26 Ocak 2021 Salı

ÖMER HAYYAM ŞİİRLERİ

 174.

Bir rint gördüm, binmiş dünya denen kır ata;

Aldırmıyor dine, islama, şeriata;

Ne hak dinliyor, ne hakikat, ne marifet:

Gelmiş mi böylesi kahraman kainata?

175.

Kimi gizlenir, kimselere görünmezsin;

Kimi renk renk dünyalarda görünür yüzün

Kendi kendinle sevişmek bu seninki:

Çünkü seyreden sen, seyredilen de sensin.

176.

Yüzümde pırıl pırıl sevinç gördüğün gün,

Nice konakları yıkılmıştır gönlümün.

Dalgıçsan dal gözlerimin denizine, bak:

Dibinde mahzun bir deniz kızı görürsün.

177.

Seni kuru sofraların softası seni!

Seni cehenneme kömür olası seni!

Sen mi Hak' tan rahmet dileyeceksin bana?

Hakka akıl öğretmek senin haddine mi?

178.

Önce kendine gel, sonra meyhaneye;

Kalender ol da gir kalenderhaneye.

Bu yol kendini yenmişlerin yoludur:

Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye.

179.

Şarap içip güzel sevmek mi daha iyi,

İki yüzlü softaları dinlemek mi?

Sarhoşla aşık cehenneme gidecekse,

Kimselerin göreceği yoktur cenneti. 

180.

En büyük söz Kuran bile

Arada bir okunur besmeleyle.

Kadehteyse öyle bir ayet var ki

Okur insan her zaman, her yerde.

181.

Neylesem bu benim iç kavgalarımla?

Pişmanlığım, kendime düşmanlığımla?

Sen bağışlasan da ben yerim kendimi:

Neylesem bu yüzkaram, bu utancımla?

182.

Kalk sevinç dolduralım garip gönüle

İçelim doğan güne karşı bülbülle

Yırtalım biz de gömleği aşık gülle

Verelim çiçekler gibi ömrü yele.

183.

Aklı olan paraya değer vermez,

Ama parasız dünya da çekilmez;

Eli boş menekşe boynunu büker,

Gül altın kasede gülmezlik etmez.

184.

Bir damla şarap Tus saraylarına bedel,

Keykubad' ın Keykavus'un tahtından güzel

Sabaha karşı aşıkların iniltisi

İki yüzlü softanın ezanından güzel. 

185.

Bedenindeki et, kemik, sinir kaldıkça,

Dünyadaki yerini bil, kendinden şaşma.

Düşman Zaloğlu Rüstem olsa ger göğsünü,

Dostun Karun olsa iyilik altında kalma.

186.

Yerin dibinden yıldızlara dek

Ermediğimiz sır kalmadı pek,

Her düğümü çözmüş insanoğlu;

Ecel düğümünü var mı çözecek?

187.

Sevgiyle yuğrulmamışsa yüreğin

Tekkede, manastırda eremezsin.

Bir kez gerçekten sevdin mi dünyada

Cennetin, cehennemin üstündesin.

188.

Bu evren her gece ne gömlekler diker!

Kimini gelen, kimini giden giyer.

Her gün nice sevinçlerle dolar dünya,

Nice dertler toprağa karışır gider.

189.

Şarap benlik kaygusu bırakmaz sende

Çözülmedik bir düğüm kalmaz beyninde

İblis bir kadeh şarap içmiş olaydı,

Secdeye yatardı Adem'in önünde

190.

Biz hırkadan sonra küpe gelmişiz;

Kıpkızıl şarapla abdest almışız.

Medresede kaybettiğimiz ömrü

Meyhanede aramaktır işimiz. 

191.

Şarabı götürüp döksen bir dağa

Dağ sarhoş olur başlar oynamağa.

Ben ne diye tövbe edecekmişim

İçimi tertemiz eden şaraba?

192.

Ömür defterinden bir fal açtım gönlümce;

Halden anlar bir dost gelip falı görünce:

Ne mutlu sana, dedi; daha ne istersin:

Ay gibi bir sevgili, yıl gibi bir gece.

193.

Bu gecenin son gece olması da var:

Emret, gül rengi şarabı getirsinler.

Gafil, bir gittin mi bir daha gelmek yok:

Altın değilsin ki gömüp çıkarsınlar.

194.

Medreseden hayır yok, dinle beni;

Vakıf lokması karartır içini.

Git, bir yıkık yerde yoksulca yaşa:

Orası bir padişah eder seni.

195.

Şarap iç, yıkansın, aydınlansın için;

Bu dünya, öbür dünya silinip gitsin!

Gel ömrün yele gitmeden tadına bak

Cana can katan suyun, ıslak ateşisin. 

196.

Kendiliğinden var olmuş sanma beni;

Bu kanlı yola ben sokmadım kendimi;

Bir gerçek varlık beni var etmiş olan;

Yoksa kimdim ben, neredeydim, neydim ki.

197.

Dileğin Tanrı dileği değil ki senin;

Muradına ermeyi nasıl beklersin?

Doğru olan Tanrı' nın dilekleriyse

Yanlış demek senin bütün dileklerin.

198.

Ehil insana canım feda olsun;

Ayağı öpülse öperim onun.

Bir de git ehil olmayanla konuş:

Cehennem ne imiş görmüş olursun.

199.

Evren kırıntısı bu güzelim yıldızlar

Gelir giderler, dünyayı bezer dururlar;

Göklerin eteğinde, toprağın koynunda

Doğdukça doğacak daha neler neler var.

200.

Bir nakıştır varlığımız senin çizdiğin,

Şaşılası neler nelerle bezediğin;

Kendimi düzeltmek benim ne haddime:

Beni potadan böyle döken sensin:

201.

Her gün kalkıp meyhaneye gitmedeyim;

Kalenderlerle boş sözler etmedeyim;

Senden bir şey gizlenemez nasıl olsa:

Hoş gör de sana gönülden sesleneyim. 

202.

Gökleri yarıp darma dağın ettiğin gün,

Pırıl pırıl yıldızları kararttığın gün,

Sen sorguya çekmeden ben soracağım sana:

Ey Tanrı, hangi günahım için beni öldürdün?

203.

Canların canı dost, gel etme, dinle beni.

Küsme Feleğe, değmez, yeme kendini;

Çekil, otur gürültüsüz bir köşeye,

Seyret bu hengamede olan biteni.

204.

Ne güzel gün! Hava ne sıcak, ne serin;

Bir bulut, tozunu siliyor bahçenin;

Bülbül coşmuş, sesleniyor sarı güle:

Şarap iç şarap da yüzüne renk gelsin!

205.

Bu yolun hoş bir yerinde durabilseydik;

Ya da bu yolun ucunu görebilseydik:

O umut da yok bu umut da; hiç değilse

Otlar gibi kesilip yeniden sürebilseydik.

206.

Vefasız dünya diye yakınıp durma;

Dünya elindeyken tadını çıkarsana!

Herkese vefalı olsaydı dünya

Sıra mı gelirdi senin yaşamana? 

207.

Dostlar, bir gün, sözleşip bir yerde birleşin;

Oturup sofrasına dünya cennetinin;

Saki doldururken kadehleri cömertçe,

İçin bir kadeh de zavallı Hayyam için!

208.

Daha nice büyük göreceksin kendini?

Hep varlık yokluk mu düşündürecek seni?

Şarap için şarap: Bu ölüm yolculuğunda

Bulamazsın sarhoş uykulardan iyisini.

209.

Hayyam, günahım var diye tasalanma,

Bunun için dertlere düşmek boşuna.

Günah olacak ki Tanrı bağışlasın:

Rahmet neye yarar günah olmayınca.


210.

Gün doğarken sabah horozları niçin

Acı acı bağrışırlar, bilir misin?

Tan yerini gösterip derler ki sana:

Bir gecen geçti gidiyor; sen nerdesin?

211.

Ay yırttı kara giysilerini;

Kalk, tam zamanıdır, doldur şarap kaseni.

Keyfine bak, çünkü bu ay, sonsuz yıllarca,

Mezarda upuzun yatar görecek seni.

212.

Saki yüzün Cemşid'in kadehinden güzel;

Uğrunda ölmek sonsuz yaşamaktan güzel;

Işık saçıyor ayağını bastığın toprak,

Bir zerresi yüz binlerce güneşten güzel. 

213.

Tertemiz geldik yokluktan kirlendik;

Sevinçle geldik dünyaya, dertlenik.

Ağladık, sızladık, yandık, yakındık:

Yele verdik ömrü, toz olup gittik.

214.

Dostunu erkekçe seven kişi

Pervane gibi özler ateşi:

Sevip de yanmaktan kaçanların

Masal anlatmaktır bütün işi.

215.

Bahar geldi mi başka şey dinler miyim;

Hele aklın defterini hemen dürerim.

Şarap, sığınağım sensin bahar günü,

Söğüt ağacı, senin de gölgendeyim.

216.

Seni aramaktan dünyanın başı dertte;

Zengine de göründüğün yok, fakire de;

Sen konuşursun da biz sağır mıyız yoksa,

Hep kör müyüz, sen varsın da görünürde.

217.

Ey dörtle yedinin doğurduğu insan,

Dörtle yedidir seni dertlere salan.

Boşuna mı şarap iç diyorum sana:

Bir gittin mi bir gelme yok, inan.

218.

Tanrım, hayır şer kaygısından kurtar beni;

Kendimden geçir, seninle doldur içimi

Aklım ayıramıyor iyiyi kötüden

Sarhoş et bari ne kötü kalsın, ne iyi. 

219.

Medresenin sözü vardır, tekkenin hali,

Sözden, halden öteye gider aşkın yolu.

Müftünün, vaizin en iyisini getirsen

Aşkın mahkemesinde tutulur dili.

220.

Gerçek aydınlığa erince can gözüm,

İki dünyayı birden silinmiş gördüm.

Eriyip gittim sanki engin denizlerde:

Ter olup çıktı, denize döndü gönlüm.

221.

Gönül dedi: Ben neyim ki, bir damla sadece;

Ben nerde, görmediğim koca deniz nerde!

Böyle diyen gönül denize kavuşunca

Baktı kendinden başka şey yok görünürde.

222.

Can o güzel yüzüne vurgun, neyleyim;

Gönül tatlı diline tutkun, neyleyim;

Can da, gönül de sır incileriyle dolu:

Ama dile kilit vurmuşsun, neyleyim.

223.

En doğrusu, dosta düşmana iyilik etmen;

İyilik seven kötülük edemez zaten.

Dostuna kötülük ettin mi düşmanın olur:

Düşmanınsa dostun olur iyilik edersen.

224.

O kızıl yakutun madeni, başka maden;

O eşsiz incinin sedefi, başka sedef;

Aklın buldukları kuruntu, dedi kodu:

Bizim aşk efsanemizin dili, başka dil. 

225.

Meyhanede abdest şarapla alınır ancak;

Mümkün mü kara yazıyı aka çevirmek?

Perdemiz öyleysine yırtılmış ki bizim,

Onarılmaz artık ne kadar yamasak.

226.

Hem sana el değdirmeğe elim varmaz,

Hem sensiz aldığım nefes, nefes olmaz:

Bir garip dert bu, kimseye de açılmaz:

Bir zehir zakkum ki tadına da doyulmaz.

227.

Sır saklamasını bilirsen Hayyam söyler

İnsanoğlu nedir, ne yapar, ne eder:

Dert çamuruyla yuğrulup gelir dünyaya

Yer içer, karın doyurur ve çeker gider.

228.

Putların, Kabenin istediği: Kölelik;

Çanların, ezanın dilediği: Kölelik;

Mihraptı, kiliseydi, tespihti, salipti

Nedir hepsinin özlediği? Kölelik.

229.

Benim canım hep şarabın izindedir,

Kulağım ney ve rubap sesindedir.

Toprağımdan desti yaparlarsa benim

O desti şarap doldurulmak içindir. 

230.

Sen nesin, varlık nedir, nerden bileceksin?

Dünyan esen yel üstüne kurulmuş senin.

İki yokluk arasında bir varlık seninki:

Hiçlik ne varsa çevrende, sen de bir hiçsin.

231.

Gül yanaklı sevgiliyi saramaz insan

Yüreğine diken batmadan, vurulmadan.

Kim bir güzelin saçına dokunabilmiş

Tarak gibi diş diş, didik didik olmadan?

232.

Kadeh bir bedendir, içinde can var can;

Candır kadehin bedeninde camlaşan.

Donmuş sudan ateş süzülür sanki:

Erimiş yakut, gönül sırçasından

233.

Kul olup o güzele birden,

Koptuk her bağdan, her tövbeden:

Herkes koyu müslüman döner

Biz putperest döndük Kabeden.

234.

Meyhanede kendini bilenler bulunur;

Bilmeyeni ayırmak da kolay olur.

Yıkılsın bilgisizlik yuvası medrese:

Ordan kendini bilip de çıkan hiç yoktur.

235.

Uğrunda dertlere düştüğüm sevgili

Bir başkasına tutulmuş, o da dertli;

Derdimin dermanı kendi derdinde:

Hekim hasta olunca kime gitmeli? 

236.

Gece, gül bahçesinde, ararken seni,

Gülden gelen kokun sarhoş etti beni;

Seni anlatmaya başlayınca güle

Baktım kuşlar da dinliyor hikayemi.

237.

Güçlü olduğuna inandırdın beni;

Bol bol da verdin bana vereceklerini.

Yüz yıl günah işleyip bilmek isterim:

Günahlar mı sonsuz, senin rahmetin mi?

238.

Hem aklın mutluluk peşinde senin,

Hem söylerim, söylerim dinlemezsin;

Aldığın her nefesin kadrini bil

Ot değilsin ki kesildikçe bitesin.

239.

Sen içmiyorsan, içenleri kınama bari;

Bırak aldatmacayı, iki yüzlülükleri;

Şarap içmem diye övünüyorsun, ama,

Yediğin haltlar yanında şarap nedir ki?

240.

Ben bugün beden kafesinde mahpusum;

Yol olma özlemiyle sarhoş olmuşum;

Varlığın ayıbından kurtarırsa beni

Yoksulluğun kulu, kölesi olurum. 

241.

Benim yasam artık şarap, çalgı, eğlenti;

Dinim dinsizlik, bıraktım her ibadeti;

Nişanlım dünyaya: Ne çeyiz istersin, dedim:

Çeyizim,senin gamsız yüreğindir, dedi.

242.

Benden Muhammet Mustafa' ya saygı ve

selam:

Deyin ki, hoş görünürse, bir şey soracak

Hayyam:

Neden Yüce Efendimizin buyruklarında

Ekşi ayran helal da güzelim şarap haram?

243.

Benden Hayyam' a selam söyleyin demiş


peygamber;

Sözlerimi yanlış anlamışsa çiylik eder:

Ben şarabı herkese haram etmiş değilim ki

Hamlara haramdır, doğru, ama olgunlar içer.

244.

Yalnız bilgili olmak değil adam olmak;

Vefalı mı değil mi insan, ona bak.

Yücelerin yücesine yükselirsin

Halka verdiğin sözün eri olarak.

245.

Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam?

Ben haramı helalı karıştırmam:

Seninle içilen şarap helaldir,

Sensiz içtiğimiz su bile haram. 

246.

Dünya yıldıramazsın beni ne yapsan;

Ölümden de korkmam, er geç ölür insan.

Ölmemek elimizde değil ki bizim:

İyi yaşamamak beni korkutan.

247.

Yerin üstüne baktım, uykuya dalmışlar;

Altına baktım, çürüyüp toprak olmuşlar.

Yokluk ovasında başka ne var ki zaten:

Daha gelmemişler var, gelip gitmişler var.

248.

Bilge, yüce varlığın seyrine dalar;

Gafil ise onda dostluk düşmanlık arar.

Deniz, deniz olduğu için dalgalanır,

Çöpe sor, hep onun içindir dalgalar.

249.

Ben kendimden geçtikçe kendime gelirim;

Yücelere çıkar, alçalmayı bilirim.

Daha da garibi, varlığın şarabıyla

Ne kadar ayık da olsam, sarhoş gibiyim.

250.

Yüreğinde sıkıntı varsa esrar iç,

Ya da birkaç kadeh gül renkli şarap iç.

Onu içmem, bunu içmem der durursun:

Ahmak herif, git zıkkımın pekini iç. 

251.

Adım kötüye çıkarsa çıksın, ben böyleyim;

Bir kerpiçim de olsa, satar şarap içerim.

O da gidince ne yaparsın diyecekler:

Cübbemle sarığım ne güne duruyor, derim.

252.

Kalk, kalk, çalgılara çalgı katalım gitsin;

Adımızı kötüye çıkartalım gitsin.

Sofuluk şişesini çalalım taşa,

Seccadeyi bir kadehe satalım gitsin.

253.

Şarabın adı kötüye çıkmış, kendi hoş,

Hele bir güzelle içersen daha bir hoş;

Harammış şarap, olsun, bana göre hava hoş:

Hem, bana sorarsan, haram olan herşey hoş.

254.

Zaman büktü belimi, ne el tutar ne ayak;

Oysa ne güzel işlerim var yapılacak.

Can kalktı gitmeye; aman dur, diyorum:

Ne yapayım diyor, evin yıkıldı yıkılacak.

255.

Yeryüzünü gül bahçesine çevirmekten

Daha güzeldir bir insanı sevindirmen.

Bin kulu azat edenden daha büyüktür

Bir hür insanı iyilikle kul edebilen.

256.

Can bir şaraptır, insan onun destisi;

Beden bir ney gibidir, kan o neyin sesi.

Hayyam, bilir misin nedir bu ölümlü varlık:

Hayal fenerinde bir ışık pırıltısı. 

257.

Ah, Tanrı dünyayı yeniden yarataydı,

Yaratırken de beni yanında tutaydı;

Derdim: Ya benim adımı sil defterinden,

Ya da benim dilediğimce yarat dünyayı.

258.

Uyumuşum; rüyamda akıllı bir insan

Dedi: Sevinç gülü açmaz uykuda, uyan;

Ne işin var bu ölüme benzer ülkede?

Kalk, şarap iç, sonsuz uykulara dalmadan.

259.

Tekkede, medresede, manastırda, kilisede,

Bir cennet cehennem kaygısıdır sürüp

gitmede.

Oysa yüce varlığın sırlarına eren kişi

Bunların tohumunu uğratmaz düşüncesine

260.

Zaman başımıza bir çorap örmeden,

Gelin dostlar, içelim içebilirken.

O ecel çavuşu dikildi mi tepene

Bir yudum su iç bakalım, içebilirsen.

261.

Ben şarap içiyorum, doğrudur;

Aklı olan da beni haklı bulur:

İçeceğimi biliyordu Tanrı,

İçmezsem Tanrı yanılmış olur. 

262.

Dünya hangi gülü bitirdiyse yerden

Kırıp atmış, toprağa gömmüş yeniden.

Su yerine toprağı çekseydi bulut

Sevgili kanları yağardı göklerden.

263.

Gerçeği bilemeyiz madem, ne yapsak boş;

Ömür boyu kuşku içinde kalmak mı hoş?

Aklın varsa kadehi bırakma elden

Bu karanlıkta ha ayık olmuşsun, ha sarhoş.

264.

İnsan yiyeceksiz, giyeceksiz edemez:

Bunlar için didinmene bir şey denmez.

Ondan ötesi ha olmuş, ha olmamış:

Bu güzelim ömrünü satmaya değmez.

265.

Okunu attı mı ölüm, siperler boşuna;

O şatafatlar, altınlar, gümüşler boşuna;

Gördük bütün insan işlerinin iç yüzünü:

Tek güzel şey iyilik, başka düşler boşuna.

266.

Saki, gökler, denizlerce dolgunum;

İçime sığmaz oldu coşkunluğum;

Ak saçlarımla sarhoş ettin beni,

Kış ortasında bahar bulutuyum!

267.

Dün gece şarap arıyordum şehirde;

Soluk bir gül gördüm bir ocak önünde;

Dedim: Ne yaptın da yakıyorlar seni?

Dedi: Bir kez güleyim dedim çimende. 

268.

Bir yürek ki yanmaz, yürek denir mi ona?

Sevmek haram, yüreğinde ateş olmayana.

Bir gününü sevgisiz geçirdinse, yazık:

En boş geçen günün o gündür, inan bana.


269.

Düşünce göklerinin baş konağı sevgidir

sevgi;

Gençlik destanının baş yaprağı sevgidir

sevgi;

Ey sevginin sırlarından habersiz yaşayanlar,

Bilin ki tüm varlığın baş kaynağı sevgidir

sevgi.

270.

Barış istemiyorsa Felek, işte savaş;

İster serseri deyin bana, ister ayyaş;

İşte şarap, duruyor ortada, kıpkızıl;

İçmeyen taşa çalsın başını, işte taş!

271.

Şarabım, kasem, sevgilim, bir de çimen;

Bırak bana bunları, al cenneti sen.

Cehennemmiş, kuru laf bunlar:

Kim gitmiş cehenneme, kim dönmüş

cennetten?

272.

Çekmeyiz aşağılık dünyanın gamını;

Özleriz gül rengi şarabın canını; 

Şarap dünyanın kanı, dünya ise kanlımız:

Niçin içmeyelim kanlımızın kanını?

273.

Seccadeye tapanlar eşek değil de nedirler?

Küfelerle riya çamuru yüklenirler gezerler.

İşin kötüsü, din perdesi arkasında bunlar,

Müslüman geçinirken gavurdan beterdirler.

274.

Bu çürük temelli kubbede neyiz ki biz?

Tasta delik arayan karıncalar gibiyiz.

Ne korku, ne umut kapılarını bilen

Şaşkın, gözü bağlı, avanak öküzleriz.

275.

Yıkık bir saray bu dünya dedikleri;

Gece ve gündüz atlarının durak yeri;

Yüz Cemşit' den arda kalmış bir dünya bu:

Yüz Behram kendinin sanmış bu gökleri.

276.

Gelip de eskiyenler, yeni gelenler,

Hepsi gider bugün yarın, birer birer;

Kimselere kalmamış bu eski dünya:

Kimi gitti gider, kimi geldi gider.

277.

Ölüp yok olma korkuların saçma

Yoktan vara yükselen dalda oldukça;

Sevgiye İsa gibi dirilmişsin sen;

Ölüm yok artık sana dünya durdukça.

278.

Ben kendiliğimden var değilim bu varlığımla; 

Kendim çıkmış değilim elbet bu karanlık yola;

Bir başka varlıktan gelmiş bendeki varlık:

Ben dediğin kim ola, nerde, ne zaman var

ola?

279.

Haksızlık etmekten sakın, hak yoluna gir;

Yediğin ekmeği başkasına da yedir;

Cana kıyma, kimsenin sırtından geçinme,

Seni cennete sokmak benden: Şarap getir!

280.

Ben hangi şarapla sarhoş olursam olurum,

Ateşe, puta, neye taparsam taparım;

Herkes bir türlü görmek istiyor beni

Ben kendimi ne türlü yaparsam yaparım.

281.

Şarap küpü önüne serdik seccademizi;

Şarap yakutuyla adam ettik kendimizi;

Umudumuz, meyhanede yeniden bulmak

Camide, medresede yiten günlerimizi.

282.

Ben çimen Mısrının Yusufuyum, dedi gül;

Dilimden altın, yakut saçılır, dedi gül;

Dedim: Senin Yusuf olduğun nerden belli?

Kana boyanmış gömleğime bak, dedi gül 

283.

Ne gündüz oturduk, ne gece uyuduk;

Dünyada Cem'in kadehini aradık durduk.

Öğrenince dünyaları yansıttığını,

Cem' in kadehini yüreğimizde bulduk.

284.

Rintlerin yolunda kendini unut;

Namazın, orucun kökünü kurut;

Öğütlerin iyisini Hayyam'dan işit:

Şarap iç,yol kesme, yoksulları tut.

285.

Bu ucsuz bucaksız dünya içinde, bil ki,

Mutlu yaşamak iki türlü insana vergi:

Biri iyinin kötünün aslını bilir,

Öteki ne dünyayı bilir ne kendini.

286.

Şarap güllere çevirsin sabahımızı;

Çalalım yere şan şeref külahımızı;

Nemize gerek bizim uzun dilekler,

Uzun saçlar, çalgılar sarsın havamızı.

287.

Hayyam, şarap iç, sarhoş olmak ne hoş,

Sevgilin de varsa, sarılmak ne hoş;

Er geç sonu yokluk madem bu dünyanın,

Yok say kendini, bak var olmak ne hoş!

288.

Hayyam, bak şu mavi gök nasıl durulmuş;

Açmış çadırı, kesmiş dedikoduyu, susmuş.

Varlığın kadehinde, çünkü, ezel sakisi

Bin Hayyam kabarcığı belirtip yok etmiş. 

289.

Bu dünya kimseye kalmaz, bilesin;

Er geç kuyusunu kazar herkesin.

Tut ki Nuh kadar yaşadın zor bela

Sonunda yok olacak değil misin?

290.

Güneşi balçıkla sıvamak elimde değil;

Erdiğim sırları söylemek elimde değil;

Aklım düşüncenin derin denizlerinden

Bir inci çıkardı ki delmek elimde değil.

291.

Canım şarap, ne güzelsin billur kasende;

Aklı köstekleyen bir büyü var sende.

Biraz içti mi insan açılır yüreği

Döker ortaya nesi varsa içinde.

292.

Bu sarayın başı göklerdeydi bir zaman;

Padişahlar girer çıkardı kapısından.

Şimdi duvarında bir kumru: Guguk, diyor.

Guguk, guguk, o şanlı günlerin ardından.

293.

Hayyam bu zamanda vahlanıp durmak

boşuna;

Kendi derdine düşmek utanç verir insana.

İyisi mi şarap iç, çalgı dinleyerek

Nerdeyse bir taş düşer senin de sofrana. 

294.

Gören göze güzel, çirkin hepsi bir;

Aşıklara cennet, cehennem, hepsi bir;

Ermiş ha çul giymiş, ha atlas;

Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir.

295.

Kaderin elinde boynum kıldan ince:

Tüysüz kuşa dönerim ecel gelince,

Yine de toprağımdan testi yapın siz:

Dirilirim içine şarap dökünce.

296.

Yakınırım aynalar gibi felekten;

Bıkmaz alçakları yükseltmekten.

Gözyaşı dolu bir kadeh oldu yüzüm,

Yüreğim kan dolu bir desdi gerçekten.

297.

Yüreğim, kimselerden ihsan dileme;

Bu amansız felekten aman dileme;

Bil ki, derman aradıkça artar derdin:

Derdinle haldaş ol, derman dileme.

298.

Tanrı gülüşünle öfkeni almış senin,

Birinden cennet yapmış, birinden cehennem.

Sen cennetimsin benim, ben senin uslu

kulun:

Açılsın kapıları bana cennetimin!

299.

Ey canlar, şarapla buldurun bana beni;

Yakutlara çevirin kehruba çehremi; 

Şarapla yıkayın beni öldüğüm zaman

Asmadan bir tabut içinde gömün beni.

300.

Feleğin çarkı dönmeyecek madem

muradımca,

Gökler ha yedi kat olmuş, ha sekiz, bana ne?

Ölüm bütün isteklerimi yok ettikten sonra

Ha dağda kurt yemiş beni, ha mezarda

karınca.

301.

Hayyam, olsa olsa bir çadır senin bedenin,

Can sultanımızın bir süre oturması için;

Ecel hancısı bir başka konak döşeyince

Sultan göçer gider, viran olur çadırın senin.

302.

Şarap içti mi, dilenci sultanlaşır;

Tilki çıkar deliğinden, aslanlaşır;

Yaşlı başlı adam delikanlaşır;

Delikanlı yaşca başca olgunlaşır.

303.

Günahlarım çok olmasına çoktur benim,

Ama dinsizler gibi umutsuz değilim:

Cennet cehennem umrumda değilse de

Ötede hem şarap olacak, hem de sevgilim.

304.

Ey kara cübbeli, senin gündüzün gece;

Taş atma dünyayı bilmek isteyenlere. 

Onlar Yaradanın sanatı peşindeler:

Senin aklın fikrin abdest bozan şeylerde

305.

Her gün tövbe eder bozarız biz;

Şanı şerefi de boşarız biz;

Kusur işlersek ayıplamayın:

Sarhoş doğduk, sarhoş yaşarız biz.

306.

Şu sonsuz sayvanı donatan yıldızlar

Akılların aklını durdururlar;

Sen aklından şaşmamaya bak ve bil ki

O tedbirli yıldızlar da yoldan çıkarlar.

307.

Derdin avucundan şarap içmedikçe

Bir yudum su içmiş değilim gönlümce;

Kimsenin tuzuna da ekmek banmadım

Ciğerimi kebap edip yemedikçe.

308.

Daha nice sürsün yalan dolanı ömrün;

Daha nice dert sunsun sakisi ömrün;

Uzatma; kadehindeki son yudum gibi

Bırak dökülsün yere kalanı ömrün.

309.

Her gün şarap cümbüşüne dalanların da

Her gece mihrap önünde kalanların da

Islanmayanı yok, yağmur altında hepsi:

Bir uyanık var, ötekiler hep uykuda.

310.

Unutma, amansız feleğin çarkındasın; 

Şarap iç, çünkü ateşten bir dünyadasın;

Madem ki yerin önünde sonunda toprak

Farzet ki üstünde değil altındasın.

311.

Sevgiliyle sabah içmedeyiz, saki;

Biz Nasuh tövbesi bilmeyiz, saki;

Yeter okuduğun Nuh hikayesi

Hemen dolsun huzur kasemiz, saki.

312.

Madem aman vermiyor ecel, saki,

Kadeh boş kalmasın, aman gel, saki;

Şu üç beş günlük dünyada gam yemek

Bizim gönlümüzce iş değil, saki.

313.

Her sabah çiğle bezenir yüzü lalenin;

Yeşillikte bükülür boynu menekşenin;

Ama daha gönlümcedir hali goncenin

Çeker eteğini, derlenir için için.

314.

Şarap sonsuz hayat kaynağıdır, iç;

Gençlik sevincinin pınarıdır, iç;

Gamı yakar eritir ateş gibi,

Sağlık sularından şifalıdır, iç.

315.

Açılmışken nasılsa mutluluk gülün 

Niçin elinde kadeh yok böyle bir gün?

Şarap iç, can düşmanındır geçen zaman:

Bir daha bu fırsatı bulman ne mümkün?

316.

Gönül, bir düş madem dünya gerçeği

Ne dertlenir, alçaltırsın kendini?

Hoşgör kaderini, gününü gün et:

Yazılan senin için bozulmaz ki.

317.

Sevenlerinden yer yok ben garibe;

Derdine düşenlerle başım dertte;

Sarmışlar seni kum bulutu gibi

Gül yüzünden ışık mı düşer bize.

318.

Yoksula, yoksulluğa yakın ettin beni;

Dertlere, gurbetlere alıştırdın beni;

Yakınların ancak ere bu mertebeye;

Tanrım, ne hizmet gördüm de kayırdın beni?

319.

İnsanlık yaratılalı olgun kişiler

Bulduklarıyla yetinip dert çekmediler

Birbirine girdi gözü doymayanlarsa:

Çok isteme kaderden başın derde girer.

320.

Kim yüreğini uydurduysa aklına

Bir anını yitirmedi bu dünyada;

Ya Tanrı uğruna emek verdi candan

Ya rahatını aradı buldu şarapta. 

321.

Ben şarabı eskimiş acı acı severim;

En çok da ramazanda cumaları içerim;

Helal üzümünü ezdim doldurdum küpe:

Ne olur,içinceyedek ekşitme Tanrım.

322.

Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.

Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.

Sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok.

Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da

yok.

323.

Aşk o yüce mimar, beden evimi kurunca

Aşk dersini yazdırdı bana her dersten önce

Sonra bir parça altın koparıp yüreğimden

Bir anahtar yaptı mana hazinelerine.

324.

Gök yaban gülleri döküyor eteğinden

Bir çiçek yağmuruna tutuldu sanki çimen

Gül şarap dolsun kadehimin lalesine

Mor buluttan yere yaseminler düşerken.

325.

Şarap iç, azlık çokluk silinsin kafandan

Kurtul yetmiş iki milletin kaygusundan

Perhize kalkma sakın dokunur diye şarap.

Şarap ki bir dirhemi bin bir derde derman. 

326.

Can yoldaşı dostlar çekildi gittiler

Ecel çiğnedi hepsini birer birer

Yan yana oturmuştuk hayat sofrasına

Bizden birkaç kadeh önce sızdı gittiler.

327.

Yokluk suyuyla ekilmiş tohumum benim

Gam ateşiyle tutuşmuş yanar yüreğim

Alındığım toprağa verilmeden önce

Dünyanın serseri yelleri önündeyim.

328.

Bu masmavi kubbenin kurulduğu gün

Bu nur Cevza burcuna verildiği gün

Mumun başına bağlanan alev gibi

Bağlandı yüreğime senin aşk gülün.

329.

Seher yeli eser yırtar eteğini gülün

Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün

Sen şarap içmene bak, çünkü nice gül yüzler

Kopup dallarından toprak olmadalar her gün.

330.

Mezarda yatanların toz toprak her biri

Zerre zerre dağılıp gitmiş bedenleri

Ne şarap ki bir içen sızmış mahşeredek

İşten güçten habersizler yıllardan beri.

331.

Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye?

Ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe?

Aklın yollarıyla ölçüp biçemezsin bunu sen

Mantıkların, kıyasların sökmez senin bu işde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion