26 Kasım 2021 Cuma

ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ. MARİFETNAME......08



ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ HAZRETLERİ 
Fayda vermedi. Ben de, çaresiz olarak ona uydum. Sepet yanolmuştu ki, bana dönüp «Allah sana mal vermiş, ama akıl vermemiş. Çoluk çocuğunu bırakıp, kendi malını layık olmayan ellere böyle zahmetle götürüp vermek akıl işi değildir. Şeyholmak müşkildir. Yoksa üzüm bulmadığını ne bilirsin? Benim gözüm! Bu sözümü tutup, kalan üzümü bu fakir çobana ihsân Eyle de sevabı, ananın babanın canına değsin» deyip üzümü tamamıyle aldı. Ben de boş sebedi alıp, geriye döndüm. Ancak henüz yokuşu yarılamıştım ki, aynı dereden, imdâd geldi. Gidip baktığımda bir de ne göreyim, o çobanı, kendi köpeği altına almış, sivri dişlerini boğazına salmıştı. Koşup çobanı köpeğinden kurtardım. Ama çoban belâsını bulmuştu. Köyühalkına haber verdim. Ben de gittim. Bazı ilâçlarla durumuiyiye gitti. Ancak onunla bu uğraşım beni bir hafta b’.rhizmetten alıkoydu. Özürüm bu idi» 

Hazret-i Şeyh o dostununbu özrünü kabul buyurup ona dua etti: Allahü taâlâ sana ha yırlı karşılıklar versin. Allah, yolunda olanın yardımcısıdır.Dokuzuncu senemizde görülen kerametlerinden biri:Hazret-i Şeyhin kendi akrabasından Abbâs adında bir ih-tiyâr, o azizin huzuruna geldi. Ağzı eğilip kulağıyla bitişmişti.Sol yüzünün cildi kat kat kınşıp dudağıyla kulağı arasındaburuşup görünmez olmuştu. Sağ yüzünün cildi, öyle gerilipaçılmıştı ki, güneşte kalan def gibi gergin ve parlak olmuştu.Konuşur fakat sözü anlaşılmazdı. 

O merhamet kaynağı önceöyle görünce ağlayıp mübârek eliyle onu mesh etti, el kaldırıp dua etti. Fatihadan sonra ağzı düzeldi, eskisi gibi oldu, Sonra konuştu ve şeyhim beni afv et. Senin hakkında kusur ettim.Bu gece senin için, arkanda uygunsuz söz söyledim. Ben uyku ya varınca, gaibden bir sille geldi, ağzımı bu hâle getirdi. Tövbeler olsun deyip yüzünü yere sürdü. O hakim-i ilâhi, o büyükgünâhı afv edip: «Eize karşı olan kusûrun bizden yana helâl)lsun. Hak taâlâ sana hidâyet etsin. Salcın kimseyi gıybet etme. Müminin mümini gıybet etmesi kesin olarak haramdır.8izi gıybet etme ki, bizim gibi zelil kulun sâhibi aziz ve intiham sâhibidir* buyurdu.

Hazreti Şeyhin onuncu kerameti: Bir gün Hz. Şeyhin dergâhına, bir saat mesâfede bir köy-den, verâ sahibi, şeriatla âmil bir hâfız ve fakih geldi. Hazreti Şeyhi tenkit etmek için gelmişti. Önce: «Ey Şeyh, sen niçin câ mi'e gelmezsin?» dedi. O hilim deryası ona lutf ile cevap verip: «Ey hâfız bu dergâh, mescid niyyetine yapılmıştır. Burada dün-ya kelâmı konuşmak mekrühdur..» dedi. Hafız: «Peki niçin ce-maat sevabını almak istemezsin?» diye sorunca, Şeyh yumu-şaklıkla «Beş vakit namazda evlâd ve ahbabım cemaat olup, farzlar onlarla beraber edâ olunuyor» diye cevab verdi. O: «Ezana niçin icâbet etmezsin?» deyince, yine lutf ile cevap ve-rip, «Bu mescidin minâresi şu kerpiç kadar taştır. Onun üze-rinde beş vakitte ezan okunduğundan bu mescidin ezanına icâ-bet ediyorum. 

Cum’a namazım da câmide kılıyoruz» dedi. Tek-rar: «Niçin çok cemaatin faziletini almak istemezsin?» dedi. Şeyh tebessümle buyurdu ki: «Kuyu vak’asmdan önce olduğu gibi, eğer hurûe huzuruma engel olmasaydı, kalabalık cemaat sevabı canıma minnettir. Madem ki ma’zurum, Hak taâlâ o sevabdan mahrum eylemesin. Nitekim Resûlüllah (S.A.V.Î efendimiz şöyle buyurmuşlardır: «Müminin niyyeti, amelinden hayırlıdır.»Hâfız efendi haddini bilmeyip, cevabını almış gitmişti. O gece evinde yatıp, sabahleyin uyandığında Kur’ânı kerimi ve fıkhı tamamen unuttuğunu görmüş. İkinci günü abdest alma-yı ve namaz kılmayı unutmuş, üçüncü günü gözü kör olup nû-ru gitmiş. Dördüncü günü şaşkın halde atma binip iki üç adam-la Hazreti Şeyhin kapısına kendini attı. 

O merhamet kaynağı onu kör görünce, ağlayıp dua etti. Mübârek elini gözüne sür-dü. Karanlık perdeler açıldı. Eskisi gibi görmeye başladı. Çok özür diledi ve utandı. Ancak o mürüvvet ma’deni, onu okşar casma, «Doğruyu söyledin, emri ma’ruf eyledin, sa’yin meş-kûr olsun» deyip gönlünü aldı. Hâfız efendi tevbe etti. Haddi-ni bilip, o gece bizim odada yattı. Sabahleyin kalkınca, eskisi gibi şifâ bulup, tüm unuttukları hâtırma geldi sevinip memnun oldu. 

Hakka hamdü senâ , şeyhe çok dua etti. Yüzünü gözünü kapının eşiğine sürüp yaya olarak köyüne gitti. Kerâmetler kaynağı olup hilâfet makamına kavuşmuş olan Şeyh Fakîrullah Hazretlerinin burada bildirilen kerametleri muhabbet yolu sâliklerine yeterlidir. Zira fenâ fi’şşeyh olan Nûri Muhamme diye erip fenâ fillah mertebesine gitmiştir.KISIM: 9Şeyh İsmail Falcirullahın hizmetçilerinin başı ve evlâdı gi-bi bulunan hilim ve hayâ kaynağı. Derviş Osman Husnî Hakî rullahm Hakkın rahmetine kavuşması ve Hazreti Şeyhin on-dan sonra bu yetimini hikmetle tavsiye ve hakimane terbiye etmesi: Ey Aziz!Babam H. bin seksen bir (M. 1670) yılında Hasankale’de doğmuş, otuz yıl kadar okuyup yazıp Çelebi efendi olmuştur. 

 R 110 (M. 1698) yılında soğuk ateşle yanmağa başlamış, yüz on beş yılında dünyadan usanmış, mürşidi kâmil bulmak ar-zusu ile Erzuruma geçmiş, dörtbeş yıl orada kaldıktan sonra yüz yirmi iki yılında on yıl seyahat niyetiyle Erzurum’dan on günlük yere gelmiştir Benzeri olmıyan azizi orada bulmuş, orada kalıp Onun sâyesinde dert ve üzüntüleri sevince ve hu-zura dönüşmüştür. Sohbeti bereketiyle seçkin evliyâ mertebe-sine ermiş, habirlerdekilerin hallerine muttali’ olup hayali ke-şifleri bilmiştir. Ya’ni huzûrunda bulunan kimsenin hayâli, onun kalbine aksederdi. 

Kuşlar ve canavarlar ona yakınlık gös-terirlerdi. Bu nöbet dünyasında elli iki yıl kaldı. Lâkin himme-tinin yüksek olması sebebiyle, kemâllerin en büyüğü olan Hak-ka kavuşmak isteğinde idi. Diğer makam ve kerâmetleri, belki günah olan hayalleri gözünden çıkarmıştır. Muradı ancak ölüm ile bulunan visâl kemâli olmuştur. Hatta kendi dostların-dan Molla Ziyâd adında o nahiyedeki bir mescid imamı, bir* gün yalnızken babama: «Sen bu azizin yanında evlâdından aziz iken, on yıldan beri maksadına kavuşamadın mı?» diye sorunca, babam: «Henüz murâdımm sonuna kavuşmadım, sa-na söz veriyorum ki, muradıma nail olunca sana haber veri-rim. Yatakta olsan da seni kaldırırım» dedi. Bu söz üzerine on gün geçince, babam hastalandı. Bu imâm kendisine beş gün beş gece hizmet etti. Bu zaman zarfında babam yemeyip, içmeylp, konuşmayıp, ateşler içinde öylece yattı.

H. 1132 (M. 1719) yılı Receb ayının ortalarında, elli iki ya şında iken, benim çok sevdiğim babam ve anam, dert ortağım, üzüntülerimin gidericisi gurbet yoldaşım Derviş Osman Efen di Cuma gecesi sabaha yakın dünyadan âhirete göçtü. Hak yo lunda can verip muradma erdi, böylece, rahmet deryasına daldı. Bu yetim o gece, başka misâfir odasında yattı. Sabahle yin kalkıp hasta babasını görmek isteyince, başında bekleyen lere «git önce namazını kıl, sonra gel, hasta şimdi rahat etti» deyip beni aldattılar. Bu söze kamp mescide gittim. Herkes burnunu tutuyordu. Ben onlann nezle olduklarını sandım. Na mazdan sonra odamıza geldim. Gördüm ki, pederim âhirete intikal etmiş. Benim rahatım gitti, gönül evim zulmetle doldu. 

Merhumun aynlık hasreti, ile viranelerdeki baykuşa döndüm, öyle feryâd etmek istedim ki, sesim göklere yükselecekti. Ben bu halde iken, o merhamet kaynağı geldi. Benden o üzüntü .ve elemi aldı. Ben de kalkıp, içimden «şimdi ayıbdır, sabredeyim,, aziz efendimiz gittikten sonra, ben o zaman ağlarım.* dedim.O hazret herkese selâm verip, garib oğlunun başı ucunda otur du. Aşkmdan şehîd olanm rûhuna bir Fâtiha okuyup, muraka-be eyledi. 

Ben, o azizin karşısında, merhumun ayak tarafında ayakta idim. Meğer Hakkın inâyetinin erişeceği vakt idi: Mu- bârek başını kaldırıp, yüzüme tebessümle baktı, taziyede bu lundu. O sırada mübarek göğsünden şimşek gibi bir nûr par ladı. O anda yüreğim şiddetle titredi. Üzüntü ve elem gidip ye rine sevinç ve lezzet doldu. O âlemin babası, bu yetimini yeni den ihyâ edip, kendi yerine gitti. Gönlüm o zevk ile öyle doldu ki, hislerimden bile dökülüp taştı, sanki o mâtem günü bu yetime, büyük bayram oldu. Üzüntülü duran ahbâblar bu se vincime hayret ettiler. Hak Taâlâ o pederi rahmetine daldırsın ki, bu oğlu, ondan ne hayâtında bir keder görmüş, ne de ölü mü zamanında. Merhum babamın yüzünü açıp baktım. Sanki tebessümeder gibi bir hâli vardı. Yüzü nurlu, bedeni sıcak, mafsalları yumuşak idi. Sanki uyur gibi idi. Cenâze namazını Hazret-iŞeyh kendisi kıldırdı. 

Cenâze namazına üç kasaba ve bütün Siirt halkı geldi. Beşyüz kadar zımmı de ağlaşıp, harman yerinin bir köşesinde toplandı. Onun vefatına, ben oğlundan başka, o memleketin halkı hep üzüldü. Çünkü Hz. Şeyhin muhabbeti ile, Derviş oğlu da kalblerin sevgilisi olmuştur. Defin vetelkin işlerinden sonra adı geçen imâm uykusuz kaldığından,hemen gidip, evinde çoluk çocuğu yanında üzüntü ile yatıp uykuya daldı. Hemen neş’eyle yerinden fırladı. Çoluk çocuğu onun böyle âni kalkmasından şaşıp sebebini sorduklarında imam ağlayıp, «on beş gün önce Osman efendi merhum ilesözleşmiştik. Maksadına kavuştuğunu bana bildirecekti. Uykuda olsam da, beni kaldırıp gidecekti. 

Sözünü tutmak için neşeyle geldi. Beni kuşağımdan tutup, ne yatarsın, kalk. Ben muradıma erdim deyip beni sevindirdi» dedi.İmâm hemen abdest alıp, Hazret-i Şeyhe geldi. O söz verme hikâyesini anlattı. Şeyh Hazretleri ona: Ey Molla Ziyâm! Oğlum Molla Osman halim, selim mestûr ve teslim olduğundanhayâttâ iken kemâle erip, evliyanın havvası (seçkinleri) mertebesine erişmiştir. Galiba himmeti yüksek olduğundan ehass-ıhavâs ile olmayı murad etmiştir. İnşaalllah onların zümresinevarmıştır.Demek ki, babamın on yıl seyâhat niyyeti, onun kalan ömrüne işaretti. Rahmetullahi aleyh. Ruhu için Fâtiha! Babamın vefat ettiği gün, arkadaşı olan Molla Muhammed Sıhrâni dehastalanıp bir hafta sonra vefat eyledi. 

Arkadaşından bir hafta sonra geldi ve bir hafta sonra âhirete gitti. Hazret-i Şeyh,onun da cenâze namazını kıldırdı. O da muradına kavuştu.Rahmetullahi aleyh. Rühu için Fâtiha!Alemin babası olan efendimiz, bu yetim Hakkı’ya şefkatedip iltifat eylediğinden, merhum pederimden sonra, onunhizmetleri bana miras kaldı. O hakim-i İlâhi bu bozuk huylu yu, nice hikmet şurublan ile terbiye etti. Gönül hastalıklarından sıhhat bulunca, muhabbeti ile onu içeri aldı. Böylece tev-hid, tevekkül, tefviz, tahammül, teslim ve rızâ bahçelerine girdi. Can ve dhândan kıymetli, leşsiz ni’metler buldu. Hepsindenüstün olarak ma'rifet ve muhabbetle fenâyı bildi. 

O güzel sözleri ile buraya yazılıyor. îşte o mürşid-i kâmil, bu cahil ve gafil  hizmetçisini irşad edip, iktiza ettikçe birer ikişer hikmet buyurmuştur. Nice müjde işaretleri ile gönül ilaçlarım duyurmuştur,KISIM: 10Gavs-i a’zam Şeyh İsmail Fakirullah hazretlerinin her hâlinde metaneti, tarikatta istikameti, hakikatta imameti ve vefatı:Ey Aziz!Şeyh İsmail (rahmetullahi aleyh) hazretlerinin temiz ruhu yüksek âlemlerden idi. İnâyet hücresinde terbiye kılınmıştı. Yaratılıştan olan velâyeti Allah vergisi, saadeti anadan doğma idi. Onu görenler kalbleri onu sever ve ona uyardı. O sultanların kalblerinin sevgilisi, bütün sülük ehlinin efendisi idi. Onun saadeti, havassın dileklerinin kabesi idi. 

Devletlû kapısjinsanların maksadı idi. Onu gören âlim olsun ve câhil olsuntam velî olduğunu anlarlardı. Zamanının teki ve büyüğü idi.Onun şânı ve güzel nâmı, Arabistan ve Kürdistân diyârında meşhur idi, İslâmboldan (İstanbuldan) Hindistan’a varıp îran ve Turan’a kadar yayılmış idi. Seçilmişler ona seve seve hizmetçi olup, büyüklüğünü kabul etmişlerdi. Sohbetini bulup,huzurunda bulunanlar, hâl ve kemâllerin a’lâsını bulmuşlar,mübarek başında ve şerefli göğsünde, güneş gibi parlıyan nûr görmüşlerdir. Onu görenler, kendisini habersiz sevmişler,erdiklerine onunla ermişler, Onun hayâli cemâlini kalbindenakş edenler safâsını sürmüşler, O vâsıta ile huzûr meclisinegirmişlerdir. 

Çünkü o büyük vasi Tarikat-ı Muhammediyyedeİmâm idi. Mürşid-i kâmilin alâmetleri onda tamam idi. Tevfıkonun arkadaşı, orta hal yolu idi. Üns onun dostu, ferahlık nefesiydi. Hikmet kumandanı, tefekkür veziri idi. Sıdk, onun sancağı, hilm ise san’ati idi. Mükâşefe gıdası, müşâhede şifâsı idi.Şeriatın edebleri onda aşikar, zâhiri, hakikat halleri bâtını idi.O ma’rifet kaynağının göğsü geniş ve şânı azim olanlardan idi.Harikaları garib halleri sayılamıyacak kadar çok idi. Zamanının evliyasının kutbu, belki her üzüntülünün gavsı  idi Gönül âleminde, o asnnm evliyâsınm sultanı, âşıkların cânânı, derdlilerin dermanı, cemâl ve kemâl ile parlak güneş idi. Basiret sahipleri onun şanında hayrân oldukları gibidünya âleminin sulltanları olan Mekke-i mükerreme Şerifi,Hindistan sultanı, Osmanlı Sultanı Mahmud ve onun vezirlerinin çoğu ve Kürdistandaki bütün kumandanlar ona açık vegizli mektub, adak ve armağanlar gönderip herbiri dua, nzave himmetini kazanmayı arardı. 

Duası makbul idi. İkbâl ve izzeti, himmetinin nüfuzu güneşten açık idi. Onun ahbablanna ikramı, fakirlere yardımı minnetsiz idi. Ziyâret edenlere öğütleri, diğerlerine sevgi ve duası bol idi. İnsanlar ve cinler onahürmet ve ikram ile emrine uyup rızâsını, ister idi. Çünkü o,insanların ve cinlerin mürşidi, ma’rifet sâhiblerinin şeyhi,âlemdekilerin azizi, Âdemin hilâfette vârisi ve Habib-i Ekrem(S.A.V.)'in vasisi idi. Allahü taâlâ, bizi bereketlerinden faydalandıksın Amin.. O temiz ruh yeryüzüne inip kemâl kazanmış, insanlar ta- rafından tanınmış olup, ezel! inayetlere kavuşmuş, ebedî feyz le re kaynak olmuş, iki cihânı gönül aynasında bulmuştu. 

Her- şeyi unutup yalnız Rabbini bilmiş, O’nunla kalmış idi. Böylece bu dünyanın cefâsından yüz çevirip, zevk ve safa âlemine dön- müş, bu dünyanın karanlık ve bulanıklığının çokluğundan usa- nıp, vahdet âleminde daimi vuslat şerbetini arzulamıştı. Bu dükkânda bir acaib cilve ile nöbetini bırakmayıp göç vakti gel miş idi. Bu fâni dünyadan o bâki âhirete gitmek ona kolay ol muşdu. Zira o beka sahibi kuyuya düştüğü zaman iradi ölüm ile ölmüş idi. Ruh-i pâki beden mezarından mahbus gibi kal- mış idi. Yaşı sekseni geçince, 1147 (M. 1734) yılı Şevvâl ayının ortasında, o herkesin babası, bir hafta kadar gönül deryasına daldı. İnsanlar onun kendinden geçmesini hastalığına yordır lar, sonra Cum’a gecesi yatsıdan sonra, o halden bu his âlemi- ne geldi. 

Evlâd ve torunlarını yanma çağınp ilim ve salah il© vasiyyet eyledi. Herkesin zimmetini ibrâ edip, türbesi evkafına büyük oğlu Abdülkâdir efendiyi mütevelli etti. Sonra Yâsini şerif okuyun buyurdu. O esnada şerefli odası güzel kokularla doldu. Sanki birer hokka ûd ve anber yakılmış gibi oldu. Çocukları ve torunları keder ve üzüntülü idiler. Onun içinse o  gece bayram gecesi oldu. Selâmün kavlen min rabbirrahim'iişitince. Allah deyip cismini bırakıp cânmı Hakka verdi. Ruhugidip latif cismi kaldı. O huzur sâhibi bu dâr-ı dünyayı bırakıpebedi sürür ve saadet diyan olan âhirete intikâl edince, çocukları ve torunları ayrılığına ağlayıp yürekleri keder içindeşaşıp kaldılar. O gece ona, büyük bayram iken, onlara matemoldu. 

O gece evlâd-ı kirâmı, sabaha kadar onu yıkayıp kefenlediler, vasiyettini yerine getirdiler. Geceleyin Siirt halkına vecivâr köy ve nahiyelerden beş altı tanesine adamlarla habersalındı. Sabahleyin çok sayıda cemaat toplandı. Oğlu Abdül-kâdir efendi cenaze namazım kıldı. Mezan, babam Osmanefendi ile Muhammed efendinin türbelerinin önünde kazıldı.Nâhiye halkı kırk gün sabah ve akşam mübârek mezânna gelip Kur’ân-ı kerîm okudu. Oraya büyük bir kubbe yapılıp içinevefat târihi yazıldı. Mezan üzerine süslü ve yıldızlarla örtülü yüksek bir sanduka yapıldı. Haftada bir gün o nahiye ahalisine kabri yanında, birer ikişer ekmek, kendi evkafından tayinedildi. Mezân halen ziyâret olunur. 

Kaddesallahü sirrehü. Temiz rûhu için el fâtiha. NAZIM Ey Hâce bu zindândan Ben azm-i sefer kıldım Eflâk-i dil ü candanHoş râhgüzer kıldımCân azm-i semâ etti Tâ madenine yetti,Ol semte ki can gitti Ol semt e nazar kıldım.Seyl misli revân oldumVahdet yemmini buldum,O hamr ile hoş doldumBen bahn makar kıldım.Dilden evime tâbânGösterdi yüzün rahşân.Mihr ile edip devrân  Ben sehr-i kamer kıldım.Cân içre o cânândırDil hüsnüne hayrandırArif işi seyrândırBen zevk-ı diğer kıldım. Ol vuslat-ı ruhanîHoş buldu bu rûh ânı, Seyr ü sefer-i cânıBen havf ü hatar kıldım.Hakkı, dil ü can dolsunOl hamr ile mest olsun,Biperde anı bulsunBen cismi siper kıldım.

HÂTEME Allah’m habibi Peygamber (S.A.V.) ’in insanlara ve özellikle akrabalara yakınlık gösterilmesi, ana, baba ve kardeşhaklan, kişinin hanımı, çocukları ve hizmetçileriyle olan muamelesi, komşu haklan, fakirlere ve misafirlere ikram etmek,halka ve bilginlere sevgi gösterip gereken ihsanlarda bulunmak, herkesle konuşma ve görüşmede dikkat edilmesi gerekenhususlar, yedi duyu organının ve bedenin afetleri fakirlik vezenginliğin sebeplerini, hatırlama ve unutmanın nedenlerinive yukanda belirttiğimiz bütün bu özellikleri kolaylaştıranAllah’ı anmayı 4 kısımda bildirir. 

KONU: 1 Allah’ın Habibi Resûlüllah efendimizin kısaca halleri vegüzel muaşereti öğütleyen ayet-i celile ve hadis-i şerifleri üçkısımda bildirir. 

KISIM: 1 Hz. Peygamberi efendimizin ahlâkı, ashab-ı güzintabiinin ve din âlimlerinin ahlâkım özet olarak bildirir.
Ey aziz, Edeb ehli diyorlar ki:Halim, kerim ve rahim olan Cenab-i Hak, Kur’an-ı Kelâmındaki «muhakkak ki, sen en mükemmel ahlâk üzeresin» hitabı makamında bulunan Peygamber efendimizin bütün yaratıklara ve özellikle insanlara karşı davranışları, sahâbeleri veümmetiyle olan sohbet ve muameleleri, kendisine tabi oluponun-, «Allah’ın ahlâkiyle ahlâklanm» emrine bağlanan ashâb-ıkirâmm, büyük velilerin, din âlimlerinin ve sâlih müminlerinherkesle olan sohbet ve muameleleri, kalkıp oturmaları, tavırve hareketleri hep güzel ahlâk, iyi davranış üzereydi. Onlannbütün davranışları hoş görürlük, bağışlayıcılık, güzel sohbetve uyuşmaktı. Onların vasıfları hilm, nasihat, sevgi, alçak gö-nüllüklük ve güler yüzlülük idi. Hizmet etmek, ikram ve ihsanda bulunmaktan zevk duyarlardı. Onların en üstün mezi yetleri, haya, eli açık olmak, bağışlama, nezaket, ağırbaşlılık,isteyene vermek, doğruluk, kimseyi incitmemek, herkese yardım etmekdir. 

Hayırlı dualarını kimseden esirgemez, nefislerini alçaltır, dostlarını ağırlar, ayıpları örter, başkalarının ihsanlarını açıklar, kendilerinkini gizlerlerdi. Küçüklere merhamet,büyüklere saygı ve vefa göstermek gibi daha nice üstün meziyetlere sahiptiler.Bizim için en önemli olanı, Peygamber (S.A.V.) 'e tabi plupbağlanmak ve onun âl ve ashabının âdetlerine uymaktır, Allah’ın rızasını aramaktır. Onun için de bütün insanlara karşışefkatli ve merhametli olmak lazımdır.
KISIM: 2 \ Bütün insanlarla olan davranışlarda güzel huylu olmayıve yumuşak bir şekilde konuşmayı tavsiye eden ayet-i Kerimeler:Ey Aziz!Hak Taâlâ’mn kullarını inayetiyle kıldığı esirgeme ve rahmetini, insanların birbirlerine karşı şefkatli ve merhametlidavranmalarını bildiren bir çok Kur’an âyetleri vardır. 

Bu âyetlerden birkaçının meâli:«Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Allah, kullarını pek çok esirgeyendir.» (Bakara, 185)«Hepiniz toptan sımsıkı Allah’ın ipine (Kur’an’a) sarılın, bölünüp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hem siz (birbirinizin) düşmanları idiniz de o kalplerinizi (İs lama ısındırıp) birleştirmişti. İşte onun (bu) nimeti sayesinde (din) kardeşleri olmuştunuz. Ve yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah, size âyetlerim böylece apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz» (Ali İmran 103)«Allah düeseyrii sizi (hepinizi) bir tek ümmet yapardı. O kimi dilerse onu sapıklıkla bırakır, kimi de dilerse ona hida yet verir. 

Yapageldiğiniz işlerden elbette sorumlu olacaksınız» «Rabbm «Ondan başkasına kulluk etmeyin. Ana ve babaya iyi muamele edin» diye hükmetti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırlarsa, onlara (of) bile deme, Onla rı azarlama, Onlara çok güzel söz söyle. Ve onlara acıyarak tevâzû kanadmı (yerlere kadar) indir ve yarab «onlar beni ço cukken nasıl terbiye ettilerse sen de kendilerini (öylece) esir ge» de.» (İsrâ, 23, 24)«De ki, «her biri kendi tabiatına göre^hareket eder. O hal de kimin daha doğru yolda bulunduğunu Rabbin daha iyi bili cidir.» (İsrâ, 84)«Şüphe yok ki, Allah insanları pek çok esirgeyicidir. 

Çok merhametlidir. O çok esirgeyen (Allah’ın) kulları ki, onlar yer (yüzün) de vakar ve tevazu ile yürürler. Kendilerine cahiller, beyinsizler (edebsizse) laflar ettiği zaman «selâm» (etle) de (yib geçe)rler. Onlar ki, gecelerini Rablari için secdekârlar ve kaimler (ayakta) olarak geçirirler.» (Furkan, 6365)«Onlar ki yalan şahitlik etmezler. Boş ve kötü lâkırdı duy-dukları vakit, şerefli olarak (ondan yüz çevirip) geçer (gider) ler.* (Fussilet, 34)«İşte (bütün) onlardır ki, zorluklara katlanıp dayanmaları sebebiyle gurfe (cennetler) ile mükâfatlandırılacaklar. Oradasağlık veselâm ile karşılanacaklardır.»«Onlar orada ebedi kalıcıdırlar. O ne güzel bir ikametgahtır.»«O, sizi (küfür) karanlıklar (m) dan (iman) aydınlığıa çıkarmak için kulunun üzerine açık açık âyetler indirmekte olandır. Şüphesiz ki, Allah sizi çok esirgeyen ve size çok rahmet edendir.»«Ey iman edenleri Eşlerinizin, evlâtlarınızın içinde hakikaten size düşman (olanlar) da vardır. 

O halde onlardan sakının.(Bununla beraber) affeder, kusurlarını, başlarına "kakmaz örterseniz, şüphesiz Allah, çok esirgeyici, çok yargılayıcıdır.»«Allah’a ibadet edin, ona hiç bir şey’i eş koşmayın. Anaya,babaya, akrabaya, öksüzlere, yoksullara, yakın ve uzak komşulara, yolda kalmışlara iyüik edin. Allah, kendini beğenen veböbürlenen kimseleri sevmez.»«Mü’minler ancak kardeştirler. O halde iki kardeşinizinarasını (bulun) barışıtırm. Allah’tan korkun ki esirgenesiniz»(Huccurat, 10)

«Ey iman edenler, bir kavm diğer bir kavmle alay etmesin.Olur ki, (alay edenler Allah’ın yamnda) kendilerinden (yanialay edenlerden) daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınlan (eğlenceye almasın) olur ki, onlar (eğlenceye alınanlar) kendilerinden daha hayırlıdır. (Kendi) kendinizi ayıplamayın. Birbirinizi kötü lâkablarla (ad) çağırmayın. îmandan sonra fâsık-lık en kötü addırl Kim (Allah’ın yasak ettiği şeylerden) tövbeetmezse onlar, zalimlerin ta kendileridir.» v (Huccurat, 11) «Ey iman edenler, zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü bazı zan (vardır ki) günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırma yın. Kiminiz de kiminizi arkasından çekiştirmesin. Sizden herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İştebundan tiksindiniz. Allah’tan korkun. Çünkü Allah tövbelerikabul edendir (çok esirgeyicidir).» (Huccurat, 12)«Şüphesis ki, Allah adaleti, iyiliği (hususiyle) akrabaya (muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emreder. Taşkın kötülük (ler) den, münkerden, zulüm ve tecebbürden nahyeder. 

Size (bu suretle) öğüt verir ki, iyice dinleyip ve anlayıp tutasınız.»« O halde, yetime gelince (ona sakın) kahretme (azarla- ma). Sâile (dinletiye, sorana ) gelince (onu) da azarlayıp koğ ma. Bununla beraber Rabbinin nimetini söyle (anlat).» (Duha, 912). «Sabn .tavsiye, merhametle muamele yapmayı tavsiye edenler ziyanda değil.»«Allah’tan sana esirgeme sayesindedir ki, onlara yumuşak davrandın. Eğer (bilfarz) kaba, katı yürekli olsaydin t onlar etrafından herhalde dağılıp gitmişlerdi bile. Artık onlan ba-ğışla, günahlarının bağışlanmasını iste. İş hususunda onlarla müşavere et» (Ali îmran, 159).«Allah, hiç şüphesiz (küfür ve masiyetlerden) sakınanlarla daima iyilik edenlerin kendileriyle beraberdir.» (Şûra, 37)«(Mü’min) kullarına söyle; «kâfirlere en güzel (söz) ne ise onu söylesinler». Çünkü şeytan aralarına fesad sokar. Zira şey-tan, insanın apaçık bir düşmanıdır.» (İsrâ, 53)«Bunlar yaramaz lâkırdı (lar) işittikleri zaman ondan yüz çevirdiler ve «bizim amellerimiz bize sizin amelleriniz size ait-tir. Size selâm (olsun) bi? cahilleri aramayız» dediler.» (Ka sas, 55) «Size, nefislerinizden, kendilerine ısınmanız için zevceler yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve esirgeme yapması da onun (Allah’m) âyetlerindendir. Şüphe yok ki bunda, fikrini iyi kullanan (işleten) bir kavim için elbette ibretler vardır.» «İyilik ile kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel (ha- reket ne ise) onunla önle. O zaman (görürsün ki) seninle, ara- sında düşmanlık bulunan kimse bile sanki yakın dost (un ol- muş) dur. Bu (en güzel haslete) sabredenlerden başkası ka- vuşturulmaz. Buna büyük bir hazza malik olandan gayrisi eriş- tirilmez.» (Fussilet: 34)

«Kötülüğün karşılığı ona denk bir kötülükdür (bir misille medir). Fakat kim affeder, barışı sağlarsa mükâfatı Allah'a ait tir. Şüphe yok ki, o zalimleri asla sevmez,* (Şûra, 40) «Mü’min erkekler de, mü’min kadınlar da birbirinin velileri (dostları ve yardımcıları) dır. Bunlar (insanlara) iyiliğiemrederler. Kötülükten vaz geçerler. İşte Allah, rahmetiylebunları yarlığayacaktır. Çünkü O, azizdir, hakimdir.» RUBAİ Mahluk-ı Hüdaı’ya şefkat et, rahmet bul. Eblehlere hilm ve hürmet et, rahmet bul. Sen herkese nfk ve rağbet et, rifat bul. Ger edemedinse izlet et, izzet bul. 

KISIM: 3 Bütün insanlarla güzel muamelede bulunmayı, lütuf ve yumuşaklık ile konuşmayı tavsiye eden Hadis-i Kûtsiler:Cenab-ı Hak’km kullarına olan rahmet ve şefkatini, insanların birbirlerine karşı iyilik, doğruluk, şefkat ve sevgiyle muamele yapmalarını emreden kutsi hadisleri:«Ey adem oğlu! Cennetim®, azametime karşı tevazu edenlerden, gününü ibadetle geçirenlerden, nefsini şehvetlerdenmen edenlerden, düşkünlerin yardımcısı olanlardan, öksüzlere ihsanda bulunup babalık vazifesini yapanlardan, dul kadınlara şefkatli bir koca gibi yardım elini uzatanlardan başkasıgiremez. Bu sıfatları taşıyanlar, bana dua ettiklerinde, onlar:*ı yardımlarına giderim. Benden isteyince dileğini yerine getirirve kullarımın kalplerine sevgilerini yerleştiririm.»«Ey adem oğlu! Mal benim malım, Sen benim kulumsun.Elçi misafirimdir. Eğer sen malımı, misafir olan elçimden esir-gersen sonsuz nimetleri veren (Allah) den istekli olma.»«Ey adem oğlu, mal benim malım, zenginler vekillerimder.

Fakirler evimin halkı. Benim malımla Ev halkıma cimrilik yapanları cehenneme sokarım.»«Ey adem oğlu, göğsüne elini koy ve nefsin için sevip istediklerini başkası için de sev ve iste.»«Ey adem oğlu! öfkeyi, şiddeti, gıybeti koğuculuğu terkedenlerin sevgisini, halkın kalplerinde belirtir, kendilerini,ayıplardan, keder ve sıkıntılardan kurtannm.»«Ey adem oğlu! Rahmet ettiğin gibi rahmete erersin. Senkullanma rahmet etmediğin halde benden sana merhamet ötmemi nasıl dilersin.»«Ey adem oğlul benim nzamı kazanmak gayesiyle öksüzve dulları koruyanları, benim gölgemden başka bir gölgeninolmadığı günde kendi gölgeme alırım.»«Ey adem oğlu, yoksullara infak et (ver) ki ben de sanavereyim.»«Ey adem oğlu, öfkelendiğin zamanlarda beni an ki, bende öfkelendiğim zaman seni anayım. 

Benim yardımlanma rızagöstermen, nefsine yapacağm yardımdan daha hayırlıdır.»«Ey adem oğlu, kullarımdan hasta olanlara güzel muamelede bulun ki, ben de gönüllerine senin sevgini yerleştireyim.Kıyamet gününde Allah Taâlâ buyuracak ki; «Ey kulum,hastalandım, bana niçin uğramadın.Kul: «Ya Rabbi, sen âlemlerin Rabbisin. Ben sana nasıl geleydim.»Allah cevaben: «Ama biliyordun, falan kulum hastalandıona gitmedin. Bilmeliydin ki, sen o hasta kuluma gitseydin beni orada bulurdun.» buyuracak.Ve yine o gün Cenab-ı Allah buyuracak ki: «Ey adem oğlu!Sana yemek verdim, Sen bana niçin vermedin.»«Kul diyecek ki: «Ya Rabbi sen âlemlerin Rabbisin, bensana nasıl yemek verebilirim.»Allah cevaben: Fakat yemek istiyen falan kuluma sen götüriip yemek vermedin. Eğer götürüp verseydin beni orada bulurdun» buyurur.

Ve yine o gün Cenab-ı Hak buyuracak ki: «Ey adem oğlu,sana bol su verdim, sen bana niçin vermedin?»Kul diyecek ki: «Ya Rabb! Sen âlemlerin Rabbisin sananasıl su verebilirdim.»Allah cevaben: «Susamış olan falan kuluma götürüp suverseydin beni yanında bulurdun» buyurur. .«Ey adem oğlu, beni sevenleri ben de severim.»Allah kıyamet gününde buyuracak ki: «Hani benim izzetve Celâlime sanlanlar? Bugün onları gölgemde gölgelendireceğim.»«Ey adem oğlu, fakir elçimdir. Eğer ona verirsen bana veriyorsun. Eğer ona vermezsen bana vermiyorsun demektir.»”«Ey adem oğlu, size ihsanda bulunanlara ihsan edin. Sizegelenlere gidin. Sizinle konuşanlarla konuşun. Size yedirenlere yedirin. Size ikramda bulunanlara ikram edin.»«Hiç bir fert diğerinden üstün olmaz. Ancak yoksullara ihsanda bulunanlar, görüşmeyi kesenlerle görüşmeye gidenler,konuşmak istemiyenlerle konuşanlar, yedirmeyenlere yedirenler, ihanet edenlere ikram da bulunanlar üstün olurlar. Ohalde bağışlayın, ayıpları örtün, rahmet edin ki size de rahmetedilsin.»

BEYİT:' 9 Cihan bağında ey gâfil budur makbulİns ve cin, ne kimse senden incinsin ne de sen kimseden KONU: 2 Bütün insanlarla iyi ve güzel bir huyla muamelede bulunmak, lütuf ve yumuşaklık ile konuşmak hakkındaki hadls-işeriflerin, büyüklerin sözlerinin ve herkesle aklına göre konuşup görüşmenin, bekârları evlenmeye teşvik ve bu husustakiöğüdlerin dört maddede bildirilmesi.

Kısmı — 1 Peygamber (S.A.V.) ümmetine ve sehâbelerine şefkati veesirgemeyi, güzel muaşerette bulunmayı öğretmiş ve anlatmış.Faziletlerini ve faydalarım duyurmuştur. Bu hususta ki bazıhadis-i şerifleri: .«Rahman olan Allah, merhamet edenlere, merhamet eder.Siz, yerdeki yaratıklara merhamet ediniz ki, gökteki Rabbinizde size merhamet etsin.»«Sizden küçüklere merhamet ediniz ki, sizden büyükler desize merhamet etsin.»«Müminler birbirlerinin iyiliğini düşünüp öğütlerde bulunmalı ve merhamet edip birbirlerine yardım etmelidir. Birbirlerinin dertleriyle dertlenmeli, sevinçleriyle sevinmelidirler. 

Nitekim bedenin bir organı acıyınca dier organların hepsi de oocıyı duyar ve o ocı yok olunca bütün organlar (vücud) rahata kavuşur.»«Mü'minler birbirinin kardeşidir ve âlem (insanlık) birtek nefis gibidir.»«Birbirinize bir şeyler veriniz ki, birbirinizi sevesiniz.»«Halkın hayırlısı, insanlara faydalı olandır.» Onun içinsahabeler, tabiin ve din âlimleri birbirlerine, kitab ehline vehatta bütün insanlara merhamet ve yardım ederlerdi.«Ümmetimin büyükleri çok namaz kılmak ve oruç tut*makla cennete girmezler. Ancak kalplerinin merhameti, göğüslerinin selâmeti ve cömertlikleriyle girerler.»Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimiz, mübarek elleriyle yetimlerin başlarını okşar, onlarla lütuf ve güleryüz ile konuşurdu. Peygamber (S.A.V.), Muaz (R.A.)’a hitaben buyurdu kİ

 «Ya mu’az! Öksüz çocuklara, merhametli bir baba gibi ol.Ektiğini biçeceğini kesinlikle bil.»Müslüman kardeşini dünyada sevindireni Cenab-ı Hak dadünya ve âhirette sevindirir. Mü’min kardeşini dünya dertlerinin birinden kurtaranı, Allah da kıyamet gününde dertlerden kurtaracaktır.»«Ana ve babasına ihsan ve ikramda bulunanlar için cennetin iki kapısı da açıktır.»«Cenab-ı Hak, kendi çocuğuna yardım eden ve ona, kendisine isyan ettirecek bir iş teklif etmeyen kimseye rahmetetsin.»«Amellerin en faziletlisi, mü’minin kalbini sevindirmektir.»«Bir kimse kendi aile halkına bir dirhem harcasa benim yanımda, Hak yolunda bin altın harcamaktan daha güzeldir.Ve bir kimse ana ve babasına bir itaatli olsa benim yanımdabin yıl ibadetten hayırlıdır.»«Bir kimse, ailesi yanında bir saat eğlense, benim yanımda bir mescitte itikâfe çekilmekten daha faziletlidir.»«îmanı kâmil mü’min ailesiyle en güzel geçinendir.»Kadınlan hayırlı bilip onlara yufka bir gönül ve yumuşaklıkla güzel muamele ediniz. 

(Çünkü) onlar kendi nefislerine malik olmayıp yanınıza sığınmış Allah’m emanetidirler.»«Kendi kölesini dövenin kefareti, onu azat etmektir.»«Dilini tutanın ayıbı örtüktür. Öfkesini tutanın günahlanaffolur.»«Yakınlannız ve hizmetçilerinizle lütufla, yumuşaklıklakonuşunuz. Günde 70 defa kusur işleseler dahi affediniz. Kendilerine yidiklerinizden yedirin. Giydiklerinizden giydirin.Onlara çocuklannız gibi ikramda bulunun, güçlerinden öte işteklif etmeyiniz. Onların da bedenleri et ve kandır, sizin gibi insandır. Cenab-ı Hak Onlara zulmedenlerin düşmanıdır.

«Ana ve babasına itaatli olan, onlan ziyaret eden, çocuk larıyla, akraba ve hizmetlileriyle yumuşak ve tatlı konuşan, dostlarını evine çâğırıp ikramda bulunan kimse insaniyette kemâle ermiştir.» «Velilerin meclisinde bulununuz, âlimlerle konuşunuz, Hakimlerle sohbet ediniz, fakirlerle görüşünüz.»«İki dostun konuştukları emanettir. Sır olan konuşmalarınbaşkasına söylenip açıklanması haramdır.»«Mü’minin mü’mine bakışı ibadet, yüzüne gülmesi kefarettir.»«Mü’mini, sevindirmek Allah nzasmı kazandırır»Allah'a ve âhirete iman eden komşu ve yakmlara ikramdabulun. Misafirlerine hürmet et. Konuşurken söyle veya sus.»Peygamberimiz (S.A.V.) Ebu Hüreyre’ye hitaben şöylebuyurdu:«Ya Ebu Hüyreyre, nefsin için sevdiklerini diğer insanlar-için de sev ki, mü’min olasın. Komşularınla temiz ve güzelkomşuluk yap ki, müslüman olasm.»«Komşuya eziyet vermekten kaçın ve komşunun da ezi yetlerine sabret ki ölüm, sizi birbirinizden aynncaya kadar.

Öyleyse güzel komşuluk, sırf ona eziyet vermekten, kaçınmakdeğil, aynca onun eziyetlerine dayanmak ve sabretmektir.»«Muhakkak ki güzel ahlâk iyi komşuluk yapmak ve yakınlan ziyaret etmek, Allah nzasını kazandırır, insanı hatalarında^ anndınr.»«Güzel huy Allah’m rahmetinden sahibinin boynuna takılmış bir yulardır ki ucu meleğin elindedir. Melek onu hayradoğru çeker. Hayır ise onu Cennete götürür. Kötü huy ise, Allah’ın azabından sahibinin boynuna takılmış bir yulardır ki,ucu şeytanın elindedir. Şeytan da onu şerre çeker. Şer ise onucehenneme sokar.»«Bu üç meziyete sahip olmayan kimse imanın lezzetine eremez: a — Hilimdir (yumuşak olmaktır). Bununla cahilin öfke-sini önler.b — Günahtan korkmakdır. Bu da haramdan men eder. a — Güzel huydur. Bu da halkla iyi geçinmeyi sağlar.»«Sadakaların en hayırlısı halkla güzel geçinmektir.»«Yumuşak huylu ve geçimli olan, dünya ve âhirette hayraermiştir. 

Bu vasıflan taşımıyan dünya ve âhiret hayrindenmahrumdur.»«îmandan sonura aklın başı, halkla güzel geçinmektir.Halkı sevmek, onlarla kaynaşıp gerektiğinde danışmaktır.Çünkü danışanın işi rast gider. Kendi fikriyle hareket edeninsonu iflâstır.»«Dünyayı terkeden, Allah’m yamnda merğubdur (beğenilir). Halkın elindekini terkeden, herkesin sevgisini kazanır.»«Mü’minlere nasihat etmek, şefkat göstermek, mutluluğun alâmetidir.)Cenab-ı Hak refiktir, sıfkı sever. Ünfi (sertliği) sevmez. Rıfk için yaptığı lütfü, sertliğe yapmaz.»«Cenab-ı Allah, bir ev halkına hayır dilediği zaman, onlan nfka alıştmr, sertlikten uzaklaştırır. 

Çünkü nfk inşamsüsler, sertlik ise onu lekeler.«(Peygamber (S.A.V.) efendimiz, Ebu Zer’e hitaben şöylebuyurdu:) Ya Eba Zer, eğer mü’min kardeşine faydalı olamı yorsan bari zarann olmasm. Eğer o senden sevinç göremiyor-sa bari elem görmesin. Eğer dilin onu methetmediyse bari yermesin. Çünkü müslüman, elinden ve dilinden diğer müslüman-ların selâmet bulup zaranndan pmin olduğu kişidir.» KISIM: 2Herkesle iyi ahlâkla muamele etmek, lütufla ve yumuşak-lıkla konuşmasının mahiyet ve keyfiyetinin çeşitli haber eser-lerle bildirilmesi: 
 Ey aziz, Ehlullah diyorlar ki:. Peygamber (S.A.V.) efendimiz, ümmetine ve ashabına sev giyle samimiyetle sohbet etmesini âdâb ve erkânını anlatıp diretmiş, mahiyetini, keyfiyetini (niceliğini) duyurmuştur. Bu husustaki hadisi şerifler:«Ey ümmetim ve ashabım! Allah’m ahlâkıyla ahlâklanın. Muhakkak ki ilim ve hilim, O’nun ahlâkındandır. İlim ancak ö|renmekle kazanılır. Hilim ise şefkat ile hasıl olur. Hayır is tiyen hayrı bulur. Şerden kaçman korunur ve selâmeti bulur.«İlmi isteyiniz. İlimle birlikte hilim ve vekân (ağır başlı) lık) da isteyiniz. 

Ders verdiğiniz öğrencilerle yumuşak konu-şunuz. Ders aldığınız hocalara büyük saygı gösteriniz. Böbür> lenen, kibirlenen âlimlerden olmayınız ki, cehaletiniz size ügr tün gelmesin.»«Sizden uzak olan ana, baba V6 akrabalarınızı ziyarete gidiniz. Size vermiyenlere siz ikramda bulunun. Size cehaletle muamele yapanlara siz ilimle karşılık veriniz ki, bu meziyet-lerinizle Allah’m yanında yükselesiniz.»«Cenabı Allah, İslâm dinini en üstün ahlâk ile bezemiş, en güzel amellerle süslemiştir. 

Bunlarda: Güzel muaşeret, güzel, huy, inatçı olmamak, yerinde ve bol harcamak, etraflı ca anlatıp inandırmak, yedirmek, bol selâm vermek, hastaları ziyaret etmek, yaşlıları ağırlamak, kusurları affetmek, iyi kom-şuluk yapmak, öfkeye hakim olmak ve bu hali düzeltmek, cö-mert olmak, iyilik yapmak, başkalarınım ayıplarını örtmek-tir.»«Müslümanın müslüman üzerindeki haklan altıdır:1 --Bir müslümanı görünce selâm vermek. 2 — Çağrılınca daveti kabul edip gitmek. 3 — Sizden nasihat istiyene nasihat etmek. 4 — Sana verilene karşılık hamdü senâda bulunmak vedua etmek. 5 — Hastalan ziyaret etmek. 6 — ölünce cenazesine gitmek.»

Mü’min, vekarlı, yumuşak itaatli olup deve gibi çekildiği tarafa, doğru gider. Eğer bir taş üstünde oturtmak istenirse çekinmeden oturur. Peygamber efendimizin Uhud savaşında mübarek dişinin kırılması olayına sahâbeler çok üzülmüştü. Bunun üzerine Resülullah’a sana bunu yapan kavme lânet et» dediklerinde O cevaben: Ben Allah’m yaratıklarına lânet et-mek için gönderilmedim. Ancek onlan doğru yola çağırmak için ve bütün âleme rahmet olarak gönderildim. Cenabı Hak, beni anlamıyan kavmime hidayet versin» buyurmuştur. Bu-nun için denilmiştir ki: «Kim kendisine zulüm eden kimseye bed (fena) dua ederse muhakkak o kimse Peygamber (S.A.V.) in ruhaniyetini mahzun eder, buna karşılık şeytanı sevindirir. 

 Kim ki, kendisine zulmedeni affederse muhakkak ki o kimse Resulüllahı sevindirir, buna karşlık şeytanı mahzun eder.»* «Dövülen yetim çocuğun ağlaması karşısında Allah’ın arşı sarsılır. Bunun için Cenâbı Hak buyurur ki: «Ey meleklerimi Şahid olunuz ki, o Öksüze acıyıp susturan ve hoşnut edeni ben de kendi yanımda hoşnut ederim.»«Çocuklarına pazardan ilk çıkan meyveyi alıp götüren baba, sadaka vermiş gibi hayır işlemiş olur. İlkin bu meyveyi kadınlara versin. Çünkü onların kalbi daha yumuşak oldu-ğundan Allah onlara daha fazla rahmet eder.» «Çocuğun, ana ve babası üzerinde üç hakkı vardına — Doğduğu gün ismini koymak, b — Anlar duruma gelince okutmak. 2 ç — Evlendirmek.»«Erkeğin karısı üzerindeki haklan şunlardır: Kadın, deve-nin sırtında bile olsa nefsini kocasından men etmesin. Koca-sından izin almadan, ramazanın dışında bir gün bile oruç tutmasın. Kocasından izinsiz, habersiz evinden çıkmasın ve başka yere gitmesin. Sevap umarken günah işlemesin.»«Evini terkeden kadının namazı kabul olmaz. Tâ ki dö-nüp kocasına, «bana dilediğini yap» demedikçe o günahtan kurtulmaz.»

«Beş vakit namazını kılan, Ramazan orucunu tutan, ya bancı erkeklerden kendini koruyan ve kacasma itaat edip onu kırmıyan kadın muhakkak Cennete girer.»«Komşunun komşu üzerindeki hakları sekizdir:1 — Borç istediğinde vermek.2 — Çağırdığı zaman gitmek3 — Yardım isteyince yardımına koşmak. 4 Sevinçli ve hayırlı bir iş yapmışsa tebrik etmek.5Bir müsibete uğramışsa ta’ziye etmek.6 — Hastalanmışsa ziyaretine gitmek,7 — ölmüşse cenazesine gitmek.8 — Kaybolursa evini ve aile fertlerini korumak»
«Üç çeşit komşu vardır:1 — Üç kat hakkı olan komşu. Bu hem komşundur, hemakrabandır, hem de müslümandır. Bu komşunun sizin üzerinz-de üç hakkı vardır; akrabalık, müslümanlık ve komşuluk haklan.2 — Müslüman komşu. Bunun da üzerinizde iki hakkı vardır, müslümanlık ve komşuluk hakları.3 — Gayr-ı müslim komşu. Bunun ^sâdece bir komşulukhakkı vardır.»«Cennetin köşkleri şu mü’minler içindir: Yemek yediren,seâm alan gündüz oruç tutan, gece kalkıp namaz kılan.» /Nitekim Hz. İbrahim (A.S.) yemek yedirmeyi öyle seviyordu ki, yemek istediği zaman kendisiyle beraber yiyecek bir kimseyi bulamayınca uzaklara kadar gidip misafir arardı ve dört kapısı bulunan evinin dördünden de misafir beklerdi. Bunun için kendisine Halil-ür Rahman Ebül-Asyâf adı verilmiştir.«Muhakkak ki, en son ve mükemmel din islâmdır. Bununiçin bu dini size lâyık gördüm. 

Bunun da ıslâhı, iki meziyete bağlıdır.- Güzel huy ve cömertlik. Bu iki meziyetle bu dine ik*ramda bulunmak lâzımdır.»«Mü’mine, üç geceden fazla dargın kalmak ve birbirlerinigördüklerinde yüz çeyirip gitmek helâl olmaz. Dargınların enhayırlısı ilk selâm veren ve ilk konuşandır.» «Arabuluculuk, en kolay sadaka ve faziletli harekettir.Cenab-ı Allah, iki mü’minin arasını bulana, konuştuğu her kelime için bir köle azad etmiş sevabım verir.»«Bir mil uzaktaki bîr hastaya gidip hatırım sor. îki mil uzaktaki mü’min kardeşine gidip ziyaret et. Üç mil gidip ikimü’minin arasım bul, sevap kazan.» . ^ t«Sultana yakın olanlar, Rahman (olan Allah)'dan uzakolurlar. Etrafında çok adamları bulunanın, şeytanları da çokolur. 

Malı çok olanın endişesi şiddetli, üzüntüsü sayısızdır.»«Zenginlere yakın olmaktan, âmirlerle kalkıp oturmaktanve dünya âlimlerinden sakınınız.»«Alçak gönüllü insanlara karşı siz de alçak gönüllü olun.Kibirli olanlara karşı da kibirli olunuz ki, bu hal onlara zillet,siife feet ve tasaddüktur.» 1 * «Dört şey var la; Mü’minin abdestini ve orucunu bozup sâlih* amellerini yıkar:'1 — Yalan söylemek. 2 — Gıybet etmek . 3 — Nemime (ara bozuculuk, casusluk etmek)4 — Nâmahreme bakmak.»KISIM: 3Bütün halkla iyi ahlakla muamele etmek, yumuşak ve lü-tufla konuşmak hakkında büyüklerin' sözleri, herkesin seviyesine göre hareket etmesi ve konuşması.d,-, Bşf Ehlullah d|yorlşi‘ ki:’ Cömertlik, insanin süsüdür. Afv, iyiliklerin en güzelidir. Tevazü, ilmin meyvesidir. İlim, hilmin esasıdır. Doğruluk keramet, yalan aşağılıktır, kurtuluş iso ancak doğruluktadır. Bereket nfk iledir. Tevazü. şerefin seâme'tidir. Kibirlenme helakolmanın esasıdır. Kanaat tükenmez bir hazinedir, sahibini yükseltir. Tama’ (İhtiras) fakirin felaketidir. Söz vermek bir hastalıktır. Onun ilacı vefâ (sözü yerine getirmek) iledir. Akıllıyauymamak, onu şiddetli azarlamaktır. Ahkama karşı susmak. 

ona en güzel cevabdır. Kerim şükredici, Leim (cimri) nankörolur. Dil insanın terazisi, akıllı ile cahilin ayırıcısıdır.Mümin insafsıza karşı insaf ile gider, sabırla onun kalbine müsibet kadar iner. Mümin, vakarlı, yumuşak, endişesizve güvenilir kimsedir. Yalancı, yaptığını başkasının üzerineatan şeytandır, sırf surette insandır. Rıfk ve affetmek uyuşmaktır. Hılım ve kerem güzel huydur. Kerim olan verdiği sözü yerine getirir. Sözünde durmayanı affeder. Halkın elinde olandan el çekmek, iki cömertliğin birisidir. Dilenciye dua etmekve sorana yol göstermek, iki sadakanın birisidir. Uygun eş, ikirahatın birisidir. Allah’a yaklaşmak yalvarmakla, insanlara yaklaşmak ise onlardan istememekle olur. Senin dostun, gözüngibi olan insandır. 

Ancak fark onun senden başkası olmasıdır.Meşveret sana rahattır, islişare ise rahmettir. Büyük insanmalçak gönüllü olması, kudretli bir kimsenin affedici olması gibidir. Cömert verdiğini kendine borç bilerek verir. Cimri verdiklerini alacak sayar ve alır.Doğru insanların ruhları bir, bedenleri ayrıdır. Mümin,halkın eziyetlerine dayanan kimseyi incitmeyendir. Cömert,namusunu malıyla, Cimri ise malını namusuyla koruyandır.Yardım et ki, yardım göresin. Kötülük edene iyilik yap ki, onuelde edesin. Amiri olmak istediğin kimseye ihsanda bulun,âmiri ol. Kiminle denk olmak istersen ona tenezzül etme, ağırbaşlı ol. Kime dilersen muhtaç ol da ona köle ol. Öylo giyin ki,onunla ne dillere düş, no de alçal. 

Kendin için uygun gördüğünsözü halka söyle. Elinden geldiği kadar başkasının kusurlarınıaffet, ayıplarını ört. Halkın seninle ne şekilde sohbet etmesinden hoşlanıyorsan, sen de onlarla aynı şekilde sohbet et ki onlar senden, sen de onlardan emin olasın. Senden özür diliyeninözrünü kabul et, seni inciteni affet ve onunla yumuşak konuş.Senden büyüklere itaatli ol ki, senden küçükler de sana itaatliolsunlar. Müminin ümidi Hak’tan olur. Allah’tan başkasındanumma bekleyenin dileği boşa gider, zararlı olur. Duyulduğuzaman itibanm yok edecek işlerden sakın. Sorulduğunda utanıp inkâr edeceğin işleri yapma. Cömerde ihanet etlinse ondansakın, cimriye ikram ettinse ondan korun.

 742 MARİFETNAME Şaka ve alay sebepsiz yere belâlan çeker ve zamanınboş yere harcanmasına, ömrün heder olmasına neden olur.Gıybet ve nemime (söz taşıyıcılık) den sakın ki, bunlar sahibini halktan ve Haliktan uzaklaştırır. Cimriden sakın. Çünkü,cimri olan kimseden yakınları nefret eder, yabancılar uzakdurur. Definelerin en yararlısı kalplerin sevgisidir. En çok sevilen, hilim ve tevazudur. Allah’ı bilen, halktan özür diler, cimrilikleri beğenmez ve onlara değer vermez.İlmin faziletlisi hilim ve vekardıı*. En güzel giyiniş tarzı,seni insanlar içinde temiz gösteren ve halkın dilini senden çekendir. Fakir, Cenab-ı Hak’kın elçisidir. Size gelip bir şey istediğinde verirseniz Allah da size karşılığını verir, vermeden gönderirseniz Allah da sizden alır. 

Ahlâkın en güzeli, gelmiyenesenin gitmen, seni mahrum edene ikramda bulunman, sana zül-medeni affetmendir. Halkın sana muhtaç olması Hak'kın nimetinin devam ettiğine delildir. Bunu ganimet bil, kıymetini bilki, bu nimet yok olmasın. Konuşursan doğru konuş, malın varsa hoşlukla ver. Söz verirsen tut. İyilik yaparsan gizle. Başakakıcıların yanında oruçlu ol. Sefihe yumuşak davranırsan,onu iyi edersin. Başkasında kötü bir hareket gördünse onungibisinden sakın. Cömertlikle büyüklük olur, şükretmek ile nimet artar. İyilikle sert insanlar yumuşar. Acele etmeden dikkatli hareket etmek, sebepleri bulmayı kolaylaştırır. Herkeseselâm vermek güzel huydur. İhsanın (verdiğin şey) için minnet etme ki tamam olsun. 

Tevazü nün meyvesi yükseliştir. Kanaat etmenin meyvesi yükselmektir. Güzel sohbet sevgiyi arttırır.Güzel huy en üstün fazilettir. Güzel huy, insana en hayırlı arkadaş ve Allah’ın en büyük nimetidir. İnsanlarla öyle iyigeçin ki, ayrıldığında seni arasınlar ve öldüğünde seni söyleyipağlasınlar.İlmin başı hilim (yumuşak) ve merhametli olmaktır. Hil-min başı kin tutmamak, sabırlı olmaktır. Hikmetin başı insanlarla iyi geçinmektir. Aklın başı, dost kazanmayı başarmaktır.Güzel huy, insanı saadete kavuşturur. İnsanın merhameti vocömertliği kendisini düşmanlarına sevdirir. Hilmin zekâtı, güzel geçinmektir. İlmin zekâtı, zekilere öğretmektir. İlmin süsü,hilim ve nzâdır. Hilmin süsü eziyete dayanmaktır. Nimetinsüsü, ana, baba ve akrabayı ziyaret etmektir. Sevilmenin sebebi cömertliktir. Dostluğun sebebi vefalı olmaktır. 

Ayrılışlarınsebebi, uyuşmamazlıktır. Fakirliğin sebebi israftır. Yumuşaksöz, selâm verme büyükler için sünnettir. Senden razı olanateşekkür etmen onun nzasını ve cömertliğini artınr. Sana dargın olana iyi davranman barışı ve sevgiyi sağlar. Yumuşakkonuşma ve idare etmek düşmanların muhabbetinin anahtarıdır. Gönül rahatlığı en güzel süstür. Zevk ve safâ arkadaşlığıbelâ getiricidir. Dostluk, bolluğun süsü belânın gidericisidir.Güzel huy ve cömertlik, zenginlik ve bolluğun sebebidir. Çokselâm ve tatlı dil, herkesçe sevilmeyi sağlar. Hilim ve cömertlik, yumuşak kalpli ve geçimli, musibete karşı sevinçli, şiddetekarşı sabırlı, sarsıntı anlarında vakarlı olmak, velilerin adetidir. Malınla cömert, sırrınla cimri ol ki, mal veren çelil, namusunu veren zelil olur. 

Tatlı dili olanın dostu çok olur. Seni öveıîbil ki sana iyilik etmiyor, kusurlarını söyliyen bil ki sana nasihat ediyor. Sözü tatlı olanın sevilmesi lâzımdır. Kararını bellieden olgun değildir. Allah’tan başkasından yardım isteyen yardımdan mahrum olur. İnsanlara eziyet vermiyenin düşmanıolmaz. Senin hakkında hüsn-i zan edenin, zannı gibi ol. İyilikleİslah olmayan, bil ki kötü karşılık ile 'ıslah olur. Ahlâkı iyi ola ■nın rızkı bol, kadir ve kıymeti yüksek olur. Kırbacından korkan ölmeni ister. Meth ile kötülükten vazgeçmiyeni belki yerme terkettirir. 

Çünkü ..kusurlarının halkın diline düşeceğindenkorkar. Öfkesine hakim olanın- hilmi tamdır.İnsanlarla iyi geçinen selâmet bulur. Hiddetini durduranhalimdir. Şehvetini susturan hakimdir. Huyu güzel olan yumuşak söyler, hem rahat bulur, hem rahat eder. İnsanlarla iyigeçinenin kusurları örtük kalır. Halkın kusurlarını araştıranınayıplan izhar olunur. Nasihati kabul eden yüz karalığındankurtulur. Sana teveccüh edene yardım et. Devlet reisine itaat.Allah’a itaattir. Başkasına kuyuyu kazan kendi düşer içi no.Küçük müsibeti büyüten daha büyükleriyle karşılaşır. Başkalarının sırrını söyliyenin sırlarını Allah açığa vurur. Gizli, işleri araştıran, gönül sevgisinden mahrum kalır. İnsanlara Halka verene Allah da verir ve o kimse bütün işlerinde hayır görür. Kötülük yapana iyilik eden her kemali alabilir. Kendindenüstün olanlarla güzel geçinen her muradına erer.

 Dostunun ikâzlarına kulak asmıyan ölüm hastalığında, yalnız kalır. Halka şükretmiyen Allah’a şükretmemiş olur, insanlardan utan-mıyan Allah’tan da utanmaz. Namahreme bakmıyan kalbenrahat olur. Sana söz getiren, bil ki senden de söz götürüyor.Sana başkasını metheden, senden istemiş olur, soru sormuşolur. Ahlâksızları yeren, nefsine söğmüş olur. Ana ve babasına itaatli olanın çocukları da kendisine itaatli olur. En büyüknimet doğruluktur. Doğru söz, güzel hal ve hasletlerin, ikbâlinve yükselişin belirtisidir. Taat gibi izzet, kanaat gibi hazine olmaz. Edeb gibi asalet, ilim gibi şeref olmaz. Görmemezlik gibihilm, bilmemezlik gibi akıl olmaz. Allah’a isyan eden insana,itaat edilmez. 

Yalan söyliyenden hayır gelmez. Akıllı insanıncahillle konuşması, doktorun hastasıyla yaptığı konuşma gibiolmalıdır. O öfkeli ise, sen yumuşak ol. Sakın cömerdin elini tutma, o vermek isteyince de mani olma. Tâ ki, imkânları yokedip gitmiyesin. Halkın beğenmediği şeyleri yapma ki, sana iftirada bulunmasınlar. İyi ile kötüyü bir tutma İyiyi methetmeyi, iyilik yapana dua etmeyi unutma. Cimriye danışma. Kadına yük olma, malına göz dikme. Çünkü o iyiliği büyütür vebaşa kakar, ona verdiklerini de inkâr eder. İyilikleri unutupeksiği hatırlayan dost değil, düşmandır. Sakın meclislerde birkimseyi baş koltuğa götürüp oturtma, sana da ısrar edilmedikçe yukarılara çıkıp oturma.

BEYİT:Varma ol sadre ki senden âlaSeni aşağı sürer ki PervaBudur erbab-ı kemâle elyakKadri âli ola gönül alçak 745 ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ KISIM: 4Evlenmen'n afetleri ve faydalan:Ey aziz, Edeb ehii diyorlar ki:Evlenmenin üç afeti, beş faydası vardır. Fakat faydalarından ötürü evliliğin istenmesi, beğenilmesi daha hoştur.. Zarar-lanndan dolayı evlilikten kaçınmanın delillerini açık ve seçikolarak gösteren ve tavsiye edenler vardır. Nitekim Şafii mezhebinde bekârlık evlilikten üstün tutulmaktadır.Biı* hadisi şerifte Peygamber (S.A.V.) efendimiz «180 yılsonra ümmetimin üzerine bir zaman gelecek ki, bekârlık, yalnız ve dağ başında bir rahip gibi yaşamak daha çok sevilecektir» diye buyurmuştur.

Hz. Ali (R.A.) de «kadınların hepsi hayırsızdır. Fakat onlardan daha hayırsız olan şey, erkeklerin onlara muhtaç oluşudur» ve yine «Çok evlilik rezalet ve şaşkınlığı arttırır. Evliolmıyana ne mutlu» demiştir.Bazı Arap büyükleri de şöyle demişler: Evlenmenin sevinci bir ay, derd ve elemi ise sonsuzdur. Evlenme, belin bükülmesine ve mehrin kabullenmesine sebeptir.Evlenmenin Afetleri:Birinci afet: Helal kazanmanın zorluğudur. Hele aile fertleri çok, kazanç az olursa bu belâ daha çok ağırdır. İkinci afet,kadının ve çocuklann haklannı yerine getirmek zorluğudur.Üçüncü afet, kadın ve çocukların erkeğin ibadet yapmasını engellemesi, Allah’ı düşünmek ve anmaktan gâfil bırakmasıdır.Evlenmenin bekârlıktan üstün tutulduğunun delilleri dahaaçık seçik ve doğrudur. Nitekim Hanefi mezhebinde, evlilikbekârlıktan daha üstün kabul edilir.Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’inde: «kadınlardan 1 hoşunuzagidenlerle nikahlanınız.» buyurmuştur.

Başka bir âyette de şöyle buyurur: Onlar ki «Ey Rabbimlz,bize zevcelerimizden ve nesillerimizden gözlerimizin bebeğiolacak (değerli insanlar) ihsan et. Bizi takvâ sahiplerini öncülal.» (derler.)Peygamber (S.A.V.) efendimiz bir hadis-i şerifinde:«Evlenin, çoğalın fakirlik korkusundan evlenmeyen bizdendeğildir» buyurmuşlardır. Bu hadisi şerifiyle Resülüllah (S.A.V.) evlenme hususunda Allah’a tevekkül etmiyenlerin, insanların hayırsızları olduklarını ifade etmişlerdir.Peygamberlerle velilerin göğüsleri marifet nuru ile dolduğundan, damarlarına yayılan bu nurlu gönül ve canlan heyecanla dolar ve duyu organları ile nefsin kuvveti ve şehvet duygusu harekete gelir. Gönül ehli olan Ariflerden hangisininkalbinde bu nur çok fazla ise, o Kâmilin cinsi kuvveti çok olur.Çünkü ilâç vermek, hastalık için gereklidir.

Nitekim Peygamber (S.A.V.) efendimiz «İrfan ehlinin Cima şehvetinin derecesi, kalplerindeki nurun derecesiyle orantılıdır» buyurmuşlardır. Çünkü her şehvetten kalbe sıkıntı vekeder gelir. Yalnız Cima şehvetinden kalbe nur ve ışık, zevksafâ gelir.Bunun için Peygamberler, veliler ve din âlimleri Cima’ufazla meyilli olurlar. Buna karşılık halktaki Cima şehvetininfazlası hastalıktır ve yerinmiştir. Çünkü o, marifet nuru ışığının tesiriyle değil, şum (uğursuz) olan şehvet ateşinin tesiriyle olmaktadır.Demek ki, gönül hastalıklarından sıhhat bulmuş olan Kâmilin her şehveti beğenilmekte ve övülmektedir. Oysa ki kalphastalığı içinde halkın Cima şehvetinde hastalık ve yerinmevardır.Evlenmenin Faydalan*. X Evlenmekle insan nesli ürer ve devam eder. Muham-med Ümmeti onunla artar, ölen çocuklar mahşer gününde anave babalarına şefaatçi olurlar. 

2 — Evlenme, kişiyi zinadan korur. Erkek karısıyla birçoklezzet ve hoş haller bulur. Kadınlara tutkulu şekilde sevgi, in-sanlar için süslenmedir. Böylece Allah, kadınlan ön plana almakta ve bütün dünya lezzetlerinin en zevk vericisinin kadınolduğunu bildirmektedir. 

3 — Evlenen erkeğin nefsi, kansıyla rahat ve huzur bulur.Çünkü; insan devamlı olarak bir işle uğraşırsa yorulur. Bunuııiçin «bedenleri rahat ettirdiğiniz gibi zihinleri de rahata kavuşturunuz» deniliyor.Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Keriminde: Kendisinden eşini yarattık ki, beraber yaşasınlar.» buyuruyor. Bu âyetle de her kuluna, eşiyle bulunup lezzet almanın lüzumunu bildirmiştir.Bir hadis-i şerifte de: Dünyanızda üç şey.,seviniz. Kadınlarıgüzel şeyleri ve namazları» buyuruluyor. Peygamber (S.A.V.)efendimize nurların görünüşü ağırlaştığı zaman «Benimle konuş, ya Aişe!» deyip mübarek elini üzerine koyar, onunla oy.-naşirdi.

4 — Evlenen erkek, evi idare etmek yükünden kurtulur,'böylece de kalbi rahat bulur. Çünkü evinin işleriyle gece günr düz uğraşanın vakti boşa gider, ilim ve amelden geri kalır. 'Bunun için iyi kadın bu fâni dünyadan değil, âhiretten sayılır.Çünkü erkeğin ev işini ve şehvet hizmetini görüp âhiret amellerinde ona yardımcı olmaktadır.

5 — Evlenen erkek, karısıyla çocuklannm terbiyelerindeve düzelmelerinde nefsiyle savaşır, onlar için helâl kazanmakve katlanmak suretiyle riyazet (nefsi terbiye etme) yoluna gider. Çünkü geçim tedbirlerini almak ve aile fertlerinin terbiyeve islâhı ile uğraşmak, insanı benliğinden düşürür, elem vekeder ateşlerinde pişirip dert potasında 
külçe haline getirir.

BEYlT:Eğer çoluk çocuk sahibi iseniz,Malınız az, dininiz çok olur.Allah’ın verdiği rızıkla yetininiz.Lüzumlu şeyleri birbirinizle paylaşırsınız. Yaptığımız bütün bu açıklamalar, bize evlenmenin afetlerini ve faydalarını gözümüzün önüne serdi. Şimdi yapılacakşey şudur. Herkes kendi durumuna baksın. Kendinde evlenmenin âfetlerini sönük, faydalarını toplu, hazır ve canlı görenkimse için, evlenme en güzel bir hareket ve en gerekli bir içi ir.Bunun aksi olan için ise bekârlık, en hayırlısıdır. Kendisindebu ikisini, yani afet ve faydalan kanşık bulan kimse ise, bunlardan hangisi üstün geliyorsa o tarafa yönelsin.Esas olan haramdan ve zinadan sakınmaktır. 

Şehveti fazla olan fakire evlenme emrolunmuştur. Fakat bekâr olan sâlik;oruç tutmak, az uyumak, kimse ile konuşmamak ve halka bakmayıp gönlünden Allah’a yönelmek, yorulduğu zaman bir tarafa gitmeyip kendi kalbine eğilmek ve çeşitli arzulan tahay yül edip göz önüne getirmek suretiyle avunsun. Sonra yinedünyaya ait her şeyi unutup Allah’ı düşünmeye ve onu anma ya dalsın böylece Allah’ıyla başbaşa kalsın. Tâ ki Kâmil olsun.Kâmil olmadıkça evlenmesin, nefsi ile savaş halinde iken onunisteklerini yerine getirmesin.Bir mürşid-i Kâmil: ^nefsin kadınlan hayal edip arzulamasına karşı dayanmak, onlara nail olup kötü huylannı çekmekten daha hayırlı, dolayısıyla da kalp daha rahat, ruh dahaaziz ve daha çok zevk duymaktadır» demiştir.

Cenb-ı Hak Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur*.«Muhakkak ki, eşleriniz ve çocuklarınızdan size düşmanolanlar vardır, onlardan sakınınız.» Bu emriyle Allah-u Taâlâ,insana, kendi canına düşman olan nefsinin başka düşmanlarlabirleşmesi halinde kendisine daha çok zarar vereceğini bildirmektedir.Arif ve Kâmil zat için bu dünya, ancak bir hayal ve gölgeâlemidir. Onun içih evlenmek veya bekâr kalmak, halkla beraber olmak ya da yalnızlığa çekilmek müsavidir, birdir. Çünkü o, hepsini Allah’tan bulur ve ondan bilir. Her işinde Allah’ateslim olmuş ve ondan gelen her şeye nza göstermiştir. Onun,dünya ile bir işi kalmamıştır. Halka hizmeti de sırf Allah içindir. Ona, ne eşinden ne de çocuklarından hiç bir zarar gelmez. Topluluk içinde iken bile, yalnız Allah’ı iledir. 

Sözün kısası, halkın bir kısmı selâmeti bekârlıkta bulurken bir kısmı da evlilikte bulur. Ahlâkı güzel kemâl sahibi ve ya güzel vücutlu yahut da çok zengin olan kimseler, evlenmekten lezzet alır. Bunun aksine malı, kemâli, güzelliği ve iyihuylan olmıyan kimse bekâr kalmada rahatı bulur. HalbukiCenab-ı Hak, her kulu için hayırlı olan işi bilir ve herkesin haline lâyık olanı verir.KONÜ: 3İlâhî sohbetin âdâb ve erkânı, zamanın tabiatı, akrabakomşu ve dostlarla kalkıp oturma ve adabı on üç kısım ile bildirir:

KISIM: 1Kulun, Mevlâsı karşısında ve onun huzurunda iken riayetedeceği âdâb ve erkân:Ey aziz, Edeb ehli şöyle demişlerdir:Muhakkak ki banş ve savaş zamanlarında uyanık olduğunve uyuduğun saatlerde, diri ve ölü hallerinde bir an bile .senden ayrılmayan sahibin, yaratıcın, mevlân ve nzkmı veren Rabbini hangi saatte düşünür ve anarsan o seninle beraberdir, sen O’nun huzurundasm. Nitekim Cenab-ı Hak: «beni zikredenin yanındayım» bu-\ yumuştur. Her ne zaman O’na karşı olan vezifelerinde bir kusur yaptığın için üzülür ve kalbin kırık olursa, sahibin o anda senin yanındadır ve koruyucundur. Nitekim Cenab-ı Hak.:«Kalpleri kınk olanların yanındayım» buyurmuştur.Muhakkak ki eğer sen Cenab-ı Hak’kı mârifetiyle tanıyıpbilseydin O’nu kendine sahip tutar, halkın sohbetini tamamenterk ederdin. 

Bütün nefeslerinde ve organlarının işleyişi üzerinde düşünür, öğrenir ve inanırdın ki, Cenab-ı Hak her an seniniçini görüyor, iç ve dışını kaplayan ve kalbine doğan her şeyi biliyor. O zaman sen de, Cenab-ı Hak'kın senin yalnız veyacemaat içinde iken tereddüt gösterdiğin hallerinde hep seninle beraber, hareket ve duruşlarını zaman zaman düşünüpkorktuğun şeyleri bildiğini anla.îşte bunu anlıyan Zelil kul, Mevlâsınm huzurunda gerek'tiği şekilde kendine çeki düzen verir, edebini takınır. O raman Çelil olan Mevlânm, seni yasaklarında değil, hep emirlerini yapmakta olduğunu görmesini ister, buna gayret ederdin.İşte sen her anında bu huzur ve ünse hail olmadmsa, o zamangece gündüz Rabbinden gafil ve ayrı kalmayıp, münâcâtıylelezzetlen. Bunun için de Mevlâ ile sohbetin edeblerini bilmengerekir. 

Bu huzurun edebleri onbeşdir:1 --Başını eğip., önüne bakmaktır 2 ® Aklını toplayıp Allah’dan başka olan her şeyi düşünmeyi bırakmaktır.4 Bedenin bütün azalarının sâkin olmasıdır.5 — Emre imtisal etmek.0 — Yasaklardan kaçınmak.7 —^ îtirâz etmemektir.8 — Devamlı zikr üzere olmaktır.9 — Allahü Taâlâyı tefekküre devam etmektir.10 — Hak Taâlâyı herkese ve herşeye tercih etmektir.11 — İnsanların hepsinden ümidsiz olmak.12 m* Heybet altında hudû’ ile tezellül kılmaktır.13 — Hayâ içinde huşu’ ile kalbi kırık bir halde olmaktır.14 — İş güce bakmayıp, Hakkın tekeffülüne itimad etmektir.15 — Allah’a teslim olma ve O’ndan gelen her şeye razıolma.İşte bildirilen bu esaslar, bütün gün ve gecede senin adetin olsun. Çünkü bunlar, senden bir an ayrılmayan sâhibinleolan sohbetin edebleridir. Halbuki insanlar bazı zamanlar senden ayrılırlar ve seni bırakıp kendi işlerine giderler.

MANZUME:Cânân ilinden gelmişem, fâni mekânı neylerem,01 mülke meylim salmışam, ben bu cihânı neylerem,Dünyaya geldim gitmeye, ilm ile hilme yetmeye,Aşk ile can seyr etmeye, ben in ü ânı neylerem.Devr-i zamandan doymışam, kevn ü fesâdı koymışam.Dâr-ül emânı duymışam, ben siciî-i cânı neylerem.Hep itibânm atmışam, aşıklığa el katmışam.Ben nefsi dosta satmışam, bu düşmanânı neylerem.Aşkın şarabın içmişem, dil gülşenine göçmişem,Ben varlığımdan geçmişem, nâm ü nişanı neylerem.Aşkı tabibim kılmışam, .ferdinde derman bulmuşam.Ben lübb-i hikmet bilmişem, yunaniyânı neylerem.

Enfâs-ı aşkı dârikem, mâl ü menâli târikem,Genc-i nihanı mâlikem, nakd-i revânı neylerem. Taht-ı tevekkül bulmuşam, mülk-i kanâat almışam,Mahfice sultan olmuşam, câh-ı lyânı neylerem.Her ne gelirse yahşidir, zira o dostun bakşıdır,Çün cümle anm işidir, ben bed gümanı neylerem.Olmuş anınla kalmışam, ayn-ı hayâta dalmışam,Kendim bilip kâm almışam, vehm ü yalanı neylerem.Gerçi zaman devrân ile, pir etti cismim şân ile,Gönlüm civândır can ile, pir ü civânı neylerem. Ten beslemekten sapmışam, gönlüm serayın yapmışam,Hurşidim onda tapmışam (bulmuşam) ben ahterânıneyleremYâri bana bes görmişem, ağyarı dilden sürmişem,Ünsiyle tenhâ durmışam, ben üns-i cânı neylerem.Dilden dile bin tercüman, varken ne söyler bu lisan,Çün cân ü dildir hem-zebân, nutku beyanı neylerem.Hakkı cemi'-i halktan müstağni yem billâh ben,Hallak-ı âlem var iken halkı zamanı neylerem. 

KISIM: 2 öğretmenin talebesine ta'lim ve tedrisinin edeb ve şartları:Ey aziz, Edeb ehli şöyle demişlerdir:Üstâdm (hocanın) talebesine ilim öğretmesinin edeb veşartlan onyedidir:1 — Zorluklara katlanmak.2 — Susmaya devam etmek.3 —^ Halim ve selim olmak.4 — Ağır başlı olmak.5 — Sâlim, dinç bir kafa.6 — Tevazu sâhibi olmak.7 — Şaka ve boş konuşmayı terk etmek.8 — Talebeye yumuşak davranmak.9 — Bilemiyene sabırlı olmak.10 — Zekâsı kuvvetli olmıyanı güzel yolla irşad etmek, 11 — Tekrâr tekrâr suâl soranı azarlamamak, 12 — Suâl soranla himmetle meşgul ölmede.13 Suâli iyice anlayıp, sonra cevabını söylemek.14 — Mazereti kabul etmek.15 — Hakka yönelerek ve bağlanarak gitmek.16 — Talebeyi zararlı ilimden korumak.17 — Faydalı ilmi, Allahü Taâlâ’dan başkası için öğrenmekten onlan sakındırmak.İşte her öğretmenin talebesine karşı bu edebleri gözetmesi ve faydalı ilim öğretmesi gerekir. 

KISIM: 3 öğrencinin öğretmenine karşı âdâb ve erkânı:Ey aziz! Edeb ehli şöyle demişlerdir: Talebenin öğretmenden faydalanmasının esasları onbeştir:1 — Öğretmenine selâm verip ayakta durmak.2 — öğretmenin izniyle oturmak.3 — Namaz içinde imiş gibi edebli oturmak.4 — Öğretmenin karşısında az konuşmak.5 — Sorulmadıkça söylememek.6 — Öğretmenden izin alarak soru sormak.7 — öğretmene itirazda bulunmamak.8 — Sorularıyla öğretmeninden daha bilgili olduğunu göstermemek.9 — öğretmenin karşısında başkasının kulağına gizlisöz söylememek.10 — Başını önüne eğip başkalarına iltifatta bulunmamak11 — öğretmenin sıkıldığını veya yorulduğunu görüncesusmak. 12 — öğretmeni girip çıktıkça ayağa kalkmak.13 — öğretmeni ayağa kalkınca soru sormayı bıçakmak.14 — öğretmeni yol yürürken ona bir şey sormamak, arkadan gitmek.15 — Öğretmenin çocuklarına ve yakınlarına saygı göstermektir.İşte her talebe, hocasına karşı belirttiğimiz bu esaslarariayet etmelidir ki kolayca ilim tahsil edebilsin.BEYT:Üstadını tazim et Zira ki denilmiştir.Men allemeni harfa kad seyyerani abda(Bana bir harf öğretenin kölesi olurum)

KISIM: 4 Evlâdın anne ve babasıyla görüşüp konuşmasının, kalkıp oturmasının âdâb ve erkânı:Ey aziz! Edeb ehli şöyle demişlerdir:Evladın anne ve babasıyla olan konuşmasının , kalkıp oturuşunun âdâb ve erkânı on beştir:1 — Anne ve babanın sözlerini dinlemek.2 — Emirlerine göre hareket etmek.3 — Onlardan izin almadan oturmamak.4 — Onların kalkışında ayakta durmak.5 — Yol yürürken onlara öncülük yapmak.6 — Sesini onlarınkinden fazla yükseltmemek.7 — Onları isimleriyle çağırmamak,8 — Çağırdıklarında efendim» veya «buyrunuz» deyipisteklerini yerine getirmek.9 — İşlerini yapmak ve onlara hizmet etmekte titizlikgöstermek.10 — Onların rızalarını kazanmak.11 — Onları korumak ve saygılı olmak.ijjT Onlara öfkeli bir bakışla bakmamak.13 — Onlara karşı yüzünü ekşitmemek, güler yüz ve tatlısözle gönüllerini hoş etmek.14 —, Onlara yaptığı bir iyilikten dolayı başa kakmamakve minnet etmemek.15 — Emirleri olmadan gurbete gitmemek, evden ayrılmamak.İşte bu esaslara göre hareket eden evlat anne ve babasınınrızalarını alarak dünya ve âhiret saadetine erer. Aksi taktirdeher iki dünyada da huzur ve saadet bulmaz. Çünkü denilmiştir ki:BEYT?Rıza-yı Hak, nza-yı valideyn içre bilinmiştir.Ki cennet ümmehat akdamı tahtında bulunmuştur.(Cennet .analann ayaklan altındadır.)

KISIM. 5Yalnızlık âleminde olan Arifin evlenmesinin âdâb ve erkânı:Ey aziz, Edeb ehli şöyle demişlerdir: Bekâr olan ârif, Kâmil bir Ârif olduktan sonra evlenmekisterse şu esaslara uyması gerekir.1 — Tahsil ve iffeti ön planda tutmak,2 — Mehir ve düğün ziyafeti için para hazırlamak. Parası yoksa Allah’ın, ödemede kendisine yardımcı olacağına inanarak borç almak.3 — Fakirlik ve elinin darlığından korkmadan bu işe giriş*mek.4 — Aslı temiz, dindar ve akıllı olan kadını almak. İtaatli,imanlı, temiz bir kadın ağırlığınca altın eder, en hayırlı dünyamalı sayılır. Ne kadar fakir ve hakir olursa olsun bu vasıfları taşıyan kadını, kocası sever ve onu takdir eder.5 — Mal ve mülk, zenginlik makam ve güzellik için evlenmemek. Çünkü zenginlik için evlenen fakir olur ve öyle dekalır. Güzellik için evlenen âlemin içinde haysiyet ve şerefikınlır, belâsını bulur.0 — Şerefte, zenginlikte, yaşta ve boyda kendinden aşağısıyla evlenmektir. Çünkü böyle bir evlenmede, kalbin rahatve huzuru daha çoktur, kadının kendisini aşağı görmesindenkurtulur.Eğer kadın evlenmek istiyorsa, erkekte, din, cömertlik iyive temiz huy arasın.7 — Mehri az yazdırmaktır. Çünkü mehrin en hayırlısıdört yüz miskal gümüştür.8 — Zenginse mehri ödemede acele etmek.9 — Az da olsa düğün ziyafeti vermek. Ziyafet yemeği ganimet bilinmelidir. Çünkü ondan, cennet yemeği gibi haz velezzet alınır.10 — En güzel şekilde giyinmek.11 — Gerdeğe girmeden iki rekat namaz kılmaktır.12 — Gerdeğe girince eşinin alnını tutup «ya Rabbi benieşime, eşimi bana mübarek kıl» duasını okumak. Sonra eşinin yanaklarım öpmektir.Hazret-i Ömer’e (radıyallahü anh) kadının zayıf ve şişmanından sorulduğunda «yatağın yumuşak olsun» buyurmuştur,bu sözüyle kadının toplusunun iyi olduğunu ifade etmiştir. 

KISIM: 6 Erkeğin ehli ile sevişmesi ve cimâmın (cinsel ilişkide bulunmasının) edebleri:Ey Aziz, Edeb ehli şöyle demişlerdir:Cima’ın edeb ve şartlan yirmidir.-1 ^ Erkeğin iç gömleğinden başka bütün elbiselerini çı-• karması.2 — Ehlinin de aynı şekilde soyunması.3 — Silinmek için iki bez almak.4 — Cima’dan önce oynaşmak ve öpüşmek. Çünkü böyle. yapmak, hem bedende hafiflik, hem gönülde afiflik, hem decanda rahatlıktır.5 — Cima’dan önce e’üzü besmele çekmektir.6 — Cima esnasında konuşulmaması. Zira bu esnada konuşmak çocuğun sağır ve dilsiz olmasma sebeb olabilir. 7 st # tnzâlden sonra ehlinin kamı üstünde, onun da işibitinceye kadar kalmaktır. Böylece bir dahaki cima’a kadarhanım tembel ve gevşek olmaz.Nitekim denildi ki: Kişi ehli ile birleşmek isteyince, horozgibi olmasın. Ehlinde bulduğu lezzeti, ehli de kendisinden bulmadıkça üstünden kalkmasın.8 — Çocuk veya hayvanın yanında cimâ etmemektir.9 — Hanıma arkadan yanaşmamaktır.10 — Çok cimâ’ ile övünmemektir.11 i-rr Hanımının güzelliğini ve lutf unu kimseye söylememektir. Zirâ bunlar fitne doğurur.12 — Cima’ı terk etmemektir. Çünkü memeden süt sağıl-masa sonunda kuruyup kalır.13 — Cima’dan sonra üç damla da olsa bevl etmektir. Böylece meninin kalıntısı mesânede kalmaz ve hastalık meydanagelmez.14 — Cima’dan sonra sağ yanı üzerine, bedenin rahatlığıiçin hafif uyumaktır, 15 — Bir daha yapmak isterse, tenasül uzvunu yıkamadan yapmamaktır. 16 — Hanımını arkası üzeri yatırıp, bacaklarının arasından yanaşmaktır. Zira cima’m yirmi şeklinden en rahatı bu-dur. Nitekim en kötüsü, hanımın erkek üzerine çıkmasıdır. Vefercindeki meninin erkeğin zekerinin üzerine akmasıdır.17 — Hanımı hayızdan temizleninceye kadar cima’ yapmamak. Ama onunla yatıp yemek yesin ve içsin.18 — Anası, bacısı, halâsı, teyzesi kızı ve gelini ile cima’yıdüşünmemek, hayalinden geçirmemek. Çünkü böyle bir şeyidüşünmenin dahi günahı çok büyüktür. 19 — Yabancı kadından sakınıp, onunla yalnız kalmamaktır. Zirâ yabancı kadınla halvet haramdır. Ona bakmak veonunla konuşmak töhmettir, ayıbdır, haramdır.

KISIM: 7Cima' vekitleri, çocuklarını hâl ve şekilleri:Ey aziz! Edeb ehli şöyle demişlerdir:Erkeğe yaraşan cima’ı hanımının nzâsı ile yapmasıdır. Erkek zamanını gözetlemeli, yasak zamanlarda eşine yanaşma-malıdır.Eşinin nza ve muhabbeti ile cima’ edenden meydanagelen çocuk akıllı olur.Aym (hilâlin göründüğü hicrî ayın), birinci , cuma günücima’ ederse, ondan olan çocuk çok güzel olur. Gündüz öğleden önce ederse, çocuk hakim ve kerîm olur. Pazartesi gecesiederse, Kur’an-ı hıfzeden olur. Salı gecesi yaparsa, çocuğu cö-merd ve merhametli olur, Perşembe gecesi ederse, çocuğu âlimve ilmiyle âmil olur. Cum’a gecesi ederse çocuğu âbid ve ârifolur. 

Cum’a günü namazdan önce ederse, çocuğu said olup. §e-hid olarak ölür.Eşinin nzası olmadan, zorla cima’ edenin çocuğu ahmakolur. Süt emzirmekte iken hanımına cima’ ederse çocuğuna zarar gelinr. Ayın ilk veya onbeşinci veya son gecesi cima’ ederseçocuğu akılsız olur; pazar gecesi ederse, çocuk eşkiya olur. Çarşamba gecesi ederse, çocuğu katil ve kavgacı olur. Gündüz öğleden sonra ederse çocuğu, gözü şaşı olur. Ramazan bayram gecesi ederse, çocuk anasına babasına âsi olur. Kurban bayramıgecesi ederse, çocuğu altı veya dört parmaklı olur.

 Ayakta yaparsa, çocuğu yatağına işer. Baldızının muhabbetiyle eşiylecima’ edenin çocuğu hünsa (çift cinsel organlı) olur. Cima’ederken konuşursa, çocuğu dilsiz olur. Ferce bakarsa, çocuğukör olur. Meyve ağacı altında ederse, çocuğu zâlim olur. Taha-retsiz ederse, çocuğu bahil (ahmak) olur. Yorgansız yıldızlaraltında ederse, çocuğu münafık olur. Bir kimsenin yanındaederse, çocuğu hırsız olur. Berât gecesi ederse çocuk kötü huylu olur. Yola çıkacağı gece ederse çocuk müsrif olur.İnzâli halinde ikisinin düşünce ve hayâlinde ne suret bulunursa, çocuk ona yakın bir surette olur. Gözleri hangi rengebakarsa, çocuk o renge yakın olur. Erkeğin suyu erken gelipde çok olursa, öncelikle oğlan olup, ekseriya amcasına benzer.Kadının ki çok olursa kız olur, halasına benzer.

KISIM: 8Erkeğin hanımıyla sohbetinin edeb ve şartlan:Ey Aziz, Edeb ehli şöyle demişlerdir-.Erkeğin hanımı ile sohbetinin edeb ve şartlan otuzdur.1 — Hanımına iyi huylu davranmalıdır.2 — Onunla yumuşaklıkla sohbet edip, tatlı dille konulmalıdır. Nitekim hadis-i şerifde: İnsanların hayırlısı, ehline ha yırlı ve faydalı olan kimsedir» buyurulmuştur.3 — Eve girince hanımına selâm verip halini sormalıdır.4 — Tenhâda neş’eli görünce saçlarını okşayıp, tatlı sözlerle gönlünü hoş edip onu öpmelidir.5 — Tenhâda üzântlü bulunca, ona çok sevdiğini söylemeli, tatlı dille konuşmalı, şefkatle gönlünü almalıdır.6 — Ehlinin hâtırını, işe yarar, yalana yakın sözlerle almalıdır. Zira o evinde mahpus başkasından meyus (ümidsiz),kendisinin dert ortağı, iş ortağı, tarlası (cinsel ihtiyacını gideren) , üzüntülü zamanında teselli veren hayat arkadaşıdır. 7 _ Çocuklann terbiyesinde ehline yardım etmelidir.

Çünkü çocuk anasına gece gündüz feryad-ü figan ile, bir anbile istirahat vermez. Ona yardım edene, Mevlâsı yardım eder.8 — Ehline kendi giydiği kumaş gibi elbise giydirmelidir.9 — Kendi yediğinden yedirmelidir. îmkânı vatrsa nafa kasını geniş tutmalıdır. Ehlinin meskenini elbisesini ve nafaka* sim boynuna vâcib bilmelidir.10 — Ehlini hiç dövmeyip, dünya işlerindeki kusurlarından ötürü sövmemeli, kötü söylememelidir.11 — Ehlinin din işlerindeki kusurları için bir günden çokküsmemelidir.12 — Yumuşaklıkla onu idare etmelidir. Çünkü o eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Aklı ve dini noksan bulunmuştur. Zevci yanında esir kılınmıştır. Ancak güler yüzlülüğüsohbeti için alınmıştır.13 — Ehlinin kötü huyları baş gösterince, kabahati kendinde bulup «ben iyi olsaydım, o da iyi olurdu» demelidir.Evliyâdan biri, ehlinin kötü huylarına sabr edip soranlara,«onu bırakırsam korkanm ki, eziyetine sabredemeyen birisialır da, ikisi de belâya düşerler» demiştir.Erkek hanımının huysuzluğuna sabr ederse altı şeydenfayda görür: Çocuk dayaktan, tabak çanak kırılmaktan, buzağıdövülmekten, kedi sövülmekten, misafir kovulmaktan, elbise yırtılmaktan kurtulur.14 — Ehli kızınca susmalıdır. Çünkü erkek susunca, hanımı pişman olup, özür diler. Çünkü o zaif yaradılışlıdır. Karşısındaki susunca, mağlub olur.15 — Ehli güzel huylu olup, her hizmetini seve seve yapmaya başlayınca ona dua, Hakka şükr ve senâ etmelidir. Çün-erkek için, uygun iyi bir hanım, şükrü edilemiyen bir ni’mettir.16 — Ehline böyle davranmalıdır ki, hanım «kocam beniherkesten seviyor» bilmelidir.17 — Evin idâresi ve geçimi hususunda ehliye istişare edipona danışmalı, diğer büyük işlerini ona anlatıp üzmemelidir.18 — Ehlinin hiyânet ve hilesinden sakınmalıdır.19 — Ehlinin günah olmıyan kusurlarını ve hareketlerinigörmemezlikten ve bilmemezlikten gelmelidir. 760 MARİFETNAME 20 — Ehlinin gizli hallerini ve ayıblarını herkesten sakla-malıdır.21 — Ehli ile şakalaşmalı, çeşitli oyunlar yapmalıdır.Nitekim Habib-i Ekrem (S.A.V.) zevceleriyle oynar, onlara karşı insanların en zârifi en hoş görü sahibi olurdu. Hattâbir defasında Hazret-i Âişe (radıyallahü anha) ile yanş ettiklerinde, Hazret-i Aişe geçti. Sonra bir daha yanş yaptıklarındaResûlullah geçli. Çünkü erkeğin, hanımı ile oynaması boş veluzûmsuz değildir.22 — Ehlini kalabalık insanlann bulunduğu yerlerdeoturtmamalıdjr. Böylece namahrem göriip, onlara meyi etmez.23 — Ehline okumayı değil ama yazı yazmayı öğretme-melidir. Çünkü fitne vardır.24 —«Ehline Kur’ân-ı kerim okumasını, farzlan ve dininedeblerini öğretmelidir.25 — Ehlinden izinsiz, nutfeyi ondan azl etmemelidir (me-niyi dışarı akıtmamalıdır.)26 — Ehline çok süslü vo değerli elbise giydirmemeli, tâkiböylece süslerini göstermek için dışarı çıkıp caka satmasın,evinin hanımı olsun.27 — Ehlinden izinsiz sefere, belki hacca dahi gitmemelidir.28 — Ehli sâliha ve itaatkâr ise, üzerine bir daha evlen-memelidir.29 — Ehline üzüntülerini sıkıntılarını, düşmanlanm, borçlarını söylememeli, böylece onu da üzmemelidir.30 — Ehlinin yüzüne karşı ve arkasında hayır dua edip,bed dua etmemelidir. Zira gece ve gündüz onun hizmetindedir,KISIM: 9Kadının kocasıyla sohbetinin edebleritEy Aziz, Edeb ehli şöyle demişlerdir:Kadının kocasıyla sohbetinin edeb ve şartlan yirmidir. 76t ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ 1 — Kocası içeri girince, ayağa kalkmalıdır.2 —■ Kocasını güler yüzle karşılamalıdır.3 — Kocasına «merhaba! hoş geldin, efendim» demelidir.4 — Kocasının paltosunu almalıdır.5 — Her emrinde ve işinde kocasına itaat etmelidir.6 — Kocasının yatağından kaçmamalıdır.7 — Kocasından izinsiz evinden bir yere gitmemelidir8 — Kocası kendisini öpünce ve kucaklayınca, kendini ona teslim etmelidir.9 — Kocasının elbisesini temizlemelidir. 10 — Kocasının yemeğini pişirmelidir. 11 — Kocasının lambasını yakıp, yatağını hazırlamalıdır. 12 — Kocasına gusl ve abdest için leğen ve ibrik getirme lidir. Minder üzerine oturtmalıdır. 13 — Kocası isterse, gusl ve abdestte ona hizmet etmelidir. 14 — Kocasından izinsiz oruç tutmamalıdır. 15 — Kocasma güzelliği ve malı ile» övünmemelidir. 18 — Giyinme ve yeme işlerinde kocasına üzüntü verme melidir.17 —■* Sesini kocasının sesinden yüksek çıkarmamalıdır. 18 —» Kocasına eziyet edip, onu hayatından usandırmama- lıdır. 19 — Kocasının yüzüne karşı ve arkasında ona dua ve meth etmelidir.20 — Kocası için gözlerine sürme çekmeli, kına yakmalı ve diğer mübah olan şeylerle süslenmelidir. Kocasının ırz ve malını her daim korumalıdır. Ya’ni nâmahreme görünmeyip, kocasının izni olmadan hiç kimseye bir şey vermemelidir. KISIM: 10Kişinin çocukları ile sohbetinin edeb ve şartlan:Ey aziz, Edeb ehli şöyle demişlerdir. İnsanın kendi çocukları ile sohbetinin edeb ve şartlan yir-midir. 1 — Baba çocuğunun doğumuna sevinmelidir. Nitekim 762 MARİFETNAME Resûli Ekrem (S.A.V.) «Çocuk dünyada sevinç rûr, âhirettenûrdur» diye buyurmuştur. Wjjkğfö Kız çocuğu olursa, daha çok sevinip, onlara iyi dav-ranmalıdır. Zirâ evlâdın hayırlısı kız olmaktır. Nitekim Habibi Ekrem (S.A.V.) Kadınuı bereketlisi kız doğurmakla başlıyanı* dır. Zirâ ben Allahü taâlâdan ağırlığı ve zahmeti olmıyan ev lâd istedim, bana kız çocukları verdi.» diye buyurmuştur.3 — Çocuğuna güzel isim vermelidir. ' »4 — Yedinci gününde veya daha sonra akika kurbanı olarak oğlan için iki koyun, kız için bir koyun kesip, (şâfi’) mezhebine göre) kemiklerini : kırmadan taksim etmeli yahut pişirip yedirmelidir.; 5 — Yedinci günden on yaşma kadar olan zaman içüıde oğlunu sünnet ettirmelidir.6 Oğlu, yahut kızı altı yaşma gelince, onlara Kur’an, farz ve dinin edeblerini öğretmeye başlamalıdır.7 — Oğluna yazı yazmak, Ok atmak, yüzmek ve kolay bir san’at öğretmelidir., Zira hadisi ; şerif de: San’at fakirlikten em liiyyettir» diye buyurulniuştur. İlme rağbet ederse, ona hidâyet olur.8—Oğluna iyi lakab takmalıdır.9 — Kızına yeniek' pişirmek, dikiş dikmek gibi işler öğret-melidir.10 — Bütün çocuklânni ’süsleme, giydirme, yedirme ve hediye vermede bir tutmalıdır. ..11 — Turfanda meyveyi önce kız çocuğuna vermelidir. Zirâ onların yürekleri daha ince ve zayıftır.12 Çocuklarını, şefkatle öpmeli, acıyarak kucağına al malıdır.13 — Çocuklarma çok merhametli davranmalıdır. 14 - t * Onlarla oynayıp güler yüzle konuşmalıdır.15 — Onlara beddua etmeyip hayır dua etmelidir. Çünkü beddua fakirliğin sebeblerindendir. Bazan kabul olur ve on-lara zarar verir.' *16 SR On yaşma gelen çocuklarım, erkek ve kız diye ayı np, başka yataklarda yatırmalıdır, odalarım ayırmalıdır. Çün-kü onlan beraber yatırmak, fitneye sebeb olmaktır. 703 ERZURUMLU İBRAHİM HAKKr HAZRETLERİ 17 — Onbeş yaşma gelen çocuklarını, rızaları ile evlendir melidir.18 — Çocuğunun yapamıyacağı işi ve hizmeti, ona emr etmemelidir. Böylece âsi olmalarına yardımcı olmazsın.19 — Yanında olan çocuklarına kendi yediğinden, yedir-meli, giydiğinden giydirmelidir.20 — Hiç kimsenin evlâdı için kötü düşünmemeli ki, onun zararı kendi çocuğuna dönmesin.KISIM: 11 Efendinin köle ve câriyeleri ile sohbetinin edeb ve şartlarn Ey azizi Efendinin köle ve câriyeleri ile sohbetinin edeb ve şartlan onyedidir:1 — Efendi o esirleri satın alınca, onlara bereketle dua etmelidir.2 — Onlara en önce tatlı yedirmelidir.3 — Kendi yemeğinden yedirip, kendi elbisesinden giy dirmelidir.4.— Onlara evlâdı gibi Kur'ânı, farzları dini akideleri öğ-retmelidir.5 — Bir gün bir gecede yetmiş defa kusur etseler yine de afv etmelidir. 7 — Yetmişbirinci kusuru işlediklerinde, dil ile azarlayıp, yetmişikincide terbiye için eliyle vurmalıdır.7 — Onlan öfkeli iken dövmemelidir.8 —• On tokattan çok vurmamalıdır.9 — Onları terbiye için dövünce yüzlerine ve tehlikeli yerlerine vurmamalıdır.10 — Köle ve câriyesinin, kendi hizmetinde olan kusurla-rım, kendinin Mevlâsı hizmetinde olan kusurlanndan görmeli-dir.Nitekim evliyâdan birinin kölesi kendisine âsi olunca, «ey kölem, sen bana çok benzersin* demiş. 764 MARİFETNAME 1 — Onlann terbiye kabul etmiyenleri satmalı veya ev lendirip çırak etmelidir.12 — Onları kendisiyle bir sofrada bevaber oturtup yedir melidir.13 — Onlar ayakda durup hizmet ediyorlarsa, yenen ye-mekten onlara birer lokma vermektir.14 — Onlan bir zaman hizmetinde kullandıktan sonra âzâd etmelidir ki, Hak taâlâ da Cehennemden kendisini âzâd eylesin.15 — Âzad ettikten sonra onlan çalıştırmamaktır. Çünkü bu onlara eziyettir.16 — Kendi binmiş olduğu hayvana, kölesini redif etmek-tir.17 — Kölesiyle nöbetleşe hayvana binmektir. Kendi atma binip, kölesini ardınca yürütmek kibirdir.Nitekim Hazreti Ömer (R.A.), Şâm'a giderken, bir kölesi, bir de devesi vardı. Kölesi ite nöbetleşe deveye binerdi. Bazan kendisi bir fersah yürür devenin yulannı çekerdi.. Şam’a yak laştıklarında binme sırası kölede idi. Yol üzerinde bir nehre rastladılar. O büyük zat (RA.) ayakkabılarını sol koltuğunun altına aldı, deveyi çekip o suyu geçti. Bir de ne görsün, Şam emiri olan Ubeyde bin Cerrâh onu karşılamak için nehrin ke- nânna gelmişti. Ubeyde (B.A.) onu o halde görünce «ey emi- rül müminin Şamın ileri gelenleri sizi karşılamaya gelirler. Seni bu halde görseler, beğenmeyip başka ma’nâ verirler» de yince, Hazreti Ömer (R.A.) şöyle dedi: «Hak taâlâ bizi İslâm dini Ue aziz eylemiştir. Biz Onun sızâsmı aranz. İnsanların sö zü bizi bağlamaz. Ne derlerse desinler»Hazreti Osman (R.A.) da bir kölesinin kulağını büküp incitince pişman olmuş, kendi kulağını çektirip onu âzâd etmiştir.O halde herkesin bu edeb ve şartlara uyması, köle ve câri- yelerine, kendi evlâdı gibi merhamet ve şefkat etmesi lâzımdır.Köle ve câriyelerin efendileri ile sohbetlerinin edeb veşartlan, aynen yukanda anlatıldığı şekilde çocuğun ana ve 765 ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ babasına olan sohbetinin edeb ve şartları gibidir ki: Efendisin den kaçan kölenin geri dönüp tevbe etmedikçe namazı kabul olmaz.KISIM: 12Akrabanın akraba ile sohbetinin edeb ve şartları:Ey Aziz, Edeb ehli şöyle demişlerdir:Kişinin akrabasıyla sohbetinin edeb ve erkânı yedidir:1 — Kişi akrabasını arada bir ziyaret edip, onlarla tatlı ko-nuşmalıdır. Nitekim Habibi Ekrem (S.A.V.): «Ey Ebû Zer, gün aşın ziyâretime gel! Çünkü bu, muhabbeti arttmr» buyurmuş arada bir ziyâret edenin muhabbetinin fazla olduğunu bildir-miştir. O halde akrabaya mümkün işe, haftada bir veya ayda bir, yahut yılda bir kere ziyârete gitmelidir. Mümkün değilse, ziyâret yerine onlara birer hediye veya mektub yahut birer se-lâm göndermelidir.2 — Kendi âşiretiyle ve akrabasıyla yardımlaşma ve da-yanışmada tek birsel gibi olmalıdır. Demek ki, insan akabasına kendi ihtiyâcından bir şey yüklemeyip, kendi işlerinden onları* rahat kılmalıdır. Onların üzüntülerine üzülmeli, neş’elerine sevinmelidir. Baş sağlığı ve göz aydınlığına gidip, bayram gün-lerinde birbirini ziyaret etmelidirler. Onlar gelince kalkıp güzel yüzle karşüamalıdır. Gidince, beraber kalkıp kapıya kadar ge-çirmelidir.3 — Akrabasının kendine düşen ihtiyâcını red etmeyip ye-rine getirmelidir. Zirâ onları red etmek, işlerini görmemek sı la-ı rahmi kesmektir. Nitekim denilmiştir ki: «Hak taâlâ sılaı ralım yapanı vasi eder, keseni kat’ eder.» O halde sılacı rahm, bir selâmla da olsa vâcib olmuştur. 4 — Babasından sonra amcasını, büyük kardeşini ve da yısını saymalı, onları itaat ve hizmette babası yerinde tutma lıdır. Onlar da, ona şefkat ve merhamette evlâdı gibi muamele etmelidir.5 — Annesinden sonra halasını ve teyzesini annesi yerim-de tutmalıdır. Onlar da ona izzet ve şefkat etmelidirler.6 — Kişi akrabası esir düştüğünde, satın alıp âzâd etme-lidir. 766 MARİFETNAME 7 — Akrabanın her eziyyetine katlanıp acı sözlerine kız-mayıp unutmalıdır. Hastalarını görüp, cenâzelerine varıp, va siyyetlerini tutmalıdır. Akrabanın çocuklarına dahi iyi davran-malıdır. KISIM: 13 Kişinin komşusu ile sohbetinini edeb ve erkânı:Ey Aziz, Edeb ehli şöyle demişlerdir..Komşunun komşu île sohbetinin edeb ve erkâm kırktır:1 — Kişinin kendi evine bitişik olan ve kendi kapısı kar-şısında bulunup kapılan görünen evlerde oturanlarla kırk eve vanncaya kadar, zimmi de olsa, komşulanna iyilik yapmalı, onlara akrâbası gibi ikram etmelidir.2 Komşunun kansma hiyânet etmeyip, ırzlannı koru4 M Yakın komşusu aç iken, kendi tok yatmamalıdır.5 Komşusunu eliyle yahut diliyle incitmekten sakın-malıdır.6 — Onlann evine izinsfeı bakmamaktır. 7 Zimml de olssa, az veya çok komşusuna hediyye ver-melidir.malıdır. Çünkü hadisi şerifde: «Komşuya hürmet, anaya hür-met gibidir» buyurulmuştur.3 —^îKoînşunun hizmetçisine çok bakmamaktır.8 ^4 İyi bir yemek pişirdiği zaman, yakın komşusuna göndermektir.9 *r*. Satın aldığı meyveden gördüğü komşusuna hediye etmelidir.10 V Komşusu borç isterse, borç vermelidir.11 — Komşusu muhtaç ise, işlerini ve ihtiyâçlarını gör-melidir.12 gjgj Komşusunu bayramlarda ziyâret etmelidir.13 — Komşusunun duvanna abdest bozmamalıdır.14 — Komşusunun köpeklerini taşlamamalıdır. 15 — Komşunun hayvanlarını dövmemelidir.10 — Komşunun evlâdını kendi evlâdma dövdürüp söv dürmemelidir. 767 ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ HAZRETLERİ 17 — Komşusundan izinsiz kendi binasını onun binasın-dan yüksek ve üzerine gelir şekilde yaptırmamalıdır.18 — Komşusunu, kendi duvarına ağaç kakmaktan, tah-ta çakmaktan men etmemelidir.İd — Komşusuna, kiremit oluklarının suyu, kar ve toprak birikintisi ile sıkıntı vermemelidir,20 — Komşunun sırlarını ve ayıblanm sormamalı, araş tırmamalıdır.21 — Komşunun işlerini ve hallerini . başkalanna söyle memelidir.22 — Komşusuna yolda rastladığında önce kendisi selâm vermelidir.23 — Komşusuyla sözü kendisi uzatmayıp öz konuşmalı-dır.24 — Komşusundan su, tuz ve ateş gibi ev ihtiyaçlarım esirgemeyip vermelidir.25 — Komşusunun hediyesini az da olsa kabul edip çok görmektir.26 — Komşusunun ayıbını örtmektir.27 Komşusunu iyi idâre etmelidir.27 — Evim komşusunun İzm ile başkasına satmalıdır.28 — Komşusu bir yerden gelince, ziyâretine gitmelidir.29 — Komşusunu sevindiren bir olayda göz aydına gitme- lidir. 30 — Komşusu üzgün olunca, gidip başsağlığı dilemelidir.31 — Komşusu kendisini da’vet edince gitmelidir.32 jjşşp Komşusu bir şey isteyince, severek vermelidir.33 — Komşu kusur edince, af ile muamele etmelidir.34 — Komşusu hasta olunca, varıp görmelidir.35 — Komsusu vefât edince, cenâzelerinde bulunmalıdır. 36 — Komşusunun yetim çocuklarını sevmeli ve okşa ma- lıdır. 37 — Komşusuna rastlayınca, güler yüzle, tatlı sözle ko-nuşmalıdır.38 — Komşusu nasıl, muameleden hoşlanıyorsa, ona göre davranmalıdır.39 — Diğer insanlardan katlanmadığı eziyetlere, komşu* sundan katlanmalıdır. 768 jfcyjS* »npn>MARlfLTKAME 40 — Kendisine musallat olan komşusuna iyi davranıp sabır göstermeli, sert söz söyleyenlere yumuşak söz söylemeli-dir.KONU: 4Arkadaşlarla, bilgili dostlar ve cahil insanlarla sohbetin âdâb ve erkânı, halkla temasta, onlann görenek ve gelenekle-rine, mavesimlerine uymanın lüzumu, âlimlerle büyük zatların dış işlerdeki tutumları ve bütün bunlarda insana kolaylıklar sağlıyan Allah’ın birliğini anmayı 6 kısımda bildirir.KISIM: 1İyi arkadaşlarla sohbetinin, samimi arkadaş edinmenin âdâb veerkânını bildirir.Ey aziz, Edeb ehli diyorlar ki:Bir insanın hocaları, öğrencileri, anne, baba, kardeşleri; akraba hizmetçi ve komşuları dışında diğer insanlar üç grup-ta toplanır:l Dıhvanı safa (samimi arkadaşlar, dostlar),2) Maarifi Pür cefa (güçlükleri çok' bilenler)3) Mecahili bi vefa (yefaşız cahiller.)Onun için birisiyle dostluk kurarken iki şeye çok dikkat etmek gerekir. Evvela karşıki şahısta doğruluk gördükten son-ra arkadaşlık bağını kuracaksın. Doğruluğuna emin olmadık-larınla sakın arkadaş olma.Nitekim Peygamber (S.A.V.): «Kişi kendine benziyenlerle arkadaş (dost) olur» buyurmuştur.Eğer son konuşmada, öğrenmede ortağın, din ve dünya iş-lerinde arkadaşın olması için şefkatli bir dost edinmek istersen onda şu beş meziyeti ara, eğer bunlar varsa dost edin. Bunlar da. 1 _ Akıllı olmak: Çünkü ahmak dosttan hayır gelmez. Sana faydalı olmak için bir iş yapayım derken, zarar verir. ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ S -- Güzel huylu olmak: Kötü huylu kimseler vefâsızolurlar, öfkesini, şehvetini yenemiyen kimse kötü huyludur.Öyle bir kimseyi dost edin ki, sen ona hizmet ettiğin zaman oseni korusun. Sen onunla konuşup görüştüğün zaman o sanatatlı söylesin. Senden bir iyilik görünce onun değerini bilsinve bir hata görünce onu örtsün. 3 — Salahtır: Yani, hata ve kusurlarını bilip düzeltmek.Büyük günah işleyen ve işlemekte ısrar eden fâsıklarla dostolma. Allah’tan korkan kimse, kötülük işlemekte ısrar etmezve kötülük işlemez. Halbuki Hak Taâlâ’dan kormayan kimsenin şerrinden emin olunmaz. Çünkü böyle kimseler her an değişmektedir.4 — Kanaattir: Yani, verilene razı olmak. Dünyaya dörteli*} sanlan haris kimselere yakın olma. Çünkü onlarındostlukları menfaate bağlıdır ve geçicidir. Haris ile sohbet, öldürücü bir zehirdir. Çünkü tabiatı, huyu bukelemun gibi değişkendir. Belki türlü huylara bürünmekte ustadır. Fakat şubir gerçektir ki haris kimselerle sohbet eden kalkıp oturan daonun gibi haris olur. Temiz insanlarla kalkıp oturan kimse ra*hatı bulur, endişesi olmaz.5 — Doğruluktun Yalancıyla dost olma. Çünkü o baştanaşağı uğursuzdur. Sana uzağı yakın, yakını uzak gösterir. Yalanlarıyla seni kandırır, doğruluktan saptırır.Eğer bu beş meziyete sahip bir kimse bulamazsan o zaman,şu iki esasa göre davranman gerekir.a — Ya insanlarla meziyetleri kadar konuşur, kalkıp oturursunb — Veya insanlardan ilgini keser, bir köşeye çekilir, se : lâmeti bulursun.Çünkü kardeşler üç türlü olur: Biri âhiret kardeşidir. Onda yalnız dinle ilgili olanJan ararsın. İkincisi dünya kardeşidir.Bunda da yalnız güzel huy ararsın. Üçüncüsü de alışma kardeşidir ki, bunun şerrinden kurtulma çarelerini ararsın. Buöyle bir kimsedir ki, onda ne menfaat bulunur, ne de onunlavakit geçirilebilir. Ondan kurtuluncaya kadar onunla güzellikle geçinmeye bakılır. Ancak bu gibi kimselerden insan, ibret 770 MARİFETNAME dersleri alır. Onda görülen kötülüklerden çirkinliklerden çe-kinmek. Nitekim Peygamber (S.A.V.) «Eğer insanlar, başka-larında görüp tiksindikleri şeylerden sakınsalar, edebi eri ke-mali bulur, terbiye ediciye lüzum kalmaz» buyurmuştur.Tanışan iki kişi arasındaki dostluk hukuku, ancak devam-lı görüşme, konuşma ve anlaşmadan sonra kurulur. Dostluk hukukunun yerine getirilmesinin ince âdâb ve erkânı vardır. Nitekim Peygamber (S.A.V.) «İki dost , iki el gibidir, birbirle-rini yıkar, temizlerler.» buyurmuştur. Nitekim bir gün Resu lullah efendimiz sahâbleriyle birlikte bir ağaçlığa girer ve erik ağacından biri eğri diğeri düz iki misvak keser. Eğrisini ken-disine bırakır, düzünü arkadaşına verir. O zaman arkadaşı «bu düz misvak size yakışır, bana vermenizin hikmeti nedir?» deyince, Peygamber efendimiz şu cevabı verir: Eğer misvakları sen bulup kesse idin düzgün olanını bana vermeniz mürüvvet muhabbet ve kadirbilirlik sayılırdı. Çünkü iki arkadaştan en şefkatli, mürüvetli ve alçak gönüllü olan, Allah’ın yanında di-ğerinden azizdir.»Dost ve kardeş olan iki kişinin sohbet görüşme ve birbir-lerine karşı muamelelerinin âdâb ve erkânı:«Mal ve mülkünü dostuna bağışlayıp rızasını almaktır. Bu mümkün değilse fazla malıyla dostunun ihtiyaçlarını gider-mektir.»«Dostunun dar zamanlarında ve ihtiyaç anlarında hemen yardımına koşmak, eliyle veya diliyle bu görevini yerine getir-mektir.»3 Dostuiı’un sırrını, herkesten gizlemektir,4 — Dostunun ayıplarını ve kusurlarını örtmektir.5 ri Halkın kınamasından dostunu üzecek sözleri kendi-sinden saklamaktır.6 — Halkın övmesinden dostunu sevindirecek sözleri kendisine söylemektir.| Dostun öfkesine karşı gelmemektir,8 — Dostun sözlerine müdahale etmemek ve itirazda bu-lunmamaktır. 771 ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ 9 — Dostunun hoşuna giden adıyla kendisini çağırmak-tır.10 — Dostuna gerektiği taktirde güzellikle nasihatte bulunmaktır. 11 — Dostun iyiliği için güven arttırıcı sözler söylemektir.12 — Dostunun yokluğundaki konuşmada kendisini koru- maktır. 13 — Dostunun kusurlarına, eziyetlerine göz yummak ve bağışlamaktır. 14 — Dostunun sağlığında ve ölümünde her namazdan sonra ona dua etmektir. 15 — Dostunun acılarına, üzüntülerine ortak olmaktır.16 — Dostunun sevinçlerine ortak olmaktır.17   Dostunun varlık ve yokluğunda beraber olmak, giz- li veya aşikar ona iyilik yapmaktır.18 — Dostunun huzurunu bozacak her hangi bir iş tekli- finde bulunmamaktır. 19 — Dostunun önünde kalkmalı ve güler yüzle selâm ver- melidir. 20 — Toplantılarda, dostuna yer açmalı veya kendi yerini vermelidir. 2î — Gördüğünde dostunun ve çocuklarının halini sor-malıdır.2  Dostunun sözlerini tasdik edecek şekilde konuşma-lıdır.23 — Dostunun kalkışında onu kapıya kadar yolcu etme- lidir.Hülâsa kişi kendisine yapılmasını sevdiği ve istediği mua- meleyi dostuna yapmalı ki, sadakatini göstersin. Çünkü canına istediğini, dostuna istemiyenin dostluğunda hayır yoktur. 24 — Dostunun ölümünden sonra ailesiyle, çocuklarıyla ve sevdiği akrabalarıyla ilgisini kesmeyip görüşmek, vefalı ol- manın gereklerindendir.Gelir zevk-u safâ dostun bana cevru cefasından (Muhibb-ı sâdıkı yektir, kişinin akrabasından. 772 MARİFETNAME KISIM: 2Münevver insanlarla sohbetin, kalkıp oturma, konuşup görüşmenin âdâb ve erkânım bildirir.Ey aziz, Edeb ehli diyorlar ki:Münevver faydın) insanlardan sakın ki, onların şerrinden korunasın. Özellikle kötülüğü yüze karşı dost görünen münev-verden görürsün. Amfna dostun sana yardım eder. Yabancı da sana saldırır ve kendi işine gider. Fakat kötülüğün hepsi o münevverden gelir ki, diliyle sana dost görünür, içinden sana düşmanlık besler. Oııun için gücün yettiği kadar münevver insanlardan uzak ol ki, kötülüklerinden selâmete eresin. Fa-kat münevverle bir okul bir cami, bir çarşı, bir mahalle veya hir şehir ve kasabada rastlarsan sakın onların hiç birini kü-çük görme ki, kendini onların düşman ateşine atmıyasm.', Dünyalıklarından dolayı onlan büyük görme, durumla riılît gözünde büyütme ki, Allah ile insanlar yanında küçülmi yesin, Çünkü dünya bütün varlığıyla Allah’ın yanında hakir-dir, bir hiçtir. Dünya halkının varlığını gözünde büyütürsen bil iki Allah’ın yanında değerin! olmaz. Sonra dünya ehlinin ellerinde olan dünya varlığına nail olmak için, kapüarını çal-ma ve onlar için dinini harcama. Çünkü onlara bu şekilde yal takUımardar onların gözünde alçaldıkları gibi mallarından da mahrum olmuşlardır.Eğer onlar sana düşmanlık yaparlarsa, sen onlara aynı şekilde karşılık verme. Çünkü onların yaptıklarına sabrede mezsen o zaman dinin zayıflar ve onlardan çektiklerin uzar gider. Eğer onlar, sana ikramda bulunur, yüzüne karşı seni över, sevgi gösterirlerse onlara inanma ve güvenme. Zira bun-ların binde birinde vefâ ve doğruluk bulamazsın. Onların sa-na rahatlık verecek ve arkanda seni çekiştirmiyeceklerini zan-netme. Böyle yaptıklarını duyarsan da hayret etme, kızıp acı söyleme. Çünkü insâf ile kendi kendini incelersen, senin de o ruh hali içinde bulunduğunu göreceksin. Hatta dost ve yakın-ların ana baba ve hocalarm hakkında gizli veya açık aynı şe- ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ kilde davranamazsın. Çünkü onlar için arkalarında söylediklerini yüzlerine karşı katiyyen söyliyemezsin.Münevver insanların mal, mevki ve yardımlarından ümidini kes ve bunlara tama’ etme. Bunlara haris olanların herzaman alçaldıklarını ve mallarının ellerinden gittiğini unutma.Onlardan bir şey istediğin zaman verirlerse dua ve teşekkür et.Vermezlerse kınama, şikayette bulunma ki, kin ve düşmanlık,ruhuna sinmesin ve kusur işleyip özür dilemiyesin. Belki on-lar*n o kusurlarında senin bilemediğini özürlerini bulursun.Onların hiç birine nasihatta bulunma, sormadıkları hikmetleri söyleme. Yoksa sana düşman kesilirler. Eğer onlar birmeselede, bir işte hata eder ve. bu hatalarını başkalarındanişitip öğrenirlerse sakın onlara bu hususta bir şey öğretme.Çünkü onlar, senden hem ilim öğrenir, hem de sana düşmanolurlar. Ancak hataları, dine aykın ise, o zaman onlara güzellikle doğruyu söylemen gerekirEğer onlardan bir iyilik, bir ihsan görürsen, Cenab-ı Hak'ka şükret ki, seni onlara sevdirmiştir. Eğer onlardan bir kötülük, bir zarar görürsen, bunu da Allah’tan bil ve onları Allah’a havale et. Onları «ben falan oğlu falanım, âlim bir insanım, niçin kadrimi bilmediniz, bana saygı göstermediniz»diye azarlama. Çünkü bu sözler, nefsin öğünmesidir, kibrinalâmetidir. Öğünmek ve kibirlenmek ise, ancak ahmaklık vedüşüklüktür. Şunu bil ki, geçmişteki bir günahından dolayıCenab-ı Hak, onları sana musallat etmiştir. Onlann doğru sözlerini dinle, yanlışlarına kulak verme, duymamazlıktan gel.İyiliklerini söyle, kötülüklerine göz yum, kimseye söyleme.îşi gücü yalan ve kavga olanlarla kalkıp oturma. Çünkü onlar seni kıskanır, arkandan çekiştirip dedikodunu yaparlar. Hata ve kusurlarım büyütür ve saklar, fakat sana kızdıkları veya tartışmaya giriştikleri anda birer birer sayıp dökerler. Onlar senin ne bir kusurunu gizler, ne de bir hatanı affeder ler. Eğer f. enden razı gibi görünürlerse bil ki bu, onların dal kavukluğudur. Aslında içleri sana kinle doludur, görünüşleri sahtedir. Bu onların huylandır. Bu sebepten onlarla görüşüp konuşmak zarar, kalkıp oturmak pişmanlık vericidir. Bunlar 774 MARİFETNAME dost görünen münevverlerdir ki, düşman görünenlerin hareket ve davranışları bunlannkine göre daha az zarar vericidir. KISIM: 3 Cahil insanlarla sohbet etmenin ve çeşitli halk kesimleri-nin gelenek ve görenekleriyle merasimlerine kanşmanm âdâb ve erkânı: Ey aziz, Edeb ehli diyorlar ki: Cahil insanların toplantılarında riayet edilecek esaslar beştir: , f '1 — Onların sözlerini önemsememek,2 — Yersiz Ve manasız sözlerine kulak vermemek,3 Kendi aralarında konuştukları bayağı sözleri duymay-mazlıktan gelmek.4 — Onlarla görüşıhekten çekinmek ve zaruret halindetoplantılarında bulunurken de çok oturmamak. 5— Onlara muhtaç olmamaya ve kendilerinden bir şey istememeye dikkat etmektir.Onların toplantılarına girip de tuzaklarına düşen kimse, kurtuluncaya dek bir şey konuşmamalı. Tâ ki namus ve şere-fiyle onlardan kurtulsun. Bil ki, cahil halkın âdetleri, merasim-leri pek çoktur. Onlara karıştığın takdirde bunlara riayet et-mek zorundasın. Dost veya düşman, ne olursa olsun çekinme-den, onların isteklerine göre hareket etmelisin. Kendinden bü-yüklere saygı gösterip hizmet, küçüklere şefkat ve merhamet, yaşdaşlanna yumuşak ve güzellikle muamele etmelisin ki, se-vilesin, rahat ve selâmet bulasın. Toplantılardaki insanlara fazla iltifat gösterip yüz göz olmaktan ve onların hizmetlilerine çok bakmaktan sakın. Fazla oturup onlan usandırmadan top-lantıyı bir an evvel terket.Toplantı içinde başım kaşıma, parmaklarını çıtırdatma, sakal ve yüzüğünle oynama, dişlerini karıştırma ve buna ben-zer hareketleri yapmaktan kaçın. Burnunu kanştırmak, tü 77â ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ kürüp sümkürmekten sakın. Gerinme ve başkasının yüzüneesneme. Toplantıda olduğun sürece dalma edebil olmalı, düşünceli konuşmalısın. Seninle konuşanın güzel sözlerine lüzumundan fazla sevgi ve şaşkınlık göstermeyip onlardan yararlanmaya çalış. Çirkin ve gülünecek konuşma ve hareketlerisusmakla geçir. Şiirlerini anılarını, sözlerini ve nefsini İslahİçin yaptığın hal ve hareketleri başkasına anlatıp kendini methetme. Süslenmede ve süs araçlarını kullanmada bayağılığakaçma. Her zaman sade ve tabii ol. Yalvararak kimseye iş yaptırma. Bir iş için kimseye fazla ısrar etme ki, o sana ağırlık veüzüntü konusu olmasın. Hâkimi koruma, zâlime yardımcı olma. Çünkü ikisinden de fitne ve belâ gelir. Devlet büyüklerine yakın olma. Çünkü ateşleri yakıcıdır. Sağlığın, varlığın halinde sana dost olandan sakın. Çünkü onlar defterinin başındadır. Malını, namusundan üstün tutma. Düşmanlık yapanlaraçabuk öfkelenme. Öfken geçmedikçe konuşma. Malını, paranın miktarım eşine ve çocuklarına tam bildirme. Çünkü az gö rürlerse kadrin yanlarında az olur, çok görürlerse gönüllerinialmak senin için zor olur. Sana hizmet edenlerle şakalaşıpgülüşme, kimse ile alay etme güldürücü şakalar yapma. Çünkübunlar, insanı düşürür, yüzsüz eder, kalb kırarlar. Neticedede dövüş ve düşmanlık olur. Eğer bir kimse seninle alay ederse,sakın sen cevap verme, uzaklaş git. Eğer bir kimse sana zulümederse, onunla yumuşak konuş ve onu Allah’a havale et.Allah’m yaratığı olan bir kimseye ve hiç bir şeye lânetokuma. Hiç kimse için Allah’a ortak koşma ve nifak ile şeha-det etme. Çünkü tüm gizlilikleri bilen yalnızca Cenab-ı Allah’dır. Onun için Allah ile kullan araşma girme. Dilini gıybettenkoru. Çünkü bir gıybet, otuz defa zinadan daha kötü ve haramdır. Hiç kimseye bir şey va’detme. Vereceğin şeyi söz vermeden ver. Eğer mecbur kalır da söz verirsen, mutlaka yerinegetir. Çünkü sözden dönüş, münafıkların işidir. Sakın yalansöyleme. Çünkü yalan, kötülüklerin kaynağıdır, her dinde haramdır. Yalancı, halkın tiksindiği, Allah’ın kapısındankovduğu bir kimsedir. Sakm konuşurken insanlarla tartışma.Çünkü sonunda hata, bilgisizlik ve utangaçlık olabilir. Bundakendini bilgili ve zeki gösterip öğünmek de vardır. Halbuki Ce- 776 MARİFETNAME nabı Allah Kur'an’ı kerîm’de «nefsinizi methetmeyiniz» bu-yurarak insanın kendisini methetmesini yasaklamıştır. Öyley-se dilini, nefsini öğmeğe alıştırma. Çünkü kendini beğenenin değeri düşük olur. Allah’m ve insanların yanında derecesi ek-sik olur. Allah’ın adıyla çok yemin etme ve Allah'ın adından başka bir şeyle yemin etmekten sakm. Kimseyi yüzüne karşı methetme. Konuşurken yavaş konuş, faydalı ve öz konuş. Sözü uzatma ki dinliyene bıkkınlık vermesin. Birisi yanında aksırdı-ğı zaman, güler yüzle «Allah’ın rahmeti üzerinde olsun» de-melisin. Sen aksırdığın zaman, başını eğ, elini yüzünün üzeri-ne koy, yavaş aksır. Fazla ses çıkararak aksırmak edebe aykı-rıdır.Çok şaka yapma ve kahkaha ile gülme. Birkaç kelime faz-la söyliyerek insanların arasmı bul. Kimsenin ayıbını araştır-ma ve eğer şayet öğrenirsen de gizle. Hiç kimsenin yüzüne ayı-bını vurma ki, o ayıb şenini başına gelmesin ve ona tutulmı yâsm. Bütün insanlara iyilik yap ki, iyilik göresin hayatından razı olasın.BEYT:Zamanımızı ayıplıyorsun ayıp bizdedir.Eğer zamanımız ayıplı ise bu hepimizdedir .Hiç kurd, kurdun etini yer mi?Fakat bazımız bazımızı açütça yiyoruz.KISIM: 4Muhterem âlimlerin ve ulu fakihlerin dış işlerindeki hare-ket tarzları ve halkla kalkıp oturuşları esnasındaki adetleri:Ey aziz! Bil ki;îmamı Azam Ebu Hanife Hazretleri, İmam Ebu Yusuf hazretlerinin akıl ve kemâlini, güzel huylarım, temiz konuş-masını ve halkın ona verdiği değerle başlanışlarını görünce, ona önemli dış işleriyle üstün adetleri öğretmiş ve vasiyet bu-yurmuştur ki; ya Yusuf, vilâyet amirine (valiye) itaat et ve elinden geldiği kadar onu ağırla. Hâkimlerin yanma şanlarını yücelterek git. Sakın onların huzurunda yalan söyleme. Seni, 777 ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ ilmi bir damşnm için çağırmadıklarca yanlarına gitme. Sık sıkziyarete gidip de itibar ve değerini düşürme. Onların ziyaretinegittiğin zaman da hemen işini görür uzaklaşırsın. Çünkü onlar kendilerinden başkasını düşünmezler. Sakın, hâkimin huzurunda ilmi meselelerden çok bahsetme ki, onun yanındautanç duruma düşmiyesin ve tanıdıklarının karşısısmda bilgisiz görünmiyesin. Çünkü o senin sözlerini alıp bildiklerini söyler, kendini daha bilgili gösterip seni küçük düşürür. Hâkiminhuzurunda hem kendi ve hem de başkalarının değerini bil ki,ne başkalarından zarar göresin, ne de Hâkimin gözünden düşesin. Hâkimin yanında tanımadığın âlim varsa girme. Çünküeğer sen ondan üstün isen oturduğu yerden daha yükseğe oturmakla zararını görebilirsin. Eğer o senden daha üstün seviyede ise, o zaman sen ondan aşağıya oturduğunda Hâkimin gözünde küçülebilirsin. Hâkim, kendi işlerinden sana bir vazifeteklif ederse şenini bilgine ve fikrine razı olduğunu bilmedikçeo vazifeyi kabul etme ki, hükümette başkasının fikrini kabuletmeye mecbur kalmıyasm. Eğer hâkimin yakını olursan, onunbütün tanıdıklarından uzaklaş ki, onun yanında değerin düşmesin. Sakın halka ve tüccara sorduklarından fazlaşma cevapverme. Onların anlayabildikleri kadannı söyle çünkü seninmal tutkunu olduğunu sanabilir ve şüphelenip de rüşvet alanveya alanlara aracılık yapan damgasını vurabilirler.Bayağı insanlarla gülüşme, hatta tebessüm dahi etme. Pazar için çarşıya çok gidip gelme. Orta yaşlılarla konuşup fitneve fesada dalma. Fakat çocuklarla, öksüzlerle konuş. Onlarışefkatle öp, başlarını sıvazla. Cahil ihtiyarlarla yol arkadaşlığı yapma. Çünkü onlardan önce yürürsen ihtiyarlığı, onları önde yürütüp sen arkada kalırsan ilmi küçültmüş olursun. ÇünküPeygamber (S.A.V.): «Küçüklere şefkat, büyüklere saygı gös-termiyen bizden değildir» buyurmuştur.Halkın gelip geçtiği yol üzerinde oturma. Mecbur kalırsancami avlularından başka bir yerde oturma. Mescidlerde, çarşıda ekmek yeme. Su satanlardan, musluklardan su içme. Dükkânlarda oturmak için çarşıya gitmd. Kibir ve gurur denizinebatmamak için ipekli elbiseler giyinme. Eşine yatakta, hizmetçilerin işlerinden ve yabancı kadınlardan bir şey konuşma. 778 MARİFETNAME Ancak ona gereken sözleri kısaca ve güler yüzle söylersin ve az bir oynaştan sonra Besmele ile yanaşırsın ki, senden çok yüz bulmasın ve yabancı erkekleri ortaya atıp onlardan ko nuşmasın.Elinden geldiğince üvey ana veya babası olan bir kadınla evlenme. Yoksa onların dilinden kurtulamazsın. Ancak akra-baları ile görüşmemek şartıyla evlenebilirsin. Çünkü kadının malı olsa üvey ana ve baba onu kendi mallan olduğunu bilir-ler ve kızlarının elinde emanet olarak görürler. Eğer kadın, babasının evine hiç gitmezse kocasıyla rahat yaşarlar.Sakın iç güveyi olma ve kannın evinde oturma Yoksa hür iken esir olursun ve malmı da başkalarına yedirmiş olursun. Sakın kızı veya oğlu bulunan bir kadınla evlenme. Çünkü onun yanında, çocuğundan üstün ve değerli olamazsın, senin bütün malını çocuğu için biriktirir. Hatta gerekirse senin ma-lından çalar da bilemezsin. Sakın iki kadınla da evlenme. Eğer şaşırıp bu işi yaparsan ikisini aynı evde oturtma. Para kazan-maya gücün yetmedikçe de evlenme. Önce ilim tahsil et, sonra helâl mal kazan, ondan sonra evlen ki, tahsilin zamanında para kazanmaya mecbur olup tahsili terketmek zorunda kalmıya sm. Çünkü ilim tahsilinden önce para kazanmaya kalkışırsan dünya işleriyle ve kadınla meşgul olacağından vaktini kaybe-dip ilim tahsiline devam edemezsin. Nihayet çocukların çoğa-lır ve onların nafakasını kazanmak için ilim tahsilini terket-mek zorunda kalırsın. Vücudunun dinç, kalbinin huzur içinde bulunduğu gençlik çağında kendini ilim tahsiline ver. Sonra helâl mal kazan ve ondan sonra evlen. Çünkü çoluk çocuk, kanadını, kolunu kırar, sanatsız malsız onlan geçindirmen mümkün olmaz.Sana bırakılan emaneti sahibine verip doğru yoldan yürü. Bütün insanlar için iyilik iste. Halk senin hareketlerini .kal-kıp oturmam beğenir ve seninJe görüşmek istedikleri takdirde sohbetlerine git. Toplantılarında hem kendi nefsini ve hem de onlan ağırlayarak ilmi konuşmalarda bulun ki, onların kalp-lerini kazanıp sevilesin ve böylece onları âhiret yoluna yönel-tesin. Sakın dini emirleri, Kelâm ilmiyle cahil halka anlatma. 779 ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Yoksa kelâm ilmini taklit yolu ile öğrenmeye kalkıp bilgisiz kafasıyla o denizin derinliklerine dalar, boğulur.Sana gelip bir mesele için fetva istiyene yalnız cevabını ver, başka bir şey ekleme ki, soranın aklı dağılmasın. On yıl sebepsiz ve kitapsız kalsan da sakın ilimden uzak kalma. Ge-çinme derdi bile seni ilimden uzaklaştırmasın. Talebelerinle şefkat ve sevgiyle konuş ki, bu davranışınla her öğrenci, ken-dini senin evlâdın saysın, ilmi çalışma ve gayretleri gün be gün artsın.Sana itiraz ve muhalefet eden cahil insanlarla ve çarşı hal-kıyla bir kelime dahi konuşma ki, onlarla yüz göz olmayasın. Hiç korkmadan ve çekinmeden hakkı söyle. Karşındaki Sul-tan olsa ondan korkma, doğruyu söyle. Senin ibadetin halktan çok olsun ki, onlar senin ibadetini kendilerinkinden az görüp de hevesleri kırılmasın, böylece inançlarında bir gevşeme ol-masın. Alimleri olan bir şehre gittiğin zaman, eğer onlarm mevki ve rütbelerine istekli olmadığını bilir ve onlar da sen-den emin olurlarsa selâmet bulur rahat edersin. Yoksa hepsi sana hücum eder, görüşlerini kötülerler. Halk da seni hakir görür ve âlimlerin izinden giderler. Sen de, hepsinin yanında sadece faydasız ve yerilmiş bir kişi olarak kalırsın.Eğer o şehrin âlimleri gelip senden bazı meselelerin çözüb mü için yardım isterlerse onlarla tartışmaya girişme veonlara delilleri olmayan şeyleri söyleme. Onların delillerine karışma ki onlar da seninkine karışmasınlar. Âlimlerden çekin, cahil insanlardan da gafil bulunma. Görünüşünle Allah için oldu-ğun gibi, içinle de Allah için ol ki Allah’ın has’ kulu olasın. Eğer şehir hâkimi sana iyi salih olmayan, yaramıyan mevkii teklif ederse, bu teklifi sana ilmin için yaptığını bilmedikçe kabul etme. İmtihan ve karşılıklı tartışma toplantılarından sakın, korkarak konuşma. Çünkü korku, fikirlere karışıklık konuş-maya bozukluk verir.Sakın çok gülme. Çünkü çok gülme, kalbi öldürür, tatlılı-ğını giderir. Yürürken yavaş ve vakarla yürü. Hiç bir işinde acele etme, yavaş ve sabırla hareket et. Sana arkadan seslene-ne cevap verme. Çünkü hayvanlara arkalarından seslenir. Bu 780 MARİFETNAME şekilde seslenmeyi kendine lâyık görme. Konuştuğun zaman sesini fazla yükseltme. Karşındakinin işitebileceği kadar ko-nuş. Kendin için susmayı ve az hareket etmeyi âdet edin ki, herkes senm sabırlı ve sözünde duran bir kişi olduğunu bilsin.Halkın içinde Allah’ı çokça an ki, senden öğrensinler. Her namazdan sonra Kur’an okumaya, zikir yapıp Allah’a şükret meye devam et. Her ayın bazı günlerinde oruç tut. Nefsini yen-meğe sıkışıp ilmini koru ki, amelinle her iki âlemde de fayda göresin. Alış verişini kendin yapmayıp güvenilir birisine yap-tırırsan senin için daha hayırlı, ilme kendini vermen açısından daha yararlı olur. Dünya malına itibar etme, zenginliğine, vü-cudunun sıhhatli olmasına güvenme. Onların hepsinden so-rumlu olduğunu unutma. Yarın onların hesabı senden sorul-duğu zaman endişe ve kedere düşmeyesin. Eğer devlet reisi seni yakınlarından ltılarsa, sen ona yakın olduğunu kimseye söyleme. Çünkü devlet başkanma yakın olduğunu öğrendiler mi sana birçok işlerini gördürmeye kalkarlar. Eğer işlerini yapmaya başlarsan bu defa devlet başkanınm gözünden düşer-sin. Eğer işlerini yapmazsan bu seferde sana küsüp ayıplama-ya başlarlar.Halkın hatasını gizle, iyiliklerine riayet et. Eğer bir kim-seyi kötülükleriyle tanıdın sa onu kötü olarak anma ve kimse-ye de anlatma. Onun bir iyiliğini bul ve o iyiliği ile onu an. Eğer o kimsenin kötülükleri dine aitse o zaman halka söyle-yip ona uymamalarını tenbih et. Nitekim Peygamber (S.A.V.) efendimiz bir hadisi şerifinde: Asi, kötü bir kimsenin isyanını söyleyiniz ki, halk ondan sakınsın. Bu kimse mevki ve rütbe sahibi olasa bile» buyurmuştur.. Öyleyse sen, mevki ve rütbe sahibi bir kimsede dini bir sapıklık gördüğün zaman sen bunu söylersen Allah da yardımcın olur, halk da senden çeki-nir. O mevki sahibinin bozuk fikirlerini kimse benimsemez. Eğer o mevki sahibi, dindeki bozuk görüşünü senin yokluğun-da çekinmeden söylüyor ve aynı fikirde ısrar edip duruyorsa,o zaman konağına git, kendisini yalnız gör, güzellikle, yumu-şak ve inandırıcı bir dille kendisine nasihat et. Eğer ilmi bir bilgiye sahip olduğunu görür ve yeni fikirler ortaya koyanlar-dan ise onunla ilmi tartışmaya giriş. Kitap ve sünnetten büdik- 781 ERZURUMLU ÎDP.AHİM HAKKI HAZRETLERİ lerini anlat, inanır ve kabul ederse ne güzel, etmez ve fikir-lerinde ısrar ederse kızmadan çekil git.Ölümü bir an hatırından çıkarma. Hocaların için Allah’ tan rahmet ve mağrifet iste. Kur’anı Kerim okumaya devam et. Mezarlıkları ziyaret et. Şeyhleri ve mübarek yerleri gör-meye git. Oyun oynanan küfür edilen ve bayağı konuşma ya-pılan toplantılara gitme. Ezan okunur okunmaz hazırlan ve herkesten evvel camiye git. Komşuların ayıp ve kusurlarını kimseye söyleme.Sana Lir iş için danışana daima doğruyu söyle ve seni Al-lah’a yaklaştıran fiillerini kendisine anlat. Sakın malınla cim-rilik etme ki sevilesin. Hâris ve yalancı olma ki, insanlıktan uzak kalmıyasın. Doğruyu yanlışa katma ki, zarar görmiyesin. Bütün işlerinde insaf ve merhametli ol. Doğruluk âdetin olsun. Fakir düştüğün zaman, halini ihtiyaçlarını kimseye bil-dirme. Dünya malı bir hiçdiı*, değersizdir. Değersiz olan dünya malına karşı haris olma.Himmetini yükselt, alçakta kalma ki hakir duruma düş-meyesin. Yolda yürürken sağına soluna fazla bakmadan önüne bakıp yürü. Hamamcıyla pazarlık yapma, ücretini fazlasıyla ver ki, hamam adamları sana gereken saygıyı göstersin. İlim ehli yanında hakir olan dünyayı alçak tut ki, Hak Taâlâ’mn yanında daha üstün ve ebedi olan devlete eresin. Dünya işle-rini doğru bir adama yaptır ki, ilim ve amel ile uğraşma im-kânını bulasın.Sakın delilerle bir laf bile etme. Karşılıklı tartışmayı bil miyen ve buna dayanamıyan yahut sırf bir mevki kapmak için halkla türlü mesele ve bahisler anlatan âlimlerle konuş-ma. Çünkü onlar, senden çekinmedikleri gibi seni küçük düşür-meye mahcub etmeye çalışırlar. Senin doğruyu söylediğini bilseler bile yine sana muhalif hareket ederler.Büyük ve ileri gelen zatların toplantısına girdiğin zaman onlar seni çağırmadan sen yukarılara çıkıp oturma. Bir top-luluk içinde bulunduğun zaman onlar seni namaz için ileriye çağırmadıkça sen öne gitme. Kadm ve gençlerin toplandıkları 782 MARİFETNAME gezinti yerlerine gitme. Zulmün, haramın işlendiği toplantılara katılma ki onlarla ortak olup zarar görmiyesin.İlim meclislerinde kızma. Bayağı ve yalana yakın hikâye-leri anlatma. Eğer âlimlerden biri için bir toplantı yapmak is-terken, muhakkak o toplantıda bulun. Bildiğin gerçekleri on-lara anlat ki halk onu bilgiç sanıp da onunla övünmesinler ve senin huzurunda kuşkuya düşmesinler. Eğer o âlimin sözü şeriata uygunsa onu siz orada iken söylesin. Şayet yanında söylemek ve öğretmek istemiyorsa, o zaman kalkar gider, ora-da senin yerine onu dinliyecek bir talebeni bırakırsın ki o âli-min ne söylediklerini ve ilminin derecesini öğrenesin.Bidatla karışık, şeriata muhallif şeyler konuşulan toplan-tılara gitme ve kendi talebelerini de orada dinleyici olarak bı-rakma ki tereddüte düşüp kötümser olmasınlar. Büvendiğin bir kimseyi, oraya dinleyici olarak gönderebilirsin. Cenaze ve bayram namazlarını Cuma hatiplerine bırak, böyle işlere ka-rışma. Anne, baba ve hocalarına hayırlı dualar yapmayı ihmal etme.Bütün bu söylediklerimi, sırf senin iyiliğin ve bu yolda git-men için tavsiye ettim ki halkı, Hak’ka yöneltip yüzlerini âhirete çeviresin.Maksûdun eğer din ise dünyadan geçAllah’a yönel cümle eşyadan geç,KISIM: 5Ulu velilerin ve büyük şeyhlerin dış işlerdeki hareket tarz-ları.Ey aziz!Büyük veli Hasanı Basri hazretleri dış işlerindeki yüksek adetlerini âşıklar sultanı olan Habibi Acemi hazretlerine öğ-retmiş ve tavsiye buyurmuşlurdır ki: «Ya Habib! Herkesle ak-lına göre konuş seviyesine göre muamele et. Bütün işlerini ERZURUMLU İBRAHÎM HAKKI HAZRETLERİ yumuşaklıkla, acele etmeden dikkatli bir şekilde yürüt. Dünyave âhiret ehlinden her sınıfa karşı, onların huylarına göre hareket et ve onlarla yumuşak bir şekilde konuş. Alçak ve kötüinsanların bir zararına tahammül et ki, on zarardan kurtulupon fayda kazanasın. Müslümanlara ikramda bulun, hürmet kazan. Bil ki bu ikramı sen, Cenab-ı Allah’a yapıyorsun. Dilinigüzel konuşmaya alıştır. Daima hayır söyle, tatlı cevap al. Bütün insanlar için iyilik İste, herkese şefkat gözü ile bak. Herkesi iyi bilip kendinden üstün gör. Malını, canını herşeyini Allah için kullarına sadaka ver ki, senden razı olsun. Hiç kimseden bir şeyi isteme ki, ahlâkın en yüksek derecesini bulasın.Yolda giderken kitap, elbise veya bin altın değerinde deolsa kaybettiğin bir şey için üzülme, o şeyden vazgeç ve yoluna devam et. Onu bulmak ve almak için ne kendin geriye dön,ne de başkasını gönder. Yolda giderken göriye dönüp bakma.Şayet geri dönmen gerekirse, sırf başını çevirme bütün vücudunla dön. Sana arkandan bağınrlarsa cevap verme. Bir yeri,zamanı, günü, insanı ve hayvanı uğursuzluğa değil, hayra yor. Fakirleri, zenginlerden üstün tut. Âhiret ehlini dünya ehline tercih et. Bütün hallerinde dini âdâbâ göre hareket et. İlmiyle amel eden âlimlerle sohbet et ki, hadis, tefsir ve dia ilminden büyük bir haz alasın. Cahil mutasavvuflardan uzaklaş,sohbetlerinden kaçın. Namazlarını cemaatle kılmaya, vaiz meclislerinde bulunmaya gayret et ki, büyük sevaplar kazanasın.Ancak müezzin, imam, vâiz ve şeyh olma. Mevki sahibi olupşöhret yapma. Kaza mahkemesine varıp da başını kavgayasokma. Kimseye vekil, vasi, mütevelli ve sebep olma. Zengin veâmirlerle kalkıp oturma ki belâlardan uzak kalasın. Kadın vegençlerle sohbet etme ki, âleme rüsvay olmayasın, gülünç duruma düşmeyesin. jKimsedşn bir şey isteme, özellikle emanetbir şey alma ve kimseyi çalıştırma. Dünya ehlinin hizmetinegitme. Harama el uzatma. Dinini dünya menfaatleri uğrunasatma.Kendi evinde minnetsiz otur, rahatına bak. Din ilimlerini yaymaya çalış. Eşine, çocuklarına adaletle muamele et. Terbi yelerinde şefkatli ve yumuşak davran. Allah’ın yaratıklarınakarşı öfkeni yen ki, Allah’tan karşılığıhı bulasın. Kin ve öfke 784

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

vefk-örnekleri-111

  vefk-örnekleri-111 vefk-örnekleri-111 by Charion Charion