Kardeşlik, belki de şu sıralar en çok ihtiyacımız olan duygulardan biri.
Bize kardeşlik kavramını hatırlatan, Nazım Hikmet, Cemal Süreya, Ahmed Arif başta olmak üzere edebiyatımızın önemli şairlerinin şiirlerinden kardeşlik sözlerini derledik.
1. Davet, Nazım Hikmet (1902 -1963)
İbrahim Çallı (1882 – 1960), Harman, 1928
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim….
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…
2. Anadolu, Ahmed Arif (1927 – 1991)
Neşet Günal (1923 – 2002), Sorum III – Sorun, 1991
Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadolu’yum ben,
Tanıyor musun?
Utanırım,
Utanırım fıkaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak…
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun?
Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım…
Görüyor musun?
Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu’yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri…
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda…
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa’da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?
3. Öldürmeyeceksin, Necati Cumalı (1921 – 2001)
Şeref Akdik (1899 – 1972), Çini Yapanlar, 1956
Dinlerin buyruğuydu
Öldürmeyeceksin
Tapınaklarda çaktılar çarmıhları
Elleri kanlı camilerden çıktılar
Kalem kırdılar yargı yerlerinde
Peygamberlerini dinlemediler
Kudurgan dalgalar
Tekneleri yutar denizlerde
Çöllerden esen yeller
Ekinleri kurutur
Bil ki umut yeşildedir
Yenilmeyen yeşilde
Benim küçük serçem
Kanaryam bülbülüm
Kuru dal çalı diken
Konmuş ötersin
Öt sen, öt, kardeş sesin
Sulara rüzgârlara karışsın
Zalim ürksün sağır işitsin
Öldürmeyeceksin!
4. Acıyı Bal Eyledik, Hasan Hüseyin Korkmazgil (1927 – 1984)
Turgut Zaim (1906 – 1974), Buğday
damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
san kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana
sen olmasan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne
kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni
kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
kör olsanı demiyorum
kör olma da
gör beni
5. Memleket İsterim, Cahit Sıtkı Tarancı (1910 – 1956)
Yalçın Gökçebağ (1944 – ), At Arabası, 1989
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.
6. Dünyaca, Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914 – 2008)
Hüseyin Avni Lifij (1886 – 1927), Kale Dibinde Mezarlı Yaşam
Burda, Hindistan’da, Afrika’da,
Her şey birbirine benzemektedir.
Burda, Hindistan’da, Afrika’da,
Buğdaya karşı sevgi aynı,
Ölüm önünde düşünce bir.
Nece konuşursa konuşsun,
Anlaşılır gözlerinden dediği.
Nece konuşursa konuşsun,
Benim duyduğum rüzgarlardır,
Dinlediği.
Biz insanlar ayrı ayrı kalmışız,
Bölmüş saadetimizi çizgisi yurtların;
Biz insanlar ayrı ayrı kalmışız,
Gökte kuşların kardeşliği,
Yerde kurtların.
7. Buz Üstüne Yazılan Şiir, Ahmet Erhan (1958 – 2013)
Nuri İyem (1915 – 2005), Kadın Portresi, 1975
Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Üç beş gün öyle kalır
Sonra erir giderdi.
Kaybolursa da ne çıkar
Yazılmış o kadar şiir
Onca acı, tedirginlik
Bir avuç su oluverir.
Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Ya da denizin yaladığı
Bir kıyıya bırakmak…
Boğulup gitsin sesim
Uçsuz bucaksız bir koroda
Duyulmayacaksa silah sesleri
Girdiğimiz her sokakta.
Çektiğimiz bunca acıyı
Varsın hiç bilmesin çocuklar
Barışa, kardeşliğe dair
Yarın nice şiir yazarlar.
Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Ve sonra çekip gitmek
Dalgın bir cırcır böceği gibi.
8. Ormanız Biz, Rıfat Ilgaz (1911 – 1993)
Fikret Otyam (1926 – 2005), Otyam’ın Fırçasından
Yaşayıp gidiyoruz bir arada
Meşe, çam, köknar, kayın…
Bırakın kirli kentlerinizi,
Biraz da aramızda yaşayın!
Varsın derinde olsun köklerimiz
Yükselmek için yarış bizde.
Görülmüş mü ağacın ağaca kıydığı,
Sevgiyle yaşamak barış bizde!
Mutluyuz birlikte yaşamaktan
Meşe, çam, köknar, kayın…
Sarılın toprağınıza bir çınar gibi
Bize de kendinize de kıymayın.
Ne demiş en büyük ozanımız
Neden kulak vermiyorsunuz sesine
Bir ağaç gibi hür yaşayın dememiş mi,
Ve bir orman gibi kardeşçesine?
9. Bellum Omnium Contra Omnes, Ataol Behramoğlu (1942 – )
Namık İsmail (1890 – 1935), Harman, 1923
Soruyu yeniden
Ve şöyle sormalı:
Sevgiye, iyiye
Barışa kim karşı?
Emeğinin
Hakkını alan
Ne çıkar umar
Savaştan?
Dünyayı ortakça
Kardeşçe üreten
Ne yarar umar
Kötülükten?
Şimdi değiştirip
Bu kavramları
Yeniden ve şöyle
Söylemek olası:
Emekçi insan var, barıştan yana
Dünyayı kardeşçe yaratan, üreten..
Ve kurtlar – savaşta çıkarları…
Vurarak, kırarak, ezerek sömüren…
10. Yarımada, Cemal Süreya (1931 – 1990)
İbrahim Balaban (1921 – ), Köylü Kadın, 1988
Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında
Biz kırıldık daha da kırılırız
Doğudan batıya bütün dünyada
Ama kardeşin kardeşe vurduğu hançer
İki ciğer arasında bağlantı kurar
Büyür, bir gün, zenginleşir orada
Çünkü Ali’yi dirilten iksir de saklı
Hasan’a sunulmuş ağuda,
Granitin de olur bir okyanus diriliği,
Nehirler daha uysal akar,
Bir çiçek nasıl açıyorsa kendiliğinden
Bir kuş nasıl uçuyorsa
Öyle sever, çalışır insan,
Kıraçlar çarptıkça dağlara
Gül göçürür şafağından
Doğanın altın şafağından
İnsanın altın şafağından
Tarihin altın şafağından
Biz kırıldık daha da kırılırız
Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.
11. Alıcı Kuş, Arif Damar (1925 – 2010)
Turgut Atalay (1918 – 2004), Kadınlar, 1995
Vurur düşlerine ozanın
Güneş kızgınlığından birkaç ağustos
Birkaç ağaç
Yüksek ormanlar kuytusundan
Kardeşliğin alıcı kuşu
Kalkar konar
Köylü
Biçer ayrık otlarını ayırır başaklardan
Kalkar konar
Kardeşliğin alıcı kuşu
İşçi
Tutar ucundan en acar biçimlerin
Sürer
Bin başıboş atı bin cehennemi birden
Kardeşliğin alıcı kuşu
Kalkar konar
Duran el
Gitmeyen ayak
Bir göz ki
Arkasında bir ölü sesi
Döner durur
Kardeşliğin alıcı kuşu
Kalkar konar
Bir açık yürekten bir ötekine
Bir bugüne bir yarına
Alıcı kuşu kardeşliğin.
12. Kardeşlik Acıları, Enver Gökçe (1920 – 1981)
Eren Eyüboğlu (1912 – 1988), Ev Çalışması, 1947
Kardeş, kardeş!
Alkış tutan ellerini kesmedim,
Tanklarımla tarhlarını ezmedim.
Ben kendi halimle müthiş kişi
Ben sevici sert ve delişmen…
Ve hürlük kardeşlik çırasını
Kendi hissemce götüren insan.
Biliyorum bu dünyada
Gökyüzü ve denizyüzü
Cümle çiçek ve cümle yemişler vardır
Biliyorum bu dünyada
Yalnız ve yalnız insanlar
Yani kardeşler vardır.
Beni şehir şehir beni,
Beni köy kent beni
Beni usul, beni yolca götür
Kardeşlik treni!
Ağır yaralılar taşıyorum
İncinmesin kollarım, ayaklarım, ellerim
Işıltılı gündüzlere gitmeliyim
Acılar, darağaçları, kelepçe demirleri!
Bayram şenliklerine,
Demokrasi şenliklerine gitmeliyim
Uğruna şiir yazılan, döğüşülen, ölünen insanlar!
Yeter değil bana
Zaferlerin,
Yıllardır gece hücumlarına
Sokak savaşlarına katlandığım.
13. Elleri Var Özgürlüğün, Oktay Rifat Horozcu (1914 – 1988)
Ali Demir (1931 – 2015), Köy Manzarası, 1983
Elleri var özgürlüğün,
Gözleri, ayakları;
Silmek için kanlı teri,
Bakmak için yarınlara,
Eşitliğe doğru giden.
Ben kafes, sen sarmaşık;
Dolan dolanabildiğin kadar!
Özgürlük sevgisi bu,
İnsan kapılmaya görsün bir kez;
Bir urba ki eskimez,
Bir düş ki gerçekten daha doğru.
Yiğit sürücüleri tarihsel akışın,
İşçiler, evren kovanının arıları;
Bir kara somunun çevresinde döndükçe
Dünyamıza özgürlük getiren kardeşler.
O somunla doğrulur uykusundan akıl,
Ağarır o somunla bitmeyen gecemiz;
O güneşle bağımsızlığa erer kişi.
Bu umut özgür olmanın kapısı;
Mutlu günlere insanca aralık.
Bu sevinç mutlu günlerin ışığı;
Vurur üstümüze usulca ürkek.
Gel yurdumun insanı görün artık,
Özgürlüğün kapısında dal gibi;
Ardında gökyüzü kardeşçe mavi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder