ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
KISIM: 3
TENASÜL ORGANLARI VE KASLARI
Ey Aziz!
Anatomi ile meşgul olan âlimler diyorlar ki:
Erkeklerin yumurtalık (husye) kasları dört tanedir. Bu kaslar, yani yumurtalıklar erkeklerdeki yumurtaları korumak ve yukarı çıkarmak (uyandırmak) için yaratılmışlardır. Böylece yumurtalıklar aşağıya uzamaz ve maruz kalacakları tehlikelerden uzak
kalırlar. Her bir husye için bir kas görevlendirilmiştir. Yumurtalıklardaki yumurtalar katıdır. Bunlann tabiatleri sıcak olduğu için,
duman çıkarmakta ve bu da erkeklerin yüzünde sakalların ve bıyıkların çıkmasına sebep olmaktadır. Çünkü, yumurtası olmayan
veya yumurtası olup da sıcak olmayan kimsenin sakallan çıkmaz.
Bir kimsenin yumurtaları kesilip alınacak olsa mevcut sakallan
da dökülür.
Kadınlar için bir çift kas yeterli olmuştur. Çünkü, onların
yumurtalan erkeklerde olduğu gibi dışarıda asılı vaziyette değil,
iç kısımda ve yapışık haldedir. Yumurtaların herbirine bu sebeple
bir kas görevlendirilmiştir. Rahmin ağzında lifi çok geniş olup rahmin ağzım bütünüyle kaplayan bir kas vardır. Bu kasın görevi, kadının âdet göreceği zamana kadar rahmin ağzını sıkıca tutmak ve
orada hayız kanım muhafaza etmektir. Bu kas âdet halinde açılır
ve âdet kanının dışanya çıkmasına izin verir. Böylece rahimdeki
pis ve kirli kan âdet kam olarak dışanya çıkar.
Bu kasın diğer bir.faydası da, cinsi münasebet anında gevşeyip rahmin ağzım açmak ve rahme bırakılan erkekten gelen nutfe (meni) yi içeriye almaktır. Nutfenin rahme alınmasından sonra rahmin ağzın üyice kapatır ve cenini orada koruma altına alır.
Artık çocuk dünyaya gelinceye kadar açılmaz. Çocuk dünyaya gelirken tamamen yayılarak iyice açılır.
Sidik torbası (mesane) mn ağzı üzerinde lifi genişlemesine
olan bir kas vardır. Bu kas, sidik torbasını ve ağzım sarmıştır.
Bu kasın faydası, küçük abdest bozana kadar geçen saman içinde
sidiki tutmaktır. İnsan küçük abdest bozmak istediğinde, bu kas
sıkışık halden çıkarak gevşer. Karın kasları da sidik torbasını sı122
MARİFETNAME
kar ve itici kuvvetin de yardımıyle sidik dışanya atılır.
Zekeri (erkeklik organı) hareket ettiren kaslar iki çift olup,
bunlardan biri kasık kemiğinden çıkarak zekerin iki yanından geçer. Bu kaslar gevşeyince gerek sidik ve gerekse meni zekerden kolayca akarak dışarıya çıkar.
Diğer kas da aym şekilde kasık kemiğinden çıkar ve esas zeker âletine bitişir. Bu kaslann ikisi bir iş için ortak hareket edecek olsalar ,âlet doğru olarak uzar. Eğer kalbden şehvet rüzgân
gelit de damarlara dolarsa âlet uyanır, damarlara dolan şehvet
rüzgârı şiddetli olursa âlet hem büyür ve hem de sertleşir ve aynı
zamanda kasığa taraf eğüir.
Şayet bu uzama bir kas üzerinde olursa âlet bu durumda o tarafa eğilir.
Mak’ad, yani oturak (kıç, anüs) kaslarma gelince, bunlar 4
tanedir. Bu kaslardan biri mak’ad deliğinin ağzım sarmış olup
ete de fazla mikdarda karışmıştır. Bu kas bir ipin kesenin ağzım
büzmesi gibi mak’adı büzer ve bir araya toplar. Mak’adı sıkmak
suretiyle ağzındaki işe yaramıyan pislikleri dışanya atar.
Mak’adda bir kas daha vardır ki, zikredilen kasın üstünde,
mak’adın iç kısmında olup erkeklerde âlete bitişir, kadınlarda ise
kadınlık organı (fere) nin çevresini sarar.
Bu kasların üzerinde bir çift kas daha vardır ki bunlar inak’
attaki eti çekmek ve içeri almak vazifesini görürler. Bu kaslarm
gevşemesi halinde mak’ad dışarıya çıkar.
Sübhanellahi ve bi hamdihi.
KISIM : 4
OYLUK KASLARI VE HAREKETLERİ
Ey Aziz!
Anatomi ilmi ile meşgul olan âlimler diyorlar ki:
Oyluğa hareket veren kasların en büyüğü, onun eklemini açan
kaslardır. Sonra eklemini kapayan kaslar gelir. Çünkü oyluk hareketlerinin en kıymetlisi .oyluğun açılıp kapanmasıdır. Ayakta durmak ancak açılmakla mümkün olabildiğinden ,açılması kapanmasından daha önemli ve daha üstündür.
123
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Oturma kasları da çok büyük kaslardır. Bunlardan sonra oylukları birbirine yaklaştıran kaslar ile oyluğu arkaya eğen kaslar
gelir.
Oyluk eklemini açan kasların en büyüğü aynı zamanda bedendeki kaslarm da en büyüğüdür. Bu kas, oyluk ve kasık kemiklerini içine alacak şekilde oyluğun arkasına ve iç kısımlarına dönmüş, ta dize kadar inmiştir. Bu kasın liflerinin başlangıç kısımları değişik olduğu için gördüğü işler de başka başka olmuştur.
Çünkü bazı liflerin çıkış yerleri kasık kemiğinin alt kısmı olduğundan, oyluğu dışarıya doğru eğerek açar. Bir kısım liflerin
çıkış yerleri, bunun biraz daha üstünde olup, sadece oyluğu yukarıya kaldırır. Bir kısım liflerin bitiş yeri de oyluk kemiğinden
olup »oyluğu dış tarafa eğmek suretiyle açar. Bir kas da oyluk eklemini arkadan sarmıştır. Bu kasın iki ucu ve genişlemesine de üç
kirişi vardır. Bu kirişlerin çıkış yerleri leğen (böğür) kemiği, kalça kemiği ve kuyruk sokumunun yanındaki kemiktir.
Kirişlerin ikisi etten birisi de zardan yapılmıştır. İki tarafı
oyluğun ucundan başka tarafa bitişiktir. Şayet bu kas bir yan yola çekecek olursa, oyluğu kendi tarafına eğerek açar. İki tarafıyle çekecek olursa oyluğu düz olarak açar.
Kaslardan birinin çıkışı böğür (leğen) kemiğinin tamamen
dışarıdan olup, en büyük uzantısının üstüne bitişir ve onu biraz
öne çekerken oyluğu da içe eğer ve böylece açar. Böyle kaslar evvelâ küçük uzantının altına bitişmek suretiyle oradan iner ve evvelki kasların yaptıklarını yaparlar. Bu kasın diğerlerinden bir
farkı vardır ki, o da eğilmesinin çok ve açılmasının az olmasıdır.
Çıkış yeri böğür (leğen) kemiğinin alt kısmıdır.
Kaslarından biri de, oyluk kemiğinin alt kısmından halkaya
doğru eğimli olarak çıkıp oyluğu o yöne doğru, biraz dışa doğru
ise çok eğerek açar. Oyluk eklemini yuman kaslardan biri, oyluğu
dış tarafa hafifçe meylettirerek yumar. Bu kas böğür (leğen) kemiğinden çıkar ve oradan merek iki kirişinin biri oturak kemiğinin sonuna diğeri de küçük uzantıya bitişir.
Kaslarından biri kasık kemiğinden çıkarak küçük uzantının
altına yapışır.
Kaslarından biri de, bu ikinci kasının yanma eğri bir şekilde
uzar ve büyük uzantının bir kısmıymış gibi olur.
124
MARİFETNÂME
Kaslann dördüncüsü de, leğen kemiğindeki mevcut uzantıdan çıkar ve oyluğu yumarak baldırı da geçer.
Oyluğu içeriye doğru eğen kaslardan bir kısmı, açma ve kapama kısmında açıklanmıştır. Bu tür bir hareketin kendine mahsus
bir kası vardır ve bu kasın çıkış yeri de kasık kemiğidir. Bunun
boyu çok uzundur, ta dize kadar iner. Oyluğu dışa doğru eğen kas
da bu iş için yaratılan hususi bir kasdîr ve bunun çıkışı da enli
kemiktendir.
Oyluğu arkaya doğru eğen iki kas vardır ki, biri kasık kemiğinin dış kısmından .diğeri de iç kısmından çıkar. Bu kaslar büyük uzantının sonuna yakından girintili çukur yerde karşılaşmış
ve birbirine kanşmışlardır. Bu kasların hangisi yalnız başına hareket eder de oyluğu kendisine çekerse oyluk biraz o tarafa doğru
eğilir. Eğer iki kas ortak hareket ederlerse bu durumda kas düz
olarak arka tarafa eğilir. .T"
Yapılan bu izahları düşünen ve ibret alan kimse, Allah'ın yüce sanatındaki akıl ve sırrın ermediği işleri görür. Bâki ve Kâim
olan Allah her türlü noksan sıfatlardan uzaktır.
KISIM: 5
DİZ EKLEMİNİN KAS VE HAREKETLERİ
Ey Aziz!
Anatomi ilmiyle meşgul olan âlîrnler divorlar ki:
Diz eklemini hareket ettirmekte olan kasların 3 tanesi ön kısımdadır. Bunlar, oyluktaki mevcut kasların en büyük ve kıymetlileridir. Çünkü dizleri açmak onların işidir. Bu kaslardan biri,
sanki iki kat imiş gibi görünür. Bunun biri büyük uzantıdan, diğeri de oyluğun ön kısmından biten iki ucu vardır. Bu uçlardan
biri etli olup birinci kirişten önce dizkapağının önüne bitişmiştir.
Diğer ucu da zardır ki, bu da oyluğun iç kısmında sona erer. Geriye kalan kaslardan biri, oyluğu tutan kaslarla birlikte anlatılmıştı. Bu böğür (leğen) kemiğinden olan ayırıcıdan çıkmıştır.
İkinci kas ise dış uzantıdan çıkmış ve dizkapağı kemiğini sarmış ve altındaki kısımlara dayanıklık vermiştir. Oradan baldır kemiğine gitmiş ve dizi açarak uzamasını temin etmiştir. Geniş bir
12S
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
kası, kasık kemiğinin birleşme mahallinden çıkar ve eğri olarak
oyluğun iç kısmından iner gider ve baldır kemiğinin yukarısındaki derin yere varır. Baldın içe doğru eğerek açan başka büyük bir
kas ise oyluktan gelerek yan tarafından dolaşık bir şekilde iner ve
sözü edilen kasın karşısına gelir. Oradan da geçerek batma mahalline gider ve baldırı dışanya doğru eğdirerek açar.
Şayet bu kaslarm ikisi ortak hareket edecek olsalar, ayak düz
bir şekilde açılır. Baldın tutan kaslann biri ince ve uzun bir kas
olup, bitişi leğen ve kasık kemiğindendir. Geniş olan iç kasın çıkış
yerine ve leğen kemiğinin ortasındaki köprünün yakınına gider.
Daha sonra dizin yanlarına bükük bir şekilde girmiş ve sonradan
oradan da çıkarak dizin batış yerinde nihayete ermiş ve oraya bitişmiştir. Böylece baldır, yukarıya çekilmiş olup ayağı ucuna taraf eğmiştir.
Daha başka mevcut 3 kas vardır ki, biri dış yüzde, biri içte ve
biri de orta yüzdedir.Dışta ve ortada olan kas, baldırı dışanya doğru eğmiş ve kapamıştır. Fakat iç yüzde olan ise baldırı kendine
doğru çeker ve tutar. İçe bakan kasın çıkış yeri oyluk kemiğinin
arkasına geçerek ta iç kısımdaki çukura giderek ona bitişir. Rengi yeşile yakın bir renktir.
Dışa bakan ile ortada olan çıkış yerleri oyluk kemiğinin dayanak yeridir. Ancak bu ikisi çukur yere vardıklan zaman dışa
doğru eğilir. Diz ekleminde bir de gömülü haldeki bir kas daha vardır ki, bu ortada olana yardımcıdır.
Allah'ın bu eşsiz sanatlarını seyreden ve düşünen kimse, dehşet ve hayrette kalır. Allah'ın yarattığı hikmetin acayipliklerini
seyreder. Bedenini tanıyan insan, kendini de tanır. Kendini tanıyanın Rabbini tanıması ve bilmesi elbette gereklidir.
KISIM: 6
AYAK EKLEMİNİ HAREKET ETTİREN KASLAR
Ey Aziz!
Anatomi ile meşgul olan âlimler diyorlar ki
Ayağı hareket ettiren kaslarm bir kısmı ayağı yukanya kaldırdığı gibi, diğer bir kısmı da yere indirir. Ayağı kaldıran kasla126
M AftİFETN A M E
nn içinde büyük bir kas vardır ki, ayağın dış kısmında bulunur.
Bitişi, baldırın başının dış tarafı olup, baş parmağa taraf geçerek
baldıra meyilli olarak varmış ve baş parmağın' kökünün yakınında bitirerek ayağı yukarıya kaldırmıştır.
Bir başka kas da yine dış kısımdan çıkmış ve ondan da bir
kiriş bitmiştir. Bu kasda küçük parmak köküne yakın bitişir ve
ayağı kaldırır .Eğer birinci kas onunla uyum sağlarsa ikisi birlikte ayağı düz olarak kaldırırlar.
Ayağı yere indiren kasların bir çifti oyluk başından çıkar
ve sonra da birleşir. Baldırın arkasına doğru ete giderek et olur.
Bunlar büyük bir kiriş çıkar ve ökçe kemiğine bitişir. Bu kirişe,
«ökçe kirişi» adı verilir, Bu kiriş, ökçeyi dışarıya doğru çekme işini görür ki, ayak da böylece yerde sabit halde durur.
Buna yardımcı olan bu^yı:T3aha vardır ki, bu kas dış uçtan
bitmiş etten bir kiriş olduğu halde iner ve ökçenin arka tarafındaki ilk kasın birleştiği yerin üst kısmında birleşmiştir. Bu kaslara
veya bunların kirişlerine bir zarar isabet edecek olsa, ayak kötürüm olur.
Kaslardan biri de, baldırın iç kısmından çıkarak aşağıya iner
ki, ondan da ayrılan iki kiriş vardır. Kirişlerin biri baş parmağın
önünden bileğin altı ile birleşmiştir. Ayak bu kiriş sayesinde toplanır ve aşağıya iner. İkinci kiriş, öncekini çekerek baş parmağın
ilk eklemine gider ve onu içeriye doğru dolaşık olarak sarar.
Oyluğun dış başından bir kas çıkmış olup, bu iki kastan birine varır. Ancak baldırın içine geçtiğinde yine ondan ayrılır. Nasıl
kirişi ayak altına geçen kas ayağın iç yüzüne yayılıyorsa, bu da
aynı şekilde ayağın altına tamamen yayılmış ve her tarafını sararak ayağı rahat ettirmiştir. Böylece el ayasmda sağlanan fayda
ve rahatlığın aynısı ayakta da sağlanmıştır.
Bu sanatlar sayesinde bilinen nice hikmetler vardır. Allah’ın
yüce kudreti kullarına alınacak birçok ibretler bahşeder. Yaratıcı
ve Hâkim olan Allah’ü Zülcelâl her türlü kusur, ayıp ve noksandan uzaktır. Bunlardan ibret alan bir kyl, Allah'ın şanının yüceliği karşısında huşû içinde kendinden geçer ve O’nun azametine
boyun eğer.
127
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ UZ.
KISIM: 7.
AYAK PARMAKLARININ KASLARI
Ey Aziz!
Anatomi ile meşgul olanlar diyorlar ki:
Ayak parmaklarını hareket ettiren kaslarm ekserisi yumucu kaslardır.
Bu kaslardan biri kaval kemiğinin dış yüzünden çıkar ve üzerinde uzanır gider. Bu kastan bir kiriş çıkar ki bu kiriş te ikiye ayrılır. Bu kirişin parçalarından biri orta parmağı, diğeri de onun
yanındaki parmağı kapatır.
Kaslardan biri de anlattığunız kastan daha büyük olup, baldırın arka tarafından gelerek ayağın arka tarafına bir kiriş uzatır.
İkiye ayrılan-bu kiriş te 3. ve 4. parmağı yumar.
Bu iki kısımdan birer kiriş daha çıkar ve diğerinden çıkan kirişe bağlanır. Bunlann ikisi tek kiriş haline gelerek baş parmağa
gelir ve baş parmağı kapatır (yumar). önceden izahı yapılan 3.
kas .bacağın dış kısmından çıkar ve baldır kemiklerinin arasından
aşağıya uzanır. Bunun bir bölümü ayağı, diğer bölümü de baş parmağı yummak ve ona hareket vermek içindir. Bir de topuğa indirilen kaslar vardır ki, bunlar baldır kemiğinde bulunur ve parmaklan kapamak ve hareket ettirmek işini görürler.
Ayak altında bulunan kasların 10 tanesi 5 parmağa gelir, sağdan ve soldan onların lıerbirine bilişir. Bu kaslardan ikisi birlikte
hareket edecek olurlarsa parmaklan düz olarak yumarlar. Kaslardan biri yalnız başına hareket edecek olursa ayağı kendi tarafına
eğmek suretiyle yumar.
Kaslardan 4 tanesi bilek üzerine konmuş haldedir. Bunlardan
herbiri ayn bir parmağa bitişir ve parmağı yumar.
Kaslardan 2 tanesi de baş paraıakla küçük parmağa ait olup,
onları kapatmaya ve tutmaya yarar. Ayağı kaplayan kasların çok
olmasının sebebi ve hikmeti, parmaklann kuvvetli oluşundandır.
Böyle oldukları içindir ki, otururken, kalkarken, yürürken, çalışırken bedenin ağırlığına tahammül ederler. Güzel yürümenin sağlanması ayaklann kuvvetli oluşu sayesindedir.
Ayak parmaklarının kaslarından 5 tanesi ayak üzerinde butu
MARÎFETNAME
lünur ki ,bunlar parmakları dışa eğerler. Kaslardan 5 tanesi de
ayağın altmda vardır. Bunlar iç yarıktan kendilerine yakın olan
parmağa gider ve onu içeri tarafa çeker.
İşte insan bedenindeki 420 tane isteğe ve içgüdüye bağlı hareketin tam ve mükemmel olarak yapılmasına âlet olan kaslann
tamamı anlatıldığı gibi 530 tanedir.
Hâlik, Bâri ve Musavvir olan Allah her türlü ayıp ve kusurdan uzaktır. Bu, akıllara durgunluk veren ve büyük bir sıra ve düaen üzere olan yüce bir sanattır. Bunu düşünüp tefekkür eden
kimseler bundan çok ibretler almışlar ve bu sanatın yapıcısı olan
Allah’ı bilmişlerdir.
Ey Kerim Mevlâ,
Bizleri de Senin yüce sanatından ibretler alan bahtiyar kullarından eyle!
129
BÖLÜM: 1
SİNİRLER, ATAR VE TOPLARDAMARLAR, BEDENİN
KUVVETİ İLE KALBİN ÇEŞİTLİ HALLERİ, İNSANLARIN
SIFATLARI, ORGANLARIN ÇEKME VE SEĞİRMELERİ
BEŞ KONUDAN İBARETTİR
KONU: 1
SİNİRLERİN ÇIKIŞI VE FAYDALARI
BEŞ KISIMDAN İBARETTİR
KISIM: 1
SİNİRLERİN HAL VE ŞEKİLLERİ
Ey Aziz!
Anatomi ilmi ile meşgul ulan âlimler diyorlar ki:
Vücudumuzda bulunan sinirlerin bir kısmı direkt olarak, bir
kısmı da dolaylı yollardan bedenimize fayda temin ederler.
Sinirlerin sağladıkları zâti, yani direkt fayda, beyinin organlara verdiği duyu ve hareketin sinirler vasıtasiyle olmasıdır. Dolaylı olarak sağladığı fayda ise, etin sağlam bedeninde kuvvetli olmasını sağlamasıdır. Sinirlerin kökü, yaııi başlangıç merkezleri beyin,
bitiş noktaları ise deridir. Beyinin sinirlerin doğuş merkezi oluşu
iki yöndendir.
Çünkü beyin, bazı sinirlerin bizzat çıkış noktasıdır. Diğer bir
kısım sinirlere ise kendinden omurgaya akan omurilik vasıtasıyle başlangıç yeri olmuştur. Beyinden doğan sinirler içinde hareket
edenler ve hissedenler sadece baş, yüz ve iç organlar olmuştur.
130
MARİFET NAMli
Bunlar haricindeki organların hareket ve hisleri omurilik vasıtasiyle olmakladır. Şanı yüce olan Allahü Zülcelâl lütlu ve ihsaniyle beyinden iç organlara İnen duyu ve hareket sinirlerini korumaya büyük önem vermiş ve çok dikkalli davranmıştır. Çünkü çıkış
noktalarından çok uzaklara gittikleri için çok sağlam olmaları
icabelmektedir. Bunun için de, üç yerde kıkırdak ile sinirler arasında dayanıklığı orla kıvamda olan şeylerle perdelemiştir. Bunlar da sıra ile:
1 — Nefes borusu.
2 — Kaburga kökleri.
3 — Göğsün alt kısmıdır.
Beyinden .çıktıktan sonra bedene yayılan sinirlerin en mühim vazifeleri .organlara his ve hareket etme hassasını vermektir.
İlk baştaki tesirin kuvvetli olması için bu sinir maksudu olan organa en yakın yerden geçer ve onunla birleşme temin eder. Bu duyusal (hissi) sinirler ne kadar yumuşak olurlarsa duyu kuvvetleri
de o kadar fazlalaşır. Bunlar sağlam olma ihtiyacında olmadıklarından, hareket sinirleri kadar sert ve sağlam değil, bilâkis lâtif,
yumuşak ve narindirler. Beynin ön kısmı arkasından daha duyarlı (hassas) olduğundan, ön taraftan duyu sinirleri .arkadan da
hareket sinirleri yaratılmıştır.
Cenabı Hakkın bu şaşırtıcı sanatından alınacak birçok ibretler vardır.
KISIM : 2
BEYİNDEN ÇIKAN SİNİRLER
Ey Aziz!
Anatomi âlimleri diyorlar ki :
Beyinden çıkan sinirlerin tamamı yedi çifttir.
1. çift sinir koklama âletinin merkezi olan ve meme ucuna
benziyen iki uzantıya yakın, beyinin ön iç kısmındaki boşluktan
çıkarlar. Bu çiftin soldan doğan siniri sağa, sağdan çıkan siniri de
sola gelerek birbirleıiyle karşılaşmış ve birbirlerini lıaç misâli kesmişlerdir. Sonra sağ taraftan çıkan sağ göze, soldan çıkan sol gö131
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
ze gider. Bu sinirlerin ağızları sırça denilen rutubetliliği sarmak
için geniştir.
1 — İki gözden birine akan rüzgâr (ruh), diğer göze de geçer.
Biri herhangi bir âfete maruz kalacak olursa, diğeri onun yerini
tutabilir. Gözün birinin yumulması halinde diğer gözün görmesinin kuvvetlenmesinin sebebi budur. Çünkü yumulan gözün nuru
diğerine geçer.
2 — Gözlerin ikisinin görmesi bir noktada kesişerek bir görme halini alır. Bakılan şey ortak boyutlarla ve tek olarak görülür.
Bunun içindir ki, şaşı olan kimse birşeyi iki taneymiş gibi görür.
Çünkü birşeye bakarken bir gözü aşağıya ve diğeri de yukarıya kayar, böylece görüntünün kesişme noktasında sağlaması gereken
denge bozulur. Sinirlerin doğru kesişmeleri mümkün olamaz. Ortak sinirde damar kırılması yeni bir sinir meydana getirmiştir.
3 — Sözünü ettiğimiz sinirler birbirlerine destek olur ve böylece kuvvetli olurlar. Aynı zamanda çıkıntıları göze yakın olur.
2. çift sinir açıklanan 1. çiftin çıkış mahallinin aksi yönünden
çıkar ve gözü saran çukurun deliğinden çıkıp göz sinirlerine bölünür. Bu sinirler çok serttir. Sert oluşu .çıkış yerine yakın oluşundan ileri gelen yumuşaklığı giderir. Onunla kuvvet kazanır ve gözü hareket ettirir.
Gözün 10 tabakasının izahı uzun sürer. Kısa yaptığımız bu
izah bile Allahü Zülcelâl’in kudret ve kuvvetinin kemâline kâfi
gelir kanaatindeyim. O ne güzel vekil ve O ne güzel ihsan sahibidir.
Süzhane-el-halikul bâri.
KISIM: 3
BEYİNDEN ÇIKAN SİNİRLERİN GERİ KALAN BEŞ ÇİFTİ
Ey Aziz!
Anatomi âlimleri diyorlar ki:
Beyin sinirlerinin 3. çifti, ön, arka ve tabam arkasından çıkar.
Evvelâ dördüncü çifte biraz karışır. Sonra ondan uzaklaşır ve dörde ayrılır, dört kol halinde dağılır.
1. kol, izahım yapacağımız boyun damarının aralığından çı-
MARÎFETNAMİS
kar ve boyundan iner. Mide perdesini aşarak onun altındaki organlara (mide, barsak v.s.) dağılır.
2. kol; elmacık kemiğinin çukurundan çıkar. Oradan ayrılınca izah edeceğimiz 5. çiftten ayrılan sinirle birleşir.
3. kol’un gayesi, yüzün ön tarafındaki sinirler olup, 2. çiftin
çıktığı delikten en kıymetli sinir olan 1. çift sinirin giriş yerinden
geçip onun çukurumsu haline zorlukla uyar ve onun boşluğunu
kapatır. Bu kol, o delikten uzaklaştığı zaman üçe bölünür :
1. kısmı, göz köşesine (pınar) meyleder ve 2 elmacık kemiği,
iki göz pınarı, gözkapakları .kaşlar ile alın sinirlerine birleşir.
2. kısım : Göz ucu yanındaki deliklerden burna girer ve burun
içinde gömülür.
3. kısım; büyüktür. Elmacık kemiğindeki mevcut çukura iner
ve ikiye ayrılır. Bu parçalar ağzın iç çukuruna girer. Oradan
üst dişlere ve dişlerin etlerine ayrılarak yayılır. 2. parçası elmacık
kemiği ile burun deliklerinin ve dudak derileri gibi görünen azalara dağılır. Bunlar 3. çift sinirin 3. kolunun üç kısmıdır. 4. kolu üst
çene deliğinden dile geçer ve dış yüzünde dağılır. DU de onun sayesinde tat alma özelliğini bulur. Ondan geriye kalan alt çenedeki dişlerde ve onların köklerindeki etlere ve alt dudağın içine yayılır, Dile ulaşan kolu, gözbebeği sinirinden daha ince olduğu için
bu ondan daha sert olmuştur.
Bu sertlik kalınlığına göre aynı ve dengelidir.
4. çiftin çıkış vc sona eriş yeri 3. çiftin ardından olup, beynin
oturduğu yere meyillidir ve 3. çiftile biraz karıştıktan sonra çeneye geçer ki damak da bundan duyarlı olmuştur. 4. çift 3. den hem
daha küçük ve hem de daha serttir.
5. çiftin herbiri yeniden bir çift haline gelir ve beynin iki tarafından çıkar. Bu çiftlerden herbirinin birinci kısmı, kulağın iç zarına dayanak olup, onun içinde dağılmış ve kulağın duyması onun
sayesinde olmuştur.
2. si 1. den daha küçük olup gırtlak kemiğinde kör diye isimlendirilen delikten geçer. Çıktığında 3. çift siniri ile karışır ve ikisinin fazlası, elmacık kemiğine taraf gelmiştir. Diğerleri göz ile
kulak arasına ulaşmış ve yayılmışlardır.
6. çift ise beynin arkasında, 5. çifte bitişik yerden çıkmış ve
yivinin sonundaki delikten çıkmış ve sonra da üçe ayrılmıştır.
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
1. kısım. 7. çiftin hareketine yardım içiıı boğaz kaslarına ve
oradan da dile kadar gelmiştir.
2. kısım, omuz kaslarına bölünmüştür.
3. kısım, diğer ikisinden daha büyük olup, uyku damarının
yüksekliği noktada ona bağlanmıştır. Oradan iç organlara inişi
anında gırtlak hizasına geldiğinde, kollara ayrılır ve gırtlağı kıkırdaklarıyle kaldıran uçları üzerindeki kaslara bağlar. Gırtlaktan
geçince yine kollara ayrılır ve gırtlağın üçüncü kıkırdağım kapatıp
açan uçları aşağıya kıvrılan kaslara gelir. Tabipler buna dönen sinir adım vermişlerdir. Sinir beyinden inmiş ve omurilikten çıkmış değildir. Düz olan bu sinirin çekilmesi kuvvetli olur. Bu sinir
6. çifttendir, yoksa 5 .ve 7. çiftten değildir. Çünkü bunun çıkışı
yumuşak sonu da eğri olduğu için bunun gibi sert ve doğru olarak
inmezler. Bu sebeple de dayanıklılık bulup çıkmak ve inmek gibi
kuvvetten mahrum olurlar. Şu halde geri dönen kolların ,çıkış
noktalarından uzaklaştırılmasının hikmeti sertlik ve kuvvet vasfım kazanmasını temindir. Dönen sinirlerin içinde en kuvvetli olan
gırtlağı kapayan kaslara ayrılmış olan sinirlerdir. Sonra bu sinirin
fazla kısmı ondan aşağı iner, dalları diyafram ve göğsün perdeleri ile kaslarına ulaşır. Oradan da kalb, akciğer, kırmızı ve siyah
kan damarlarına dağılır. Artakalanları 3. ciltten inen kolla birleşme temin ederek iç organların zarlarına yayılarak taze kemikle nihayet bulur.
Yedinci çift beyinle omuriliğin birleşmesinden çıkar ve ekserisi dile hareket veren kaslara gelir. Oıadaıı kollara ayrılıp kalkan
kemiği ile lami kemiğinin oılak kaslarına yayılır ve çok az kısmı
da bunlara komşu olan sinirlere dağılır.
İnsanı dehşet ve hayrette bırakacak sıralanış ve acayip birleşme, Hâlık ve Bâri olan Cenabı Hakkın kudreti ve hikmetiyle düzene girmiştir.
KISIM : I
BOYUN OMURLARINDAKİ OMURİLİKTEN
ÇIKAN SİNİRLER
Ey Azizf
Anatomi âlimleri diyorlar ki
MARİFETNAME
Boyundaki omurilikten çıkan ve omurlarda ilerliyen sinirlerin hepsi 8 çifttir.
1. çift: Bunlar 1. omurun iki deliğinden çıkar. Bunlar sadece
baş kaslarına yayılmış olup, ince ve küçüktürler. Zira menşeinin,
çıkış yerinin dar olması ve omurganın dayanıklılığının bozulmaması gerekmektedir.
2. çift: Bunların çıkış yeri birinci qmur ile ikinci omur arasındaki ortak deliklerdir. Bu çiftin büyük kısmından, baş organları dokunma duyusunu alır. Başııı üzerine karışık bir halde çıkarak ön kısmına eğilir ve kulakların dış tabakalarına yerleşerek yukarıda kendisinden söz ettiğimiz küçük çiftin noksanım tamamlar.
Geriye kalan bölümü ise boynun arkasındaki kaslara ve bilhassa
geniş kasa gelmiş ve onlarla hareket etme imkânı bulmuştur.
8. çift: Bu çiftin çıkış yeri ikinci omur ile üçüncü omur arasındaki müşterek deliklerdir. Bunların herbiri iki kola ayrılmış
olup, kollardan biri oradaki kaslara dağılmıştır. Bu kolun dallan
bilhassa başı boyna bağlıyan kaslara gelmiş olup, oradaki omurların uzantılarından çıkmış ve köklerine, yani parçalarına yapışmıştır. Yine oıdan da onların başlarına çıkmış ve dikenvari uzantıdan çıkan zar bağları ile karışmış ve orayı da geçerek kulakların çevrelerine eğilmiştir. Hayvanların kulaklarım hareket ettirebilmeleri için onların iki kulağına varmış, ikinci dalı öne meylederek geniş kasa ulaşmıştır.
Yukarıya çıkmaya başladığı anda ona damarlar ve kaslar
tesadüf eder. Damar ve sinirlerle birleşme temin ettiği için de
kuvvet bulup dayanıklı hale gelmiştir. Sözünü ettiğimiz bu ikinci kol hayvanlarda şakakla kulak arasına ve kulak kaslarına karışmıştır.
4. cü çift: Bu sinirlerin çıkış yeri, üçüncü omur ile dördüncü omur arasında kalan ortak deliklerdendir. Üzerindeki gibi bir
bölümü öne, bir bölümü de arkaya bölünmüş ve öne bölünen daha küçük olduğu için de 5. ei çiftle birleşmiştir. Arkaya bölünen
geriye dönerek oradaki kaslara gitmiş ve dikenvari uzantılara
ulaşmıştır. Kollarını baş ve boyun arasında kalan ortak kaslara
göndermiş, oradan bele inerek nihayete ermiştir.
5. H çift: Dört ve beşinci omurlar arasmda müşterek olan
deliklerden çıkar ve yukarıda anlatıldığı şekilde iki kola ayrılır.
135
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI IIZ.
ön kısmı küçük olduğa İçin yüz kaslarına gelmiş, başın öne eğilmesini sağlayan kaslar İle boyun kaslarının ucuyla ortak olan
kaslara yayılmıştır.
2. d kısım olan arka kısmı ise, ikiye bölünmüş ve bir kolu
ön kolla İki kol arasmda ortaktır. Bu omuzun üst kısımlarına gelerek altı ve yedinci çiftlerin bir bölümüyle kanşmıştır. İkinci kol
ise 6 ve 7. d çiftlerin kollanna karışarak karın zarının ortasından
geçmiştir.
6. a ve 7. d çiftlerin menşeleri yukarıda izahını yaptığımız
deliklerin sırasına göre alttaki deliklerden oluşmuştur.
8. d çift: Bu çiftin çıkış yeri boyun omurlarının bölümleri
ve bel kemiği omurunun 1. cisi arasındaki müşterek deliklerdendir. Bu çiftlerin kolları birbirlerine kanşmış vaziyettedir. 6. cı çiftin büyük kısmı omuz düzlüğüne gelmiş vaziyettedir. Geride kalan az kısmı da 4 ve 5. ci çiftin az kısımlarıyla birlikte kann zarına inmiştir.
7. d çiftin çok kısmı kola gelir. Azı ise 5. d çiftin azıyla birlikte baş, boyun ve bel kasları ile oradan da kann zarına gider.
8. d çiftin azı omuza gelir. Çoğu ise kaslara ve kola gider.
Kann zan sözünü ettiğimiz bu sinirlerden kendisine düşen payı
alır. Bunun hikmeti de, yukarıdan kann zarına inenlerin bölünmesinin kolay olması içindir. Çünkü kann zarının gördüğü iş
önemli olduğu için, sinirlerinin geliş yerleri çeşitlidir. Böyle olunca da maruz kaldığı herhangi bir âfet karşısında kendini korur
ve yapacağı iş aksamaz.
İ3übhanellâh-i ve bihamdihi Halik ve Bâri olan Cenab-ı Hak
her türlü noksan sıfatlardan uzaktır.
KISIM: 5
GÖĞÜS İLE BEL OMURLARINDAN ÇIKAN SİNİRLER
Ey Aziz!
Anatomi ilmiyle meşgul olan âlimler diyorlar ki:
Göğüs omurlarından 12 çift sinir çıkar.
1. d çift: Bu çiftin çıkış yeri, göğüs omurlarının ilki ile 1. ve
2. d omur arasındaki ortak deliklerden olup bunlarda büyük ve
136
MARİFETNAME
küçük olmak üzere ikiye ayrılmışlardır. Büyük kısım sert kas ve
kaburgalara yayümiştır. Küçük kısmı, başlangıçtaki kaburga kemiklerinin ilk ikisine uzanır ve boyun sinirlerinden 8. ci çift sinirlere eş olarak ellerin tarafına gelir ve kollar ile bileklere varmıştır.
2. ci çift: Bunlann çıkış yeri izahı yapılan ortak deliklerdir
ve bunlar da ikiye ayrılmıştır. Bir cüzü pazu kemiğinin dış kısmına nüfuz ederek ona dokunma hassasını vermiştir. Diğer cüzü
de geriye kalanlarla birleşerek omuz eklemini ve bele hareket veren kaslara gider. Bel omurlarından çıktığı halde omuza ulaşmı-.
yan sinirlerin kolları, bel kaslanyle kaburga kaslarına gelir. Kaburga omurlarından çıkan sinirler sadece kaburgalar arasındaki
kaslar ile karın kaslarına gider. Bu sinirlerin kollanyle birlikte
atar ve toplar damarlara girerek izahı yukarıda yapılan sinirlerin
çıkış yerlerine girer.
•
Kasık kemiği: Bunlar, karm, bel sinirleriyle ortaktır. Çünkü
kasık sinirleri ikiye bölünmüş durumdadır. Bunlardan bir cüzü
kaslardaki gibi 3 çifttir. Diğer cüzü ise iki çift olup, kann kaslarına ulaşmış ve onlarla birleşmişlerdir. Beyinden inen sinir, birinci cüz ile birleşmiştir. Karından gelen iki çift kas da, ikinci
cüzü meydana getirir. Bunlar bacaklara büyük kollar göndermiş
olup, birinci cüzün ikinci çiftinden de onlara kollar gelmiştir.
Bir kol da kuyruk sokumu sinirlerinin ilkinden gelir ki bunlann
hepsi birbirine karışmış vaziyettedir.
Bunların bir kısmı kasıkta kalmış olup, diğer kısmı da baldıra inmiştir. Ancak bedenin arka tarafında ve oyluklarda kas ve
damarlar çok olduğu için, kasık kemiğinin yanından biten kaslann arka taraftan ve oyluktan ayakla yol bulamıyacaklan için,
ayakların kaslarma ait sinirden bir kol ayrılı rve iki torbanın içi
ne inerek sidiğin akış yerme gider. Bu kasık kaslarına yönelmesi
ve oradan da dizlerin kaslarına yönelmesi içindir.
Kasık kemiğinin sinirleri 6 çifttir. Bu sinirlerden bir çifti
kasık kemiğinin kasıyla karışmıştır. Geriye kalan 5 çift sinir ile
kasık kemiğinin yanından biten tek sinir, yani bunların tamamı,
makad, zeker (erkeklik âleti), sidik torbası (mesâne) ve kadın137
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
daki rahmin kaslarına, karın zarına, kasık kemiğinin iç kısmındaki dışa bakan kısımlar ile kuyruk sokumundan gelen kaslara dağılmışlardır.
Bu konuda anlatılan sinirlerin sayısı daha evvel anlatılan
kaslann sayısı gibi 530’a kadar çıkmıştır. İzahına çalıştığımız bedendeki incelik ve çalışmasındaki yüce sanat, Allahü Zülcelâl’in
kudretine delildir. Bu, Allah’ın yaratıklar içinde insana ne derece önem verdiğini, O’na olan nimetinin sonsuzluğunu gösterir ki,
zaten insan bedeninin her uzvu bunun en açık şahididir.
Bu eşsiz ve ince sanatı Seyreden, kalb gözü açık bir kimse,
kendisinin yapıcısı ve yaratıcısı olan Allah’ı bilir ve tanır. Kendisinin O’nun yardımı denizine garkedilmiş olduğunu görür. Mevlâsını kalbden, içten gelen ve tarifi imkânsız bir sevgi ile sever,
Her işinde, her hareketinde O’na dayanır, O’na uyar ve O’nun
emirlerine baş eğer.
Ne mutlu böyle kullara!
Ey Kerîm Mevlâ, bizleri de onlardan eyle!
KONU: 2
ATAR DAMARLARIN BİTTİĞİ YERLER VE FAYDALARI
BEŞ KISIMDAN İBARETTİR
KISIM: 1
ATARDAMARLAR
Ey Aziz!
Anatomi âlimleri diyorlar ki:
Atardamarlar, bedende hareket halinde olan can damarlarıdır. Atardamarların birinin haricinde hepsi hareket halindedir.
İçindekilerini koruyabilmeleri için de bütün damarlardan daha
sert yaratılmışlardır. Zira bunlar, ruh cevherinin kuvvetli olan
hareketlerinin çoğalmasına yardımcı olurlar. Çıkış yerleri kalbin
sol karıncığıdır. Çünkü, sağ karıncık, karaciğerin yakımnda olduğu için besinini içeriye çekmek ve sindirmekle uğraşır.
Akciğere giden damarlara atardamarlar denir ki, bunlar bütün kan damarlarından önce gelir ve damarların da en küçükleridir. Kalbin sol karıncığından çıkmış olup, akciğerde solunum yeri
olan ciğerin iç kısmına girmiştir. Bu damarlar akciğerlere gıda
olan kanı kalbden akciğerlere götürürler. Çünkü akciğer gıdasını
kalbden sağlamaktadır.
Bu atardamarların bittiği yer kalbin boyun kısmında olup, bu
damara girecek yerdedir. Atardamar, öbür damarlara zıt olarak
bir tabakadan oluşmuştur. Açılması ve kapanması daha yumuşak
ve daha kaygandır. Akciğer cevherine bağlı lâtif kan, kalbden ciğerlerin içine doğru yayıldıkça o saçılma ondan evvel ve daha kolay olur. Sonra izahı yapılacağı gibi .toplardamar içinde akan kaıao
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
nin pişmesine ihtiyaç vardır, fakat atardamarda kanın pişmesine
İhtiyaç yoktur.
Toplardamarın yeri kalbe yakın olup, iki perdesi vardır. Dayanıldı olmaya İhtiyacı olmadığı için iki zar (perde) kâfi gelmiştir. Bu durum karbondioksit dumanının sıcaklığı ile pişen kanın
ciğer tarafına gönderilmesinin daha kolay olmasını sağlar. Sonradan izahı yapılacak olan siyah kan daman hernekadar akciğere
yakın ise de, omurgaya yakın ve ciğerin arka kısmından gelmiştir,
ön tarafından kollara aynlmış ve kolları akciğerin içine kadar girmiştir.
Bunlann hepsi Allahü Zülcelâlin kudretinin delilleri ve lütfunun ve inayetinin açık şahitleridir.
KISIM: 2
BÜYÜK DAMARLAR
Ey Azizi
Anatomi ilmi ile meşgul olan âlimler diyorlar ki:
Büyük atardamar kalbin sol kanncığındançıkar ve sonra da
ikiye bölünür. Büyük kol yüreğin çevresini dolaşır ve bir kısmı yürek cüzleriyle karışır. Küçük kol da kalbin arka tarafından geçerek biraz kısmı sağ karıncığa ayrılır. Bu iki kolun ekseri kısımları
\ tekrar ikiye ayrılmıştır. Bu kısımlardan büyüğü aşağıya inerken
küçüğü yukarıya çıkar. İnen kısmın yukanya çıkan kısımdan fazla olmasının hikmeti, aşağıya inen büyük kısmın kalbin altında
bulunan büyük-küçük birçok uzuvları sıcaklığıyle yetiştirip büyütmesi ve onlara hayat vermesidir.
Kalbin üzerinde bulunan kıymetli uzuvların hem kendileri
küçük ve hem de sayılan azdır. Bu sebepledir ki, onlan terbiye görevi küçük atardamara verilmiştir. Büyük atardamarın çıktığı yerde 3 tane sağlam damar zan bulunur. Bunlar büyük atardamarla
birlikte kalbin içinden çıkmış, ona dayanak ve kuvvet olmuştur.
Bu İki kısımdan üste çıkanlar kalbin üstünde aynca iki kısma ayrılmışlardır. Bu kısımlardan büyük olanı boyuna yakın bir yerden
çıkmış vie oradan sağa meylederek dönmüş ve oradaki bol miktardaki ete vannca bu da kendi içinde üçe aynlmıştır. Bu üç kısım140
MARİFETNÂME
dan ikisi iki çatal olmuş ve izahı ilerde yapılacak olan şahdamarlarla birlikte boynun sağından ve solundan başa çıkmalarında ve
bölünmelerinde onlara eş olmuştur.
Üçüncü kısmı ise göğüs kemiğine, ilk iki kaburga kemiğine,
boyun omurlarının üzerindeki altısına ve boyun halkasının kemiğine ayrılır ve omuzun üzerine varır. Oradan ellerin organlarına
inerek dağılır ve sona erer.
Yukarıya çıkan kısmın küçüğü, omuzun sol içine doğru çıkar
ve büyük kısmın üçüncüsü gibi ayrılır. İşte bedendeki organlar bu
atardamarlar sayesinde hayat buluyor. Her organın can damarlarından hayat, kan damarlarından gıda veren ve bunu belirli bir sıra dahilinde yapan. Cenabı Hakk’m kudreti ne yücedir ve O ne
büyük bir yaratıcıdır.
KISIM: 3
BAŞA GİDEN DAMARLAR
Ey Aziz!
Anatomi âlimleri diyorlar ki;
Büyük atardamarın yukarı kısmı, can madan, şahdaman adı
ile iki kısma ayrılır ki, bunların birine ön, diğerine arka damar ismi verilir. Ön kısım adını alan damar da kendi içerisinde bölünerek ikiye ayrılmış, bir kısmı içeriden dik gelmiştir. Kalan kısmı
da alt çenenin iç kaslarına dağılmıştır. Birazı üstten kulak kaslarıyla yanaklara gelmiş ve çok miktardaki kollanyle başın yukansına çıkarak sağdan gelen kolların uçlan, soldan gelen kolların
uçlanyla başın ortasında bütünüyle birleşmişlerdir. Fakat geride
kalan kısmı da kendi içinde ikiye bölünmüş, ve biri küçük, diğeri
de büyük adım almıştır.
Küçüğünün çoğu arka tarafa çıkarak baş eklemini saran kaslara yayılmıştır. Artakalanlar beynin arka tabanına yönelmiş lam
yivine yakın büyük delikten içeriye girmiştir. Büyük kısmı da direk olarak çıkıp önde bulunan büyük delikteki gırtlak deliğinden
sinir şebekesine girer. Orada kat kat olmuş, tabaka halindeki yapışık damarlara şebeke gibi dokununca ön, arka, sağ ve sola aynlır ve böylece esas şebekeden aynlır. Sözünü ettiğimiz bu ağdan
141
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
ayrıca önce olduğu gibi bir çift atardamar bu dokunuş sebebiyle
toplanır ve zardan beyine girer. Evvelâ, beynin zar içinde bulunan
kısımlarına dağılır, sonra da beynin içine ulaşmaya kadar bunun
yukan çıkan dallarının daralan ve toplanan ağızlan başın içinden inen toplardamarların dallarının geni şve eğilmiş olan ağızlarına girmiş ve onlara uyum sağlamıştır.
Ruhu ifade eden can damarları ruhu taşırlar. Esasen ruhun
lâtif ve hareket edici vasfı olmadığından, kabı çevresinin büzülmüş olmasına ihtiyaç yoktur. Ancak, ruhun kabı şayet aşağıya
doğru çevrilmiş olsaydı içindeki kanın haddinden fazla boşalmasına ve ruhun ondaki hareketinin zorlaşmasına sebep olurdu. Çünkü ruhun yukarıya doğru hareketi daha kolay olur. Beyine gerekli olan sıcaklık v.s. gibi faydaların beyne çıkıp oradan ayrılmaları
için ruhtaki mevcut hareket ve letafet yeterli olmuştur.
Bu sebepledir ki, sözünü ettiğimiz ağ, beyinin altında yayılmış ve önce atardamarların kanı ondan geçmiş, ruh ile ısınmış
ve pişmiş, böylece beynin mizacına benzetmiştir. Sonra da kademeli olarak kemik ile zar arasında uzanmış ve beyne girerek ondaki uzuvlar ile duyu organlarına dağılmıştır.
Bu sırayı ve bu birleşmeyi aklına getiren ve bundan ibretler
alanlar için bpnlar büyük birer ibrettir. İbret sahipleri bu sanatın
yapıcısının herşeye kadir olduğunu anlamış ve böylece şekil veren Allah’hm kendine olan yardım ve lütfunu bilmiş ve Mevlâsına kalbden bir sevgi ile yönelerek O’nun varlığı karşısında kendi varlıklarını yok saymış ve kendilerinden geçmişlerdir.
KISIM: 4
KALBDEN İNEN BÜYÜK DAMAR
Ey Aziz!
Anatomi ilmiyle meşgul olanlar diyorlar ki:
Kalbden organlara dağılan atardamarın açıklanan büyük kısmı evvelâ kalbden dümdüz olarak aşağıya inmiş ölüp, beşinci omura dayanmıştır. Çünkü onun yeıi kalbin aşağıya bükülmüş, omurga üzerinden aşağıya inmiş ve kııyıuk sokumu kemiğine varmıştır.
Büyük kısmın inişi anında kalbin sağ karıncığında dağılan atar142
MARİFETNÂME
damar, göğüs hizasına geldiğinde küçük bir kol gönderir ki, bu akciğerin göğüsten tarafına yayılmış, ciğerin nefes borusu çevresine varmıştır. Bu kısım sonradan göğüse inenlerin yanındaki
omurlara geldiğinde, bu omuıiarm hepsine bir kol gönderir. Gönderilen bu kollar göğüs ve omurilik arasında dağılmış vaziyettedir.
Göğsü geçtiği andan itibaren ondan iki atardamar çıkar. Sağ
ve soldan karın zarına giderek onun cüzlerine dağılır. Daha sonra
bu inen kısımdan bir atardamar uzar ki o da üç kola aynlır. Bu
kolların biri karaciğere, biri dalağa, biri de mak’ad (oturak)’a
varır. Karaciğere giden kol, karaciğeri geçer ve sidik torbasına gelir. Sonra bu inen kısımdan bir atardamar çıkar ki, barsakların
çevresindeki ince kanalları bulur. Sonra bu inen kısımdan da tekrar üç atardamar daha çıkar ki, bunların en küçük olanı hasseten
sol böbreğe gelmiş ve böbreğin yaşamasını temin etmiştir. Bu atardamar o böbreğin tellerine ve onu saranlara dağılmıştır.
Geriye kalan diğer iki büyük atardamar, böbreklerin içine girmiştir. İki böbrekten ayrıca iki atardamar çıkmış olup, gerek erkeklerde ve gerekse kadınlarda yumurtalara kadar inmiştir. Sağ
böbrekten çıkan atardamar sağ yumurtayı, sol böbrekten çıkan
atardamar da sol yumurtayı bulmuştur.
Daha sonra bu inen kısımdan da birçok atardamarlar çıkmış
ve düz barsak çevresindeki damar kanalcıklarına bölünür ve kollan omur aralıklarından omuriliğe girer ve hepsi onun İçinde dağılır.
Sonra bu inen kısımdan iiç atardamar çıkar ki, bunlarm ikisi
kasıktaki leğen kemiğine diğeri de gerek kadın ve gerekse erkek
tenasül organ ciltlerine varır ve oraya dallanarak kılcal damarlara ayrılır.
Sonra inen bu asıldan küçük bir çift atardamar çıkmış ve hem
erkekte ve hem de kadında ön kısma gelerek oradaki damarlara
karışmıştır.
Sonra en büyük olarak inen asıl kısım omurganın sonuna gelince açıklaması yapılacak olan damarlarla birlikte iki kısım olur.
Bunlardan bir kısmı sağa ,diğer kısmı da sola uzanarak kuyruk
sokumu kemiğini çepeçevre sarar ve oradan da iki oyluğa inerler.
Yine bunların herbirinden de kuyruk sokumu kemiğinin altındaki
143
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ »HZ.
kısımdan bir kol ayrılır ve bu kollardan biri sidik torbasına, öbürü
de göbeğe gider.
Bu kollar göbekte birbirleri ile karşılaştıkları gibi, bunlardan
birçok kollar da ayrılır. Bu kollardan bazıları kasık kemiği üzerindeki kaslara dağılır ve bazısının uçlan da sidik torbası yoluyla direk olarak erkekte âlete gider. Bu, kadınlarda ön kısımlarının ucuna gelmiş ve katlanmış haldedir. Ondan kalan küçük bir çift vardır ki, o da rahime gelmiş ve içeri girmiştir.
Sanatında, yaratmasında akıllara hayret veren, kalbleri dehşete düşüren, insanlardan bazısını erkek, bazısını kadın olarak yaratan, yorulmaktan, âciz kalmaktan, unutkanlıktan »gevşeklikten
uzak olan Cenabı Hak her türlü noksan sıfatlardan uzaktır.
KISIM: 5
OYLUK BALDIR VE AYAKLARA İNEN ATARDAMARLAR
Ey Aziz!
Anatomi âlimleri diyorlar ki:
Ayaklara inen damarlann herbiri ikişer büyük kol halinde
bulunur. Bu kollardan biri dış, diğeri de iç kol olarak bilinir. Oyluktaki kaslara gönderilen kollar mevcut olup, baldırlara inerek
Ön tarafta bulunan baş parmak ile onun yanında bulunan parmak
arasına saldığı büyük bir kol vardır. Kalan kollan ayak cüzlerine
girmiş durumdadır. İzahı yapılacak olan toplardamarların alt kısmından geçmiş ve diğer parmaklar^ ulaşmıştır. Açıklamasını yaptığımız ve can damarlan adlannı verdiğimiz atardamarlar ki,
bunlann' bazısı atardamar kollan gibi, beşinci omura giren atardamarlar gibi ve gerdanlığa çıkan atardamarlar gibi, kol altına
eğilmiş vaziyetteki atardamar gibi ağ (şebeke) da yayılan iki delik ve rahimde çocuğun gıdalanmasmı sağlayan meşime ve barsaklara inen atardamarlar gibi, mide, karaciğer, dalak ve barsaklara inen atardamarlar gibi, iç organlardaki atardamarlar, damarlar ile eş olmayıp tek kalmışlardır.
Fakat geride kalan dış organlardaki atardamarlar herhangi
bir çarpma ye âfetten korunmak için damarların altmda saklanmış ve toplardamarlarda bu damarlan koruyan bir nevi kalkan
vazifesi görmüşlerdir.
144
A
MARİFETNAME
Bu damarlann birbirlerine yakın olmalan şu iki faydanın temini* içindir.
1 — Kan damanna bağlamşı parlak bir zar ile olup, onlara
temas eden uzuvlar kan ve can olarak faydalanırlar.
2 — Atrdamarlar ile kan damarları birbirlerinden hem kan
ve hem de can alırlar.
İnsan vücudundaki mevcut can damarları bunlardan ibarettir. Bunların toplamı 200 tanedir.
İnsanı ahsen-i takvim (en güzel şekilde) üzere yaratan Cenabı Hak, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir.
145
KONU: 3
SAKİN DAMARLARIN ÇAKIŞI VE FAYDALARI
ALTI KISIMDAN İBARETTİR
KISIM: 1
KARACİĞERDEN DOĞAN BAB DAMARLARI
Ey Aziz!
Anatomi âlimleri diyorlar ki:
Duran damarların tamamı karaciğerden doğar. Karaciğerden
ilk önce meydana gelen iki damar vardır :
1. si: Karaciğerin dip kısmında bulunur. Sağladığı en önemli fayda, gıdayı mideden alıp karaciğere götürmektir ki, tabipler
buna, bab adını veriyorlar.
2. si de : Karaciğerin kürevi yerinden çıkmış olup, sağladığı
en önemli fayda, karaciğere gelen besinleri oradan alıp organlara
taşımak ve paylaştırmaktır ki, buna evcef damarı denilmektedir.
Bab adı verilen damarın ciğer boşluğuna giren kısmı evvelâ
beş kısma varmış ve kürevi kısma gelince de kollara ayrılmıştır.
Bu kollardan biri öd kesesine gider. Bunun kolları karaciğerin içine ,ağaç köklerinin toprak altındaki yayılması gibi yayılmıştır.
Fakat bab damarının ciğer dibiyle birleşen kısmı, ondan ayrılınca
sekiz kısma ayrılmıştır. Bu kısımlardan altısı büyük olup, geri
kalan ikisi küçüktür. Küçük kısımlardan biri, oniki parmak barsağına bitişmiş olup ,ondan gıdasını çekmektedir. Diğer ikinci kısmın altlan mideye iner ve midenin alt ağzı olan kısmında dağılır
ve orada gıdayı emerler.
Geri kalan alt ıkısımdan biri .midenin düz kısmına gelmiştir.
148
MARtFETNAME
Bunun dış yüzü besinini ondan alır. Zira, midenin işi .gıdalar ve
besinlerle uğraşmak olduğundan, gıdasmı almaktadır.
Altı kısımdan 2. si dalağa inmiş olup, dalak gıdasını ondan
almaktadır. Dalağa varmazdan evvel ondan daha başka kollar ayrılmış ve bu kollar pankreasa gelerek ona ihtiyacı olan gıdayı vermişlerdir. Dalağa gittiği zaman ondan çıkan bir kol, geriye dönerek midenin ön kısmıyla bölünmüştür ki, o tarafta muhtaç olduğu besini ondan alır.
Dalağa giren kol, dalağın da yardımıyla ortaya gelince ikiye
bölünür ve kollardan biri yukarıya çıkar, diğeri ise aşağıya iner.
Yukarıya çıkan kısım ikiye bölünür ve o yarının gıdası ondan gelir. Diğer cüz ise dış kısımda kalır ve midenin kürevi kısmının sonuna ulaşarak arada ikiye ayrılmış, parçalardan biri midenin sol
dış tarafına yayılmıştır ki, o taraf muhtaç olduğu besini ondan
alır. Diğer kısmı da midenin ağız kısmma yayılmıştır. Şehevi arzuları ve iştahı artıran da budur. Dalak ortasındaki koldan inen
cüzü de ikiye bölünmüştür.
Birisinin kolları dalağın alt yarısına yayılmış olup, o kısım
gıdasını ondan almaktadır. İkincisi de içyağından (şehm) çıkmış
ve onda dağılmış olup içyağı gıdasını ondan almaktadır.
Altı kısımdan 3. sü, öne doğru giderek düz barsağın çevresindeki damarların ince kanallarına dağılmış olup, o kısım gıdasını ondan almışlardır.
Altı kısımdan 4. sü kıl misâli incecik kollara ayrılmış olup, bir
kısmı, midenin kürevi kısmının dış ve sağında olup, dalağa yakındır. Midenin kuzey tarafına, yani önüne gelen cüze karşı olduğu
halde yayılmıştır. Bir kısmı da rahmin soluna dönerek dalak damarlarının kollarından ve midenin solundan sağına gelen cüze
karşı geldiği halde yayılmıştır.—
Altı kısımdan 5. si, kalın barsaklar çevresindeki ince kanallara dağılmıştır. İhtiyaçları olan besinleri ondan alırlar.
Altıncı kısmın ekseri kısmı, yukarıya çıkmakta ve dağılmaktadır.
Bütün insanları yoktan vareden ve onları rızklandıran Cenabı Hak, her türlü noksan sıfatlardan uzaktır.
147
ERZURUMLU İBRAHİM IIAKKI HZ.
KISIM: 2
ECVEF (İÇİ ÇUKUR) DAMARLAR VE FAYDALARI
Ey Aziz!
Anatomi âlimleri diyorlar ki:
Esasen ecvef (içi çukur) damar öncelikle karaciğerde kılcal
damarlar halinde dağılmış ve kılcal damarlar halinde bölünmüş
olan bab damar kollarından gıdaları emeı* ve böylelikle çekerler.
Bu damarın kollan karaciğerin dış yumru yüzünden kann boşluğuna gelmişlerdir. Bab damarımn kolları ise karaciğerin yumru
dış yüzünün yanından çıkmış ve ikiye ayrılmıştır ki, bunların biri
büyük, diğeri ise küçüktür. Küçük kısmı yukarıya çıkmış, buna zıt
olarak da büyük kısmı aşağıya inmiştir.
Yukarıya çıkan küçük kısım karın zarına geçmiş ve ona iki
damar vererek onda yayılmış ve gıdasını temin etmiştir. Yukarıya
çıkan kısım, kann zarına geldiği zaman ona birçok kollar salmış
olup, onda kılcal damarlar halinde dağılmıştır. Karın zarının gıdası ondan sağlanmaktadır. Yukarıya çıkan kısım sonradan ikiye
bölünmüş olup, cüzlerden biri küçük, diğeri de büyüktür. Büyük
parçası sağ kulakçığa gelmiş ve oradan içeriye girmiştir.
Bu damarın yürek damarlarının en büyüğü olmasının sebebi
ve hikmeti: Öbür damarlar hava taşımak vazifesi gördükleri halde bu gıda taşıma vazifesi görmektedir. Gıda malum olduğu üzere
havadan daha sert ve daha kabadır. Bu sebeplede geçiş yerinin
daha geniş ve kabının da daha büyük olması gereklidir.
Adı geçen bu büyük damar, kalbe girdiğinde ona 3 zar verir
ki, bunlarm faydalan dışandan içeriye girmiş olmasıdır. Bu zarlar
diğer zarlardan daha serttirler. Uzama anında kalb onlardan besini çeker ve genişlediği anda besin artık yayılarak dışarıya çıkmaz.
Küçük cüzü de birlikte çıktığı zaman ona üç damar gönderilir ki, bunlardan biri akciğere doğru gider. Bu damarın doğuş yeri ise, yüreğin soluna yakın bir yerdir ki, burası aynı zamanda atardamarın bitiş yeridir. Sağ boşluktan akciğer tarafına dönmüş gibi»
iki zan vardır. Doktorlar bu özelliği için ona şiryân daman demişlerdir. Bunun şöyle bir faydası vardır:
148
MARİFETNAME
Bundan sızan kan, çok ince ve yufka olup, akciğer cevherine
benzemektedir. Çünkü bu sözünü ettiğimiz kan ,kalbde az bir zaman kalmış olduğundan, burada pişmez, atardamara döküldüğü
zaman oradaki mevcut sıcaklıkla pişer.
2. damar kalb çevresinde dolaşmış ve içinde dağılmıştır. Kalbin gıdası ondan gelir.
3. damar özellikle insanda sola eğilerek göğüs omurlarından
5. omura gitmiş ve onu kendisine dayanak yapmış, alttaki 8 kaburgaya ve onlara yakın kaburgalara taksim olmuştur.
Üste çıkan kesimi kalp çevresini geçtiğinde göğsü ikiye bölen
zar ile kılıfın üstüne’ ve tev’e adı verilen yumuşak etlere çekince
damarlar halinde dağılmıştır.
Üste çıkan kısım boyun kemiğinin halkasına geldiğinde ikiye
bölünmüş ve parçalar birbirlerinden uzaklaşarak boyun kemiğinin
bölgesine gelmişlerdir. Her iki kol da kendi içinde ikiye bölünmüştür. Bu kolların biri sağdan, diğeri soldan göğüs kemiği üzerine inmişler ve gırtlağa gelmişlerdir. Üste çıkan kısım sonradan 3 kola
ayrılmış olup, bunlardan ikisi göğüs kemikleri arasmda bulunan
kaslara dağılmış olup ,ağızları onlardaki atardamarlarına tesadüf
ederek onlarla uygunluk sağlamıştır. Bu iki kollardan birçok damarlar çıkmış olup, göğüsten çıkan kaslara dağılmış ve gırtlağın
tamamlanmasından sonra birçok damarlarda düz kasların alt kısmına inmiş ve kollar ıonlara dağılmıştır.
Uçları —izahı ileride yapılacak— kuyruk sokumu olan yukarı çıkan kaslara ve atardamarlara ulaşarak onlarla bitişmiştir.
Yukarıya çıkan üst kısmın üç üncüsü kol ve omuzlara besin vermiştir.
Herşeyi yoktn yaratan, böyle yüce san’at ve hakikatle, şekil
ve hikmetlerle biz insanları hayrete düşüren Cenabı Hakk’ın şanı
ne yücedir.
KISIM : 3
ECVEF DAMARININ GÖĞÜS VE GÖĞÜS ÜSTÜNDEKİ
ORGANLARDA BULUNAN KOLLARI
Ey Aziz!
Anatomi âlimleri diyorlar ki:
149
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Göğüs ve omuz kaslarına dağılan iki kolun geri kalan kısmı
bir çift daldır ki, bunlar da kendi içlerinde beşer kola ayrılmışlardır. Bunlardan herbirinin bir kolu göğüste yayılmış halde olup,
göğüs kemiklerinin dört üst kemiği besinlerini onlardan alır.
Bunlann 2. kollan omuzda dağılmıştır ve orada bulunan kaslar da besinlerini oradan temin ederler.
Üçüncü kolları iki yandan boyunda dağılmış haldeki kaslara
yayılmış ve onlara muhtaç oldukları besini temin etmişlerdir.
Dördüncü kollan boyun üstünde bulunan altı omur deliklerine aynlmış iki yandan bu omurlara girdikten sonra başa geçmiştir. Oradaki kaslar, muhtaç oldukları gıdayı buradan alırlar.
Beşinci kolları bütün kollardan büyüktür. Bunlar çift taraftan
onun içine gelmiş ve herbiri dört kola ayrılmıştır. Kolların herbirisine ait bir kol göğüs kemiğinde omuz eklemine hareket veren kaslara bölünmüşlerdir.
İkinci kolları gerçek ete ve koltuk altındaki damarlara dağılmışlardır.
Üçüncü kolları göğüs üzerinden geçer ve yumuşak yere iner.
Dördüncü kolları büyüktür ve kollardan herbiri üçer bölüme
ayrılır. Bu üç kısmın ikisi omuz diplerine gelmiş ve oradaki büyük-küçük kaslar ile omuz kemik altlarındaki büyük kaslara dağılmışlardır. Geri kalan üçüncü kısmı ise, büyüktür ve herbiri. kendi
içinde iki kola ayrılır. Göğsün üzerinden ellere gelir ve ellerdeki
kaslara dağılır. Doktorlar buna ıbtî derler.
Üste doğru yükselen kısmın 3. kolu boyuna yükseldiği sırada
ikiye bölünmüş ve bunlardan biri dış boyun damarı, diğeri de şahdamar şeklini almıştır.
Boyun dış damarı boyun halka kemiğine gelince ikiye ayrılır.
Bunlardan biri ondan aynldığı zaman yükselerek öne gelmiş, diğeri ise önce öne doğru inmiş, sonra da yukarıya çıkarak boynun
dış kısmına varmış, önceki kısımla buluşmuş ve onunla birleşmeyi
temin etmiştir. Bu sözünü ettiğimiz iki kısım, meşhur şahdamarı
meydana getirmiştir.
İkinci kısmın evvelki kısımla karışma temin etmesinden evvel, bundan iki kol çıkar, birisi genişlemesine gidip, çukur yerde
köprücük kemiklerinin birbirleriyle karşılaştıkları yerde yine birleşir ,İkincisi boynun dışında eğilmiş durumda bulunur ve sonradan iki ferdinden aynlarak yalnız kalır.
150
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder