29 Kasım 2020 Pazar

Farkınız Okumak Olsun * Aşk Üzerine * Edebi Portreler * Edebi Esintiler Dopdolu Dergi Dopdolu Dergi Dopdolu Dergi

 Farkınız Okumak Olsun * Aşk Üzerine * Edebi Portreler * Edebi Esintiler Dopdolu Dergi Dopdolu Dergi Dopdolu Dergi

2 Saygısızlığın saldırının küçüğü büyüğü yoktur. Samimiyetin lisanı yoktur. Samimiyet sözlerle açıklanamaz. O, gözlerden ve tavırlardan anlaşılır. Medeniyetin esası, ilerlemesi ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayattaki fenalık mutlaka toplumsal, ekonomik ve politik beceriksizliği doğurur.

3 İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER EDİTÖRDEN OKUL MÜDÜRÜMÜZÜN YAZISI REHBERLİK YAZISI KİMLER OKUMAZ KEŞKE ETKİLİ DERS ÇALIŞMA ŞİİR NEDİR? - KİŞİLİK DAMAKLARIMIZIN ALIŞTIĞI GÜZEL TAT FARKLI OLANLARLA BERABER YAŞAMAK ESKİ BİR TAPINAK YAZISINDAN DİLİMİZ HASSASİYETİMİZ DEYİMLERİMİZ ve İLGİNÇ HİKAYELERİ EN SON NE ZAMAN BİR KADIN SEVDİN? DÜNYANIN TANIDIĞI TÜRKLER ÇANAKKALE HATIRALARI EDEBİ PORTRELER RUBAİLER SOLAKLIK SUÇ MU? TAVAN ARASI MİNİK DOSTLARIMIZ MAKER AYBÜKE ÖĞRETMEN YURDU YAŞATANLAR BÜYÜK AYI VE KÜÇÜK AYI TAKIM YILDIZI MİTOKONDRİ ATHENA EDEBİYATIMIZDA BOĞAZİÇİ İHTİŞAMLI TARİHİMİZ ÖĞRENCİ SÖZLÜĞÜ TARİH GÜLDÜRMECE ROPÖRTAJ UTKAN DEMİRCİ O NA DAİR AŞK ÜZERİNE KİŞİLİK TESTİ DENEMELER İLGİNÇ BİLGİLER ZEKA OYUNU KARİKATÜR ÖDÜLLÜ ŞİİR VE YAZILARIMIZ OKUL TAKIMI ETKİNLİKLERİMİZ BİLİM ŞENLİĞİ Hasan Ferruh Ozgen Anadolu Hasan Ferruh Özgen Anadolu Lisesi Haziran 2017 Sayı: 03 Yayın İletişim Kulübü Adına Sahibi Abdülaziz TEPEBAŞ Lisesi GENEL YAYIN YÖNETMENİ HANİFE GÜLMEZ MERYEM DEMİREL EDİTÖR MELİH OLKUN YAYIN KURULU TAHA YASİN ÇAMUR AYBERK ALİ AKGÜNEŞ İNCELEME KURULU HANİFE GÜLMEZ MERYEM DEMİREL OKUL YAZIŞMA ADRESİ Soğanlık Orta Mh. Candan Sk. No.: 3 Kartal /İstanbul Tel.: Fax.: BASKI DEMİRKOLBASIM REKLAM TANITIM HİZMETLERİ SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. Dumlupınar Mh. Tünel Sk. No.:2 (E-5 Yanyol) Pendik-İST. Tel.: Merhaba, EDİTÖRDEN Aradan geçen yılların ardından dergimizin üçüncü sayısı nihayet elinizde. Size her sayfada bir güzellik katacak ve keyifle okuyacağınız bir dergi yapmak için bütün gücümüzle çalıştık. Konu başlıklarımızı, içeriklerimizi, müthiş bir dikkatle seçtik. Yıllar önce arkadaşlarımızın diktiği fidanı suladık. Onun tekrar büyüyeceğine, yeşerip, meyve vereceğine gönülden inandık. Arkadaşlarım, öğretmenlerim hepimiz özenle baktık ona. Ve inandığımız gibi oldu dikilen fidan büyüdü kocaman bir çınar oldu. Dergimizin her köşesinde çok önemli katkıları olan ve ismi burada geçmeyen herkese canı gönülden teşekkür ediyoruz. Onlar olmadan bu uzun yolu bitiremez ve bu güzel dergiyi elimize alamazdık. Arkadaşlarımızdan aldığımız bayrağı büyük bir sorumlulukla taşıdık. Ve bizden sonraki arkadaşlarımıza devrediyoruz. Bu derginin bir gelenek haline gelip her yıl çıkmasını bütün içtenliğimizle istiyoruz. Biz bu dergiyi hazırlarken zaman zaman yorulduk zaman zaman eğlendik ama her zaman yeni bir şeyler öğrendik. Umarız sizler de dergimizi keyifle okursunuz. Farkınız Okumak olsun! Sağlıcakla kalın Melih OLKUN Kültür Edebiyat Yayın ve İletişim Kulübü Başkanı BU DERGİDEKİ YAZILAR 1455 SAYILI TEBLİĞLER DERGİSİNDE (OKULDA ÇIKACAK DERGİ, GAZETE VE YILLIKLAR HAKKINDA) Kİ YÖNETMELİĞE UYGUN OLARAK ÇIKARILMIŞTIR. Sayfa 4 Sayfa 5

4 Kıymetli Okurlar, Eğitim Öğretim yılında, okulumuzun açılışıyla yayımlamaya başladığımız İz adlı dergimiz, ilk iki sayısından sonra, çeşitli sebeplerden dolayı bir süre yayımlanamamıştır. 3. Sayısıyla dergimizi yeniden yayımlıyor olmanın sevincini, bütün öğretmen ve öğrencilerimizle paylaşıyorum. Okul kültürünün temel taşlarından biri de süreli yayımlardır. Öğrencilerimizin emeğiyle oluşan dergiler, onların, özgüvenlerinin kökleşmesini sağlar. Paylaşma, birlikte başarma, araştırma, planlama ve belli bir düzen içinde sunma, modern eğitim unsurlarındandır. Dergi çalışmasında öğrencilerimiz, bütün aşamaları yaşayarak ilerlediler. Öğrencilerimize teşekkürlerimi sunuyorum. Hepsine üstün başarılar diliyorum. Ayrıca, dergimizi yayıma hazırlayan öğretmenlerimiz Hanife Gülmez ve Meryem Demirel e takdirlerimi sunuyorum. Dergimizin yayımına katkı veren herkese teşekkür ederim. Dergimizin her satırını değerlendirmeniz dileğiyle. Abdülaziz TEPEBAŞ Okul Müdürü Paradoks Evren var olduğu günden beri her gerçek, varlığını zıddına borçlandı. Bu hesap büyük değişimler yaşayan insanoğlu ve ürettikleri ile son yüzyılda sarmallar oluşmasına neden oldu. Öyle ki bir gerçeğin varlığını zıddıyla test edebilirken, artık bu test işe yaramaz oldu. Örneğin adalet gerçeğini test etmek için zulüm, zenginlik gerçeğini test etmek için fakirlik, cömertlik gerçeğini test etmek için cimrilik kullanılırdı. Şimdi ise duygu-düşünce-davranış üçlüsü gerçeği test etmek için kullanılıyor. Ancak parmak izi gibi düşünceler ve sonuçta davranışlar birbirinden farklı. Milyarlarca farklı düşünce ve davranış varken gerçeği görmek çok zordur. İşte paradoks tam olarak budur. Herkesin kendi gerçeği. Bu bireysel olarak önemli ve değerli gibi gözükse de sosyal bir varlık olan ve ana gövdesi sosyal yapıya dönük insanoğlu için zor, bunalımlı ve sıkıntılı süreçlerin yaşanmasına neden olacaktır. İnsan karmaşık bir dünyada kendisini var edebilmek için çok karmaşık stratejiler geliştirmek zorunda kalacaktır ve en nihayetinde bu mücadele kimi gerçeklerin yer değiştirmesine sebep olacaktır. İnsanlığın temelini duygular oluşturur ve duygularımız insanoğlunun son kalesidir. Yani insanoğlunu var eden etken duygulardır. Ancak düşünce boyutunda yaşanan bu paradokslar yavaş yavaş duygularımıza da etki etmeye başladı. Duygusal mutasyon olarak nitelendirdiğim bu durum, bizi hiç tanımadığımız yabancı bir organizmaya dönüştürebilir. Yapılması gereken ise duygusal bütünlüğümüzü korumak ve duygularımızı ifade edebilmeyi öğrenmek, Duygusal zekânın kullanılması, sosyal yapının korunması adına elzemdir. Aynı duyguları hissetmek insanlığın bir arada yaşayabilmesinin ön koşuludur. Aksi olduğunda dünya yaşanmaz ve acı dolu bir yer olacaktır. Son olarak şunu belirtmek isterim ki; Yaşamak basit bir iştir ancak zor olan basit yaşayabilmektir. Evrenin, doğanın ve hayatın sesine kulak vermeniz dileğiyle Ramazan YILDIRIM Rehber Öğretmen Sayfa 6 Sayfa 7

5 Kimler OKUMAZ? AKLIMIZ BAŞIMIZA HEP SONRADAN GELİYOR. Kırmızı ışıkta geçmeyi marifet sananlar. Bu memleket adam olmaz! diye hayıflanıp cümlenin devamını getiremeyenler. Cumhurbaşkanının adını sorduğunuzda Ay dur şimdi hatırlayacağım! diyerek boş gözlerle gülümseyenler. Piyasa gündemini hesabındaki dolar ve euro kadar bilenler. Vapur iskeleye yanaşmadan atlamaya çalışanlar. Bütün gün kaldırım kenarında oturup gelen geçene laf atan sözde delikanlılar. Tribündeki koltukları yerinden sökerek fanatikliğini gösterenler. Arabanın camını açıp yola tükürenler, tükürdüğünü yalayanlar. Başkasının posta kutusundaki mektupları açanlar. Kaçak elektrik kullananlar. Turistlere çifte tarife uygulayanlar. Yürüyen merdivenlerin dur düğmesine basarak eğlenenler. Hayırsever geçinip otoparkta engelli park alanına park edenler. Gecenin bir yarısı araba kornasıyla gürültü koparanlar. Park halindeki arabaların kapılarını çizerek kahramanlık yaptığını sananlar. Arabasını kaldırıma park ederek aklıyla övünenler. Erkek dediğin döver! diyerek böbürlenenler. Alkollü araba kullanarak şoförlüğünü ispatlayanlar. Maganda yakıştırmasını iltifat sananlar. Asker uğurlarken arabanın camından yarı sarkanlar. Hatta ateş edenler. Ekmeğin fiyatını bilmediği halde, son moda çantaların fiyatını yakından takip edenler. Karşı komşusu apartmandan çıkarken tanımamazlıktan gelip kafasını çevirenler. Yüzüne gülüp arkadan konuşanlar. Lügatına eklediği yeni sözcükler, küfürden ibaret olanlar. Başkasının emeğiyle takdir toplamaktan gocunmayalar. Çok iyi yalan söylemeyi, kıvırmayı, atlatmayı meziyet sayanlar. Trafikte ambulansın arkasına takılanlar. Altında çalışanlara kötü davranmayı zenginlik göstergesi kabul edenler, OKUMAZ! Okuyanlar, okuduklarını anladıkları gibi hayatı da anlar. İnsanları anlar. Okuyucular, okumayandan farklıdır. Hayata farklı bir gözle bakar Çoğu zaman pek çok kimse önceden tedbir alıp sorunlarla karşılaşmayı en aza indirme yerine; işi oluruna bırakıp, canı yandıktan, başına bir hal geldikten sonra dizini dövmüş, saçını yolmuş ve keşke demiştir. Hatırlayabildiğiniz kadar geriye giderek ülke çapında başımıza gelen deprem, sel, yangın, heyelan, gaz kaçağından patlama, zincirleme trafik kazaları, bina çökmeleri vs. gibi olaylarda ne kadar canımızın yandığını, matemlere büründüğümüz günleri düşününüz. Bu felaketlerin hemen sonrasında, medya başta olmak üzere, hemen her kurum veya kişi; Keşke binaların sağlam yapılmasına dikkat edilseydi, proje hataları yapılmasa, malzemeden çalınmasaydı, Keşke sel yataklarına ev yapılmasaydı, Keşke yamaçlardaki yol yapımında arazinin meyili de dikkate alınarak güçlü istinat duvarları örülseydi, Keşke binada yangın merdiveni olsaydı, yangın söndürme cihazları bulundurulsaydı ve cihazlar bakımlı olsaydı, Keşke kaçak tüplerin satışına engel olunsaydı, Keşke yollar bakımlı, hız sınırlı, trafik ışıkları çalışır durumda olsaydı, Keşke kaçak yapılar görmezlikten gelinmeseydi, Büyük düşün! Küçük adımlarla başla! Bu keşke leri benim veya sizin de sütunlar dolusu sıralamamız zor değil. Ama aslında bu keşke lerin iyi ders olup, bir daha başımızın derde düşmesi gerekmez miydi? Her sabah fakülteye giderken yolumun üstünde benzin aldığım bir istasyondaki pompacıyı sık sık ağzında sigara ile benzin doldururken görürdüm. Kaç defa yalvarırcasına, En azından benzin depomu doldururken sigaranı söndür. diyerek rica ettim. Adam sigarasını söndürdü: Ama arkasından da Korkma bey, ben on senedir benzin veriyorum. Sigarayı benzine batırsan bile patlamaz. cevabını alırdım. Nihayet bir akşam eve dönerken benzin istasyonunu simsiyah yanmış buldum. geçmiş olsun dileğime karşılık, Abi, adam kömür gibi oldu. Keşke senin sözünü dinleseydi, o da biz de yanmazdık. pişmanlık ifadelerini duydum. Şurası akıldan çıkmamalıdır: Hangi tedbirleri alırsak alalım bütün riskleri ortadan kaldırmamız kolay değildir. Yedi derecelik depreme dayanıklı binalar yaparsanız, sekiz derecelik bir deprem başınıza gelir. Depremin, selin hangi şiddetle geleceğini belirlemek bizim elimizde olmadığı için sonunda bir felaketle karşılaşma ihtimalimiz vardır. Ama 3-5 derecelik depremin, dakika süren sağanağın sebep olduğu selin tahribatından korunma ve keşke demekten kurtulmak da bizim elimizdedir. Sayfa 8 Sayfa 9

6 ETKİLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI NELERDİR? Etkili Ders Çalışma Teknikleri Anne, baba ve öğretmenlerin öğrenciden genel beklentisi, onların derslerine çok çalışıp, başarılı olmaları yönündedir. Beklenti böyle olunca başarısızlığın nedeni, yeterince çalışmamak olarak görülmekte ve öğrenciden sürekli daha çok çalışması istenmektedir. Oysa gerekli olan Bilinçsizce çok çalışmak değil; verimli ders çalışma yollarını iyi bilerek ve bunlardan gereğince yararlanarak etkili çalışmaktır. I- AMAÇLARINIZI BELİRLEYİNİZ Her çalışma bir amaca yönelik olmalıdır. Bu amaçlar, bir problemin çözümünü öğrenmek, bir yazıdaki ana düşünceyi bulabilmek vs. olabilir. Bunları iyi belirleyerek çalışmaya başlayan kişiler, bu yakın amaçlara ulaşa ulaşa sınıfını geçmek, okulunu bitirmek ve sınavı kazanmak biçiminde özetlenen uzaktaki amaçlarına da ulaşmaktadırlar. 2- PLANLI ÇALIŞINIZ Birden çok iş ya da ders üzerinde aynı günde çalışmanız gerektiğinde hangisinden işe başlayacağınızı bilemediğiniz ya da çalışmaya başlamak için karar veremediğiniz anlar oluyor mu? Bu soruya yanıtınız evet ise, sizin planlı çalışmayı bilmediğinizi kolayca söyleyebiliriz. Bu tür bir durumla, yani aynı zamanda birden çok dersi çalışmayla yüz yüze geldiğinizde, derslerden her birinin üzerinizde yarattığı ruhsal baskı, bunlardan herhangi birine kendinizi tümüyle vermenizi engelleyerek ve verimsiz biçimde işlerden birini bırakıp ötekine atılmanıza neden olacaktır. Bu tür kararsızlık ve karışıklık ancak hangi dersi ne zaman yapacağınızı belirli bir sıraya koymakla yani Karar Vermekle ortadan kalkar. İşte çalışmada plan; nasıl, ne zaman ve nerede çalışacağınıza karar vermek demektir. Günlük çalışma çizelgelerinde; okulda geçen saatler, ders çalışma, eğlenme, dinlenme, ev işlerine yardım ve uyku saatleri gösterilmiş olmalıdır. Çalışmaya başlayacağı zaman kendini yorgun ve isteksiz hisseden öğrenci çalışma saatlerini yanlış seçmiş demektir. Beklemeden günlük çalışma çizelgesinde gerekli değişikliği yapmalıdır. 3- ZAMANI VERİMLİ KULLANINIZ Öğrenciler bedensel, zihinsel, duygusal yapıları, ilgileri ve yetenekleri bakımından birbirlerinden farklıdırlar. Bir öğrencinin isteyerek çalıştığı ve hemen öğrendiği bir dersi bir başka öğrenci zor öğrenebilir. Bir başka öğrenciyse çabuk yorulabilir ya da çalışmak istemeyebilir. Bu nedenle bir ders ya da konu içinde ayrılacak süre öğrenciden öğrenciye değişir. Her öğrenci zamanı kendine göre ayarlamalıdır. Bir saat çalıştıktan sonra araya 5-10 dakikalık dinlenme koymak yararlı olur. Bu sayede bir saatlik çalışma sonunda dağılan dikkat ve azalan verim tekrar kazanılır. Ders çalışmak için gerekli gücün toplanabilmesi bakımından eğlenmeye ve spora da zaman ayrılmalıdır. Ancak bu süre gereğinden fazla olmamalıdır. Sayfa 10 Sayfa 11

7 Şiir Nedir? Kişilik ŞİİR, özgürlük çığlığıdır. Dayatılan kaygılardan ve dikte ettirilmiş bir hayatın çıkış yoludur. Akıntıya kürek çekerek nehirlere istikamet tayin ettirmektir. Anaforlar şairin düşüncesinden dumanlıdır. Şiir kimi zaman elde bir avuç kor, kimi zaman beyinde burgu, kimi zaman da yürek çatlatan kılcal bir duygudur. Aynı zamanda altını imzaladığımız kelime örgülerinin kavgasını vermektir. Değişen, direnen ve deliren bir ömrün varlığını ispat kavgası. Sahili olmayan denizdir şiir. İçten yelken açmayanlara Ararat kadar uzak. Nuh a ruh kadar yakın Ve İbrahim soyluların işidir şiir. Şiir tetiktir. Tek düzeliğin alnına dayalı Cesetlere ölüm aşısıyla ruh giydirme işidir. Başarısı istatistiklere geçmez. Çünkü istatistiklerin kalbi yoktur. Dördüncü boyuttur şiir. Zaman, mekân ve sıra dışı bir sığınaktır. Çağ sürgünlerine limandır, liman için. Mülteci duyuşlara yataktır, doyum için. Şiir bir ayrım noktasıdır. Gece ve gündüzün dışında sınırsız bir andır. Nasıl öleceğini bilme lüksü şaire aittir. O infilak edeceği günün gürültüsüne taliptir. Urgana tükürme ya da tabureyi tekmeleme hakkına da sahiptir. Şiir bir gariptir. Her bir şeylerden muzdariptir. zz Şiir bir sondur. Sonsuzluğun... Okullar yeni açılmış ve ilk ders Hoca kürsüye geçiyor. Tebeşirle tahtaya kocaman bir 1 rakamı yazıyor. Bakın, bu kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey Sonra 1 in yanına 0 koyuyor. Bu başarıdır, başarı bir kişiliktir. 1 i 10 yapar. Ve bir 0 daha Bu tecrübedir, 10 iken 100 olursunuz. Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek, disiplin, sevgi Eklenen her yeni sıfırın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca Sonra eline silgiyi alıp en baştaki 1 i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. Ve olayın yorumu: Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir Bugün dünyanın dört bir yanında kahvenin farklı adları, çeşitleri, kültürleri var. Ancak Türk kahvesi, çekilmesi, pişirilmesi ve sunumuyla hepsinden farklı; uzun ve keyifli bir seremoni. Dünyaya yayılıp tanındığı adıyla Türk Kahvesi, Türkler için kültürel geçmişin, sosyal tarihin ayrılmaz bir parçasıdır. Osmanlı İmparatorluğu nun esas olarak 16. yüzyılda tanıştığı kahve, zamanla sosyal hayatın önemli bir parçası olmuş, dost meclislerinde kendisine yer bulmuş, konukların ağırlanmasında başrolü oynamış, edebî hayatın önemli simgelerinden birine dönüşmüştür. Geleneksel Türk kültürünün en güzel ve en özel alışkanlıklarından biridir. Yemek sonrası hiçbir tat onun yerini doldurmaz. O, soluklanmak için bir mola, keyifli sohbetlere hoş bir vesile, ağır bir yemeğin ardı sıra mideyi rahatlatacak bir tat. Uyarır, yatıştırır, keyifli ve lezzetlidir. Dünyaya armağanımız olan, sıcak bir içecekten ziyade örf ve adetlerimiz içine yerleşen bir kültürdür. O, beş asırlık alışkanlığımız; Türk kahvemizdir... Bu muhteşem tat bize nasıl geldi? Kahvenin kökeni olarak Habeşistan olarak gösterilmektedir. Zamanla kahve oradan Yemen e geçmiş ve sonra da tüm Orta Doğu ya yayılmıştır. Osmanlılarda kahve: Kahvenin Osmanlı İmparatorluğu na gelişi konusunda iki hikâye vardır. Birincisine göre, 1554 yılında Suriyeli iki girişimci tarafından (Halepli Hukm ile Şamlı Şems) İstanbul a getirilmiştir. Diğer hikâyeye göre ise 1517 yılında Kanuni Sultan Süleyman ın Yemen Valisi olan Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul a getirmiştir. Yemen Valisi Özdemir Paşa, böylelikle Yemen den getirdiği kahveyi saraya taşıyor. Türk kahvesi, sarayın görkemli salonlarında, 40 kişilik kadrolu kahveci ustaları tarafından özenle Sultan a servis ediliyor. Haremde cariyelere doğru kahve pişirme dersleri başlıyor. Hangi hikâye gerçek olursa olsun, doğru olan nokta kahvenin ve kahve kültürünün hızla Türkler arasında yayıldığıdır. İlk olarak Tahtakale de açılan ve tüm şehre hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanıştı. Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu, satranç ve tavlanın oynandığı, şiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahvehaneler ve kahve kültürü dönemin sosyal hayatına damgasını vurdu. Saray mutfağında ve evlerde yerini alan kahve, çok miktarda tüketilmeye başlandı. Çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulduktan sonra dibeklerde dövülerek cezvelerde pişirilmek suretiyle içiliyor ve en itibarlı dostlara büyük bir özenle ikram ediliyordu. Türkler tarafından bulunan yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve, güğüm ve cezvelerde pişirilerek Türk kahvesi adını aldı. Sayfa 12 Sayfa 13

8 Farklı Olanla Birlikte Yaşamak Sabahları aynaya bakar mısınız? Kendinizi selamlar mısınız gönlünüzce? Varım. Yaşıyorum ve bir gün daha var önümde diye düşünür müsünüz hiç? Önünüzdeki günde sizi neler bekliyor bilebilir misiniz tümüyle? Okul. Günlük yaşamın içini dolduran koskocaman bir şey. Yetişkinler; sınıf geçmeyi, daha yüksek okullara gitmek için yarışmayı bekler sizden. Sizler içinse okul çok arkadaş demek, ilişkiler demek, sevmek, sevilmek ve kabul edilmek demek. İnanın yetişkinler de sonradan yalnızca bunları anımsıyorlar okul yıllarından. En çok da yaşanan duygusal anlar hatırlanıyor. Duygular bazen hoş, bazen acı. Ama bizde bıraktıkları izlerle yaşatıyorlar anılarımızı. Hiç başkalarından farklı yanlarınızı düşündünüz mü? Daha güzel, daha çirkin, daha uzun, daha kısa, daha akıllı, daha aptal, daha başarılı, daha başarısız, daha çalışkan, daha tembel! Bu kavramlar hiçbirimize uzak değil. Yaşamın bir yerlerinden hep çalınmış kulağımıza ve bizi bazen yarışmaya bazen de küsüp kapanmaya itmişler. Farklı olmak bazen üstün olmak, galip gelmek, hatta yukarıdan bakmak; bazen de altta kalmak, ezilmek, utanmak gibi yaşantılar getirmiş bize. Bir de iyice farklı olanlar var. Göremeyen, işitemeyen, yürüyemeyen, koşamayan, sizler gibi anlayıp öğrenemeyen, konuşamayan, uzun süre oturup dikkatini toparlayamayan, içinde olup bitenleri sizler gibi açıkça anlatamayan, yani halkın, toplumun kör, sağır, sakat, geri ve deli dedikleri! Uzak durduklarımız. Aramıza almadıklarımız. Birlikte olmayı başaramadıklarımız. Hatta bazen dışlayıp küçümsediklerimiz ve alay ettiklerimiz Şimdi bir deney yapın. Kısa bir süre gözlerinizi kapatın ve sanki hiç açılmayacaklarmış gibi dolaşmaya çalışın çevrede. Bazı ihtiyaçlarınızı böyle karşılamak için uğraşın. Sonra açın gözlerinizi ve görmeden yaşarken neler hissettiğinizi hatırlayın. Hatta yazın. Bir süre için kulaklarınızı iyice tıkayın sesleri duymadan insanların arasında olmak için bir deney yapın. Sokağa çıkın, çevrenize bakın. Duymayarak görmek bakalım size neler yaşatacak. Bir sandalyeye oturun ve oradan bir süre hiç kalkmayın. Kalkamadığınızı hayal edin. Başkalarından bir şeyler için yardım istemek zorunda olmak nasıl bir duygu? Bunu anlamaya çalışın. Bir arkadaş ortamında veya ailenizle birlikteyken bir süre hiç konuşmayın. Sanki konuşamıyormuşsunuz gibi. Hatta birkaç saat sürdürün suskunluğu. Bakalım içinizde neler birikecek dışa vuramadığınız ve sizde nasıl bir sıkıntı yaratacak bütün bunlar. Eğer bu deneyleri yaptıysanız, artık biliyorsunuz aramıza katılamayanların güçlüklerini. Ve yine biliyorsunuz ki böyle olmayı onlar seçmediler. Bunu istemediler. Şimdi tekrar aynaya bakın sabahları olduğu gibi yüzünüze, saçlarınızın ve teninizin rengine bakın. Hiçbiri sizin seçtiğiniz şeyler değil. Boyunuz, gözlerinizin rengi, hatta adınız, yaşamda hazır bulduğunuz şeyler. Tüm bunlar başka türlü olabilirdi. Eksik olabilirdi. Aynaya bakamayabilirdiniz, annenizin sizi çağıran sesini duyamayabilirdiniz. Şimdi de tüm bunlar için ne kadar şanslı olduğunuzu hatırlayın ve bu şansı yakalayamayanlar için ne yapabileceğinizi düşünün. Çok bir şey gerekmiyor aslında! Yalnızca onları olduğu gibi kabul etmek, aramızda yaşama, var olabilme şansı tanımak, gerektiğinde yaşamlarını kolaylaştırmak için destek olmak. Ve tabii dost olmak! İşte hepsi bu! Görmeden ölürsem millete ümit ettiğim feyzi Yazılsın seng-i kabrime vatan mahzun ben mahzun Namık KEMAL Y.Doç. Dr. Nevin ERACAR Sayfa 14 Sayfa 15

9 Dilimiz Hassasiyetimiz Gürültü ve patırtının ortasında sükûnetle dolaş, sessizliğin içinde huzur bulduğunu unutma başka türlü davranmak gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol, telaşsız kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Cahil oldukları zaman bile dinle onları çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır. Yalnız planlarının değil başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle, ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki tek dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen, hayatında bir an bile çalışmış olmazsın. Aşka burun kıvırma sakın, o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma. Hatırlar mısın doğduğun zamanları sen ağlarken herkes sevinçle gülümsüyordu. Öyle bir ömür geçir ki herkes ağlasın öldüğünde; sen mutlulukla gülümse. Sabırlı, şefkatli erdemli ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin. Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman yelkenlerini rüzgâra göre ayarla. Çünkü dünya karşılaştığın fırtınalarla değil gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir. Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki o yolda mağlup olmak bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür. XSENTUS (Eski bir tapınak yazısı M.Ö. IX yy) Önceleri özellikle trafik polisleri sürücüleri uyarırken duyardık bekleme yapmayınız! Bir de durak tabelalarında görürdük: Bekleme Yapılmaz! Bugünse yapmak eylemini bir yardımcı eylem gibi kullandığımız gereksiz örnekler o kadar bol ki sürüsüne bereket desek yeri! Hepsini tek tek sıralamak yerine bazı örneklerle yetinelim: Avlanma yapmak, değerlendirme yapmak, dengeli beslenme yapmak, doldurum yapmak, düzenleme yapmak, ekleme yapmak, eleman alımı yapmak, etki yapmak, gönderme yapmak, harcama yapmak, hatırlatma yapmak, kaydırma yapmak, ödeme yapmak, planlama yapmak, saptama yapmak, serinleme yapmak, tadım yapmak, tanıtım yapmak, yer gösterme yapmak, zorlama yapmak Oysa bu örneklerin birinde bile yapmak eyleminin desteğine gerek yok. Deneyelim: Avlanmak, değerlendirmek, dengeli beslenmek, doldurmak, düzenlemek, eklemek, eleman almak, etkilemek, göndermek, harcamak, hatırlatmak, kaydırmak, ödemek, planlamak, saptamak, serinlemek, tatmak, tanıtmak, yer göstermek, zorlamak Söz konusu örneklerden bazılarını cümlelerde de bir deneyelim: Özellikle dengeli beslenme yapmalıyız., Özellikle dengeli beslenmeliyiz. Bu konuda bir değerlendirme yapar mısınız? Bu konuyu bir değerlendirir misiniz? Gaz dolumu yapılır, Gaz doldurulur., Sözlerime bir ekleme yapmak istiyorum. Sözlerime bir ekleyeceğim var. Ya da Sözlerime bunu ekleyeceğim., Firmamıza eleman alımı yapılacaktır., Firmamıza eleman alınacaktır. Bana olumlu bir etki yaptı., Beni olumlu etkiledi. Ya da Bana etkisi olumlu., İnternetle de ürün göndermesi yapılıyor., İnternetle de ürün gönderiliyor. Bugün o kadar harcama yaptım ki!, Bugün o kadar (para) harcadım ki! Yanıtlarınızda kaydırma yapmayınız!, Yanıtlarınızı kaydırmayınız., Buyurun, ürünümüzden size de tadım yaptıralım., Buyurun, ürünümüzü siz de tadın. Demek ki yapmadan da oluyor pekiyi! Biraz özen, biraz dikkat yeter.başarısızlık; yeniden ve daha zekice başlama fırsatından başka bir şey değildir. Sayfa 16 Sayfa 17

10 En Son NeZaman Bir Kadını Sevdin? Dilimizin süsü deyimler, azıcık eşeleyince ortaya çıkan hikâyeleriyle, tarihe not düşülen olayları ve geçmiş zaman adetlerini ele veriyor. Bir dildeki anlatımı incelten, hitabeti süsleyen bu sözcük öbekleri, kültürlerin ne denli gelişip serpildiğini gösterir. Tıpkı insan ömrü gibi hayat süren deyimlerin bazısı asırlardır canlılığını korurken, bazısı mahdut bir zaman diliminde sıkışıp kalmıştır. DOLAP ÇEVİRMEK Eski devrin kadim yapıları ahşap konaklardır. Bu yapılarda haremlik ve selamlık olarak ayrılan bölmenin arasında bulunan dolaplar, o devirde ev içinde haberleşme ve alışveriş açısından büyük bir önem taşıyordu. Zira kadınlar tarafı olan haremlik ile erkekler tarafı olan selamlık arası kapalı olduğu için iletişim de her iki tarafa açılan bu dolaplar vasıtasıyla sağlanıyordu. Silindirik yapıda ve bir mil vasıtasıyla çevrilen dolaplarla yemeklerden, önemli evraka kadar her şey konuyor ve karşı tarafa aktarılıyordu. Konağın erkek ve kadın hizmetlileri ev sahiplerinden habersiz ve gizli bir alışverişte bulunuyorlarsa, Ne dolaplar çeviriyorsunuz? ithamına maruz kalıyorlardı. HAPI YUTMAK Kötü bir duruma düşme halini anlata bu deyim de yine bir padişah menkıbesine dayanıyor. Zararlı maddelerin kullanımını yasaklayan Sultan 4. Murat, Hekimbaşı Emir Çelebi nin afyon kullandığı haberini almıştır. Derhal huzuruna çıkarılmasını emreden hünkâr; hem tebaasını sınamak hem de iyi bir ders vermek ister. Çelebi hiçbir şeyden habersiz kuşağındaki afyonlarıyla gelir. Fakat Sultan, durumun farkındadır ve onunla bir satranç oynamak ister. Oyunun orta yerinde kuşağı çıkarmasını emreder. Hekimbaşı afyon haplarını satranç tahtasının üzerine koyduktan sonra Sultan la arasında şöyle bir konuşma geçer: - Ne yapıyorsun bu afyon haplarıyla? - İlaç niyetine hastalara veriyorum. - Zararı yok mudur? - Yoktur hünkârım. - Öyleyse yutmaya başla bakalım. Utancından tüm hapları yutan Hekimbaşı, Allah devletimize zeval vermesin dedikten sonra çok geçmeden ölür. DİNGO NUN AHIRI İstanbul a elektriğin geldiği 1914 yılına kadar kullanılan atlı tramvaylar, kent ulaşımı için vazgeçilmez bir unsurdu. Şişhane yokuşu üzerinde bulunan ve Dingo isimli bir Ermeni tarafından işletilen ahır da tramvayların çekici gücü atların barınağı idi. Ana güzergâh üzerinde bulunan Dingo nun ahırı gün içinde arabalara koşulacak atların bağlandığı ve dinlendiği yer olduğundan her daim hareketli bir mahal oluyordu. Bu sebepten giren çıkanın belli olmadığı veya önüne gelenin girdiği bu yerlere bugün argo tabirde Dingo nun ahırı deniyor. En son ne zaman bir kadını sevdin? Ama öyle öptün, sarıldın, uyudun falan değil; en son ne zaman bir kadını gerçekten sevdin? Kaybetmekten korkarak, yanındayken bile özleyerek, deli gibi kıskanarak, koruyup kollayarak... Delikanlı adam korkmaz diye bir şey yok. Korkacaksın! Sevdiğin kadını kaybetmekten korkacaksın, kıskanacaksın da... Sokakta elinden tutacaksın, tanıdığın herkesle onu tanıştıracaksın. İşte benim hayatım bu! der gibi tanıştıracaksın. Güzel bir kadın sevmek istiyorsan onu gülümseteceksin. Çünkü dünyanın en güzel kadını mutlu bir kadındır. Bu yüzden kirpiklerini sev bir kadının, Avuç içlerini, Makyajsız yüzünü, Uyku sersemliğini... Saçlarını kesen bir kadının çektiği acıyı anlayabilecek kadar sev bir kadını. Ve asla bir kadının saçlarını kesmesine sebep olma... Ezgin Kılıç Sayfa 18 Sayfa 19

11 Kenan SOFUOĞLU Dünya Süper Sport Motosiklet şampiyonu Kenan Sofuoğlu. Mehmet ÖZ Harvard Üniversitesi nden mezun olan Doktor Öz. Başta Amerika olmak üzere tüm dünyada çok popülerdir. Kalp alanında dünyanın sayılı tıpçıları arasına girmiştir. Mustafa Kemal ATATÜRK Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Ulu Önder, Başkumandan, Başöğretmen, Mareşal Gazi, Mustafa Kemal Atatürk. Hakkında 379 eser yazılmış, Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin oy birliğiyle 1981 yılı Atatürk Yılı olarak kabul edilmiştir. 57 yıllık hayatına 3997 kitap sığdırmıştır. Yaşar KEMAL İnce Memed, Demirciler Çarşısı Cinayeti, Yer Demir Gök Bakır, Binboğalar Efsanesi gibi eserleriyle yurtdışında çok sayıda ödül alan Yaşar Kemal in, 29 dilde yayımlanmış kitaplarıyla dünyada çok önemli bir yeri var. Nuri Bilge CEYLAN Yurtdışında en çok ödül kazanan Türk yönetmen olan Nuri Bilge Ceylan, Üç Maymun filmiyle en iyi yönetmen ödülünü aldı. Fatih AKIN Uzun metrajlı filmlerinden Duvara Karşı ile 2004 te Berlin Film Festivali nde Altın Ayı ödülünü kazanan Türk yönetmen. Yaşamın Kıyısında filmiyle de 2007 de Cannes da en iyi senaryo ödülünü almıştır. Halil MUTLU Üç kez olimpiyat, beş kez dünya, dokuz kez Avrupa şampiyonu oldu. 52, 54 ve 56 kiloda 20 den fazla dünya rekoru kırdı. Nasuh MAHRUKİ Everest e çıkan ilk Türk dağcı Nasuh Mahruki. Orhan PAMUK Kitapları altmış üç dile çevrilen yüzü aşkın ülkede yayınlanan Orhan Pamuk Nobel Edebiyat ödülünü kazanan ilk Türk tür. Fazıl SAY Gershwin, Stravinsky ve Mozart yorumlarıyla pek çok ülkede Yılın CD si ödülünü aldı. Yasemin DALKILIÇ Dünya sualtı dalış rekortmeni Türk dalgıç Yasemin Dalkılıç. Aziz SANCAR Kanser alanında çalışmalarıyla Amerikan Ulusal Bilimler Akademisine kabul edilen, Nobel Kimya Ödüllü Aziz Sancar. Cahit ARF Arf değişmezi ve Arf halkaları gibi literatürde adıyla anılan çalışmalarının yanı sıra Hasse-Arf Teoremi ve cebir konusundaki çalışmalarıyla dünyaya ün salmıştır. Barış MANÇO 1987 yılında Belçika tarafından Türk Kültür Elçisi, 1995 yılında Japonya Min-On Vakfı tarafından Yüksek Şeref Madalyası, 1995 yılında Türkmenistan Cumhurbaşkanı tarafından Türkmenistan Vatandaşlığı unvanı almış Barış Manço. Dalkavukluğun sağladığı çıkar, dürüstlüğün kazandırdığı faydadan fazla olursa o ülke batar! Montesquieu Sayfa 20 Sayfa 21

12 Edebi Portreler Yüzbaşı da üzgün görünüyor; bu siperi yıkmak, perişan etmek lazım geldiğini hissediyor; fakat bunun için icap eden fedakârlığı düşünerek ağır davranıyordu. Bir gün tabur kumandanı ile konuşurken şöyle demişti: Biz bu siperi yıkarız. Buna eminim. Yalnız bir nokta var ki beni düşündürüyor; o da, en sevgili askerlerimden birkaçını feda edebilmektir Yüzbaşım, bana izin ver, bu siperi ben yıkacağım! dedi. Kendisine yardım etmesi için şu üç arkadaşından başka kimseyi istemiyordu: Kalecik in Dalbasan Köyü nden İbrahim oğlu Hüseyin, Eskişehir in Ilıca Köyü nden Mehmed oğlu Abdurrahman, İnegöl ün Metral Köyü nden Resüloğullarından Mehmed oğlu Mustafa. Artık daha fazla beklenemezdi. Nasuh Onbaşı bütün taburun kalbinde çarpan arzuya tercüman olmuştu. Tabur kumandanı izin verdi. Yüzbaşı da lazım gelen talimatı verdi. Ara sıra patlayan bombaların ve şarapnellerin alevlerinden başka hiçbir ışık görülmeyen karanlık bir gecede dört kişiden oluşan bu küçük fakat kahraman ordu, Nasuh Onbaşı nın kumandası altında, düşman siperine doğru metin ve sarsılmaz bir azimle ilerleyip gitti Bir on beş dakika kadar sonra ansızın artan bomba ve tüfek seslerinden anlaşılıyordu ki boğuşma başlamıştı. Bu habersiz hücumdan telaş eden düşman, çılgınca her tarafa mermi yağdırıyordu. Herkes büyük bir sabırsızlıkla Nasuh Onbaşı ile arkadaşlarını bekliyor, neticeyi anlamak istiyordu. Nihayet yedinci bölük bölgesinden haber geldi: Nasuh Onbaşı vazifesini yaparak sipere dönmüş. Fakat yalnız imiş. Mustafa, Hüseyin ve Abdurrahman yokmuş. Bu kahraman askerler de vazifelerini yapmışlar ve bu uğurda can vermişlerdi. Sabahleyin perişan edilmiş olan siperini gören fırka kumandanı kendi eliyle Necm-i Osmânî yi (Osmanlı Nişanı) Nasuh Onbaşı nın göğsüne takıyor ve bütün taburu tebrik ediyordu. Yüzbaşı gurur ve iftihar ile Nasuh Onbaşı yı göstererek: Hepimize büyük bir şeref kazandırdı. diyordu. Nasuh Onbaşı mahcup ve mütevazı, fakat mert ve asil bir tavır ile vazifesinden başka bir şey yapmadığını söylüyordu. Bu hadiseden dört gün sonra da Nasuh Onbaşı mukaddes ve mübarek şehitlerimiz kafilesine katılarak askerliğin en şerefli rütbesini kazandı. Edebiyatımızın Arı Beyi Döneminin en çok okunan gazete ve dergilerinde yazıyordu. Ünlü bir yazardı. Kaleme aldığı Türk Edebiyatı Tarihi çok beğenilmiş ve kısa zamanda tükenmişti. Ünlü bir edebiyat tarihçisiydi. Üzerinde imzası bulunan edebiyat ders kitapları liselerde okutuluyordu. Ünlü bir öğretmendi. Sanırım, Nihad Sâmi Banarlı dan söz ettiğimi anlamışsınızdır. Benim hocalarımın neslindendi. Ama ben, onun öğrencisi (yazık ki) olamadım. Fakat yine de kendisiyle lise çağımda iken tanıştım. Tanıştım ve bilgisinden de metot anlayışından da ciddiyetinden de istifade etmeye çalıştım. Onun edebiyat tenkitlerini, genç yazarlara ve şairlere yol gösteren öğütlerini Yedigün dergisinde zevkle okumuştum. O yazıların tadı da damağımda kalmıştı. Çok genç yaşta iken bir sanat ve kültür dergisi yayınladığım zaman, Nihad Sâmi Bey in de o güzel yazılarını dergime koymayı istiyordum. Edebiyat öğretmenimden adresini aldım ve kendisine telefon edip ziyaretine gittim. Cihangir in dar fakat manzaralı sokaklarından birinde oturuyordu. Bir kış akşamının alaca karanlığında kapısını çaldım. Kendisi açtı. Orta boylu, zayıf, nazik bir insandı. İnce uzun burnu, etkili bakışları süzgün çehresine bir nevi asalet veriyordu. O gün kendisiyle hayli uzun konuştuk. Yazı vermeyi kabul etti. Sohbetinden aklımda kalan bir iki cümle şöyledir: Türk şiirinde dörtlük esastır. Divan edebiyatında olsun, halk şiirimizde olsun. Diğerleri ondan türemiştir. Hatta serbest nazım bile. Serbest nazımda ahengin en çok sağlandığı kısımlar dörtlükler halinde yazılmış olanlarıdır. Nihad Sâmi Bey le sonraları daha yakınlaştık. Aynı kuruluşlarda, bazen aynı derneğin kurucusu olarak bulunduk. Kafası hep meşgul, hep düşünceli, hep durgundu. Tanımayan biri, onun kederler içinde yorulmuş olduğunu zannedebilirdi. Belki gerçekten öyleydi. Hasta bir oğlu bulunduğunu biliyordum. Ona yormak mümkündü. Fakat hayır. Bu, meselenin yanıltıcı yönü. Nihad Sâmi Bey, ciddiyeti, ağırbaşlılığı, çalışmayı seven bir adamdı. Yani, gerçekten bir adam dı. Telif ettiği, hazırladığı, kaleme aldığı kitaplar ve makaleler başka nasıl gün ışığına çıkabilirdi ki? Bunların sayısı, bir ömre sığmayacak kadar çoktur. Ama o, hepsini bir ömre sığdırmıştır. Banarlı, bütün meziyetlerine ilaveten, bir üslup adamıydı. Hangi yazısını okursanız İşte bu Nihad Sâmi nin yazıdır derdiniz. Üslup, zaten bu değil midir? Cümlelerinden bir kelime çekip çıkarmanız mümkün değildir. Bu cümleleri bir duvarcı ustalığı ile kelime denilen tuğlaları üst üste maharetle koyarak örmekteydi. Hangisini çekseniz duvarı yıkmış olurdunuz. İstanbul da Fetih Cemiyeti ne bağlı İstanbul Enstitüsü nü ve Yahya Kemal Enstitüsü nü kuran odur. Yahya Kemal in dağınık şiirlerini toplayıp, kendisiyle de istişare ederek yayımlayan odur. Şairin ölümünden sonra bütün yazılarını gün ışığına çıkaran odur. Kısacası, Yahya Kemal i edebiyatımıza bir kere daha kazandıran odur. Nihad Sâmi Bey, bu neticeye, sabrı, titizliği, ciddiyeti ve çalışkanlığı ile varmıştır. Öyle olmasaydı ne bu eserler ortaya çıkabilirdi, ne de bir Nihad Sâmi olurdu. Onu son görüşlerim hasta ve muzdarip olduğu zamanlara rastlar. Oğlu ya vefat etmişti yahut iyileşmesinden ümit kesilmişti. O hassas yürek bu kadar acıyı kaldıramadı, sonunda vücudunun bir tarafı tutmaz oldu. Ama iradeliydi. Felcin üstesinden gelebilecek kadar. Gerçekten, bir süre sonra bir ayağını sürüyerek de olsa, bastondan medet de umsa gezip dolaşır hale gelmişti. O süzgün adam daha da süzülmüş, sanki bitip tükenmişti. Mecalin ve direnişin de bir sınırı vardır. Oraya gelindiği zaman her şey birdenbire bitiverir. Nihad Sâmi Bey in zayıf cenazesini taşıyan tabutunu omuzlarken sadece bir edebiyat âliminin değil, bir edebiyat âleminin kaybı ile kederliydim. Onu götürüp Tevfik Fikret in, Yahya Kemal in Aşiyandaki kabirlerinin sanki ayakucuna gömdüler. Orası hem kendi muhitiydi, hem de belki ölümden sonra bile devlerin buluşup görüşeceği başka bir edebiyat âlemi. Altan DELİORMAN Sayfa 22 Sayfa 23

13 RUBAİLER Ey yolcu, değişmez bu devran hırsı bırak! Bir müddeti var, sayıyla dönmekte bu çark. Okşar da bugün pembe bulutlar başını, Öpmez mi yarın ayaklarından kara toprak. Bekir Sıtkı ERDOĞAN Dünyada ne ikbal ne servet dileriz. Hatta ne de ukbâda saadet dileriz. Aşkın gül açan bülbül öten vaktinde, Yaranla tarab yâr ile vuslat dileriz Yahya Kemal BEYATLI Ey özünün sırlarına akıl ermeyen; Suçumuza, duamıza önem vermeyen; Günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık; Umudumu rahmetine bağlamışım ben. Ömer HAYYAM Esrarını dil zaman zaman söylermiş Hengâme-i gamda destan söylermiş Aşk ehli olup da mihnet-i hicrana Ben sabrederim diyen yalan söylermiş Azmizade Haleti Mazisini bilmeden ecdad ile övünme; Encamını görmeden evlad ile övünme. Nimet sana helalse, budur en büyük ihsan; Abad olmak isterken berbat ile övünme Yılmaz Karakoyunlu Bedenimde bir can var; canımda canan saklı. İçimde som altından bir körpe vicdan saklı, Şu gönlümün sihrini ancak girenler bilir. Kimine bir hoş cennet, kimine zindan saklı Yılmaz Karakoyunlu Sayfa 24 Sayfa 25

14 Geçmişte, solaklığın nedenleri hakkında birçok varsayımlar öne sürülmüş. Sol kemiklerin daha güçlü olmasından tutun da, emzirilirken bebeğin sağ elinin anneyle arasında kalıp, sol elini kullanmaya alışmasına kadar birçok tez ortaya atılmış. Ancak bunların hepsi çürütülmüş, solaklığın kalıtımsal olduğu savunulmuş. Fakat doğan dördüz bebeklerden birinin solak olması bu olasılığı da ortadan kaldırmış. Böylece çözüm için beyin üzerinde araştırmalara başlanmış. Araştırmalar sonucunda bir insanın sağ ya da sol eline olan eğilimin kesinleşmesi için en az iki yaşına gelmesi gerektiği fikrine varılmış. Ancak kişinin solak olup olmamasının neye bağlı olduğu henüz tam olarak açıklanamamıştır. Solaklar, sağ eğilimli insanlardan farklı olarak, beyinlerinin iki yarısını da kullanabiliyorlar. Örneğin, sağ eğilimli insanlar yüksek tonlu sesleri sağ kulakları ile duyarken, solaklar sol kulaklarıyla da duyarlar. Bunun gibi farklı özelliklere sahip olan solaklar tarih boyunca bazı zorluklarla da karşılaşmışlar. Eski İskoç geleneklerine göre doğudan batıya (yani sağdan sola) doğru yapılan hareketler şeytan, cadı, büyücü vb. gibi kişilerle karşılaştırılır; solak bir insanın şeytan damgası yiyip yakılması kaçınılmaz bir son olurdu. Müslümanlıkta ise her işe sağ elle başlanır. Sol elle yenilen yemeğin şeytan tarafından yenildiğine inanılır. Yine Budizm de sol el karanlığı ve kötülüğü simgeler. Kısacası solak insanlar tarih boyunca işlerini sağ elleriyle yapmaları konusunda baskı altında tutulmuş ve horlanmışlar Hepimizin hayatı boyunca bir solak arkadaşı olmuştur. Hatta siz de bir solak olabilirsiniz. Tarih boyunca solakların başından geçenleri merak ettiniz mi? Psikologlar bu baskıların kişi üzerinde beyin karmaşasına, hatta kekemeliğe kadar yol açabileceğini söylüyorlar. Günümüzde dünya nüfusunun yüzde 15 ini solaklar oluşturuyor. Bilim adamları, İnsanlar sağ ellerini kullanmaya zorlanmasaydılar bu oran yüzde 50 lerde olurdu. görüşündeler. İşte ünlü solaklardan bazıları: Danny Kay, Hargo, Robert Redford, Marilyn Monroe, Kim Novak, Jules Sezar, Benjamin Franklin, Albert Einstein, Mikelanjelo, Pablo Picasso, İskender, Leonardo da Vinci, Charlie Chaplin ve Adolf Hitler. Sol kelimesinin bazı dillerdeki Türkçe karşılıkları ise solakların tarih boyunca çektiklerini adeta ispatlar gibi: Fransızca (Gauche): Acayip, beceriksiz. Portekizce (Ganhoto): Güçsüz, garip Almanca (Loof) : Güçsüz İngilizce (Left): Güçsüz, değersiz Erdem KARAKAŞ Sayfa 26 Sayfa 27

15 Atatürk ve Mimar Tavan ARASI Bahçe mimarı Mevlüt Baysal anlatıyor: Atatürk ün Çankaya Köşkü ndeki bahçesini yapıyordum. Bir gün Atatürk, yaveri ve ben bahçede dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağacın Atatürk ün geçeceği yolu kapadığını gördük. Ağacın bir yanı dik bir sırt, diğer yanı suyu çekilmiş bir havuzdu. Ata, havuz etrafındaki kısma yaslanarak karşı tarafa geçti. Derhal atıldım: Emrederseniz derhal keselim Paşam. Bir an yüzüme baktı, sonra: Sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin! Dedi. ŞİMDİ BAYILACAĞIM! Günümüzden yıllar önce, İstanbul da Münasebetsiz Mehmet Efendi diye anılan birinin adı çok sık duyulmaya başlamıştı. Devrin padişahı II. Murat, merak edip, adamı bulmalarını ve huzuruna getirmelerini emretti. Bulup getirdiler. II. Murat adamla biraz konuştu, onu aklı başında biri olarak bulunca dayanamadı. Sizin için münasebetsiz diyorlar dedi. Hâlbuki pek makul konuşuyorsunuz. Bir münasebetsizlik yapsanıza Mehmet Efendi dereden tepeden bahsettikten sonra, birden sordu: Efendim zurna çalmasını bilir misiniz? Sultan Murat afallamıştı. Hayır, bilmem. diye cevap verdi. Bendeniz de bilmem Ya? Evet Benim, Bursa da halamın damadının ihtiyar bir teyzesi vardı. Evet? O da bilmezdi. Sultan Murat askerlerine işaret etti: Çıkarın şunu dışarıya. Şimdi bayılacağım! Kedi severlerin daha önce hiç duymadığı birbirinden ilginç 14 madde Kediler, insanlardan 6 kat daha az ışıkta görebilirler Yüksek frekanslı sesleri kediler duyabilir. Bu sesi kemirgenler iletişim için kullanırlar; insanlar ve köpekler bu sesi duyamazlar. Bıyıklar kedilerin dengeleri için gereklidir. Bir delikten geçebilmek için girip giremeyeceklerini ölçmekte kullanır. Kediler patilerinin altından terlerler. Kedilerin kalp atışları insandan iki kat fazladır. Kediler kafalarının geçtiği her yerden geçebilirler. Kediler ortalama 16 yıl yaşarlar. Bu insan yaşı ile 86 yıldır. Kediler boylarının beş katına kadar yükselebilir. Kedilere göre evdeki kişiler, onlara bakmak ve sevmekle yükümlü birer köledir. Kediler gününün 16 saatini uyuyarak geçirir. Yani 15 yaşındaki bir kedi hayatının yalnızca 5 yılını uyanık geçirir. Dünyada, evlerde beslenen kedi sayısı 500 milyondur. Kediler kulaklarını 180 derece döndürebilirler. İnsanların parmak izleri gibi kedilerin de burun izi, kendilerine özgüdür. Sayfa 28 Sayfa 29

16 HFÖAL Maker Grubu neler yapıyor? HFÖAL Maker Grubu olarak, Maker Hareketi kapsamında kullanılan birçok araçtan birisi olan Arduino üzerinde bir süredir çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Robotlarımızın devreleri en ince detaylarıyla tamamlanınca ve kodlarımızdaki eksikler giderilince ortaya çıkarttığımız robotlarımız test sürecine giriyor. Ardından da belirli yarışmalara girerek okulumuz adına rakipleriyle karşılaşıyorlar. Genel olarak Mini Sumo robotları alanında çalışıp yarışmalara katılmaktayız ;fakat önümüzdeki süreçte birkaç farklı proje de düşünüyoruz. Bu sene içerisinde bölündüğümüz alt gruplar, kısa bir süre içinde bu konuda daha uzman olan arkadaşlarımızın yardımıyla robotların programlanışını ve çalışma prensiplerini öğrendi. Tamamlanan robotlarımızla birlikte ilk önce Marmara Üniversitesi nde, daha sonra Okan Üniversitesi nde ve Bahçeşehir Üniversitesi ndeki robot yarışları kapsamında okulumuzu temsil ettik. Maker, kısaca anlatmak gerekirse kendisi bir şeyler ortaya koyan, üreten kimseye denir. Bu kapsamda Arduino ve benzeri elektronik donanımlar ile projeler yapan, 3 boyutlu yazıcılar ile bir şeyler tasarlayıp basan, kendi drone unu yapan hatta ve hatta kendisine ait yemek tarifi olan herkes kendini Maker olarak tanımlayabilir. Arduino Uno setleri ile neler yapılabiliyor? Çizgi İzleyen Robotlar; çalışma prensibi siyah zemin üzerinde beyaz çizgiyi takip etmek ve beyaz zemin üzerinde siyah çizgiyi takip etmek şeklinde iki çeşittir. Kızılötesi sensörler sayesinde siyah veya beyaz çizgiyi takip eder. Kısaca algoritmadan bahsedersek, ortadaki sensör çizginin üzerine geldiğinde robot düz devam eder.soldaki sensörler çizginin üzerine gelirse sola, sağdaki sensörler çizginin üzerine gelirse robot sağa hareket eder. Mini Sumo Robotlar; Sumo robotlar otonom olarak (kendi başına) hareket edebilen, elektronik devreler ve mekanik dış tasarımdan oluşan robotlardır. Sumo robotlar japon sumo güreşlerinden esinlenerek hobi robotiğe girmiştir. Bu robotlar bir ring üzerinde karşılaşırlar. Sumo robotların amacı rakibini dohyo (saha) dışına çıkarmaktır. Robotlar mücadele sırasında birbirlerini iterek platformun dışına çıkarmaya çalışırlar. Dohyonun dış kısmında bulunan beyaz çizginin dışına çıkmamak için aynı zamanda rakibini dohyo dışına çıkartmak için uğraşırlar. Sumo robotların maçı kazanmasında sahip olduğu mekanik, elektronik tasarım ve yüklü olduğu program algoritmaları etkili olur. HC-SR04 Ultrasonik Mesafe Sensörü Kullanımı; Bu sensör, robotik projelerde Arduino ile kullanılan en popüler sensörlerden birisidir. Çalışma prensibi ise şu şekildedir: Sensörün Trig pininden uygulanan sinyal 40 khz frekansında ultrasonik bir ses yayılmasını sağlar. Bu ses dalgası herhangi bir cisme çarpıp sensöre geri döndüğünde, Echo pini aktif hale gelir. Biz ise bu iki sinyal arasındaki süreyi ölçerek -yani sesin yankısını algılayarakcismin sensörden uzaklığını tespit edebiliriz. Maker kültürünün en çok beslendiği şey paylaşım ve deneyimdir. Maker, oluşturduğu şey her ne ise kendisine saklamak yerine paylaşmayı tercih eder. Bilgi ve deneyim buna dâhildir. Maker lar için ezber bilgiden çok deneyim önemlidir. Ezbere bilginin, bir şey oluşturmada deneyim kadar etkin rol almayacağını bilir. Deneyim kazanma süreci genellikle şu şekilde işler: yap, başarısız ol ve tekrar yap. Bu yüzden Maker, aynı zamanda başarısız olmaktan korkmayan kişidir. Maker lığın ruhunda paylaşmak olduğundan, makerspace ve hackerspace gibi Maker ların birlikte kolektif bir şekilde çalışabileceği mekânlar bulunmaktadır. Bu atölyelerde, her tecrübe seviyesinden insan bir araya gelerek hayallerini, deneyimlerini ve fikirlerini paylaşma olanağı bulabilir. Özellikle bu tip mekânlar, yeni başlayan kişiler için eğitim niteliğinde etkinlikler düzenlemektedirler. Eğer sizde de Maker ruhu varsa ve bir yerden başlamak istiyorsanız, bu tarz toplulukların etkinliklerini takip edebilirsiniz. Sayfa 30 Sayfa 31

17 Yurdu YAŞATANLAR Aybüke Öğretmen Ben İnsanım İnsandan Çok Öğretmenim Koymayın beni şakaklarımdaki aklarla Bensiz yarınlar umulmaz ki ölümdür sonu Hep anlatırım sesimin beyazlığınca Koyu bir cehalet değil benimki, kara taassup hiç değilben insanım, insandan çok öğretmenim Umutlarım bir gelincik çocuklarımla Paylaştığım bir su bardağı içeceğiz beraber Mavilikle ışıldayan gözlerinize bakarken Sakınmam dudaklarımdan okunan isimlerinizi Ben insanım, insandan çok öğretmenim Kök salmışım toprağa hedefim siz Paslanmış beyinler benimle çiçeklenir Hangi dağ yolları kalmış aşılmadık Hangi köyler, kentler var tanışmadığımız Ben insanım, insandan çok öğretmenim Sesim müziktir, olmadan anne babayım Bir tablodur görüşlerim duyarlı eller tanır beni Batman ın Kozluk ilçesinde hain terör örgütünün gerçekleştirdiği saldırıda, belediye başkanının yeğeni avukat Muhammet Işık ın içinde bulunduğu otomobile ateş açılmış, seken kurşunlar olay yerinden geçmekte olan Şenay Aybüke Yalçın ın bulunduğu araca isabet etmişti. Ağır yaralanan genç öğretmen kurtarılamamıştı. Şenay öğretmen Çorum un Osmancık İlçesi nde tabutunun üzerine örtülen duvağı ve öğrenim hayatı boyunca folklor ekiplerinde kullandığı kırmızı yazmasıyla son yolculuğuna uğurlandı yaşındaki Şenay Aybüke Yalçın 11 Ekim 2016 tarihinde atanmıştı. Batman ilk görev yeriydi. Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi nin müzik öğretmenliği bölümünde okumuş ve Halk Oyunları Topluluğu nda çalışmıştı 100 Ses Gençlik Korosu nun sopranosuydu. Çocuklara müziği sevdirmek için gittiği Batman da karne gününde terörün hedefi oldu... Genç öğretmenin seslendirdiği Mağusa Limanı adlı türkü Beni öldürende yoktur din, iman sözleriyle her şeyi anlatıyordu belki de Bütün şehit öğretmenlerimize Allah tan rahmet diliyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz Artarım ders verme anı hep gözlerdeyim Suyum çağıldar içmek için koşarlar bana Ben insanım, insandan çok öğretmenim Dört duvar iki pencere dünyalarımız Alınyazılarımız aynı yolda kavuşur Çığlıklarım kara tahtada yankılanır sizlerle Okullar adımla anılır beraberiz kapılarda Ben insanım, insandan çok öğretmenim Yapraklar yırtılır 24 Kasım a dek Solgun yüzler, yorgun eller dinlenmeli hep Hatırlanmak denizlerin birikimidir Bir tarihim yaşadıklarımla, gördüklerimle Ben insanım, insandan çok öğretmenim Hüseyin KAYNAK 15 Temmuz gecesi bu vatanın evlatlarına topla, tüfekle, tankla saldırdılar. Büyük Millet Meclisini bombaladılar. Türkiye nin Genel Kurmay Başkanı nı esir aldılar. TRT1 de darbe metnini okuttular. İnsanların üstüne kurşun sıktılar. Zannettiler ki bu kahraman millet yapılanlardan korkacak. Asla ve asla korkmadı, aksine cesur yürekli insanlarımız bu yapılanlara karşı çıktı. 15 Temmuz gecesi bir kahramanlık destanı yazdı bu millet. Darbe girişimini püskürttü, o soysuzlara haddini bildirdi. Demokrasimizi korumak adına, aydınlık geleceğimiz için Türk milleti, canını ortaya koydu. Bazılarımız gazi oldu hatta bazılarımız bu topraklar uğruna şehit düştü. Allah onlardan razı olsun. Biz demokrasi askerleri her daim nöbette olacağız. Bir daha 15 Temmuz gibi bir gecenin yaşanmaması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Ömer Halisdemir Yedi çocuklu bir aileden gelen Ömer Halisdemir, çocukluğunu Niğde nin Bor beldesinde geçirdi.çukurkuyu da okul sonralarında çobanlık yaptı. Hatice Halisdemir ile olan evliliğinden Elifnur ve Doğan Ertuğrul adlarında iki çocuğu dünyaya geldi. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde Türkiye sınırları içinde ve dışında çeşitli görevlerde yer aldı. Babası Hasan Hüseyin Halisdemir in aktardığı bilgiye göre, 2016 Türkiye askerî darbe girişimi sırasında öldürdüğü komutan Semih Terzi ile birlikte daha önceden Afganistan da görev yapmıştı. 6 Temmuz 2016 da darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığı na girmeye çalışan Özel Kuvvetler Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Semih Terzi yi, Özel Kuvvetler komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı dan aldığı emir üzerine alnından vurarak öldürdü. Bunun üzerine Semih Terzi nin korumalarından Binbaşı Fatih Şahin ve Üsteğmen Mihrali Atmaca da otuz kurşunla Halisdemir in hayatına son verdi. Sayfa 32 Sayfa 33

18 Büyük Ayı Takım Yıldızının Özellikleri Ursa Major adıyla da bilinmektedir. Modern olarak tabir edilen toplam 88 takımyıldızdan biridir. Büyük Ayı takımyıldızı olarak tanımlanmış 93 yıldızdan oluşmakta olup bunlardan 6 tanesi parlak yıldızdır. Büyük Ayı takımyıldızı içerisinde bulunan 8 tane yıldızın gezegeni bulunmaktadır. (Küçük Ayı takımyıldızında bu sayı 1 dir) Büyük Ayı takımyıldızı içerisinde bulunan yıldızlardan en yakın olanı Lalande isimli yıldız olup dünyamıza uzaklığı yaklaşık olarak 8.29 ışık yılıdır. Büyük Ayı takımyıldızı içerisinde bulunan en parlak yıldız Alioth isimli yıldızdır. Büyük Ayı takımyıldızı Kuzey Yarımküre tarafında bulunmakta olup +90 ve -30 enlemleri arasında görülebilmektedir. Büyük Ayı takımyıldızının en iyi görülebileceği zaman nisan ayı olarak belirtilmiş ve saat olarak da belirlenmiştir. Büyük Ayı takımyıldızındaki yıldızlardan ayının arka ayakları ve kuyruğunda bulunan 7 adet yıldız Büyük Kepçe şeklini oluşturan yıldızlardır. Büyük Ayı takımyıldızı dünyaca ünlü gökbilimci Batlamyus tarafından bulunan 48 takımyıldızdan bir tanesidir. Küçük Ayı Takım Yıldızının Özellikleri Ursa Minor adıyla da bilinmektedir Modern olarak tabir edilen toplam 88 takımyıldızdan biridir. Küçük Ayı takımyıldızı ana olarak 7 yıldızdan oluşmakta olup, 23 yıldızı olduğu ve bu yıldız kümesinden bir tane yıldızın ise gezegeni olduğu bilinmektedir. Küçük Ayı takımyıldızı içerisinde bulunan yıldızlar içerisinde en yakın yıldızın yaklaşık olarak 71 ışık yılı uzaklıkta olduğu hesaplanmıştır. Kutup yıldızı olarak bilinen Şimal Yıldızı yine bu yıldız kümesi içerisinde bulunan yıldızdır. Kutup yıldızı Küçükayı takımyıldızı içerisindeki en parlak ışık olma özelliğine sahiptir. İlk başta anne babamızın çocukları, sonra çocuklarımızın anne babası, daha sonra anne babamızın anne babası, en sonunda da çocuklarımızın çocukları oluruz. -Milton Greenblatt Bağışıklık Sistemi Nasıl Güçlenir Mitokondrilerinize İyi Bakın? Dengeli, çeşitli ve yeterli beslenen biriyseniz, düzenli egzersiz yapma alışkanlığınız varsa, uyku dengeniz yerindeyse, stres yönetiminiz başarılıysa bağışıklık sisteminiz size ölene kadar hizmet edecektir, bu konuda hiçbir tereddüdünüz olmasın. Ama ben yine de daha güçlü bir bağışıklık sistemi istiyorum diyorsanız özellikle D vitamini, B12 vitamini, B6 vitamini, A vitamini, C vitamini seviyelerinizi de dikkatle izleyin. Ayrıca demiriniz, çinkonuz, selenyumunuz kâfi miktarda var mı öğrenin. Omega-3 eksikliğiniz varsa en kısa zamanda telafi edin. Eğer daha da güçlü bir bağışıklık sistemi hedefliyorsanız antioksidanların, özellikle de kateşinlerin (siyah ve yeşil çay), likopenin (domates, karpuz), kuvarsetinin (elma, soğan), antosiyaninlerin (siyah erik, siyah üzüm, kiraz, vişne), betakarotenin (havuç, balkabağı) gücünden de istifade etmeyi ihmal etmeyin. Baharatların, en çok da tarçın ve zerdeçalın hatta kırmızı ve karabiberin güçlü birer bağışıklık desteği olduklarını da bir kenara not edin. Sistemde bol allisin (sarımsak), indol-3 zengini (lahana, karnabahar), C vitamini deposu (portakal, mandalina, greyfurt) bulundurun. Listeye probiyotik ve prebiyotik zengini besinleri de ekleyin: Yoğurt, boza, şalgam, turşular Mitokondri sayımızı artırmak ya da azaltmak bizim elimizde. Sadece un, şeker, nişasta değil, meyvelerde bulunan früktoz bile aşırı tüketildiğinde ciddi bir mitokondri zehri haline gelebiliyor. Früktoz nedir? Meyve şekeridir. Meyve şekeri doğal bir şey, nasıl zehir olur? diyeceksiniz. Yılan zehri de doğal bir şey! Meyve şekeri de fazla tüketildiği zaman toksik bir hale dönüşebilir. Bir insan, günde en fazla 8 kesme şekere ihtiyaç duyar. Tükettiğiniz şeker bundan fazla olursa kilo alırsınız. Üstelik mitonkondrileriniz tembelleşmeye, meyveli içecekte, aromalı soğuk çaylarda kaç kesme şeker olduğunu biliyor musunuz? En az 10! Bunlardan sadece birini içtiğinizde bile bir günlük vşeker ihtiyacınızdan fazlasını almış oluyorsunuz. Taze sıkılmış portakal suyu da şeker açısından masum değil. Bir bardağı 60 gram şeker içeriyor. Bu da 15 kesme şekere denk düşer. Tamam, meyve şekeri almış olursunuz ama vücut bunun sadece 30 gramını kullanır ve kalanı mitokondriyi zehirleri. Sayfa 34 Sayfa 35!

19 Kuruluşu ve One Last Breath ( ) Hakan ve Gökhan Özoğuz kardeşlerin müzik yapma sevdasına kapıldıkları 1987 yılı Athena macerasının başlangıç noktası olarak kabul edilebilir aslında. O dönemde henüz 11 yaşında olan ve okul hayatından pek haz etmeyen Hakan ve Gökhan eski Pentagram gitaristi Ümit Yılbar dan gitar dersleri almak suretiyle çalışmaya başladılar ve ardından da Akmar Pasajı na ilanlar asarak grubu tamamlayacak bas gitarist ve davulcu arayışına giriştiler. Çalışmalarını ilk etapta iki kişi devam ettiren Gökhan ve Hakan kardeşler ilk yıllarda aralarına katılan birtakım arkadaşlarıyla stüdyo ve aletler kiralayarak çalışmaya başladılar. Akmar Pasajı nda tesadüfen karşılarına çıkan bir ilanla hem bir isim hem de grubu tamamlayacak bas gitarist ve davulcu bulmuş oldular. O dönemde Dirty Rotten Imbeciles, System of a Down, Nuclear Assult, Slayer, Megadeth ve Metallica gibi gruplardan heyecan duyan grup, 4 şarkıdan oluşan ve hardcore thrash sound lu ilk demolarını da kaydetmeyi başardılar. Fakat bas gitarist ve davulcu problemi halen devam etmekteydi. Grubun ilk ciddi kadrosu süregelen pek çok değişikliğin ardından nihayet 1990 da şekillenebildi, Gökhan ve Hakan, Turgay Gülaydın (davul) ve Asrın Tuncer (bas gitafr) ve en son Ferit Tunçer in (vocal) katılımıyla çalışmalara hız verdiler yılında thrash sound lu ilk albüm One Last Breath piyasaya sürüldü. Albüm piyasaya sürülmeden kısa bir süre önce bas gitarist Asrın Tuncer ve vocal Ferit Tunçer gruptan ayrılmıştı. Albümdeki tüm baslar Hakan Özoğuz tarafından çalındı. Bu arada Asrın ın yeri Ozan Karaçuha tarafından dolduruldu. Müzik Hayatında Yeni Dönem ( ) Başarılı grup Holigan kasetinin çalışmalarına 1997 de başladı. Bu dönemde plak şirketleri Türkiye deki dinleyici kitlesi için çok yeni bir tür olduğu için albümü yayınlamaya yanaşmıyorlardı. NR1 ise alternatif projelere şans veren bir plak şirketiydi dolayısıyla Athena ya şans verildi ve şirketin ilk müzik projesi Holigan oldu. Albüm 1998 baharında piyasaya sürüldü ve galası Captain Hook ta yapıldı. Plak şirketleri tarafından üretilen teorilerinin aksine ska sound u Athena nın şarkılarıyla ülkemizde büyük ilgi gördü ki bunun en bariz kanıtı albümle aynı adı taşıyan Holigan adlı şarkının sporla da özdeşleşerek bir marş misali yediden yetmişe ulaşmayı başarmış olmasıydı. Athena, kariyerinin önemli anlarından biri de ülkemizin marşı haline gelen ve büyük yankı uyandıran 12 Dev Adam projesi oldu. Milli Takım için bir marş yazılmasını talep eden Basketbol Federasyonu, Holigan ekolü dolayısıyla bu işin altından kalkabilecek en uygun ismin Athena olduğuna karar verdi. Alınan kararın ne kadar isabetli olduğu 12 Dev Adam ın ülke genelinde yarattığı büyük yankının ardından iyice anlaşılmış oldu. Şarkı ülkemizde olduğu kadar Avrupa da da büyük yankı uyandırdı, Basketbol Milli Takımı nın 2. geldiği 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası na katılan diğer Avrupa ülkelerinin basın organları 12 Dev Adam şarkısının takıma verdiği güçten bahsetti.2001 yılı sonlanırken Athena kadrosunda birtakım değişiklikler meydana geldi, gruptan ayrılan Ozan Karaçuha ve Turgay Gülaydın ın yerine 2002 yılı başında yeni elemanlar Canay Cengen (bas) ve Doğaç Titiz (davul) Athena kadrosuna dahil oldular ve yeni albüm çalışmalarına başlandı. Athena Nisan ayında yeni albüm Her Şey Yolunda yı piyasaya sürdü. Albüm Öpücük videosu ile tanıtıldı. Grup daha sonra bu kez Dünya Şampiyonası sebebiyle Milli Takım ile birlikte Amerika ya uçtu. Athena - Athena Albümü ve Sonrası ( ) Athena ile zaman zaman birlikte çalışan baterist Burak Gürpınar, Kurban ın dağılmasının ardından Athena nın daimi elemanı haline geldi. Burak ın katılımından sonra grubun soundunda büyük bir değişim oldu ve müzik tarzı punk rocka kaydı. Bu tarzla ilk olarak 2005 te Pasaj etiketiyle Athena albümünü çıkardı. Bu albümün önemi Türkiye de çıkan ilk önemli punk albümü olmasıdır. Athena, televizyonlarda ilk olarak Çatal Yürek le görünmeye başladı. Bu şarkının beğenilmesinden sonra ikinci teklisi olan Kime Ne piyasaya çıktı. Athena 2006 da İt adlı EP sini çıkardı. 5 Parçadan oluşan albümün çıkış parçası Nirvana şarkısı Breed in cover hali olan Köpek oldu. En başta yalnızca Dream Tv nin 2006 yılbaşı çekimi için Breed coverı yapmak isteyen grup bu şarkının heyecanıyla US ta yer alan Yalan ın akustik versiyonunu ve elinde olan 3 şarkıyı da katarak bir EP ortaya çıkarmıştır. Albüm kapağında Kurt Cobain ruhuna yazar. Geri Dönüş(2009 ve sonrası) Babalarının ölümüyle yıkılan Gökhan ve Hakan kardeşler bir süredir İngiltere de yaşıyorlardı ve bu 4 yılda şarkılar yazıp bestelediler ve 2010 da yeni albümün müjdesini verdiler yılının Mayıs ayında Pis adlı stüdyo albümü, grubun 8. albümü olarak yayınlandı. Albümün prodüktörlüğünü Mike Nielsen üstlenmiş, bas gitar ve klavyede Alp Ersönmez, davul ve perküsyonda ise Volkan Öktem albümde çalmıştır. Türkiye ye Ska ve Punk müzik türünü getiren Eurovision da önemli başarılar elde etmiş, milli basketbol takımımızın bestesini yaparak dünya çapında ün kazanmış Athena, ülkemizin en değerli müzik gruplarından biridir. Meşhur Fransız yazarı Pierre Loti, Allah ölümümden sonra birkaç dakika için dünyaya gelmemi nasip etseydi, onu Çamlıca tepesinden Boğaziçi ni seyrederek geçirirdim demişti. Dünya üzerindeki tabiat güzellikleri ile dolu çok yer vardır. Fakat Boğaziçi hiçbiriyle mukayese edilemez. Boğaziçi, ancak, efsanelerle anlatılacak kadar harika bir güzelliğe sahiptir. Hakkında yazılan şiirler, romanlar, makaleler yan yana konsa belki bütün sathını kaplar. Onu görüp te hayranlık duymayan kimseye rastlanmamıştır. Galata Köprüsü nden Kavaklara kadar metre olan Boğaziçi nin en dar yeri Rumelihisarı ile Anadoluhisarı arasındadır ve 698 metredir. En derin yeri Bebek Camii ile Kandilli arasında bulunuyor. Burada derinlik 120 metredir. Allah Boğaziçi nden hiçbir şeyi eksik etmemiştir. Karadeniz den Marmara ya ve Marmara dan Karadeniz e akıntılar olduğu için suyu devamlı değişmekte ve temiz kalmaktadır. Türkler Boğaziçi ne İstanbul un fethinden önce sahip olmuştur. Yıldırım Bayezid Anadoluhisarı nı, Fatih Sultan Mehmet Rumelihisarı nı yaptırmıştır. Osmanlılar Boğaziçi nde çevreye uygun en güzel mimari eserleri, yalıları, köşkleri, bahçeleri yaptırmışlardır. Sahilleri lebiderya evler, kasırlar, sahil saraylar, yalılarla donatmışlardır. Boğaziçi, edebiyatımızda büyük yer tutar. 18. Asır divan şairlerinden Fenni, Sevahilname adlı manzumesinde Boğazın iki kıyısındaki semtleri anlatır. Her beytini bir semte ayıran eserde 63 beyit vardır. Burada manzumenin birkaç beytini nakledelim: Rüzgârın siteminden oluruz azâde İçse İstinye den dildâr bizimle bâde Gelecek yâde dilin doğrusu derdin yeniler Tâzeler ile Yeniköy deki eski demler Mest kanzil güç ile erdi gönül maksuda Bir siyah çerdeye mail olalım Göksü da. Hacı Ârif Bey, Şevki Bey, Rıfat Bey gibi sanatçılar Boğaziçi üzerine şarkılar bestelemişlerdir. Abdülhak Şinasi Hisar Boğaziçi Mehtaları nı 1943 te, Boğaziçi Yalıları eserini 1954 te yayınlamıştır. Hisar, Boğaziçi nin başlı başına bir medeniyet olduğunu göstermiştir. Yahya Kemal Beyatlı da Boğaziçi üzerine bir çok şiir yazmıştır. Fetihler ufku Tekirdağ ve sevdiğim İzmir; Şerefli kubbeler iklimi, Marmara yla Boğaz; Üzerlerinde bulutsuz ve bitmeyen bir yaz; Faruk Nafiz Çamlıbel de bir şiirinde şöyle der: Şimdiden çöktü garip gönlüme hicran acısı Geçecek senden uzaklarda Boğaz sız bir yaz. Gam değil şaire, cânan bulunur her yerde Gam odur: Her iki dünyada bulunmaz şu Boğaz! Orhan Seyfi Orhan Boğaz Türküsü manzumesinde ona duyduğu sevgiyi şöyle dile getirir: Her yaz gibi çok şükür bu yaz da, Leylaklar açıldı önce mor mor En son manolyalar Boğaz da Hiç düşmedi halkın ellerinden Farksızdı Boğaz güzelliklerinden Her yaz gibi çok şükür bu yaz da! Necdet Evliyagil Boğaziçi manzumesini şöyle bitirir: Boğaz hırçınlaşınca Seyrine doyum olmaz Bulutlar alçalınca Ruh, bu sihirli âlemden Kurtulamaz. Vaniköy de deniz Uykudan yeni uyanmış gibi sessiz Küçüksu dan, Hisar dan koşan hayallerimiz Çocukluk günlerinden habersiz, Uzak düşünceler peşinde Kanlıca iç içe girmiş yalılarıyla, Yaşar eski günlerin hatırasını, Bırakmaz kimseye tatlı rüyasını. Kadın yazarlarımızdan Samiha Ayverdi Boğaziçi nde Tarih (1966) adındaki eseriyle Boğaziçi nde yalı hayatını ve medeniyetini, Münevver Ayaşlı da Dersaâdet (1975) isimli kitabında Boğaziçi hayatını ve meşhur yalıları dile getirir Têkin ERER Sayfa 36 Sayfa 37

20 İhtişamlı Tarihimiz Sayfa 38 Sayfa 39

21 Baygınlık: Törendeki nutuklar. Heyecan: Öğretmenin not defterini çıkardığı an. Yazılı: Büyük darbe. Yüz puan: Ulaşılması imkansız. Tahta: İdam sehpası. Zavallı: Oğlunu okulda sanan veli. Adil: Buçukları tamamlayan hoca Falso: Kopya çektiğini belli etmek. Azınlık: Pekiyi alan öğrenci topluluğu. Facia: Veli toplantısı sonucu evin hali. Panik: Yazılıdan önceki sınıfın hali. Zil: Gerçek dost ve kurtarıcı. Ecel: Yazılı sınav. Can pazarı: Bütünleme sınavı. Sınav: Kabus. Eyvallah: Beş aldıktan sonra duyguların ifade edilmesi. Fatura: Karne. Fedai: Gönüllü sözlüye kalkan. Geviş getirmek: Öğrencinin bilmediğini anlatmaya çalışması. Külfet: Kitap taşıma. Aforoz: Okuldan atılma. Fuzuli: Ev ödevi. Vurgun: (kopya sonucu) tam not almak. Bayram: Dersin boş geçmesi. Cep telefonlarındaki Aradığınız telefon kapalı veya kapsama alanı dışındadır! anonsunun Azeri versiyonu şöyleymiş: Aradığınız numara sönüktür veya dengine cettirilmemiştir. Timur: Hocam, bana şöyle bir bak, Ben acaba kaç akçe ederim? der. Hoca süslü püslü elbiselerle ve bir sürü nişan ve madalyalar içindeki Timur a bakar ve der ki: Sen 50 akçe edersin. Timur çok kızar ve altın kemerini göstererek: Sadece bu kemer 50 akçe eder. Der Hoca da: Ben de zaten ona 50 akçe vermiştim. Sen beş para etmezsin. der. Yunanlılarla yaptığı ikinci Med Savaşı ndan sonra, Ege Denizi nden Anadolu ya dönerken Kral Serhas, çok korkunç bir fırtınaya tutulur. Kaptan, hemen geminin yükünün boşaltılması gerektiğini, aksi halde batacaklarını söyler. Kral da askerlere emir vererek, kendisi için canlarını feda etmelerini ister. Bunun üzerine yüzlerce asker kudurmuş deniz sularına atlar, kral da sağ salim kıyıya çıkar. Ama bu defa kaptanı çağırır, ona bir altın taç verir ve der ki: Sen benim hayatımı kurtardın. Onun için bu ödülü hak ettin. Ancak cesur askerlerimin ölümüne de sen sebep oldun. Şimdi denizin dibini boylayacaksın. Romalıların, kutsal saydıkları piliçleri vardı ve onları savaşa giderken yanlarında götürürlerdi. Savaş başlamadan önce piliçlerin yemlerini yiyip yemediklerine bakarlardı. Şayet yememişler ise savaşın kaybedileceğine hükmedilirdi. Romalılarla Kortacalılar arasında Drepana Savaşı başlayacağı sırada piliçler yine yemlerini yememişlerdi. İnanışa göre, Roma tanrıları savaş istemiyorlardı. Ama Roma İmparatoru Klavdiyus, bu haberi alınca çok kızdı ve: Mademki yem yemiyorlar, bari su içsinler diyerek piliçlerin tamamını denize attırdı. Bir gün Alexsandre Dumas, kendini ziyarete gelen bir şairle konuşurken, şair eserlerinden bahsetmiş ve: Nasıl? Kafiyelerim zengin, değil mi? deyince Dumas: Eserleriniz iyi, hoş, demiş yalnız kafiyeler zengin değil. Misafirin kırıldığını gören Dumas şöyle devam etmiş: Yok canım kızmayın, demiş, zengin değil, ama halleri vakitleri maşallah yerinde. Sır saklamak bir irade sınavıdır. Bu sınavı kazanamayan hayatta hiçbir sınavı kazanamaz. Hz. Ali (r.a) Kuvvet merhametle; kurtuluş doğrulukla beraberdir. Hz. Ömer (r.a) Sayfa 40 Sayfa 41

22 -Merhaba; öncelikle dergimize röportaj verdiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi tanımak isteriz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz? Ben Tuncay Akça 1963 Kastamonu doğumluyum. İlkokulu İstanbul Fikirtepe de okudum. Ortaokulu Koşuyolu nda okudum. Ortaokul dönemlerinde de Hababam Sınıfı ile tesadüf olarak sinemaya girdim. İki çocuk babasıyım. Hayatımı Ataşehir Belediyesi Kültür Merkezinde devam ettiriyorum. -Çok memnun olduk. Hobilerinizi ve sizi tanımlayacak özelliklerinizi de bilmek isteriz. Hobimiz çok. Yani ben daha çok sosyal aktiviteler içindeyim. Bunlar da nedir derseniz: Ataşehir belediyesinde, Âşık Veysel Mahallesinde bir amatör spor kulübümüz var buradaki amacımız çocukları kötü alışkanlıklardan korumak. Onları sosyal aktiviteler içine sokmak. Ataşehir Doğuş Spor Kulübü nün başkanlığını yapıyorum. Bizimki başkanlık değil bu çocukları düzgün bir şekilde yetiştirmek. Onun haricinde, kültür merkezinde tiyatro kursları oluyor. Tiyatro seyretmeye gelenler oluyor. Böyle güzel faaliyetler yapıyoruz. Hobilerimiz insanlarla mutlu olmak. -Gençken en büyük hayaliniz neydi? Bunu gerçekleştirebildiniz mi? Gençken emniyet müdürü olmaktı ama ne yazık ki fiziki yapımın el vermeyişinden, bir de sinemaya çok erken girmemden sınıfta kaldım. Sinemada başarılı olduk ama okulda başarılı olamadık ondan dolayı bunu kaybettim. İyi bir emniyet bireyi olmak istiyordum. Topluma yararlı insanlar yetiştirmek istiyordum. İnsanları topluma kazandırmak istiyordum bunu da sportif faaliyetler içinde yaptım. Bundan dolayı da çok mutluyum. Kaybettiğim çok bir şey yok. -Lise de takma adınız var mıydı? Tabii. Hababam Sınıfı nda olduğum için ortaokulda lakabım artistti. Yani aslında biz o zamanlar artistin ne olduğunu bilmiyorduk. Aslında aktrist kadın oyuncuya aktör erkek oyuncuya denirmiş. Tabii o zaman bu işi çok bilmiyorduk. Hababam Sınıfının içinde de Ufaklık, yeni Hababam da da Bacaksız Amca dediler. -Yaşayamadığınız için pişmanlık duyduğunuz bir şey var mı? Var ise bizimle paylaşır mısınız? Çok pişmanlık yaşamadım. Dediğim gibi Yeşilçam da çok güzel insanlarla çalıştım. Çalışmasam da onlarla birlikte oturdum, sohbet ettim, onlarla saygı çerçevesi içinde o kadar güzel bir yaşamım oldu ki kaybettiğim bir şey olmadı. Hala da bu insanları gençlere anlatarak onları eğitiyorum. Onlar vefat etmiş olsalar da bu dünyada olmasalar da onları anlatmaktan, hatırlamaktan dolayı çok mutluyum. Hababam Sınıfı çıkışından beri 42 yıl geçti. Çeşitli liselere, üniversitelere, derneklere gidiyoruz. Buralarda Ertem Eğilmez i, Kemal Sunal ı, Tarık Akan ı, Adile Naşit i ve sinemanın duayenlerini, çalıştığım insanları anlatıyorum ve bundan da keyif alıyorum. Onları da tekrar yaşatıyorum. -Türk sineması için çok önemlisiniz. Özellikle de bir başyapıt olan Hababam Sınıfı nda rol almanız sizi parlatan unsur olmuş. Peki, Hababam Sınıfı ile nasıl tanıştınız? Nasıl bu ailenin bir üyesi oldunuz? Hababam Sınıfı ile tanışmam tesadüf eseri oldu. Ben on bir yaşında idim. O zaman Koşuyolu Kazım İşmen lisesinde okuyordum. O semtin sevilen, afacan bir çocuğuydum. Ayakkabı boyacılığı yapıyordum. Bir gün bir arkadaşım dedi ki Hadi artistler gelmiş bir gidip bakalım. Bize orda ekmek yok falan dedim ama beni zorla götürdü oraya. Orda öğrencilerin ayakkabılarını boyadım. O sırada Ertem Eğilmez, Adile Abla ya bir rol anlatıyordu. O rolü anlatırken ben bir kahkaha patlattım. O kahkaham Ertem Eğilmez in dikkatini çekmiş olmalı ki 3-4 gün sonra bana üniformanı giy çantanı da al gel dedi. Sonraki gün geldiğimde şunların önünden geç dedi. Geçtim. Bir de kahkaha at dedi. Kahkahayı attım. Ertem Eğilmez çok üretken biriydi. Ertesi gün itfaiyeyi çağırın dedi. Yağmur sahnesini çektik. Sinemaya girişim bu sayede oldu. İlk repliğimi bu filmde söyledim. Benim içimdeki yeteneği fark etti. Ayakkabı boyacısı Tuncay Akça bir kahkaha ile sinemaya girdi. Arzu Film size neler kattı? Arzu Film de Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Bizim Aile, Gülen Gözler, Âşık Oldum gibi bir sürü filmde oynadım. Arzu Film benim için unutamayacağım anılarımın olduğu bir aileydi. Arzu Filmde oynadığım filmler gerek replikleriyle gerek sahneleriyle benim için unutulmazdı. Arzu Film Beni Münir Özkul, Adile Naşit, Tarık Akan, Halit Akçatepe gibi bu jenerasyon içindeki Yeşilçam ın en değerli oyuncularıyla tanıştırdı bu yüzden benim için çok değerliydi. Hayatınız boyunca en duygulandığınız anı anlatır mısınız? Çok duygulandığım anlar oldu. En duygulandığım an Adile ablanın oğlunu kaybettiği gün sahneye çıkıp kanto yapmasıydı. Bir sanatçı bunları yaptığı zaman duygulanıyorsun. Bu filmden önce ya da sonra bir oyunculuk eğitimi aldınız mı? Hayır. Ben alaylıyım. İnsanın içinde bir yetenek vardır mühim olan bunu dışarıya çıkarmaktır. Ertem Eğilmez bizim içimizdeki bu yeteneği buldu. Kendini oyna dedi. Ve 42 yıldır sinemadayım. Türk Sinemasının en önemli insanlarıyla rol arkadaşı oldunuz. Peki, bize bir sıralama yapmanızı istesek bu sıralamadaki ilk 3 sanatçı hangi isimler olurdu? Benim için herkesin ayrı bir önemi var. Örneğin Münir Özkul,Adile Naşit bir ikilidir. Hulusi Kentmen, Mürüvvet Sim bir ikilidir. Yılmaz Güney ayrı bir ekoldür. Tarık Akan çok ayrı bir ekoldür. Onlar Yılmaz Güney ekolünden gelmiştir. Şimdi bir sıralama yapmak çok zor. Şener Şen i çok ayrı bir noktada tutarsın. Uğur Yücel çok ayrı bir yerdedir. Ama Adile Naşit, Münir Özkul, Tarık Akan, Metin Akpınar, Zeki Alasya bunlar duayenlerdir. Ayhan Işık, Belgin Doruk çok ayrı bir ekoldür. Oyunculuk ayrı bir yetenek ister Bu sebeple insanları ayıramazsın. Herkes birbirini tamamlar. Herkes birbirinin eşidir. Sinema dışında hangi alanlarda çalıştınız? Benim baba mesleğim mermercilik. Ekmek parası için kötü olanlar dışında her işi yaptım. Ekmeğimi taştan çıkardım. Şimdi Ataşehir Belediyesi Kültür Merkezinde çalışıyorum. Bunun haricinde spor kulübü başkanlığı yapıyorum. Ama her şeyden öte biz bir sanatçıyız. Her zaman güleceğiz ve insanlara neşe saçacağız. İleriye dönük planlarınızdan bahseder misiniz? Birçok planımız var tabii. Ama bu işler ekonomi gerektiren işler. Ve Türkiye de sanatın ve sanatçının bir önemi yok. Bu yüzden bunları ertelememiz gerekiyor. Örneği Yeşilçam ın birçok ismi, bakım evlerinde, huzur evlerinde ve buna benzer belediyenin açtığı sanatçı evlerinde vefat ettiler. Ama yeni jenerasyon çok para kazandı kötü işler yaptı. Fakat bizler çok para kazanmadık Yeşilçam da işimizi severek yaptığımız için güzel işler başardık. Tıpkı bir insanın sevgilisini sevdiği gibi Yeşilçam ı sevdiğimiz için, sürekliliği olan işler yaptık. Aileniz oyuncu olmanıza karşı çıktı mı? Engellemeye çalıştı mı? Ya da oyuncu olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz? Tabii, dediğim gibi benim rahmetli babam İstanbul un sayılı mermercilerindendi. Benim sinemada olmamı istemedi. Ben sinemaya kaçarak devam ettim. Yüze yakın filmim oldu. Eğer babam beni destekleseydi beş yüz filmim olurdu. Babam beni desteklemese de yurtiçinde yurtdışında ödüller aldım, Türkiye nin en güzel isimleriyle tanıştım. Benzetildiğiniz biri var mı? Rahmetli Zeki Alasya ya beni çok benzetirler. Gerek çocukluğum olsun, gerek gençlik dönemimde sürekli ona benzetirlerdi. Sizin eklemek istediğiniz neler var? Sürç-i lisan ettiysek affola. Ben sana teşekkür ederim. Buraya kadar gelip benimle görüştüğün için. Son olarak Okulumuz Hasan Ferruh Özgen Anadolu Lisesi ne iletmek istediğiniz bir mesaj var mı? Gençlerimiz hep okusun. Fazla haylazlık yapmasın. Haylazlık olur tabii ama en düşük seviye de olsun. Çünkü bu ülkenin sizlere ihtiyacı var. Sizler bu ülkeyi aydınlığa çıkaracak olan nesilsiniz. Okuyun ve çok iyi Milli Eğitim Bakanları olun, Mustafa Kemal ler olun, iyi eğitimciler olun, iyi başkomutanlar olun. Topluma faydalı insanlar olun. Bir de otobüse bindiğinizde uyuklama numarası yapmayın ve yaşlılara yer verin. Sayfa 42 Sayfa 43

23 Prof. Dr. Utkan Demirci: Kadıköy Anadolu Lisesi nden mezun olduktan sonra, üniversite giriş sınavında Boğaziçi Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü nü kazandım. Millî Eğitim Bakanlığı nın o dönemde ilk 100 içerisine giren başarılı öğrencilere sağladığı yurt dışı bursuyla lisans eğitimimi ABD deki Michigan Üniversitesi nde tamamladım. Stanford Üniversitesi nde yüksek lisans ve doktora yaptıktan sonra Harvard Üniversitesi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü nde (MIT) Bio-Acoustic Mems in Medicine (BAMM) laboratuvarlarını kurup bu üniversitelerde öğretim üyesi olarak çalıştım yılında Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi nde doçent olduktan sonra 2014 yılında Stanford Üniversitesi ne transfer oldum. ABD nin ve dünyanın en iyi mühendislik ve tıp fakültesini bünyesinde bulunduran Stanford Üniversitesi, aynı zamanda Google gibi dünya devi şirketlerin ortaya çıktığı ve silikon vadisinin göbeğinde dünyaya ışaık saçan bir ortam. Yenilikçi teknolojilerin hızlı bir şekilde hizmete girmesi açısından hayli gelişmiş özelliklere ve geniş imkânlara sahip. Üniversitenin bu yönü çalışmalarımızı Stanford Üniversitesi nde sürdürmemizde daha etkili oldu. Biyomühendisliğin bize sunduğu nano ve mikro teknolojileri kullanarak sorunlara etkili, bir o kadar da ulaşılabilir çözümler üretmek bana heyecan veriyor. Geceli gündüzlü benim ve sayısız öğrencimin üzerinde emek harcayarak geliştirdiğimiz bu teknolojilerin, hekimlerin ve hastaların yaşadığı zorluklara çare olması ve elde ettiğimiz bilgileri ve geliştirdiğimiz teknolojileri binlerce kilometre öteden milletimizin hizmetine sunabilmek, dünyadaki en büyük sevinç ve hazinedir. Saydığım etkenlerin hepsi beni çalışmaya daha da teşvik ediyor. Stanford Üniversitesi nde tamamladığım doktora tezi çalışmalarımda, mikro damlacık teknolojilerini kullanıp üretimi oldukça pahalı olan yarı iletken çiplerin üretim maliyetlerini %95 azaltarak, Dünya Start-up yarışmasında birincilik ödülünü aldım Diğer bir çalışmamızda ise akıllı cep telefonlarının kamerasını okuyucu olarak kullanıp kan ve idrardaki proteinlerin durumunu analiz ederek yumurtalık kanserini teşhis etmeye çalışıyoruz. Ayrıca epilepsi hastalarının kanlarındaki ilaç seviyelerini yakından izlemeleri gerekliliğinden yola çıktığımız çalışmamız da bize Harvard Tıp Fakültesi-Brigham and Women s Hospital tarafından düzenlenen Bright Futures yarışmasında birinciliği getirdi. Bu çalışmayla birlikte şeker ölçüm cihazı gibi taşınabilir bir cihazla parmak ucundan alınan küçük bir damla kan ile hastaların kanlarındaki ilaç seviyeleri yakından izlenebilecek. Böylece ilaçların dozunu ayarlamak ve doktorların ilaçların yan etkilerini takip etmesi kolaylaşacak. : Şu anda tüp bebek, HIV, doku mühendisliği, kanser ve kök hücre üzerine çalışmalarımız devam ediyor. Bunların yanı sıra daha önceki başarılarımızın sağladığı motivasyon ve inanç kaynağı ile beraber Stanford Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Kanarya Erken Kanser Teşhisi Merkezi nde kanser hastalığı ve teşhisi konusunda çalışmalar yürütüyoruz. Özellikle kemoterapi gören hastalarda, bağışıklık sistemindeki ve dolaşım sistemindeki kanser hücrelerini yataklarının başucunda görüntüleyebilecekleri hayli ucuz teknolojiler geliştiriyoruz. İzmir de Türkiye nin ilk yenilikçi şirketlerinden biri olan Koek Biotechnology firmasını kurduk. Çünkü bir Türk bilim insanı olarak, büyük Türk milletine hizmet etmek en temel vazifemiz. Bu nedenle KOSGEB desteği ile İzmir de kurduğumuz Koek Biotechnology üzerinden mikro akışkan teknolojilerini kullanarak spesifik hücre ayrımlama hizmeti sunuyoruz. Bu noktada Harvard Üniversitesi nde çalışmalarımı sürdürürken geliştirdiğimiz çip tabanlı sağlıklı sperm ayrımlama sistemi, bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin umudu oluyor. Tüp bebek tedavisi gören bazı çiftlerin, tedavi süreçlerindeki ilk denemede bebek sahibi olamama olasılıkları var. Bu olasılık spermin kalite düşüklüğüyle ve sağlıklı olmamasıyla doğrudan ilişkili. Tedavi sürecindeki sperm ayrımlama sırasında kullanılan yüksek devirde döndürme işlemiyle hücrelerin çöktürülmesi gibi yöntemler her ne kadar elimizde olmasa da spermlere zarar veriyor. Koek Biotechnology, laboratuvarlarımızda kullandığımız mikro akışkan teknolojilerini kullanarak sağlıklı spermlere zarar vermeden spermlerin ayrımlanmasını ve toplanmasını sağlayan çipler üretiyor. Çiplerin Türkiye ve Avrupa da kliniğe sunulması için gerekli tüm onaylar alındı. Şu anda çipler Türkiye ve Rusya da aktif olarak kullanılıyor. Çiplerle elde edilen sağlıklı spermlerin kullanıldığı tüp bebek denemelerindeki gebelik oranlarında ciddi artışlar görüldü. Benim için bilime hizmet etmek esastır. Biz tıbbın bazı alanlarındaki çözülmeyi bekleyen sorunları gördük, sorular sorduk ve çözümler ürettik, düşündük, projeler hazırladık, elde ettiğimiz bilgiyi ve ürünü insanlara ulaştırmayı hayal ettik ve elimizden geldiğince ulaştırıyoruz. Bunu da hedeflerimiz uğruna uğraşarak, durmadan, gerekirse kan ter içinde kalana dek çalışarak başarıyoruz. TÜBİTAK tan alıntıdır. Hiçbir millet, böyle bir önder çıkaramadı. Dünyadaki bütün liderler öldü, sadece O yaşıyor. Dünyadaki bütün izmler öldü, sadece Atatürkçülük yaşıyor. Yaşamakla kalmıyor. Daha da yükseliyor. Bugün O na üç soru yöneltebilme imkânınız olsaydı, ne sorardınız? Fazla değil, üç soru. Ne sorardınız sahi? Neyi öğrenmek isterdiniz? Siz bunu bir düşünün. Televizyonla tanışmamıştı. Bilgisayar görmemişti. Cep telefonu kullanmamıştı. Uçağa binmemişti. Asma köprülerden geçmemiş, plazalara ve gökdelenlere hiç girmemişti. Ama çağdaş uygarlığı hedef gösterecek kadar ileri görüşlüydü. 29 harfli alfabeye Q,W,X harflerini sığdıramamış, ne gam, tam bir Batılı ydı. Batılı ilk Türk tü o. Fotoğraflarına bakar mısınız? Dünyada O ndan daha şık bir erkek gördünüz mü? Atatürk, bugünkü Fransız Cumhurbaşkanı ndan daha zarif, Almanya Cumhurbaşkanı ndan daha modern, ABD Başkanı ndan çok daha centilmendir. Moda bin kere değişiyor ama Atatürk ün çizgilerini hala aşamıyor. Fikirleri, ilkeleri ve ülküleri hiç eskimiyor Bilakis, katlana katlana yenileniyor. Atatürk ün kafası, bugünkü Kopenhag Kriterleri nden daha önde Paris Şartı ndan ve Helsinki Mukavelesinden daha taze. Üç soru dedim. Düşünüp buldunuz mu? Haydi, sorun. Korkmayın. O na hayranız. Ama ne biçim hayranlıktır bu? Lafını hiç dinlemiyoruz. Yurtta barış dünyada barış diyor. Sporcunun sırf çevik ve zeki olanını değil, aynı zamanda ahlaklısını seviyor Herkes sanatçı olamaz diyor. Biz sanki O na inat, Türkiye nin yarısını sanatçı, öbür yarısını yedek sanatçı yani şarkıcı, türkücü, sunucu ve manken yapıyoruz. Gerçek sanatçılara ise kapıyı kapatıyoruz. Köylü efendimizdir diyor. Biz, efendimizin ürününü bozuyor, üretimini durduruyor, ocağına incir dikiyoruz. Bitmedi. Damarlarındaki asil kan derken, gençliğe muhtaç olduğu kudretin reçetesini sunuyor ama biz o ilacı hiç kullanmıyoruz. Övün, güven, çalış diyor. Biz sadece övünüyoruz ama güvenmiyoruz ve çalışmıyoruz. En acısı da Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir diyor. Biz ise hâkimiyete ille de kayıt ve şart koyuyoruz. O nun doğuşu, dünyanın en mühim olayıdır. O nun vefatı, dünyanın en büyük kaybıdır. Beşeriyetin gördüğü göreceği en büyük insan bir Türk tür. Ne mutluyum ki ben de Türk üm. Ne mutluyum ki O nunla vatandaşım. Rauf Tamer Alıntıdır Sayfa 44 Sayfa 45

24 İŞTE SONUÇLAR CEVABINIZIN KARŞISINA GELEN PUANLARI TOPLAYIN 1. Kendinizi ne zaman en iyi hissedersiniz? (a) Sabahları (b) Öğlenden sonra ve akşama doğru (c) Gecenin ilerleyen saatlerinde 2. Nasıl yürürsünüz? (a) Hızlı ve uzun adımlarla (b) Hızlı ve kısa adımlarla (c) Normalden yavaş ve etrafa bakınarak (d) Yavaş ve başı eğik (e) Çok yavaş 3. İnsanlarla konuşurken (a) Kollarımı göğsümde katlamış olarak dururum (b) Ellerimi sıkarım (c) Bir veya iki elimi belime koyarım (d) Konuştuğum insanlara dokunur veya ittiririm (e) Kulağımla oynar, çeneme dokunur veya saçımı düzeltirim 4. Dinlenirken nasıl oturursunuz? (a) Dizler katlanmış ve bacaklar birbirine bitişik olarak (b) Bacaklar çaprazlanmış olarak (c) Bacaklarımı uzatarak (d) Bir bacağımı altıma katlatyarak Öyle Kolay Değil Aşk Susarsan her şey diken olur demiş şair Ahmet Arif sevgilisine. Ne kadar güzel bir cümle değil mi? Biraz düşününce hak vermemek elde değil. Ya günün birinde sevdiğim adam benimle konuşmaz, anlatmazsa? Ya benim ona söyleyecek hiçbir şeyim kalmazsa? Ödümü patlatıyor bu duygu. Sonra kendimi rahatlatıyorum, bizde karı koca bu kadar çene, bir de o kadar merak varken sessizlik mümkün mü? Vedat Hoca (Günyol), İyi ama çoğu kez susma altın konuşma diken değil midir? diye soruyor yeni kitabında. Sonra da ekliyor, Ama bu gerçek sevgide ters orantılıdır. Bir insan varsa dili ile vardır. Dil yaman bir varlıktır seven insan için. Sahi görselliğin her şeyin önüne geçtiği günümüzde dil eskisi kadar önemli mi? Çok önemli çok. Hani röportajlarda sorulan tipik bir soru vardır İlk görüşte aşka inanıyor musunuz? Ben inananlardan değilim. Âşık olmam için tanımam, zaman geçirmem, konuşmam, konuşmam ve konuşmam lazım Öyle kolay değil aşk Sevgi hiç değil. Emek lazım, zaman lazım. Belki de bu yüzden o ilk görüşteki etkilenme hikâyeleri bana sadece tutkuyu ve seksi hatırlatıyor. Biraz şanslılarsa devam edebiliyor, çoğu zaman gitmiyor. Nasıl gitsin ki? 92 yaşının tüm heybetiyle gülümsüyor Vedat Günyol Kendimce Denemeler isimli kitabının kapağında Ben biliyorum, size yazıyorum işte! diyor sanki gözleri Yaşama dair her şeyin Günyolca tasviri Yaşlılık Hüzünleri Terazimin dert kefesi ağır basıyor, Mîzânı tutmuyor hesaplarımın, Rüzgâr insafsız yönden esiyor. Sayfası yıpranmış kitaplarımın. Gitgide hızlanıyor, ecelin yelkovanı, Açan çiçek, düşen yaprak telaşta, Arılar yavaş yavaş terk ediyor kovanı, Eski tat kalmamış, kaşıkladığım aşta. Ne bir şey bekliyorum, gül sabahlardan, Ne o bahar rüzgârından teselli, Sıyrılmak ne mümkün, günahlardan, Zâlim fırtınaların kopacağı besbelli. İlhan Geçer Bereket Aşk dedin, bağrıma soktun bıçağı Akan kanım göl olmadan tükenmez Sevda kokan bu yaranın çiçeği Petek petek bal olmadan tükenmez. Hasret nedir? Yarına sor, düne sor İnanmazsan dönder aktar gene sor Sensiz geçen geceleri bana sor Saatleri yıl olmadan tükenmez. Görsem derim biçimini, rengini Kötü talih yüksek yapar engini İçimdeki bu sevginin yangını Kemiklerim kül olmadan tükenmez. Abdurrahim Karakoç 5. Çok hoşunuza giden bir şey olduğunda ne yaparsınız? (a) Büyük bir kahkaha atarım (b) Gülerim ama fazla sesli değil (c) Bir kerelik gülerim (d) Sessizce gülümserim 6. Bir sosyal etkinliğe katıldığınızda (a) Herkes sizi fark edecek şekilde gürültülü bir giriş mi yaparsınız? (b) Sessiz bir giriş yapıp etrafınızda tanıdığınız birilerine mi bakınırsınız? (c) Çok sessizce girip kimsenin sizi fark etmemesine mi gayret edersiniz? 7. Çok zor bir işe dikkatinizi vermişken rahatsız ediliyorsunuz. Ne yaparsınız? (a) Bölünmeyi memnuniyetle karşılarım (b) Aşırı derecede rahatsız olurum (c) Belli olmaz. Bu iki uç arasında değişken davranışlar gösteririm 8. En çok hangi rengi seversiniz? (a) Kırmızı veya portakal rengi (b) Siyah (c) Sarı veya mavi (d) Yeşil (e) Koyu mavi veya mor (f) Beyaz (g) Kahverengi veya gri 9. Yatakta uyumadan önceki birkaç dakikada (a) Sırt üstü yatıp uzanırsınız (b) Karnınızın üstüne yatıp uzanırsınız (c) Hafif kıvrılmış olarak yan tarafınıza yatarsınız (d) Başınızı bir kolunuzun üzerine koyarsınız (e) Başınızı yorganın altına kapatırsınız 10. Rüyanızda genellikle (a) Düşersiniz (b) Kavga eder veya tartışırsınız (c) Birilerini veya bir şeyler ararsınız (d) Uçar veya yüzersiniz (e) Genelde rüya görmezsiniz (f) Rüyalarınız daima hoştur PUAN: İnsanlar sizi mantıklı, ihtiyatlı, dikkatli ve pratik birisi olarak görürler. Sizi zeki, yetenekli ve hünerli ama alçak gönüllü olarak tanırlar. Çok hızlı arkadaşlık kurmayan, ama arkadaşlarına karşı çok sadık olan ve onlardan da aynı şeyi bekleyen birisiniz PUAN: İnsanlar sizi taze, canlı, çekici, eğlendirici, pratik ve daima ilginç birisi olarak görürler; her zaman ilgi odağı olan ama çok aşırıya kaçmayacak kadar da dengeli birisi.. İnsanlar sizi ayrıca iyiliksever, düşünceli, anlayışlı ve kendilerini neşelendiren ve rahatlatan birisi olarak tanırlar PUAN: İnsanlar sizi heyecan verici, havai, düşüncesiz yapıda, doğal liderlik özellikleri olan, her zaman doğru olmasa da hızlı karar veren birisi olarak tanırlar. Seni cesur, maceraperest birisi olarak tanırlar; her şeyi bir kez denemek isteyen, macera yaşamak için fırsatları kaçırmayan birisi.. Yaydığınız heyecandan dolayı insanlar sizinle aynı iş yerinde yaşamaktan zevk alırlar. 60 PUAN VE ÜZERİ: İnsanlar sana kırılgan bir eşya muamelesi yapıyorlar. Kibirli, bencil ve aşırı baskın birisi olarak görülüyorsun. İnsanlar size hayranlık duyup sizin gibi olmak isteyebilirler ama size her zaman güvenmezler ve sizinle çok yakın ilişkide olmaktan kaçınırlar. Antrenmanların her dakikasından nefret ediyordum. Fakat kendime Vazgeçmem! dedim; Şimdi sıkıntı çek ve hayatının geri kalanını bir şampiyon olarak yaşa. Muhammet Ali Sayfa 46 Sayfa 47

25 Denemeler İyilik Kazanır Uzun zamandır içimde büyüyerek beni sıkan ve çok rahatsız eden hislerimi, benim gibi düşünen dostlarıma nasıl ulaştırabileceğimi düşünürken çok değer verdiğim edebiyat dersi öğretmenim Bekir Sıtkı Sayın aracılığı ile gazeteniz ile tanıştım ve gerçekten çok beğendim. Çok içten, sıcak ve dostça hazırlanmış. Zaten bu sebeple ilgimi çekti. Tam aradığım gibi dedim ve işte ben de yazıyorum bütün içtenliğimle Beni bu derece üzen konu ne biliyor musunuz? İnsanların ikiyüzlülüğü, riyakârlığı ve yaptıkları acımasız iftiralar Bu tür davranışları gördükçe inanın çok üzülüyorum. Neden bu şekilde davrandıklarını sorduğumda ise bana verebilecek cevaplarının olmadığını görüyorum. Evet dostlarım, sizlere söylüyorum Çekilin odanıza, başınızı ellerinizin arasına alın ve iyice bir düşünün lütfen. Bir insanın mutlu olmasına sebep olmak ve onun sizin sayenizde olan mutluluğunu seyretmek mi güzel, yoksa onu yıkmak ve yıkılışını seyretmek mi? Neden çevrenizdeki insanların mutlulukları ile sevinmeye çalışmıyorsunuz? Çok zor bir şey istemiyorum sizden. Bencillik yapmayın artık, böyle kötü duyguları silip atın kafanızdan. Bu güne kadar ne fayda sağladı size çevrenizdeki insanların acı ve sıkıntı çekmeleri? Siz de benden çok çok iyi biliyorsunuz bu soruların cevaplarını. Mantıklı olun biraz. Sevdiğiniz şeyleri elde edemiyorsanız elinizde olanları sevmeye çalışın. Başarılarınızı başkalarının sıkıntıları üzerine kurmadan da sergileyebilirsiniz. İnsanlarla, çevrenizle, doğayla dost olun. Her şeye iyi bir gözle, iyilikle bakın. Başkalarının mutluluğu ile de mutlu olmayı öğrenmelisiniz. Kötülük hem sizin hayatınızı karartır, hem de sizin kalbinizi kazanmak isteyen yakınlarınızı kırar. Yine de sonuçta kaybeden siz olursunuz. Çünkü hayatta iyi olan ve iyiliği sevenler çoğunluğu teşkil ediyorlar. Zorlukla da olsa iyiliğin eninde sonunda kazanacağını sakın unutmayın. Dünya üzerindeki tüm güzellikler sizin için yaratıldı, bu güzellikleri iyi bir şekilde kullanın. Ne kadar süre yaşayacaksınız ki bu geçici dünyada? Zaman bir su gibi akıp gidiyor. Daha dün annenizin ya da babanızın elinden tutmuş, ufak bir bakkaldan sakız, çikolata ve şekerleme almaya gidiyordunuz, öyle değil mi? Gerçekten yıllar bir su gibi akıp gidiyor göz göre göre Ve.. ve.. bu yılları nasıl değerlendireceğiniz size kalmış. Hepinize huzurlu ve barış dolu günler diliyorum Ülkü KUTLU Arkadaş Seçimi Fakültede Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenimiz sınıfa girdi ve Kendinize arkadaş seçerken ölçünüz nedir? diye sordu. Biraz düşünme payı verdi. Sonra herkesin tek tek görüşünü aldı. Hepimiz değişik şeyler söyledik; Seçeceğimiz arkadaşın akıllı, zeki, çalışkan, dürüst, kibar, güvenilir hatta yakışıklı ve biraz da paralı olması gerektiğini söyleyen dahi oldu. Öğretmenimiz bazen şaşkın, bazen tedirgin, bazen de hayretle dinledi konuşulanları. Verilen cevaplar onu tatmin etmemişti. Kendi görüşünü açıkladı: Ben arkadaş seçerken güzel sanatların herhangi bir dalı ile uğraşıp uğraşmadığına bakarım. Şiir yazıyor veya söylüyor mu? Öykü, deneme yazıyor, günlük tutuyor mu? Şarkı, türkü söylüyor mu? Resim yapıyor, karikatür çiziyor mu? Gençler, bunlarla ilgilenenden zarar gelmez insana! Benim ölçüm budur. Dedi. Yıllar sizi doğruladı, yanılmadınız öğretmenim! Babam a Lise yıllarında gece yarılarına kadar okur, şiir ve denemeler yazardım. Babam Boşver oğlum bunlarla uğraşmayı, edebiyat da neymiş? Bir dolu kuru söz işte! derdi. Oysa edebiyat tılsımlı bir sözcük, bir tutku idi benim için. Tek idealim edebiyat öğretmeni olmaktı. Çünkü edebiyat; sözcüklerin dansı, güzel söz, düşüncelerin kolay ve anlaşılır anlatımı, etkileyici konuşma ve rahat diyalog. Bunları sağlıyordu. Sadece bunları mı? Öğretmen olduktan sonra anladım ki; okuduğum onca sanat dergileri, onca roman, onca öykü ve şiir, biraz gözlerimin bozulmasına sebep olmuş belki ama; bütün insanları ayrımsız sevmeyi öğrenmişim sevgili babacığım! Doğan KARATÜFENKÇİ Türkçe `de en fazla, farklı anlama sahip olan kelime, TDK sözlüğüne göre 56 ayrı anlamıyla çıkmak Su aygırının sütü pembe renklidir. İlk Star Wars Filmi yayınlandığında ( 25 Mayıs 1977) Fransa da hala giyotin ile idam yasaldı. Ahtapotların üç tane kalbi vardır. Tüm kutup ayıları solaktır. Şili deki Atacama Çölü ne bugüne dek hiç yağmur yağmamış Dracula, tarih boyunca sinemaya en fazla uyarlanan hikâyedir. Orman yangınları yokuş yukarı daha hızlı yayılır. İtalyan bayrağının tasarımını Napoleon Bonaparte yapmıştır. Salatalık bir sebze değil, meyvedir Ses suda havada olduğundan 5 kat daha hızlıdır. Her insan bedeninde yaklaşık olarak 0,2 mg altın bulunur. En zeki hayvanlardan biri olarak kabul gören kargalar, tıpkı insanlar gibi yaşlı ebeveynlerini yıllar sonra gidip ziyaret ederler. Çakmak kibritten önce üretilmiştir. İlk kule saati 1404 yılında Moskova da yapılmıştır. İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir. Denizyıldızlarının beyni yoktur. Ülkemizde görülen en yüksek kar kalınlığı 525 cm ile 1954 te Bitlis te görülmüştür Samanyolu nda bulunan yıldızların sayısı dünya üzerinde bulunan ağaç sayısından azdır. Samanyolu nda bilinen 100 milyar yıldıza karşılık, dünyada 3 trilyonun üzerinde ağaç olduğu biliniyor. Dünya yı varoluşundan bu yana 24 saate sığdırmaya çalışsak insanlar bu sürenin sadece 1 dakika 17 saniyesini doldurabilir. Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir. Dünyanın en kısa uluslararası köprüsü Kanada ile ABD yi birbirine bağlayan 10 metrelik köprüdür. İlk araba kazası 1891 yılında Ohio eyaletinde meydana gelmiştir. Londra nın %40 ı halka açık yeşil alandan oluşmaktadır. Sayfa 48 Sayfa 49

26 Aşağıdaki soruları tam 1 dakika içinde yanıtlamaya çalış. Bir kağıt kalem al ve yanıtlarını not et, ve her soruya bir defa bakmaya çalış oldukça ilginç bir zeka testi Bazı aylar 30, bazıları 31 çeker; kaç ayda 28 gün vardır? 2. Doktorunuz size 3 hap verir ve bunları yarımşar saat arayla almanızı tavsiye ederse, ilaçların tamamını bitirmeniz ne kadar sürer? 3. Gece saat sekizde yatıyorum ve yatarken guguklu saatimi sabah dokuza kuruyorum kaç saat uyurum? u yarıma bölüp 10 eklediniz, kaç etti? 5. Bir çiftçinin 17 koyunu vardı. Sürüde salgın hastalık oldu, dokuzu ağır hastalandı, diğerleri öldü. Çiftçinin kaç koyunu var? 6. Sadece bir tek kibritiniz var, içinde bir gaz lambası, bir gaz sobası ve birde mum bulunan karanlık ve soğuk bir odaya girdiniz... Önce hangisini yakarsınız? 7. Adamın biri dikdörtgen biçiminde ve her cephesi güney manzaralı bir ev inşa ediyor. Evi kocaman bir ayı ziyaret ederse bu ayı ne renk olur? 8. 3 elma vardı ikisini aldım. kaç elmam var? 9. Musa gemisine her hayvandan kaçar adet aldı? 10. Chicago dan hareket eden 43 yolculu bir otobüs kullanıyorsunuz. Pittsburgh da 7 yolcu binip, 5 yolcu indi. Cleveland da 8 yolcu indi, 6 yolcu tuvalete gidip geldi ve 4 yeni yolcu bindi. 20 saat sonra Philadelphia ya vardığınızda şoförün adı neydi? Şimdi Yanıtlar: 1. Hepsinde, tüm aylarda 28 gün vardır. 2. Bir saat 3. Guguklu saatler gece gündüz ayrımı yapmadığı için 1 saat eder, yarıma bölmek 2 ile çarpmak demektir canlı koyun 6. Kibriti 7. Ayı beyaz olur. Evin her cephesi güneye baktığına göre bina kuzey kutbundadır elma 9. Sıfır, gemisine hayvan alan Nuh idi. 10. Şoför sizdiniz. Sayfa 50 Sayfa 51

27 Ödüllü Yazılarımız ve Şiirlerimiz Her an Her saniye Sözcüklere sığdırmak kolay değil koca yürekli bir insanı. Varını yoğunu vatanına adamış bir dava adamını. Kahraman bir ulusun hikâyesini bir istiklal ezgisine dönüştüren gür sesini. Bir kurtuluş mücadelesini başka hangi şiir, hangi şair böyle anlatabilirdi. Yazmış ki bayrağımı bilmişim, yazmış ki milletimi bilmişim, yazmış ki vatanımı bilmişim. Öylesine anlatmış ki âşık olmuşum. İstiklal Marşı. Bir toplumun sonsuzluğa yazılan destansı hikâyesidir. Al bayrağıma en çok yakışandır. Bir şehidin tabutuna sarılan bayraktır İstiklal Marşı. Acısıyla, tatlısıyla, umuduyla, kederiyle Bir ananın döktüğü gözyaşıdır. Okudukça ağlatan ama en çok da gururlandıran Bir çocuğun babasının arkasından koşup tutamayışıdır. Düşüp dizlerini parçalasa da hiç vazgeçmediği umuttur, özlemdir. İstiklal Marşı, İstiklal Marşımız! Sonsuzluğa uzanan bir selam, gelecek nesillere gönderilen bir mesajdır. Uğruna can verilen, kan dökülen bir vatanın kurtuluş mücadelesinin; vatan savunmasında hayatını kaybeden bütün kahramanların hikâyesinin özetidir. Ne mutlu ki böyle bir marşın yazılmasını sağlayan kahraman bir ulusun ferdiyiz ve böyle bir marşı yazabilen büyük şairlerin yetiştiği iklimin çocuklarıyız.tüm yaşamını vatanına adayan Mehmet Akif, çağını aşıp giden ve dünya durdukça unutulmayacak çok değerli insanlardan biridir. O dün de bugün de yarın da tarihimizi anlatmaya, bizleri bilinçlendirmeye devam edecek ölümsüz bir öğretmen, gerçek bir sanatçıdır. İstiklal Marşımızın bu ülkede okunduğu her an her saniye, Akif in vatan için yanan yüreğine dökülen bir damla olacaktır. Karanlık, sancılı bir dönemin kırılmaz, bükülmez, davası uğruna ödün vermez, güçlü, gür sesli şairidir Mehmet Akif Ersoy. Çok az adam vardır özü sözü aynı olan. Bunlardan biridir Akif. Aziz milletin karamsarlıkları ve derin umut kırıkları karşısında dimdik duran ve milletini de yanında dimdik tutan; davasını kalbinde, ruhunda taşıyan adamdır Mehmet Akif Ersoy. İsmi anıldığında yüreklerde bir heyecan fırtınası koparan İstiklal Şairi dir. Milletin Adam ıdır Üç beş şaşkının milletin kaderiyle oynayışını kabul etmeyen Âkif bir imdat çağrısıyla Üç beyinsiz kafanın derdine üç milyon halk / Bak nasıl doğranıyor? Kalk baba, kabrinden kalk diyerek atalarından devraldığı vatanın aziz hatırasına ihanet edildiğini haykırırken zulüm ve sömürgeciliğin pençesinde direnen bir milletin adına konuşur. Akif edebiyatımızın ilk sosyal gerçekçi şiirlerini yazmış ve siyasi dedikodulara dair tek bir satır kaleme almamıştır. Hayat felsefesini çalışmak üzerine inşa eden bu dava adamı, tembelliği ölümle eşdeğer tutmuş hangi şartta ve yaşta olursa olsun çalışmanın altın değerinden bahsetmiştir. Anadolu yu bir uçtan bir uca dolaşarak milli direnişi savunan şair, vaaz ve mitingleriyle dava adamlığının mangal yürekliliğini göstermiştir. Hakk ın vadettiği aydın günlerin er geç geleceği umudunu yitirmeyerek Çanakkale Savaşı nı destanlaştırmıştır. Allah a olan derin inancıyla Türk milletini yüceltmiş O rükû olmasa dünyada eğilmez başlar diyerek Müslüman Türk evladının nasıl olması gerektiğini anlatmıştır. Kafada gavur, gönülde Müslüman bir gençlik hayal ettiğini, manevi kimliğinin korunması konusundaki hassasiyetini dile getirmiştir. Küskünlükleri ve kırgınlıkları da olmuştur. Bülbül le söyleşmeleri Teselliden nasibim yok hazan ağlar baharında/ bugün hanümansız bir serseriyim öz vatanımda deyişi nasıl koyu bir yalnızlık içinde olduğunu gösterir. Öfke tufanı içinde olduğu, devletin gidişatını beğenmediği zamanlarda, Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!/ Tükürün onlara alkış tutan kahpelere!/ Tükürün Ehl-i salibin o hayâsız yüzüne!/ Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!/ Medeniyet denilen maskara mahlûku görün/ Tükürün maskeli vicdanına asrın tükürün dediği de olmuştur. Onu anlatabilmek, onunla aynı fikir sancısını çekmeyi gerektirir. Bugün geçmişe dönüp baktığımızda o zor şartların adamlarını ve onların davalarını daha iyi anlıyoruz. İhtiyacı olduğu halde İstiklal Marşı için konan ödülü almayan Akif, bağımsızlık uğruna verilen mücadelenin karşılığının parayla ödenemeyecek bir bedel olduğunu bütün insanlığa öğretmiştir. Tüm yaşamını vatanına adayan Mehmet Akif, çağını aşıp giden ve dünya durdukça unutulmayacak değerli insanlardan biridir. O dün de bugün de yarın da tarihimizi anlatmaya, bizleri bilinçlendirmeye devam edecek ölümsüz bir öğretmen, gerçek bir sanatçıdır. İstiklal Marşımızın bu ülkede okunduğu her an her saniye, Akif in vatan için yanan yüreğine dökülen bir damla olacaktır. DESTAN RUHU Dur Yolcu. Dur ey düşünce yolcusu Mehmetçik torunu! Bir dur de düşüncelerine hele. Sonra o zamanları hatırla, ordaymış gibi hatırlamaya çalış. Her saniye yere düşen yüzlerce mermiyi, her saniye havada olan yüzlerce mermiyi ve birer birer şehit olan yüzlerce Mehmetçiği, dedelerini hatırla. Mezarları, bombaların açtığı çukurlar olan Ahmetleri, Hamzaları, Ömerleri yanındaymış ve seninle yaşıyorlarmış gibi hatırla. Hatırlarken düşüncelerinden yolcu olan olmasın. Tek yolcun Çanakkale destanı olsun. Hatırlarken tüylerinin diken diken olduğunu fark etmeyeceksin. Uzun zamandır neyin nesidir dediğin gözyaşların, o unuttuğun, unuttukça artan gözyaşların birer birer yanağından süzülüp ellerini ıslatacak. Sen düşündükçe her saniye dünyada bir şeyler değişecek. Ama umma ki Mehmetçikler mezarlarından kalkacak ve korkma ki bir daha Çanakkale destanı gibi bir destan yazılacak. Senin gözünden düşen her damla yaş Çanakkale toprağını kendine getirecek, o Mehmetçiğin kanı karıştıkça içine, utanan, üzülen toprak, üstünde yaşanan destanı hatırlayıp kalbi sızlayarak gurur duyacak kendinden ve Mehmetçiğinden. Boğaz öyle bir dalgalanacak ki; martılar benliklerinden korkacak, vapurlar kuduracak. Deniz, dibine gömülen kirleri ve tarihi kusmak istedikçe dalgalar daha bir coşacak. Rüzgâr o gün ki şiddetiyle esmeye başlayacak. Savrulmayacak enkaz-ı beşer fakat yaşayanlar ölümlerinden korkacak. Düşüncelerinin sonlarına doğru bir deprem kopacak Çanakkale destanının yazıldığı yerde. Bir feryattır yükselecek martıların kayalıklarından. Bir ürpertidir ki tüm Türkiye yi süzüp geçecek işte o zaman sen bir Türk çocuğu olarak görevini yerine getirmiş olacaksın. Biraz geç kalmış olsan da merak etme duan kabul oldu, Çanakkale destanı ruhuna kazıldı. Ey Mehmetçik torunu! Ey Türk çocukları! Unutmayın, Türk tarihine kanlı harflerle Çanakkale yazıldı. Yaşayın her an Çanakkale yi ki bu gelecek kurtulsun. Gelecek Türkiye fiillerle birlikte Ömer, Fethi, Fırat isimleriyle de kurulsun. Sen, Türk gençliği, hani Sarıkamış ta binlerce şehidin var ya, hani Kıbrıs ta, Kore de, Ege de şehidin şehitlerin var ya sen bunları hep düşün. Rica etmiyorum sana TÜRK! Emretmiyorum sana TÜRK! Seni uyarıyorum, özüne dönmen için uyarıyorum! Taha Yasin Çamur 10 - D (Çanakkale Zaferi Kompozisyon Yarışması İlçe İkinciliği) Hilin Rabia İbiş 11 - B (Âkif in Nesli Kompozisyon Yarışması Kartal İlçe İkincisi) Sayfa 52 Sayfa 53

28 İstiklal Yankısı Gerçek hayatın vaktinde, Dışarıdan baktığım bu zafere, İçimde uyanan duygulara haykıra haykıra ağlamak istedim. Yakıp yok etmiş bir savaşa, Bitmemiş, belki hiç başlamamış hayatlara, Şafağın tohumlarını savuran sert rüzgârlara bakıyordum, Çanakkale ye. Kan, zafer, gözyaşıydı, Çanakkale de şehit olmak. En kısa gecenin rüyası, Dilden dile dolaşan efsane, Yangına düşen kaderlerin yankısıydı. Nerede pamuklara sarılmış hayatlar? Uçuruma sallandırılan hayatlar nerede? Hep ipleri kesen zamanın buzdan bıçağı, Ölümün soğuk nefesi, Neresi burası? Hangi dünyanın kıyıları Çanakkale? Ruhlarını bir birine yaslayan askerlerin sesiydi, Çığlıktı, bir çığdı vatanın bağrından, Semadaki ay hilaldi, Gecenin gözlerini kapattı Ali ydi, Osman dı, adı yoktu, Mehmetçik adı toprağın zikriydi, Sert bir dalıştı ölüme. Çarpışma, Ve sonra sıralanmış yıldızların ışığında, Hakikate uyandı Çanakkale. Umutlara Işık Akif Kim demiş ki; Akif ölmüş, işte marşımda benimle; Dostluğu, merhameti, sönmeyen ateşiyle; Ahlaksıza cevap mı gerek, asla susmaz öylece; Haksızlığa göz yummaz, sözü söyler bilgece; Kimseye aman vermez, korkmaz hiçbir düşmandan Bir çelik gibi yüreği, has imanla dövülmüş; İçinde bir yetim yatar, on beşinde yalnız düşmüş; Merhameti herkese, yetim veya öksüzmüş; Evladıdır her çocuk, ha ayakta ha düşmüş; Her kim bir yetim üzer, bir volkan olup geçer Vatanına can verir, toprağı şeref bilir; Her ocak onun evi, her şehit kardeşidir; Akif in yüreği pak, davası adalettir; Sözü kâfire zehir, vefalıya nimettir; Kimseye boyun eğmez, daima başı diktir Zalime düşmandır, mazlumu sever, En çok da erdeme itibar eder; Gençlik bayrağını taşıyan, Asım ın neslidir önder; Onun için bir ilkedir şu sözler: Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek. Kübra YAŞAR 11 - A (Çanakkale Savaşlarının 102. Yılı Konulu Şiir Yarışması İlçe Birincisi) İsmail GÖKÇE 11- E (Akif in Nesli Şiir Yarışması Kartal İlçe Birincisi) Sayfa 54 Sayfa 55

29 Okul Takımlarımız Etkinliklerimiz Sayfa 56 Sayfa 57

30 Sayfa 58 Sayfa 59

31 Bilim Şenliğimizden Görüntüler Sayfa 60 Sayfa 61

 Büyük Ayı Takım Yıldızının Özellikleri Ursa Major adıyla da bilinmektedir. Modern olarak tabir edilen toplam 88 takımyıldızdan biridir. Büyük Ayı takımyıldızı olarak tanımlanmış 93 yıldızdan oluşmakta olup bunlardan 6 tanesi parlak yıldızdır. Büyük Ayı takımyıldızı içerisinde bulunan 8 tane yıldızın gezegeni bulunmaktadır. (Küçük Ayı takımyıldızında bu sayı 1 dir) Büyük Ayı takımyıldızı içerisinde bulunan yıldızlardan en yakın olanı Lalande 21185 isimli yıldız olup dünyamıza uzaklığı yaklaşık olarak 8.29 ışık yılıdır. Büyük Ayı takımyıldızı içerisinde bulunan en parlak yıldız Alioth isimli yıldızdır. Büyük Ayı takımyıldızı Kuzey Yarımküre tarafında bulunmakta olup +90 ve -30 enlemleri arasında görülebilmektedir. Büyük Ayı takımyıldızının en iyi görülebileceği zaman nisan ayı olarak belirtilmiş ve saat olarak da 21.00 belirlenmiştir. Büyük Ayı takımyıldızındaki yıldızlardan ayının arka ayakları ve kuyruğunda bulunan 7 adet yıldız Büyük Kepçe şeklini oluşturan yıldızlardır. Büyük Ayı takımyıldızı dünyaca ünlü gökbilimci Batlamyus tarafından bulunan 48 takımyıldızdan bir tanesidir. Küçük Ayı Takım Yıldızının Özellikleri Ursa Minor adıyla da bilinmektedir Modern olarak tabir edilen toplam 88 takımyıldızdan biridir. Küçük Ayı takımyıldızı ana olarak 7 yıldızdan oluşmakta olup, 23 yıldızı olduğu ve bu yıldız kümesinden bir tane yıldızın ise gezegeni olduğu bilinmektedir. Küçük Ayı takımyıldızı içerisinde bulunan yıldızlar içerisinde en yakın yıldızın yaklaşık olarak 71 ışık yılı uzaklıkta olduğu hesaplanmıştır. Kutup yıldızı olarak bilinen Şimal Yıldızı yine bu yıldız kümesi içerisinde bulunan yıldızdır. Kutup yıldızı Küçükayı takımyıldızı içerisindeki en parlak ışık olma özelliğine sahiptir. İlk başta anne babamızın çocukları, sonra çocuklarımızın anne babası, daha sonra anne babamızın anne babası, en sonunda da çocuklarımızın çocukları oluruz. -Milton Greenblatt Bağışıklık Sistemi Nasıl Güçlenir Mitokondrilerinize İyi Bakın? Dengeli, çeşitli ve yeterli beslenen biriyseniz, düzenli egzersiz yapma alışkanlığınız varsa, uyku dengeniz yerindeyse, stres yönetiminiz başarılıysa bağışıklık sisteminiz size ölene kadar hizmet edecektir, bu konuda hiçbir tereddüdünüz olmasın. Ama ben yine de daha güçlü bir bağışıklık sistemi istiyorum diyorsanız özellikle D vitamini, B12 vitamini, B6 vitamini, A vitamini, C vitamini seviyelerinizi de dikkatle izleyin. Ayrıca demiriniz, çinkonuz, selenyumunuz kâfi miktarda var mı öğrenin. Omega-3 eksikliğiniz varsa en kısa zamanda telafi edin. Eğer daha da güçlü bir bağışıklık sistemi hedefliyorsanız antioksidanların, özellikle de kateşinlerin (siyah ve yeşil çay), likopenin (domates, karpuz), kuvarsetinin (elma, soğan), antosiyaninlerin (siyah erik, siyah üzüm, kiraz, vişne), betakarotenin (havuç, balkabağı) gücünden de istifade etmeyi ihmal etmeyin. Baharatların, en çok da tarçın ve zerdeçalın hatta kırmızı ve karabiberin güçlü birer bağışıklık desteği olduklarını da bir kenara not edin. Sistemde bol allisin (sarımsak), indol-3 zengini (lahana, karnabahar), C vitamini deposu (portakal, mandalina, greyfurt) bulundurun. Listeye probiyotik ve prebiyotik zengini besinleri de ekleyin: Yoğurt, boza, şalgam, turşular Mitokondri sayımızı artırmak ya da azaltmak bizim elimizde. Sadece un, şeker, nişasta değil, meyvelerde bulunan früktoz bile aşırı tüketildiğinde ciddi bir mitokondri zehri haline gelebiliyor. Früktoz nedir? Meyve şekeridir. Meyve şekeri doğal bir şey, nasıl zehir olur? diyeceksiniz. Yılan zehri de doğal bir şey! Meyve şekeri de fazla tüketildiği zaman toksik bir hale dönüşebilir. Bir insan, günde en fazla 8 kesme şekere ihtiyaç duyar. Tükettiğiniz şeker bundan fazla olursa kilo alırsınız. Üstelik mitonkondrileriniz tembelleşmeye, meyveli içecekte, aromalı soğuk çaylarda kaç kesme şeker olduğunu biliyor musunuz? En az 10! Bunlardan sadece birini içtiğinizde bile bir günlük vşeker ihtiyacınızdan fazlasını almış oluyorsunuz. Taze sıkılmış portakal suyu da şeker açısından masum değil. Bir bardağı 60 gram şeker içeriyor. Bu da 15 kesme şekere denk düşer. Tamam, meyve şekeri almış olursunuz ama vücut bunun sadece 30 gramını kullanır ve kalanı mitokondriyi zehirleri. Sayfa 34 Sayfa 35!

19 Kuruluşu ve One Last Breath (1987-1997) Hakan ve Gökhan Özoğuz kardeşlerin müzik yapma sevdasına kapıldıkları 1987 yılı Athena macerasının başlangıç noktası olarak kabul edilebilir aslında. O dönemde henüz 11 yaşında olan ve okul hayatından pek haz etmeyen Hakan ve Gökhan eski Pentagram gitaristi Ümit Yılbar dan gitar dersleri almak suretiyle çalışmaya başladılar ve ardından da Akmar Pasajı na ilanlar asarak grubu tamamlayacak bas gitarist ve davulcu arayışına giriştiler. Çalışmalarını ilk etapta iki kişi devam ettiren Gökhan ve Hakan kardeşler ilk yıllarda aralarına katılan birtakım arkadaşlarıyla stüdyo ve aletler kiralayarak çalışmaya başladılar. Akmar Pasajı nda tesadüfen karşılarına çıkan bir ilanla hem bir isim hem de grubu tamamlayacak bas gitarist ve davulcu bulmuş oldular. O dönemde Dirty Rotten Imbeciles, System of a Down, Nuclear Assult, Slayer, Megadeth ve Metallica gibi gruplardan heyecan duyan grup, 4 şarkıdan oluşan ve hardcore thrash sound lu ilk demolarını da kaydetmeyi başardılar. Fakat bas gitarist ve davulcu problemi halen devam etmekteydi. Grubun ilk ciddi kadrosu süregelen pek çok değişikliğin ardından nihayet 1990 da şekillenebildi, Gökhan ve Hakan, Turgay Gülaydın (davul) ve Asrın Tuncer (bas gitafr) ve en son Ferit Tunçer in (vocal) katılımıyla çalışmalara hız verdiler. 1993 yılında thrash sound lu ilk albüm One Last Breath piyasaya sürüldü. Albüm piyasaya sürülmeden kısa bir süre önce bas gitarist Asrın Tuncer ve vocal Ferit Tunçer gruptan ayrılmıştı. Albümdeki tüm baslar Hakan Özoğuz tarafından çalındı. Bu arada Asrın ın yeri Ozan Karaçuha tarafından dolduruldu. Müzik Hayatında Yeni Dönem (1997-2003) Başarılı grup Holigan kasetinin çalışmalarına 1997 de başladı. Bu dönemde plak şirketleri Türkiye deki dinleyici kitlesi için çok yeni bir tür olduğu için albümü yayınlamaya yanaşmıyorlardı. NR1 ise alternatif projelere şans veren bir plak şirketiydi dolayısıyla Athena ya şans verildi ve şirketin ilk müzik projesi Holigan oldu. Albüm 1998 baharında piyasaya sürüldü ve galası Captain Hook ta yapıldı. Plak şirketleri tarafından üretilen teorilerinin aksine ska sound u Athena nın şarkılarıyla ülkemizde büyük ilgi gördü ki bunun en bariz kanıtı albümle aynı adı taşıyan Holigan adlı şarkının sporla da özdeşleşerek bir marş misali yediden yetmişe ulaşmayı başarmış olmasıydı. Athena, kariyerinin önemli anlarından biri de ülkemizin marşı haline gelen ve büyük yankı uyandıran 12 Dev Adam projesi oldu. Milli Takım için bir marş yazılmasını talep eden Basketbol Federasyonu, Holigan ekolü dolayısıyla bu işin altından kalkabilecek en uygun ismin Athena olduğuna karar verdi. Alınan kararın ne kadar isabetli olduğu 12 Dev Adam ın ülke genelinde yarattığı büyük yankının ardından iyice anlaşılmış oldu. Şarkı ülkemizde olduğu kadar Avrupa da da büyük yankı uyandırdı, Basketbol Milli Takımı nın 2. geldiği 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası na katılan diğer Avrupa ülkelerinin basın organları 12 Dev Adam şarkısının takıma verdiği güçten bahsetti.2001 yılı sonlanırken Athena kadrosunda birtakım değişiklikler meydana geldi, gruptan ayrılan Ozan Karaçuha ve Turgay Gülaydın ın yerine 2002 yılı başında yeni elemanlar Canay Cengen (bas) ve Doğaç Titiz (davul) Athena kadrosuna dahil oldular ve yeni albüm çalışmalarına başlandı. Athena Nisan ayında yeni albüm Her Şey Yolunda yı piyasaya sürdü. Albüm Öpücük videosu ile tanıtıldı. Grup daha sonra bu kez Dünya Şampiyonası sebebiyle Milli Takım ile birlikte Amerika ya uçtu. Athena - Athena Albümü ve Sonrası (2005-2007) Athena ile zaman zaman birlikte çalışan baterist Burak Gürpınar, Kurban ın dağılmasının ardından Athena nın daimi elemanı haline geldi. Burak ın katılımından sonra grubun soundunda büyük bir değişim oldu ve müzik tarzı punk rocka kaydı. Bu tarzla ilk olarak 2005 te Pasaj etiketiyle Athena albümünü çıkardı. Bu albümün önemi Türkiye de çıkan ilk önemli punk albümü olmasıdır. Athena, televizyonlarda ilk olarak Çatal Yürek le görünmeye başladı. Bu şarkının beğenilmesinden sonra ikinci teklisi olan Kime Ne piyasaya çıktı. Athena 2006 da İt adlı EP sini çıkardı. 5 Parçadan oluşan albümün çıkış parçası Nirvana şarkısı Breed in cover hali olan Köpek oldu. En başta yalnızca Dream Tv nin 2006 yılbaşı çekimi için Breed coverı yapmak isteyen grup bu şarkının heyecanıyla US ta yer alan Yalan ın akustik versiyonunu ve elinde olan 3 şarkıyı da katarak bir EP ortaya çıkarmıştır. Albüm kapağında Kurt Cobain ruhuna yazar. Geri Dönüş(2009 ve sonrası) Babalarının ölümüyle yıkılan Gökhan ve Hakan kardeşler bir süredir İngiltere de yaşıyorlardı ve bu 4 yılda şarkılar yazıp bestelediler ve 2010 da yeni albümün müjdesini verdiler. 2010 yılının Mayıs ayında Pis adlı stüdyo albümü, grubun 8. albümü olarak yayınlandı. Albümün prodüktörlüğünü Mike Nielsen üstlenmiş, bas gitar ve klavyede Alp Ersönmez, davul ve perküsyonda ise Volkan Öktem albümde çalmıştır. Türkiye ye Ska ve Punk müzik türünü getiren Eurovision da önemli başarılar elde etmiş, milli basketbol takımımızın bestesini yaparak dünya çapında ün kazanmış Athena, ülkemizin en değerli müzik gruplarından biridir. Meşhur Fransız yazarı Pierre Loti, Allah ölümümden sonra birkaç dakika için dünyaya gelmemi nasip etseydi, onu Çamlıca tepesinden Boğaziçi ni seyrederek geçirirdim demişti. Dünya üzerindeki tabiat güzellikleri ile dolu çok yer vardır. Fakat Boğaziçi hiçbiriyle mukayese edilemez. Boğaziçi, ancak, efsanelerle anlatılacak kadar harika bir güzelliğe sahiptir. Hakkında yazılan şiirler, romanlar, makaleler yan yana konsa belki bütün sathını kaplar. Onu görüp te hayranlık duymayan kimseye rastlanmamıştır. Galata Köprüsü nden Kavaklara kadar 29.900 metre olan Boğaziçi nin en dar yeri Rumelihisarı ile Anadoluhisarı arasındadır ve 698 metredir. En derin yeri Bebek Camii ile Kandilli arasında bulunuyor. Burada derinlik 120 metredir. Allah Boğaziçi nden hiçbir şeyi eksik etmemiştir. Karadeniz den Marmara ya ve Marmara dan Karadeniz e akıntılar olduğu için suyu devamlı değişmekte ve temiz kalmaktadır. Türkler Boğaziçi ne İstanbul un fethinden önce sahip olmuştur. Yıldırım Bayezid Anadoluhisarı nı, Fatih Sultan Mehmet Rumelihisarı nı yaptırmıştır. Osmanlılar Boğaziçi nde çevreye uygun en güzel mimari eserleri, yalıları, köşkleri, bahçeleri yaptırmışlardır. Sahilleri lebiderya evler, kasırlar, sahil saraylar, yalılarla donatmışlardır. Boğaziçi, edebiyatımızda büyük yer tutar. 18. Asır divan şairlerinden Fenni, Sevahilname adlı manzumesinde Boğazın iki kıyısındaki semtleri anlatır. Her beytini bir semte ayıran eserde 63 beyit vardır. Burada manzumenin birkaç beytini nakledelim: Rüzgârın siteminden oluruz azâde İçse İstinye den dildâr bizimle bâde Gelecek yâde dilin doğrusu derdin yeniler Tâzeler ile Yeniköy deki eski demler Mest kanzil güç ile erdi gönül maksuda Bir siyah çerdeye mail olalım Göksü da. Hacı Ârif Bey, Şevki Bey, Rıfat Bey gibi sanatçılar Boğaziçi üzerine şarkılar bestelemişlerdir. Abdülhak Şinasi Hisar Boğaziçi Mehtaları nı 1943 te, Boğaziçi Yalıları eserini 1954 te yayınlamıştır. Hisar, Boğaziçi nin başlı başına bir medeniyet olduğunu göstermiştir. Yahya Kemal Beyatlı da Boğaziçi üzerine bir çok şiir yazmıştır. Fetihler ufku Tekirdağ ve sevdiğim İzmir; Şerefli kubbeler iklimi, Marmara yla Boğaz; Üzerlerinde bulutsuz ve bitmeyen bir yaz; Faruk Nafiz Çamlıbel de bir şiirinde şöyle der: Şimdiden çöktü garip gönlüme hicran acısı Geçecek senden uzaklarda Boğaz sız bir yaz. Gam değil şaire, cânan bulunur her yerde Gam odur: Her iki dünyada bulunmaz şu Boğaz! Orhan Seyfi Orhan Boğaz Türküsü manzumesinde ona duyduğu sevgiyi şöyle dile getirir: Her yaz gibi çok şükür bu yaz da, Leylaklar açıldı önce mor mor En son manolyalar Boğaz da Hiç düşmedi halkın ellerinden Farksızdı Boğaz güzelliklerinden Her yaz gibi çok şükür bu yaz da! Necdet Evliyagil Boğaziçi manzumesini şöyle bitirir: Boğaz hırçınlaşınca Seyrine doyum olmaz Bulutlar alçalınca Ruh, bu sihirli âlemden Kurtulamaz. Vaniköy de deniz Uykudan yeni uyanmış gibi sessiz Küçüksu dan, Hisar dan koşan hayallerimiz Çocukluk günlerinden habersiz, Uzak düşünceler peşinde Kanlıca iç içe girmiş yalılarıyla, Yaşar eski günlerin hatırasını, Bırakmaz kimseye tatlı rüyasını. Kadın yazarlarımızdan Samiha Ayverdi Boğaziçi nde Tarih (1966) adındaki eseriyle Boğaziçi nde yalı hayatını ve medeniyetini, Münevver Ayaşlı da Dersaâdet (1975) isimli kitabında Boğaziçi hayatını ve meşhur yalıları dile getirir Têkin ERER Sayfa 36 Sayfa 37

20 İhtişamlı Tarihimiz Sayfa 38 Sayfa 39

21 Baygınlık: Törendeki nutuklar. Heyecan: Öğretmenin not defterini çıkardığı an. Yazılı: Büyük darbe. Yüz puan: Ulaşılması imkansız. Tahta: İdam sehpası. Zavallı: Oğlunu okulda sanan veli. Adil: Buçukları tamamlayan hoca Falso: Kopya çektiğini belli etmek. Azınlık: Pekiyi alan öğrenci topluluğu. Facia: Veli toplantısı sonucu evin hali. Panik: Yazılıdan önceki sınıfın hali. Zil: Gerçek dost ve kurtarıcı. Ecel: Yazılı sınav. Can pazarı: Bütünleme sınavı. Sınav: Kabus. Eyvallah: Beş aldıktan sonra duyguların ifade edilmesi. Fatura: Karne. Fedai: Gönüllü sözlüye kalkan. Geviş getirmek: Öğrencinin bilmediğini anlatmaya çalışması. Külfet: Kitap taşıma. Aforoz: Okuldan atılma. Fuzuli: Ev ödevi. Vurgun: (kopya sonucu) tam not almak. Bayram: Dersin boş geçmesi. Cep telefonlarındaki Aradığınız telefon kapalı veya kapsama alanı dışındadır! anonsunun Azeri versiyonu şöyleymiş: Aradığınız numara sönüktür veya dengine cettirilmemiştir. Timur: Hocam, bana şöyle bir bak, Ben acaba kaç akçe ederim? der. Hoca süslü püslü elbiselerle ve bir sürü nişan ve madalyalar içindeki Timur a bakar ve der ki: Sen 50 akçe edersin. Timur çok kızar ve altın kemerini göstererek: Sadece bu kemer 50 akçe eder. Der Hoca da: Ben de zaten ona 50 akçe vermiştim. Sen beş para etmezsin. der. Yunanlılarla yaptığı ikinci Med Savaşı ndan sonra, Ege Denizi nden Anadolu ya dönerken Kral Serhas, çok korkunç bir fırtınaya tutulur. Kaptan, hemen geminin yükünün boşaltılması gerektiğini, aksi halde batacaklarını söyler. Kral da askerlere emir vererek, kendisi için canlarını feda etmelerini ister. Bunun üzerine yüzlerce asker kudurmuş deniz sularına atlar, kral da sağ salim kıyıya çıkar. Ama bu defa kaptanı çağırır, ona bir altın taç verir ve der ki: Sen benim hayatımı kurtardın. Onun için bu ödülü hak ettin. Ancak cesur askerlerimin ölümüne de sen sebep oldun. Şimdi denizin dibini boylayacaksın. Romalıların, kutsal saydıkları piliçleri vardı ve onları savaşa giderken yanlarında götürürlerdi. Savaş başlamadan önce piliçlerin yemlerini yiyip yemediklerine bakarlardı. Şayet yememişler ise savaşın kaybedileceğine hükmedilirdi. Romalılarla Kortacalılar arasında Drepana Savaşı başlayacağı sırada piliçler yine yemlerini yememişlerdi. İnanışa göre, Roma tanrıları savaş istemiyorlardı. Ama Roma İmparatoru Klavdiyus, bu haberi alınca çok kızdı ve: Mademki yem yemiyorlar, bari su içsinler diyerek piliçlerin tamamını denize attırdı. Bir gün Alexsandre Dumas, kendini ziyarete gelen bir şairle konuşurken, şair eserlerinden bahsetmiş ve: Nasıl? Kafiyelerim zengin, değil mi? deyince Dumas: Eserleriniz iyi, hoş, demiş yalnız kafiyeler zengin değil. Misafirin kırıldığını gören Dumas şöyle devam etmiş: Yok canım kızmayın, demiş, zengin değil, ama halleri vakitleri maşallah yerinde. Sır saklamak bir irade sınavıdır. Bu sınavı kazanamayan hayatta hiçbir sınavı kazanamaz. Hz. Ali (r.a) Kuvvet merhametle; kurtuluş doğrulukla beraberdir. Hz. Ömer (r.a) Sayfa 40 Sayfa 41

22 -Merhaba; öncelikle dergimize röportaj verdiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi tanımak isteriz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz? Ben Tuncay Akça 1963 Kastamonu doğumluyum. İlkokulu İstanbul Fikirtepe de okudum. Ortaokulu Koşuyolu nda okudum. Ortaokul dönemlerinde de Hababam Sınıfı ile tesadüf olarak sinemaya girdim. İki çocuk babasıyım. Hayatımı Ataşehir Belediyesi Kültür Merkezinde devam ettiriyorum. -Çok memnun olduk. Hobilerinizi ve sizi tanımlayacak özelliklerinizi de bilmek isteriz. Hobimiz çok. Yani ben daha çok sosyal aktiviteler içindeyim. Bunlar da nedir derseniz: Ataşehir belediyesinde, Âşık Veysel Mahallesinde bir amatör spor kulübümüz var buradaki amacımız çocukları kötü alışkanlıklardan korumak. Onları sosyal aktiviteler içine sokmak. Ataşehir Doğuş Spor Kulübü nün başkanlığını yapıyorum. Bizimki başkanlık değil bu çocukları düzgün bir şekilde yetiştirmek. Onun haricinde, kültür merkezinde tiyatro kursları oluyor. Tiyatro seyretmeye gelenler oluyor. Böyle güzel faaliyetler yapıyoruz. Hobilerimiz insanlarla mutlu olmak. -Gençken en büyük hayaliniz neydi? Bunu gerçekleştirebildiniz mi? Gençken emniyet müdürü olmaktı ama ne yazık ki fiziki yapımın el vermeyişinden, bir de sinemaya çok erken girmemden sınıfta kaldım. Sinemada başarılı olduk ama okulda başarılı olamadık ondan dolayı bunu kaybettim. İyi bir emniyet bireyi olmak istiyordum. Topluma yararlı insanlar yetiştirmek istiyordum. İnsanları topluma kazandırmak istiyordum bunu da sportif faaliyetler içinde yaptım. Bundan dolayı da çok mutluyum. Kaybettiğim çok bir şey yok. -Lise de takma adınız var mıydı? Tabii. Hababam Sınıfı nda olduğum için ortaokulda lakabım artistti. Yani aslında biz o zamanlar artistin ne olduğunu bilmiyorduk. Aslında aktrist kadın oyuncuya aktör erkek oyuncuya denirmiş. Tabii o zaman bu işi çok bilmiyorduk. Hababam Sınıfının içinde de Ufaklık, yeni Hababam da da Bacaksız Amca dediler. -Yaşayamadığınız için pişmanlık duyduğunuz bir şey var mı? Var ise bizimle paylaşır mısınız? Çok pişmanlık yaşamadım. Dediğim gibi Yeşilçam da çok güzel insanlarla çalıştım. Çalışmasam da onlarla birlikte oturdum, sohbet ettim, onlarla saygı çerçevesi içinde o kadar güzel bir yaşamım oldu ki kaybettiğim bir şey olmadı. Hala da bu insanları gençlere anlatarak onları eğitiyorum. Onlar vefat etmiş olsalar da bu dünyada olmasalar da onları anlatmaktan, hatırlamaktan dolayı çok mutluyum. Hababam Sınıfı çıkışından beri 42 yıl geçti. Çeşitli liselere, üniversitelere, derneklere gidiyoruz. Buralarda Ertem Eğilmez i, Kemal Sunal ı, Tarık Akan ı, Adile Naşit i ve sinemanın duayenlerini, çalıştığım insanları anlatıyorum ve bundan da keyif alıyorum. Onları da tekrar yaşatıyorum. -Türk sineması için çok önemlisiniz. Özellikle de bir başyapıt olan Hababam Sınıfı nda rol almanız sizi parlatan unsur olmuş. Peki, Hababam Sınıfı ile nasıl tanıştınız? Nasıl bu ailenin bir üyesi oldunuz? Hababam Sınıfı ile tanışmam tesadüf eseri oldu. Ben on bir yaşında idim. O zaman Koşuyolu Kazım İşmen lisesinde okuyordum. O semtin sevilen, afacan bir çocuğuydum. Ayakkabı boyacılığı yapıyordum. Bir gün bir arkadaşım dedi ki Hadi artistler gelmiş bir gidip bakalım. Bize orda ekmek yok falan dedim ama beni zorla götürdü oraya. Orda öğrencilerin ayakkabılarını boyadım. O sırada Ertem Eğilmez, Adile Abla ya bir rol anlatıyordu. O rolü anlatırken ben bir kahkaha patlattım. O kahkaham Ertem Eğilmez in dikkatini çekmiş olmalı ki 3-4 gün sonra bana üniformanı giy çantanı da al gel dedi. Sonraki gün geldiğimde şunların önünden geç dedi. Geçtim. Bir de kahkaha at dedi. Kahkahayı attım. Ertem Eğilmez çok üretken biriydi. Ertesi gün itfaiyeyi çağırın dedi. Yağmur sahnesini çektik. Sinemaya girişim bu sayede oldu. İlk repliğimi bu filmde söyledim. Benim içimdeki yeteneği fark etti. Ayakkabı boyacısı Tuncay Akça bir kahkaha ile sinemaya girdi. Arzu Film size neler kattı? Arzu Film de Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Bizim Aile, Gülen Gözler, Âşık Oldum gibi bir sürü filmde oynadım. Arzu Film benim için unutamayacağım anılarımın olduğu bir aileydi. Arzu Filmde oynadığım filmler gerek replikleriyle gerek sahneleriyle benim için unutulmazdı. Arzu Film Beni Münir Özkul, Adile Naşit, Tarık Akan, Halit Akçatepe gibi bu jenerasyon içindeki Yeşilçam ın en değerli oyuncularıyla tanıştırdı bu yüzden benim için çok değerliydi. Hayatınız boyunca en duygulandığınız anı anlatır mısınız? Çok duygulandığım anlar oldu. En duygulandığım an Adile ablanın oğlunu kaybettiği gün sahneye çıkıp kanto yapmasıydı. Bir sanatçı bunları yaptığı zaman duygulanıyorsun. Bu filmden önce ya da sonra bir oyunculuk eğitimi aldınız mı? Hayır. Ben alaylıyım. İnsanın içinde bir yetenek vardır mühim olan bunu dışarıya çıkarmaktır. Ertem Eğilmez bizim içimizdeki bu yeteneği buldu. Kendini oyna dedi. Ve 42 yıldır sinemadayım. Türk Sinemasının en önemli insanlarıyla rol arkadaşı oldunuz. Peki, bize bir sıralama yapmanızı istesek bu sıralamadaki ilk 3 sanatçı hangi isimler olurdu? Benim için herkesin ayrı bir önemi var. Örneğin Münir Özkul,Adile Naşit bir ikilidir. Hulusi Kentmen, Mürüvvet Sim bir ikilidir. Yılmaz Güney ayrı bir ekoldür. Tarık Akan çok ayrı bir ekoldür. Onlar Yılmaz Güney ekolünden gelmiştir. Şimdi bir sıralama yapmak çok zor. Şener Şen i çok ayrı bir noktada tutarsın. Uğur Yücel çok ayrı bir yerdedir. Ama Adile Naşit, Münir Özkul, Tarık Akan, Metin Akpınar, Zeki Alasya bunlar duayenlerdir. Ayhan Işık, Belgin Doruk çok ayrı bir ekoldür. Oyunculuk ayrı bir yetenek ister Bu sebeple insanları ayıramazsın. Herkes birbirini tamamlar. Herkes birbirinin eşidir. Sinema dışında hangi alanlarda çalıştınız? Benim baba mesleğim mermercilik. Ekmek parası için kötü olanlar dışında her işi yaptım. Ekmeğimi taştan çıkardım. Şimdi Ataşehir Belediyesi Kültür Merkezinde çalışıyorum. Bunun haricinde spor kulübü başkanlığı yapıyorum. Ama her şeyden öte biz bir sanatçıyız. Her zaman güleceğiz ve insanlara neşe saçacağız. İleriye dönük planlarınızdan bahseder misiniz? Birçok planımız var tabii. Ama bu işler ekonomi gerektiren işler. Ve Türkiye de sanatın ve sanatçının bir önemi yok. Bu yüzden bunları ertelememiz gerekiyor. Örneği Yeşilçam ın birçok ismi, bakım evlerinde, huzur evlerinde ve buna benzer belediyenin açtığı sanatçı evlerinde vefat ettiler. Ama yeni jenerasyon çok para kazandı kötü işler yaptı. Fakat bizler çok para kazanmadık Yeşilçam da işimizi severek yaptığımız için güzel işler başardık. Tıpkı bir insanın sevgilisini sevdiği gibi Yeşilçam ı sevdiğimiz için, sürekliliği olan işler yaptık. Aileniz oyuncu olmanıza karşı çıktı mı? Engellemeye çalıştı mı? Ya da oyuncu olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz? Tabii, dediğim gibi benim rahmetli babam İstanbul un sayılı mermercilerindendi. Benim sinemada olmamı istemedi. Ben sinemaya kaçarak devam ettim. Yüze yakın filmim oldu. Eğer babam beni destekleseydi beş yüz filmim olurdu. Babam beni desteklemese de yurtiçinde yurtdışında ödüller aldım, Türkiye nin en güzel isimleriyle tanıştım. Benzetildiğiniz biri var mı? Rahmetli Zeki Alasya ya beni çok benzetirler. Gerek çocukluğum olsun, gerek gençlik dönemimde sürekli ona benzetirlerdi. Sizin eklemek istediğiniz neler var? Sürç-i lisan ettiysek affola. Ben sana teşekkür ederim. Buraya kadar gelip benimle görüştüğün için. Son olarak Okulumuz Hasan Ferruh Özgen Anadolu Lisesi ne iletmek istediğiniz bir mesaj var mı? Gençlerimiz hep okusun. Fazla haylazlık yapmasın. Haylazlık olur tabii ama en düşük seviye de olsun. Çünkü bu ülkenin sizlere ihtiyacı var. Sizler bu ülkeyi aydınlığa çıkaracak olan nesilsiniz. Okuyun ve çok iyi Milli Eğitim Bakanları olun, Mustafa Kemal ler olun, iyi eğitimciler olun, iyi başkomutanlar olun. Topluma faydalı insanlar olun. Bir de otobüse bindiğinizde uyuklama numarası yapmayın ve yaşlılara yer verin. Sayfa 42 Sayfa 43

23 Prof. Dr. Utkan Demirci: Kadıköy Anadolu Lisesi nden mezun olduktan sonra, üniversite giriş sınavında Boğaziçi Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü nü kazandım. Millî Eğitim Bakanlığı nın o dönemde ilk 100 içerisine giren başarılı öğrencilere sağladığı yurt dışı bursuyla lisans eğitimimi ABD deki Michigan Üniversitesi nde tamamladım. Stanford Üniversitesi nde yüksek lisans ve doktora yaptıktan sonra Harvard Üniversitesi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü nde (MIT) Bio-Acoustic Mems in Medicine (BAMM) laboratuvarlarını kurup bu üniversitelerde öğretim üyesi olarak çalıştım. 2013 yılında Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi nde doçent olduktan sonra 2014 yılında Stanford Üniversitesi ne transfer oldum. ABD nin ve dünyanın en iyi mühendislik ve tıp fakültesini bünyesinde bulunduran Stanford Üniversitesi, aynı zamanda Google gibi dünya devi şirketlerin ortaya çıktığı ve silikon vadisinin göbeğinde dünyaya ışaık saçan bir ortam. Yenilikçi teknolojilerin hızlı bir şekilde hizmete girmesi açısından hayli gelişmiş özelliklere ve geniş imkânlara sahip. Üniversitenin bu yönü çalışmalarımızı Stanford Üniversitesi nde sürdürmemizde daha etkili oldu. Biyomühendisliğin bize sunduğu nano ve mikro teknolojileri kullanarak sorunlara etkili, bir o kadar da ulaşılabilir çözümler üretmek bana heyecan veriyor. Geceli gündüzlü benim ve sayısız öğrencimin üzerinde emek harcayarak geliştirdiğimiz bu teknolojilerin, hekimlerin ve hastaların yaşadığı zorluklara çare olması ve elde ettiğimiz bilgileri ve geliştirdiğimiz teknolojileri binlerce kilometre öteden milletimizin hizmetine sunabilmek, dünyadaki en büyük sevinç ve hazinedir. Saydığım etkenlerin hepsi beni çalışmaya daha da teşvik ediyor. Stanford Üniversitesi nde tamamladığım doktora tezi çalışmalarımda, mikro damlacık teknolojilerini kullanıp üretimi oldukça pahalı olan yarı iletken çiplerin üretim maliyetlerini %95 azaltarak, Dünya Start-up yarışmasında birincilik ödülünü aldım Diğer bir çalışmamızda ise akıllı cep telefonlarının kamerasını okuyucu olarak kullanıp kan ve idrardaki proteinlerin durumunu analiz ederek yumurtalık kanserini teşhis etmeye çalışıyoruz. Ayrıca epilepsi hastalarının kanlarındaki ilaç seviyelerini yakından izlemeleri gerekliliğinden yola çıktığımız çalışmamız da bize Harvard Tıp Fakültesi-Brigham and Women s Hospital tarafından düzenlenen Bright Futures yarışmasında birinciliği getirdi. Bu çalışmayla birlikte şeker ölçüm cihazı gibi taşınabilir bir cihazla parmak ucundan alınan küçük bir damla kan ile hastaların kanlarındaki ilaç seviyeleri yakından izlenebilecek. Böylece ilaçların dozunu ayarlamak ve doktorların ilaçların yan etkilerini takip etmesi kolaylaşacak. : Şu anda tüp bebek, HIV, doku mühendisliği, kanser ve kök hücre üzerine çalışmalarımız devam ediyor. Bunların yanı sıra daha önceki başarılarımızın sağladığı motivasyon ve inanç kaynağı ile beraber Stanford Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Kanarya Erken Kanser Teşhisi Merkezi nde kanser hastalığı ve teşhisi konusunda çalışmalar yürütüyoruz. Özellikle kemoterapi gören hastalarda, bağışıklık sistemindeki ve dolaşım sistemindeki kanser hücrelerini yataklarının başucunda görüntüleyebilecekleri hayli ucuz teknolojiler geliştiriyoruz. İzmir de Türkiye nin ilk yenilikçi şirketlerinden biri olan Koek Biotechnology firmasını kurduk. Çünkü bir Türk bilim insanı olarak, büyük Türk milletine hizmet etmek en temel vazifemiz. Bu nedenle KOSGEB desteği ile İzmir de kurduğumuz Koek Biotechnology üzerinden mikro akışkan teknolojilerini kullanarak spesifik hücre ayrımlama hizmeti sunuyoruz. Bu noktada Harvard Üniversitesi nde çalışmalarımı sürdürürken geliştirdiğimiz çip tabanlı sağlıklı sperm ayrımlama sistemi, bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin umudu oluyor. Tüp bebek tedavisi gören bazı çiftlerin, tedavi süreçlerindeki ilk denemede bebek sahibi olamama olasılıkları var. Bu olasılık spermin kalite düşüklüğüyle ve sağlıklı olmamasıyla doğrudan ilişkili. Tedavi sürecindeki sperm ayrımlama sırasında kullanılan yüksek devirde döndürme işlemiyle hücrelerin çöktürülmesi gibi yöntemler her ne kadar elimizde olmasa da spermlere zarar veriyor. Koek Biotechnology, laboratuvarlarımızda kullandığımız mikro akışkan teknolojilerini kullanarak sağlıklı spermlere zarar vermeden spermlerin ayrımlanmasını ve toplanmasını sağlayan çipler üretiyor. Çiplerin Türkiye ve Avrupa da kliniğe sunulması için gerekli tüm onaylar alındı. Şu anda çipler Türkiye ve Rusya da aktif olarak kullanılıyor. Çiplerle elde edilen sağlıklı spermlerin kullanıldığı tüp bebek denemelerindeki gebelik oranlarında ciddi artışlar görüldü. Benim için bilime hizmet etmek esastır. Biz tıbbın bazı alanlarındaki çözülmeyi bekleyen sorunları gördük, sorular sorduk ve çözümler ürettik, düşündük, projeler hazırladık, elde ettiğimiz bilgiyi ve ürünü insanlara ulaştırmayı hayal ettik ve elimizden geldiğince ulaştırıyoruz. Bunu da hedeflerimiz uğruna uğraşarak, durmadan, gerekirse kan ter içinde kalana dek çalışarak başarıyoruz. TÜBİTAK tan alıntıdır. Hiçbir millet, böyle bir önder çıkaramadı. Dünyadaki bütün liderler öldü, sadece O yaşıyor. Dünyadaki bütün izmler öldü, sadece Atatürkçülük yaşıyor. Yaşamakla kalmıyor. Daha da yükseliyor. Bugün O na üç soru yöneltebilme imkânınız olsaydı, ne sorardınız? Fazla değil, üç soru. Ne sorardınız sahi? Neyi öğrenmek isterdiniz? Siz bunu bir düşünün. Televizyonla tanışmamıştı. Bilgisayar görmemişti. Cep telefonu kullanmamıştı. Uçağa binmemişti. Asma köprülerden geçmemiş, plazalara ve gökdelenlere hiç girmemişti. Ama çağdaş uygarlığı hedef gösterecek kadar ileri görüşlüydü. 29 harfli alfabeye Q,W,X harflerini sığdıramamış, ne gam, tam bir Batılı ydı. Batılı ilk Türk tü o. Fotoğraflarına bakar mısınız? Dünyada O ndan daha şık bir erkek gördünüz mü? Atatürk, bugünkü Fransız Cumhurbaşkanı ndan daha zarif, Almanya Cumhurbaşkanı ndan daha modern, ABD Başkanı ndan çok daha centilmendir. Moda bin kere değişiyor ama Atatürk ün çizgilerini hala aşamıyor. Fikirleri, ilkeleri ve ülküleri hiç eskimiyor Bilakis, katlana katlana yenileniyor. Atatürk ün kafası, bugünkü Kopenhag Kriterleri nden daha önde Paris Şartı ndan ve Helsinki Mukavelesinden daha taze. Üç soru dedim. Düşünüp buldunuz mu? Haydi, sorun. Korkmayın. O na hayranız. Ama ne biçim hayranlıktır bu? Lafını hiç dinlemiyoruz. Yurtta barış dünyada barış diyor. Sporcunun sırf çevik ve zeki olanını değil, aynı zamanda ahlaklısını seviyor Herkes sanatçı olamaz diyor. Biz sanki O na inat, Türkiye nin yarısını sanatçı, öbür yarısını yedek sanatçı yani şarkıcı, türkücü, sunucu ve manken yapıyoruz. Gerçek sanatçılara ise kapıyı kapatıyoruz. Köylü efendimizdir diyor. Biz, efendimizin ürününü bozuyor, üretimini durduruyor, ocağına incir dikiyoruz. Bitmedi. Damarlarındaki asil kan derken, gençliğe muhtaç olduğu kudretin reçetesini sunuyor ama biz o ilacı hiç kullanmıyoruz. Övün, güven, çalış diyor. Biz sadece övünüyoruz ama güvenmiyoruz ve çalışmıyoruz. En acısı da Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir diyor. Biz ise hâkimiyete ille de kayıt ve şart koyuyoruz. O nun doğuşu, dünyanın en mühim olayıdır. O nun vefatı, dünyanın en büyük kaybıdır. Beşeriyetin gördüğü göreceği en büyük insan bir Türk tür. Ne mutluyum ki ben de Türk üm. Ne mutluyum ki O nunla vatandaşım. Rauf Tamer Alıntıdır Sayfa 44 Sayfa 45

24 İŞTE SONUÇLAR CEVABINIZIN KARŞISINA GELEN PUANLARI TOPLAYIN 1. Kendinizi ne zaman en iyi hissedersiniz? (a) Sabahları (b) Öğlenden sonra ve akşama doğru (c) Gecenin ilerleyen saatlerinde 2. Nasıl yürürsünüz? (a) Hızlı ve uzun adımlarla (b) Hızlı ve kısa adımlarla (c) Normalden yavaş ve etrafa bakınarak (d) Yavaş ve başı eğik (e) Çok yavaş 3. İnsanlarla konuşurken (a) Kollarımı göğsümde katlamış olarak dururum (b) Ellerimi sıkarım (c) Bir veya iki elimi belime koyarım (d) Konuştuğum insanlara dokunur veya ittiririm (e) Kulağımla oynar, çeneme dokunur veya saçımı düzeltirim 4. Dinlenirken nasıl oturursunuz? (a) Dizler katlanmış ve bacaklar birbirine bitişik olarak (b) Bacaklar çaprazlanmış olarak (c) Bacaklarımı uzatarak (d) Bir bacağımı altıma katlatyarak Öyle Kolay Değil Aşk Susarsan her şey diken olur demiş şair Ahmet Arif sevgilisine. Ne kadar güzel bir cümle değil mi? Biraz düşününce hak vermemek elde değil. Ya günün birinde sevdiğim adam benimle konuşmaz, anlatmazsa? Ya benim ona söyleyecek hiçbir şeyim kalmazsa? Ödümü patlatıyor bu duygu. Sonra kendimi rahatlatıyorum, bizde karı koca bu kadar çene, bir de o kadar merak varken sessizlik mümkün mü? Vedat Hoca (Günyol), İyi ama çoğu kez susma altın konuşma diken değil midir? diye soruyor yeni kitabında. Sonra da ekliyor, Ama bu gerçek sevgide ters orantılıdır. Bir insan varsa dili ile vardır. Dil yaman bir varlıktır seven insan için. Sahi görselliğin her şeyin önüne geçtiği günümüzde dil eskisi kadar önemli mi? Çok önemli çok. Hani röportajlarda sorulan tipik bir soru vardır İlk görüşte aşka inanıyor musunuz? Ben inananlardan değilim. Âşık olmam için tanımam, zaman geçirmem, konuşmam, konuşmam ve konuşmam lazım Öyle kolay değil aşk Sevgi hiç değil. Emek lazım, zaman lazım. Belki de bu yüzden o ilk görüşteki etkilenme hikâyeleri bana sadece tutkuyu ve seksi hatırlatıyor. Biraz şanslılarsa devam edebiliyor, çoğu zaman gitmiyor. Nasıl gitsin ki? 92 yaşının tüm heybetiyle gülümsüyor Vedat Günyol Kendimce Denemeler isimli kitabının kapağında Ben biliyorum, size yazıyorum işte! diyor sanki gözleri Yaşama dair her şeyin Günyolca tasviri Yaşlılık Hüzünleri Terazimin dert kefesi ağır basıyor, Mîzânı tutmuyor hesaplarımın, Rüzgâr insafsız yönden esiyor. Sayfası yıpranmış kitaplarımın. Gitgide hızlanıyor, ecelin yelkovanı, Açan çiçek, düşen yaprak telaşta, Arılar yavaş yavaş terk ediyor kovanı, Eski tat kalmamış, kaşıkladığım aşta. Ne bir şey bekliyorum, gül sabahlardan, Ne o bahar rüzgârından teselli, Sıyrılmak ne mümkün, günahlardan, Zâlim fırtınaların kopacağı besbelli. İlhan Geçer Bereket Aşk dedin, bağrıma soktun bıçağı Akan kanım göl olmadan tükenmez Sevda kokan bu yaranın çiçeği Petek petek bal olmadan tükenmez. Hasret nedir? Yarına sor, düne sor İnanmazsan dönder aktar gene sor Sensiz geçen geceleri bana sor Saatleri yıl olmadan tükenmez. Görsem derim biçimini, rengini Kötü talih yüksek yapar engini İçimdeki bu sevginin yangını Kemiklerim kül olmadan tükenmez. Abdurrahim Karakoç 5. Çok hoşunuza giden bir şey olduğunda ne yaparsınız? (a) Büyük bir kahkaha atarım (b) Gülerim ama fazla sesli değil (c) Bir kerelik gülerim (d) Sessizce gülümserim 6. Bir sosyal etkinliğe katıldığınızda (a) Herkes sizi fark edecek şekilde gürültülü bir giriş mi yaparsınız? (b) Sessiz bir giriş yapıp etrafınızda tanıdığınız birilerine mi bakınırsınız? (c) Çok sessizce girip kimsenin sizi fark etmemesine mi gayret edersiniz? 7. Çok zor bir işe dikkatinizi vermişken rahatsız ediliyorsunuz. Ne yaparsınız? (a) Bölünmeyi memnuniyetle karşılarım (b) Aşırı derecede rahatsız olurum (c) Belli olmaz. Bu iki uç arasında değişken davranışlar gösteririm 8. En çok hangi rengi seversiniz? (a) Kırmızı veya portakal rengi (b) Siyah (c) Sarı veya mavi (d) Yeşil (e) Koyu mavi veya mor (f) Beyaz (g) Kahverengi veya gri 9. Yatakta uyumadan önceki birkaç dakikada (a) Sırt üstü yatıp uzanırsınız (b) Karnınızın üstüne yatıp uzanırsınız (c) Hafif kıvrılmış olarak yan tarafınıza yatarsınız (d) Başınızı bir kolunuzun üzerine koyarsınız (e) Başınızı yorganın altına kapatırsınız 10. Rüyanızda genellikle (a) Düşersiniz (b) Kavga eder veya tartışırsınız (c) Birilerini veya bir şeyler ararsınız (d) Uçar veya yüzersiniz (e) Genelde rüya görmezsiniz (f) Rüyalarınız daima hoştur 31-40 PUAN: İnsanlar sizi mantıklı, ihtiyatlı, dikkatli ve pratik birisi olarak görürler. Sizi zeki, yetenekli ve hünerli ama alçak gönüllü olarak tanırlar. Çok hızlı arkadaşlık kurmayan, ama arkadaşlarına karşı çok sadık olan ve onlardan da aynı şeyi bekleyen birisiniz. 41-50 PUAN: İnsanlar sizi taze, canlı, çekici, eğlendirici, pratik ve daima ilginç birisi olarak görürler; her zaman ilgi odağı olan ama çok aşırıya kaçmayacak kadar da dengeli birisi.. İnsanlar sizi ayrıca iyiliksever, düşünceli, anlayışlı ve kendilerini neşelendiren ve rahatlatan birisi olarak tanırlar. 51-60 PUAN: İnsanlar sizi heyecan verici, havai, düşüncesiz yapıda, doğal liderlik özellikleri olan, her zaman doğru olmasa da hızlı karar veren birisi olarak tanırlar. Seni cesur, maceraperest birisi olarak tanırlar; her şeyi bir kez denemek isteyen, macera yaşamak için fırsatları kaçırmayan birisi.. Yaydığınız heyecandan dolayı insanlar sizinle aynı iş yerinde yaşamaktan zevk alırlar. 60 PUAN VE ÜZERİ: İnsanlar sana kırılgan bir eşya muamelesi yapıyorlar. Kibirli, bencil ve aşırı baskın birisi olarak görülüyorsun. İnsanlar size hayranlık duyup sizin gibi olmak isteyebilirler ama size her zaman güvenmezler ve sizinle çok yakın ilişkide olmaktan kaçınırlar. Antrenmanların her dakikasından nefret ediyordum. Fakat kendime Vazgeçmem! dedim; Şimdi sıkıntı çek ve hayatının geri kalanını bir şampiyon olarak yaşa. Muhammet Ali Sayfa 46 Sayfa 47

25 Denemeler İyilik Kazanır Uzun zamandır içimde büyüyerek beni sıkan ve çok rahatsız eden hislerimi, benim gibi düşünen dostlarıma nasıl ulaştırabileceğimi düşünürken çok değer verdiğim edebiyat dersi öğretmenim Bekir Sıtkı Sayın aracılığı ile gazeteniz ile tanıştım ve gerçekten çok beğendim. Çok içten, sıcak ve dostça hazırlanmış. Zaten bu sebeple ilgimi çekti. Tam aradığım gibi dedim ve işte ben de yazıyorum bütün içtenliğimle Beni bu derece üzen konu ne biliyor musunuz? İnsanların ikiyüzlülüğü, riyakârlığı ve yaptıkları acımasız iftiralar Bu tür davranışları gördükçe inanın çok üzülüyorum. Neden bu şekilde davrandıklarını sorduğumda ise bana verebilecek cevaplarının olmadığını görüyorum. Evet dostlarım, sizlere söylüyorum Çekilin odanıza, başınızı ellerinizin arasına alın ve iyice bir düşünün lütfen. Bir insanın mutlu olmasına sebep olmak ve onun sizin sayenizde olan mutluluğunu seyretmek mi güzel, yoksa onu yıkmak ve yıkılışını seyretmek mi? Neden çevrenizdeki insanların mutlulukları ile sevinmeye çalışmıyorsunuz? Çok zor bir şey istemiyorum sizden. Bencillik yapmayın artık, böyle kötü duyguları silip atın kafanızdan. Bu güne kadar ne fayda sağladı size çevrenizdeki insanların acı ve sıkıntı çekmeleri? Siz de benden çok çok iyi biliyorsunuz bu soruların cevaplarını. Mantıklı olun biraz. Sevdiğiniz şeyleri elde edemiyorsanız elinizde olanları sevmeye çalışın. Başarılarınızı başkalarının sıkıntıları üzerine kurmadan da sergileyebilirsiniz. İnsanlarla, çevrenizle, doğayla dost olun. Her şeye iyi bir gözle, iyilikle bakın. Başkalarının mutluluğu ile de mutlu olmayı öğrenmelisiniz. Kötülük hem sizin hayatınızı karartır, hem de sizin kalbinizi kazanmak isteyen yakınlarınızı kırar. Yine de sonuçta kaybeden siz olursunuz. Çünkü hayatta iyi olan ve iyiliği sevenler çoğunluğu teşkil ediyorlar. Zorlukla da olsa iyiliğin eninde sonunda kazanacağını sakın unutmayın. Dünya üzerindeki tüm güzellikler sizin için yaratıldı, bu güzellikleri iyi bir şekilde kullanın. Ne kadar süre yaşayacaksınız ki bu geçici dünyada? Zaman bir su gibi akıp gidiyor. Daha dün annenizin ya da babanızın elinden tutmuş, ufak bir bakkaldan sakız, çikolata ve şekerleme almaya gidiyordunuz, öyle değil mi? Gerçekten yıllar bir su gibi akıp gidiyor göz göre göre Ve.. ve.. bu yılları nasıl değerlendireceğiniz size kalmış. Hepinize huzurlu ve barış dolu günler diliyorum Ülkü KUTLU Arkadaş Seçimi Fakültede Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenimiz sınıfa girdi ve Kendinize arkadaş seçerken ölçünüz nedir? diye sordu. Biraz düşünme payı verdi. Sonra herkesin tek tek görüşünü aldı. Hepimiz değişik şeyler söyledik; Seçeceğimiz arkadaşın akıllı, zeki, çalışkan, dürüst, kibar, güvenilir hatta yakışıklı ve biraz da paralı olması gerektiğini söyleyen dahi oldu. Öğretmenimiz bazen şaşkın, bazen tedirgin, bazen de hayretle dinledi konuşulanları. Verilen cevaplar onu tatmin etmemişti. Kendi görüşünü açıkladı: Ben arkadaş seçerken güzel sanatların herhangi bir dalı ile uğraşıp uğraşmadığına bakarım. Şiir yazıyor veya söylüyor mu? Öykü, deneme yazıyor, günlük tutuyor mu? Şarkı, türkü söylüyor mu? Resim yapıyor, karikatür çiziyor mu? Gençler, bunlarla ilgilenenden zarar gelmez insana! Benim ölçüm budur. Dedi. Yıllar sizi doğruladı, yanılmadınız öğretmenim! Babam a Lise yıllarında gece yarılarına kadar okur, şiir ve denemeler yazardım. Babam Boşver oğlum bunlarla uğraşmayı, edebiyat da neymiş? Bir dolu kuru söz işte! derdi. Oysa edebiyat tılsımlı bir sözcük, bir tutku idi benim için. Tek idealim edebiyat öğretmeni olmaktı. Çünkü edebiyat; sözcüklerin dansı, güzel söz, düşüncelerin kolay ve anlaşılır anlatımı, etkileyici konuşma ve rahat diyalog. Bunları sağlıyordu. Sadece bunları mı? Öğretmen olduktan sonra anladım ki; okuduğum onca sanat dergileri, onca roman, onca öykü ve şiir, biraz gözlerimin bozulmasına sebep olmuş belki ama; bütün insanları ayrımsız sevmeyi öğrenmişim sevgili babacığım! Doğan KARATÜFENKÇİ Türkçe `de en fazla, farklı anlama sahip olan kelime, TDK sözlüğüne göre 56 ayrı anlamıyla çıkmak Su aygırının sütü pembe renklidir. İlk Star Wars Filmi yayınlandığında ( 25 Mayıs 1977) Fransa da hala giyotin ile idam yasaldı. Ahtapotların üç tane kalbi vardır. Tüm kutup ayıları solaktır. Şili deki Atacama Çölü ne bugüne dek hiç yağmur yağmamış Dracula, tarih boyunca sinemaya en fazla uyarlanan hikâyedir. Orman yangınları yokuş yukarı daha hızlı yayılır. İtalyan bayrağının tasarımını Napoleon Bonaparte yapmıştır. Salatalık bir sebze değil, meyvedir Ses suda havada olduğundan 5 kat daha hızlıdır. Her insan bedeninde yaklaşık olarak 0,2 mg altın bulunur. En zeki hayvanlardan biri olarak kabul gören kargalar, tıpkı insanlar gibi yaşlı ebeveynlerini yıllar sonra gidip ziyaret ederler. Çakmak kibritten önce üretilmiştir. İlk kule saati 1404 yılında Moskova da yapılmıştır. İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir. Denizyıldızlarının beyni yoktur. Ülkemizde görülen en yüksek kar kalınlığı 525 cm ile 1954 te Bitlis te görülmüştür Samanyolu nda bulunan yıldızların sayısı dünya üzerinde bulunan ağaç sayısından azdır. Samanyolu nda bilinen 100 milyar yıldıza karşılık, dünyada 3 trilyonun üzerinde ağaç olduğu biliniyor. Dünya yı varoluşundan bu yana 24 saate sığdırmaya çalışsak insanlar bu sürenin sadece 1 dakika 17 saniyesini doldurabilir. Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir. Dünyanın en kısa uluslararası köprüsü Kanada ile ABD yi birbirine bağlayan 10 metrelik köprüdür. İlk araba kazası 1891 yılında Ohio eyaletinde meydana gelmiştir. Londra nın %40 ı halka açık yeşil alandan oluşmaktadır. Sayfa 48 Sayfa 49

26 Aşağıdaki soruları tam 1 dakika içinde yanıtlamaya çalış. Bir kağıt kalem al ve yanıtlarını not et, ve her soruya bir defa bakmaya çalış oldukça ilginç bir zeka testi... 1. Bazı aylar 30, bazıları 31 çeker; kaç ayda 28 gün vardır? 2. Doktorunuz size 3 hap verir ve bunları yarımşar saat arayla almanızı tavsiye ederse, ilaçların tamamını bitirmeniz ne kadar sürer? 3. Gece saat sekizde yatıyorum ve yatarken guguklu saatimi sabah dokuza kuruyorum kaç saat uyurum? 4. 30 u yarıma bölüp 10 eklediniz, kaç etti? 5. Bir çiftçinin 17 koyunu vardı. Sürüde salgın hastalık oldu, dokuzu ağır hastalandı, diğerleri öldü. Çiftçinin kaç koyunu var? 6. Sadece bir tek kibritiniz var, içinde bir gaz lambası, bir gaz sobası ve birde mum bulunan karanlık ve soğuk bir odaya girdiniz... Önce hangisini yakarsınız? 7. Adamın biri dikdörtgen biçiminde ve her cephesi güney manzaralı bir ev inşa ediyor. Evi kocaman bir ayı ziyaret ederse bu ayı ne renk olur? 8. 3 elma vardı ikisini aldım. kaç elmam var? 9. Musa gemisine her hayvandan kaçar adet aldı? 10. Chicago dan hareket eden 43 yolculu bir otobüs kullanıyorsunuz. Pittsburgh da 7 yolcu binip, 5 yolcu indi. Cleveland da 8 yolcu indi, 6 yolcu tuvalete gidip geldi ve 4 yeni yolcu bindi. 20 saat sonra Philadelphia ya vardığınızda şoförün adı neydi? Şimdi Yanıtlar: 1. Hepsinde, tüm aylarda 28 gün vardır. 2. Bir saat 3. Guguklu saatler gece gündüz ayrımı yapmadığı için 1 saat. 4. 70 eder, yarıma bölmek 2 ile çarpmak demektir. 5. 9 canlı koyun 6. Kibriti 7. Ayı beyaz olur. Evin her cephesi güneye baktığına göre bina kuzey kutbundadır. 8. 2 elma 9. Sıfır, gemisine hayvan alan Nuh idi. 10. Şoför sizdiniz. Sayfa 50 Sayfa 51

27 Ödüllü Yazılarımız ve Şiirlerimiz Her an Her saniye Sözcüklere sığdırmak kolay değil koca yürekli bir insanı. Varını yoğunu vatanına adamış bir dava adamını. Kahraman bir ulusun hikâyesini bir istiklal ezgisine dönüştüren gür sesini. Bir kurtuluş mücadelesini başka hangi şiir, hangi şair böyle anlatabilirdi. Yazmış ki bayrağımı bilmişim, yazmış ki milletimi bilmişim, yazmış ki vatanımı bilmişim. Öylesine anlatmış ki âşık olmuşum. İstiklal Marşı. Bir toplumun sonsuzluğa yazılan destansı hikâyesidir. Al bayrağıma en çok yakışandır. Bir şehidin tabutuna sarılan bayraktır İstiklal Marşı. Acısıyla, tatlısıyla, umuduyla, kederiyle Bir ananın döktüğü gözyaşıdır. Okudukça ağlatan ama en çok da gururlandıran Bir çocuğun babasının arkasından koşup tutamayışıdır. Düşüp dizlerini parçalasa da hiç vazgeçmediği umuttur, özlemdir. İstiklal Marşı, İstiklal Marşımız! Sonsuzluğa uzanan bir selam, gelecek nesillere gönderilen bir mesajdır. Uğruna can verilen, kan dökülen bir vatanın kurtuluş mücadelesinin; vatan savunmasında hayatını kaybeden bütün kahramanların hikâyesinin özetidir. Ne mutlu ki böyle bir marşın yazılmasını sağlayan kahraman bir ulusun ferdiyiz ve böyle bir marşı yazabilen büyük şairlerin yetiştiği iklimin çocuklarıyız.tüm yaşamını vatanına adayan Mehmet Akif, çağını aşıp giden ve dünya durdukça unutulmayacak çok değerli insanlardan biridir. O dün de bugün de yarın da tarihimizi anlatmaya, bizleri bilinçlendirmeye devam edecek ölümsüz bir öğretmen, gerçek bir sanatçıdır. İstiklal Marşımızın bu ülkede okunduğu her an her saniye, Akif in vatan için yanan yüreğine dökülen bir damla olacaktır. Karanlık, sancılı bir dönemin kırılmaz, bükülmez, davası uğruna ödün vermez, güçlü, gür sesli şairidir Mehmet Akif Ersoy. Çok az adam vardır özü sözü aynı olan. Bunlardan biridir Akif. Aziz milletin karamsarlıkları ve derin umut kırıkları karşısında dimdik duran ve milletini de yanında dimdik tutan; davasını kalbinde, ruhunda taşıyan adamdır Mehmet Akif Ersoy. İsmi anıldığında yüreklerde bir heyecan fırtınası koparan İstiklal Şairi dir. Milletin Adam ıdır Üç beş şaşkının milletin kaderiyle oynayışını kabul etmeyen Âkif bir imdat çağrısıyla Üç beyinsiz kafanın derdine üç milyon halk / Bak nasıl doğranıyor? Kalk baba, kabrinden kalk diyerek atalarından devraldığı vatanın aziz hatırasına ihanet edildiğini haykırırken zulüm ve sömürgeciliğin pençesinde direnen bir milletin adına konuşur. Akif edebiyatımızın ilk sosyal gerçekçi şiirlerini yazmış ve siyasi dedikodulara dair tek bir satır kaleme almamıştır. Hayat felsefesini çalışmak üzerine inşa eden bu dava adamı, tembelliği ölümle eşdeğer tutmuş hangi şartta ve yaşta olursa olsun çalışmanın altın değerinden bahsetmiştir. Anadolu yu bir uçtan bir uca dolaşarak milli direnişi savunan şair, vaaz ve mitingleriyle dava adamlığının mangal yürekliliğini göstermiştir. Hakk ın vadettiği aydın günlerin er geç geleceği umudunu yitirmeyerek Çanakkale Savaşı nı destanlaştırmıştır. Allah a olan derin inancıyla Türk milletini yüceltmiş O rükû olmasa dünyada eğilmez başlar diyerek Müslüman Türk evladının nasıl olması gerektiğini anlatmıştır. Kafada gavur, gönülde Müslüman bir gençlik hayal ettiğini, manevi kimliğinin korunması konusundaki hassasiyetini dile getirmiştir. Küskünlükleri ve kırgınlıkları da olmuştur. Bülbül le söyleşmeleri Teselliden nasibim yok hazan ağlar baharında/ bugün hanümansız bir serseriyim öz vatanımda deyişi nasıl koyu bir yalnızlık içinde olduğunu gösterir. Öfke tufanı içinde olduğu, devletin gidişatını beğenmediği zamanlarda, Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!/ Tükürün onlara alkış tutan kahpelere!/ Tükürün Ehl-i salibin o hayâsız yüzüne!/ Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!/ Medeniyet denilen maskara mahlûku görün/ Tükürün maskeli vicdanına asrın tükürün dediği de olmuştur. Onu anlatabilmek, onunla aynı fikir sancısını çekmeyi gerektirir. Bugün geçmişe dönüp baktığımızda o zor şartların adamlarını ve onların davalarını daha iyi anlıyoruz. İhtiyacı olduğu halde İstiklal Marşı için konan ödülü almayan Akif, bağımsızlık uğruna verilen mücadelenin karşılığının parayla ödenemeyecek bir bedel olduğunu bütün insanlığa öğretmiştir. Tüm yaşamını vatanına adayan Mehmet Akif, çağını aşıp giden ve dünya durdukça unutulmayacak değerli insanlardan biridir. O dün de bugün de yarın da tarihimizi anlatmaya, bizleri bilinçlendirmeye devam edecek ölümsüz bir öğretmen, gerçek bir sanatçıdır. İstiklal Marşımızın bu ülkede okunduğu her an her saniye, Akif in vatan için yanan yüreğine dökülen bir damla olacaktır. DESTAN RUHU Dur Yolcu. Dur ey düşünce yolcusu Mehmetçik torunu! Bir dur de düşüncelerine hele. Sonra o zamanları hatırla, ordaymış gibi hatırlamaya çalış. Her saniye yere düşen yüzlerce mermiyi, her saniye havada olan yüzlerce mermiyi ve birer birer şehit olan yüzlerce Mehmetçiği, dedelerini hatırla. Mezarları, bombaların açtığı çukurlar olan Ahmetleri, Hamzaları, Ömerleri yanındaymış ve seninle yaşıyorlarmış gibi hatırla. Hatırlarken düşüncelerinden yolcu olan olmasın. Tek yolcun Çanakkale destanı olsun. Hatırlarken tüylerinin diken diken olduğunu fark etmeyeceksin. Uzun zamandır neyin nesidir dediğin gözyaşların, o unuttuğun, unuttukça artan gözyaşların birer birer yanağından süzülüp ellerini ıslatacak. Sen düşündükçe her saniye dünyada bir şeyler değişecek. Ama umma ki Mehmetçikler mezarlarından kalkacak ve korkma ki bir daha Çanakkale destanı gibi bir destan yazılacak. Senin gözünden düşen her damla yaş Çanakkale toprağını kendine getirecek, o Mehmetçiğin kanı karıştıkça içine, utanan, üzülen toprak, üstünde yaşanan destanı hatırlayıp kalbi sızlayarak gurur duyacak kendinden ve Mehmetçiğinden. Boğaz öyle bir dalgalanacak ki; martılar benliklerinden korkacak, vapurlar kuduracak. Deniz, dibine gömülen kirleri ve tarihi kusmak istedikçe dalgalar daha bir coşacak. Rüzgâr o gün ki şiddetiyle esmeye başlayacak. Savrulmayacak enkaz-ı beşer fakat yaşayanlar ölümlerinden korkacak. Düşüncelerinin sonlarına doğru bir deprem kopacak Çanakkale destanının yazıldığı yerde. Bir feryattır yükselecek martıların kayalıklarından. Bir ürpertidir ki tüm Türkiye yi süzüp geçecek işte o zaman sen bir Türk çocuğu olarak görevini yerine getirmiş olacaksın. Biraz geç kalmış olsan da merak etme duan kabul oldu, Çanakkale destanı ruhuna kazıldı. Ey Mehmetçik torunu! Ey Türk çocukları! Unutmayın, Türk tarihine kanlı harflerle Çanakkale yazıldı. Yaşayın her an Çanakkale yi ki bu gelecek kurtulsun. Gelecek Türkiye fiillerle birlikte Ömer, Fethi, Fırat isimleriyle de kurulsun. Sen, Türk gençliği, hani Sarıkamış ta binlerce şehidin var ya, hani Kıbrıs ta, Kore de, Ege de şehidin şehitlerin var ya sen bunları hep düşün. Rica etmiyorum sana TÜRK! Emretmiyorum sana TÜRK! Seni uyarıyorum, özüne dönmen için uyarıyorum! Taha Yasin Çamur 10 - D (Çanakkale Zaferi Kompozisyon Yarışması İlçe İkinciliği) Hilin Rabia İbiş 11 - B (Âkif in Nesli Kompozisyon Yarışması Kartal İlçe İkincisi) Sayfa 52 Sayfa 53

28 İstiklal Yankısı Gerçek hayatın vaktinde, Dışarıdan baktığım bu zafere, İçimde uyanan duygulara haykıra haykıra ağlamak istedim. Yakıp yok etmiş bir savaşa, Bitmemiş, belki hiç başlamamış hayatlara, Şafağın tohumlarını savuran sert rüzgârlara bakıyordum, Çanakkale ye. Kan, zafer, gözyaşıydı, Çanakkale de şehit olmak. En kısa gecenin rüyası, Dilden dile dolaşan efsane, Yangına düşen kaderlerin yankısıydı. Nerede pamuklara sarılmış hayatlar? Uçuruma sallandırılan hayatlar nerede? Hep ipleri kesen zamanın buzdan bıçağı, Ölümün soğuk nefesi, Neresi burası? Hangi dünyanın kıyıları Çanakkale? Ruhlarını bir birine yaslayan askerlerin sesiydi, Çığlıktı, bir çığdı vatanın bağrından, Semadaki ay hilaldi, Gecenin gözlerini kapattı Ali ydi, Osman dı, adı yoktu, Mehmetçik adı toprağın zikriydi, Sert bir dalıştı ölüme. Çarpışma, Ve sonra sıralanmış yıldızların ışığında, Hakikate uyandı Çanakkale. Umutlara Işık Akif Kim demiş ki; Akif ölmüş, işte marşımda benimle; Dostluğu, merhameti, sönmeyen ateşiyle; Ahlaksıza cevap mı gerek, asla susmaz öylece; Haksızlığa göz yummaz, sözü söyler bilgece; Kimseye aman vermez, korkmaz hiçbir düşmandan Bir çelik gibi yüreği, has imanla dövülmüş; İçinde bir yetim yatar, on beşinde yalnız düşmüş; Merhameti herkese, yetim veya öksüzmüş; Evladıdır her çocuk, ha ayakta ha düşmüş; Her kim bir yetim üzer, bir volkan olup geçer Vatanına can verir, toprağı şeref bilir; Her ocak onun evi, her şehit kardeşidir; Akif in yüreği pak, davası adalettir; Sözü kâfire zehir, vefalıya nimettir; Kimseye boyun eğmez, daima başı diktir Zalime düşmandır, mazlumu sever, En çok da erdeme itibar eder; Gençlik bayrağını taşıyan, Asım ın neslidir önder; Onun için bir ilkedir şu sözler: Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek. Kübra YAŞAR 11 - A (Çanakkale Savaşlarının 102. Yılı Konulu Şiir Yarışması İlçe Birincisi) İsmail GÖKÇE 11- E (Akif in Nesli Şiir Yarışması Kartal İlçe Birincisi) Sayfa 54 Sayfa 55

29 Okul Takımlarımız Etkinliklerimiz Sayfa 56 Sayfa 57

30 Sayfa 58 Sayfa 59

31 Bilim Şenliğimizden Görüntüler Sayfa 60 Sayfa 61

32 Hasan Ferruh ÖZGEN (1917-2010) Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ün okul ve silah arkadaşlarından olan Refik Sabri ÖZGEN in oğlu Hasah Ferruh ÖZGEN 1956 yılında türk tavukçuluğunun önder kuruluşlarından Aktavuk Çiftliği ni soğanlık mevkiinde bugün okulumuzun bulunduğu alanda kurmuştur. Ferruh Bey in eğitime verdiği önemi anlatan ilk örnek Soğanlıkköy de yaptırdığı ilkokul dersliğidir. Bugün ise, adını taşıyan Anadolu Lisesi kendisinin bizlere emanet etmiş olduğu, en büyük gurur kaynağımızdır. Paylaşımcı Uyumlu Çalışkan Bilinçli www.demirkolbasim.com Kendine Güvenen Hasan Ferruh Özgen Anadolu Lisesi Başarılı www.hasanferruhozgen.k12.tr Soğanlık Orta Mh. Candan Sk. Teknik Yapı İçi Kartal / İstanbul Tel: 0216 451 67 04-05

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion