Gizemli Uygarlık Mayalar Hakkında Önemli Bilgiler
2012 yılında kıyamet kopacak denildiğinde Maya Takvimi nedeniyle, bu olağanüstü uygarlık popüler kültürün de ilgi alanına girmişti. Popüler kültür söz konusu olunca da arkeolojinin sandık odasına atılmış ne kadar eski, eksik, tozlu iddia varsa ortalığa saçıldı.
Maya Uygarlığı’nın ne zaman ortaya çıktığı konusunda farklı görüşler bulunuyor. Maya takvimi, Mayalar’ın başlangıcını M.Ö. 3114 olarak işaret etse de, arkeologlar bu büyük uygarlığın M.Ö. 1800 yıllarında Meksika’nın Pasifik kıyısındaki Soconusco bölgesinde başladığı görüşünde. Klasik-öncesi dönem adı verilen bu dönemde Mayalar, Nakbé, Mirador, San Bartolo, Cival gibi büyük kentler ve olağanüstü yapılar inşa ediyor. Mayalar’ın bilinen tarihiyse M.Ö. 250 yılında başlıyor, çünkü bulunan en eski tabletler ve hiyeroglif yazıtlar bu tarihe ait.
Dünya uzun süre, Mayalar’ın ansızın ve gizemi çözülemeyen biçimde ortadan kaybolduğunu düşündü. Arkeolojik kimi bulgular da bu gizemi destekler gibiydi. Örneğin Uxmal kentinde insanlar, arkalarında, içindeki yemeğin yarısı yenmiş tabaklar bırakıp gitmişlerdi. Teotihuacan gibi dini merkez saydıkları kenti, pek çok inşaatı yarım bırakarak terketmişlerdi ya da kaçmışlardı. Yüzyıllar boyunca Mayalar’ın varlığını doğrulayan uygarlık izlerine de rastlanmayınca gizem tamamlanmıştı. Bu ortadan kayboluşun sebebi hakkında değişik görüşler var. Kimilerine göre ticaretin sona ermesi, kimilerine göre iç karışıklıklar ve isyanlar, kimilerine göreyse kuraklık ve salgın hastalık gibi ekolojik nedenler.
Bugün soruların en azından bir kısmı yanıtlanabiliyor. Arkeolojik bulgular gösterdi ki, savaş Mayalar için bir yaşam biçimiydi. Savaşlar kimi zaman bir kenti olduğu gibi yok etmiş ya da kalabalık grupları tropik ormanın içlerine sürmüştü. İspanyol istilası sonrasında da Mayalar sırra kadem basar gibi yok olup gitmese bile paramparça olmuş, kültürünü devam ettirememiş, küçük kabileler halinde varlığını korumaya çalışmıştı. Bunda bir nebze başarılı oldukları açık. Çünkü Mayalar’ın torunlarının torunları olarak kabul edilen kimi topluluklar Orta Amerika’da, farklı ülkelerde yaşamlarını sürdürüyor. Köklerinin aynı olduğu var sayılsa bile konuştukları dil itibariyle ayrılıp o dile göre isimlendiriliyorlar. Son araştırmalara göre, en kalabalıkları Awakatekolar. Guatemala’da yaşıyorlar, sayıları da yaklaşık 17 bin kişi. En küçük grupsa Meksika’daki 123 kişilik İtzalar.
Maya kültürünün Däniken benzeri fantezi peşindeki yazarları peşinden koşturması boşuna değil. Bunun en önemli nedeni, yazı sistemleri. Çünkü Mayalar, bilinen anlamda alfabetik olmayan bir yazı sistemi kullanmış. Karma bir sistem yaratmışlar. Bir yandan Çin yazısındaki gibi sembolik biçimler kullanılmış, bir yandan da diğer dillerde olduğu gibi sesleri belirten harf/işaretler. İşte bu karma yapı, Maya yazısının ve dolayısıyla yazıtların çözülmesini son derece zorlaştırmış. Kimileri çözülememiş, çözülenlerin içinde de tahmine dayalı ifadeler yer almış. İlginç not, Maya dili Türkçe’ye benziyor. Hem sözcüklerin eklemeli olması gibi özellikleriyle gramerleri benzerlik gösteriyor hem de doğrudan bazı sözcükler.
Mayalar’ın nereye gittikleri az çok biliniyor. Peki ya nereden geldikleri? Bir başka gizem tartışması da bu konuda. Bu konu ile ilgili renkli ve tuhaf öyküler çok fazla. Örneğin, kimilerine göre Mayalar’ın en azından uygarlığa yön veren kralları, rahipleri uzaydan gelmişti. Ünlü piramitler ve üzerindeki resimler en büyük kanıt olarak gösteriliyordu. Tekerleği bilmeden inşa edilen o yapılar, ancak çok daha gelişmiş bir uygarlık ürünü olabilirdi.
En renkli ve popüler öykü ise kayıp kıta Mu’ya uzanıyordu: Mayalar, bilginin en saf haline sahip efsanevi Mu kıtasından göç etmişlerdi. Arkeologların ve genel olarak bilim dünyasının rağbet etmediği bu görüşün sahibi James Churchward idi. Ona göre günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce Büyük Okyanus’un sularına gömülen Mu kıtası zaten uygarlık adına bildiğimiz her şeyin anavatanıydı. Mayalar, işte o uygarlığın bilgisini ana kıtaya göçerken yanlarında götürmüşler ve günümüzde bile parmak ısırtan eserlere imza atmışlardı.
Mayalar, bilgilerini kayıp kıta Mu’ya mı borçluydu? Ona cevap veremeyiz, fakat olağanüstü yeniliklere imza attıklarını söyleyebiliriz. Matematik ve astronomide çağlarının çok önünde bilgiye sahiptirler. Güneş, Ay ve Mars hakkında net gözlemlerde bulunmuşlar, onunla da kalmamış çok daha uzak yıldızları ve hareketlerini izlemişlerdi. Bu sayede, örneğin güneş tutulmalarını önceden tahmin edebiliyorlardı. İki tür takvim kullanıyordu Mayalar. Kutsal işler için kullanılan dini takvim ve gündelik hayatta kullandıkları güneş takvimi. Dini takvim 260 gündü. Güneş takvimi ise 365 gün. Tam olarak söylemek gerekirse Mayalar’ın bir yılı 365,2420 gündü. Modern astronomiye göre bir güneş yılının 365,2422 olduğunu, ikisi arasında sadece ve sadece 17 saniyelik bir fark bulunduğunu söylersek, şaşırtıcı ifadesi bile herhalde yetmez.
Maya Takvimi diye bilinen hesap da bunun en popüler örneğidir. Maya Takvimi’ne göre 2012 yılının 21 Aralık günü zamanların sonu gelecek. Mayalar bu öngörüyle kıyametin kopacağını mı söylüyordu? Yoksa kimi yorumcuların iddia ettiği üzere yeni bir çağın başlangıcını mı haber veriyordu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder