şefkati. Öyle bir anne ki, 24 saat evladının hizmetinde. Acaba vicdanı olan bir kimse bu kadar nimete, kudrete ve bilgiye ulaştıktan sonra başkalarına itaat etmeye izin verir mi? Üzerimizde bir hakkı bile olmayan ya da bir lütufta bulunmayan kimselere niye kendimizi satalım? 4 Allah ın isteklerine teveccüh Eğer insanların kalplerinin, kalplerde inkılap yaratan Allah ın elinde olduğunu bilseydik; işlerimizi Allah için yapardık; ne zaman insanların himayesine ihtiyacımız olsa bunu Allah tan isterdik. Böylelikle insanların hakkımızdaki iyi düşünmeleri ve kalpten muhabbetleri nasibimiz olurdu. Hz. İbrahim (a.s) o yakıcı, sıcak Hicaz çöllerinde Kâbe nin sütunlarını yükseltti ve Allah tan insanların kalplerini zürriyetine mütemayil kılmasını istedi. Bu hadisenin üzerinden binlerce yıl geçmiş olmasına rağmen her yıl adeta milyonlarca insan bir kelebeğin heyecanından daha fazla bir şekilde gönülden Allah ın evini tavaf etmektedir. Nice kimseler insanları razı etmek için kendilerini ateşe atıyorlar ama yine de insanların sevgisini kazanamıyorlar. Ve nice kimseler insanların maddiyatlarına, isimlerine, ekmek ve makamlarına göz dikmeden Allah a gönülden bağlanırlar ve ihlasla tekliflerini yerine getirirler. Bununla birlikte bu kimseler insanların nazarında istisnai bir büyüklüğe ve makama sahiptirler. Öyleyse hedef Allah ın rızasını kazanmak olmalıdır ve insanların bizden razı olmasını da Allah tan dilemeliyiz. 5 İşlerin Bekasına Olan Teveccüh İşler eğer Allah için olursa kalıcı ve baki olurlar. Zira Allah ın rengi o işi çevrelemiştir. Eğer işler Allah için olmazsa son kullanım süresi er geç dolacak olan ürünler gibi olurlar. Kuran şöyle buyurur: Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır Hiçbir akıl sahibi, baki olanı fani olana tercih etmez. 6 Ödüllendirilmenin Mukayesesi İnsanların ödüllendirmesinde pek çok sınır ve kısıtlılık söz konusudur. Örneğin eğer insanlar bir peygambere ödül vermek isteseler en iyi Nahl, 96 20
203 elbise, yemek ve meskeni huzuruna sunarlar. Ancak bu tüm nimetler sınırlı ve kısıtlıdır, üstelik bu nimetler gerçekte hakketmeyen kimselerde de bulunmaktadır. Bu nimetleri hakketmeyen kimseler türlü türlü ziynetlerden, saraylardan, bağlardan ve görkemli şahsi bineklerinden istifade etmektedirler. Ancak işler eğer Allah için olursa, sonu olmayan, üstelik maddi ve manevi tüm mükafatlar, ödül sahiplerini beklemektedir. İşte burada eğer doğru bir düşünce olursa, akıl bize sonu olmayan ve çok daha geniş içeriğe sahip ödülleri insanların sınırlı ve kısıtlı ödülleriyle değişmemize izin vermez. 202
204 93. Kamil İnsanın Vazifeleri وال ق ان ت ين وال ق ان ت ات ؤ م ن ات ؤ م ن ين وال م وال م ل مات س ا ن ال م سل م ين وال م ات وال خ اش ع ين وال خ اش ع الصاب رات الصاب ر ين و و الصاد ق ات و الصاد ق ين و والص ائ م ين و الص ائ م ات و ال ح اف ظ ين ف ر وج ه م و ال م ت ص د ق ين وال م ت ص د ق ات ع ظ يما غ ف رة وا ج را م م والذ اك رات ا ع د الله ل ه والذ اك ر ين الله ك ث يرا و ال ح اف ظ ات Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü min erkeklerle mü min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah a derinden saygı duyan erkekler, Allah a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. Ahzab, 35 Kâmil insan, dil ile (İslam ın) ikrarının yanı sıra kalbi ile inanmalı (iman etmeli) ve midesini, şehvetini ve dilini kontrol etmelidir. Midenin kontrolü oruçladır. oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar Dilin kontrolü doğrulukladır. doğru erkeklerle doğru kadınlar Şehvetin kontrolü, haramdan uzaklaşmayladır. namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar Gurur ile mücadele, tevazuya sahip olmakladır. itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar... Gafletin kaldırılması Allah ın zikri ve hatırlanmasıyla mümkündür. Allah ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar... Zehir ve panzehirlere karşı mukavemet sabırladır. sabreden erkeklerle sabreden kadınlar Mahrum ve ihtiyaç sahiplerine karşı duyarsız kalmamak infakladır. sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar
205 94. En Son Din ن وك ان الله ا ك ان م ح م د ا ب ا ا ح د م ن ر ج ال ك م و ل ك ن ر س ول الله و خ ات م الن ب ي م ء ع ل يما ب ك ل ش ی Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Ahzab, 40 En son din ile ilgili birkaç soru; İslam dan sonra neden insanların yeni bir peygambere ihtiyaçları yoktur? Cevap: Nübüvvetin idame etmesi ve yeni peygamberlerin gelmesi esasında iki delile dayanır. Birinci delil, Allah ın insanların arasında olan önceki dinin kitabı ve geçmiş peygamberin öğretilerinin birçoğunun tahrif olmasıdır. İkinci delil ise, tarih süresi boyunca beşerin tekâmülü kanunların daha geniş ve daha kâmil olarak nüzul olmasına bağlıdır. Ancak İslam Peygamberinden (s.a.a) sonra bu iki hadise de vuku bulmamıştır. Çünkü evvela Kur an ı Kerim bir kelimesi dahi değişmeden insanların arasında baki kalmıştır. İkinci olarak Allah ın kitabında en geniş ve en kâmil şekilde hükümler yer almıştır. Allah ın ilminin esası üzerine kıyamet gününe kadar beşeriyetin ihtiyaç duyacağı tüm hükümler İslam da beyan edilmiştir. 2 İnsanın değişen ihtiyaçları dinin son bulmasıyla nasıl uygun olabilir? Cevap: İnsan tahsil ederken içtihat ve profesörlük derecelerine ulaşabilmesi için eğitmene ihtiyacı olur. Bunlardan sonra öyle bir dereceye varır ki; eğitmene ihtiyaç duymadan öğrendiği ilimlerden gerekli konuları elde edebilir. İçtihat kapısı açıktır ve gerekli olan hükümleri külli kaidelerden çıkartmak mümkündür. Ancak bunun için fakihler, hü- 204
206 kümlerin istihraç edilmesi için belirlenmiş usule (yöntem, metedoloji) dayanmalıdırlar. 3 Beşeriyetin gayb ilmiyle olan irtibatı neden kesildi? Cevap: Vahiy nazil olmasa da gayb ile irtibat aynen bakidir. Masum İmam (a.s) âlemde hâzırdır ve Allah ın melekleri ona nazil olmaktadır. Liyakati olan insanlara gaybi yardımlar ulaşmaktadır; hatta sıradan insanlar eğer muttaki olurlarsa ilahi nura sahip olabilirler ve Allah hak yolunu onlara bir şekilde göstermektedir: Ey iman edenler! Allah tan korkun ve Peygamberine inanın ki O, size rahmetinden iki kat versin ve size ışığında yürüyeceğiniz bir nur lütfetsin 2 2 Usul u Kâfi kitabının İmamet bölümüne bakınız. Hadid,
207 95. Örtünme ve Açık Olmanın Afetleri ي ا ا ي ه ا الن ب ى ق ل ل ز و اج ك و ب ن ات ك و ن س اء ال م ؤ م ن ين ي د ن ين ع ل ي ه ن م ن ج ل ب يب ه ن ح يما ا ر ن وك ان الله غ ف ور ؤ ذ ي ر ف ن ف ل ي ذ ل ك ا د ن ى ا ن ي ع Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Ahzab, 59 Örtünmemenin ve hicaba sahip olmamanın yarattığı birçok sorun vardır. Bazıları şöyledir: Çapkın ve nefsine düşkün kimselerin arzularının canlanmasını sağlar. 2 Fesat ve çirkinliğin yayılmasını sağlar. 3 Kötü niyet ve hadsizlik, şiddetle birlikte vuku bulur. 4 Gayrimeşru gebelikler ve düşüklere neden olur. 5 Psikolojik ve zührevi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur. 6 Hoş olmayan olaylar neticesinde intihar ve evden kaçmalara yol açar. 7 İnsanın eşine namahrem erkekler tarafından uygun gözle bakılmamasına sebebiyet verir. 8 Boşanmaların artması ve ailevi münasebetlerin zayıflamasına neden olur. 9 Güzellik hususunda saçma bir rekabete girilmesine sebep olur. 0 İffetli ailelerin sıkıntı ve şikayetlerine neden olur. 206
208 96. Hz. Peygamber in (s.a.a) Ödül ve Mükâfatı ه و ع ل ى ك ل ش یء ش ه يد ل ك م ا ن ا ج ر ى ا ل ع ل ى الله و و سا ل ت ك م م ن ا ج ر ف ه ق ل م ا De ki: Sizden herhangi bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Benim ücretim ancak Allah a aittir. O, her şeye hakkıyla şahittir Sebe, 47 Kur an ı Kerim de defalarca Peygamberlerin insanlardan bir mükâfat ve ücret istemediğine dair ayetler tebliğ edilmiştir. Şuara suresinin 00. ayetinden 80. ayetine kadar çeşitli peygamberlerin bu husustaki ifadeleri beyan edilmiştir. Ancak İslam Peygamber i (s.a.a) iki ayrı yerde ücret ve zahmetinin karşılığını talep etmiştir. Kur an şöyle buyurur: De ki: Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum... Diğer bir ayette şöyle buyurur: De ki: Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum. 2 Konu edilen ayet, yukarıda beyan edilen iki ayetin mecmu ve cemidir ki, Hz. Peygamber (s.a.a) insanlara şunu bildirmek istemektedir: Eğer ben sizden bir ücret istiyorsam ve Ehl-i Beyt imi (a.s) seviniz diyorsam bu ücretin faydası size geri döneceği içindir. Çünkü Hz. Peygamber in (s.a.a) masum Ehl-i Beyt ine kim ilgi duyar da onlara itaat ederek masum rehberlerin emrine uyarsa Allah ın yoluna uymuş demektir. De ki: Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum. 3 Öyleyse bu ücretin faydası insanın kendisine dönmektedir. Bir muallimin öğrencisine sizden bir ücret istemiyorum ancak verdiğim dersi iyi öğrenin sözünde olduğu gibi, bu emrin faydası öğrencinin kendisine dönmektedir. 2 3 Şura, 23 Furkan, 57 Furkan,
209 97. Amaç ve Niyetin Önemi ا س ل م ا و ت ل ه ل ل ج ب ين و ن اد ي ن اه ا ن ه يم ي ا ا ب ر ق د ص د ق ت الر ء ي ا ا ن ا ك ذ ل ك ف ل م ا ن ج ز ى ال م ح س ن ين Böylece ikisi de Allah a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükâfatlandırırız diye seslendik. Saffat, Kur an kültürü ve Ehl-i Beyt (a.s) mektebinde amellere asıl değer verilme sebebi o amelin yapılma niyeti ve gayesidir. Müminin hayır işlerini yerine getirmedeki niyetinin, yaptığı amelden daha kıymetli kabul edilmiş olduğu geçmiş bölümlerde açıklanmıştı. Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır. Bu rivayete göre birçok hayırlı iş yapılamamış olsa da, doğru ve hayırlı olarak niyet edilmesinden ötürü övülmüştür. Ve birçok yapılan menfi iş, kötü niyetlerden dolayı kınanmıştır. Şimdi yerine getirilememiş ancak sevap ve ecir kazandıran güzel işlerden birkaç tane örnek zikredelim: Hz. İbrahim in (a.s) oğlunu kurban etmesi için Allah a takdim etmesi Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin 2 Veysel Karani, Hz. Peygamber i (s.a.a) görmek için Medine ye gider ancak kendisini ziyaret etmeye muvaffak olmamasına rağmen ziyareti kabul olur. Bununla birlikte, Hz. Peygamber in (s.a.a) yanında olup, O na eziyet eden kimseler de bulunmaktaydı. Hz. Peygamber in (s.a.a) ashabından bir grup savaşa gidecek binekleri olmadığından üzülüp göz yaşı dökmüşlerdi. 3 Allah, kimi insanların kötülüklerini güzelliklere tebdil edip, değiştirmektir. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir Usul u Kâfi, c.2, s.84 Saffat, 05 bkz. Tevbe, 92 Furkan,
210 Her kim Ehl-i Beyt in (a.s) muhabbetiyle dünyadan ayrılırsa, şehid olmuş kimsenin sevabını alacaktır. Her kim Âl-i Muhammed (Ehl-i Beyt) sevgisiyle ölürse, şehid olarak ölmüştür. 5 Bir grup kimseye de yapacağı eylemin misli ile karşılık verilir: Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin 6 Eleştirilmeye Neden Olan Güzel Eylemler Güzel olarak adlandırılan işlerden bazıları kimi nedenlerle Kur an da eleştirilmiştir. Bunlardan bazıları şöyledir; Bozgunculuk niyeti ya da riya ve kibirlenerek yapılan işler. Eyvah olsun o namaz kılanların haline ki, onlar gösteriş yaparlar 7 Hayırlı bir işle birlikte kötü bir eylemi içinde barından işler. Sadaka verildiği anda minnet ve başa kakmanın da yapılması örneğinde olduğu gibi. sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın 8 Bir işin yanlış yöntem ve tarzlarla yerine getirilmesi. Kimileri savaş ve cihat edilmesinin yasaklandığı haram ayları kendi kendilerine değiştirmişlerdi. Savaşmayı bir yıl için helal, diğer bir yıl için haram saymışlar, kendi anlayışlarınca tarihler üzerinde oynama yapmışlardı. Sapıtmak için hürmetli ayların yerlerini değiştirip geciktirmek, küfürde gerçekten ileri gitmektir 9 Kur an, bu kimselerin amel ve eylemlerini şu şekilde özetlemiştir: Öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir 0 Onların yaptıkları işler görünürde hayır gözükse de gerçekte ve akıbetinde boş ve kıymetsizdir. Kur an ın bu kimselerin işleri hakkındaki bir başka ifadesi şöyledir: Onlar amellerinin bir kıymeti olduğunu ve güzel işler yaptıklarını zannederler: Dünya hayatında, çalışmaları boşa gitmiştir, oysa onlar güzel iş yaptıklarını sanıyorlardı Biharu l Envar, c.23, s.233 Al i İmran, 30 Maun, 4 6 Bakara, 264 Tevbe, 37 Bakara, 27 Kehf,
211 98. Kur an da Tedebbür Etmenin (Düşünmenin) Önemi اب ت ذ ك ر ول ي ا ول وا ال ل ب وا ا ي ات ه ر ك د ل ي ب ار ب ك ت اب ا ن ز ك ل ن اه ا ل ي م Bu Kur an, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Sad, 29 Kur an da tedebbür etmenin önemine oldukça geniş yer verilmiştir. Çünkü: Her kim Kur an ayetleri hakkında tedebbür etmez ise, Allah ın aşağılanmasına layıktır: Onlar Kur an ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var? Rabbani alim, işlerini Kur an a göre yapan kimsedir: Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz kitap uyarınca rabbaniler (Allah ın istediği örnek ve dindar kullar) olun. 2 İlahi kitapları ciddiyetle ele almak gerekir: Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl 3 Her kim Kur an ı kendisinden uzaklaştırsa, kıyamet gününde Hz. Peygamber in (s.a.a) şikayet edeceği kimselerden olacaktır: Peygamber dedi ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur an ı büsbütün terk ettiler. 4 İmam Zeyne l Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: Eğer tek olduğum zaman yanımda Kur an olsa asla gariplik hissetmem. 5 Kur an bir de- Hz. Emiru l Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: niz gibidir ki hiç kimse onun derinliğine ulaşamaz. 6 İmam Humeyni (r.a) ömrünün tümünü Kur an üzerine tedebbüre ayıramamış olması hususunda müteessir olmuştur. 7 Molla Sadra da Vakıa suresi tefsirinde benzer bir üzüntüyü dile getirmiştir Muhammed, 24 Al i İmran, 79 Meryem, 2 Furkan, 30 Usul u Kâfi, c.2, s.602 Nehcu l Belağa, 98. Hutbe Sahife-i Nur, c.20, s.20 20
212 99. Tümüyle Lütuf ve Şefkat Dolu Bir Ayet ق ل اد ى ي ا ع ب ال ذ ين ر م ا س ف وا ع ل ى ا ن ف س ه ل ت ق ن ط وا م ن ر ح م ة الله ا ن الله ي غ ف ر ال غ ف ور الرح يم ه و ا ن ه ا الذ ن وب ج م يع De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Zümer, 53 Bu ayetin tüm kelimeleri ilahi lütuf ve şefkat ile bezenmiştir: Bu müjdeli haberin Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından açıkça duyurulması istenmiştir: De ki: 2 Allah, insanı muhatap olarak kabul etmiştir: Ey 3 Allah tüm beşeriyeti rahmetine alacak liyakatte ve kulları olarak kabul etmiştir. kullarım 4 Günahkârlar ancak kendilerine zulüm etmişler ve Allah a zarar verememişlerdir: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım 5 Rahmetten ümit kesmek, haramdır. Allah ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin 6 Allah ın rahmeti kısıtlı ve sınırlı değildir. Allah ın rahmetinden Ayetteki Arapça ifadesinde rahmetullah yerine rahmeti yani rahmetim ifadesi geçebilirdi. Allah ın rahmeti ifadesinin geçmiş olması rahmetin genişliğine işarettir. Çünkü Allah lafzı, O nun mana olarak en geniş ismidir. 7 Allah ın rahmet vaadi kat idir. Şüphesiz Allah 8 Allah ın işlerinden biri de, daima affetmesidir. Çünkü O, çok bağışlayandır 9 Allah tüm günahları bağışlamaktadır: bütün günahları affeder 0 Allah, bütün günahları affedeceğini tekit ederek beyan etmektedir: bütün günahları Allah çok affedici ve rahmet edendir: Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 2
213 00. Söyleşi ve Cedelin Adab ve Çeşitleri م ف ى ال ب ل د ت ق ل ب ر ك ه غ ر ات الله ا ل ال ذ ين وا ك ف ر ف ل ي ج اد ل ف ى ا ي م ا ي Allah ın ayetleri üzerinde, inkâr edenlerden başkası tartışmaya girişmez. Onların şehirlerde gezip dolaşmaları seni aldatmasın. Mü min, 4 Cidal ve tartışma iki türlüdür: - İlki, Peygamberlerin metotlarından olan, insanların irşadı için gayret ve bir çeşit müzakere olarak adlandırılan cidal ve tartışmadır. Hud suresinde geçtiği gibi: Kâfirler dedi ki: Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin ve bize karşı cidal etmede mücadele etmede çok ileri gittin 2 - İkincisi, karşı tarafı ezmek ya da hakkın gücünü azaltmak amacıyla yapılan cidal ve tartışmadır. Burda cidal ve tartışmadan kasıt, çeşitli sapkınve bâtıl yolları kullanarak mücadele etmektir. Bâtılı hakkin yerine koymak için mücadele etmişlerdi 2 İlmi ve akidevi meselelerde cidal ve tartışmadan uzak durulmalıdır. Eğer yukarıda değinilen iyi cidal ve tartışma olursa başka İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan cidal edin mücadele edin 3 İyi cidalin numunelerden; Hz. İbrahim (a.s), Nemrud u Allah a inanmaya davet etmiş ve şöyle buyurmuştur: Allah a kulluk yap ki; ölüm de hayat da O nun elindedir. Nemrud ise şöyle cevap verdi: Ölüm ve hayat benim de elimde. Ben herhangi bir kimsenin idam edilmesini sağlayabilir ya da idam kararı verilmiş kimseyi de özgürlüğüne kavuşturabilirim. Hz. İbrahim (a.s) ise bunun karşısında şöyle buyurmuştur: Allah güneşi doğudan doğudandır. Sen de güneşi batıdan doğur öyleyse Nemrud bu söz karşısında şaşkına dönmüştür Hud, 32 Mümin, 5 Ankebut, 46 Bkz. Bakara,
214 Kur an-ı Kerim defalarca muhaliflere olan hitaplarında eğer kendisi gibi bir kitabı ya da on hatta tek bir sureyi getirirlerse davetini geri çekeceği hususunda meydan okumuştur. Yardım için herkesi davet edebileceklerini ancak asla Kur an ın bir suresi gibi bir sure getiremeyeceklerini haber vermiştir. 5 Yersiz ve batıl tartışma ancak şeytanın tahrik etmesiyle olur. Doğrusu şeytanlar sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar 6 Bâtıl Tartışmanın Zararları Yoldan çıkma nedenlerindendir: Hidayete ermiş guruplar ancak boş ve batıl tartışma içinde olduklarından sapmışlardır. 7 2 İlahi kahrın gelme nedenlerindendir: Her kim bilgisi olmadan bir konuda tartışmaya girerse, tartışmayı bırakana kadar ilahi kahır üzerinedir. 8 3 Pişman olmaya sebeptir: Tartışmanın çıkış nedeni olan inatlaşmaktan sakın. Başı cahillik sonu pişmanlıktır. 9 Kabul ve tavsiye edilen tartışma, cidal yöntemleri; Muhataptan delil istenir: De ki: Doğru sözlüler iseniz delilinizi getirin. 0 2 En baştan kendisini kazanan ve üstün gibi görmemelidir: De ki: Allah tır. Öyleyse doğru yolda veya apaçık bir sapıklıkta olan ya biziz ya sizsiniz. 3 Geçerli ve maslahatı olan bir durum olmadığı takdirde hak her ne ise kabul edilmelidir: Şarap ve kumarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür Bkz. Yunus, 38 ve Bkz. Bakara, 23 Enam, 2 Nehcu l Fesahe, H Nehcu l Fesahe, H Nehcu l Fesahe, H. 008 Bakara, Sebe, 24 Bakara, 29 23
215 4 Muhataba düşünme fırsatı verilmelidir: Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse,allah ın kelamını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver 3 5 Edep ve metanete riayet edilmelidir: Onların, Allah ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah a söverler. 4 6 İnsaflı olunmalıdır ve herkesi aynı gözle görmemek gerekir: Sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor. 5 7 Mantıklı söz söylenmelidir: Ey inananlar! Allah tan sakının, dürüst söz söyleyin 6 8 Söz, mülayim bir edayla söylenmelidir: Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır veya korkar Tevbe, 6 Enam, 08 Al i İmran, 23 Ahzab, 70 Taha, 44 24
216 0. İlahi Nusret ve Zaferin Çeşitli Görüntüleri اد ق وم ال ش ه م ي و وي ن وا ف ى ال ح يوة الد ا ن ي وال ذ ين ا م سل ن ا ا ن ا ل ن ن ص ر ر Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz. Mümin, 5 İlahi zafer ve başarı, peygamberler ve müminlere çeşitli şekillerde ulaşır: Kimi zaman ünsiyetin icat edilmesiyle ve kalplerin yönlendirilmesi ile; Sizi arıtmak, sizden şeytan vesvesesini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve sebatınızı artırmak için gökten size su indirmişti. Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle sağlamlaştırır 2 Kimi zamanda dualara icabet edilmesiyle; Rabbi, onun duasını kabul etti 3 Nuh, şöyle dedi: Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma! 4 Bazen de mucize ve hüccetin tamamlanmasıyla; Ant olsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik 5 Kimi zaman devlet bahşedilmesiyle; İbrahim ailesine kitap ve hikmet verdik, onlara büyük hükümranlık bahşettik. 6 Kimi zaman savaşta galip gelinmesiyle; And olsun ki Allah size birçok yerlerde ve Huneyn gününde yardım etmişti 7 Kimi zaman sükûnet ve emniyetin kalbe nazil edilmesiyle; Allah da ona (kalbine) sükûnet ve emniyet indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemişti Enfal, İbrahim, 27 Yusuf, 34 Nuh, 26 Hadid, 25 Nisa, 54 Tevbe, 25 Tevbe, 40 25
217 Kimi zaman düşmanın helak edilip, onun intikamının alınmasıyla; Bu sebeple onlardan intikam aldık 9 Kimi zaman gaybi yardımlar ve meleklerin nazil olmasıyla; Hani sen müminlere, Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi? diyordun. 0 Kimi zaman düşmanların kalplerine korku bırakılmasıyla; kalplerine korku saldı; Kimi zaman peygamberlere uyan kimselerin düşünce ve kültürlerinin gelişmesiyle; Dinini bütün dinlere üstün kılmak için 2 Kimi zaman tehlikelerden korumayla; Biz onu ve gemidekileri kurtardık 3 Kimi zaman hile ve kurulan tezgâhları etkisiz hale getirmekle; Şüphesiz Allah, kâfirlerin tuzağını bozar A raf, 36 Al i İmran, 24 Haşr, 2 Saf, 9 Ankebut, 5 Enfal, 8 26
218 02. Hz. Peygamber in (s.a.a) İnsanlara Davranışı ب ر ف اص ا ن و ع د الله ح ق ف ا م ا ن ر ي ن ك ب ع ض ال ذ ى ن ع د ه م ا و ون ر ج ع ف ي ف ا ل ي ي ن ت و ن ك ن ا Onun için (Resulüm), sen sabret! Şüphesiz Allah ın vaadi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa onlar bize döneceklerdir. Mümin, 77 Hz. Peygamber in (s.a.a) insanlara olan tüm tutumu, Allah ın emri üzerine olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.a) insanlara keyfi ve fevri davranışlarda bulunmadığı gibi, bu davranışları değişik olaylarda çeşitli kimselere göre de farklılık gösteriyordu. Bu konudaki ayetleri iki başlıkta sınıflandırabiliriz: Birinci bölüm; insanlara yumuşaklıkla gösterilen tutum ve davranışlar hakkında nazil olan ayetler. İkinci bölüm ise yoldan çıkan ve doğru yolu reddeden kimselere karşı gösterilen sert tutum ve davranışlar hakkında nazil olan ayetler. Şimdi bu iki bölüm için nazil olan ayetlerden bazı örnekler sunalım. Birinci bölüm: Hz. Peygamber in (s.a.a) insanlara olan yumuşak davranışları hakkında nazil olan ayetler: (Resulüm), sen sabret (ele aldığımız konunun ayeti) Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir. Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir 2 Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et Şuara, 25 Tevbe, 03 Nahl, 25 27
219 Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et, iş hakkında onlara danış 4 Sen kötülüğü en güzel bir şekilde önle 5 De ki: Ey ehli kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz 6 Sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlerini kabul et ve onlar için Allah tan mağfiret dile 7 Deki: O sizin için bir hayır kulağıdır 8 Ayetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman, de ki: Selâm olsun size! 9 Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi 0 Eğer onlar barışa eğilim gösterirlerse, sende barışa eğilim göster Allah tan büyük bir lütfa ereceklerini müminlere müjdele. 2 İkinci bölüm: Hidayet olmayacak doğru yolu reddeden kimselere gösterilen keskin davranışlar hakkında nazil olan ayetler: Artık sen onları bırak ve bekle 3 O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme! Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar. 4 Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihat et, onlara karşı sert davran 5 Düşmanın onlardır. Onlardan sakın Al i İmran, 59 Fussilet, 34 Al i İmran, 64 Mümtehine, 2 Tevbe, 6 Enam, 54 Al i İmran, 59 Enfal, 6 Ahzab, 47 Secde, 30 Kalem, 8-9 Tevbe, 73 Münafikun, 4 28
220 Ant olsun, ikiyüzlüler, kalplerinde hastalık bulunanlar, şehirde kötü haber yayanlar (bu hallerinden) vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz (onlarla savaşmanı ve onları şehirden sürüp çıkarmanı sana emrederiz); sonra orada, senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler. 7 Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma; onun kabri başında da durma 8 (Resulüm) sen Allah de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar! 9 Onun içinde (mescid-i dirar da) asla namaz kılma! 20 Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma Ahzab, 60 Tevbe, 84 Enam, 9 Tevbe, 08 Ahzab, 48 29
221 03. Din Muhaliflerine Karşı Davranış Yöntemleri ئ ة ه ى ا د ف ع ب ال ت ى ا ح س ن ف ا ذ ا ال ذ ى ب ي ن ك و ب ي ن ه و ل ت س ت و ى ال ح س ن ة و ل الس ي م يم ول ى ح ع د او ة ك ا ن ه İyilikle kötülük bir olmaz, Sen kötülüğü en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur. Fussilet, 34 Dine karşı muhalif olanlar birkaç gruptan oluşur ki bu grupların her birine karşı ayrı bir davranış şekli gösterilmelidir. Kimi zaman bazıları cahillik ve bilgisizliklerinden dolayı hakkın karşısında yer alır ve düşmanlık gösterirler. Ele alınan konunun başındaki ayet de ihsan ve muhabbetle davranılmasını emreder. Bu konu hakkında başka ayetler de Kur an da yer almıştır: Cahiller kendilerine kötü sözlerle muhatap olmak istediklerinde hoşgörülü bir söz ya da selam derler: Cahiller onlara laf attıkları zaman, selâm! der (geçer)ler. 2 Boş ve gereksiz bir şeyle karşılaştıklarında erdemli davranırlar. Faydasız bir şeye rastladıkları zaman yüz çevirip vakarla geçerler. 2 Kimi zamanda dine muhalefet eden kimseler şek ve şüphe içinde olan kimselerden oluşur. Onlar karşısında delil üzerine ve şüphelerini yok edecek şekilde bir yaklaşım içinde olunmalıdır. Allah hakkında duyulan şüphe; Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? 3 Kıyamet ve mahşer günü hakkında duyulan şüphe; Ey insanlar! Öldükten sonra tekrar dirilmekten şüphede iseniz bilin ki Furkan, 63 Furkan, 72 İbrahim, 0 Hac, 5 220
222 Hz. Peygamber e (s.a.a) ve kendisine indirilen kitap hakkında duyulan şüphe; Eğer kulumuza (Muhammed e) indirdiğimiz (Kur an) hakkında şüphede iseniz 5 Kimi zaman muhalefet haset ve kin esası üzerinedir. Bu durumda onların bu davranışları karşısında görmezden gelen bir tutum sergilenmelidir. Hz. Yusuf un (a.s) kardeşleri hasetlerini ve yaptıkları hataları itiraf etmişlerdi. Bu itiraflarının karşılığı olarak, Hz. Yusuf tan (a.s) affetme vaadini aldılar. Allah a yemin ederiz ki, Allah seni bizden üstün tutmuştur; doğrusu biz suç işlemiştik dediler. Yusuf dedi ki: Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir. 6 Habil, kardeşi Kabil in haset etmesinden dolayı kendisine şöyle dedi: Eğer beni öldürme kastın var ise, bilmelisin ki; ben asla böyle bir işe yeltenmem. Beni öldürmek üzere elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için sana elimi uzatmam, çünkü ben, Âlemlerin Rabbi olan Allah tan korkarım. 7 Kimi zaman muhalefet, konumların, refah ve maddi gelirlerinin korunması için yapılır. Bu durumda hüccetin tamamlanması yeterlidir. Bırak onları 8 ve onlardan yüz çevir 9 cümleleri bu tür kimseler içindir. Kimi zaman da muhalefet, insanların imanlarını sabote etmek ve zayıf düşürmek kalıbındadır ki bu gruba karşı bağların kopartılması, tutuklanmaları ve kimi zaman da öldürülmelerine varacak kadar çetin bir tavrın gerekliliğine dair ayetler nazil olmuştur: Ey peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihat et ve onlara karşı çetin ol! Allah ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi hâlde siz de onlar gibi olursunuz Bakara, 23 Yusuf, 9-92 Maide, 28 Enam, 9 Hicr, 3 Maide, 42 Nisa, 63 ve 8 Tevbe, 73 Nisa, 40 22
223 3 Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar 2 4 Lanetlenmiş olarak, nerede bulunurlarsa yakalanır ve hem de öldürülürler. 3 Bazen de onların düşmanlıkları ellerine silah alarak savaşma şeklindedir. Kur an ı Kerim bu hususta şöyle buyurur: Hürmetli ay, hürmetli aya mukabildir, hürmetler karşılıklıdır; o halde, size tecavüz edene (saldırana), size saldırdıkları gibi saldırın 4 Kimileri Şura suresinin 40. ayeti olan Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür. ayeti için şöyle demişlerdir: Bu ayette kastedilen şudur: eğer bir kimsenin kötülüğüne kötülük ile yanıt verirseniz, siz de onun gibi biri olursunuz. Bununla birlikte aynı surenin 43. ayetinde şöyle buyrulur: Her kim de sabreder ve bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir Maide, 5 Ahzab, 6 Bakara,
224 04. Rızık ve Geçim ع ل يم ا ن ه ب ك ل ش یء ر ق د وي ش اء ز ق ل م ن ي ل ه م ق ال يد الس م و ات و ال ر ض ي ب س ط الر Göklerin ve yerin kilitleri O nundur. Dilediğine rızkı yayar ve isterse kısar, bir ölçüye göre verir. Doğrusu O her şeyi bilendir. Şura, 2 Makalid kapatmak ve açmak için kullanılan anahtar anlamına gelen maklid kelimesinin çoğuludur. Her kim yeryüzünün ve gökyüzünün anahtarına sahipse, rızık hazinelerini bir kimseye açabilir ya da kapatabilir. Varlık anahtarları kimi zaman feyzin ulaşmasına vesile olan maddi etkenlerdir. Yağmurun toprak ve yeryüzünün canlanmasına neden olması örneğindeki gibi. Allah ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda Kimi zaman da Allah ın güzel isimleri anahtar olarak tanıtılmıştır. Semat duasında şöyle geçer: Allah ım! Seni o güzel isimlerinle çağırıyorum ki; eğer gökyüzünün kapalı kapılarına o isimler okunsa senin rahmetinle açılırlar Rızkın genişlemesi ya da daralması ilahi kahrın ya da muhabbetin bir nişanesi değildir. Çünkü Kur an şöyle buyurur: Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah, bununla ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor. 2 Her ne kadar rızkın artması ya da daralması Allah ın elinde de olsa, insan rızkını ele geçirmek için çabalamayı, koşuşturmayı bırakmamalıdır. Kur an şöyle emreder: Allah ın lütfundan nasibinizi arayın 3 Rızık her zaman maddi değildir. Zira duada şöyle deniliyor: Allah ım bana sana hakkıyla kulluk etme ve günahlardan kaçınma muvaffakiyet rızkını bağışla 2 3 Bakara, 64 Tevbe, 55 Cuma, 0 223
225 Kur an ı Kerim, rızkın arttırılma anahtarlarını da bizlere öğretmiştir: Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: And olsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! 4 Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O na tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin. 5 Allah, kendisine karşı gelmekten sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar, ona beklemediği yerden rızık verir. Allah a güvenen kimseye O yeter. Allah, buyruğunu yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü var etmiştir İbrahim, 7 Hud, 52 Talak,
226 05. Şura ve Meşveret م ما و م ن ه ي ه م ا مر ش ورى ب الصل وة و وا وا ق ام م ه و ال ذ ين اس ت ج ل ر اب وا ب ن ف ق ون ر ز ق ن اه م ي Onlar, Rablerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında bir istişare iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan onlar Allah yolunda harcarlar. Şura, 38 Talha ve Zübeyr, Hz. Emiru l Müminin Ali ye (a.s) şöyle dediler: Bizimle her konuda meşveret etmen şartıyla seninle birlikte hareket edebiliriz. Çünkü bizim hesabımız başkalarının hesabından farklı olmalıdır. Hz. Ali (a.s) onlara şöyle buyurdu: Ben Allah ın Kitabı ve Hz. Resulullah ın (s.a.a) sünnetine bakar ve ona göre amel ederim. Sizin ve diğerlerin rey ve meşveretinize ihtiyacım yok. Ancak Allah ın Kitabı ve Hz. Peygamber in (s.a.a) sünnetine göre bir delil bulamazsam meşveret etmem gerekecek ki, işte o zaman sizinle meşveret edebilirim. 38. ayet-i kerimede toplum işlerinin idaresi için şura sisteminin gerekliliği ve bunun tekidi üzerinde durulmuştur. Bu yüzden bu sureye Şura suresi ismi verilmiştir. Biz de bu münasebetle bazı rivayetleri meşveret ve şura bölümünde zikredeceğiz. Hür ve özgür bilginlerle meşveret yapınız. Meşveret edeceğin kimse Allah tan korkuyor olmalıdır. Kıyamet gününü dünya hayatına tercih eden takvalı kimselerle meşveret etmelisin İlim ve tecrübeye sahip akil kimselerle meşveret etmelisin. Cimri, korkak ve ihtiras sahibi kimselerle meşveret etme. Meşveret ettiğin kimsenin tercihi onun tecrübesinin miktarı kadardır. Öyle kimselerle meşveret et ki; doğru sözlü ve hür iradeli kimseler olsunlar. İşte böyle kimseyi sırrından haberdar et ki sana geniş ve doğru bir bilgi sunumu yapabilsin. Biharu l Envar, c.72, s
227 Akıl sahibi ve senin hayrını isteyen kimseyle yapılan meşveret, berekettir, olgunlaşmadır ve ilahi muvaffakiyettir. İşlerinde şu beş özelliğe sahip olan kimselerle istişarede bulun: akıl, ilim, tecrübe, hayrını istemesi ve takva. Soru: Nehcu l Belağa nın 3. mektubunda kadınlarla istişare etmek niçin yasaklanmıştır? Cevap: Meşveret ve istişare cinsiyete tabi değil, kıstaslara bağlı bir durumdur. Kadın hissiyatı kuvvetli ve duyguları yoğun olduğundan onun görüşü genellikle herhangi bir delile dayanmaz. Bir diğer hadiste ise şöyle buyrulur: Akıl ve kemal tecrübelerine sahip bir kadına ne zaman rastlarsanız, onunla istişare edin. Öyleyse kadınlarla istişare etmenin yasaklandığına dair delil, yetersiz kimseler içindir denilir. Yukarıda söylenilen sıfatlara bir erkek sahip olsa, onunla istişare etmekten de kaçınılmalıdır. Soru: Kur an ı Kerim in insanların çoğu akıl etmez, insanların çoğu bilmez, insanların çoğu fasıktır, insanların çoğu hakkın karşısında teslim olmaz. cümlelerinden sonra meşveret ve istişare etmek neden tavsiye edilmiştir? Cevap: Kur an ı Kerim insanların çoğunun şirke, fesada ve heveslerine uyduğunu söylerken kastettiği dikkat edileceği üzere asla muttaki ve müminlerin çoğunluğu değildir. Meşveretin Faydaları ve Etkileri Akıl sahibi kimselerle meşveret etmenin birçok etkisi ve faydası vardır. Onlardan bazıları şöyledir; Hata yapma ihtimalini azaltır. Yetenekleri ortaya çıkartır. Despotluk ve zorbalığa mani olur. Birilerinin haset etmesine engel olur. Eğer meşveret etmenin neticesinde başarılı olunursa, kimileri yaşanılan rüşd ve olgunluğu kendileriyle yapılan meşverete bağlı olduğunu düşünür. Bundan ötürü meşveret eden kimseye haset edilmeyecektir. Olgunlaşan ve rüşd eden bir evlada babasının asla haset etmediği gibi. Zira onun olgunluğunu kendi olgunluğunun bir parıltısı olarak görmektedir. 226
228 İlahi yardımları beraberinde getirir. Dini kültürümüzde şöyle denir: Allah ın eli cemaatin üzerindedir. Başkalarının fikirlerinden istifade etmek gerçekleştirilmek istenilen programı daha da olgunlaştırır ve genişletir. Her kim insanlarla istişare ederse, onların aklına ortak olur. İstişare ve meşveret etmek, insanlara gösterilen bir tür saygı ve hürmettir. Yapılan istişareler sonucunda beklenilen yeni bir söz duyulmamış olabilir ancak bu eylem insanların kişiliklerine gösterilen saygıya işarettir. İnsanları tanımanın etkin bir yoludur. Şairin de dediği gibi; İnsan bir söz söylememişse Ayıp ve maharetleri gizlide kalmıştır. İstişare ederek, insanların ilmi ve fikri dereceleri ile sözlerine ne kadar uydukları tanınmış olur. Soru: Acaba Hz. Peygamber in (s.a.a) insanlarla istişare etmesinin zahiri bir yönü olduğu söylenebilir mi? Cevap: Asla. Çünkü Hz. Peygamber in (s.a.a) istişare ettiği hususlarda çıkan sonucun tersine bir uygulaması olmamıştır. Hz. Peygamber (s.a.a) istişare ettikten sonra çıkan sonuçtan sonra farklı şekilde davransaydı hem ümmetine hürmet etmemiş hem de bir şekilde ümmetinin ruh halini yaralamış olacaktı. Hz. Peygamber (s.a.a) Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye, Ben-i Kurayza ve Ben-i Nadir boylarıyla yapılan savaşlarda ve Mekke nin fethinde, Tebük muharebesinde Müslümanlarla istişarede bulunmuştur. Meşveret insanları ilgilendiren konularda olmalıdır. Ancak Allah ın emirleri ve dini hükümleri hususunda; biset, imamet, ibadet gibi konularda meşveret edilemez. Namaz, Allah ın bir ahdidir. Allah ın ahdini yerine getirmek gerekir ve bu gibi konularda da istişareye yer yoktur. Ümmetin rehberliği ve imamet hususu da Allah ın bir ahdidir. Bu yüzden Hz. İbrahim (a.s), Allah tan zürriyetini de toplumun rehberi olarak seçmesini istedinde Allah kendisine şöyle buyurmuştur: Zalimler ahdime erişemezler. Rehberlik ve imamet, Allah ın bir ahdidir. Bu makamın verilmesi Hz. İbrahim in duasından ve isteğinden öte Allah ın seçimiyle 227
229 olur. Eğer bir şahıs (Allah a, kendisine veya başkasına) zulüm ederse, o rehberliğe layık kimse değildir demektir. Ve İbrâhîm i Rabbi kelimelerle imtihan etmişti. Nihayet (imtihan) tamamlanınca da (Allah şöyle) buyurdu: Muhakkak ki Ben, seni insanlara imam kılacağım. (İbrâhîm a.s): Benim zürriyetimden de (imamlar kıl). deyince; (Allah): Benim ahdime (imamlık ve önderlik rahmetime, senin zürriyetinden olan) zâlimler nail olamaz. buyurdu. 2 Öyleyse ümmetin rehberliğinde, seçilen kimseye koşulsuz uymamız gerekir. Kur an da buyrulduğu üzere; Ben seni insanlara imam kılacağım 3 İmamet ancak Allah ın seçimiyle gerçekleşir. İslam kâmil ve câmî bir dindir. İtikadi meselelerde: Bu mükâfat iman edenler ve Rablerine dayanıp güvenenler içindir. 4 Ahlaki meselelerde: Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince 5 Toplumsal meselelerde: Onların işleri de kendi aralarında bir istişare iledir 6 İbadetle ilgili meselelerde: Onlar öyle kimselerdir ki, şayet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı ikame eder, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar 7 Ekonomik meselelerde: Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan arta kalanı. 8 Siyasi ve askeri meselelerde: Bir haksızlığa uğradıkları zaman, yardımlaşırlar. 9 Dikkat edileceği üzere yardımlaşırlar ifadesi geniş zaman kalıbıyla gelmiştir ki bu durum sürekliliğe işaret eder Bakara, 24 Bakara, 24 Şura, 36 Necm, 32 Şura, 38 Hac, 4 Bakara, 29 Şura,
230 06. Karşılık ve Yanıt Verme Esası ه ع ل ى الله ا ن ه ل ا صل ح ف ا ج ر ن ع ف ا و س ئ ة م ث ل ه ا ف م ي ئ ة و ج زؤ ا س ي ي ح ب الظ ال م ين Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez. Şura, 40 İslam da karşılık verme kanunları: İslam ın kanunları akıl, fıtrat ve adalet üzerine inşa edildiği için kimi olaylar karşılıklılık esası üzerine açıklanmıştır. Biz bunlardan bazı örnekleri beyan edeceğiz. Hürmetli ay, hürmetli aya mukabildir, hürmetler karşılıklıdır; o halde, size tecavüz edene (saldırana), size saldırdıkları gibi saldırın Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır 2 İçinizden kim onu kasten öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır. (Buna) Kâbe ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder (öldürülen avın dengini takdir eder). Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir kefarettir 3 Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır. 4 İlahi sünnette karşılık vermeye örnekler: (Yahudiler) tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır. 5 Şüphesiz münafıklar Allah ı kandırmaya kalkışıyorlar; hâlbuki Allah onları kandırmaktatır Bakara, 94 Bakara, 228 Maide, 95 Nahl, 26 Al i İmran, 54 Nisa,
231 Şeytanları ile baş başa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler. Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar. 7 Allah ı unutan ve bu yüzden Allah ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir. 8 Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı 9 Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eğer yine dönerseniz, biz de geri döneriz (cezalandırırız) 0 Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O ndan razı olmuşlardır 2 Onlar dünyada şöyle derlerdi: Onlar şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir (bizim için fark etmez). 3 Kıyamette ise şöyle derler: Allah bizi hidayete erdirseydi biz de sizi doğru yola iletirdik. Şimdi sızlansak da sabretsek de birdir. Çünkü bizim için sığınacak bir yer yoktur. 4 Bu dünyada kör olan kimse ahirette de kördür; üstelik iyice yolunu şaşırmıştır. 5 Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki, ben de sizi anayım 6 Eğer Allah bize Hz. Peygamber (s.a.a) e salavat göndermeyi emrediyorsa: Ey müminler! Siz de ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin. 7 Bu emrin karşısında Hz. Peygamber (s.a.a) e de şöyle bir emir vermektedir: Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et Bakara, 4 5 Haşr, 9 Saff, 5 İsra, 8 Yunus, 26 Maide, 9 Şuara, 36 İbrahim, 2 İsra, 72 Bakara, 52 Ahzab, 56 Tevbe,
232 07. Mümin ve Kâfirin Mukayesesi و ع م ل وا ن وا م ك ال ذ ين ا م ل ه پ ات ا ن ن ج ع ا م ح س ب ال ذ ين اج ت ر ح وا الس ي ون ح ك م ا ي ساء م م ات ه م وم ح اه م ي واء م س الص ال ح ات Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller isleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar! Casiye, 2 Kâfir ile müminin mukayesesinde görüyoruz ki mümin Allah ı hatırlamakla huzur bulur, Allah ın verdiğine razı olur, gelecekten ümitlidir, yolu açıktır. Ölümü ise büyük bir eve göçmek olarak telakki eder. Ancak kâfir her gün isyan dairesinde dönmekte ve her an ya kendi ya da başkalarının heveslerine mahkûm olmaktadır. Geleceği karanlık ve ölümü yok olmak gibi görür. Kur an bu yüzden konunun daha iyi anlaşılması için mukayese yöntemlerini açıklamıştır. Böylelikle her ne düzeyde olursa olsun tüm vicdanlar meseleyi derk edecektir. Müminlerin imanı artacaktır O nun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır Ancak kâfirlerin ancak küfürleri artar. İnandıktan sonra inkâr edip, inkârda aşırı gidenler var ya 2 Müminlerin velisi Allah tır. Allah inananların velisidir 3. Ancak başkalarının velisi tağutlar ve müstekbirlerdir. İnkâr edenlerin velileri ise tağuttur. 4 Allah müminin kalbine sükûnet nazil eder. Allah, inananların kalplerine huzur ve güven indirir 5 Ancak kâfirlerin kalbinde korku ve vahşet yaratır. Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım Enfal, 2 Al i İmran, 90 Bakara, 257 Bakara, 257 Fetih, 4 Enfal, 2 23
233 İman sahibi kimseler hakka tabidirler. İnananların Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından dolayı 7 Ancak kâfirler batıla tabi olmuşlardır. inkâr edenlerin batıla uyarlar 8 Müminin geleceğinde neşe ve sevinç vardır. İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır. 9 Ancak kâfirlerin geleceğinde hakaret ve zillet vardır. onları bir zillet kaplayacaktır. 0 İman ehli, can verdiğinde karşılarında kendilerine selam diyen melekleri bulur. Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete derler.. Ancak zalimler meleklerin acımasız işkenceleriyle karşı karşıyadır. Melekler kendilerine yazık etmiş kimselerin canlarını alırken: Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk diyerek teslim olurlar. Hayır; öyle değil; doğrusu Allah onların yaptıklarını bilmektedir. 2 İman ehlinin cihadı ve savaşı, Allah yolundadır. İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar 3 İman edenlerin mükâfatı Allah yanında mahfuzdur. Gerçek şu ki, iman edip iyi işler yapanlara gelince, elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi etmeyiz. 4 Ancak inkâr edenlerin karşılıkları yoktur. Öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir... 5 Mümin, sahip olduğu imkânların Allah tan olduğuna inanır: Bu Rabbimin bana bir lütfudur. 6 Ancak kâfir sahip olduğu imkânları ilmine, hünerine ve emeğine bağlar. Karun, Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir dedi Muhammed, 3 Muhammed, 3 Meryem, 96 Yunus, 27 Nahl, 32 Nahl, 28 Nisa, 76 Kehf, 30 Bakara, 27 Neml, 40 Kasas,
234 Müminlerin işleri kalıcıdır. Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır. 8 İnkâr edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar var ya; işte, Allah onların bütün amellerini boşa çıkarmıştır. 9 Mümin, hiç kimseden korkmaz. Allah tan başka kimseden korkmazlar. 20 Ancak kâfirler korku içindedirler. Bir kısmı; insanlardan, Allah tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar 2 Müminlere melekler nazil olur. Dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner 22 Ancak mümin olmayanlara şeytanlar gelir. Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi? 23 İman ehli kimseler ümitlidirler. Erdemli davranan müminleri büyük bir ödülle müjdeler. 24 Ancak kâfirler meyus ve ümitsizdirler. Başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizliğe düşüverirler. 25 Hak yolu bir kelime ile ifade edilse, en iyi yoldur denir. Allah ın sözü ise en yücedir. Kâfirlerin yolu ise en aşağıdır. Kâfir olanların sözünü alçalttı 26 Kur an ın bize verdiği bu şeffaf delillere rağmen acaba şüphe edilecek bir şey kalmış mıdır? Dinde şüpheye yer yoktur. Bu, doğruluğu şüphe götürmeyen bir kitaptır 27 Ancak onlar kendi kendilerine vesvese yaratıp, şüpheye düşerler. Kalpleri şüpheye düşüp kendileri de o şüphelerinin içinde bocalayan kimseler Muhammed, 4 Muhammed, Ahzab, 39 Nisa, 77 Fussilet, 30 Şuara, 22 İsra, 9 Rum, 36 Tevbe, 40 Bakara, 2 Tevbe,
235 08. Allah a Bağlılık ve Diğer Bağlılıklar Arasındaki Farklar ست ج يب ل ه ا ل ى ي و م ال ق ي م ة و ه م ع ن ن ل ي د ع وا م ن د ون الله م م م ن ي ن ا ض ل و م وك ان وا ب ع ب م ك اف ر ين الن اس ك ان وا ل ه م ا ع د اء اد ت ه م د ع ائ ه غ اف ل ون وا ذ ا ح ش ر Kim, Allah ı bırakıp da, kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapıktır? Oysa onlar, bunların tapınmalarından habersizdirler. İnsanlar (kıyamet günü) toplandığında, o taptıkları kendilerine düşman oluverir, onların ibadetlerini de inkâr ederler. Ahkaf, 5 6 Yaşamda Allah a ve başka güçlere bağlanmanın sonuçları farklıdır A Allah ın bağlanmanın insan hayatındaki izleri İnsanın yaratıcısıdır. Allah, insanı yarattı. 2 İnsanın Rabbi âlemlerin de Rabbidir. Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah a mahsustur. 2 3 İnsanı çok sevmektedir. Doğrusu Allah insanlara şefkat gösterir, merhamet eder. 3 4 İnsanın duasını işitir. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin 4 5 İnsanın feryat ve haykırışlarına cevap verir. Yoksa darda kalana, kendisine yakardığı zaman karşılık veren 5 6 İnsanı en güzel yollara hidayet eder. Ama bizim uğrumuzda üstün gayret gösterenleri, elbette bize varan yollara eriştireceğiz Rahman, 3 Hamd (Fatiha), 2 Bakara, 43 Al i İmran, 38 Neml, 62 Ankebut,
236 7 İnsanı himaye eder ve velayetinde tutar. O, bütün salihlere velilik eder. 7 8 İnsanı rüşd ve kemale erdirir. O (Kur an), doğru yola iletiyor, biz de ona iman ettik 8 9 İnsana sükûnet ve huzur bağışlar. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah ı anmakla huzur bulur. 9 0 İnsana öğretir. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir. 0 İnsanın nimetlerini arttırır, genişlik verir. Rabbiniz: Şükrederseniz ant olsun ki, size karşılığını artıracağım 2 Hastalarına şifa verir: Hastalandığımda da O bana şifa verir. 2 3 İnsanın gelecekteki umududur: O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur. 3 B Diğerlerinin etkisi Yaratma kudretine sahip değillerdir. Sizlerin Allah ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır 4 2 İnsanın istek ve hacetlerinden habersizdirler: Çünkü, yalvardıkları şeyler yalvarışlarından habersizdirler. 5 3 İnsanın dualarını işitmezler: Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar A raf, 96 Cin, 2 Ra d, 28 Alak, 4 5 İbrahim, 7 Şuara, 80 Şuara, 82 Hac, 73 Ahkaf, 5 Fatır, 4 235
237 4 İnsanların ihtiyaçlarını karşılayabilecek kudretleri yoktur: Allah ı bırakıp da, kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kimdir? 7 5 İnsanın düşmanlarıdırlar. O taptıkları kendilerine düşman oluverir 8 6 Hadiseler karşısında yetersizdirler: Sizin bir sıkıntınızı gidermeye ve onu değiştirmeye güçleri yetmez. 9 7 Ne fayda verebilirler, ne de bir gelecek bir zararı önleyebilirler: Hâlbuki onlar, Allah ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı 20 Hz. Yusuf un (a.s) da buyurduğu gibi konu şu ayetle en güzel şekilde özetleniyor: Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı? Ahkaf, 5 Ahkaf, 6 İsra, 56 Bakara, 02 Yusuf,
238 09. Hudeybiye Anlaşması ب ين ا ل ي غ ف ر ل ك الله م ا ت ق د م م ن ذ ن ب ك و م ا ت ا خ ر و ي ت م ن ع م ت ه ا ن ا ف ت ح ن ا ل ك ف ت ح ا م ر ك الله ن صرا ع ز يز ا ن ص وي ت ق يما س ك ص راط ا م ه د ي ع ل ي ك وي Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin. Fetih, 3 Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) Hicri 6. yılın Zilkade ayında hac yapmak kastıyla Mekke ye doğru hareket eder. Müslümanları da bu seferde kendisine eşlik etmesi için teşvik etmesiyle birlikte bin dört yüz kişilik bir gurupla ihram elbiselerini giyerek Mekke ye doğru yola çıkarlar. Bu haber Mekke müşriklerine ulaştığında, Mekke ye yakın olan (Hudeybiye köyünde) yolu Müslümanlara kapatıp, Mekke ye girmelerine engel oldular. Bu macerada, iki taraftan da seçilen elçiler bir diğerine mesajları iletmek için yoğun çaba sarf ediyorlardı. Müşriklerin elçisi, Müslümanların Hz. Peygamber in (s.a.a) abdest suyunu bile teberrüken kullanacak kadar kendisine hayran olduklarını gördükten sonra müşriklere şöyle der: İnsanların Muhammed e (s.a.a) böylesine aşk ve ilgi duymasından sonra kimseyi O ndan ayıramazsınız. Osman, Müslümanlar adına elçi olarak müzakare etmek için Mekke ye gider. Ancak onun Mekke de katledildiği haberleri uydurulur. Hz. Peygamber (s.a.a), kendisine inananların herşeye hazır olmaları için bir ağacın altında Müslümanlardan yeniden biat aldı. İşte bu alınan biat, rıdvan biati olarak adlandırılmıştır. Osman, birkaç gün sonra sağ şekilde döndükten sonra iki tarafın da elçileri eşliğinde birkaç maddeden oluşan bir anlaşma metni Hz. Ali (a.s) tarafından hazırlanıp her iki tarafa sunulur. Müslümanlar ve müşrikler şu birkaç madde hususunda anlaşmaya vardılar. On yıl içerisinde aralarında bir savaş olmayacak. Müslümanlar tekrar geri dönecekler ve bir sonraki yıl üç günlük umre haccı için Mekke ye girebilecekler. 237
239 Hz. Peygamber (s.a.a) emriyle hac için getirilen develerin orada kurban edilmesini emreder. Ve oracıkta develeri kurban edip, saçlarını traş ettiler. Böylelikle ihramdan çıkarak Medine ye geri dönerler. Müslümanlar gerçi hacca gidemediler ancak bu anlaşma sayesinde on yıl boyunca savaş yapılmayacak ve umre ziyareti serbest olacaktı. Göründüğü üzere bu Müslümanlar için gerçek bir zaferdi. Çünkü müşriklerin gösterdikleri düşmanlıklar zahiren de olsa son bulacak ve dinin tebliği için yollar açılacak ve bu durum Müslümanların yeniden kuvvetlenmesini sağlayacak ve Mekke nin fethi için zemine hazırlayacaktı. Hudeybiye barış hadisesinde Hz. Ali (a.s), Hz. Peygamber in (s.a.a) emriyle antlaşma metnini Bismillahirrahmanirrahim ile başlayarak yazdı. Müşrikler: Biz bu metni kabul etmeyiz diye itiraz ettiler. Bu itirazdan sonra ifade Bismike Allahumme olarak değiştirildi. Daha sonra müşrikler Resulullah ifadesine itiraz ederek kaldırılmasını istediler. Hz. Resulullah (s.a.a) onların bu isteklerini de sakinlikle kabul ederek isminin önündeki Resulullah ifadesini kaldırdı. Burada müşriklerin amaçlarının ne olduğunu ve Hz. Resulullah (s.a.a) ve müminlere birlikte sekinenin nazil olduğu örneğini görmekteyiz. Hicri 6. yılda Hz. Peygamber (s.a.a) rüyasında Müslümanların saçları tıraşlı ve sükûnet içerisinde Mescidu l Haram a girdiklerini ve umre ziyaretlerini yaptıklarını görür. Bu rüyadan sonra Hz. Peygamber (s.a.a) umre ziyaretini yerine getirmek için binlerce Müslümanın da eşlik etmesiyle Hudeybiye denilen bölgeye geldiler. Kâfirler durumdan haberdar olunca Mekke yolunu kapattılar ve Müslümanları öldürmek için karar aldılar. Hz. Resulullah (s.a.a) da Müslümanlardan biatlerine vefalı olmaları hususunda bir kez daha söz aldı. Bu gelişmelerin akabinde Allah, Müslümanlara barış ve antlaşma nasip etti. Mekke de ikamet eden ve kimliklerini gizleyen bazı Müslümanlar haksız yere öldürülüyor, kendilerinden zorla haraç alınıyor ve kâfirlerin hakaretlerine maruz kalıyorlardı. Onlardan birçoğu kâfirlerin yakmış olduğu fitne ateşinde işkence görüyordu. Bu barışın vesilesiyle müşriklerden birçok kimse, İslam dininin haklılığını derk edip, Müslüman olmuştur. 238
240 Ancak kimi Müslümanlar Hz. Peygamber in (s.a.a) rüyasının gerçekleşmemiş olmasından dolayı endişe ediyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.a) ise onlara rüyasının gerçekleşmesinin illa da bu sene olacağını söylemediğini belirtti. Müslümanlar o sene Medine ye geri döndüler. Ve anlaşma metnine göre bir sonraki sene üç gün boşaltılmış Mekke şehrine güvenli bir şekilde girerek coşkulu bir şekilde umre ibaretlerini yerine getirdiler. Ancak kâfirler antlaşmayı bozdular ve Müslümanlar bunun üzerine hicri 8. yılda Mekke yi kan dökmeden fethettiler. 239
241 0. İslam da Mukaddesat ب ال ق و ل ل ه وا ر ت و ل ت ج ه ا ا ي ه ا ال ذ ين ا م ن وا ل ت ر ف ع وا ا ص و ات ك م ف و ق ص و الن ب ى ي ون ر وا ن ت م ل ت ش ع ض ا ن ت ح ط ب ا ع مال ك م ع ك م ل ب ض ك ج ه ر ب ع Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir. Hucurat, 2 Dünyada yer alan çeşitli akide ve ideolojiler, kendi inanç büyüklerine özel saygı gösterirler. Şehir ve caddelere, üniversitelere, okullara ve kuruluşlara büyüklerinin isimlerini verirler. İslam dininde de kimi şahıslar hatta bitkiler ve otlar kutlu olarak kabul edilmiştir. Pek tabii ki; İslam dininde kerametli ve kutlu olarak görülen her şey, Allah ın zatının kudsiyetine râcidir ve bu varlıkların Allah ile bağlılığı her ne kadar fazla ise, kutsallıkları da o orantıda artar. Bize düşen ise bu özel saygıyı korumaktır. İslam daki bu mukaddes varlıklara gelince; Allah kutsallığın kaynağıdır. Müşrikler Allah ı başkalarıyla aynı gördüklerinden kıyamet sahnesinde kendi sapkınlıklarını ikrar edecekler ve hayali ilahlarına şunları söyleyecekler: Bizim perişanlığımızın nedeni, sizi âlemlerin Rabbiyle bir gördüğümüz içindir. Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk. Kur an da Allah ın tesbih ve tenzih edilmesi hakkında birçok ayet nazil olmuştur. Yani Allah ı O nun için hiçbir kusur tasavvur etmeyecek biçimde yüceltmeliyiz. Allah ın sadece zatı değil, isimleri de tenzih edilmelidir. Yüce Rabbinin adını tesbih et. 2 2 Allah ın Kitabına da özel bir hürmet ve saygı gösterilmelidir. Allah, Kitab ını azim 3 olarak adlandırdığına göre biz de Kitabullah a ta- 2 3 Şuara, 98 A la, bkz. Hicr,
242 zim etmeliyiz. Allah, Kitab ını kerim 4 olarak kabul ediyorsa öyleyse biz de Kitabullah ı kerametli görmeliyiz. Allah Kitab ını mecid 5 olarak tanımlıyorsa öyleyse bizim de Kitabullah ı temcid etmemiz (övmemiz) gerekir. 3 İlahi rehberler olan peygamberler ve onların hak vasileri, özellikle peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a) ve O nun Ehl-i Beyt i (a.s) özel bir makama sahiptir. Bu surede Hz. Peygamber e (s.a.a) gösterilmesi gereken edep ve davranış şekli beyan edilmiştir. Onların önüne geçmeyelim, onların sesinden daha yüksek bir sesle konuşmayalım. Bir başka ayette Hz. Peygamber e (s.a.a) salavat gönderilme emri verilmiştir. Allah ve melekleri, Peygamber e çok salât ederler. Ey müminler! Siz de ona salât ve selam getirin. 6 Hz. Peygamber in (s.a.a) vefatından sonra da O nun ziyaretine 7, O nun vasisinin ziyaretine, zürriyetine ve Hz. Peygamber (s.a.a) ile bir şekilde bağı olan herkese saygı gösterilmesi gerektiğine de dikkat edilmelidir. Özellikle rabbani âlimler, adil fakihler ve taklid mercileri, rivayetlerin buyruğuna göre Hz. Peygamber in (s.a.a) varisleridir ve onlara saygı ve hürmet göstermek görevlerimiz arasındadır. Şu hadiste de buna işaret ediliyor: Her kim adil fakihi reddederse Hz. Peygamber in (s.a.a) Ehl-i Beyt inin (a.s) sözünü reddetmiş gibidir. Ve her kim Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt i (a.s) reddetse Allah ın sözünü reddetmiş gibidir. 8 Sadece Hz. Peygamber in (s.a.a) kendisi değil, O na ait ve O nunla ilgili olan her şey kutsaldır. Hz. Musa nın (a.s) yeni doğduğunda içine koyulduğu ve suya bırakıldığı sandık daha sonra Hz. Musa (a.s) ve sülalesi tarafından bir hatıra olarak saklanmıştır. Bu sandık öyle bir kutsallığa sahipti ki, melekler tarafından taşınırdı ve düşmanlara karşı yapılan savaşlara götürülerek bu vesileyle zaferler kazanılırdı bkz. Vakıa, 77 bkz. Kaf, Ahzab, 56 Çeşitli kitaplarda -örneğin Ayetullah Ahmedi Meyanici nin kaleme aldığı Teberruku s Sahabe - sahabelerin Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt ine (a.s) hayatlarında ve vefatlarından sonra yaptıkları yüzlerce hürmet ve saygının örnekleri nakledilmiştir. Biharu l Envar, c.27, s.238 bkz. Bakara,
243 4 İslam dininde ebeveyne özel bir saygı göstermek ve onları tazim etmek hususunda emirler verilmiştir. Kur an da beş ayrı yerde tevhide ve anne babaya ihsan edilmesi hususunda ayetler bulunmaktadır. 0 Bir başka yerde ise, ebeveyne teşekkür edilmesi, Allah a olan şükür ile birlikte zikredilmiştir. Ebeveyne gösterilmesi gereken hürmet babında, onlara muhabbet ile bakmak bile ibadettir denilmiştir. Bizlere onların seslerinden daha yüksek bir ses tonu ile cevap verilmemesi hususunda tavsiyede bulunulmuştur. Onların üzülmesine neden olacak bir yolculuk yapmak haramdır. Ve böyle bir yolculukta namazlar tam olarak kılınmalıdır. 5 İslam da kimi vakitler -Kadir Gecesi gibi-, kimi mekânlar camiler gibi-, kimi taşlar -Haceru l Esved gibi-, kimi sular zemzem-, kimi topraklar -İmam Hüseyin in (a.s) Kerbela türbeti gibi- ve kimi elbiseler -ihram elbisesi- kutsal kabul edilmiştir ve özel hürmete tabidirler. Kur an da şöyle buyrulur: (Hz. Musa (a.s) mukaddes vadiye geldiğinde hürmeten çarıklarını çıkarmıştır.) Hemen çarıklarını çıkar! Çünkü sen kutsal vadi Tuva dasın. 2 Mescidu l Haram, müşriklerin girişine izin verilmeyen mukaddes bir mekândır. Ey iman edenler! Müşrikler ancak necistirler. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram a yaklaşmasınlar 3 İbadet yerleri ve mescitler mukaddestir. Mescitlere gidildiği zaman, temiz ve süslü gidiniz. Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin 4 Cenabet vb. durumlara maruz olup temizliği olmayanın mescitte durmaya dahi hakkı yoktur. Ey iman edenler! Siz sarhoş ve cünüp iken de gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın 5 Mescit o denli aziz ve kıymetlidir ki Hz. İbrahim (a.s), Hz. İsmail (a.s), Hz. Zekeriya (a.s) ve Hz. Meryem (s.a) Allah ın evlerini temizlemekle görevlendirilmiştir. İbrahim ve İsmail e: Tavaf edenler, ibadete bkz. Bakara, 83 Nisa, 38 Enam, 5 İsra, 23 Ahkaf, 5 bkz. Lokman, 4 Taha, 2 Tevbe, 28 A raf, 3 Nisa,
244 kapananlar, rükû ve secde edenler için evimi temiz tutun diye emretmiştik. 6 Hatta Hz. Meryem in (s.a) annesi evladının erkek olacağını düşünmüş ve Mescidu l Aksa ya hizmet etsin diye adakta bulunmuştu. İmran ın karısı söyle demişti: Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen sensin. 7 6 İmanı olan insan da keramete ve kutsallığa sahiptir. Müminin yüzünün suyu ve izzeti, Kâbe nin izzetinden daha büyüktür denilir. Mümin kimsenin gıybeti haram, hakkını savunmak vaciptir. Hatta ölümünden sonra kabrine yapılacak saygısızlık da haramdır. 6 7 Bakara, 25 Al i İmran,35 243
245 . Araştırma Yapmak, Toplumsal Dertlerin İlacıdır ف ت ص ب ح وا ا ب ج ه ال ة ق وم وا يب ن وا ب ن ب ف ت ب ا ن ت ص ي ن وا ا ن ج اء ك م ف اس ق ا ي ا ا ي ه ا ال ذ ين ا م ل ت م ن اد م ين ع ل ى م ا ف ع Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz. Hucurat, 6 Tarih boyunca peygamberler çeşitli toplumsal ve ahlaki hastalıklara müptela olmuş birey ve kitlelerle karşı karşıya gelmiştir. Öyle ki; bugün insan hayatında bu denli önemli ilerleme ve gelişim yaşanırken dahi bu ruhsal hastalıklar tüm direnciyle insanlık içinde kalmıştır. Bu hastalıklardan bazıları şöyledir; İyi olduğu kabul edilen kimseleri körü körüne taklit etmek ve hurafi adet ve geleneklere sıkı sıkıya bağlanmak. Hayallere, söylentilere, iftiralara ve gerçeği olmayan rüyalara tabi olmak. İlme sahip olmadan birşeyi desteklemek ve hakemlik yapmak. Herhangi bir bilgiye sahip olmadan onun hakkında konuşmak, övmek yahut eleştirmek. İşte tüm bu hastalıkları iyileştirecek ilaç, bu ayette de beyan edilmiş olan araştırma ve irdelemedir. Eğer toplumlar her konuya dikkat etseler, bunları araştırıp inceleseler kitleler üzerindeki tüm bela ve afetler bir defada düzeltilmiş olacaktır. Bu ayetin bir benzeri Nisa suresinin 94. ayetinde gelmiştir. Şöyle buyrulur: Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selam verene, dünya hayatinin geçici menfaatine göz dikerek Sen mümin değilsin demeyin. Çünkü Allah ın nezdinde sayısız gani- 244
246 metler vardır. Önceden siz de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Tarih kitaplarında şöyle nakledilmiştir: Hayber savaşından sonra Hz. Peygamber (s.a.a), Usame bin Zeyd i yanında bir grup Müslümanla birlikte Fedek topraklarında yerleşik Yahudi köylerine, onları İslam dinine girmeye ya da cizye vergisi vermeye davet etmeleri için gönderdi. Mirdas isimli bir Yahudi kendisine ulaşan bu haberin ardından ailesi ve eşyalarıyla birlikte bir dağa yerleşti. Mirdas, kendilerine doğru gelen Müslümanları La ilahe illallah Muhammed Resullah nidalarıyla karşıladı. Usame, Mirdas ın korkusundan İslam ı seçtiğini ve haliyle gerçek Müslümanlardan olmayacağını zannederek onu öldürdü. Hz. Resulullah (s.a.a) kendisine bu haber iletildikten sona çok rahatsız oldu ve hemen akabinde de yukarıdaki ayet nazil oldu. İslam da Haber İslam, sözün ne şekilde söyleneceği ve haberin ne şekilde nakledilmesi gerektiği meselesini oldukça önemsemiştir. Örneğin; Kur an, duyduğu her haberi tartmadan yayan kimseyi şiddetle eleştirmiştir ve şöyle buyurmuştur: Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; hâlbuki onu, Resul e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi 2 2 Kur an yalan haberleri yayarak toplumu gereksiz yere meşgul eden ve endişeye sevk eden kimseler için çok çetin cezaların belirlendiğini buyurmuştur. şehirde kötü haber yayanlar (bu hallerinden) vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz (onlarla savaşmanı ve onları şehirden sürüp çıkarmanı sana emrederiz); sonra orada, senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler Hz. Peygamber (s.a.a) mübarek ömrünün sonunda yaptığı hac yolculuğunda insanlara şöyle seslendi: Benim adıma yalan nakleden 2 3 Nisa, 94 Nisa, 83 Ahzab,
247 kimseler oldukça fazlalar. Gelecekte sayıları daha da artacak. Her kim bilerek ve bilinçli olarak bana yalan nispetinde bulunursa yeri cehennemdir. Benim adıma nakledilenleri Kur an ve Sünnet e sunun. Eğer Kur an ve Sünnet e uygun iseler kabul edin, değilse reddedin. 4 4 İmam Cafer Sadık (a.s), babası İmam Muhammed Bakır a (a.s) a yalan rivayetler nispet eden kimseye lanet etmiştir ve şöyle buyurmuştur: Bizden rivayet edilen sözleri Kur an ın şahitliğine ve diğer sözlerimize uygun olursa kabul edin aksi takdirde reddedin. 5 İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdular: Bizim sözlerimizin senedi Kur an ve Hz. Peygamber in (s.a.a) sünnetidir. 6 İslam ilimlerinin içinde önemli bir yeri olan ilimlerden biri de rical dir. Bu ilimde doğru haber yanlış haberden ayırt edilir ve hadis nakleden kimselerin doğrulukları araştırılır. 4 Biharu l Envar, c.2, s
248 2. Maskara ve Alay Etmek ع سى ا ن ي ك ون وا خ ي ر م ن ه م ا و ل ن س اء م م ن ق و م ق و س خ ر ن وا ل ي ا ال ذ ين ا م ي ا ا ي ه ب ئ س ز وا ب ال ل ق اب و ل ت ن اب ا ن ف سك م ن و ل ت ل م ز وا ك ن خ ر ي ا م ن ه م ن ن س اء ع سى ا ن ي ون ت ب ف ا ول ئ ك ه م الظ ال م ن ل م ي وم يمان د ال ع ال ف سوق ب ال سم Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tövbe etmezse işte onlar zalimlerdir. Hucurat, Alay etmek görünürde bir günah olarak görülse de gerçekte ve batınında birkaç günahı barındırmaktadır. Maskara etmenin içinde tahkir etme, ayıpların aşikâr edilmesi, ihtilaf yaratmak, gıybet, nefret, fitne, tahrik, intikamcılık ve başkalarını taan etmek gibi günahlar gizlidir. Alay etmenin kökleri: Alay, kimi zaman zenginlikten kaynaklanır. Kur an şöyle buyurur: Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline! 2 Kimi zaman alay etmenin kökü, ilim ve sahip olunan kariyerdir. Kur an bu hususta da şöyle buyurur: Peygamberleri onlara belgelerle gelince, kendilerinde olan bilgiden gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi. 2 3 Kimi zaman da alay etmenin nedeni kuvvetli ve güzel bir bedene sahip olmaktır: Âd kavmi ise yeryüzünde haksız olarak büyüklük taslamış, Bizden daha güçlü kim var? demişlerdi Hümeze, 2 Mümin, 83 Fussilet, 5 247
249 4 Başkalarıyla alay etmenin bir nedeni de, bazı kimselerin özelliklerini insanların diline düşürmektir. Kâfirler, peygamberlerin getirdikleri dine uyan fakir kimseleri tahkir ediyorlar ve onlara şöyle sesleniyorlardı: Bizden, basit görüşle hareket eden alt tabakamızdan başkasının sana uyduğunu görmüyoruz Bazen de başkalarını eğlendirmek ve güldürmek için de birileri alay konusu olabilir. 6 Kimi zaman da mal ve makama olan tamahtan ötürü, birileri alay konusu yapılarak eleştirilir. Bir grup, Hz. Peygamber i (s.a.a) zekât konusunda ayıplıyordu. Kur an bu hususta şöyle buyurdu. Onlardan sadakaların (taksimi) hususunda seni ayıplayanlar da vardır. Sadakalardan onlara da (bir pay) verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar. 5 7 Alay etmenin bir nedeni de cehalet ve bilgisizliktir. Mûsâ kavmine: Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor dedi. Onlar: Sen bizi alay konusu haline mi getireceksin? dediler. O da: Cahillerden olmaktan Allah a sığınırım demişti 6 Yani, alay etmek cehaletten kaynaklanır ve ben de cahil değilim diye cevap vermiştir Hz. Peygamber in (s.a.a) yaptığı mübarek işlerden biri de insanların ve bölgelerin çirkin isimlerini değiştirmek olmuştur. 7 Çünkü kötü isim, alay ve tahkir edilme nedenidir. Hz. Ali (a.s) ın ağabeyi olan Akil, Muaviye nin yanına vardığında, Muaviye Akil i tahkir etme amacıyla şöyle seslendi: Allah ın lanetlediği kimsesi amcası olan kişiye selam olsun ve Ebi Leheb in elleri kurusun ayetini okudu. Akil ise kendisine şöyle cevap verdi: Allah ın lanetlediği kimse halası olan kişiye selam olsun. (Ebu Leheb in karısı, Muaviye nin halasının kızı idi.) Hud, 27 Tevbe, 58 Bakara, 67 Usdu l Ğabe, c.3, s.76 ve c.4, s.362 Biharu l Envar, c.42, s.2, el-ğarat, c.2, s
250 3. Suizan ve Önyargının Kısımları ي ا ا ي ه ا ال ذ ين ا م ن وا اج ك ث ير ت ن ب وا ا م ن الظ ن ا ن ب ع ض الظ ن ا ث م و ل ت ج س س وا و ل غ ت ب ب ع ض ك م ب ع ض ا ا ي ح ب ا ح د ك م ا ن ي ا ك ل ل ح م ا خ يه م ي ت ا ف ك ر ه ت م وه و ات ق وا الله ي ح يم اب ر ا ن الله ت و Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir. Hucurat, 2 Kimi beğenilen, kimi beğenilmeyen iki tür su-i zan ve önyargı bulunur. Allah a olan su-i zan ve önyargı. Bir hadiste şöyle geçer: Kim geçim korkusu nedeniyle evlenmekten kaçıyorsa gerçekte Allah a karşı su-i zan etmiştir. Böyle kimse eğer tek yaşarsa Allah geçimini karşılayacağını kadir olduğu hayalindedir. Bu düşünceye göre eğer eşi olursa haşa Allah onun yaşamını devam ettirecek rızkı vermeyecek kudrettedir ki, bu Allah a karşı yapılmış bir su-i zandır ve yasaklanmıştır. 2 Ele aldığımız ayette yasaklanmış olan insanlara karşı yapılan önyargı ve suizan. 3 İnsanın kendisine karşı suizanda bulunması ise övülmüştür. Zira insanın kendisine karşı suizannı olması gerekir. Yaptığı işleri kusurlu görmelidir. Hz. Ali (a.s) muttakilerin sıfatlarını açıkladığı Hammam hutbesinde şöyle buyurur: Takvalı kimselerin üstünlüğü, kendilerine karşı suizanda bulunmalarıdır. Evet, kendisini kusursuz gören kimselerin hakikatte iman ve ilim nurları azdır. Az nur ile de insan bir şey göremez. Eğer siz az bir ışık ile büyük bir sahneye girseniz, sahnede bulunan büyük eşyalardan başka bir şey göremezsiniz. Ancak projektör gibi daha fazla ışığı olan bir lamba 249
251 ile sahneye girseniz, bir sigara ya da bir kibrit parçası da olsa fark edebilirsiniz. İman nurları az olan kimseler sadece büyük günahlarını dikkate aldıklarından şöyle derler: Adam mı öldürdük? Hırsızlık mı yaptık? Onlar günahları bu tür şeyleri yapmakla sınırlı görmektedirler. Ancak iman nuru fazla olan kimseler, küçük büyük tüm yaptıkları yanlışlıkları görürler ve Allah dan istiğfar ve af dilerler. Eğer bireyin kendisine karşı hüsnü zannı olursa, asla bir gelişim içinde olamaz. Böyle bir kimse daima arkasında bıraktığı yollara bakıp da gururlanan kimse gibidir. Eğer önüne bakmış olsa, henüz katetmediği yolları görürdü. Bu durumda ulaşamadığı yolların, aştığı yollardan ya daha fazla ya da eşit olduğunu anlayacaktır. Hüsnü zan ifadesi, saflık, çabuk inanmak ve şeytanın hilelerinden gaflette olmak anlamında değildir. İslam ümmeti asla yersiz hüsnü zan ile gaflete ve avcıların eline düşürülmemelidir. Gıybet Nedir? Gıybet, bir kimsenin gıyabında, insanların bilmediği ve paylaşılmasından rahatsızlık duyduğu herhangi bir şeyi söylemektir. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Ölülerin üzerinden ellerinizi çekin. Ölülerin kötülüklerini açmayın. Ölen kimsenin iyiliklerini anlatın. 2 İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Gıybet edenler şayet tövbe ederlerse cennete en son girecek kimselerden olurlar. Eğer tövbe etmezlerse cehenneme ilk götürülecek kimselerdir. 3 İmam Rıza (a.s), İmam Seccad dan (a.s) nakleder: Her kim bir Müslümanın izzetini korursa, Allah da kıyamet günü onun yapmış olduğu yanlışları görmezden gelir Vesail, c.8, s Nehcu l Fesahe, H.264 Müstedrek, c.9, s.7 Biharu l Envar, c.72, s
252 Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Her kim bir kadın ya da erkeğin gıybetini yaparsa, kırk gün kıldığı namaz ve tuttuğu oruç kabul edilmez. 5 Hz. Peygamber buyurdular: Kıyamet gününde insanın amelleri eline verildiğinde bir grup şöyle der: Bizim yaptığımız güzel ameller neden buraya kaydedilmemiş? Onlara şöyle seslenilir: Allah ne bir şeyi azaltır ne de unutur. Yapmış olduğunuz gıybet neticesinde amelleriniz berheva olmuştur. Bunun karşısında amel defterlerinde pek çok güzel amel olduğunu görenler bu defterlerin kendilerine ait olmadığını sanırlar. Onlara da şöyle seslenilir: Gıybetiniz yapılması nedeniyle bu gıybeti yapan kimsenin güzel amelleri sizin için kaydedilmiştir. 6 Hz. Peygamber in (s.a.a) en son yolculuğunda Mekke de şöyle buyurmuşlardır: Zilhicce ayı ve hac günleri nasıl muhterem ise; Müslümanların kanı, malı ve izzeti de öyle muhteremdir. 7 Rivayetlerde gıybet eden kimsenin ismi sürekli şarap içen kimse ile birlikte zikredilmektedir. Her kim gıybet edip şarap içiyorsa, cennetten mahrum kalır. 8 Rivayetlere göre; her kim din kardeşinin ayıplarını bir başkasına açarsa Allah da onun kötülüklerini aşikâr eder. 9 Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Bir dirhem faiz, otuz altı zinadan daha kötüdür. Faizin en büyüğü Müslümanların onuruyla ticaret yapmaktır. 0 Bir hadiste şöyle geçer: Cemaat namazının kılınması için mescitte beklemek ibadettir. Elbette başkalarının gıybetini yapmadıkça Hz. Peygamber (s.a.a) Medine deki en son hutbesinde şöyle buyurdular: Eğer bir kimse gıybet ederse onun orucu batıldır 2 Yani, oruç tutmasıyla edindiği bereket ve manevi etkiden mahrum kalır Biharu l Envar, c.72, s.258 Biharu l Envar, c.72, s.259 Şerh u Nehcu l Belağa, İbn-u Ebi l Hadid,.c9, s.62 Biharu l Envar,.c72, s.260 Muhaccetu l Beyda,.c.5, s.252 İbn Ebu Davud,.c2, s.568 Biharu l Envar, c.72, s.222 Usul u Kâfi, c.2, s
253 Gıybetin Telafisi Geçmişte yapmış olduğumuz gıybetin telafisi için eğer gıybeti yapılan kimse vefat etmişse öncelikle tövbe edilmelidir. Allah ın huzurunda yapılan bu çirkin eylem nedeniyle özür dilenmelidir. Allah pek tabi tövbeyi kabul edendir. Ancak gıybeti yapılan kimsenin hayatta olması durumunda bu kişiye ben senin gıybetini yaptım denilirse rahatsız olması çok doğaldır. Bu yüzden bazı müçtehitler gıybeti yapılan kimseye bunun söylenmemesi gerektiğini söylerler. 3 İnsan Allah ın huzurunda tövbe etmelidir. Eğer gıybeti işiten kimselere ulaşabilirse onlara bu kimsenin hayrından ve iyiliğinden bahsederek şahsın tahkir edilmesini bu şekilde telafi edebilir. Ve eğer gıybeti yapılan kimse bundan haberdar olursa kendisinden o zaman helallik alınmalıdır. Şeyh Tusi Şerh-i Tecrid kitabında Hz. Peygamber den (s.a.a) şöyle bir hadis nakleder: Eğer gıybeti yapılan kimse, gıybetten haberdar olursa bunun telafisi şöyle olmalıdır. Bu kimsenin yanına gidilerek özür dilenmeli ve helallik alınmalıdır. Ancak kendisinin gıybetini yapıldığından haberdar değilse onun için sürekli istiğfar etmemiz gerekir. 4 Gıybetin Caiz Olduğu Koşullar Bazı şart ve durumlarda gıybet etmek caiz olabilir. Şimdi bu şart ve koşullara değinelim: Önemli işlerde meşveret edildiğinde caiz olur. Yani bir kimse şahsın biri hakkında istişare etmek istediğinde biz o kimsenin kusurlarını bize danışan kimseye söyleyebiliriz. 2 Kimi şahısların batıl inanç ve sözlerini reddetmek adına onların bu itikatlarından, sözlerinden ve bu yöndeki kusurlarından bahsetmek caizdir. Böylelikle insanların onlara yönelmesine ve peşlerinden gidilmesine engel olunacaktır. 3 4 Büyük taklit mercii merhum Ayetullah Gulpeygani ye sordum: Acaba birisine senin gıybetini yaptım hakkını bana helal eder misin diye sormak gerekir mi? Şöyle cevap verdiler: Hayır. Çünkü onu bu durumdan haberdar etmekle onu rahatsız etmiş olursunuz ki, bir Müslümanı rahatsız etmek de başka bir günahtır. Öyleyse gıybetin telafisi, istiğfar ve af dilemektir. Helallik almanın her koşulda lüzumu yoktur. Vesail u Şia,.c8,s
254 3 Hâkimin yanında şahitlik için çıkıldığında gıybet de olsa hakikati gizlememek gerekir. 4 Mazlumluğun izharı için zalimin zulmünden bahsetmenin bir sakıncası yoktur. 5 Her kim açıkça ve hayâ etmeden günah yapıyorsa, gıybeti caizdir. 6 Saçma ve ahlaksız iddiaları savmak için gıybet etmenin bir sakıncası yoktur. Ben müçtehidim, doktorum, Peygamber evladıyım diyor da ve biz de onun böyle bir sıfata sahip olmadığını biliyorsak, insanların kandırılmasına engel olmak için böyle bir şahsın hakkında bilgi paylaşımı yapmak caizdir. Yapılan Gıybeti Dinlemek Gıybeti işiten kimsenin vazifesi, gıybete kulak vermemek ve mümin kimseyi savunmaktır. Hadiste şöyle geçer: Her kim gıybeti işitir de susar ise, gıybeti yapan kimsenin günahına ortaktır. 5 Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Her kim bir gıybeti dinler ve onu reddetmezse, Allah onun için dünyada ve ahirette olan bin şer kapısını yüzüne açar. Böyle bir kimse yapılan gıybeti susar dinlerse, gıybeti yapan kimsenin günahı onun için de yazılır. Eğer gıybeti yapılan kimseyi savunabilecekken savunmazsa dünya ve ahirette zelil olur. 6 Elimize ulaşan bir rivayette ise gıybet etmek küfür, gıybeti dinlemek ve durumdan razı olmak ise şirk olarak kabul edilmiştir. 7 İsra suresinin 36. ayetinde şöyle buyrulur: Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. Buna göre biz söylenilen her sözü dinlemek hakkına sahip değiliz Gureru l Hikem Vesail u Şia, c.8, s.606 Biharu l Envar, c.72, s
255 4. Misafirlik Adap ve Görgüsü ه يم ال م ك ر ي ا ب ر م ين ا ذ د خ ل وا ع ل ي ه ف ق ال وا س ل م ا ق ال س ل م ه ل ا ت يك ح د يث ض ف ا ل ي م ق ال ا ل ت ا ك ل ون ه ه ون ف راغ ا ل ى ا ه ل ه ف ج اء ب ع ج ل سم ين ف ق رب ن ك ر ق و م م İbrahim in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi? Onlar, İbrahim in yanına girip: Selam sana demişlerdi, İbrahim de: Selam size demişti; içinden de, onların tanınmamış bir topluluk olduğunu geçirmişti. Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş, onların önüne sürüp: Yemez misiniz? demişti. Zariyât, Ele aldığımız ayet misafirlik adap ve görgüsü hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Misafir, muhterem ve saygıdeğerdir: ağırlanan misafirleri 2 Misafir, içeri girdiğinde selam vermelidir. Selam sana 3 Misafirin selamını yanıtlamak gerekir. İbrahim de: Selam size demişti. 4 Ev sahibi, misafirin göremeyeceği bir yerde yemek hazırlamalıdır. ailesine giderek 5 Yemeği evde hazırlamalıyız. Hemen ailesine giderek 6 Yemek sunumu hızlı yapılmalıdır. (Arapça orijinal halinde gelen feca kelimesindeki fe harfi kısa zamanda ve süratle yapıldığına işaret eder) Hemen 7 En güzel yemekler hazırlanmalıdır. semiz bir buzağı 8 Misafirler açılan sofraya götürüleceğine, sofra misafirlere getirilmelidir. onların önüne sürüp 9 Misafirlere yemek yer miydiniz diye sorulmamalıdır. (Hz. İbrahim (a.s) misafirlere bir soru sormadan yemek hazırlamaya gitmiştir) Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş 254
256 0 Misafirleri bizzat kendimiz ağırlamalı ve hizmet etmeliyiz. (Hz. İbrahim in (a.s) kendisi yemek hazırlamıştır) Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş Yemek, misafirlerin elinin ulaşabileceği mesafede olmalıdır. onların önüne sürüp 2 Misafirler kendilerine sunulan yemeği kabul etmeli ve yemelidirler ki, ev sahibinin bir kuruntu ve gocunması olmasın. Yemez misiniz? 3 Önce yemek sunumu sonra sohbet yapılmalıdır. İbrahim: Ey Elçiler! Göreviniz nedir? dedi. 4 Eğer misafirin müjdeli ya da acı bir haberi var ise; önce müjdeli haberi sonra acı haberi söylemelidir. (Önce Hz. İbrahim e (a.s) a bir erkek evlat müjdesi sonra ilahi dine karşı çıkanlara azabın geleceğinin haber verilmesi ) Onlar, korkma dediler ve onu bilgin bir oğul ile müjdelediler. 2 Onlar şöyle dediler: Biz suçlu bir kavme, üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik Zariyat, 3 Zariyat, 28 Zariyat,
257 5. Ayet ve Rivayetlerde Arzu ل ك ف ى الس م و ات ل وك م م ن م رة وال ول ى ت منه ى ف ل له ه ال خ ا ا م ل ل ن سان م ر ض ى وي ش اء ا ذ ن الله ل م ن ي د ا ن ي ع ا ا ل م ن ب ت غ ن ى ش ف اع ت ه م ش پ ي Yoksa her umduğu şey (temenni ettiği) insanın mıdır? Hayatın ilki de sonu da Allah ındır. Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz. Necm, Ayet ve rivayetlerde arzu (temenna) konusuna genel bir bakış; Arzunun Değeri Arzu, harekete geçmenin ve rüşd etmenin nedeni ve dürtüsüdür. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurur: Eğer arzu olmasaydı, ne anne ne bebeğine süt verir, ne de çiftçi bir ağaç dikerdi. 4 Hz. İsa (a.s) eline bir bel almış ve ağacın altını belleyen yaşlı bir adamı görünce şöyle buyurdu: Allah ım! Bunun bu arzusunu elinden al. Hemen akabinde yaşlı adam beli ağacın yanına bırakıp bir köşede uyumaya başlar. Hz. İsa (a.s), Allah tan ona tekrar arzusunu geri vermesini isteyince, bir müddet sonra adamın uykudan uyanarak yarım bıraktığı işine devam ettiğini görür. 5 Arzulara Boyun Eğdirmek Arzular imkân, yetenek, koşullar ve kapasite çerçevesinde olmalıdır. Aksi takdirde sahipleri belirsizlik ve müphemiyete duçar olur. İmam Ali (a.s) şöyle buyurur. Size yönelik en büyük korkum; heveslerinize uymanız ve uzun arzulara dalmanızdır. 6 Olumsuz Arzular Kur an da bazı arzular tenkit edilmiş ve yasaklanmıştır. Karun un serveti gibi zenginliğine sahip olma arzusunu taşıyan kimsenin durumunda olduğu gibi. Onlar şöyle diyorlardı: Karun a verildiği gibi bizim de olsa; doğrusu o büyük bir varlık sahibidir Biharu l Envar, c.77, s.37 Biharu l Envar, c.4, s.329 Nehcu l Belağa, 28. Hutbe Kasas,
258 Kimileri de gereksiz övgü arzusundadırlar: Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların, sakın onların azaptan kurtulacaklarını sanma. 8 Bazıları da birilerine üstün gelme arzusuyla yanıp tutuşurlar: Bu ahiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz 9 Allah Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin 0 ve Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dünya malına göz dikme ayetleriyle müminleri zenginlere ve refah içinde olanlara imrenerek bakmasınlar diye defalarca uyarmıştır. Ulaşılamayan Arzular Kıyamet gününde cezalandırılacaklar ya leyteni (keşke) ifadesini kullanacaklardır. Ya leyteni kuntu türaba 2 (Keşke toprak olsaydım!) (Toprak, bir tohum tanesini alır ve onu yararak başak vermesini sağlar. Toprak, atık suyu içine alarak suyu duru hale çevirir ve insanoğluna geri sunar. Ancak bazı insanlar fesattan başka bir şey yapmamaktadır.) Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım! 3 Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim 4 Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaymışım... 5 Ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık Al i İmran, 88 Kasas, 83 Tevbe, 55, 85 Hicr, 88 ve Taha, 3 Nebe, 40 Furkan, 27 Hakka, Fecr, 24 Enam,
259 6. Günahın Çeşitleri ve Etkileri ج ت ن ب ون ك ب ائ ر ال و ال ف و ث م اح ش ا ل الل م م ا ن ر ب ك و اس ع ال م غ ف ر ة ه و ا ل ذ ين ي ه ات ك م ف ل ت ز ك وا ف ى ب ط ون ا م ا ن ت م ا ج ن ة وا ذ ا ع ل م ب ك م ا ذ ا ن ش ا ك م م ن ال ر ض ب م ن ات ق ى ه و ا ع ل م ا ن ف س ك م Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir. Necm, 32 Her insanın kıymet ve değeri, günah karşısında mukavemet ettiği kadarıyladır. Eğer bir gram altın için günah işlersek, kıymetimiz de bir gramlık olacaktır. Eğer uğruna günah işlediğimiz altın yüz gram olursa, kıymetimiz de yüz gram olacaktır. Hz. İmam Ali (a.s) şöyle buyurur: Eğer karıncanın ağzındaki buğday kabuğunu almak suretiyle bile olsa günah işlemem karşılığında dünyayı bana verseler, biliniz ki ben böyle bir şeyi asla yapmazdım. Hiçbir Günahı Küçük Görmeyelim İmam Ali (a.s) şöyle buyururlar: En kötü günah, insanın bir günahı küçük ve hafif görmesidir. 2 Yakınlığın Ölçütü Günahtan Takvadır Rivayetlerde şöyle geçer: Peygamberin dostu, Allah a itaat eden kimsedir, her ne kadar nesebi yakınlığı olmasa da. Peygamberin düşmanı da Allah ın emirlerini yerine getirmeyen kimsedir, isterse yakınlarından olsun Nehcu l Belağa, 224. Hutbe Nehcu l Belağa, 477. Hikmet Vesail u Şia, c.5, s
260 Küçük Günahların Büyük Günahlara Dönüşmesi Bazı etkenler küçük günahların büyük günahlara tebdil olmasını sağlar. Bu etkenlerden başlıcaları; küçük günahta ısrarcı olmak, günahı hafife almak, günah yaparken mutlu olmak, tuğyan ve asi olarak günah yapmak, Allah ın verdiği mühlete güvenmek, günahı aşikâr yapmak ve günahın büyük ve önemli şahsiyetlerce işlenmesidir. Günahın Etkisi Kalbin katılaşması, nimetin kesilmesi, duaların reddedilmesi, rızkın değişmesi, gece namazı gibi bazı ibadetlerden mahrum kalınması, ansızın gelen belalar, yağmurun kesilmesi, evlerin viraneye dönüşmesi, rezillik, ömrün kısalması, deprem, fakirlik ve düşkünlük, sıkıntı ve hastalık, şerir kimselerin musallat olması şeklindeki afetler günahın etkilerine örnek olarak ayet ve rivayetlerde zikredilmiştir. Günahı Telafi Etmenin Yolları Namaz: Gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir. 4 2 İstiğfar: Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah tan bağışlanmayı dileseler, Resul de onlar için istiğfar etseydi Allah ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı. 5 3 İnfak: Gizli verilen sadaka, hataları örter. 6 4 İnsanların sıkıntılarını gidermek: Kim büyük günahlarının kefaretini gidermek isterse insanların sıkıntılarını gidersin. 7 5 Güzel eylem ve işler: İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette örteceğiz. Onları işlediklerinin daha güzeliyle mükâfatlandıracağız Hud, 4 Nisa, 64 Gureru l Hikem Vesail u Şia, c.6, s.373 Ankebut, 7 259
261 6 Büyük günahlardan kaçınma: Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz. 9 7 İman ve salih amel: Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 0 8 Savaş ve mücadele içine girmek: Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de and olsun, günahlarını elbette örteceğim... 9 Selam vermek, yemek yedirmek ve gece namazı: Üç şey kefarettendir. Selam vermek, yemek yedirmek ve insanlar uykudayken gece namazı kılmak. 2 Tezkiye-i nefis ile kendini övmenin hesabı, Allah ın nimetlerinin hesap edilmesinden ayrı tutulmuştur. Allah, konumuz olan ayette şöyle buyurur: Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. 3 Bir başka ayetinde ise şöyle buyurur: Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an Nisa, 3 Furkan, 70 Al i İmran, 95 Vesail u Şia,.c. 2, s.59 Necm, 32 Duha, 260
262 7. İnsanın Yaratılması خ ل ق ال ن س ان İnsanı yarattı. Rahman, 3 İnsanın yaratılması değişik açılardan dikkate alınmalıdır; Tekâmül seyri açısından cansız bir toprak, insan adında şuurlu bir canlıya nasıl dönüşmektedir? Maddi ihtiyaçların temini açısından tabiat âlemi nasıl insanın tasarrufu altına girmektedir? Kur an insanın pozitif ya da negatif eğilimlerinin bazılarına işaret etmiştir: Çok çabuk ümitsizliğe düşer. Sıkıntıya düştüğünde feryat eder. 2 Çok azgınlık eder. 3 Hırslı ve ihtiraslıdır. 4 Ziyankârdır. 5 Zalimdir. 6 Cahildir. 7 Nankördür. 8 Acelecidir. 9 Kadirbilmez Hud,9 Mearic, 20 Alak, 6 Mearic, 9 Asr, 2 Ahzab, 72 Ahzab, 72 İsra, 67 İsra, Adiyat, 6 26
263 262 Diğer Kur an ayetleri insanın olumlu yönlerini şöyle beyan etmektedir: Mesuliyeti kabul, özgürlük, seçebilme kudreti, zamanla yöntem değiştirebilme, iç dünyasında tövbe ve inkılap yapabilirlik, çeşitli yeteneklere ve iç dünyasında büyük bir kapasitesiteye sahip olma, sonsuzluğa ulaşma isteği, yeryüzünde Allah ın halifesi olmak, meleklerin secdegâhlığı, taklid ve etkiyi açık olma, örneklik arzedebilme, akıl ve fıtratın karşısında yer alan dürtü ve şehvet gibi zıt kuvvetleri birlikte barındırabilme, tefekkür edebilme, icad yeteneği ve hayal gücü.
264 8. Kur an da Tekrar ص ف وال ح ب ذ و ال ع ك مام ة والن خ ل ذ ات ال ا ف اك ه ا ل ل ن ام ف يه ه و ال ر ض و ض ع ك م ا ت ك ذ ب ان ب و الر ي ح ان ف ب ا ی ا ل ء ر Allah, yeri yaratıklar için var etti. Orada meyveler, salkımlı hurma ağaçları, kabuklu taneler, güzel kokulu otlar vardır. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Rahman, 0 3 Müspet Meselenin Tekrarı Bir kültürün oluşması için meselelerin tekrarı önemli ve zaruridir. Hz. Peygamber (s.a.a) defalarca şöyle buyurmuştur: Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum. Büyük emanet Allah ın Kitabı ve diğeri Ehl-i Beyt im. Bu söz defalarca beyan edilerek insanların Kur an ile Ehl-i Beyt e (a.s) olan bağlılığı kuvvetlendirilmek istenmiştir. Ailene namazı emret ayeti nazil olduktan sonra Hz. Peygamber (s.a.a) sabah namazı vaktinde kızı Hz. Fatıma nın (s.a) evine gider es- Salah, es-salah 2 (namaz, namaz) diye seslenirdi. Böylece insanlara Benim Ehl-i Beytim ve ailem, evde bulunan Ali, Fatıma ve evlatlarıdır sözünü fiili olarak göstermekteydi. Bir hadiste ise şöyle geçer: Ezanda Allah-u Ekber sözünün dört defa söylenmesinin nedeni, insanları gafletten uyandırmak içindir. 3 Zira dinleyici diğer sözlerin ikişer defa tekrar edildiğini görecektir. Kimi zaman Hz. Emiru l Müminin Ali (a.s), insanlarda duyarlılığı artırmak için bazı sözcükleri tekrar ederdi. Hz. Emiru l Müminin Ali nin (a.s) evlatlarına vasiyetinde buyurduğu gibi; Allah Allah fi eytam, Allah Allah fi ceyranikum, Allah Allah fi salah, Allah Allah fi l Kuran (Yetimlere, komşulara, namaza, Kuran a dikkat edin...) Görüldüğü üzere Allah lafzı tekrar edilmiştir. 2 3 Taha, 32 Biharu l Envar,.c35, s.207 İleli-ş Şerai, c., s
265 Namazın sabah akşam tekrar edilmesi, her gün bir adım daha Allah a yakın olmamız içindir. Yüksekçe bir yerin merdiven basamaklarına adımlarını koyup yukarılara çıkan kimsenin ayakları görünürde hep aynı şeyi yapar. Ancak gerçekte her hareket bir adım ileriye ve daha yukarılara varmak içindir. Elindeki kazmayla sürekli aynı yere vuran kimse gerçekte aynı işin tekrarını yapmaktadır. Ancak her hareketiyle kaazdığı çukurun genişliği daha da artmaktadır. İnsan kıldığı her namaz, söylediği her zikir, okuduğu her ayet ile bir adım daha Allah a yakın olur. Hz. Peygamber in (s.a.a) hakkında ayette şöyle geçer: O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu. 4 Her hafta Cuma namazının hutbelerinde takvaya davetin tekrarı, insanların dini yönlerini terbiye etmede tekrarın etkisini göstermektedir. Esasında yaşamın devamı nefes alabilmenin tekrarına bağlıdır. Mükemmellik ve olgunluk, güzel amellerin ancak tekrar edilmesiyle elde edilir. Bir defa yapılacak infak ve fedakârlıkla, insanda cömertlik ve cesaret meydana gelmez. Aynı şekilde kötülük ve çirkinlikler de tekrar edilmek suretiyle insan ruhunda kalıcı olur. Kur an da Tekrarın Delilleri Tekrar etmek, kimi zaman çeşitli nimetlerin hatırlatılması içindir. Şu ayet-i kerimede olduğu gibi; O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? 5 Tekrar, kimi yerde muhaliflere gözdağı vermek ve tehdit etmek için tekrar kullanılır. Şu ayet-i kerime deki gibi; O gün (Peygamber i ve ahireti) yalan sayanların vay haline! 6 Kimi yerde İslam kültürünü oluşturmak içindir, mesela her surenin başındaki Bismillahirrahmanirrahim ayeti Hüccetin tamamlanması için de ifadeler tekrar edilir. And olsun biz Kur an ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu? Necm, 9 Rahman Suresi Mürselat, 5 Kamer, 7 264
266 Bazen temayülü ve kalıcılığı arttırmak içindir. Ey inananlar! Allah ı çokça zikredin. 8 Bazen yeni emirlerin geldiğinin haberini vermek amacıyladır. Ey iman edenler Bazen de bir konuyu kesin bir surette tamamlamak amacıyladır. Kur an her peygamberin yaptığı işlerin sonunda Kuşkusuz senin rabbin aziz ve rahimdir. der. 9 Kimi zaman tekrar, bir tek hedef ve yönteme vurgu yapmak için kullanılır. Şuara suresinde defalarca Allah tan korkun ve itaat edin cümlesi çeşitli peygamberlerden nakledilerek tekrar edilmiştir. Böylelikle tüm peygamberlerin hedef ve sözlerinin aynı olduğunu görebilmekteyiz. 8 9 Ahzab, 4 Şuara,
267 9. Bazı Hükümlerin Delilleri ه ا ي ات ن ات ل ي خ ر ج ك م م ن الظ ل م ات ا ل ى الن ور و ا ن د ع ل ى ع ب ب ي ه و ال ذ ى ي ن ز ل ح يم ر الله ب ك م ل ر ؤ ف Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık ayetler indiren O dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. Hadid, 9 Tüm ilahi programlar hikmet ve delil üzerinedir. Örneğin; Nübüvvetin ve peygamberliğin amacı, insanların kurtuluşu içindir. O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size merhamet eden; melekleri de sizin için bağışlanma dileyendir. Allah, müminlere çok merhamet edendir. Namazın amacı, Allah ın yâd edilmesi ve teşekkür edilmesidir. Şüphesiz Ben Allah ım, Benden başka tanrı yoktur; Bana kulluk et; Beni anmak için namaz kıl. 2 Orucun hedefi, takvadır. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. 3 Haccın hikmeti, faydalı ve yararlı işlere iştirak etmektir. Ta ki kendi menfaatlerine şahit olsunlar 4 Cihat etmenin amacı, fitnenin ortadan kaldırılması ve dinin korunmasıdır. Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır. 5 Kısas etmenin hedefi, şerefli bir yaşam sürdürmektir. Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız Ahzab, 43 Taha, 4 Bakara, 83 Hac, 28 Bakara, 93 Bakara,
268 Hicab, kalplerin arındırılması ve temizlenmesi içindir. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. 7 Zekât, arınmak içindir. Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et 8 Şarap ve kumarın yasaklanmasının sebebi, Allah yoluna engel teşkil etmesidir. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister Ahzab, 53 Tevbe, 03 Maide, 9 267
269 20. Müminlerin Emirnamesi ك ون وا ا ل م ي ا ن ل ل ذ ين ا م ن وا ا ن ت خ ش ع ق ل وب ه م ل ذ ك ر الله و م ا ن ز ل م ن ال ح ق و ل ي ال ك ت اب م ن ق ب ل ف ط ال م ع ل ي ه ال م د ف ق س ت ق ل وب ه م و ك ث ير م ن ه م ك ال ذ ين ا وت وا ف اس ق ون İman edenlerin Allah ı zikretmekten ve inen Hakk tan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir. Hadid, 6 Bu ayette olduğu gibi bazı Kur an ayetlerinde Allah, müminlerin diğer gruplar gibi olmamasını istemektedir. Bazı ayetlerde ise şu şekilde örnek kimselerden olun diye tavsiyelerde bulunmuştur. Şimdi genel olarak bu iki grup ayetlerden örnekler sunacağız: Doğrularla birlikte olun: Ey inananlar! Allah tan sakının ve doğrularla beraber olun. 2 Salihlerle birlikte olun: Benim canımı Müslüman olarak al ve beni salihlere kat. 2 ve Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar ertelesen de, sadaka versem, salihlerden olsam 3 3 İyilerden olun: Ey Rabbimiz! Artık günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilerle beraber al. 4 4 Sabırlı kimselerle birlikte olun: Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever Tevbe, 9 Yusuf, 0 Münafikun, 0 Al i İmran, 93 Al i İmran,
270 5 Peygamberle birlikte ve O nun gerçek yaranlarından olun: And olsun, Allah ın Resulünde sizin için; Allah a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır. 6 ve İbrahim de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. 7 6 Nimetlere şükredenlerden olun: (Allah:) Ey Mûsâ! Risaletlerimle ve kelamımla seni insanlar üzerine seçkin kıldım. Öyleyse sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol dedi. 8 7 İbadet ehli ve kul olun: O hâlde, Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol. 9 8 Allah ın emirlerini yerine getiren kimseler olun: Allah ın kendisine Kitap ı, hükmü, peygamberliği verdiği insanoğluna: Allah ı bırakıp bana kulluk edin demek yaraşmaz, fakat: Kitabı öğrettiğinize, okuduğunuza göre Rabbe kul olun demek yaraşır. 0 9 Allah karşısında teslim olun: Ben ancak, bu şehrin Rabbine kulluk etmekle emir olundum. Her şey de zaten O na aittir. Bana Müslümanlardan olmam emredildi. 0 İman ehli olun: De ki: Ey insanlar, eğer benim dinimden herhangi bir şüphede iseniz, bilin ki ben, Allah ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam, fakat sizin canınızı alacak olan Allah a kulluk ederim. Bana müminlerden olmam emir olundu. 2 Adalet ve hakkaniyeti icra edenlerden olun: Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. 3 2 Allah ın emirlerini icra edenlerden olun: Ey İnananlar! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şahitler olun Ahzab, 2 Mümtehine, 4 A raf, 44 Hicr, 98 Al i İmran, 79 Neml, 9 Yunus, 04 Nisa, 35 Maide, 8 269
271 3 Allah ın dinine yardım edenlerden olun: Ey iman edenler! Allah ın yardımcıları olun. 5 4 Münafık sıfatlılardan olmayın: İşitmedikleri hâlde, işittik diyenler gibi de olmayın. 6 5 Riyakâr olmayın: Yurtlarından böbürlenerek, insanlara gösteriş yaparak çıkan ve Allah yolundan men edenler gibi olmayın. 7 6 Antlaşmaları bozanlardan olmayın: Bir topluluk diğer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir hile ve fesat sebebi yaparak, ipliğini iyice eğirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın. 8 7 Peygambere eziyet edip rahatsız edenlerden olmayın: Ey iman edenler! Siz de Musa ya eziyet edenler gibi olmayın. 9 8 Allah ı unutanlardan olmayın: Allah ı unutup da, Allah ın da kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın Ümitsiz olmayın: Biz sana gerçeği müjdeledik. Sakın ümitsizlerden olma Nankör ve kâfir olmayın: Ey İnananlar! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında: Onlar yanımızda olsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi diyen inkarcılar gibi olmayın Suçluların yardımcısı olmayın: Rabbim! Bana verdiğin nimetle asla suçlulara arka çıkmayacağım dedi Şüpheci ve iki gönüllü olmayın: Hak Rabbindendir. O hâlde, sakın şüphe edenlerden olma Saf, 4 Enfal, 2 Enfal, 47 Nahl, 92 Ahzab, 69 Haşr, 9 Hicr, 55 Al i İmran, 56 Kasas, 7 Al i İmran,
272 23 Hak ve hakikat karşısında düşmanlık etmeyin: hakkı gözet, hainlerden taraf olma Gafiller ve cahillerden olmayın: Yüksek olmayan bir sesle sabah akşam zikret ve gafillerden olma. 26 O hâlde, sakın cahillerden olma! Ayetleri ve ilahi nişaneleri yalan saymayın: Sakın Allah ın ayetlerini yalanlayanlardan da olma! Kâfir ve dinsizlerin arkalarında durmayın: O halde sakın inkârcılara arka çıkma! Muamelelerde eksik ve pahalı satanlardan olmayın: Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın Tefrika ve ihtilaf yaratmayın: Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın Nisa, 05 A raf, 205 Enam, 35 Yunus, 95 Kasas, 86 Şuara, 8 Al i İmran, 05 27
273 2. İmam Ali nin (a.s) Tavsiyenamesi ت و ل ف ا ن الله ه و ال غ ن ى ال ح م يد ن ي الن اس ب ال ب خ ل وم ون ر ا م ا ل ذ ين خ ي ب ل ون وي Bunlar cimrilik ederler ve insanlara da cimrilik yapmalarını söylerler. Allah ın buyruğundan kim yüz çevirirse bilsin ki, Allah şüphesiz müstağni ve övülmeğe layık olandır. Hadid, 24 Hz. Emiru l Müminin Ali (a.s), Nehcu l Belağa nın 83. hutbesinde şöyle buyurur: Ey yaşlılığa mağlup düşmüş ihtiyar! Boyun kemiklerine ateş tasmaları yapıştığı, pazı etlerini yiyen zincirler geçirilip sarıldığı zaman sen ne yapacaksın? Ey kullar topluluğu! Hastalanmadan önce sıhhatte, darlıktan önce genişlikte Allah tan korkun, Allah tan! Özgürlük kapıları yüzünüze kapanmadan özgürlüğünüz için çalışın. Gözlerinizi geceleri ayık tutun. Karınlarınızı zayıflatın. Ayaklarınızı kullanmaya çalışın. Mallarınızdan infak edin, cesetlerinizden alıp cömertçe ruhlarınıza verin. Bu alışverişte sakın cimrilik etmeyin. Çünkü münezzeh olan Allah buyurmuştur ki: Eğer Allah a yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınız sağlamlaştırır. ve yine buyuruyor ki: Kim Allah a karşı güzel bir borç verirse Allah, onun için kat kat artırır ve onun için şerefli bir mükâfat da vardır. 2 Allah sizden, zilletten dolayı yardım, azlıktan dolayı borç istemez. Göklerde ve yerde O nun orduları olduğu, güçlü ve hikmet sahibi olduğu halde sizden yardım istemektedir. Göklerin ve yerin hazineleri O nun olduğu, Gani ve Hamid olduğu halde sizden borç istemiştir. Böylece Allah Hanginiz daha güzel amel işleyecek diye sizi imtihan etmeyi istemiştir. 3 O halde ahirette Allah ın komşusu, peygamberlerin arkadaşı, meleklerin ziyaret ettiği, kulakları cehennem sesini duymaktan uzak kıldığı ve bedenleri de yorgunluk ve kedere düşmekten kurtardığı makama erişmek için amel işlemeye koyulun. Bu Allah ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah, büyük lütuf sahibidir. 4 İşittiklerinizi söylüyorum, Allah, bana ve size yardım edicidir! O bize yeter, O ne güzel vekildir! Muhammed, 7 Bakara, 245 Hud, 7 Hadid, 2 272
274 22. Nasihat ve Çeşitleri و ال ذ ين ي ظ اه ر ون م ن ن س ائ ه م ث م ي ع ود ون ل م ا ق ال وا ف ت ح ر ير ر ق ب ة م ن ق ب ل ا ن ب ير مل ون خ والله ب ما ت ع اسا ذ ل ك م ت وع ظ ون ب ه ي ت م Eşlerinden zıhar yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar, eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler. İşte bu hüküm ile size öğüt veriliyor. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Mücadele, 3 Mevize, nasihat ve gözdağı vermek, hatırlatmak ve nimet anlamlarındadır. İslam dininde muhatabın kalbinin yumuşaması ve hakkı kabul etmesi için yapılan nasihatin özel bir konumu vardır. Allah nasihat etmektedir: Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Peygamber, nasihat etmekle görevlendirilmiştir: Kendilerine öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında tesirli söz söyle. 2 Kur an nasihattir: Bu (Kur an), bütün insanlığa bir açıklamadır; takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür. 3 Nasihatler çeşitlidir; Lokman Hekim in oğluna verdiği sözlü nasihat: Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür demişti. 4 2 Davranış yoluyla yapılan nasihat. Rivayetlere göre insanlar sadece sözle değil amel ile de hayra davet edilmelidir: İnsanları sözleriniz dışında davet edin Nisa, 58 Nisa, 63 Al i İmran, 38 Lokman, 3 Biharu l Envar, c.67, s
275 3 Tembih ederek ve cezalandırarak nasihat etmek. Bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak vesilesiyle nasihat edilmektedir: bir köle azat etmelidirler. İşte bu hüküm ile size öğüt veriliyor 6 Kur an ın aile meseleleri için ettiği nasihatlere özel bir teveccühü olmuştur: Erkeklere nasihat etmeleri emrediliyor: Başkaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin 7 2 Boşanma hakkında şöyle buyurur: İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahit tutun. Şahitliği Allah için yapın. İşte bu, Allah a ve ahiret gününe inananlara verilen öğüttür. 8 3 Zihar meselesinde de Allah erkeklere nasihat etmektedir: bir köle azat etmelidirler. İşte bu hüküm ile size öğüt veriliyor 9 4 Ebeveynin evlatlarına olan davranışları nasihatle birlikte olmalıdır: Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah a ortak koşma! Doğrusu sirk, büyük bir zulümdür demişti Mücadele, 3 Nisa, 34 Talak, 2 Mücadele, 3 Lokman, 3 274
276 23. Tevella ve Teberra (Allah ın Dostuyla Dost, Düşmanıyla Düşman Olmak) ل و ك ان وا و ول ه س ن ح اد الله ور واد ون م و م ال خ ر ي ؤ م ن ون ب الله وال ي ا ي ل ت ج د ق و م ا ب اء ه م ا و ا ب ن اء ه م ا و ا خ و ان ه م ا و ع ش ير ت ه م ا ول ئ ك ك ت ب م ف ى ق ل وب ه ال يم ان م ج ن ات ت ج ر ى م ن ت ح ت ه ا ال ن ه ار خ ال د ين ف يه ا د خ ل ه وي م ن ه د وح ه م ب ر و ا ي ف ل ح ون ع ن ه ا ول ئ ك ح ز ب الله ا ل ا ن ح ز ب الله ه م ال م ض وا ور م ر ض ى الله ع ن ه Allah a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa- Allah a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah ın tarafında olanlardır. Mücadele, 22 Allah ın dostlarıyla dost, düşmanlarıyla düşman olmanın önemini vurgulamak için Mücadele suresinde defalarca tevella ve teberra meselesi konu edilmiştir. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: Dinin kemali, bizim velayetimizi kabul etmek ve düşmanlarımızdan uzak olmaktır. İmam Cafer Sadık a (a.s) şöyle denildi: Filan şahıs size karşı muhabbeti olsa da düşmanlarınızdan uzaklaşma hususunda zayıflık göstermektedir. İmam Cafer Sadık (a.s) buyurdular: Yalan söylüyor! Kim bize muhabbet iddiasında bulunuyorsa, düşmanlarımızdan uzaklaşır. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurur: Allah Teâlâ, Peygamberine şöyle vahiy etti: Müminlere de ki: Benim düşmanlarım gibi giyinmeyin, düşmanlarım gibi yemek yemeyin, hayat tarzınız düşmanlarımınki gibi olmasın. Çünkü bu durumda düşmanlarıma benzeyen bu kullarım da düşmanlarımdan sayılırlar. Acaba din sevgi ve nefretten başka birşey midir ki? 2 2 Biharu l Envar, c.27, s.58 Biharu l Envar, c.65, s
277 24. Mağfiret ve İstiğfar يمان و ل خ وان ن ا ال ذ ين ق ون ا سب ب ال اغ ف ر ل ن ا ن ا ب ق ول ون ر ه م ي د ع و ال ذ ين ج اؤ م ن ب ح يم ر ؤ ف ن ا ا ن ك ر ب ن وا ر ل ف ى ق ل وب ن ا غ ل ل ل ذ ين ا م و ل ت ج ع Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin! Haşr, 0 Kur an da iki yüzden fazla defa mağfiret (bağışlanma) konusu ele alınmıştır. Hem kendimiz istiğfar etmeli hem de Allah ın evliyalarından bizlere istiğfar etmelerini istemeliyiz. (Oğulları) dediler ki: Ey babamız! (Allah tan) bizim günahlarımızın affını dile! Pek tabiidir ki; istiğfarın müşriklere ve münafıklara bir tesiri olamaz: Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de birdir. Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır. 2 Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar, (Allah a) ortak kosanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlara. 3 Buna karşın melekler müminler için istiğfar dilemektedirler: Arş ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler). 4 İlahi bağışlanma için başlıca etkenler şöyledir; Allah ın gönderdiği rehberlere itaat: De ki: Eğer Allah ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir Yusuf, 97 Münafikun, 6 Tevbe, 3 Mümin, 7 Al i İmran, 3 276
278 2 Takva: Ey iman edenler! Eğer Allah tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırt edecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir. 6 3 İnsanların affını kabul etmek: İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler. Allah ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir. 7 4 Doğru ve delilli konuşmak: Ey iman edenler! Allah tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Böyle davranırsanız) Allah islerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur. 8 5 İhtiyacı olanlara borç vermek (karzu l hasane): Eğer Allah a ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. 9 6 Tövbe: Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah tan mağfiret dilerse, Allah ı çok yarlıgayıcı ve esirgeyici bulacaktır Enfal, 29 Nur, 22 Ahzab, 70 7 Teğabun, 7 Nisa, 0 277
279 25. Düşman Tanıma ا ل ي ه ا ا ي ه ا ال ذ ين ا م ن وا ل ت ت خ ذ وا ع د و ى و ع د و ك م ا و ل ي اء ت ل ق ون م ي س ول و ا ي اك م ا ن الر ب ال م و د ة و ق د ك ف ر وا ب م ا ج اء ك م م ن ال ح ق ي خ ر ج ون ر ض ات ى ت غ اء م واب سب يل ى ك م ا ن ك ن ت م خ ر ج ت م ج ه اد ا ف ى ت ؤ م ن وا ب الله رب ون ا ل ي ه م ا ع ل م ا خ ف ي ت م ا ع ل ن ت م ب ال م و د ة و ا ن ا ب م ا و م ا و م ن ي ف ع ل ه ت س ر واء السب يل م ن ك م ف ق د ض ل س Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin. Oysa onlar, size gelen gerçeği inkâr etmişlerdir. Rabbiniz Allah a inandığınızdan dolayı Peygamber i de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlar. Ben, sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim. Sizden kim bunu yaparsa (onları dost edinirse) doğru yoldan sapmış olur. Mümtehine, Kur an çeşitli ayetlerde düşmanın entrikaları ve programları hakkında haber vermiş ve Müslümanların bunlara karşı vazifelerine değinmiştir. A Düşmanın arzu ve düşüncesi İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşanları bulacaksın 2 Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler 2 3 Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar Maide, 82 Bakara, 05 Kalem, 9 278
280 4 Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler 4 5 O kâfirler arzu ederler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze birden baskın yapsalar. 5 B Düşmanın Entrikaları Onlar bir tuzak kurarlar. 6 2 Küfür yoluna sapıp peygamberi dinlemeyenler o gün yerin dibine batırılmayı temenni ederler ve Allah tan hiçbir haberi gizleyemezler. 7 C Düşmanın Davranışları Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kâfirlerin size kötülük etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanınızdır. 8 2 Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah ı ve müminleri aldatırlar. Hâlbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir. 9 3 Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkâr edivermenizi istemektedirler. 0 4 Ehl-i kitaptan bir gurup şöyle dedi: Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar (böylece dinlerinden) dönerler. 5 Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her gürül Al i İmran, 8 Nisa, 02 Tarık, 5 Nisa, 42 Nisa, 0 Bakara, 9 Mümtehine, 2 Al i İmran,
281 tüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar? 2 6 Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihat için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız. 3 7 İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında İnandık derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden (kahrolup) ölün! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir Münafikun, 4 Enfal, 60 Al i İmran, 9 280
282 26. Yahudilerin Siması ب ئ س ا ح م ل ا سف ار مار ي ك م ث ل ال ح ح م ل وه ا ث م ل م ي ل وا الت و ریة ث ل ال ذ ين ح م م م الظ ال م ين ال ق و ه د ى ات الله والله ل ي م ث ل ال ق و م ال ذ ين ك ذ ب وا ب ا ي Tevrat la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. Cuma, 5 Bu ayet-i kerimede Tevrat ı yüklenenler, merkebe benzetilmiştir. Bununla beraber Kur an ın Yahudilerin düşünce ve davranışlarını tenkit ettiği başka ayetleri de bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; Müreffeh yaşamı şiddetle isterler: Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz 2 Onlar günah ve isyanda boğulmuşlardır. Arınma yetileri kalmamıştır. Onlar, Allah ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir 2 3 Yeryüzünde fesat çıkarırlar: Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. 3 4 Allah a dahi iftira atarlar ve haşa Allah ın eli kapalıdır derler: Yahudiler, Allah ın eli sıkıdır dediler; dediklerinden ötürü elleri bağlandı lanetlendiler. 4 5 İlahi kitaplarda oynama yaparlar: Yahudilerden öyleleri var ki, (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar. 5 6 Vahiylerde istedikleri gibi olmayan bölümler için kibirlenirler: Size herhangi bir peygamber hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi? Bakara, 6 Maide, 4 Maide, 64 Maide, 64 Nisa, 46 Bakara, 87 28
283 7 Daha çok iman ehline karşı kinleri vardır: İnananlara en şiddetli düşman olarak, insanlardan Yahudileri ve Allah a eş koşanları bulursun Bazı peygamberleri öldürdüler, bazılarını yalanladılar: Fakat her ne zaman bir Peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler. 8 9 Allah ın gazap edeceği kimselerdir: Bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. 9 0 Onlardan bazıları Hz. İsa (a.s) ve Hz. Davud (a.s) tarafından lanetlenmiştir: İsrail oğullarından inkâr edenler, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânetlendi Maide, 82 Maide, 70 Bakara, 90 Maide,
284 27. Cuma Günün Önemi وا وا ا ل ى ذ ك ر الله وذ ر ف اسع ة ع و م ال ج م ن وا ا ذ ا ن ود ى ل لصل وة م ن ي ا ال ذ ين ا م ي ا ا ي ه ون ل م ي ل ك م ا ن ك ن ت م ت ع ذ ل ك م خ ر ع ال ب ي Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah ı anmaya koşun; alım satımı bırakın; bilseniz, bu sizin için daha iyidir. Cuma, 9 İslam da günler arasında Cuma gününe özel bir ihtimam verilmektedir. Bu yönde oldukça birçok rivayet nakledilmiştir. Bunlardan bazılarına burada değineceğiz: Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Cuma, haftanın günlerinin efendisidir ve Allah katında en büyük mertebeye sahiptir. Cuma günü mahrum ve fakirlere yardım etme günüdür. Bir hadiste şöyle geçer: Sadaka ve infaklarınızı Cuma günü veriniz. 2 Cuma, Müslümanların bayramıdır. 3 Cuma, İmam Zaman ın (a.f) gaybetinin bittiği ve zuhur ettiği gündür. 4 Cuma günlerinde kulların amelleri yukarıya çıkabilmesi için gökyüzünün kapıları açılır. 5 Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurur: Cuma gününde Allah güzel işlerin karşılığında mislinden daha fazla kötü amelleri siler. Müminlerin derecelerini arttırır, dualarına icabet eder. Belaları onlardan uzak tutar, hacetlerini kabul eder. 6 Her kim Cuma günü anne ve babası ya da onlardan birinin kabrini ziyaret ederse günahları affedilir ve ismi iyi kimselerden yazılır Vesail u Şia, c.5, s.7 Vesail u Şia, c.5, s.67 Vesail u Şia, c.5, s.66 Kemalu d-din, s.64 Vesail u Şia, c.5, s.325 Vesailu ş Şia, c.5, s.63 Salatu l Cuma, s
285 Cuma gününde, İslam Peygamberinin sünneti olan Cuma guslünü terk etmeyiniz. Güzel kokulardan istifade ediniz ve en iyi elbiselerinizi giyiniz. 8 Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Size kimin cennet ehli olduklarını haber vereyim mi? Cuma günü amellerini hararetli sıcaklarda ve şiddetli soğuklarda dahi terk etmeyen kimsedir. 9 Cuma gününde yapabildiğiniz kadar hayırlı ve güzel ameller yapınız. 0 Her kim Cuma gününde kişisel temizliğini yapar, tırnak, sakal ve saçını kısaltır, dişini fırçalar ve Cuma namazı için yola çıkarsa yetmiş bin melek onu karşılamaya gider ve onun için istiğfar ve şefaat dilerler. Cuma Namazının Konumu Hz. Peygamber in (s.a.a) Medine ye hicretinden sonra yaptığı ilk girişimi, Cuma namazının ikamesi olmuştu. Cuma namazına davet Ey iman edenler cümlesiyle başlamıştır. Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah ı anmaya koşun diye devam eden ayetle insanlar Cuma namazının ikamesine daha fazla rağbet gösterdiler. Cuma namazı ticaretin ve alışverişin bırakılmasını emreder. Cuma namazı Hac ibadetinin muadili kabul edilmiştir. Cuma namazı kuşkusuz fakirlerin haccıdır. 2 Cuma namazı hutbelerinden sonra okunan dualar kabul olunur. 3 Cuma namazı Cuma imamının silah tutarak namazı ikame etmesiyle kılınır. Cuma namazını hafife almak nifakın alametlerinden sayılmıştır. Cuma namazında Cuma imamı insanları takvaya davet etmelidir Usul u Kâfi, c.3, s.47 Kenzu l Ummal, H Vesailu ş Şia, c.5, s.78 Müstedrek, c.6, s.46 Tehzib, c.3, s.237 Vesailu ş Şia, c.5, s
286 Cuma namazında insanlar dünya meseleleri hakkında haberdar edilir. Cuma namazı cemaat ile kılınmalıdır ve ferdi kılınmasına izin verilmemiştir. Cuma namazında mali nedenlerle zindana düşecek olan kimselere imkânlar yaratılır. 4 Cuma namazı nedeniyle o gün yapılacak bir sefer ertelenebilir. Hz. Emiru l Müminin Ali (a.s), Haris Hamedani ye mektubunda şöyle buyurur: Cuma günü yolculuk yapma ki Cuma namazına iştirak edebilesin. Ancak yolculuğun Allah rızasını kazanmak ya da yapmaya mazur olacağın iş için olursa başka. 5 Cuma namazına katılım için insanın kendisini bir gün önceden hazırlanması istenmiştir. Hz. Ali (a.s), Perşembe günü (beden zayıflığı yaratan) ilaçları kullanmak Cuma namazına katılmaya engel oluyorsa, bu ilaçları yasaklıyordu. 6 İmam Muhammed Bakır (a.s), Hz. Peygamber in (s.a.a) sahabelerinin vasfı hakkında şöyle buyurmuştur: Onlar Cuma namazı için kendilerini Perşembe gününden hazırlarlardı. 7 Cuma namazına misafirlerin katılımı o şehirde ikamet eden insanların katılımından daha fazla sevaptır. 8 Rivayetlerde Cumanın bir önceki gününün akşam namazında Cuma suresinin okunması tavsiye edilmiştir. Böylelikle Cuma namazı için bir hatırlatma ve düşündürmeye sevk olunur. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Müminin Cuma namazı için atacağı her adım için Allah da kıyamet gününde onun için korku ve ürküntüyü azaltacaktır. 9 Cuma namazı insanın hafta içerisinde yaptığı günahların kefaretidir. Elbette bu durum büyük günahlardan uzaklaşmasıyla olur Vesailu ş Şia, c.5, s.36 Nehcu l Belağa, 69. Mektup Biharu l Envar, c.89, s. 97 Vesailu ş Şia, c.5, s.46 Vesailu ş Şia, c.5, s.36 Müstedreku l Vesail, c.6, s.42 Biharu l Envar, c.89, s
287 Her kim bir ücretli çalışanının Cuma namazına gitmesine mani olursa günah işlemiş olur. 2 Her kim özrü olmadan birbiri ardına üç Cuma namazına gitmez ise onun ismi münafık olarak kaydedilir. 22 Bir diğer rivayette ise hastalık gibi önemli gerekçesi olmadan üç Cuma namazına katılmayan kimsenin Allah tarafından kalbinin mühürlendiği söylenmiştir. 23 Her kim Cuma namazına katılamıyorsa bir miktar sadaka versin (böylelikle Cuma namazına katılamamanın kefaretini yerine getirsin). 24 İslam Peygamberi şöyle buyurmuştur: Her kim benim hayatımda ya da benim vefatımdan sonra Cuma namazını inkâr, hafife alma veya önemsememek suretiyle terk ederse Allah da tövbe etmedikçe işlerini toparlamaz. İşlerinde bereket görmez, hac ibadetleri ve sadakası kabul olmaz. 25 Cuma imamı hutbe okumak için ayakta durduğunda, insanların sessizliği koruması ve susması gerekir. 26 Böyle anda namaz kılınmamalı 27 ve hüsnühal içinde 28 oturulmalıdır Müstedreku l Vesail, c.6, s.7 Müstedreku l Vesail, c.8, s.407 Kenzu l Ummal, H. 247 Kenzu l Ummal, H. 239 Müstedreku l Vesail, c.6, s.0 Biharu l Envar, c.89, s.256 Müstedreku l Vesail, c.5, s.39 Kenzu l Ummal, c.7, s
288 28. Mümin ve Münafığın Mukayesesi ك ال م ن اف ق ون ق ال وا ن ش ه د ا ن ك ل ر س ول الله و الله ي ع ل م ا ن ك ل ر س ول ه و الله ا ذ ا ج اء ن اف ق ين ل ك اذ ب ون ي ش ه د ا ن ال م Münafıklar sana gelince: Senin şüphesiz Allah ın Peygamberi olduğuna şehadet ederiz derler. Allah, senin kendisinin peygamberi olduğunu bilir; bunun yanında Allah, münafıkların yalancı olduklarını da bilir. Münafikun, Müminlerin ve münafıkların sıfat ve özelliklerinin mukayesesi şöyledir; Yalan söylerler: münafıkların yalancı olduklarını Müminler doğru sözlüdürler: İman edenler ancak Onlar doğru kimselerin ta kendileridir. 2 2 Hedefsiz ve başıboşturlar: Münafıklar küfür ile iman arasında bocalayıp dururlar. Ne bunlara (mü minlere) ne de şunlara (kâfirlere) bağlanırlar. 3 Müminlerin ilahi hedefleri vardır: Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah a ve Peygamberine iman etmişlerdir; sonra (imanlarında) şüpheye düşmemişler 4 3 Derin meseleleri kavrayamazlar: ama münafıklar bu gerçeği anlamazlar. 5 Ancak müminler idrak ederler: aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. 6 4 Münafıklar eğilip bükülmez ölçüde serttirler: Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. 7 Müminler ise Allah tan korkan ve olumlu yönde etkilenmeyi kabul ederler Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen Münafikun, Hucurat, 5 Nisa, 43 Hucurat, 5 Münafikun, 7 Al i İmran, 90 Münafikun, 4 Enfal, 2 287
289 5 Namaza karşı isteksizdirler: Münafıklar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar 9 Müminler namaza karşı isteklidirler ve huşu ile kılarlar: Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler. 0 Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir. Ahirete inananlar buna inanırlar, namazlarına da devam ederler. 2 6 Kötü ve acı söz söylerler: mala düşkünlük göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler 3 Müminler ise kibar ve naziktirler: Allah ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir. 4 7 Yalan yere yemin ederler: Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah ın yolundan çevirdiler. 5 Ancak müminler vaatlerine sadakat gösterirler: Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah a verdikleri söze sadık kaldılar. 6 8 Allah ın insanlara gönderdiği masum önderlerin rehberliğine gereksiz eleştirileri: İçlerinden sadakalar konusunda sana dil uzatanlar da var. Kendilerine ondan bir pay verilirse, hoşnut olurlar; eğer kendilerine ondan bir pay verilmezse, hemen kızarlar. 7 Müminler ilahi rehberlere itaat eden mutilerdir: Eğer onlar Allah ve Resulünün kendilerine verdiğine razı olup, Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resulü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah a rağbet ederiz deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu. 8 9 Mücahitlerin morallerini bozmak ve bahanelere sığınmak: Allah ın Resulüne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihat etmeyi çirkin gördüler; bu sıcakta sefere çıkmayın dediler. 9 Müminler meydana geldiklerinde adımları sabittir: Kendileri savaşta yara aldıktan sonra Allah ve Nisa, 42 Muminun, 2 Mearic, 23 Enam, 92 Ahzab, 9 Hucurat, 3 Münafikun, 2 Ahzab, 23 Tövbe, 58 Tövbe, 59 Tevbe, 8 288
290 Peygamberin çağrısına koşanlara, hele onlardan iyilik edip sakınanlara büyük ecir vardır İbadet yerlerini bile entrika merkezine çevirirler: Allah ve Resulüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. 2 Ancak müminler takva ve tezkiye merkezleri inşası düşüncesindedirler: İlk günden takva üzerine kurulan mescit içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. 22 Sözlerinde durmazlar: Aralarında: Allah bize bol nimetinden verecek olursa, and olsun ki sadaka vereceğiz ve iyilerden olacağız diye O na and verenler vardır. Fakat Allah, lütuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler. 23 Ancak müminler her koşulda sözlerine vefalıdırlar: Sabreden, dürüst olan, huzurda boyun büken, hayra harcayan ve seher vaktinde Allah tan bağış dileyenler (içindir) Müslümanları tahkir ederler: Onlara, İnsanların inandıkları gibi siz de inanın denildiğinde ise, Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim? derler 25 Ancak müminler Müslümanların yüz aklarıdır: Allah tan lütuf ve rıza isterler Müminler için ekonomik sıkıntılar yaratırlar: Onlar, Allah Resulünün yanında bulunanlara (muhacirlere) bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler diyenlerdir. 27 Ancak müminler birbirlerinin yardımcılarıdırlar: Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler Hileci ve düzenbaz kimselerdir: Bunlar Allah ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. 29 Müminler sadık ve hakikatli kimselerdir: Onlar, sabredenlerdir, doğru sözlülerdir 30 5 Paylaşım ve infakta cimrilik ederler: Yine de ki: İster gönüllü, ister gönülsüz olarak harcayın, sizden asla kabul olunmayacaktır 3 Mü Al i İmran, 72 Tevbe, 07 Tevbe, 08 Tevbe, Al i İmran, 7 Bakara, 3 Feth, 29 Münafikun, 7 Haşr, 9 Bakara,9 Al i İmran, 7 Tevbe,
291 minler candan, kalpten yardım, infak ederler: Rablerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler 32 6 Kötülükleri emreder, iyilikleri yasaklarlar: Münafık erkeklerle münafık kadınlar, birbirine benzerler. Onlar, kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoymaya çalışırlar. 33 Müminler iyiliği emreder, kötülükleri yasaklarlar: Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır Savaş ve mücadele ortamından hızlı bir şekilde kaçmak: Allah ın Peygamberinin hilafına geri kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad hoşlarına gitmedi. Sıcakta savaşa çıkmayın dediler 35 Müminler Allah yolunda savaşmak için can atarlar ve savaşa katılamadıklarında da üzülürler: Binek vermen için sana geldiklerinde, Size binek bulamıyorum dediğin zaman, sarf edecek bir şey bulamadıkları için üzüntüden gözyaşı dökerek geri dönenlere de sorumluluk yoktur Araştırmadan yalan haberler çıkarırlar: Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar 37 Müminler dikkat ve tahkik ehlidir: hâlbuki onu, Resul e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi Allah ı çok az yâd ederler: insanlara gösteriş yaparlar ve Allah ı pek az anarlar. 39 Ancak müminler Allah ı çok zikrederler. Ancak inanıp yararlı iş işleyenler, Allah ı çok çok ananlar 40 Münafıkların tehlikesi çok olduğundan özellikleri de Kur an ın çeşitli surelerinde konu edilmiştir. Münafıklara açıkça işaret edilmemiş Medine de inen çok az sure vardır Muminun, 60 Tevbe, 67 Al i İmran, 04 Tevbe, 8 Tevbe, 92 Nisa, 83 Nisa, 83 Nisa, 42 Şuara, 227 Tefsiru fi Zilali l Kur an 290
292 Nifak, yalanın eyleme dönüşmüş halidir. Yani, küfrün gizlenmesi ve imanın zahir olmasıdır. Kuşkusuz her gizleme, fakirliğin ve ibadetin gizlenmesinde olduğu gibi kötü değildir. Münafıklar iki gruptur: Birinci grup İslam dininin güçlenmesinden sonra kalplerinde olmamasına rağmen zahiren iman edenler. İkinci grup ilk başta iman eden, ancak yavaş yavaş dünyaya meyledip imanlarını kaybedenler. Bu kimseler de zahirde iman etmiş kimselerdi. İslam ümmeti bu iki gruptan da telafisi olmayan büyük yaralar almıştır. Hz. Peygamber (s.a.a) zamanında münafıklar hakkında çok söz söylendi, ancak Hz. Peygamber in (s.a.a) vefatından sonra bu mesele bir şekilde kapandı. İşte burada birkaç soru sormamız icap eder: Nifak grubu haşa Hz. Peygamber in (s.a.a) hayatta olması nedeniyle mi ortaya çıkmıştı ki vefatından sonra her biri gerçek mümine dönüşmüş olsunlar? 2 Acaba münafıklar haşa- Hz. Ali (a.s) ın etrafını saracak kadar azınlıkta mıydılar? Salman, Ebuzer, Mikdad gibi onlarca büyük şahsiyetin hiçbiri münafık olarak tanınmamıştır. Yahut da münafıkların hedefleri çoğunluk içinde kabul gördü de mi sessiz kalmayı mı tercih ettiler? Münafıklar hem dünyevi meselelerde yalancıdırlar: Kuşkusuz münafıklar yalancıdırlar. 42, hem de uhrevi meseleler de yalan söylerler. Allah onları uhrevi konularda da yalancı olarak tanıtmaktadır: Allah, onların hepsini tekrar dirilttiği gün, size yemin ettikleri gibi O na yemin ederler; kendilerine bir yarar sağlayacağını sanırlar. Dikkat edin; onlar şüphesiz yalancıdırlar. 43 Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Ben mümin ve kâfirden değil, münafıktan korkarım. 44 Diğer bir yerde şöyle buyurmuştur: Ben ümmetimin fakirliğinden değil, onların tedbirsizliklerinden korkarım 45 Evet, düzenbaz münafıklar tedbirsiz cahil grubu ellerine düşürdüklerinde haliyle Sıffin savaşı ve Kerbela vakıası vuku bulacaktır Münafikun, Mücadele, 8 Nehcu l Belağe, 27. Mektup Avali l Lali, c.4, s.39 29
293 29. Allah ın Zikrinden Gafil Olmanın Etkenleri ي ا ا ي ه ا ال ذ ين ا م ن وا ل ت ل ه ك م ا م و ال ك م و ل ا و ل د ك م ع ن ذ ك ر الله و م ن ي ف ع ل ذ ل ك ف ا ول ئ ك ه م ال خ ون اس ر Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Münafikun, 9 Allah ın zikrinden alıkoyan etkenler oldukça çoktur. Onlardan bazıları şöyledir; İnsanın mal ve evlatları: Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah ı zikretmekten alıkoymasın. Asıl tehlike Allah ın zikrini unutup gaflete dalmaktır. Ayette mal ve evladın zikredilişi, gaflete neden olan en kuvvetli etkenler oldukları içindir. 2 Şarap ve kumar: Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. 3 Ticaret ve alışveriş: Zira Kur an, ticaretin Allah ın zikrine engel teşkil etmediği kimseleri övmüştür: Bunları ne ticaret ve ne de alışveriş Allah ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyar. 2 4 Çoğunluk olma ve çok kazanma arzusu: Çoğunluk olmak iddianız sizi o kadar meşgul etti ki 3 5 Uzun arzular: Bırak onları yesinler, yararlansınlar; emelleri onları oyalayadursun. İleride (gerçeği) bilecekler. 4 6 Refah, huzur ve dünyayı çokça arzulamak: Fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helâke giden bir toplum oldular Maide, 9 Nur, 37 Tekasür, Hicr, 3 Furkan, 8 292
294 Muhakkak ki dünya, ahiretin bir mukaddimesi olarak görülmediğinde ve bütün işler onu elde etmek hedefiyle yapıldığında, dünya sevgisi de sakıncalı bir durum halini alır Öyle ise bizim zikrimizden yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden yüz çevir. 6 Eğer dünya hayatı, vazifelerin yerine getirilmesine engel teşkil etmiyorsa artık burada tenkide yer yoktur. Allah ın zikrinden gaflette olmak, şeytan ile birlikte olma nedenidir. Kur an şöyle buyurur: Kim, Rahman ı anmayı görmezden gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur. 7 Beri taraftan şiddetli ve sürekli artan bir azaba duçar edileceklerdir: Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe artan bir azaba uğratır Necm, 29 Zuhruf, 36 Cin, 7 293
295 30. Aileye Karşı Görev ve Mesuliyetler ا ة ه ع ل ي الن اس و ال ح ج ار وق ود ه ا ا وا ه ل يك م ن ار ا ن ف سك م ن وا ق وا ا ال ذ ين ا م ي ا ا ي ه ون ر ؤ م ا ي ل ون م ف ع وي ه م ر ا م ا صون الله م ع م ل ئ ك ة غ ل ظ ش د اد ل ي Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır. Tahrim, 6 Kur an ın çeşitli ayetlerinde insanın ailesine karşı olan görev ve mesuliyetlerine değinilmiştir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir; Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. 2 Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol. 2 3 En yakın akrabanı uyar. 3 4 Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle 4 5 Şüphesiz hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. İyi bilin ki bu, apaçık hüsranın ta kendisidir. 5 6 Derler ki: Şüphesiz daha önce biz, ailemiz içinde yaşarken (Allah a isyandan) korkardık. 6 7 Ailesine namaz ve zekâtı emrederdi. Rabbinin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı Tahrim, 6 Tâhâ, 32 Şuara, 24 Ahzab, 59 Zümer, 5 Tur, 26 Meryem,
296 Rivayetlerde de ailenin yetiştirilmesi hususu pek çok defa konu edilmiştir. Biz de bu rivayetlerden birkaç numune zikredeceğiz; Emiru l Müminin Ali (a.s) şöyle buyururlar: Kendinize ve ailenize hayır yapmayı öğretin. Onları edep ile terbiye edin. 8 Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Hepiniz elinizin altında bulunan kimselere karşı mesulsünüz. Erkek ailesinden, kadın ise kocasından ve çocuklarından mesuldür Tefsir u Meraği Mecmue-i Verram, c., s.6 295
297 3. Örnek Kadın ت ا ف ى ي اب ن ل ى ع ن د ك ب و ض ر ب الله م ث ل ل ل ذ ين ا م ن وا ام ر ا ت ف ر ع و ن ا ذ ق ال ت ر ب ال ج ن ة و ن ج ن ى م ن ف ر ع و ن و ع م ل ه و ن ج ن ى م ن ال ق و م الظ ال م ين Allah, iman edenlere ise, Firavun un karısını örnek gösterdi. Hani o, Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar! demişti. Tahrim, Bu bölümde Firavun un eşinin düşünce ve davranışlarına işaret edeceğiz: Firavun un eşini bulunduğu ortam değiştirmemiş ve şahsiyetinin şekillenmesinde etkili olmamıştı. O, mantığıyla bozguncu bir rejimin karşısında yer almıştı. 2 Sahip olduğu imkânlar kendisini şımartıp şaşırtmamış üstelik hepsine sırtını dönebilmişti. Saraydan ve müreffeh yaşamdan, maddiyattan geçebilmişti. 3 Sessizlik ve baskı ortamını dağıtmıştır. 4 İşkence altında canını verip şehid olacak kadar sabırlı idi. Tüm işkencelere rağmen inandığı yoldan geri dönmedi. 5 Kendi zamanında masum ilahi rehberi Hz. Musa (a.s) idi. 6 Himmeti yüksek idi. Allah a yakın olmak ve cenneti kazanmaktan başka bir şey onu kani etmezdi. 7 Firavun un tehditleri kendisinde etki etmeyecek kadar yürekli ve korkusuz idi. 8 Allah ın rızasını, insanların rızasına tercih etmişti. 9 Mantığını, aklını ve vahyi ailevi meselelerinin önüne geçirdi. 296
298 0 Kötülükten sakındırmak adına Firavun a şöyle dedi: Firavun un karısı şöyle dedi: Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)! Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz Firavun un hanımı zaman içerisinde insanların kültürü olarak şekillenmiş birçok gelenek ve söylemin yanlış olduğunu ve değiştirilmesi gerektiğini anladı. Örneğin; Rezil olmak istemezsen, cemiyetin rengini almalısın. Ancak o, ben ne cemiyetin rengini alır ne de rüsva olurum dedi. 2 İnsanlar tek bir elin ses çıkaramayacağını, etkin olamayacağını söylerdi. Ancak o tek başına büyük bir ses yaratabilmişti. 3 İnsanlar, kadının özgür ve tek başına bir şahsiyeti olamaz şeklinde bir düşünceye sahipken o, bir kadının seçiminde özgür ve hür olduğunu kanıtlamıştır. 4 Tek bir bileğin gücüyle savaşa gidilmez denirken, o hakk olanın kalıcı olduğuna inanmıştırt. Evet, bir yumruk demir üzerinde etkisi olamaz ancak tarih boyunca insanlığın düşüncesinde güçlü bir etki yaratır. 5 Bir çiçek ile bahar gelmez diye düşünülürken o, Allah ın bir tek çiçek ile baharı getirebileceğini kanıtlamıştır. 6 İnsan kendisine sunulan imkânlar karşısında boyun eğer diye düşünülürken, o Firavun un ekmeğini yemiş de olsa onun akidesinden nefret etmiş ve şöyle demiştir: Allah ım beni Firavun un elinden kurtar. Kasas, 9 297
299 32. İslam da Ahlak ل ى خ ل ق ع ظ يم و ا ن ك ل ع Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. Kalem, 4 Kur an, Hz. Peygamber in (s.a.a) özellikleri ve vasıfları arasında güzel ahlakına dikkat çekmiş ve kendisini üstün ahlak sahibi olarak tanıtmıştır. Bu münasebetle Mizanu l Hikme de ahlak hususunda din önderlerimizden nakledilen rivayetleri sunalım: Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu: Pek çok aziz ve izzet sahibi, kötü ahlakları yüzünden zelil oldu ve pek çok düşük kimse de güzel ahlakları sebebiyle aziz oldular. İmam Hasan Mücteba (a.s) şöyle buyurdu: Güzel ahlak, tüm iyi amellerin başıdır. Hz. Peygamber (s.a.a) buyurdular: Güzel ahlak şudur: Eğer dünyayı elde edersen razı ol, eğer edemezsen kızgın olma. Hz. Emire l Mümin Ali (a.s) şöyle buyurdu: İnsan, güzel ahlakı sebebiyle namaz kılan ve oruç tutan kimselerin derecesine ulaşır. İmam Cafer Sadık (a.s) buyurdu: Mekarimu l ahlak on şeydir: Yakin, kanaat, sabır, şükür, halimlik, güzel davranış, cömertlik, gayret, cesaret ve mertlik. Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu: Mekarimu l ahlak, herkes seninle irtibatını kestiğinde senin bağ kurmandır. Eğer seni yoksun bıraksalar, sen bağışlamalısın (vermelisin). Eğer sana zulüm etseler, sen affetmelisin. İmam Cafer Sadık (a.s) buyurdu: Güzel ahlak, güneşin pislikleri yok ettiği gibi günahların yok olmasını sağlar. Bir başka hadiste ise şöyle buyurmuştur: Güzel ahlak, sevgiyi sağlamlaştırır, güçlendirir. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: İki özellik iman etmiş bir kimsede bulunmaz: Cimrilik ve kötü ahlak. 298
300 Hz. Peygamber e (s.a.a) şöyle söylendi: Filan kadın ibadet ehli olmasına rağmen kötü ahlaklı bir kimse. O kadının dilinden komşuları incinmekteler. Hz. Peygamber (s.a.a) onlara şöyle buyurdu: O kadın, cehennem ehlidir. Rivayetlerde şöyle gelmiştir: Hz. Peygamber (s.a.a) Sa d b. Muaz ı defnettiğinde onun evinde kötü ahlaklı olmasından dolayı şiddetli bir kabir sıkıştırmasına duçar olduğunu buyurmuştur. 299
301 33. En Üstün Ahlaka Sahip İnsan Hz. Peygamber ل ى خ ل ق ع ظ يم و ا ن ك ل ع Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. Kalem, 4 Arapça ayetin orijinal halinde geçen hulk sözcüğü insanın huy ve tabiatına dönüşmüş sıfata denir, sürekli olmayan ve arada sırada yapılan davranışlara denmez. Ayette geçen üstün ahlak ifadesi için çeşitli yorumlar yapılmıştır. Bunlardan bazıları şöyledir; Ayşe şöyle der: Hz. Peygamber in (s.a.a) in ahlakı Muminun suresinin ilk on ayetinde açıklandığı gibidir. Bu ifadelerden daha yüksek bir methetme yoktur. Kastedilen, İslam ahlakıyla ahlaklanmadır. Kastedilen, hakka sabretmek ve işleri aklın gereğince yürütmektir. Bazı lügat kitaplarında, hulk kavramı din olarak açıklanmıştır. İmam Muhammed Bakır (a.s) bununla ilgili şöyle buyurmuştur: En üstün ahlaktan kastedilen, İslam dinidir. Kastedilen, muhaliflere karşı yücelikle davranmaktır denmiştir. Zira Allah, Hz. Peygamber i (s.a.a) bu tarzla görevlendirmiştir: Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir. 2 Kastedilen, mekarimu l ahlaktır. Hz. Peygamber in (s.a.a) de şu rivayetinde işaret edildiği üzere: Allah beni mekarimu l ahlakı tamamlamak için gönderdi. Ve bir başka hadisinde ise: Rabbim beni terbiye etti. Ne de güzel terbiye etti. 3 Ayşe, Hz. Peygamber in (s.a.a) ahlakı için şöyle demiştir: O nun ahlakı, Kur an ın tecessümü idi Tefsir u Nuru l Sakaleyn A raf, 99 Tefsir u Mecmau l beyan Sunenu n Nebi, Allame Tabatabai, s
302 Merhum Allame Tabatabai, el-mizan tefsirinin 6. cildinin 83. sayfasında (yaklaşık 27 sayfa boyunca) Hz. Peygamber in (s.a.a) güzel ahlakı, görgüsü ve sünnetleri hakkında rivayet nakletmiştir. Onlardan bazılarına fihrist şeklinde burada değineceğiz. Hz. Peygamber (s.a.a) ayakkabılarını kendisi dikerdi. 2 Elbisesini kendisi yamardı. 3 Koyunu kendisi sağardı. 4 Kölelerle birlikte yemek yerdi. 5 Yere otururdu. 6 Merkebe binerdi. 7 Pazardan ihtiyaçlarını kendisinin karşılamasından hicap duymazdı. 8 Fakir, fukaraya el uzatır ve onlar ellerini çekmeden kendisi de elini çekmezdi. 9 Karşılaştığı küçük büyük herkese selam verirdi. 0 Eğer herhangi bir şey kendisine ikram edilseydi kurumuş bir tek hurma tanesi de olsa küçük görmezdi. Az harcama yapardı. Tabiatı kerim ve cömertti. Geçinmesi çok güzeldi. 2 Kahkaha atmak yerine her zaman tebessüm ederek gülerdi. 3 Üzüntülü olduğu zamanlarda asla yüzünde yıkılmış ve bitmiş ifadesi yer almazdı. 4 Sürekli mütevazı olmasına rağmen kendisini asla düşük göstermezdi. 5 Cömert olmasına rağmen asla israf etmezdi. 6 Kalbi çok yumuşak ve şefkatliydi. 7 Hırslı olarak asla elini bir şeye uzatmamıştı. 8 Evden dışarı çıkacağı zaman kendisine aynada bakar, saçlarını tarardı. Kendisine çekidüzen vermeyi bazen suyun karşısında bile yapmaktaydı. 9 Hiçbir zaman başkalarının karşısında ayaklarını uzatmamıştı. 30
303 20 Ne zaman iki iş arasında kalsa, yapılması en zor olanı tercih ederdi. 2 Hiçbir zaman kendisine yapılan zulme intikam alma kastıyla yaklaşmamıştır. Ancak Allah ın haram kıldıklarına karşı bir hürmetsizlik olduğunda, haramların çiğnenmesi karşısında gazaplanırdı. 22 Hiçbir zaman yaslanarak yemek yemezdi. 23 Bir şahıstan hayır cevabı duymamak için hiçbir şey istememişti ve kendisine gelen beklentileri de reddetmezdi. 24 Namazı tam anlamıyla kâmil, hutbeleri kısa ve öz tutardı. 25 İnsanlar kendilerine uzaktan gelen Hz. Peygamber i (s.a.a) kokusu ile tanırlardı. 26 Evinde misafiri olduğunda yemeğe ilk başlayan ve en son bırakan kimseydi. Böylelikle misafir dilediğince sıkılmadan yemek yerdi. 27 Yemek yerken her zaman kendi önünde olana uzanırdı. 28 Suyu üç yudumda içerdi. 29 Sadece sağ elini kullanarak bir şey verir, alır ve yemek yerdi. 30 Dua ettiği zaman üç defa ederdi. Konuştuğunda ise kelamında tekrar olmazdı. 3 İnsanların evine girmek için izin isteyişini üç defa tekrarlardı. 32 Sözleri her işitenin duyabileceği kadar açık ve anlaşılırdı. 33 Bakışlarını huzurunda olan kimselere eşit paylaştırırdı. 34 İnsanlarla konuştuğu zaman tebessüm ederdi. 302
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder