıyla misafir ağırlayan: Görmüyor musunuz, ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafir ağırlayanların en iyisiyim Yusuf, 92 Yusuf, 00 Yusuf, 55 Yusuf, 59 2

123 55. Muhlis Müminlerin Özellikleri ش ر ك ون ؤ م ن ه م ا ك ث ر ب الله ا ل وه م م ا ي و م Onların çoğu Allah a ancak ortak koşarak inanırlar. Yusuf, 06 İhlaslı müminin özelliklerinden bazıları şöyledir: İnfakta: Kimseden bir teşekkür ve karşılık beklentileri yoktur. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz. 2 İbadette: Allah tan başka kimseye kulluk etmezler. Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın. 2 3 Tebliğde: Allah tan başka kimseden beklentisi olmaz. Benim mükâfatım ancak Allah a aittir 3 4 Evlilikte: Fakirlikten korkmaz ve ilahi vaade inanıp, Allah a tevekkül ederek evlenir. Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir 4 5 İnsanlara olan tutum: Allah rızasını gözetmek adına cüretkâr insanları kendi haline bırakırlar. (Resulüm) sen Allah de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar. 5 6 Düşmanla savaşta karşılaştıklarında Allah tan başka kimseden korkmazlar. Onlar, Allah tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir 6 7 Muhabbet ve münasebetlerde hiç kimseyi Allah tan daha çok sevmez. Müminlerin Allah ı sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir İnsan, 9 Kehf, 0 Hud, 29 Nur, 32 Enam, 9 Ahzab, 39 Bakara, 65 22

124 8 Ticaret ve dünya kazanımlarında: Allah tan gafil olmazlar. Onları ne ticaret ve ne de alışveriş Allah ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyar. 8 İmanın Şirkle Kirlenmesi İzzeti başkalarından elde etmeyi umarlar: Kâfirlerin yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? 9 2 Güzel işlerini kötü işleriyle karıştırırlar: Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. 0 3 Başkalarına olan tutumlarında: Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir. 4 İbadete ilgisiz ve riyakârdırlar: Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yapanlardır 2 5 Savaşta korkaktırlar: İçlerinden bir gurup hemen Allah tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar 3 6 Ticaret ve dünyevi işlerindeki hırs onları sürekli meşgul eder: Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya kadar oyaladı. 4 7 Dünyayı talep ederler ve Peygamberi yalnız bırakırlar: Onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona koştular ve seni ayakta bıraktılar Nur, 37 Nisa, 39 Tevbe, 02 Muminun, 53 Maun, 5 6 Nisa, 77 Tekasür, 2 Cuma, 23

125 56. Ümitsizlik Anında Allah ın Yardımı س الر س ل و ا ن ه م ظ ن وا ق د ك ذ ب وا ج اء ه م ن ص ر ن ا ف ن ج ى م ن ن ش اء پ است ي ح ته ى ا ذ ا ج ر م ين ا سن ا ع ن ال ق و م ال م رد ب ي و ل Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez. Yusuf, 0 Tarih boyunca peygamberler insanların hidayet olmalarında ümitsizliğe düşene kadar davetlerinde ısrarlı ve direngen olmuşlardır. İnatçı muhalifleri de bir taraftan davetlerine karşı koymaktan vazgeçmiyorlardı. Bu husustaki örnekler Kur an da şöyledir: Peygamberlerin umutsuzlukları ve üzüntüleri: Hz. Nuh un (a.s) yıllarca insanları dine davet etmesinin neticesinde küçük bir gruptan başka kendisine iman eden olmadı. Allah, Hz. Nuh a (a.s) şöyle buyurdu: Nuh a vahyolundu ki: Kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başka, artık hiç kimse iman etmeyecek. O hâlde, onların yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme. Hz. Nuh (a.s) ise bir başka ayette kâfirlere beddua ettiğinde onun ne denli üzüntü ve çaresiz kaldığı görülmektedir: Nûh, şöyle dedi: Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma! Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler. 2 Hz. Hud (a.s), Hz. Salih (a.s), Hz. Şuayb (a.s), Hz. Musa (a.s) ve Hz. İsa nın (a.s) hayat ve davet kıssalarında kâfirlerin iman etmemeleri hususunda ümitsizliğe düştükleri göze çarpar. 2 İnsanların peygamberlere karşı önyargılı oluşlarına örnekler: Kâfirler, peygamberlerin tehditlerini boş ve yalan addediyorlardı. Hud sure- 2 Hud, 36 Nuh,

126 sinin 27. ayetinde şöyle geçer: Kâfirler: Sizin, bize fazla bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz; hatta sizi yalancılar sanıyoruz. Firavun ise Hz. Musa ya (a.s) şöyle seslendi: Firavun: Ben senin kesinlikle büyülendiğini zannediyorum ey Musa! demişti. 3 3 Allah ın zafer numuneleri: Kur an, ilahi nusret ve zaferi bir hak olarak tanır ve Allah müminleri zafere ulaştırmayı gerekli görür. And olsun, senden önce biz nice peygamberleri kendi kavimlerine gönderdik. Peygamberler onlara apaçık mucizeler getirdiler. Biz de suç işleyenlerden intikam aldık. Müminlere yardım etmek ise üzerimizde bir haktır. 4 Yani Allah müminlere yardım etmeyi gerekli görmektedir. Başka bir ayette ise şöyle buyurur: Helâk emrimiz gelince, Hûd u ve beraberindeki iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları ağır bir azaptan kurtardık. 5 Allah ın günahkârları helak etmesinden ise geri dönüşü yoktur. Allah, bir kavme fenalık diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah tan başka hiçbir yardımcı da yoktur İsra, 0 Rum, 47 Hud, 58 Ra d, 25

127 57. Akıl Sahiplerinin Özellikleri اب ت ذ ك ر ا ول وا ال ل ب ا ن ما ي ك ال ح ق ك م ن ه و ا ع مى ا ف م ن ي ع ل م ا ن م ا ا ن ز ل ا ل ي ك م ن ر ب Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, (onu bilemeyen) kör gibi olur mu? (Bunu) ancak akıl sahipleri anlar. Ra d, 9 Ulu l elbab (akıl sahipleri) ifadesi Kur an da 6 defa zikredilmiş ve bu ifade bir kemal ve üstünlükle birlikte kullanılmıştır. Hükümlerin sırrını anlarlar: Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki korunursunuz. 2 İleri görüşlüdürler: İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden sakının! 2 3 Dünyayı gelip geçici bir yer olarak görürler: Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru derler. 3 4 Tarihten ibret alıp ders çıkarırlar: And olsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır En iyi ve en güzel mantığı kabul ederler: Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir. 5 6 Teheccüd ve ibadet ehlidirler: Yoksa gece vakitlerinde, secde hâlinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar Bakara, 79 Bakara, 97 Al i İmran, 9 Yusuf, Zümer, 8 Zümer, 9 26

128 58. Akraba Ziyareti ve Yakınları Gözetmek وء ال ح س اب خ اف ون س وي م ه ب خ ش ون ر وص ل وي ر الله ب ه ا ن ي ا م ا ص ل ون م و ال ذ ين ي Onlar, Allah ın riayet edilmesini emrettiği haklara riayet eden, Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır. Ra d, 2 Sılayı rahim sadece ziyaret etmek değildir. Maddi yardımlar da sılayı rahimin mısdakları arasında yer alır. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurur: İnsanın maddi varlıklarında zekâttan başka diğer bir hakkı ifa etmesi vaciptir. Daha sonra bu ayet-i kerimeyi okudular. Muhtemelen İmam Cafer Sadık ın (a.s) diğer bir hak ile kastettiği humus olsa gerektir. Allah ın kendisinin zikredilmesiyle birlikte aynı redifte sılayı rahimi belirtmiş olması konunun ehemmiyetinin izharı için yeterlidir: Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. 2 Akrabalar sadece aile ve yakınlardan oluşmamaktadır. Büyük İslam toplumunu oluşturan ümmetin bireyleri de esasında kardeştirler: Kuşkusuz müminler kardeştirler 3 Bu ümmet, iki babası Hz. Peygamber (s.a.a) ile Hz. Emiru l Müminin Ali yi (a.s) de içine almaktadır. Zira Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Ben ve Ali bu ümmetin iki babasıyız. 4 İmam Cafer Sadık (a.s) dünya âleminden ayrılacağı bir zamanda, kendisine karşı cüretkâr davranan akrabalarına hediye verilmesini emretmiştir. Hz. İmam Cafer Sadık ın (a.s) bu emri huzurda bulunanlara zor geldiğinde yukarıdaki ayeti tilavet etmiştir. 5 Sılayı rahimin şartının sadece iyi geçinmek olmadığı, hatta akrabaların bize karşı ilgi ve irtibatları olmasa bile iyilik yapılması gerekliliği bize işte böyle öğretilmektedir Tefsir-u Safi Nisa, Hucurat, 0 Biharu l Envar, c.23, s.295 Tefsiru l Nuru l Sakaleyn 27

129 59. Sabır ve Tahammül ى ع ق ب الد ار م صب ت م ف ن ع ر ب ما س ل ك م م ع ل ي Sabretmenize karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir! Ra d, 24 Sabır hakkında bazı nükteler; Sabrın kaynağı ve dayanağının Allah olduğunu bilelim: Sabret! Senin sabrın ancak Allah ın yardımı iledir. 2 Sabırdan maksat ve hedefimiz ilahi rızayı kazanmak olmalıdır. Sabrediyor desinler diye veya başka bir şey için olmamalıdır: Ve Rabbin için sabret! 2 3 Sabır, peygamberlerin sıfatıdır. İsmail i, İdris i ve Zülkifl i de hatırla. Bunların hepsi sabredenlerdendi. 3 4 Sabır, cennetin anahtarıdır: Peygamber ve onunla beraber müminler, Allah ın yardımı ne zaman? diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah ın yardımı pek yakındır. 4 5 Mücahitler ve sabredenler: And olsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz. 5 6 Sabır, Allah ın salavatını elde etmenin bir nedenidir: İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır. 6 (Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt e (a.s) salavat göndermenin bir nedeni de insanların arasında en sabırlı kimseler olmalarıdır.) Nahl, 27 Müddessir, 7 Enbiya, 85 Bakara, 24 Muhammed, 3 Bakara, 57 28

130 7 Sabrın imana olan nispeti, başın bedene olan konumu gibidir. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: İmandaki sabır, bedendeki baş gibidir. 7 8 Sabır, cennetliklerin derecelerinin terazisidir: İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır. 8 Sabretmelerine karşılık da onları cennet ve ipek(ten giysiler) ile mükâfatlandırır. 9 9 Sabrın dereceleri bulunmaktadır. Hadiste şöyle geçer: Musibete sabretmenin 300, itaat etmeye sabır 600 ve günaha sabretmenin 900 derecesi vardır. 0 0 Kur an ın tüm bölümlerine bakıldığında iki yerde sabredenlerin karşılığının hesapsız olarak verileceği açıklanmıştır: Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir. Kur an-ı Mecid, sabrın yanında şükretmeyi de ayrıca beyan etmiştir. Bu da sorun ve musibetlerin bir nimet olduğuna işarettir. Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. 2 2 Sabır, İmam Hüseyin in (a.s) aziz oğlu İmam Seccad a (a.s) vasiyetidir: Oğulcağızım! Hakka sabret bu sana zor gelse de 3 3 Kimi zaman bir girişimde, bir eylem içinde birkaç çeşit sabır gözlemlenebilir: Hz. İbrahim in (a.s) oğlu Hz. İsmail i (a.s) kurban etme teşebbüsündeki sabır hem itaat ve teslim olmaya, hem de musibete karşı sabırdır Biharu l Envar, c.9, s.203 Furkan, 75 İnsan, 2 Biharu l Envar, c.7, s.92 Zumer, 0 İbrahim, 5 Biharu l Envar, c.70, s.84 29

131 60. Sükûnet ve Huzurun Nedenleri ال ق ل وب م ب ذ ك ر الله ا ل ب ذ ك ر الله ت ط م ئ ن ت ط م ئ ن ق ل وب ه و ا ل ذ ين ا م ن وا Onlar, inananlar ve kalpleri Allah ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah ı anmakla huzur bulur. Ra d, 28 Sükûnet ve huzuru elde etmenin çeşitli nedenleri olabilir. Ancak bunların başında bilinç ve ilme sahip olmanın özel bir yeri vardır: Her kim zerre miskali kadar eylemlerinin hesabı olduğunu bilse; çaba ve faaliyetleri üzerinde daha titiz ve içten olur. Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir Her kim ilahi lütuf ve rahmet esasına göre yaratıldığını bilirse; ümitli olur. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. 2 Her kim Allah ın zalim ve günahkârlar için tuzak kurduğunu bilse, iç huzuru bulur: Şüphe yok ki, Rabbin görüp gözetmektedir. 3 Her kim Allah ın Hekim ve Âlim olduğunu, hiçbir varlığı boşuna yaratmadığını bilse; iyimser olurdu: Allah, Âlim ve Hekimdir. 4 Her kim geleceğinin geçmişinden daha iyi ve yolunun daha aydın olacağını bilirse kalbi mutmain olur: Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir. 5 Her kim Allah tarafından seçilmiş imam ve rehberinin, kâmil bir insan ve her türlü yanılma ve hatadan masum olduğunu bilirse munis ve dingin olur. Allah ona: Ben seni insanlara imam yapacağım dedi 6 Her kim yaptığı güzel eylemin karşılığı olarak on mislinden yedi yüz kat hatta sonsuz misliyle sevap alacağını, buna karşılık yaptığı günah ve kötü Zilzal, 7 Hud, 9 Fecr, 4 Tevbe, 97 A la, 7 Bakara, 24 30

132 işlerinin karşısında bunun misliyle cezalandırılacağını bilse memnun ve razı olur. Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. 7 Her kim Allah ın güzel işlerin yapılmasından memnun olduğunu bilse, güzel işleri yapmaya karşı bağlılığı artar: Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. 8 Her kim yaptığı güzel işin açığa çıkartıldığını ve kötü işlerinin gizlendiğini bilirse, mutlu olur: Ey güzellikleri izhar eden ve kötülükleri örten Allah ım Sıkıntı ve Kaygılanmanın Nedenleri İçinde bulunduğumuz asrın en yaygın hastalıklarından biri sıkıntı ve kaygıdır. Bu hastalığın belirtileri; inzivaya çekilmek, içine kapanmak, kendine olan güveni yitirmek ve kendisini boşlukta görmektir. Bu rahatsızlığın birçok nedeni bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şöyledir: Bunalımda olan şahıs hiçbir şeye ilgi duymaz. Olması gereken ise; istediğimiz bir şeyin tamamına ulaşamadığımızda mümkün olan miktarı kabul edip şartları zorlamamaktır. Bunalımda olan kimse neden insanlar beni sevmiyor? Allah ve melekler de düşmanlık ediyorlar? diye düşünebilir. Oysa böyle bir şeyin olması mümkün değildir. Haliyle insanın herkesin kendisini sevmesi gibi bir beklentisi olmaması gerekir. Bunalımda olan kimse insanların hepsinin kötü olduğunu düşünür. Pek tabii ki bu doğru bir düşünce değildir. Allah, aynı tasavvur ve zanda olan meleklere bunun cevabını vermişti. Bunalımda olan kimse tüm olumsuzlukların kendisinin dışında geliştiğini zanneder. Gerçekte ise acıların ve olumsuzlukların temeli kendi davranışlarımız ve tepkilerimizden kaynaklanır. Bunalımda olan kimse herhangi bir işe başlamaktan ötürü kaygılıdır. Korku ve yalnızlık hissine sahiptir. Hz. Ali (a.s) bu haletin giderilmesi 7 8 Bakara, 26 Bakara, 95 3

133 için şöyle buyurur: Korktuğun her ne ise kendini onun içine bırak. Korkulan her ne ise, bundan daha fazla bir şey olamaz. 9 Bunalımda olan kimse gelecekte ne olacağı hususunda kaygılıdır. Bu halet Allah a tevekkül ve sebat etmekle tedavi edilebilir. Bunalımda olan kimse bazı işlerinde muradına eremediğinden sonraki tüm işlerinde de aynı yazgıya müptela olmaktan korkar. Kalıcı ve ebedi olmayan kişi ve kudretlere yaslandığından, onların sarsılmalarıyla kendisi de sarsılmakta ve ıstırap haleti içine girmektedir. İnsanların zahmetlerinin kıymetini bilmemek, ölüm korkusu, ailenin yapamazsın ve bilemezsin telkinleri, aceleyle verilen peşin hükümler, yanlış tasavvurlar ve yersiz beklentiler gibi bunalıma ve ıstıraba neden olan birçok sebep bulunmaktadır. Yukarıda açıklanan kaygılar Allah ı ve kudretini, af ve lütfunu zikrederek sükûnete ve mutluluğa dönüştürülebilir. 9 Biharu l Envar, c.7, s

134 6. İlahi Mukadderatın Kısımları ث ب ت و ع ن د ه ا م ال ك ت اب وي ش اء ا ي ي م ح وا الله م Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O nun yanındadır. Ra d, 39 Ayetler ve rivayetlerden elde edilenlere göre ilahi mukadderat iki türlüdür: Maslahatı daimi olan işlerdir. Zira Allah ın kanunları da daimi ve ebedidir. Şu ayetlerde işaret edildiği gibi: Benim katımda söz değiştirilmez. Her şey O nun katında bir ölçü iledir. 2 Bu tür mukadderatlar levh-i mahfuzda sabittir. O, korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz da)dır. 3 Ve sadece Allah ın izniyle ve ancak Allah a yakın olanlar levh-i mahfuzdan haberdardırlar: O, gözde meleklerin gördüğü, yazılı bir kitaptır. 4 2 Kesinliği olmayan, insanların davranış ve eylemlerine bağlı olan edinimlerdir. İnsanların günahlarından tövbe etmesi, affedilme maslahatını beraberinde getirir. Ya da sadaka vermek, belanın defedilmesiyle birliktedir. Zulüm ve eziyet ortaya çıkardığı fesattan ötürü ilahi kahrı da yanında taşır. Yani Allah Teâlâ, yarattığı âlemin idaresinde eli bağlı bir şekilde durmamaktadır ve sahip olduğu hikmet ile sonsuz ilmiyle şartların değişmesi suretinde kanun ve nizamında da değişiklik yapabilmektedir. Bu değişikliğin haşa Allah ın cehaleti, görüşünün değiştiği ya da pişman olduğu anlamına gelmediği çok açıktır. Kuşkusuz bu değişim, hikmet esasına göre ve şartların farklılaşmasından ya da bu işin döneminin son bulduğu içindir. Kur an bu yönde birçok örnek sunmuştur. Bu örneklerden bazıları şöyledir: Bana dua edin, duanıza cevap vereyim. 5 İnsan gönülden dua etmesiyle kendisine yararlı olacakları elde edebilir, alınyazısını değiştirebilir Kaf, 29 Ra d, 8 Buruc, 22 Mutaffifin, 20 2 Mü min, 60 33

135 2 Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır. 6 3 O, her an yeni bir ilâhî tasarruftadır. 7 4 Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırdı. 8 5 Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık. 9 6 Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. 0 7 Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 8 Eğer yine eski duruma dönerseniz, biz de döneriz. 2 Soru: Eğer Allah ın ilmi zatının aynı ise ve değişmesi mümkün değilse öyleyse O nun ilminde var olan ne var ise eylem merhalesine gelmelidir. Aksi takdirde bu cehaletten başka bir şey değildir. Cevap: Allah ın ilmi; düzenin illetleri ve sebepleri esası üzerinedir. Şöyle ki, eğer bu vesileden istifade edilirse şu neticenin doğacağını, başka bir nedenden de başka bir sonucun hasıl olacağına O nun ilmi vardır. Allah ın ilmi, sebep ve nedenlere bağlı olan ilminden ayrı değildir Talak, Rahman, 29 Saf, 5 A raf, 96 Ra d, Furkan, 70 İsra, 8 34

136 62. Nasıl Şükretmeli? و ل ئ ن ك ف رت م ا ن ع ذ اب ى ل ش د يد ب ك م ل ئ ن ش ك رت م ل ز يد ن ك م و ا ذ ت ا ذ ن ر Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: And olsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir. İbrahim, 7 İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdular: Nimete şükretmek, günahtan uzaklaşmakla olur. Bir başka yerde ise şöyle buyurmuştur: Şükür, insanın nimetin Allah tan olduğunu bilmesiyledir. (Zekâsından, ilminden, aklından, çabalarından veya başkalarından değil.) Ve Allah ın kendisine verdiği şeylere razı olmalıdır. Allah ın nimetlerini de günah işlemeye araç kılmamalıdır. Gerçek şükür, Allah ın nimetlerini ilahi yolda kullanmakla olur. Esasında ilahi nimetler karşısında yapılan şükürler, oldukça yetersiz ve kıymetsizdir. Bir hadiste Allah ın Hz. Musa ya (a.s) şöyle vahyettiğini okuruz: Bana olan şükrünü hakkıyla yap. Hz. Musa (a.s) ise şöyle arz etti: Böyle bir şey mümkün değil. Zira, şükür için söylenmiş her bir kelimenin de ayrı bir şükrü gerekir. Hz. Musa ya (a.s) vahiy nazil oldu: Neyin varsa hepsinin benden olduğunu bilmen ve bunu ikrar etmen, bana yapılan en iyi şükürdür. 2 Rivayetlerde işaret edildiği üzere; her kim insanlara teşekkür etmezse Allah a da şükür etmemiş olur. 3 Eğer Allah ın nimeti ilahi yoldan başka bir yolda kullanılıp harcanırsa, o nimete karşı nankörlük edilmiş olunur. Allah ın nimetini küfre değişenleri ve kavimlerini helâk yurduna, yaslanacakları cehenneme sürükleyenleri görmedin mi? O, ne kötü duraktır! Tefsir-u Numune Tefsir-u Numune Biharu l Envar, c.7, s.44 İbrahim,

137 63. Ebeveyne İhsan Etmek و ق ض ى ر ب ك ا ل ت ع ب د وا ا ل ا ي اه و ب ال و ال د ي ن ا ح س ان ا ا م ا ي ب ل غ ن ع ن د ك ال ك ب ر ا ح د ه م ا ا و ك ل ه م ا ف ل ت ق ل ل ه م ا ا ف و ل ت ن ه ر ه م ا و ق ل ل ه م ا ق و ل ك ر يم ا و اخ ف ض صغ يرا ان ى ي ب ك ما ر ما ار ح مه م ا ج ن اح الذ ل م ن الر ح م ة و ق ل ر ب ل ه Rabbin, yalnız kendisine tapmanızı ve ana babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa onlara karşı Öf bile demeyesin, onları azarlamayasın. İkisine de hep tatlı söz söyleyesin. Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanadını indir ve şöyle dua et: Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et! İsra, Hadislerde ebeveyne ihsan etmek iyilik yapmak hususunda oldukça fazla tavsiye bulunmaktadır. Ebeveynin azarlanması ise kınanmış ve ayıplanmış işlerden kabul edilmiştir. Ebeveynin çehresine rahmetle bakmanın sevabı, kabul edilmiş hac ibadetidir. Onların rızası Allah ın rızası, onların gazabı Allah ın gazabıdır. Anne ve babaya ihsan etmek ömrü uzatır ve kendi evlatlarının da bu kişiye ihsan etmesine sebep olur. Hadislerde şöyle gelmiştir: Annen ve baban seni dövseler dahi onlara of bile deme. Onlara yukarıdan bakma, elini kaldırma. Onların önünde yol yürüme. Onları ismiyle çağırma. İnsanların onlara düşman olacağı işler yapma. Onlardan önce de oturma ve senden bir şey istemeden önce sen onların yardımına yetiş. Bir adam annesini sırtına alıp Kâbe yi tavaf ettirdiği bir anda Hz. Peygamber i (s.a.a) gördü ve şunu sordu: Acaba annemin hakkını eda etmiş oluyor muyum? Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Seni doğuracağı anda kendisine gelen sancıdaki bir inlemenin dahi hakkını ödemiş değilsin. 2 Hz. Peygamber den (s.a.a) söyle soruldu: Acaba ebeveyne ölümlerinden sonra da iyilik edilebilir mi? Cevapta şöyle buyurdular: Evet, onlar 2 Tefsir-u Nuru l Sakaleyn Tefsir-u Numune 36

138 için namaz kılarak ve bağışlanma dileyerek, ahitlerine vefalı davranarak, borçlarını ödeyerek ve dostlarına hürmet ederek ölmüş ebeveyninize ihsan edebilirsiniz. 3 Bir adam Hz. Peygamber in (s.a.a) huzurunda babasından şikâyetçi oldu. Hz. Peygamber (s.a.a) o adamın babasının huzura gelmesini istedi. Yaşlı adam gelip kendisine sorular sorulduktan sonra şöyle dedi: Ben önceden güçlü ve zengin idim. Evlatlarıma yardımda bulunurdum. Bugün ise bu oğlum maddi açıdan varlıklı olunca bana yardım etmekten kaçınmaya başladı. Hz. Peygamber (s.a.a) yaşlı adamın bu sözlerinden sonra ağladı ve şöyle buyurdu. Bu hikâyeyi duyup da ağlamayan hiçbir taş ve kaya olamaz! Daha sonra yaşlı adamın oğluna dönerek şöyle buyurdular: Sen ve sahip oldukların o beğenmediğin babandandır 4 Hadiste şöyle geçer: Eğer ebeveyn evladını döverse; çocuk şöyle demelidir. Allah seni affetsin. Bu ifade Kur an ı Kerim e aittir. 5 Ebeveyne ihsan, Peygamberlerin sıfatlarındandır. Kur an da Hz. İsa nın (a.s) Beni anama saygılı kıldı. 6 sözü ve Hz. Yahya (a.s) hakkında Yahya Anne babasına iyi davranan bir kimse idi. 7 ayeti yer almaktadır. Ebeveyn sadece insanın tabii anna ve babası değildir. Bazı hadislerde Hz. Peygamber (s.a.a) ve Hz. Emirülmüminin Ali (a.s) ümmetin babası olarak tanıtılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Ben ve Ali bu ümmetin iki babasıyız. 8 Hz. İbrahim in (a.s) tüm Arapların babası olarak tanıtıldığı gibi. 9 O, sizi seçmiş, babanız İbrahim in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. 0 Eğer ebeveynler tevhidden sonra kendilerinin konu edildiğini bilirseler, evlatlarını tevhide davet istekleri hep canlı kalır: Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Binaenaleyh bu ayet-i kerimeden şu sonuçları çıkarabiliriz: Anne ve babaya ihsan etmek, hizmetlerinde bulunmak, gerçek bir muvahhidin (Allah ı her anlamıyla birleyen kimse) özellikleri arasında Tefsiru l Mecmau l Beyan Tefsiru l Furkan Usul u Kâfi, c.4, s.57 Meryem, 32 Meryem, 4 Biharu l Envar, c.6, s.95 Tefsiru l Nuru l Sakaleyn Hac, 78 İsra, 23 37

139 38 yer alır. Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. 2 Ebeveyne iyilik yapmak Allah ın tevhid gibi kat i ve değiştirilmeyecek bir emridir: kesin olarak emretti. 3 Ebeveyne iyilikte bulunmak tevhid ve Allah a itaat ile birlikte emredilmiştir. Böylelikle bu emrin hem aklen hem de şeri olarak vacip, aynı zamanda da insani bir vazife olduğu gösterilmektedir. Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. 4 Yeni nesil iman gölgesinde eski kuşak ile sağlam bir bağlılık içinde olmalıdır: Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. 5 Ebeveyne iyilik yapmada, onların Müslüman olma şartları bulunmamaktadır: ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. 6 Anne ve babaya iyilik yapıp ihsan etmede aralarında hiçbir fark yoktur: ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. 7 Anne ve babaya iyilik yaparken bunu vasıta olmaksızın kendimiz yapmalıyız: ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. 8 İhsan infaktan daha yüce bir kavramdır. Muhabbeti, edebi, eğitimi, istişareyi, itaati, teşekkürü, korumayı ve tüm bu benzeri nitelikleri içine almaktadır: ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. 9 Anne ve babaya iyilik yapmakta bir sınır ve had yoktur: anababaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. (yardımın fakir doyurulana, cihadın fitne yok edilene ve orucun iftara kadar sürmesi gibi değildir ) 0 Kur an ın iyilik tavsiyesi ebeveyne değil evlatlaradır. anababaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Çünkü ebeveynin herhangi bir tavsiyeye ihtiyacı yoktur ve ebeveyn doğal olarak evlatlarına ihsanda bulunmaktadır. Ebeveyn ruhen ve cismen ne kadar ihtiyaçlı olursa onlara yardım etmek de o kadar vacip olur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa 2 Anne ve babalarımızı yaşlandıklarında huzurevine götürmeyelim. Çünkü onların bizlerin yanında yaşlanması uygun görülmüştür: senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa 3 Onlara hem iyilik yapmak hem de güzel konuşmak gerekir. anne babaya iyilik etmeyi buyurmuştur İkisine de hep tatlı söz söyleyesin

140 4 Ebeveyne iyilik yapmak ve tatlı söz söylemek için herhangi bir karşılık şartı bulunmamaktadır. Yani eğer onlar sana karşı tatlı söz söylemeseler dahi sen onlara güzel söz söylemelisin: İkisine de hep tatlı söz söyleyesin 5 Evlat her ne durumda olursa olsun mütevazı olmalıdır ve iyi yönlerini ebeveynine göstermekten çekinmemelidir. Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanadını indir 6 Ebeveyne karşı yapılan tevazu muhabbet ve şefkat üzerine olmalıdır. Yapmacık ve sahte ya da onların mallarını ellerinden almak amaçlı değil: Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanadını indir sende onlara öylece rahmet eyle. 7 Evlat, anne ve babasına karşı hem mütevazı olmalı hem haklarında Allah tan rahmet dilemelidir: Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanadını indir sen de onlara öylece rahmet eyle. 8 Evladın anne ve baba hakkındaki duası makbuldür. Aksi takdirde Allah dua edin emrini vermezdi: Şöyle dua et: Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et! 9 Anne ve babaya dua, Allah ın emri ve ebeveyne yapılan teşekkürdür: Şöyle dua et: Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et! 20 İlahi rahmet, ebeveynin çocuk terbiyesindeki zahmetin karşılığı ve telafisidir. Şöyle dua et: Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et! Sanki Allah evlada şöyle söyler: Sen onlardan rahmetini esirgeme ve Allah tan da yardım dile ki böylelikle onların hakları senin mesuliyetinden kalkmış olsun. 2 İnsanın geçmişindeki, küçüklük ve çocukluğundaki acı ve sorunları ebeveyninin üzerine yüklenmiş idi. Öyleyse bu zamanları hatırınızdan çıkarmayın: Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et! 22 Anne ve baba evlatlarını muhabbet temelinde terbiye etmelidirler: Allah ım şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et! 23 İnsan kendisini terbiye edip yetiştiren kimseye müteşekkir olmalı ve minnet duymalıdır: Allah ım şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et! 39

141 64. Gece Namazı ود ا ح م ا م ق ام ب ك م ث ك ر ع ب ج د ب ه ن اف ل ة ل ك ع سى ا ن ي و م ن ل ال ي ف ت ه Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd (gece) namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud a ulaştırsın. İsra, 79 Hucud uyumak manasında ve teheccüd ise uykuyu ibadet ile bertaraf etmek anlamında kullanılır. Gece namazı, oldukça faziletli namazlardandır ve Müzzemmil ve Müddessir surelerinde de konu edilmiştir: Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Ve gece namazının fazileti hakkında rivayetlerde 30 dan fazla madde sayılmıştır ki onlardan bazılarına işaret edeceğiz: Tüm peygamberler gece namazı kılmışlardır. Gece namazı bedenin sağlığı ve kabrin aydınlanmasındaki nedendir. Gece namazı, ahlakta, rızıkta, sıkıntıların giderilmesinde, dini hükümlerin edasında, gözün aydın olmasında etkilidir. 2 Gece namazı, gündüzün günahlarını mahveder ve kıyametin nurudur. 3 İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurur: Gece namazının sevabı o denli çoktur ki; Allah şöyle buyurur: Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez. 4 Gece namazı kılanlar için de kararlaştırılan ödülü kimseler bilmemektedir. 5 İmam Cafer Sadık (a.s) yine şöyle buyurur: Müminin şerefi, gece namazıdır. İzzeti ise insanlara eziyette bulunmaması ve cefa etmemesindedir Müzzemmil, 2 Sefinetu l Bihar Biharu l Envar, c.84, s.40 Secde, 7 Tefsiru l Mecmau l Beyan 40

142 Ebuzer, Kâbe nin yanında insanlara kabrin korkusundan ve yalnızlığından kurtulmak için gecenin orta vaktinde iki rekât namaz kılmalarını tavsiye ediyordu. Biçare, gece namazından mahrum kalan kimsedir. Sizin en iyileriniz ihsan edip yediren, selamını aşikâr veren ve insanların uykuyla geçirdiği zamanda namaz kılandır. Üç şey Hz. Peygamber (s.a.a) e vacip, diğer insanlara sünnet olarak kılınmıştır. Bunlar: Gece namazı, diş fırçalamak ve sabahın ilk vaktinde kalkmaktır. 6 Ayet-i kerime de geçen makamen sözcüğünde büyük bir azamet gizlenmiştir. (kelimenin sonundaki en yani tenvinden ötürü bu düşünce hâsıl olmaktadır.) Rivayetlerde ise makam-ı Mahmud tan kastedilenin şefaat olduğu yönündedir. 7 Hz. Ali (a.s) şöyle buyururlar: Kötü davranışları olan insanın günahları ve yanlış amelleri, onu gece namazı kılmaktan mahrum bırakır. 8 Allah günün tüm bölümlerine yemin ederek insanların dikkatini bu yöne çekmiştir: ve l fecr (tan yerinin ağarmasına andolsun) 9, ve s-subh (aydınlandığında sabaha andolsun) 0, ve ş- şems (güneşi açıp ortaya çıkaran gündüze andolsun), ve l asr (ikindi vaktine andolsun) Ancak sadece seher vakti için üç defa yemin edilerek vurgu yapılmıştır. Geçip giden geceye and olsun. 2 Kararmaya yüz tutan, sona ermekte olan geceye yemin ederim. 3 Sona ermekte olan geceye and olsun 4 Yani gecenin bitmesine yakın vakte olan ilahi yeminler Seher vaktinde af dilenmesi ve istiğfar hakkında da iki ayet nazil olmuştur: Onlar Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi. 5 ve Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah tan) bağışlanma dileyenlerdir Tefsiru l Furkan Tefsiru l Nuru l Sakaleyn Biharu l Envar, c.87, s.45 Fecr, Müddessir, 34 Şems, 3 Fecr, 4 Tekvir, 7 Müddessir, 33 Zariyat, 8 Al i İmran, 7 4

143 65. Kur an da Tövbe ا ون ش پ ي ظ ل م د خ ل ون ال ج ن ة و ل ي ن و ع م ل صال ح ا ف ا ول ئ ك ي وا م ا ل م ن ت اب Ancak tövbe eden, inanan ve salih amel işleyenler müstesnadır. Bunlar cennete girerler ve hiçbir şeyde haksızlığa uğratılmazlar. Meryem, 60 Genellikle Kur an ı Kerim deki azap ayetlerinden hemen sonra tövbe ederlerse ya da tövbe eden ifadeleri geçer. Böylelikle ıslah yolunun asla kimseye kapatılmadığı belirtilmiş olur. Tövbe vaciptir. Zira Allah ın bir emridir: Ey iman edenler! Allah a içtenlikle tövbe edin. 2 Gerçek tövbenin kabulü kesindir. Biz Allah ın emriyle tövbe edelim ve O da kabul etmesin, bu mümkün değildir. O, kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir. 3 Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. 4 Allah hem tövbeyi kabul eder hem de çok tövbe edenleri sever. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever. 5 Tövbe, güzel amel ve günahları telafi etme gayretiyle birlikte olmalıdır: Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner. 6 Şöyle ki: Sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse 7 Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar Nur, 5 Tahrim, 8 Şura, 25 Bakara, 37 Bakara, 222 Furkan, 7 Enam, 54 Bakara, 60 42

144 Tövbe, kurtuluşun anahtarıdır: Ey müminler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz! 9 Tövbe, kötülüklerin iyiliklere dönüşmesine vesiledir: Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir 0 Tövbe, yağmur yağmasının sebebidir: Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O na tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın. Tövbe, güzel rızıkların gönderilme sebebidir: Ve Rabbinizin mağfiretini isteyin, sonra ona tövbe edin ki sizi, belli bir süreye kadar güzel güzel yaşatsın... 2 Tövbe, ölümün ve azabın işaretlerinin görüldüğü anda kabul edilmez. Yoksa (makbul) tövbe, kötülükleri yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, İşte ben şimdi tövbe ettim diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. 3 Allah, tövbeyi kabul etmesinin yanı sıra özel bir lütufta da bulunur: Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. 4 Gerçek şu ki: Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tövbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. 5 Evet, onların tövbelerini kabul etmiştir. Şüphesiz O, onlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. 6 Ancak tövbe edip iman ederek sâlih amel işleyenler müstesna; işte onlar hiçbir zulme uğratılmadan cennete gireceklerdir Nur, 3 Furkan, 70 Hud, 52 Hud, 3 Nisa, 8 Bakara, 37 Enam, 54 Tevbe, 7 Meryem, 60 43

145 Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir. 8 Bu ayetlerde tövbenin yanında ilahi rahmet, sevgi ve muhabbete de işaret edilmiştir. Kur an tövbenin terk edilmesini zulüm ve helak olmak şeklinde belirtmiştir: Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. 9 Şüphesiz mümin erkeklerle mümin kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır Hud, 90 Hucurat, Buruc, 0 44

146 66. Müminin ve Kâfirin Kalbi واح ل ل ع ق د ة م ن ل سان ی ا مر ی ر ل ى اش ر ح ل ى ص د ر ی و ي س ب ق ال ر ق ول ی وا ي ف ق ه Rabbim, benim göğsüme genişlik ver. İşimi kolaylaştır, dilimden düğümü çöz ki, sözümü iyi anlasınlar. Taha, Mümin ve kâfirin kalbinin her birinin kendine mahsus halleri bulunur: Müminin Kalbi Hayat: Ölü iken dirilttiğimiz 2 Şifa: Mümin toplumunun göğüslerine şifa versin. 2 3 Temizlik: Allah ın, gönüllerini takva ile sınadığı kimselerdir. 3 4 Göğüs genişliği: Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver 4 5 Hidayet: Kim Allah a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir 5 6 İman: İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. 6 7 Sükûnet: Allah kalplerine huzur ve güven indirendir. 7 8 Sevgi ve ülfet: Ve Allah, müminlerin kalplerini uzlaştırandır 8 9 Mutmain bir kalp: Onlar, iman edenler ve kalpleri Allah ın zikri ile mutmain olan kimselerdir Enam, 22 Tevbe, 4 Hucurat, 3 Taha, 25 Teğabun, Mücadele, 22 Feth, 4 Enfal, 63 Ra d, 28 45

147 Kâfirin Kalbi Maraz: Onların kalplerinde bir hastalık maraz vardır. 0 2 Kasavet: kalplerini de kaskatı kıldık 3 İnkâr: Onlar eğrilince, Allah da kalplerini eğriltti 2 4 Mühürlenirler: İşte onlar, Allah ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir 3 5 Karanlığın içinde kalırlar: Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır. 4 6 Hicap: Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik 5 7 Kilitlilik: Onlar Kur an ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var? 6 8 Zorluk: Allah Teâlâ onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, onların gözleri üzerinde de bir perde vardır Bağnazlık: Anlamayan bir toplum olmalarından dolayı, Allah onların kalplerini çevirmiştir Bakara, 0 Maide, 3 Saf, 5 Nahl, 08 Mutaffifin, 4 Kehf, 57 Muhammed, 24 Bakara, 7 Tevbe, 27 46

148 67. Şefaat ve Şartları ق ول ل ه ى ض ن ا ذ ن ل ه الر ح م ن ور ئ ذ ل ت ن ف ع الش ف اع ة ا ل م ي وم O gün, Rahman ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez. Taha, 09 Şefaati inkâr düşüncesi, Kur an ve rivayetlere muhalif olmak ve günahkâr müminleri ümitsizliğe düşürmektir. Kayıtsız şartsız şefaatin kabulü ise, itaat etmeyenleri cesaretlendirmek ve Allah ın adaletine karşı gelmektir. Zira Kur an ı Kerim şefaat için bir takım koşul ve şartlar belirlemiştir. Kur an a göre şefaat, günahkârların ümit kapısıdır ve Allah ın evliyası ile irtibatlarının sağlanması ve onların peşi sıra gitmeleri için bir vesiledir. Şefaat, Allah ın izniyledir ve şefaate nail olanlar sadece hak itikada sahip olanlar içindir. Ve söylemleri Allah ın kabul edeceği yönde olmalıdır. Yani bu kimselerin kelime-i şehadetleri alışılagelmiş, öylesine, zorla, yüzeysel, eğlencesine ve içinde nifak barındıracak bir şekilde söylenmiş olmamalıdır. Bu durumun dışında eğer şahsın amelinde noksanlık bulunursa şefaat ile kendisine inayet edilecektir. Bu yüzden Kur an, putların şefaatini putperestler için dünya ve ahirette batıl kabul etmiştir. Şefaat; Hz. İsa nın (a.s), inancına tabi olan kimselerin günahlarının temizlenmesi için kendisini feda etmesi ya da İmam Hüseyin (a.s) -her ne kadar kıyamet gününün büyük şefaatçilerinden olsa da- Şiilerine şefaat etmek için can verdi anlamına gelmemektedir. Bilinmelidir ki; İmam Hüseyin (a.s) ın şehid olmadaki hedefi taraftarlarına şefaat etmek değildir. İmam Muhammed Bâkır (a.s) bu ayetin yorumu için şöyle buyurmuşlardır: Hz. Peygamber (s.a.a) in şefaati sadece; eylem ile söylemi kabul edilmiş ve O nun Ehl-i Beyt ine (a.s) gönülden bağlanarak yaşamış ölüler içindir. Tevilu l Ayat, s

149 68. Kıyamet Günü Sorgusu ر ض ون ع وه م ف ى غ ف ل ة م م ساب ه ب ل لن اس ح ا ق ت ر İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Hâlbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler. Enbiya, Ayetten elde edilen neticeleri şöyle sıralayabiliriz: Tüm bireyler sorgulanmaya tabi tutulacaklardır: Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka soracağız 2 Tüm ameller sorgulanmaya tabi tutulacaktır: Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz. 2 3 Tüm hâl ve durumlar sorgulanmaya tabi tutulacaktır: İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker 3 4 İnsanın tüm beden uzuvları sorguya tabi tutulacaktır: Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. 4 5 İlahi nimetler sorguya tabi tutulacaktır: Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz. 5 6 Tüm eylemler her nerede ve her ne ölçütte olursa olsun hazır edilecektir: Lokman: Ey oğulcuğum! İşlediğin şey, bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, Allah onu getirip meydana kor 6 Sorulacak ilk şey namaz olacaktır. Daha sonra önemli hususlarda gençlik, ömür, elde edilen kazanç ve yolu gibi ve özellikle de imamet ile velayet hakkında da hesaba çekileceğiz. Allah ın bizatihi kendisi hesaba çekecek olması zaten kâfidir: Hesap gören olarak biz yeteriz A raf, 6 Nahl, 93 Bakara, 284 İsra, 36 Tekasur 8 Lokman, 6 Enbiya, 47 48

150 69. Kurtuluşa Erenler ون ص ل ت ه م خ اش ع ق د ا ف ل ح ال م ؤ م ن ون ا ل ذ ين ه م ف ى Müminler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler Mu minun, 2 Kur an ı Kerim de kurtuluşa eren ve zafere ulaşan birey ve toplumlar şu şekilde tanıtılmıştır: İbadet edenler: Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz. 2 Onların amelleri değerli ve ağırdır: O gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. 2 3 Cimriliği kendilerinden uzaklaştırırlar: Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. 3 4 Allah ın askerleridir: İyi bilin ki, Allah ın ordusu kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. 4 5 Allah ı çok yâd ederler: Ey iman edenler! (Savaş için) bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz. 5 6 Takva ehlidirler: Ey akıl sahipleri! Allah a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. 6 7 Mücahitler: Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının, O na yaklaşmaya vesile arayın ve O nun yolunda cihat edin ki kurtuluşa eresiniz. 7 8 Tövbe edenler: Ey müminler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz Hac, 77 A raf, 8 Haşr, 9 Mücadele, 22 Enfal, 45 Maide, 00 Maide, 35 Nur, 3 49

151 70. Zinanın Bozgunculuğu ا ف ة ف ى ما ر ك م ب ه و ل ت ا خ ذ ما م ائ ة ج ل د ة ا لز ان ي ة والز ان ى ف اج ل د وا ك ل واح د م ن ه ؤ م ن ين ما ط ائ ف ة م ن ال م ه ش ول ي ه د ع ذ اب و م ال خ ر د ين الله ا ن ك ن ت م ت ؤ م ن ون ب الله وال ي Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama) konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun. Nur, 2 İmam Rıza nın (a.s) konuşmalarından birinde zinanın bazı zararları maddeler halinde sayılmıştır. Şöyle ki; Ceninin düşük yapılarak katledilmesine mürtekip olmak. 2 Aile ve akrabalık yapısının dağılması. 3 Çocukların yetiştirilme ve eğitilmesinin terk edilmesi. 4 Miras ölçüsünün yitirilmesi. İmam Ali (a.s), zinanın terk edilmesininin hikmetini aile yapısının güçlenmesi, livatanın terk edilmesini ise neslin korunması olarak belirtmiştir. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Zinanın, hem dünyevi hem de uhrevi zararları vardır. Dünyevi zararları; nurun ve güzelliğin yitirilmesi, ölümün çarçabuk gelmesi ve rızkın kesilmesidir. Amma uhrevi zararları; kıyamette hesap anında bitik olmak, ilahi gazap ve ebedi cehennemdir. 2 Hz. Peygamber den (s.a.a) nakledilen bir diğer rivayet ise şöyledir: Her ne zaman zina çoğalırsa ani ölümler de çoğalacaktır. 3 Zina yapmayın! Böylelikle eşleriniz de kendilerini zinayla kirletmesinler. 2 3 Nehcu l Belağa, Hikmetli Sözler 252 Biharu l Envar, c.77, s.58 Biharu l Envar, c.73, s

152 Her kim bir başkasının namusuna kastederse, onun da namusuna kastedilir. Başkalarına davrandığınız şekilde, size de öyle davranılır 4 Amellerin mükafatından gafil olma Buğday buğdaydan, arpa arpadan filizlenir Dört şeyden eğer bir tanesi hangi evde bulunursa o ev viraneye döner ve bereketi olmaz: İhanet 2 Hırsızlık 3 İçki ve alkolün kullanılması 4 Zina. 5 Zina, büyük günahların en büyüğüdür. 6 İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurur: İnsanlardan her ne zaman şu dört günahı işleseler şu dört sıkıntıya duçar olurlar. Zina yayıldığı bir zamanda, deprem olur. 2 İnsanlar zekât ödemediği bir zamanda, dört ayaklılar helak olur. 3 Yargı mensuplarının yaptığı yargılamalar zulüm üzerine olsa, yağmurlar kesilir. 4 Her ne zaman antlaşmalar bozulsa, müşrikler Müslümanlar karşısında zafer elde eder Biharu l Envar, c.76, s.27 Biharu l Envar, c.76, s.9 Biharu l Envar, c.76, s.9 Biharu l Envar, c.76, s.2 5

153 7. Bakış ve Bakmanın Adabı ؤ م ن ين ي غ ض وا م ن ا ب ص ار ه م و ي ح ف ظ وا ف ر وج ه م ذ ل ك ا ز ل ه م ك ى ا ن الله ق ل ل ل م ون صن ع خ ب ير ب ما ي Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Nur, 30 Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: İlk bakışın bir sakıncası yoktur ancak bakmaya devam etmekte sorun vardır. Çünkü fitneye sebep olur. Bir hadis de şöyle der: Kıyamette üç göz dışında tüm gözler ağlamaklıdır. Bunlar; Allah ın korkusundan ağlayan göz, günah (işlememek) için kapanan göz ve Allah yolunda kapanmayan göz. 2 Sahih-i Buhari de şöyle bir rivayet geçer: Hz. Peygamber (s.a.a) buyurmuştur: İnsanların yolunun üzerine oturmayın. Orada hazır bulunanlar: Biz oturmaya mecburuz Hz. Peygamber (s.a.a) bunun üzerine sözüne şöyle devam ettiler: Onların haklarını eda ediniz. Onların hakları da nedir? diye sorduklarında şöyle cevap verdiler: Haram bakıştan sakınmak ve insanlara eziyeti terk etmek, insanlara selam vermek ve iyiliği emredip, kötülükten sakındırmak. Hz. İsa (a.s) şöyle buyurmuştur: Namahreme bakmaktan sakının, şehvetin tohumları kalbe serpilir ve insanın fitneye maruz kalması için bu yeterlidir. 3 Hz. Ali (a.s) şöyle buyurur: Göz, kalbi peşine takıp götürür. Göz, şeytanın kancası ise yumulması da şehvetten uzak durmaya en iyi yoldur Tefsiru l Kenzu l Dakaik Tefsiru l Kenzu l Dakaik Tefsir u Ruhu l Beyan Ğureru l Hikem 52

154 Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Kötü bakış, şeytanın zehirli oklarındandır. Her kim Allah korkusundan gözlerini kapatsa Allah ona öyle bir iman verir ki içten bu imanın lezzetini ve hazzını duyar. 5 Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Her kim gözlerini haram ile doldurur da tövbe etmez ise kıyamet günü gözleri ateşle dolar. 6 İmam Cafer Sadık (a.s) namahrem kadınlara caiz olacak bakış için şöyle buyurmuştur: Yüzüne, ellerine ve ayaklarına bakmak caizdir. (ancak bu bakış şehvetle olmamalıdır.) Biharu l Envar, c.04, s.38 Biharu l Envar, c.76, s.336 Tefsiru l Kenzu l Dakaik 53

155 72. Kötülük ve Fesattan Alıkoymanın Zorunluluğu س ت ا ذ ن ك م ال ذ ين م ل ك ت ا ي م ان ك م و ال ذ ين ل م ي ب ل غ وا ال ح ل م ن وا ل ي ي ا ا ي ه ا ال ذ ين ا م م ن ك م ث ل ث م ر ات م ن ق ب ل ص ل وة ال ف ج ر و ح ين ت ض ع ون ث ي اب ك م م ن الظ ه ير ة و م ن س ع ل ي ك م و ل م ع ل ي ه ج ن اح ب ع د ه ن ط و اف ون ل ك م ل ي ات صل وة ال ع ش اء ث ل ث ع ور د ب ع ك يم والله ع ل يم ح ات ن الله ل ك م ال ي ك م ع ل ي ب ع ض ك م ع ل ى ب ع ض ك ذ ل ك ي ب ي Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit elbiselerinizi çıkardığınız vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, ayetlerini size işte böylece açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Nur, 58 Nur suresi incelendiğinde fesattan alıkoyma hedefinin ayetler içerisine serpiştirildiğini görmekteyiz. Örneğin zina eden erkek ve kadını başkalarının gözü önünde tembih ediniz. (. ayet) Onların evliliklerini sınırlayın. (3. ayet) Eğer dört şahit olmadan bir çirkin nispet verilirse seksen kırbaç vurun. (4. ayet) Her kim Hz. Peygamber (s.a.a) in eşine iftira atarsa çok çetin bir azapla cezalandırılacaktır. (. ayet) Eğer bir iftira ve töhmet duyarsanız inanmayın ve hüsn-ü zanda bulunun. (2. ayet) Her kim hayâsızlığın yayılmasını isterse onun için elim bir azap olacaktır. (9. ayet) Şeytanın adımlarını takip etmeyin. (2. ayet) Her kim iffetli kadınlara iftira atarsa büyük bir azaba duçar olacaktır. (23. ayet) Kötü söz habis insanlardan gelir, sizden değil. (26. ayet) Evlere izinsiz girmeyin ve eğer size geri dönün denilirse kabul edin ve geri dönün. (27. ayet) Kadın ve erkekler gözlerini namahremden çeksinler ve bakma hususunda ısrarcı olmasınlar. ( ayet) Kadınlar ziynetlerini göstermesinler ve ayaklarını yere vurmasınlar. Eşleri olmayan erkekler evlenmek için gayret 54

156 göstersinler ve fakirlikten korkmasınlar. (32. Ayet) Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulur: Belli saatte insan eşiyle yalnız kaldığında hizmetçileri köleleri hatta çocukları izin almadan odalarına girmesinler. Evet, bu tüm emirler fesadın önünü almak, buluğ çağındakilere ders ve saygınlığın korunması içindir. Bu ayet-i kerimeden elde edilen neticeler şöyledir: Çocuklara dini hükümleri öğretme sorumluluğu mümin ebeveyne aittir. Ey iman edenler Sizden izin istesinler 2 Ebeveynlerin yatak odaları çocuklarının odalarından ayrı ve mesafeli olmalıdır. Aksi takdirde izin almaya gerek olmazdı: Ey iman edenler Sizden izin istesinler 3 Çocuk ve köle olmak başkalarının harimine özel alanına girmek için yeterli değildir. Ey iman edenler Sizden izin istesinler 4 Erkek gece gündüz süresince birkaç saati eşine özel olarak ayırmalıdır ve çocukları da bu saatte kendilerini rahatsız etmemelidir: Ey iman edenler Sizden izin istesinler 5 Küçüklerin de kendilerine ait bir sorumluluğu vardır: Ey iman edenler!... Henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. 6 İslam, yaşam dinidir ve fevkalade bir kapsayıcı özelliği bulunmaktadır. Hem cüzi meselelerde -çocukların ebeveynlerinin odalarına girmelerinde olduğu gibi (ele aldığımız ayette işaret edildiği üzere)- hem de hayati meselelerde -evrensel bir dünya devletinin kurulması- (55. ayet-i kerimede bu hususa işaret edilmiştir) belli bir program öngörmektedir. 7 Çocuklar iffetli olmayı ev muhitinde öğrenmelidirler: Ey iman edenler!... Henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. 8 İslami edep ve terbiyeyi çocuklara buluğ çağına girmeden öğretmemiz gerekir: Ey iman edenler!... Henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. 55

157 9 İnsan, evinde iş ve çalışma elbisesini kullanmamalıdır. Bu üç vakit elbiselerinizi çıkardığınız vakitlerdir 0 Dinlenmeler, iş arasında öğlen vakti faydalı ve uygundur: Öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit Müslüman kimse hayatındaki zamanını tanzim edip düzenlerken, namaz vakitlerini esas almalıdır. Günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra 2 Tüm ilahi hükümler hikmet esasına göredir: Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 56

158 73. Sapmanın ve Yoldan Çıkmanın Nedenleri و ي و م ي ح ش ر ه م و م ا ي ع ب د ون م ن د ون الله ف ي ق ول ء ا ن ت م ا ض ل ل ت م ع ب اد ى ه ؤ ل ء ا م السب يل ه م ض ل وا Rabbinin, onları ve Allah ı bırakıp da taptıkları şeyleri bir araya getireceği ve (taptıklarına), Siz mi saptırdınız benim şu kullarımı, yoksa onlar kendileri mi yoldan saptılar diyeceği günü hatırla. Furkan, 7 Kur an da inhirafın (sapkınlığın) nedenleri şu şekilde tanıtılmıştır: Kötü arkadaş: Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim! 2 Arzu ve hevesler: Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah ın yolundan saptırır 2 3 Sapkın din âlimi: Vay o kimselere ki, elleriyle kitabı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, Bu, Allah ın katındandır derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların hâline! Vay kazandıklarından dolayı onların hâline! 3 4 Yoldan çıkmış rehberler: Firavun, halkını saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi. 4 5 Şeytan: Bu şeytanın işidir. O, gerçekten apaçık bir saptırıcı düşmandır 5 6 Çoğunluğun sapkınlığı: Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar 6 7 Sapmış ebeveyn: İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermiş olmadık ki, oranın şımarık zenginleri: Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz demiş olmasınlar Furkan, 28 Sad, 26 Bakara, 79 Taha, 79 Kasas, 5 Enam, 6 Zuhruf, 23 57

159 74. Dostluğun Kural ve Yöntemleri ا سب يل ي سول الر ع ت ن ى ل ي ات خ ذ ت م ا ق ول ي ه ي د ي ض الظ ال م ع ل ى ي ع م ي و و ي ى ل ي ل م ا ت خ ذ ف ل ن ا خ ل يل ل ق د ا ض ل ن ى ع ن الذ ك ر ب ع د ا ذ ج اء ن ى و ك ان ت ن ى و ي ل ت الش ي ط ان ل ل ن سان خ ذ ول O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kuran dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor der. Furkan, İslam dostluk ve dost seçimi için oldukça fazla tavsiyelerde bulunmuştur. Kimi insanların dostluğu teşvik etmiş, kimilerinin dostluğunu ise yasaklamıştır. Dost ve dostluk ile ilgili bazı satır başlıklarını şöyle açıklayabiliriz: Dostu tanımanın yolları, dostluk çerçevesi, dostluğun idamesi, dostluk bağının kopartılması, dostluğun sebebi, dostluğun adap ve görgüsü, dostluğun hukuku gibi hususların tümü için birçok ayet ve rivayetler bulunmaktadır. Biz de bunların bir bölümünü burada açıklayacağız: Eğer bir kimseyi tanımakta şüpheye düşerseniz, onun dostlarının kim olduğuna bakınız. Yalnızlık, kötü dosttan daha iyidir. 2 Hz. Peygamber e (s.a.a) sordular: En iyi dost kimdir? Cevabında şöyle buyurdular: Gördüğünüzde size Allah ı hatırlatır, konuşmasında ilminizi arttırır ve eyleminde kıyamet gününü hatırlatmayı sizde canlı kılar. 3 Hz. Ali (a.s) buyurdular: Kudretini yitirdiğin vakit, gerçek dostunu düşmanlarından ayırt etmiş olursun Biharu l Envar, c.74, s.97 Biharu l Envar, c.77, s.73 Tefsir u Kurtubi Gureru l Hikem 58

160 Hz. Ali (a.s) başka bir yerde şöyle buyurmuştur: İyi dost, en iyi akrabadır. 5 Bir hadiste şöyle geçer: Dostu kızgınlık, dirhem dinar ve seferde sınayınız. Eğer bu sınamadan geçerse, o iyi bir dosttur. 6 Şairlerin şiirlerinde dost ve dostluk hakkında birçok söz söylenmiştir. İyi dostlarla birlikte olmak ve muaşeret etmek yönünde oldukça fazla tavsiyelerde bulunulmuştur. Birlikte oturup kalktığın kimse senden iyi olmalı ki, seni akıl ve din yönünü kuvvetlendirebilsin Kötü dostlarla münasebet kurmak kınanmıştır. Kötü dost, derisi güzel ve çizgili, ancak öldürücü zehrini içinde taşıyan yılana benzetilmiştir. Kaçabildiğin kadar kötü dosttan kaçmalısın Çünkü kötü dost zehirli yılandan da kötüdür. Zehirli yılan sadece bedenine zarar verir Oysa kötü dost hem canına hem imanına zarar verir. 5 6 Gureru l Hikem Biharu l Envar, c.74, s.80 59

161 75. Terk Edilmiş ve Uzaklaştırılmış Kur an ا ه ج ور ا ن ق و م ى ات خ ذ وا هذ ا ال ق ر ا ن م الر وق ال س ول ي ا ر ب Peygamber, Ey Rabbim! Kavmim şu Kur an ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi dedi. Furkan, 30 Bu ayet-i kerime, Hz. Peygamber in (s.a.a) şikâyetlerinden birini nakletmektedir. Hz. Peygamber (s.a.a) âlemlere rahmet olarak gönderildiğinden beddua da etmemiştir. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: Namazda Kur an ayetlerini okumamızın bir delili de, Kur an ın mehcuriyetten (terk edilmekten) çıkarılması içindir. Rivayetlerde şöyle geçmiştir: Her gün Kur an dan 50 ayet kıraat ediniz ve hedefiniz son sureye bir an önce ulaşmak olmamalıdır. Yavaş okuyunuz ve kalbinizi Kur an tilavetiyle harekete geçiriniz. Gece karanlığında çaresiz kalmış gibi fitneler üzerinize geldiği vakit, Kur an a sığının. 2 Bazı büyüklerin Kur an ın mehcuriyeti hakkındaki görüşlerini nakletmeyi uygun görüyorum: - Molla Sadra Vakıa Suresi tefsirinin mukaddimesinde şöyle der: Birçok hikmet sahibi hekimin kitaplarını mütalaa ettikten sonra kendimi önemli biri gibi görme yanılgısına sahip olduğumu gördüm. Ancak basiretimin biraz açılmasıyla i gerçek ilimler hususunda yetersiz olduğumu anladım. Ömrümün sonlarında Kur an ayetleri ve Hz. Peygamber in (s.a.a) Ehl-i Beyt inin (a.s) rivayetlerini daha dikkatli tahkik etmeyi gerekli gördüm. İşlerimin bir esasa dayanmadığına itminanım oldu. Çünkü ömrümün sonuna kadar nurun olduğu yerde değil gölgesinde durmuş idim. Bu pişmanlığımdan ötürü ateşlendim, kalbim kendini alevin içinde buldu. İlahi rahmet elimden tuttu ve beni Kur an ın sırrıyla aşina eyledi. Kur an üzerinde dakik düşünmeye ve tefsir yapmaya başladım. Vahiy evinin kapısını çaldım. Kapılar ardına kadar açıldı ve perdeler sonuna 2 Tefsir u Nuru l Sakaleyn Tefsir u Nuru l Sakaleyn 60

162 kadar çekildi. Ve meleklerin bana hitaben şöyle dediklerini duydum: Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: 3 Selâm olsun size! Tertemiz oldunuz. Haydi, ebedî kalmak üzere buraya girin Feyzi Kaşani şöyle der: Onca kitap ve risale yazdım, araştırmalar yaptım, ancak onca ilimde derdime çare olacak ve ateşimi söndürecek bir şey bulamadım. Kendimden korktum ve önümde bulunanlardan sıyrılarak Allah a yöneldim. Allah da beni içsel yollarla Kur an ve hadise hidayet etti İmam Humeyni bir konuşmasında ömrünün tamamını Kur an yolunda geçirmediği için müteessif olduğunu söylemiştir. İlim havzalarına ve üniversitelere, Kur an ın ve çeşitli boyutlarının yüksek bir amaçla tüm bölümlerde temel kabul edilmesini tavsiye etmiştir. Böylelikle ömürlerinin sonlarına geldiklerinde gençlik dönemleri için teessüf etmemiş olurlar. 6 Ayette geçen mehcura kelimesinin kökü olan hicr kelimesi; dilin ve kalbin şamil olduğu bedenin amelden uzaklaşmasıdır. 7 İnsan ve semavi kitap arasındaki ilişkinin daimi ve her boyutta olması gerekir. Zira hicr kelimesi insanın ilişkide olduğu şey hakkında kullanılır. 8 Öyleyse Kur an ı mehcuriyetten çıkarabilmek için ciddi gayret içinde olmalıyız. Ve Kur an ı hayatın tüm boyutlarında, ilmi ve ameli eksene yerleştirmeliyiz. Böylelikle aziz İslam Peygamberi nin (s.a.a) rızasını kazanmış olabilelim. Kur an ı okumamak, Kur an dan başka bir şeyi Kur an a tercih etmek, O nu hayatın eksenine yerleştirmemek, üzerinde dikkatlice düşünmemek, başkalarına öğretmemek ve O nunla amel etmemek, Kur an ın mehcuriyetinin mısdaklarındandır. Hatta Kur an ı öğrenip de bir kenara bırakan, okumayan ve görmezlikten gelen kimse de Kur an ı mahcur etmiş, kendisinden uzaklaştırmış olur Mukaddime-i Tefsir-u Sure-i Vakia Zumer, 73 Risaletu l İnsaf Sahife-i Nur, c.20, s.20 Mufredat-ı Rağib et Tahkik fi Kelimati l Kur an Tefsiru l Munir 6

163 76. Nefse Düşkünlüğün Alametleri وك يل یه ا ف ا ن ت ت ك ون ه ع ل ي ه و ه ن ات خ ذ ا ل ه ت م ا ر ا ي Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın? Furkan, 43 Nefse uymak, gafletten kaynaklanmaktadır: Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme. Nefse uymak, küfürden (hakkın örtülmesinden) kaynaklanır: Ona inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler, seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helâk olursun! 2 Nefse uymak, en kötü sapmadır: Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse, bil ki onlar sadece kendi nefislerinin arzularına uymaktadırlar. Kim, Allah tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır 3 Nefse uymak, adil hüküm vermeye manidir: Ona dedik ki: Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah ın yolundan saptırır. 4 Nefse uymak, fesattan kaynaklanır: Eğer hak onların arzularına uysaydı, gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi 5 Nefse uymak, üzüntüden de kaynaklanır. Nefse uyan kimsenin imanı yoktur. Nefse uyan kimse akılsızdır. Fitnelerin başlangıcı insanın nefsine uyması ve bidatları toplum içine yerleştirmesiyle olur. Nefis ve hevesler insanı kör ve sağır eder. Hakkı teşhis etme gücünün yitirilmesine yol açar. İnsanların en cesaretlisi heveslerine galip gelen kimsedir. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Nefise sebepsiz bu isim verilmemiştir ki; insanı aşağı indirir Kehf, 28 Taha, 6 Kasas, 50 Sad, 26 Mu minun, 7 Mecmau Ehadis ez Mizanu l Hikme 62

164 77. Hz. Emiru l Müminin Ali nin (a.s) Sükutu ق ال ف ع ل ت ه ا ا ذ ا و ا ن ا م ن الض ال ين ف ف ر ر ت م ن ك م ل م ف ت ك م ا خ ف و ه ب ل ى ر ب ى سل ين ر ل ن ى م ن ال م و ج ع ح ك م ا Mûsâ, şöyle dedi: Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir hâlde iken (istemeyerek) yaptım. Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı. Şuara, 20 2 Hz. Emiru l Müminin Ali ye (a.s) sordular: Neden Hz. Peygamber den (s.a.a) sonra hakkınızı elinize kılıcı alarak aramadınız? Ve neden Talha, Zübeyr ve Muaviye ile savaştığınız gibi diğer üç halifeyle savaşmadınız? Cevaben şöyle buyurdular: Kimi zaman sükut etmek gerekir. Hz. İbrahim (a.s) insanlara şöyle söylememiş miydi: Sizi ve Allah tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabbime ibadet ediyorum. Hz. Harun un (a.s) şöyle dediğini duymadın mı? Kavim beni güçsüz kıldı. Az kalsın beni öldürüyorlardı. 2 Şu sözü söyleyen Hz. Yusuf değil miydi: Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. 3 Hz. Peygamber (s.a.a) hicret için dağa sığındığında ben O nun yatağında yatmadım mı? Hz. Musa nın (a.s) şöyle dediğini bilmiyor musun? Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. 4 Hz. Lut (a.s) günahkâr bir toplumun istekleri karşısında şöyle dememiş miydi? Keşke size karşı bir kuvvetim olsaydı yahut sağlam bir kaleye sığınabilseydim! dedi. 5 Demek ki; Allah ın bazı evliyası da bazı şartlarda sükût etmeye ya da inzivaya çekilmeye mecbur bırakılabilirler Meryem, 48 A raf, 50 Yusuf, 33 Şura, 2 Hud, 80 63

165 78. Şiir ve Şairler ون ه يم م ف ى ك ل واد ي ال غ اون ا ل م ت ر ا ن ه م ه ت ب ع اء ي ر ع و الش Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar. Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler. Şuara, Surenin sonundaki ayetlerle münasip olan, şiir ve şairlerle ilgili bazı noktaları beyan ediyoruz Tefsir-i Beyzavi den şöyle nakledilmiştir: Cahiliyet şiirlerinin genellikle hayale dayalı olarak güzel kadınların betimlenmesi, boş övünmeler ve tutkular ya da başkalarının namusu hakkında kötü sözler içermesi yüzünden bu ayetler nazil olmuştur: Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar. Şair ve hekim (hikmet sahibi) arasındaki fark şöyledir: Hekim önce manayı düşünür sonra lafzı ve sözcüğü kullanır. Ancak şair önce lafız ve sözcüğü kullanır daha sonra manayı hesap ederek beyan eder. Rivayetlere göre, güzel şiir hakka taraftarlık yapar, hakka yönlendirir. Savaşta şiir mızrak ucundan daha etkili olarak kabul edilmiştir ve övgüyle karşılanmıştır. 2 Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Bazı beyanlar sihir gibidir ve bazı şiirler hikmettir. 3 Hz. Peygamber (s.a.a) Hassan isimli tanınmış şaire şöyle buyurdular: Ruhu l Kudus meleği seninledir. 4 Hz. Peygamber (s.a.a) seferlerinin birinde Hassan ı huzurunda şiir okuması için çağırmıştır. O şiir okudukça, Hz. Peygamber (s.a.a) dinlemiş ve şöyle buyurmuştur: Mescitte Hassan için özel bir yer olmalıdır. 5 İmam Cafer Sadık (a.s) talebelerine şöyle buyurmuştur: Çocuklarınızı Abdi nin şiirleriyle aşina edin, öğretin. Çünkü o iyi bir şair ve mektebi hassasiyetleri olan kimsedir Lugatname-i Dehhuda Tefsiru l Kenzu l Dakaik Tefsiru l Munir Tefsiru l Kenzu l Dakaik Tefsir-u Ruhu l Meani Tefsiru l Kenzu l Dakaik 64

166 İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdular: Her kim bizim haklılığımıza vurgu yapan bir kıta şiir yazarsa, Allah da ona cennette bir ev bağışlayacaktır. 7 İmam Cafer Sadık (a.s) buyurdular: Oruçlu ve ihram bağlamış kimsenin ihram mıntıkasında şiir okumasının keraheti vardır. Cuma gecesi de (kastedilen Perşembenin akşamıdır) şiir okumak mekruhtur. 8 Rivayetlerde şöyle geçer: Cahiliyet döneminin en doğru şiiri şu idi; Biliniz ki; Allah tan başka her şey batıldır Ve her nimet er ya da geç yok olacaktır. Ele aldığımız ayetin tefsiri ile ilgili bir başka rivayet şöyledir: Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar ayeti nazil olduğunda Müslümanlardan bir grup şair düşünceye daldılar. Hz. Peygamber in (s.a.a) huzuruna çıkıp, kaygılarını dile getirdiler. Hz. Peygamber (s.a.a) onlara şöyle buyurdu: Kuşkusuz mümin, hem kılıcıyla hem de diliyle cihat eder Biharu l Envar, c.79, s.29 Vesail u Şia, c.7, s.2 Tefsir-u Minhacu l Sadıkeyn 65

167 79. Allah ın Özel Talimatı وق ال ال ح م د لل ه ال ذ ى ف ض ل ن ا ع ل ى ك ث ير م ن اد ه ع ب ل ما م ن ع سل ي د اود و و ل ق د ن ا ا ت ي ال م ؤ م ن ين And olsun! Biz Davud a ve Süleyman a ilim verdik. Onlar, Hamd, bizi mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah a mahsustur dediler. Neml, 5 Allah hususi ilimlerini özel kimselere vermiş ve bu özel ilme sahip olan kimseleri yâd etmiştir. Hz. Âdem (a.s), tüm varlıkların bilgisine sahip idi: Allah, Âdem e bütün varlıkların isimlerini öğretti 2 Hz. Hızır (a.s), (Hz. Musa (a.s) O nun öğrencisi olacak düzeyde) batıni ilme sahip idi: Musa Hızır a: Neyin doğru olduğu konusunda sana verilen bilgiden bana da öğretmen için senin peşinden gelebilir miyim? dedi. 2 3 Hz. Yusuf (a.s) rüya tabiri ilmine sahip idi: Yusuf dedi ki: Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce, onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir 3 4 Hz. Davud (a.s) demiri işleme ilmine sahip idi: Bir de Davud a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun 4 5 Hz. Süleyman (a.s) kuşdilinin ilmine sahip idi: Süleyman, Davud a varis oldu ve Ey insanlar, bize kuşdili öğretildi ve bize her şey verildi 5 6 Hz. Süleyman ın (a.s) yardımcısı sultanlık tahtını bir ülkeden başka bir ülkeye bir göz açıp kapanıncaya kadar sürede getirme ilmine Bakara, 3 Kehf, 66 Yusuf, 37 Enbiya, 80 Neml, 6 66

168 sahip idi: Kitaptan bilgisi olan biri, Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm dedi 6 7 Hz. Talut (a.s) ordu yönetme ve savaş bilgisine sahip idi: Şüphesiz Allah, onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı 7 8 Hz. Peygamber (s.a.a) ve diğer peygamberlerin gayb ilimleri: O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. Ancak seçtiği resuller başka Neml, 40 Bakara, 247 Cin,,

169 80. İslami Müdüriyetin Adabı ح ته ى ا ذ ا ا ت و ا ع ل ى و اد الن م ل ق ال ت ن م ل ة ي ا ا ي ه ا الن م ل اد خ ل وا م س اك ن ك م ل ح ط م ن ك م س ل ي م ن و ج ن ود ه و ه م ل ي ش ع ر ون ف ت ب س م ض اح ك ا م ن ق و ل ه ا و ق ال ر ب ي ا و ز ع ن ى ا ن ا ش ك ر ن ع م ت ك ال ت ى ا ن ع م ت ع ل ی و ع ل ى و ال د ی و ا ن ا ع م ل ص ال ح ت ر ا ض یه الصال ح ين و ا د خ ل ن ى ب ر ح م ت ك اد ك ف ى ع ب Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler dedi. Süleyman, karıncanın bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat Neml, 8-9 Müdüriyet ile rehberliğin önemli şartlarından ve usullerinden bir tanesi de sabır ve tahammül gücüdür. Hz. Süleyman (a.s), karıncanın kendisi ve ordusu için söylediği onlar farkına varmadan ifadesini duymasına rağmen yüzünü çevirip tebessüm etmiştir: karıncanın bu sözüne tebessüm ile gülerek 2 Doğru ve yerinde eleştiriyi herkesten dinleyin ve kabul edin. Hz. Süleyman (a.s), karıncanın sözünü beğenmiş idi: karıncanın bu sözüne tebessüm ile gülerek Eleştiriyi kabul etmek bir değerdir. 3 Allah evliyasını özel terbiyesi altına almıştır. Süleyman tebessüm etti Allah, Hz. Süleyman ı (a.s) o yüksek saltanat ve makamına rağmen bir karıncanın eleştirisine tabi tutuyor ve bu vesileyle Hz. Süleyman ı (a.s) itidal ve ölçülü davranmaya yönlendiriliyor. 4 Mutlu ve keyifli olduğumuz zamanda bile, hatta karıncalar dahi adaletimizden ümit kesmemelidirler: farkında olmadan Süleyman tebessüm etti 68

170 5 Peygamberlerin gülmesi kahkaha ile değil tebessümledir. Hz. Süleyman (a.s) kahkaha atacak kadar keyifliyken dahi tebessüm etmiştir. tebessüm ile gülerek 6 Hz. Süleyman (a.s) karıncanın sözünü anlamış ve emrinin altındaki karıncaya dahi teveccüh etmiştir. onun sözü için tebessüm ile gülerek dedi ki 7 Dua, sadece sıkıntılı anlara mahsus değildir. Peygamberler onca azamet ve kudret halinde dahi dua ederlerdi: Rabbim 8 Muvaffakiyete şükretmeyi Allah tan dileyelim: verdiğin nimetlere şükretmeye Sevk et 9 İnsan kendisine ulaşan nimetler karşısında şükretmelidir. Ve gelecekte sahip olacağı sorumluluklar için salih amel yapmayı, Allah ın rızasını kazanıp iyiler arasında yer almayı düşünmelidir. Verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat! 0 Evlatlar, hem Allah ın verdiği nimetler karşısında hem de kendilerine nimet olarak verilen ebeveynler için şükretmelidirler. Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye Şükür sadece dil ile yapılmaz. Salih amel ve nimetlerden doğru istifade de ilahi şükürdür. verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye 2 Hz. Süleyman (a.s) güçlü ordusunun yanında hayvanların dilinden de anlamaktaydı. Bu haldeyken dahi salih amel yapma düşüncesi içerisindedir. Dünyevi lezzetlerin, kudretini arttırmanı ve iftihar etmenin peşinde değil ve razı olacağın salih ameller işlemeye 3 Toplum önderlerinin dua ve çabaları iyi işlerin yapılması için olmalıdır: ve razı olacağın salih ameller işlemeye 4 İşler ve uğraşlar, Allah ın razı olacağı güzel olma şartına bağlıdır. ve razı olacağın salih ameller işlemeye 69

171 5 Güzel işler, Allah ın rızasını kazanma gibi bir değere sahiptir. Sadece insanların rıza ve tasdik etmesi yeterli değildir. ve razı olacağın salih ameller işlemeye 6 Salihlerin devletinde ulaşılabilecek en yüksek maksat Allah ın rızasıdır. ve razı olacağın salih ameller işlemeye 7 Peygamberlerin de ilahi yardımlara ihtiyacı vardır: sevk et ve arasına kat 8 Salih olmayan insanlar içerisinde refah, yüksek gelir ve dünyevi lezzetlere sahip olmanın değil, salih toplum içinde yaşamanın bir kıymeti ve değeri vardır. beni rahmetinle salih kullarının arasına kat 9 İmkânlardan istifade etmeyi ve sahip olduğunuz gücünüzü Allah ın rahmetine ulaştığınızın nişanesi olarak görmeyin. Bilakis daha fazla rüşd elde etmek ve kemale ermek için Allah a dua ediniz. beni rahmetinle salih kullarının arasına kat 20 İnsanın sahip olduğu imkânları, onun işinin bir neticesi olarak görülmemelidir. Gerçekte bu imkanlar Allah ın rahmetinden kaynaklanmaktadır. beni rahmetinle 2 Tüm insanlar hatta peygamberler dahi hangi şartlarda bulunurlarsa bulunsunlar ilahi rahmetle desteklenmelidir. beni rahmetinle 22 Teklik ve yalnızlık yasaklanmıştır: beni rahmetinle salih kullarının arasına kat 70

172 8. Allah a İmanın Esası ن ي ج يب ال م ض ط ر ا ذ ا د ع اه و ي ك ش ف الس وء و ي ج ع ل ك م خ ل ف اء ال ر ض ء ا ل ه م ع ا م ون م ا ت ذ ك ر الله ق ل يل Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilâh mı var? Ne kadar az düşünüyorsunuz! Neml, 62 Allah a imanın temeli akıl ve fıtrattır. Ancak materyalistler şöyle derler: Allah a imanın temelinde korku vardır. Yani insan kimi hadiseler karşısında kendisini aciz gördüğünden dolayı bazı acı olaylar meydana geldiğinde bir kuvveti zihninde tasavvur eder ve bu kuvvete sığınır. Bu sanılarından dolayı materyalistler imanı korkunun yarattığı bir düşünce olarak görürler. Ancak onların hatası şundadır ki; Allah a yönelmenin farklılığını Allah a iman etme temelinde anlamamaktadırlar. Örneğin; karşımıza aniden çıkan bir köpek tehlikesinde hemen bir taş bulmaya yöneliriz. Peki, dünyadaki taşın varlığı köpek içindir şeklinde birşey söylenebilir mi? Biz sıkıntı ve korku anında da Allah a yönelmekteyiz. Acaba yine de Allah a iman etmenin korkunun yarattığı bir sonuç olduğunu söylemek mümkün müdür? Buna ilaveten eğer imanın kaynağı olarak korku gösteriliyorsa en korkak insanların en mümin olması gerekirdi. Gerçekte ise hakiki müminler, zamanlarının en cesur insanlarıdır. Bu mantığa göre insanda korkunun olmadığı her durumda, iman da olmamalıdır. Korkmadığımız zamanlarda dahi Allah ı akıl ve fıtrat delilleriyle kabul etmekteyiz. Evet, hakikaten de korku ve sıkıntılı durumlarımızda üzerimizden gaflet perdesi kaldırılır ve bu durum Allah a yönelmemizi sağlar. Allah ı inkâr eden kimseler de gemi ya da uçaktayken kendilerine geminin batma ve uçağın düşme haberi verildiğinde hiçbir kudretin imdat feryatlarına yetişemeyeceğine yakinen inanmaktadırlar. İç dünyalarının derinliklerinde bir kudretin kendilerini kurtaracağına ümit beslerler. Bu kimseler o noktada gaybi bir kudrete canı gönülden bağlanırlar. İşte bu canı gönülden bağlandıkları kudret, Allah ın ta kendisidir. 7

173 82. Hz. Peygamber e (s.a.a) Ziyaretin Bir Benzeri د ب ر ين ل وا م و ع الص م الد ع اء ا ذ ا و ل ت س م وت ى ال م ع ا ن ك ل ت س م Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. Neml, 80 Tefsir-i Numune de şöyle yazar: Vahabilik fırkası Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın ayetinden elde ettikleri bir yorumu sapık düşüncelerine temel olarak belirlemişlerdir. Onlar şöyle derler: Hz. Peygamber (s.a.a) dünyadan çekip gitmiş ve hiçbir sözü duymamaktadır. Öyleyse bizim Peygamberi ziyaret etmemizin bir anlamı da olamaz. Ve O na hitaben beyanlarda bulunmanın da bir manası yoktur. Bu fırkaya verilen cevap şöyledir. Bu ayet genel bir benzetme konumunu ortaya koymuştur. Aynen taşkalpli kimselerin yüreklerinin etki kabul etmeyen taşlara benzetilmesinde olduğu gibi. kalpleriniz katılaştı. Adeta taş gibi oldu yahut taştan daha sert hale geldi Yoksa onların kalpleri de her hususta taş gibi değildir. Kur an berzah (kabir) hayatını şehitler için kabul etmiş ve onların kabir hayatları ile ilgili Şia ve Sünni kaynaklı rivayetler nakledilmiştir: Muhammed b. Abdulvahhab el-hediyyet u Seniyye adlı kitabının 4. sayfasında şöyle der: Hz. Peygamber (s.a.a) vefatından sonra berzah hayatına sahiptir ve bu hayatı şehidlerin berzah hayatından daha üstündür. Ve her kim Hz. Peygamber e (s.a.a) selam verse O bunu duyar. 2 Şia ve Ehl-i Sünnet kitaplarında bu yönde birçok rivayet nakledilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.a) ve İmamlar (a.s) kendilerine yakından ve uzaktan selam verenlerin selamlarını işitirler ve onlara cevap verirler. Hatta insanların amelleri onlara sunulmaktadır. Keşfu l İrtiyab, s.09 72

174 3 İnsanların istek ve hacetlerini dile getirdikleri yüzlerce tevessülün gerçekleştiğine ve kabul edildiğine şahit olduğumuz örnekler bulunmaktadır. 4 Bir hadiste şöyle geçer: Hz. Resulullah (s.a.a) Bedir savaşında öldürülen kâfirlerle konuşmuş ve bu durumu fark eden Ömer konuyu anlamak için soru sorup şu yanıtı almıştır: Canım elinde olan Allah a and olsun ki; siz onlardan daha iyi işiten değilsiniz. 2 5 Hz. Ali (a.s) Cemel savaşının ardından önündeki cesedin Ka b bin Sur a ait olduğunu anladıktan sonra şöyle buyurmuştur: Eyvahlar olsun sana! İlminin ve bilginin sana faydası olmadı. Şeytan seni saptırdı ve cehenneme vasıl etti Sahihu l Buhari, c.5, s.97 Şerh u Nehcu l Belağa ibn Ebi l Hadid, c., s

175 83. Evliliğin Önemi ق ال ا ن ى ا ر يد ا ن ا ن ك ح ك ا ح د ن ى اب ن ت ی ه ات ي ع ل ى ا ن ت ا ج ر ن ى ث م ان ى ح ج ج ف ا ن س ت ج د ن ى ا ن ش اء الله م ن الصال ح ين ا ا ر يد ا ن ا ش ق ك ع ل ي ا ت م م ت ع ش را ف م ن ع ن د ك وم Şuayb: Ben, sekiz yıl bana çalışmana karşılık, şu iki kızımdan birisini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer sen bunu on yıla tamamlarsan, o da senden olur. Ben seni zora koşmak da istemiyorum. İnşallah beni salih kimselerden bulacaksın dedi. Kasas, 27 Rivayetlerde şöyle geçer: Evlilik, dinin yarısını koruma nedenidir. Eşi olan bir kimsenin kıldığı iki rekât namaz, bekâr kimsenin yetmiş rekât kıldığı namazdan daha üstündür. Evli kimsenin uykusu, bekâr kimsenin oruç ibadetinden üstündür. Evet, evliliği fakirlik nedeni olarak gören kimselerin aksine Hz. Rasulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Evlilik, insanın rızkının artmasını sağlar. Başka bir yerde ise şöyle buyurmuştur: Her kim fakirlikten korktuğu için evlenmekten kaçınsa, bizden değildir ve Allah a karşı su-i zanda bulunmuştur. 2 Yine rivayetlerde şöyle geçer: Her kim din kardeşinin evlenmesi için girişim ve teşebbüste bulunursa, kıyamet gününde Allah ın özel lütfuna şamil olacaktır. 3 Kur an, bir yuvanın kurulması ve evlilik için teşebbüste bulunmak hususunda açık ve net olarak emir vermiş ve fakir kimselerin bu hususta korkmamasını tavsiye etmiştir. Eğer insan yoksul olursa yüce Allah kendi fazl ve kereminden, onu muhtaçlıktan çıkartacaktır. 4 Evlilik huzur vesilesidir. 5 Evliliklerde aileler birbirleriyle yakınlaşır ve kalpler birbirlerine karşı yumuşar. Evlilik, temiz neslin terbiyesi için bir zemindir ve insanda yardımlaşma duygusu oluşturur Mizanu l Hikme Mizanu l Hikme Usul u Kâfi, c.5, s.33 Bkz. Nur, 32 Bkz. Rum, 2 74

176 Rivayetlerde şöyle der: Evlenmek için acele ediniz. Olgunlaşan meyve bir zaman sonra ağaçtan koparılmadığında çürüyeceğinden evlenme vakti gelen kızlarınızı evlendirin. 6 Eş Seçiminin Ölçütleri Sıradan insanlara göre eş seçiminin ölçütleri birkaç tanedir: Zenginlik, güzellik, soy. Ancak bu hususta gelen bir hadis şöyledir: Eş seçiminde akideyi ölçü olarak al. 7 Bir başka hadis ise şöyledir: Nice güzellik helak olmaya neden ve nice servet ise tuğyan etmeye sebeptir. 8 Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Kızınızla evlenmek için huzurunuza gelen dinini ve emaneti korumasını beğendiğiniz kimseye red cevabı vermeyiniz. Aksi takdirde büyük bir fitne ve fesada duçar olursunuz. 9 İmam Hasan Mücteba (a.s), kızının evlenmesi hususunda istişare eden adama şöyle buyurdular: Takvası olan bir damat seçmelisin. Eğer kızını severse değer verir ve ikramda bulunur. Eğer kızını sevmezse bile takvasından ötürü zulmetmez. 0 Rivayetlerde şöyle okuruz: İçki içen, kötü ahlaka sahip olan ve doğru itikadı olmayan ve bozuk aile yapısında yetişen kimselere kızlarınızı vermeyin. Söylemeden geçmeyelim. Evlilik iki türlüdür; daimi ve süreli evlilik. Kur an ve İslami rivayetlerde her iki evlilik için de tavsiyeler ve özel düsturlar yer almıştır. Ne yazık ki bazı mantıksız görgü ve adetler, kimi akrabaların gereksiz bahaneleri, gelin ve damat yakınlarının uzak ve uzun arzuları daimi evliliği sarp yokuşlara ve muammaya dönüştürmüştür. Süreli evlilik ise çirkin ve beğenilmeyen birşey kabul edilmiş ve yerini gayri meşru ilişki almıştır Mizanu l Hikme Kenzu l Ummal, c.2, s.466 Mizanu l Hikme Biharu l Envar, c.03, s.372 Mekarimu l Ahlak, c., s.446 Mizanu l Hikme 75

177 84. Büyüklenme ve Büyüklenenler ون ر ج ع ي ن ا ا ل ي ل م و ت ك ب ر اس ه و و ج ن ود ه ف ى ال ر ض ب غ ي ر ال ح ق و ظ ن وا ا ن ه O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar. Kasas, 39 Tarih süresince kendilerini her şeyin merkezinde ve mihverinde gören mağrur ve kibirli insanlar var olmuştur. Kur an kibirlenme meselesinde Firavun u örnek göstererek şöyle dediğini anlatır: Firavun, Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum Ve Hz. Musa ya (a.s) iman eden sihirbazlara ise şöyle demişti: Firavun: Ben size izin vermeden ona inandınız ha 2 Firavun, izni olmadan hiçbir kimsenin bir düşünce ve akaide sahip olmamasını istiyordu. Bugün de kendilerini siyaset ve ekonominin merkezinde tutmak isteyen bu zihniyette Firavunlar ve süper güçler bulunmaktadır. Müstekbirler (büyüklenen zorbalar) kimi zaman güçlerini gösterebilmek için, birey, topluluk ya da ülkelere saldırıp yok ederler ya da dilediklerinde ikramda bulunurlar. Nemrud un Hz. İbrahim e (a.s) şöyle dediği gibi; İbrahim: Benim Rabbim dirilten ve öldürendir dediğinde Nemrut: Ben de diriltir ve öldürürüm demişti 3 Müstekbirler (büyüklenenler), kimi zaman maddiyat ve dünyevi metaları insanların ilgisine sunarlar. Firavun un şu şekilde demiş olduğu gibi: Firavun, kavmine seslenerek dedi ki: Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz? 4 Müstekbirler, kimi zaman da insanları korkutarak kendilerine teslim olmaya mecbur ederler. Firavun Hz. Musa ya (a.s) iman etmiş sihir Kasas, 38 Şuara, 49 Bakara, 258 Zuhruf, 5 76

178 bazlara şöyle seslenmişti: Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım! 5 Müstekbirler, bazen de böbürlenip kasılarak sade düşünceli insanları kandırmakta başarılı olmuşlardır. Karun sahip olduğu servetin gücüyle caddelerde gezerken dünyaya kul olmuş kimseler de ona özentiyle bakıp şöyle diyorlardı: Karun, ziyneti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, Keşke Karun a verilen servet gibi bizim de olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir dediler. 6 Müstekbirler kimi zaman insanların arzularını arttırarak, düşünceleri ve beyinleri satın almak istemişlerdir. Firavun sihirbazlara şöyle der: Firavun, Evet. Üstelik siz (ücretle de kalmayacaksınız) mutlaka benim en yakınlarımdan olacaksınız dedi. 7 Müstekbirler, bazen de yaptıkları seferlerle insanların kalplerini sarsmışlardır: Kur an şöyle buyurur: Kâfirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın. 8 Müstekbirler kimi zaman başkalarını tahkir ederek psikolojik savaş yolunu da denemişlerdir. Peygamberlere iman eden kimselere kötü sözler sarf ederek onları ayak takımı ve gülünç olarak nitelendirmişlerdir. 9 Müstekbirler, bazen de yüksek ve büyük binalar yaparak insanların gönüllerini kendilerine çekmeye çalışmışlardır. Firavun veziri Haman a şöyle der: Ey Haman! Benim için yüksek bir kule yap! Belki Mûsâ nın ilâhına çıkar bakarım!.. 0 Bakınız gerçekten de Kur an ne kadar da canlı ki müstekbirlerin tüm huylarını, ahlak ve davranışlarını bizim zamanımıza uyacak şekilde resmediyor A raf, 24 Kasas, 79 A raf, 4 Al i İmran, 96 Bkz. Şuara, Mü min, 36 77

179 85. Kur an ın Bakışıyla Dünya ق ل ون ق ىا ف ل ت ع وا ب ا ع ن د الله خ ر ي وم ا وز ين ت ه ء ف مت اع ال ح يوة الد ا ن ي ا وت يت م م ن ش ی ا و م (Dünyalık olarak) size verilen her şey, dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah ın katındaki ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? Kasas, 60 Kur an ı Kerim de dünya ve yaşantısı farklı tanımlamalarla ifade edilmiştir. Ve Kur an dünyaya yönelme ve dünyanın yanıltması hususunda insanları sakındırmıştır. Onlardan bazıları şöyledir: Geçicidir: dünya hayatının geçici menfaatine 2 Oyun ve eğlencedir: Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir Az ve değersizdir: Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir. 3 4 Aldatıcıdır: Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. 4 5 Kâfirlere gösterişlidir: İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi 5 6 Mal ve evlatlar gösteriştir: Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür 6 7 Dünya hiç kimse için açılmayacak bir gonca gül gibidir: Sakın, kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının çekiciliğine gözlerini dikme Nisa, 94 Muhammed, 36 Tevbe, 38 Al i İmran, 85 Bakara, 22 Kehf, 46 Taha, 3 78

180 8 Neden ahireti dünyaya satıyorsunuz? Onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir 8 9 Neden fani ve geçici olan dünyaya razı oluyorsunuz? Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? 9 0 Neden küçük ve geçici dünyada olmaktan mutlu oluyorsunuz? Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir. 0 Neden dünyayı ahirete tercih ediyorsunuz? Onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler, Allah ın yolundan alıkoyup onun eğriliğini isterler 2 Neden dünyası abad olana göz dikersiniz? Kâfirler içinde bazı kimselere verdiğimiz kat kat servete gözünü dikme, onlara üzülme; inananları kanatların altına al. 2 3 Neden sadece dünyayı düşünürsünüz? Bizi anmaktan yüz çevirenlere ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere aldırma. 3 4 Acaba dünyaya dalanlar yerlerinin cehennem olduğunu bilmezler mi? Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. 4 Bu kadar uyarı dünyaya dalan insanlar içindir. Ayet ve rivayetlerde dünyaya tapıp ahireti satmak, gaflette olmak, kibirlenmek ve fakirlerin haklarını vermemek kınanmıştır. Ancak insan adalet ve insaf ölçütleriyle dünya hayatıyla ilgilenir ve diğer mükemmelliklerden ve ahiretten gafil olmayıp mahrumların hakkını eda ederse, ayrıca sahip olduklarını harcamada zulüm etmezse kuşkusuz böylesi bir mal varlığı ve dünyalık, fazl ve ilahi rahmetten sayılır Bakara, 86 Tevbe, 38 R ad, 26 İbrahim, 3 Hicr, 88 Necm, 29 Naziat,

181 86. Namaz ve Günahtan Alıkoyuculuğu الصل وة ا ن الصل وة ت ن هى ع ن ال ف ح ش اء وا ق م ك م ا ا وح ى ا ل ي م ن ال ك ت اب ا ت ل ون ت صن ع ا ل م م ع والله ي ر ا ك ب و ل ذ ك ر الله ن ك ر و ال م Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı bilir. Ankebut, 45 Soru: Nasıl olur da namaz birey ve toplumu çirkin ve kötü işlerden uzak tutabilir? Cevap: Tüm inkârcılığın kökünde gaflet vardır ve A raf suresinin 79. ayet-i kerimesinde gafil insan, hayvandan daha aşağı olarak tanıtılmıştır: And olsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir. 5 Namaz Allah ı hatırlamanın ve gafleti ortadan kaldırmanın en iyi vesilesi olarak küfrün ortamını ortadan kaldırır. 2 Namazın ikamesi ve ilahi renge sahip olmak, şeytanın rengini kuşanmaya engeldir. Beyaz elbisesini giyen kimsenin kirli ve tozlu bir yerde oturmaktan kaçınmasında olduğu gibi. 3 Namazın yanında genellikle zekâtın verilmesi de tavsiye edilmiştir ki bu, bireyi cimrilik illetinden, yoksullara karşı ilgisiz kalmaktan, toplumu da kötülüklere yönelme ortamını yaratan fakirlik belasından kurtarır. 4 Namaz, birçok hüküm ve emirlere sahiptir. Bu hüküm ve emirlere uyulduğunda insanı birçok günahtan da uzak tutar. Örneğin; Namaz kılan kimsenin namazını kılacağı mekânın ve elbiselerinin helal olma şartı, insanı başkalarının hukukuna tecavüz etmekten alıkoyar. 5 A raf, 79 80

182 Namaz, namazı kılan kimsenin beden, elbise, kılacağı mekân ve abdest suyunun temiz olma şartına riayet edildiğinde insanı pislikten uzak tutar. İhlas şartına uymak, insanı şirkten, riyadan ve gösterişten alıkoyar. Kıble şartı ise, insanı hedefsiz olma illetinden ve her tarafa yönelmekten alıkoyar. Rükû ve secde, insanı kibirlenme hastalığına yakalanmaktan men eder. Namazda uygun şekilde örtünmek, insanı iffetsizlik illetinden ve hayasızlıktan korur. Cemaat imamının adaletini önemsemek, bireyin fısk ve yanlış işlerden uzak durmasını sağlar. Cemaat namazı, insanı her türlü gereksiz uzletten kurtarır. Cemaat namazının hüküm ve şartlarına riayet etmek, birçok değeri canlı tutar. Örneğin; halkçı olmak, rehberin önüne geçmemek, toplumdan geri kalmamak, hak sözün karşısında sessiz kalmak, intizam ve düzen, takvalı insanlara kıymet vermek, tefrikadan uzak durmak, kınanmış olan milliyetçilik ve bölgesecilik vs. gibi her türlü siyasi münkir akıma kapılmaktan uzak durmak. Namazda Hamd suresinin okunmasının gerekliliği, âlemleri Yaratan ile insan arasındaki irtibatı Rabbu l âlemin e hamdederek, O nun karşısında huşu ve kulluğu iyyake-n abudu ile, O na olan tevekkül ve O ndan yardım dilenmesi iyyake-n abud, meadın hatırlanması ve teveccüh malik-i yevmi d-din, ilahi evliya ve masum rehberler ile birliktelik en-amte aleyhim, bozguncu rehberlerden uzak durmak gayri l mağdub ve insanın diğer toplumlarla olan irtibatı na bud u ve nesta in ile beyan edilmiştir. İşte bu düsturlardan her birindeki gaflet, insanı ya münkirliğe ya da münkirliğin ortamına hazırlar. 8

183 87. Ğina ve Musiki ت خ ذ ه ا وي و ال ح ض د يث ل ي ل ع ن سب يل الله ر ب غ ي ع ل م ل ه ش ت ر ى ن ي و م ن الن اس م ه ين ع ذ اب م م ه ز و ا ا ول ئ ك ل ه İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır. Lokman, 6 İslam bakışına göre; fısk, fücur ve günah ortamlarına uygun ve şehvet kuvvetini harekete geçirecek musiki haramdır. Ancak yukarıda açıklanan fasit özelliklere sahip olmayan müzik için ünlü fukaha dinlenmesinde sorun yoktur demişlerdir. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Ğina, Allah ın ateş vaat ettiği günahlardandır. İmam daha sonra bahsi geçen ayeti tilavet ettiler: İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır. Öyleyse ğina, büyük günahlardandır, çünkü büyük günah, Kur an da cehennem azabının vaat edildiği günahlar olarak kabul edilir. Hac suresinde şöyle geçer: tezvir sözden sakının. 2 İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurur: Tezvir sözden kastedilen müzik ve ğinadır. 3 İmam Cafer Sadık (a.s) ve İmam Rıza dan (a.s) nakledildiğine göre Lokman suresinde geçen lehvu l hadis den yani boş sözden kastedilen ğinadır. Bu hususta rivayetlerde şöyle geçer: 4 Ğina, nifak ruhunu güçlendirir, fakirlik ve bedbahtlık getirir. Kadın ses sanatçılarına, onlara ücret ödeyenlere ve bu ücreti kullananlara lanet edilmiştir. Kadınların müzik öğrenimi de yukarıda izah edildiği üzere haramdır Usul u Kâfi, c.6, s.43 Hac, 30 zur tezvir batıl, yalan ve haktan sapmadır. Ğina ise batılın mısdaklarından bir t - nesidir. Bu rivayetler Mekasib u Muharreme ve bazı rivayet kitaplarının ğinanın haram olma babında gelmiştir. 82

184 Ğina ve fasit müzik çalan bir ev, ölümden, musibetten ve acıdan güvende değildir. O evde yapılan dua kabul edilmez ve melekler o eve girmezler. 5 Ğinanın Tahrip Edici Etkileri Ahlaki fesadın yayılması, takva ruhundan uzaklaşılması, şehvete ve büyük günahlara yönelme hususunda Ben-i Ümeyye nin büyüklerinden biri (bu kirliliği sahip olmasına rağmen) şöyle bir itirafta bulunur: Ğina hayayı azaltır, şehveti arttırır. İçkinin insana yaptığı gibi insanın şahsiyetini silip yok eder. Kimi insan alkol kullanarak, eroin ve morfin enjekte ederek kendisini umursamaz ve lakayt bir dünyanın içine sokar. Kimisi de batıl sözleri duyma yoluyla ve şehveti arttıran bir sanatçının sesiyle gayret duygusunu görmezlikten gelir ve lakayt bir dünyada savrulup durur. 2 Allah tan, sorumluluktan, zor durumda olanlardan, gelecekten, imkânlardan ve yeteneklerden, düşmandan, nefisten ve şeytandan gaflet etmek. Bugünün insanı tüm bu teknolojik ve bilimsel gelişmişliğe rağmen gafletinden kaynaklanan ateşte yanmaktadır. Evet, Allah tan gafil olmak insanı hayvanlık sınırına hatta daha da aşağıya çekmektedir. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir. 6 Bugünün sömürgecileri, genç nesli uyutabilmek ve oyalamak için insanî değerleri kaybettiren müzik gibi yollardan istifade etmektedirler. İnsanların şehvetlerini harekete geçiren müptezel müziğin ruh sağlığı üzerindeki etkisi kimseye gizli değildir. Müziğin Ruh ve Sinirler Üzerindeki Tesiri kitabında, müzisyenlerin hayatlarının kötü bir son ile bitmesi, çalgıcıların akıbetlerinin fena olması ve çeşitli psikolojik hastalıklara duçar olmaları, aniden gelen kalp ve damar hastalıkları ve kalp krizleri, istem dışı hareketler gibi önemli nükteler zikredilmiştir. Bunlar görüş sahibi kimselerin üzerinde dikkatle duracağı ve teveccüh edeceği hususlardır. 7 Değerli okuyucu; Allah, dünyayı beşeriyet ve beşeriyetin tekâmülü, rüştü ve manevi yakınlığa ulaşabilmesi için yaratmıştır. O, yaratmış ol Mizanu l Hikme A raf, 79 Tefsir-u Numune, c.7, s

185 duğu dünyayı insanın tasarrufuna sunmuştur ve melekleri de işlerimizin yürütülmesiyle görevli kılmıştır. Peygamberler ve evliyaullahı hidayetimiz için göndermiştir ve onlar bu hususta ölüme ve şehadet haddine kadar direnmişlerdir. Melekleri, Hz. Âdem (a.s) için secde etmeye mükellef kılmıştır. İlahi ruhu insana üflemiş ve en iyi suret ve düzeni insana bağışlamıştır. Rüşd kabiliyetini sınırsız olarak insana emanet etmiştir. İnsanı akıl, fıtrat ve çeşitli yeteneklerle mücehhez kılmıştır, Biçim verenlerin en güzeli olan Allah ın şanı ne yücedir. 8 Acaba adeta bir gül sepeti içine yerleştirilmiş gibi ve tüm bu maddi ve manevi imtiyazlara sahipken kendisini başkalarının iradesi altına altına sokması mı gerekiyor? İmam Musa Kâzım (a.s) şöyle buyurmuştur: Her sese kulak verirsen, onun kulu olursun. Acaba malum bir şarkıcıya kul olmak kendimize yazık etmek değil midir? Acaba her sesi sahip olduğunuz cd ve diske kaydetmek ister misiniz? Peki nasıl oluyor da her sesi beyin diskimize kaydediyoruz? Allah bize ömür, fikir ve beyin gibi emanetleri ancak kendisinin belirlediği yollarda kullanmamız için emanet vermiştir. Eğer bu emanetlerden bir tanesini dahi ilahi olmayan yollarda kullanırsak, ona ihanet etmiş oluruz ve kıyamet gününde de bunun hesabını vermemiz gerekir. Kur an İsra suresinde açıkça şöyle buyurur: Kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. 9 Evet, insan gözü, kulağı ve kalbinin koruyucusu olmalıdır ve her sesin bu emanetlerle buluşmasına izin verilmemelidir. Hadiste şöyle der: Kalp, Allah ın haremidir. Allah tan başka birinin oraya girmesine izin vermeyin. 0 İslam, yorgunluğun atılması ve dinlenilmesi için uygun ve doğru yolları bize sunmuştur. Bize gezip görmek, spor yapmak, çeşitli faydalı işler, görüşmeler ve ziyaretler, ilmi sohbetler, tecrübelerin paylaşımı, eğitmenlerle münasebet ve bunlardan daha önemlisi Yaratıcı ile irtibat ve O nun hatırlanması gibi kalbi sakinleştiren yolları göstermiştir. Neden sonunda zillet ve ateş olan lezzet ve eğlencelerle kendimizi avutalım ki? Hz. Ali (a.s) şöyle buyurur: Sonunda cehennem olan keyiflerde bir hayır yoktur. Her kim günah ve günah yoluyla keyiflenmeyi arıyorsa, Allah da onu aşağılık ve zelil yapar Mü minin, 4 İsra, 36 Biharu l Envar, c.67, s.25 Divan-ı İmam Ali (a.s) s.204 Ğureru l Hikem,

186 88. Lokman Hekim in Özellikleri ه و م ن ك ف ر ل ق م ن ال ح ك م ة ا ن اش ك ر لل ه و م ن ي ش ك ر ف ا ن م ا ي ش ك ر ل ن ف س و ل ق د ا ت ي ن ا ف ا ن الله غ ن ى ح م يد And olsun, biz Lokmân a Allah a şükret diye hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır. Lokman, 2 El-Mizan Tefsirinde Lokman Hekim hakkında yapılan açıklamanın bir bölümünü naklediyoruz: Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Lokman, peygamber değildi ancak çok düşünen bir kul idi ve Allah a gerçek imanı vardı. Allah ı sever, Allah da onu severdi. Allah ona hikmet bağışlamıştır. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurur: Lokman, hikmeti mal, güzellik ve yakınları için elde etmemişti. Gerçekte ise o takvalı, keskin görüşlü, hayalı ve içten bir kimseydi. İki kimse arasında çıkan kavga neticesinde husumet oluştuğunda, onların arasını bulurdu. Lokman, bilgin kimselerle çok otururdu. O, nefsiyle sürekli bir çatışma halindeydi. Lokman Hekim uzun bir ömür sürmüş, Hz. Davud un (a.s) asrında yaşamış ve Hz. Eyyüb ün (a.s) yakınlarından bir kimseydi. Lokman a, hekim (hikmet sahibi) olmak ile hakim (iktidar sahibi) olmak arasında seçme hakkı verildiğinde, o hikmeti seçmiştir. Lokman a sordular: Bu makama nasıl ulaştın? Şöyle yanıt verdi: Emanete iyi bakıp sahibine teslim etmek, sadakat ve benimle ilgisi olmayan hususlarda sükût etmekle. 2 İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdular: Lokman zamanının ilahi rehberlerini çok iyi tanıyordu. 3 Allah, Lokman Hekime bir semavi kitap bahşetmedi ancak mukaddes bir kitabın eşi olan hikmeti kendisine öğretti. Bir gün Lokman ın mevlası, koyunun en iyi uzvunu kendisine getirmesini istedi. Lokman, ona koyunun dilini götürdü. Bir başka gün koyunun en kötü uzvunu getir- 2 3 Tefsir-u el - Mizan Tefsir u Mecmau l Beyan Tefsir u Nuru l Sakaleyn 85

187 mesini istedi. Lokman, yine koyunun dilini götürdü. Mevlası bu şekilde davranmasının nedenini sorduğunda Lokman şöyle yanıt verdi: Eğer dil Allah yolunda hareket eder de söz söylerse bedenin en güzel uzvudur yoksa bedenin en kötü uzvu olacaktır. 4 Allah, Rasulullah (s.a.a) ve Masum İmamlarımızın Lokman ın nasihatlerini nakletmesi onun azametini anlamak için yeterlidir. Lokman Hekimin Nasihatlerinden Örnekler Eğer küçüklüğünde kendini edeplendirirsen, büyüdüğünde bu durumdan faydalanırsın. Tembellik ve uyuşukluktan kaçın. Ömrünü öğrenmeye ada ve sabit fikirli insanlarla mücadele edip, tartışma. Fakihlerle mücadele etme, fasıklarla arkadaş olma, onları kardeşliğine de alma. Suçlanan kimselerle de münasebette bulunma. Sadece Allah tan kork ve ancak O na ümitli ol. Allah a karşı korku ve ümit kalbinde aynı derecede olmalıdır. Dünya hayatına dayanıp yaslanma ve kalbini ona bağlama. Dünyayı bir köprü menzilesinde gör. Bilmelisin ki kıyamet gününde dört şey hususunda sorguya çekileceksin: Gençliğini hangi yolda sarfettiğinden, ömrünü nasıl geçirdiğin, malını nasıl elde ettiğin ve ne şekilde harcadığından. Başkasının sahip olduğu şeylere gözünü dikme ve tüm insanlara güzel ahlak üzere davran. Yol arkadaşlarınla çok istişarede bulun ve yol erzakını onlarla paylaş. Eğer seninle istişare edilirse, müşfik olduğunu samimiyetle onlara açıkla. Eğer senden yardım istenirse, kendilerine yardım et ve senden yaşça büyük kimsenin sözünü dinle. Namazını ilk vakitte kıl. Namazını en zor şartlarda dahi olsa cemaatle kılmaya özen göster. 5 Eğer namazdaysan kalbini koru. Eğer yemek yiyorsan boğazını koru. Eğer insanlar arasındaysan dilini koru. Asla Allah ı ve ölümü unutma. İnsanlara ihsan ettiğini ya da başkalarının sana olan kötü davranışlarını ise unut Tefsir u Keşşaf Tefsiru l Kenzu l Dakakik Tefsiru l Ruhu l Beyan 86

188 89. Ebeveyne İhsan ن ا ن ي ال ه ف ى ع ام ف ص و ه ن و و ه ن ا ع ل ى ا م ه ل ت ه ه ح م ن سان ب وال د ي ن ا صي ال و و ير ال م ص ا ل ی ك ل وال د ي و اش ك ر ل ى İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır. Lokman, 4 Bakara suresinin 83. ayetinde, Nisa suresinin 36. ayetinde, Enam suresinin 5. ayetinde ve İsra suresinin 23. ayetinde ebeveyne ihsan hususunda tavsiyeler yer almıştır. Ancak Lokman suresinde ebeveyne ihsan, ilahi vasiyet suretinde beyan edilmiştir. Kur an ın birçok yerinde, ebeveyne teşekkür Allah a şükür ile birlikte açıklanmıştır. Bazen de annelerin ne denli büyük sıkıntılara sabrettiğine işaret edilmiştir. Ebeveynin makamı o kadar yüksektir ki sonraki ayette şöyle buyrulmuştur: Eğer ebeveyn seni şirke yönelmen için çaba sarf ederlerse onlara itaat etme ancak onlara iyi davranmayı da bırakma. Yani hatta şirk koşmanın dışında ebeveyne itaat gerekir ve onlar her ne olursa olsun terk edilmemelidir. Evet, ebeveyne saygı İslami hukuktan değil, beşeri hukuktandır. Ve bu ne mevsimlik ve ne de geçici bir hukuktur, bilakis daimi bir hukuktur. Rivayette ebeveyne ihsan etmek ve saygı göstermek her hâlükarda şarttır denmiştir. Onlar iyi olsunlar yahut kötü, ölü olsunlar ya da diri farketmez Hz. Peygamber in (s.a.a) süt kardeşi olan kız kardeşine, süt kardeşi olan erkek kardeşinden daha fazla bir hürmeti olduğunu gördüklerinde sebebini sordular. Hz. Peygamber (s.a.a) onlara şöyle cevap buyurdular: Çünkü bu kız kardeşim ebeveynine daha fazla hürmet ediyor. Usul u Kâfi, c.2,,s.6 87

189 Kur an da Hz. Yahya (a.s) ın ve Hz. İsa nın (a.s) annelerine iyi davranmakla emredildiklerini belirtilir. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Namazı ilk vaktinde kılmaktan sonra ebeveyne iyilik etmekten daha güzel bir ibadet yoktur. 2 Kerbela da bir baba şehid olduktan sonra oğlu da kendisini İmam Hüseyin e (a.s) yardım için ulaştırdığında İmam ona şöyle buyurdu: Geri dön! Çünkü annen, babanın acısını görmüşken sen de annenin acısını daha da alevlendirme. Genç: Beni annem meydana kendi elleriyle gönderdi diye cevap verdi. 3 Ebeveyn Manasının Genişliği İslam kültüründe ilahi önderler, öğretmenler ve eşin babası da baba olarak adlandırılır. Hz. Peygamber (s.a.a) mübarek ömrünün son günlerinde hasta yatağında yatarken Hz. Ali ye (a.s) şöyle buyurdular: İnsanların arasına katıl ve yüksek sesle onlara şöyle söyle: Allah ın laneti ebeveynine kötü davranan kimseye olsun. Allah ın laneti sahibinden kaçan her köleye olsun. Allah ın laneti çalıştırdığı işçiye ücretini ödemeyen kimseye olsun. Hz. Ali (a.s) kendisine söylendiği gibi insanlara bu mesajı ilettikten sonra geri döndü. Ashaptan bazıları bu mesajı basite alarak kendi aralarında şöyle dediler: Biz ebeveyne ve mevlaya (köle sahibine) olan hürmeti ile işçinin ücreti hakkında bu sözleri daha önce işitmiştik. Peygamber in (s.a.a) hasta yatağından bize gönderdiği bu sözler yeni değil. Hz. Peygamber (s.a.a), ashabının, sözlerinin derinliğini idrak edemediklerini anlayınca yeniden Hz. Ali yi (a.s) onlara göndererek insanlara şöyle söyle der: Ebeveyne saygısızlık ve kötü davranmaktan kastım, ilahi rehbere yapılan saygısızlık ve hürmetsizliktir. Ey Ali! Ben ve sen bu ümmetin babalarıyız. Ve her kim bize itaat etmez ise bize hürmetsizlik yapmış ve kötü davranmıştır. Ben ve sen bu ümmetin mevlasıyız. Ve her kim bizden kaçarsa, Allah ın kahrına duçar olur. Ben ve sen insanların hidayetleri 2 3 Mizanu l Hikme A yanu ş Şia, c., s

190 için çalışanlarız. Ve her kim hidayetleri için çalışanın hakkını vermezse Allah ın lanetini hak eder. Bu hadisede mülahaza ettiğimiz üzere her ne kadar ebeveyne itaat ve iyilik etmek, resmi ve bilinen bir emir manasında olsa da İslam kültüründe bu durum daha geniş bir manada ele alınmaktadır. Acılara Şükredilmesi Kur an şöyle buyurur: Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. 4 Eğer başkalarının daha fazla sıkıntıya sahip olduğunu bilseydik, Eğer sıkıntıların Allah a olan yönelmemizi arttırdığını bilseydik, Eğer sıkıntıların gururumuzu kırdığını ve katı kalpliliğimizi yok ettiğini bilseydik, Eğer sıkıntıların dertlileri düşünmemizi sağladığını bilseydik, Eğer sıkıntıların himaye ve gözetme düşüncesine götürdüğünü bilseydik, Eğer sıkıntıların geçmişte sahip olduğumuz nimetlerin değerini hatırlamamızı sağladığını bilseydik, Eğer sıkıntıların günahlarımızın kefareti olduğunu bilseydik, Eğer sıkıntıların ahiretteki sevaplara ulaşmanın bir yolu ve sebebi olduğunu bilseydik, Eğer sıkıntıların kıyametin uyandırma ve ikaz zili olduğunu anlasaydık, Eğer sıkıntıların, sabrı ya da gerçek dostları tanıma sebebi olduğunu bilseydik, Eğer daha fazla ya da daha zor sıkıntıların bizleri bulabileceğini bilseydik 4 Bakara, 26 89

191 Zahiri acıların da esasında kendi yerinde sevimli olduklarını biliyor olacaktık. Evet, çocuk için hurma tatlı; soğan ve biber acı ve lezzetsizdir. Ancak ebeveyn daha fazla bilgiye sahip olduklarından ekşiyi de, tatlıyı da yiyebilmekteler. Hz. Ali (a.s) Uhud Savaşı nda şöyle buyurmuştur: Cepheye gitmek, şükrü yerine getirilmesi gereken meselelerdendir. 5 Hz. Emiru l Müminin Ali nin (a.s) kızı Hz. Zeyneb in (s.a) Ben-i Ümeyye katillerine verdiği cevaplardan biri de şöyleydi: Ben Kerbela da güzellikten başka bir şey görmedim 6 Allah ın evliyalarından birine Allah a olan şükrü hakkıyla eda et dendiğinde o cevaben şöyle dedi: Ben Allah a olan şükür ve minnet borcunu yerine getirmekten acizim. Ona hitaben şöyle denildi: En iyi şükür kendinin bu şükrü yerine getiremeyeceğini ikrar etmendir. 5 6 Nehcu l Belağa, 56. Hutbe Biharu l Envar, c.45, s.6 90

192 90. Namazdan Görüntüler الصل وة و ا م ر ب ال م ع ر وف و ان ه ع ن ال م ن ك ر و اص ب ر ع ل ى م ا ا ص اب ك ا ن ي ا ب ن ی ا ق م ذ ل ك م ن ع ز م ال م ور Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir. Lokman, 7 Bu ayette namaz ve iyiliği emretme hususundaki tavsiyeler münasebetiyle, bu iki emir hakkında genel bir açıklama yapacağız: Namaz; tüm semavi dinlerde bulunan, insanın Allah ile sağladığı en sade, en derin ve en güzel irtibattır. Namaz; kılınmasından önce insanların içinde en güzel sese sahip olan kimsenin yüksek bir yere çıkıp hayya ala s salah, hayya ala l felah, hayya ala hayri l amel şiarlarını duyurmasıyla, yani ezan ile durağanlığı bozup, İslami saf düşünceyi ilan eden ve gafilleri uyandıran tek ibadettir. Namaz o denli önemlidir ki; Hz. İbrahim (a.s), eşini ve aziz oğlu Hz. İsmail i (a.s) Mekke nin susuz ve ağaçsız çölüne yerleştirme hedefini, hac merasimi için değil namazın ikamesi olarak açıklamıştır. İmam Hüseyin (a.s) Aşura günü iki rekatlık öğle namazının ikamesi için, göğsünü düşmanın oklarına siper etmiştir. Kuran, Hz. İbrahim (a.s) ve Hz. İsmail e (a.s) namaz kılanlar için Mescidu l Haram ı hazır ve temiz kılmalarının emredildiğini buyurmuştur. Evet, namaz o kadar önemlidir ki; Hz. Zekeriya (a.s), Hz. Meryem (s.a), Hz. İbrahim (a.s) ve Hz. İsmail (a.s) mescidin ve secdegâhın hizmetçileri olmuşlardır. Namaz, bütün amellerin kabul edilme anahtarıdır. Emiru l Müminin Ali (a.s) valisine şöyle buyurmuştur: En iyi zamanını namaz için ayır ve unutma ki; tüm işlerin ancak namazın sebebiyle kabul olur. Nehcu l Belağa, 27. Mektup 9

193 Namaz, Allah ı hatırlatır ve kalplere dinginlik veren de sadece Allah ı hatırlamaktır. Namaz, en büyük sureden (Bakara dan), en küçük sureye (Kevser e) kadar hemen hemen her surede konu edilmiştir. Namaz, henüz doğumevinde dünyaya yeni gelmiş bebeğin kulağına ezan ve ikame okunmasından mezarlıkta cenazede kılınan namaza kadar insanda görünür, tecelli eder. Hem deprem, korkutucu fırtınalar gibi yeryüzü olaylarında hem de güneş ve ay tutulmaları gibi gökyüzü vakalarında ayat namazı vaciptir. Hatta yağmuru dileyenler için yağmur namazı bulunmaktadır. Namaz, insanı birçok kötülükten ve fenalıktan alıkoyar. 2 Namazda tüm mükemmellikler görülmektedir. Bu mükemmelliklerden bazılarını beyan edelim: Diş fırçalamak, abdest, gusül, elbisenin ve bedenin temizlenmesi gibi hazırlıklarla temizliğe ve sağlığa riayet edilir. Cüreti, cesareti ve feryat etmeyi ezandan öğreniriz. Toplum sahnesinde hazır bulunmayı camilerde öğreniriz. Adalete olan teveccühü, cemaat imamının adil olarak seçilmesinde buluruz. Değerlere ve mükemmelliğe olan teveccühü ise, cemaatin ilk safında bulunan kimselerden öğreniriz. Bağımsız olarak yönelmeyi kıbleye yönelmede ihsas ederiz. Yahudiler bir tarafa, Hıristiyanlar bir başka tarafa yönelerek ibadet merasimlerini yerine getirirler. Müslümanlar ise bağımsız ve özgür olmalıdır. Bundan ötürü Kur an ın emrine göre Kâbe, Müslümanlara münhasır bir kıbledir. Böylelikle Müslümanların yönelimlerinin hürriyet ve özgürlükleri korunmuş olur. Başkalarının hakkını gözetmeyi, namaz kılan kimsenin elbisenin üzerindeki bir ip ilmiği dahi gasp olmamasında görürüz. Siyasete olan teveccühü ise şurada görürüz, rivayette şöyle buyrulmuştur: Masum İmamın velayeti kabul edilmeden kılınan namaz, kabul değildir. 2 Bkz. Ankebut, 45 92

194 İntizama olan teveccühü, namazın saflarının düzgünlüğüne, şehitlere olan teveccühü ise Kerbela nın toprağına secdede, çevre sağlığına olan teveccühü mescidin ve mescitlerin temizlenme ve arındırılma tavsiyelerinde görmekteyiz. Namazın tamamında Allah a olan teveccühü, meada (kıyamet günü ve sonrasına olan inanca) teveccühü malik-i yevmid-din de, doğru yolun seçimine teveccühü ihdina s-sirata l mustakim de, iyi kimselerle olan birliktelik seçimini sırata l-lezine enamte aleyhim de, sapkınlar ve gazaba uğramışlardan kopmayı ğayri l mağdubi aleyhim vela d-dalin de, Peygamberliğe ve O nun Ehl-i Beyti ne teveccühü teşehhüdde, iyilere ve salihleri anmayı da es-selamu Aleyna ve ala l ibadi l-lahi salihin cümlesiyle gerçekleştiririz Doğru ve helal olan yiyecek içeceğe özeni ise şurada görürüz ki; Hadiste şöyle buyrulur: Eğer bir kimse içki içse, onun kırk gün ibadeti kabul olmaz. Namaz için üzerimizi düzeltmemiz gerektiğini şu tavsiyede görmekteyiz: Namaz için en güzel elbisenizi, kokunuzu ve ziynetinizi kullanın. Hatta kadınlar ziynet eşyalarını namaz için yanlarında bulundursunlar. Eşe olan teveccüh ise bir hadiste şöyle geçer: Eğer kadın ve kocası arasında bir kırgınlık varsa ve birbirlerini azarlayıp, tahkir ediyorlarsa hiçbirinin namazı kabul değildir. Böylece namaza yönelmek ve namazın etkileri hakkındaki bazı nükteleri hatırlatmış olduk. İmam Humeyni (r.a) şöyle buyurmuştur: Namaz, insanı inşa eden bir atölye gibidir. İyiliği Emretmek ve Kötülükten Sakındırmak İyiliği emretmek, güzellikleri tavsiye etmek; kötülükten sakındırmak ise çirkin şeylere engel olmaktır. Bu iki emri yerine getirmek için özel bir yaş sınırına da ihtiyaç yoktur. Çünkü Lokman Hekim oğluna şöyle buyurur : Ey oğulcağızım Namazı ikame et ve iyiliği de emret (Lokman, 7) İyiliği emretmek; mektebe duyulan aşktır, insanlara duyulan sevgidir, toplumun esenliğine ilgi duymaktır, özgür düşüncenin nişanesidir, 93

195 dini gayret ve çabadır, insanlar arasında samimi birliktelik ve fıtratı uyandırma belirtisidir, umumun gözetilmesi ve meydanda var olmaktır. İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak; iyilerin teşvik sebebi, cahil kimselerin bilinçlendirilmesi, hilaf işlerden alıkoymak için bir ikaz, toplumda bir çeşit asayiş yaratmaktır. Kur an şöyle buyurur: Siz insanlar arasından çıkarılmış en iyi ümmetsiniz. Çünkü siz iyiliği emrediyor, kötülükten sakındırıyorsunuz 3 Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor. İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak, genelin faydasınadır. 4 Diğer bir hadiste de şöyle geçer: Her kim kötülüğün önüne geçmezse, yaralı kimseyi ölmesi için yolda kendi haline bırakan kimse gibidir. 5 Peygamberlerden, Hz. Davud (a.s) ve Hz. İsa (a.s), kötülükten sakındırmayan kimselere lanet etmiştir. 6 İmam Hüseyin in (a.s) kıyamı iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak içindi: Ben, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, ceddim Resulullah ve babam Ali bin Ebi Talib in yolunda hareket etmek için kıyam ettim. 7 Bir hadiste ise şöyle buyrulur: İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak vesilesiyle, tüm vacip işler ihya edilmiş olur. 8 Kur an da şöyle buyurulur: Allah ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de gerçeği bileceksiniz Al i İmran, 0 Nehcu l Belağa, H.252 Kenzu l Ummal, c.3, s.70 Bkz. Maide, 78 Biharu l Envar, c.44, s.328 Usul u Kâfi, c.5, s.55 Nisa, 40 ve En am, 67 94

196 İnsan günah işlenirken kalpten huzursuz olmalı, dille de nehiy etmelidir. Günahın işlenmesine mani olacak eylemleri olmalıdır. Eğer bir kimseyi iyi işlere davet ettiysek, onun bu güzel işlerinin sevabına ortağız. Ancak fesada, sapmaya ve günaha karşı sessizce oturduysak, fesat aşamalı olarak gelişecek, bireyler bozulacak ve bozguncu kimseler insanlara hükmedecek duruma gelecektir. Günaha karşı sessiz ve tepkisiz kalmak, günah işlemeyi sıradanlaştırmaya sebep olur. Günahkârlar cüretkar olurlar ve bizlerin kalpleri katılaşır. Şeytan bu durumdan hoşnutken, Allah bize gazaplanır. İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak iki ilahi emirdir. Bu iki ilahi emir üzerinde şöyle kuruntular ve vehimler vardır: Başkalarının günahlarıyla işimiz olamaz. İnsanların özgürlüğünü kısıtlamayalım. Ben utanan ve çekinen bir kimseyim. Bir gülün açmasıyla bahar gelmez. İsa kendi dinine, Musa kendi dinine göre yaşar. Bizi bir kabre koyacak değiller. Başkaları varken ben neden iyiliği emredeyim? Kötülükten sakındırmakla dostlarımı ve müşterilerimi kaybediyorum gibi kuruntular bu teklif yükünü omuzlarımızdan kaldırmaz. Pek tabi iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak gönülden, akıllıca hatta mümkün olduğu kadar gizli yapılmalıdır. Kimi zaman bizim bu emri bizatihi yapmamız gerekir; sözümüzün bir tesiri olmadığı bir yerde dahi bu vazife üzerimizden kalkmaz. Bu emirler yerine getirildiğinde, etki yapacak kimselerden bu emri ihya etmesi istenmelidir. Hatta kısa bir zaman için bile olsa fesadın önü alınacaksa alınmalıdır ve eğer tekrarlanma suretiyle netice alınacaksa tekrarının da yapılması gerekir. 95

197 9. Tevazu ر خ د ك ل لن اس و ل ت م ش ف ى ال ر م ر ض ح ا ا ن الله ل ي ح ب ك ل و ل ت ص ع م خ ت ال ف خ ور Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, kibirleneni ve övünen hiç kimseyi sevmez. Lokman, 8 Bu ayet-i kerimede Lokman Hekim oğluna yeryüzünde kibirlenerek yürümemesini öğütler. Furkan suresinde Allah a kul olan kimselerin ilk nişaneleri tevazu ile hareket etmeleridir denir: Rahmân ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir Namazın sırlarından biri de secde anında insan bedenin en yüksek noktasını (en azından günlük 7 rekât vacip namazda 34 defa) toprağın üzerine getirmektir. Tekebbürden ve gururlanmadan uzak bir şekilde tevazu ile Allah a secde ederiz. Her ne kadar tevazunun tüm insanlara karşı yapılması icap etse de, özellikle ebeveyne, öğretmenlere, eğitmenlere, müminlere karşı daha çok gereklidir. Müminlere karşı tevazuda bulunmak, iman ehlinin seçkin nişaneleri arasında yer alır: Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar 2 Mütekebbirler, peygamberlerinden fakirleri yanlarından uzaklaştırmalarını istediklerinde onlara şöyle söylenmiştir: Biz onları asla kendi yanımızdan kovup uzaklaştırmayacağız. Ben o iman edenleri (teklifinize uyarak) kovacak da değilim 3 Zayıf ve güçsüz insan, bir parça toprak ve nutfeden yaratılmış, gelecekte ise bir murdardan başka bir şey de olmayacakken neden tekeb- 2 3 Furkan, 63 Maide, 54 Hud, 29 96

198 bür etsin? Unutkanlığın yanı sıra sınırlı ilmi ile insan, felaketlere açık halde değil midir? Yoksa güzellik, kudret, şehvet ve serveti gidici değil midir? Yoksa insanın her şeyi yapabilirliği mahvolup gitmeyecek mi? Öyleyse insan neden tekebbür eder? Kur an şöyle buyurur: Tekebbür ile yürümeyin ki zemini yaramazsınız, dik başlılık yapmayın ki siz dağlardan daha azametli değilsiniz. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin. 4 Allah ın Velilerinden Tevazu Örnekleri Âlemde ilk yaratılan Hz. Peygamber (s.a.a), hiç kimseden hiçbir üstünlüğü yokmuş gibi otururdu. Ve kendisinin bulunduğu bir ortama giren kimseler Hz. Peygamber in (s.a.a) neredeyse farkına varmazdı ve sorarlardı: Rasulullah ranızdan hangisi? 5 2 Yolculukta yemek için herkes bir görevi üzerine aldığında Hz. Peygamber (s.a.a) de bir işi yüklenir ve şöyle buyururdu: Ağaç dallarını toplamak da benden 6 3 Hz. Peygamber (s.a.a) ashabından bazılarının halı üzerinde oturmadığını gördüğünde kendi abasını çıkartıp birkaç kişinin abasının üzerine oturmaları için sermiştir. 7 Sade elbiseler giymek, palansız merkebe inmek, kölelerle oturmak, çocuklara selam vermek, elbise ve ayakkabılarını yamamak, insanların davetlerini kabul etmek, evini süpürmek, tüm çevresindekilere el uzatmak, sunulan yemeği kıymetsiz görmemek Hz. Peygamber in (s.a.a) sünnetlerinden bazılarıdır. 8 4 Bazı Şiiler İmam Cafer Sadık a (a.s) hürmeten hamama başkalarının girişini yasakladılar. İmam Cafer Sadık (a.s) bundan haber İsra, 37 Biharu l Envar, c.47, s.47 Biharu l Envar, c.47 Hz. Peygamber (s.a.a) in sünneti Biharu l Envar, c.6, s.235 Biharu l Envar, c.6, s.55, Biharu l Envar, c.73, s

199 dar olunca hamamın başkalarına kapatılmasına izin vermedi ve şöyle buyurdu: Böyle bir şeye gerek yok. Müminin hayatı bu tür teşrifatlardan daha sadedir. 9 5 İmam Rıza ya (a.s) ne kadar ısrar edilse de kölelerin sofrasından uzaklaştırılmasını kabul etmedi. 0 6 İmam Rıza yı (a.s) hamamda tanıyamayan bir adam İmam dan kendisini keselemesini istedi. İmam Rıza (a.s) kendisini tanıtmadan halim bir hâlde onun isteğini yerine getirdi. Daha sonra kendisini keseleyenin İmam Rıza (a.s) olduğunu fark eden adam özür dilemeye başladığında İmam Rıza (a.s) onun bu utanmasından dolayı kendisini teselli etmiştir. Tevazu ve alçak gönüllülüğün nişanesi, önerilerin ve eleştirilerin kabul edilmesi ve kendi şanından daha aşağı bir yerde oturmaktır. 9 0 Biharu l Envar, c.47, s.47 Kudek Felsefi, c.2, s.457 Biharu l Envar, c.49, s.99 98

200 92. İhlas ا ل ى ي ه م وا ذ ا غ ش م و ج ك الظ ل ل د ع و ا الله م خ ل ص ين ل ه الد ين ف ل م ا ن جه یه م ال ب ر ات ن ا ا ل ك ل خ ت ار ك ف ور ج ح د ب ا ي ا ي ق ت ص د وم ف م ن ه م م Onları, (denizde) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah a has kılarak O na yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim ayetlerimizi ise ancak iyilik bilmez ve nankör olanlar inkâr eder. Lokman, 32 İhlas, bir işin yüzde yüz Allah için olmasıdır. Hatta eğer yüzde birlik ya da daha az bir kısmı Allah tan başkası için olursa, ibadet batıl olur. Eğer namazı Allah tan başkası için kılarsak, örneğin öyle bir yerde durmayı tercih ederiz ki insanlar bizi görsün ya da kameralar bizi çekebilsin. Eğer ibadet zamanını Allah tan başka birisi için seçersek, insanların ilgisini çekebilmek adına namazı ilk vakitte kılarız. Eğer kılacağımız namaz, kıyafet ve şeklimiz Allah tan başkası için olursa örneğin üzerimize bir cübbe atarsak, boynumuzu biraz eğersek, sesimizde bir değişiklik yaparsak ve Allah ın rızasını kazanmaktan öte başka bir hedefimiz olursa bu şartlarda namaz batıldır ve riyakârlıktan dolayı da günah da işlemiş oluruz. Diğer bir ifadeyle ihlas; meyil ve nefsani istekleri, düzeni ve siyasi yönelişleri, kimi şahısların isteklerini dikkate almadan sadece ve sadece Allah ın emrini, itaatini ve ilahi vazifeyi içtenlikle yerine getirme niyetidir. Doğrusu ihlasa ulaşmak, ilahi yardım olmadan mümkün değildir. Kur an Lokman suresinin 32. ayetinde şöyle buyurur: Onları, (denizde) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah a has kılarak O na yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim ayetlerimizi ise ancak iyilik bilmez ve nankör olanlar inkâr eder. 99

201 İhlası Elde Etmenin Yolları Allah ın ilim ve kudretine teveccüh etmek. Eğer tüm kudret, izzet ve rızkın Allah ın elinde olduğunu bilseydik asla bunları elde etmek için O ndan başkasının kapısına gitmezdik. 2 Allah ın iradesiyle tüm varlık âleminin yaratıldığına ve ancak O nun iradesiyle her şeyin yok olacağına, her şeyin sebebini yaratanın da yok edenin de O olduğuna teveccüh etmek. Yani kuru ağacın Hz. Meryem (s.a) için taze hurma vermesini sağlayan da, yakıcı ateşin Hz. İbrahim (a.s) için bir gül bahçesine dönüşmüşmesini mümkün kılan da O dur ve bizler O ndan başkasına tevessül etmemeliyiz. Kur an da yüzlerce ayet ve kıssa, insanları Allah ın kudretinin bilincine varmaya davet etmiştir ki böylelikle insanlar Allah tan başka varlıklara değil halisane bir şekilde O na yönelsinler. 2 İhlasın Bereketine Teveccüh İhlaslı insanın sadece bir tek hedefi vardır ki, o da Allah ın rızasını kazanmaktır. Ve sadece hedefi Allah ın rızasını kazanmak olan kimsenin başka şeye meyletme düşüncesi olmaz. Azarlanmaktan korkmaz, yalnız kalmaktan ürpermez, davasından geri çekilmez, asla pişman olmaz, insanların itina etmemesinden dolayı üzülmez, ümitsizliğe yer vermez ve Hak yolunu katederken azlık ya da çokluğa aldırış etmez. Kur an, iihlaslı savaşçıların düşmanı öldürmek ya da Allah yolunda şehit olmaktan korkuları olmadığını anlatır. İmam Hüseyin (a.s), Kerbela ya hareketinden hemen önce şöyle buyurdular: Biz Kerbela ya gidiyoruz. İster şehid olalım, ister muzaffer. Hedef, görevin yerine getirilmesidir. 3 Allah ın lütfuna teveccüh Bizi ihlasa yaklaştıran yollardan bir diğeri de Allah ın lütfunu hatırlamaktır. Unutmayalım ki, biz yok idik; topraktan sonra yemeklerin eseri olan nütfeden yaratıldık; annelerin içlerinde beslenir olduk ve birbiri ardına çeşitli merhaleler aştıktan sonra kâmil bir insan suretinde dünyaya geldik. O anda hiçbir şeyi bilmiyorduk. Tek bildiğimiz ve hünerimiz annelerimizin sütüyle doyabilmek idi. Tüm bedenin ihtiyaçlarını temin edebilen mükemmel bir gıda olan anne sütünün yanında her daim anne 200

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion