ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ. MARİFETNAME..
KONU: 3 SIHHATİN KORUNMASI ONBİR KISIMDAN İBARETTİR
KISIM: 1KORUNMASI GEREKLİ ORGANLAR, YER VE FAYDALARIEy Aziz! Tıb âlimleri diyorlar ki:İnsan bedenindeki ruhun mürekkeb uzuvlarının sıhhatininkorunması icabeder ki, bunları kısaca izah etmek lüzumu hasılolmuştur.1 — BEYİN:Beyaz, renkli, yumuşak ve boğumlu bir organdır. Atar ve toplardamarların cevheri ile beyin zarmdan ve kafatasına bitişik zardan mürekkebdir. Üçgen şeklinde olup tabam başın ön yüzünde,açısı ise arkadadır.Bedenin duyu ve hareketleri beyinle tamamlanır ki, bununduyuları da yumuşak, sinirler ve organların hareketi ve omuriliksinirleriyledir.2 — GÖZLER :Herbirinde 7 tabaka ve 3 sıvı olup, toplam 10 tabakadan meydana gelmiştir.1. tabaka : Hava ile temas eden tabakadır.2. tabaka : Renksiz, olup, altındaki tabakadan almıştır.3. tabaka : Siyah, sarı veya mavi renkte olup, bundan sonrakitabaka ağ tabakasıdır.4. tabaka : Örümcek yuvası gibidir ki, yukarıda da dediğimizgibi, ağ tabaka da denilmektedir. Bundan sonraki tabaka, eriyencama benzer nemli ,şeffaf ve berrak bir tabakadır.5. tabaka : Cam sıvısı gibi olan tabakadan sonradır.6. tabaka: Zara benzer.
215
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
7. tabaka : Hepsinden serttir. Bunlann ve bundan sonraki la-sımlann temin edeceği faydalar sözü çok uzatır.3 — KULAKLAR:Kıkırdaktan ve çok hassas sinirlerden meydana gelmiş olup,seslerin duyulmasını temin eder.4 — DİL:Atar ve toplardamarlar ile çok hassas sinirlerden ve perdedenmeydana gelmiş olup, gıdalann tadım almaya, ağızda lokmayı çevirmeye, yutmaya ve konuşmaya yardımcı olur.5 — AKCİĞERLER :Et, kıkırdak ve yürekten çıkıp gelen atardamarlardan meydana gelmiştir. Duyusu olmayıp sadece zarm biraz duyucu hissi vardır.Akciğerler, yürekte hasıl olan tabiî sıcaklığı bütün bedene ya yarlar. Kam temizler ve kirlenen kısmı dışarı atarak havanın oksi jenini emerler.6 — KALB:Koza şeklindedir. Başı sol memenin altında, tabanı göğsün or-tasmdadır. Nar kırmızısı renginde, lifli etler ve omurga perdesiyleterkibolunmuş olup, bedenin hararet kaynağıdır. İki karıncığıolup, sağdaki çok kan ile ve az ile dolu, sol karıncığı ise az kan çokruh ile doludu. Atardamarların kaynağıdır.7 — DİYAFRAM (HİCAB) :Göğsü açmak ve daraltmak gibi bir faydayı tömin eden diyafram et, duyucu ve hareketli sinirlerin birleşimidir.8 — MİDE:Et, sinir, atar ve toplardamarlarmbirleşimi olup üç kısımdanibarettir. Bu kısımlann herbirine sıra ile; yemek borusu, mide içi,mide tabam denilmiştir.Yemek borusu ağızda başlar, göğüs kemiğinin nihayetinde biter. Mide ağzı da orada ve etsizdir. Mide tabanı etli olup göbeğinüstündedir ve besin sindirilmesini temin eder.
216
marifetnâme
9 — KARSAKLAR:Sinirler, içyağı, atar ve toplardamarların birleşiminden mey-dana gelmiş olup,
7
tanedir. Bunlara sıra ile :
1
— Kapakçık barsağı,
2
— Oniki parmak barsağı,
3
— Koru-yucu barcak, 4 — İnce barsak, 5 — Eğri barsak, 6 — Kolon barsağı,t — Düz barsak adı verilir.Bunlann faydası, midede artakalan ve sindirilmeyen gereksiztasımlan dışanya atmaktır.
10
— KARACİĞER
:
’ Et, atardamar ve toplardamar ile kendisini örten zann birle-şiminden meydana gelmiş olup, perdesi çok hassastır. Sağ taraftabulunan karaciğerin rengi pıhtılaşmış kana benzer.Faydası; organların gıdasını temin edecek olan kam hazırla-maktır.
11
— SAFRA KESESİ
:
Safrayı toplayan kese olup, karaciğerin bitişiğindedir. Kara-ciğerdeki safrayı çekerek kana kanşmasma engel olur.
12
— DALAK
:
Karaciğerin renginde olan dalak, et ve damarların birleşimin-den meydana gelmiş olup, sol tarafta arka kaburgalar Ue mide ara-sında kalan kısımdadır. Kendisi duyucu olmayıp, perdesi hassas-tır.
12
— BÖBREKLER :Az et çok içyağı ve damarların birleşiminden meydana gelenböbrekler, kendileri duyarlı olmak üzere, zarı duyarlıdır. Ciğerdengelen maddelerden sidiği ayırır ve sidik torbasına yoUar.
14
— MESANE
:
Mak’ad ile kasık arasında bir bölgede bulunur.
Faydası; sidiği
toplamak ve dışarı atılmasını temin etmektir.
15
— ÜNSELER
:
Beyaz yağlı et ile çok atardamarların birleşimi ile meydanagelmişlerdir ki, görevleri; meninin pişmesini temin etmektir.
16
— KAMIŞ
:
Çok sinir az et, damar ve şiryanın birleşimiyle meydana
gel
miştir ki, faydalan yukarıda anlatılmıştır.
217
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
1? — RAHİM:Kadınlara has sinirli bir uzuv olup, düz barsak, böbrek ve sidik torbasının arasında kalan bölgedir. Uzun boynu olup, ferce kadar gelir ve nutfeyi içine çekerek ceninini tehlikelerden korur18 — MEMELER:Göğsün iki yanında olup, kadınlarda yumuşak, beyaz, yağlı ve atardamarları çok etin birleşmesiyle meydana gelmiştir.Kandan ve alınan gıdalardan süt yapar.Bunlardan başka, bedende birçok uzuvlar vardır. Bu derecebüyük sanatı olan binayı yapmak, her yanını güzelleştirmek çokmühimdir. Kalb gözü açık mü’minler için bu misâllerden alınacakbüyük ibretler vardır. Bu yüce sanatın Sani’i olan Allah-u Zülcelâl her türlü noksan sıfatlardan uzaktır.KISIM :
2
İNSAN
BEDENİNİN SIHHATİNİN KORUNMASININRÜKÜLERİEy Azizi Tıb âlimleri diyorlar ki: Tıb .bedeni inceleyen bir ilim olup, esasen bir nazari (teorik),diğeri de âmelî (pratik) tıb olmak üzere ikiye ayrılır.Bunlardan ilki, sıhhatin korunmasıdır. Diğeri de mevcut birhastalığın tedavisine çalışmaktır. Sıhhatli bir bedene sahip olmakdünya ve din ehli için kıymeti her türlü takdirin üstünde bir nimettir. Sıhhati muhafaza saadet, onun kıymetini bilmek ve sıhhati korumak için gerekli tedbirleri almak da büyük bir akıllılıktır.Çünkü akıllı insan, süıhatini koruyunca afiyet içinde, olduğu gibi, hastalıklardan da uzak kalır. Hahata ka vuşan beden Allah’ıbilme, tanıma ve ibadet etmek fırsatım bulur..öyle ise Marifetname’de
sıhhatin korun imasının şartlarının
yazılmasına ihtiyaç vardır. Artık sana
hastalık
ulaşmadan, elindeki büyük sermayenin kıymetini bil
ki,
yaşadığım müddetçe sıhhatve afiyet içinde kalabilesin. Allah’ı tanıma ve bilme gayreti üzerebulunasın.Evet, sıhhati korumanın şartlarına uyan kimse, Allahü Zülce-lâlin de kendisine yardımcı olmasıyle hastalıklardan korunabilir.Ancak doktor da olsa kuvvet ve gençliğini devam ettiremez ve azami yaş olan 120'nin üzerine çıkamaz. Ölüm anıı gelip çatınca hiçkimse onu sonraya bırakamaz. Çünkü bedenin yaşaması ve haya-
218
MARİFETNAME
tıru devam ettirmesi sulu gıdalar almasıyle mümkündür. Eğer sözü edilen tabiî hararet azalırsa tahlil ettiği tabii rutubet de azalırve artık besinlerin sindirilmesi zayıflar. O zaman bedeni yaşatanbesin kaynaklan azalmaya ve beden de her geçen gün zayıflama ya başlar. Nihayet günün birinde tabiî rutubet ve tabiî hararetsona erer. Herkes için takdir olunan ecelin gelişi, yani ölüm iştebudur.İnsanın elinden geldiğince sıhhatini korumanın yollarım araması ve bedendeki mevcut rutubetin azalmasını ve bozulmasınıÖnlemeye çalışması ve ölümüne kadar böyle sıhhatli ve âfiyet içinde bir ömü rsürmeye çalışması lâzımdır.Bedenin mizaçlarının alâmetleri on tanedir.Birinci alâmet: Dokunma (lems)dır. Normal mizaca sahipolan bedenin dokunması sıcaklıkta ve soğuklukta orta karardadır.Değişen mizacı olamn dokunması da yeni kazandığı mizaca göredir.İkinci alâmet: Et, yağ ve içyağı olup, bunlann haddinden fazla olması, bedenin rutubetli oluşuna, az olması da bedenin kuruluğuna delildir. Etin fazlalığı, bedenin nemli ve sıcak oluşuna, yağının ve içyağmın fazlalığı ise bedenin nemli ve soğuk olduğunaalâmettir.Üçüncü alâmet: Saç ve tüylerdir. Bunlann çok, kıvırcık, sertve siyah oluşu, bedenin sıcak ve kuru olduğuna alâmettir. Eğersaçlar az, düz, ince ve beyaz olursa, bu da bedenin soğukluğuna venemli olduğuna alâmettir.Dördüncü alâmet: Bedenin rengidir. Eğer beden beyaz olursa,soğukluğuna, çok balgam olmasına alâmet olur.Eğer kırmızı olursa, bedenin harareti ve kanın fazlahğına alâmet olduğu gibi, bunların karışımı normal olduğuna alâmettir.Eğer beden buğday renginde ise, hararetli, san ise hararetlive çok safralı, siyah ise soğukluğu ve sevdası fazladır.Bcşinci
alâmet
: Organların hey’etidir. Göğüs geniş, nabızkuvvetli atar, kanı belli olur ve koyu olur, el ve ayak kemikleri, bü yük olursa, bedenin sıcaklığının, bunlann tersi ise soğukluğununalâmetidir.Altıncı alâmet: Tesir altında kalma keyfiyetidir. Meselâ, soğuktan çabuk etkilenmek, o bedenin soğuk olduğuna alâmettir.Yedinci alâmet: Tabiî fiillerdir.Sekizinci alâmet: Uyku ve uyanıklık halidir. Çok uyku bedenin soğuk ve rutubetli, çok uyanıklık çok hararetli ve kuru oldu
210
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ HZ.
ğuna alâmet olduğu gibi, bunların normali de bedenin itidâl üzereolduğunu gösterir.Dokuzuncu alâmet: Büyük abdesttir. Eğer o çok kokulu vesağlam renkli olursa beden hararetli, bunun zıddı ise bedenin soğukluğuna alâmettir.Onuncu alâmet: Nefsi intikallerdir.Kuvvet ve hızın fazlalığı, bedenin hararetine, hissinin az olması da soğukluğuna delildir. Daim olması ve sebatkârlığı kuruluğa, hızlı gitmesi rutubete, hiddet ve şiddet, cesaret ve gadab,hızlı ve çok konuşmak hararetine, hâyâ ve vakarının fazlalığı soğukluğuna, zayıf kalbli oluşu rutubetliliğine, çekingen ve korkakoluşu kuruluğuna delildir.Sıraladığımız bu on alâmetin dışında, bedende bulunan dörtesasın fazlalaşmasının birçok delilleri vardır.Meselâ, kanın fazla olmasına alâmet, baş ağrısı, tansiyonun yükselmesi, esneme, durgunluk, duyuların hareketsiz kalması, dilve yüzde kızarma, çıban çıkma, yüzde deliklerin oluşması ve burun kanamasıdır.Yine rüyada kırmızı şeylerin görülmesi, uyanıldığında ağzıntatlı hissedümesi aynı şekilde kanın fazlalığının alâmetidir.Balgamın çok olmasının alâmetleri de şunlardır : Bedenin rengi beyaz olur, hissiz ve derisi yumuşak olur. Soğuk ve tükrüğü çok,harareti az olur. Sindirimi zayıf, bön tabiatlı olur. Çok uyur, geğirir, rüyasında su ve kar görür. Uyandığında ağzında tuzluluğunvarlığım hisseder.Safranın çok olmasının alâmetleri şunlardır :Bedenin rengi.ve gözler sarı olur, ağız ve burun deliklerininuçlan kuru olur ve sahibi çok sıcaklar, iştahı kesilir. Dili sertleşir,çok kusar, rüyasında ateş görür, uyandığında da ağzının acı olduğunu hisseder.Sevdanın çok olmasının alâmetleri şunlardır :Beden kuruyup derisinin rengi başkalaşır. Kanın rengi siyaholur. Düşüncesi artar, midesinde ekşime olur. Sidik ve kan katılaşır. Rüyasında duman ve akrep görür ve uyandığında ağzının ekşi olduğunu hisseder.Herşeyin doğrusunu yalnız Allah bilir.KISIM : 3SIHHATİ KORUMANIN ŞARTLARINDAN ALTILÜZUMLU SEBEPEy Aziz! Tıb ehli diyorlar ki:
220
MARİFETNÂME
Bedenin devamım sağlaması
için
zaruri
olan sebepler altıdır :1. sebep : Bizi saran havadır. Temiz havayı akciğere çeker veoradaki kirli, yani karbondioksitli havayı dışanya atarız. Hava ciğerlere çekilince temiz havayı (oksijeni) oraya verir, sonradan butemiz hava kana karışır. Eğer havaya pis ve kirli dumanlar kanş-,mazsa hava temiz bir şekilde kalırsa bedenin devamım sağlar vesıhhtini korur.Eğer havaya kirli ve zehirli dumanlar kanşır da havanın temizliğini değiştirirlerse, sonuç öncesinin tersi olur. Bu durumdamevsimler kendilerine ait hastalığı getirir, diğer hastalıklan dagiderir ve tesirsiz kılarlar.Meselâ, yazın safra çoğalır, bedenin rutubetini bozar, kalbehararet verir ve böylece sahibi sık sık sıcaklar ve su içme ihtiyacınıduyar.Sonbahar mevsimi gece ve gündüzde değişiklik yapar. Soğukve sıcaklar değişik olduğundan hastalıklan artırır. Meyveler çoğalınca kan azalır, sevda çoğalır.Kış .balgamı artırarak hastalığım verir ki, başı daraltır, nezle ve gribe yol açar, öksürüğü fazlalaştırır.İlkbahar da kendine ait hastalığı vererek kam artınr, bademcikleri şişirir. Bu mevsimler içinde sıhhate en az zararlı olan mevsimdir. Sıhhate uygun tatlı ve hoş bir mevsimdir.2. sebep : Cismanî hareket ve sabit kalıştır. Bedenin bu nevihareketi, zayıflıkta ve kuvvette azlık ve çoklukta, yavaş ve hızlı-lıkta değişiktir. Bunun içindir ki, kısa ve çabuk yapılacak bir hareketin bedene vereceği zarar bir yana, daha çok bedeni ısıtır. Kısa, fakat yavaşça yapılacak bir hareketin sonucu, birinci hareketin tersidir. Çok hareket etmek ve sonra durmak bedene soğuklukverdiği gibi, normal bir hareket de,yemek yedirir ve sindirimde yardımcı olur.3. sebep: Nefse ait hareket ve duruşlardır. Bu hareketin oluşu ruh ile kanın hareketi sayesinde olur. Şu halde, hiddetli anlarda olduğu gibi su, ya bedenin dışınadoğru hareket eder, veya yavaş hareket eder ki, sevinçli anlardaki hal böyle olur, korku ve korunma hallerindeki durum böyledir.Ruhun bu gibi hareket ettiği durumlarda hareket eden tarafının ısınması, hareketsiz tarafımn ise soğuk kalması gerekir. Zira beden hareketin sürekli oluşundan ısındığı gibi, hareketsizliğin*den veya yavaş hareket etmesinden de soğur. Fazla hareket bedeni mahvedeceği gibi, devamlı hareketsizlik de bedenin soğumasına yol açar.
221
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ
UZ.
4.
sebep: Uyku hali ile uyanıklık halidir. Uyku hareketsizli-ğin, uyanıklık da hareketliliğin misâlidir. Çünkü ruh, uykuda alı-nan gıdaların sindirimi için bedenin içine yönelir. Bunun için debedenin dış kısmı soğur. Bedenin uyurken daha çok örtünmeye ih-tiyaç duyması bundandır. Uyku uzun süreli olursa bedenin nemi-ni ve soğuğunu artırır. Uyku halinde sindirim işine yönelen ruhsindirilecek birşey bulursa onu sindirerek bedeni ısıtır. Sindirimiimkânsız bir besini, yahut da karışımı bulursa ısının tahrik etme-siyle onu yayar ve böylece bedeni soğutur.Uykusuzluğun zararı var mıdır? Evet, haddinden fazla geceuykusuz kalmak, beyni zaafa uğratır, sindirimi bozar ve acıkmaverir.5. sebep: Yiyecek ve içeceklerdir. Bunlar, ya keyfiyetleriyleve suretleriyle veya sadece maddeleriyle tesir eder Keyfiyetleriyletesir edrleıs, ilâç olurlar. Eğer bu bedene aykırı olursa öldürücüzehir gibi olur. Maddeleriyle ve keyfiyetleri de tesir ettikleri de olurki bunlar da ilâç durumundaki gıdalardır. Keyfiyet ve suretleriylebedeni etkiledikleri olur ki, hususen etkisi olan ilâçlar buna mi-sâldir.Gıdalar, lâtif, kaba ve bu ikisinin arası olmak üzere üçe ayrı-lır. Bunlar bedene az ya da çok beslenme temin ederler. Su basitolduğu için bedene gıda olmaz, fakat alman besinleri yumuşatır vepişmek üzere dar yollardan geçmeleri için hazır eder.6. sebep : Çıkarmak ve tutmaktır. Bunlar normal aylarda olursa sıhhati korurlar. Çıkarma haddinden fazla çok olursa bedenisoğutacağı gibi, boşaltır da. Besinlerin bedende çok fazla kalma-ları kanın aktığı yolları doldurup dolaşımını engeller, rutubete veiştahın kesilmesine ve bedenin ağırlaşmasına sebep olur. Soğuk suya' da gülsuyunun yüze çarpılması halinde baygınlık v.s. gibi ha-reketleri gidererek normal harekete kuvvet verir ve baygınlanayıltır.Arif kul, bunlann hepsini Allah’tan bilir. Zira Yaratıcı olanda O, sıhhati veren de O’dur.KISIM : 4ALTI SEBEPTEN ÜÇÜNÜN TADİLATIEy Aziz! Tabibler diyorlar ki:Sıhhatini korumak isteyen kimse, izahı yukarıda yapılan altısebebi göz önünde bulundurması ve buna göre itidâl yolunu bul-ması gereklidir.
222
MARİFETNAME
önce havanın ayarlanması gereklidir. Bahar mevsiminde tes-kin edici şeyler kullanmalı ve yemelidir. Kuvvetli hareket etmek-ten, tatlılardan ve hamam v.s. gibi sıcaklıklardan sakınmalı, ye-meyi azaltmalı ve ince elbiseler giymelidir.Yazın ise, hareketlerini azaltmalı, gölgeli yerlerde durmayıtercih etmeli ve safrayı gideren lâtif, soğuk yiyecekler yemelidir.Kuru gıdalardan kaçınmalı ve kavun, karpuz gibi sulu şeyleri seç-melidir. Elbiselerinin rengini beyazlardan seçmeli ve bedene serin-lik veren keten elbiseleri giymelidir.Sonbaharda ise, soğuk ile yıkanmaktan sakınmalı, fazla cima’dan uzak durmalı, kuru şeyler yemekten, soğuk şeyler içmek-ten, çok yaş meyve yemekten, başını açmaktan sakınmalı, gece so-ğuğundan ve öğle sıcağından kendini korumalıdır.Kış mevsiminde kaim ve yünlü elbiseler giymeli, et, keşkülv.s. gibi kuvvet verici, bedeni ısıtan gıdaları yemelidir. Bu mev-simde çok ve kuvvetli hareketlerin bedene zararı olmaz, bilâkis fay-dalıdır. Kışın kusmak bedenin kuvvetten düşmesine sebep olur.Cismanî hareket vc ruhunda ta’dil :Beden gıdasız duramaz, devam etmez. Her an için kendisinibesliyecek gıdaya ihtiyaç duyar. Beden, sindirim yoluyla aldığı gı-daların haricinde kalan fazlalıkları dışarıya atar. Eğer bu fazlalardışarıya atılmaz da bedende kalır ve çoğalırsa bedene zararlı olur.Bedeni ısıtır, soğutur, pörsütür, hararetini giderir. Kan damarları-nı tıkamak suretiyle bedeni ağırlaştırır.Gündüz uyumak iyi değildir. Çünkü rengi bozduğu gibi, dala-ğa da zarar verir ve sahibine de üzüntü kaynağı olur. Şayet gün-düz uyumak bir alışkanlık haline getirilmiş ise, birdenbire terketmek iyi olmaz. Fakat yavaş yavaş terkedilmesi gerekir. Uyku ileuyanıklık arasında kararsız kalmak da hoş birşey değildir. Şaşkın-lığa ve kedere yol açar.Bedendeki fazlalıkların bedende kalması halinde de istifra yo-luyla dışarı atılması halinde de bedene zararı dokunur. Çünkü is-tifra ile dışarı çıkarılan devalar kendileriyle beraber bedene yara-yışlı olanları da dışarı çıkarırlar. Ancak beden kendine mahsus ha-reketiyle bütün organları ısıtır. Sindirim ile faydalı olan gfdalarıalır ve fazlalıkları da öyle atar ki, artık sindirim mahallinde hiç-bir fazlalık kalmaz. Bedenin bu mutedil hareketi bildirilecek şe-kilde kullanılırsa bu durum bedene sevinç, rahatlık ve huzur ve-rir. Eklemlere kuvvet verir. Sinirleri ve kirişleri sağlamlaştırır.Maddî hastalıklardan bedeni koruyabileceği gibi, mizaca ait bir-
223
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI IIZ.
çok hastalıkları da bedenden uzak kılar .Bedenin riyâzetinin nakligıdaların bütünüyle alınıp sindirilmesinden sonra olur. Demek olu yor ki, bu vakit gıdaların sindirilmesinden sonra, yani diğer bir yemek vaktinin girdiği zamandır.
Mutedil riyâzct nasıl olur?
Bu riyâzette yüz kızarır, cildde damarlar görülecek şekilde belirir, kanın akışı artar ve bedene hararet vererek kurutur, nemigiderir. Mutedil riyâzeti fazla olan uzuv, daha kuvvetli olur. Meselâ, çok eşya taşıyan elin kuvveti, ham ellerin kuvvetinden daha çoktur. Her uzvun hareketi kendisine kuvvet verir. Meselâ,hafızlığa çalışan bir talebenin ezber kuvveti artar. Beynin riyâzeti arttırmakla olur ki, ondaki ezayı tabiat o hareketle giderir. Akciğerin riyâzeti öksürmektir ki, bununla ondaki ağır balgam veyagöğüsteki aşırı soğukluk giderilmiş olur. Azalardaki titreme illetiâdeta sert bir rüzgâr gibidir. Onun sayesinde kaslar ve deri hareket edeh Bu da hareket ettiren kuvvetin kasa hareket vermesiyleolur ki genellikle korku, hiddet, heyecan, üzüntü v.s. gibi zamanlarda olur.Göğsün riyazeti, okumaktır. Hafiften başlayıp giderek sesi yükseltmek rahatlıktır.Kulağm riyâzeti kulağa hoş gelen sesleri dinlemektir.Göğsün riyâzeti, güzel olan şeylere bakmaktır.El ve ayağınki de, tutmak ve yürümektir. Ata binmek bütünbedenin riyazetidir. Isınmaktan ziyade bedenin tamamına hareket verir. Salıncakta sallanmak da böyledir. Yarışmak, bedeninriyâzeti olduğu gibi, gemiye binmek de ruha rahatlık vereceğinden, mideye fayda verir. Cüzzam ve istirka gibi hastalıkların tedavisinde fayda sağlar. Çünkü nefsin onlarda sevinci ya da elemisürekli olarak cereyan eder. Kusmak gerektiğinde mutlaka kusmak gerekir. Çünkü beden için çok faydalı olur.Azaların oğulması da riyâzet sayılır. Sert bir bezle oğulursakam deriye çekeceğinden deri, kızarır. Oğma eğer normal olursaâzalara kuvvet vereceği gibi, normalden fazlası da acı ve zahmetverir.Nefsi hareket ya da sükûnun tadilinde şüphesiz hareket kaynağı ruh ve ondaki hiddet ve şehvet kuvvetidir. Hiddetin fazlalığı tekevvür, yani kudurmak, azlığı ise bönlük, yani aptallık, normali ise gayret, kahramanlık ve yiğitliktir. Bu mutedil hareketinbedene sıhhat, nefsî yükseltme, dini ve dünyasını korumak gibifaydalan vardır.
224
MARİFETNAME
Şehvetin fazlalığı şeref, azlığı hamd, normali ise iffettir. Normal olanı bedene sıhhat, nefse tat, dünya ve âhirette sahibineselâmet verir.Ancak şehvet fazlalığı ile nefsi kaplar ve akla üstün çıkarsa,mecazi aşk olur. Bu mali hülyanın bir çeşidi diye adlandırabileceğimiz bir hastalıktır ki, daha çok gençlere isabet eder. Bundakendisine âşık olunan kimse, âşığını başkasına olan hevâ ve isteğinden vazgeçirtir.Bu hastalığın sebebi, sevgilinin şekil ve yüzünü çok güzel bulup devamlı olarak onu düşünmek, onu anmak ve onun hayaliyle yaşamaktır. Bu düşünce de çoğu zaman sahibine cima’ İsteği verir. Bunun alâmetleri ise şunlardır:Renk sararır ,beden zayıflar, gözkapaklan şişer, gözler çukur hale gelir. Aşık bakarken sanki gözleri güler ,o sanki kendisine çok hoş gelen lezzetli birşeye bakıyor gibidir. İçten bir «ah!»sesi çıkar ki, bu ses çok hazin bir şekilde çıkar. Hal ve hareketleri düzensizdir. Uykusu kaçar ve geceleri uyuyamaz. Bir doktor,onun nabzına baksa, yaramn sıfat ve isimlerini saymaya başlasa,âşığın sevdiğinin adı ne ise o söylendiğinde hem rengi ve hem denabzı değişir ve bu da onun o isimde birine âşık olduğunu ortayaçıkarır.Onun hastalığına ilâç, sevdiğine kavuşmaktır. Eğer bu mümkün olmazsa, o zaman ilâç sevgilisini ayıplamak ve onun sevgilisine kızmasını sağlamaktır. Aşık eğer akıllı ise, nasihat ve öğüt yolüyla bu sevdadan vazgeçer. Yahut da alay ederek, aşka deliliktir, denilerek aşkından vazgeçer ve sıhhatine kavuşur. Eğerâşığın bu rahatsızlığı semâ ile .aşktan vazgeçmekte veya çok ci-ma’da bulunmakla çabucak tedavi edilmezse, bütün benliğini kap-lıyan aşk, onu mahvedebilir.
BEYİT
Aşk bir dert ki, ona biri tutulsaÇare olmaz, tabibi Hz. Musa olsa.KISIM: 5KALAN ÜÇ SEBEBİN İTİDALİEy Aziz! Tabibler diyorlar ki:Sıhhatinin muhafazasını isteyen kimse, izahım yaptığımız üçsebebe dikkat ettiği gibi, geri kalan diğer 3 sebebe de dikkat et-
ERZURUMLU
İBRAHİM HAKKİ HZ.
m_eli ve bunlarda da itidali elden bırakmıyarak bütün hayatınısıhhat ve âfiyetle geçirmeye çalışmalıdır.
Uyku ve uyanıklığın itidali:
Uykunun en iyisi, en sıhhatlisi 4 saat kadar müddetle derinbir uyku uyuyarak, itidali sağlamaktır. Yemek yenildikten bir sü-re geçtikten, (birinci sindirim tamamlandıktan) sonra uyumalıdır. Zayıf midelilerin sindirime yardımcı olmak üzere uykununda yardımını sağlamak için yarını saat sağ tarafına yatmalarıgerekir. Karaciğerin sağa eğik olan mideden gıdaları çekmesi ko-laylaşır. Karaciğerin sıcaklığı onlan ısıtır. Sonra da soladönmeli, 2 saat kadar da sol tarafa yatmalıdır. Bu birinci sindi-rime yardımcı olur. Sonra 2 saat kadar da sağ tarafına yatmalı-dır ki, bunun faydası da, 2. nci sindirimedir. Bu sırada gıdalarkaraciğere daha kolay gider. Maddeyi etkileme ve kaplama yö-nünden uyku, uyanık halden daha tesirlidir. Çünkü uyurken ha-reketler işe dönük olduğundan, maddeye daha çok galip gelir.Maddenin tabiatım akıtmak ve götürmek bakımından ise uyanık-lık uykudan daha tesirli olur. Çünkü uyanık halde hareketler be-denin dışına yönelik olduğundan, maddenin tahlili ve götürülmesidaha kolay olur.Uyurken hiç yoktan terliyen kimse, fazla besin almış demek-tir. Sekiz saatten çok uyuyan kimsenin, yani derin uykuya dala-nın beyninde nem galip gelir. Alınan hafif gıdalar uykuya da ha-fiflik vereceğinden, bu husus itidalm sağlanmasında bir yol teş-kil eder. Uykusuz kalan meselâ, bir gün bir gece uyumadığı haldeyine de uykusu gelmiyen kimsenin hamama gitmesi faydalı olur.Süt v.s. gibi nemli şeylerinde uykuyu artıracağı unutulmamalı-dır. Uykudayken üzerine ağırlık çöken kimsenin bu hali kâbus di-ye vasfedilir ki uykudayken kişinin kendini sıkarak bedenini ha-reketten menetmesidir. Kâbus, buharın tahlili için gerekli olanhareket olmayınca kan, balgam ve sevda buharının beyne çıkışın-dan olur. İlâcı ise istifra etmek ve beynin temizlenmesini sağla-maktır.Yiyeceklerde itidal:Hâli üzere olduğu gibi kalması istenen bedene ihtiyacı kadargıda verilmelidir. Normali değişen bedenin daha üstün, daha sıh-hatli hale gelmesini temin için mevcut halinin zıddına olan gıdalan vermek gerekir.
Meselâ, bedeni bulunduğu hal üzere tutmak isteyenler, temiz
226
MARİFETNÂME
lenmiş buğday ekmeği, hafif tatlı, koyun ve tavuk eti yemeyi ye-terli görmelidir. Yerken küçük lokmalar almalı, çok çiğnemeli,meyvelerden de incir, üzüm ve kuru üzüm yemelidir. Bu sayılanyiyecekler var ise yer; iştahı, yeme arzusu yok ise kendisini ye-meye zorlamamalıdır. Yeme isteği gelince de yemeyi geciktirmeyip çabuk yemelidir. Yazın soğuk, kışın da sıcak yemekleri yemeyitercih etmeli, sindirilenler üzerine başka yiyecekler almamalıdır.Yemeği zamanında yemeli ve midenin sindirimdeki düzeninibozmamalıdır. Sindirim akışının seyrini bozmamak için de had-dinden fazla çeşitli yemekler yememelidir. Fazlaya kaçılmadığıtakdirde lezzetli gıdalar daha faydalıdır. Ekşi yiyecekler bedenezarar verir, uzuvlan kurutur, bedeni çabuk kocaltır.Tatlı yiyecekler, bedeni ısıttığı gibi, mideye de rahatlık verir.Tuzlu yiyecekler, safra yapar, bedeni kurutur, âzalara ve kuv-vetlere zaran dokunur. Tatlıdan gelecek zarar, ekşi tarafındanönlenir. Ekşiden gelecek zarar da tatlı tarafından önlenir. Tuzlutuzsuz dengesi de aynı şekilde sağlamr. Yani, tuzlu yiye-cekler tuzsuzlara, tuzsuzlar da tuzlulara destek olur ve normaledöndürür.Yemek yerken daha yemeğe olan istek sona ermeden yeme-ği bırakmalıdır. Yemekler vaktinde yenilmeli, kötü yiyeceklere alı-şanlar yavaş yavaş bu alışkanlıklarını terketmelidirler. Yemektenvazgeçip bir veya iki defa yemekle iktifa etmelidir. Zira, gündüzve gece birer defa yemek yemek bedene sıhhat, ruha rahatlık ve-rir. Unutmamalıdır ki, birçok hastalıklar fazla yemekten olur..Oburluktan kendim koruyan kimse, yaşadığı müddetçe bedenisıhhatli olur.Balık ile yoğurdu birlikte yemek bedene zarar verir. Felç vecüzzam (ya da zehirlenme) gibi hastalıklara yol açar. Yoğurt ileekşi yemek de iyi olmaz.Yine paça ile üzüm, keşkül ile nar .pilâv ile sirke yemek deaym şekilde beden için zararlı olur. «Kuru üzüm ile ekmeği yiyenkimse,
(
hayatı boyunca doktor yüzü görmez» sözü doktorlar tara-fından sık sık söylenir.Zayi folan kimse, şişmanlamak istiyorsa besinleri midede vebarsaklarda beklenen şeyleri kullanmalıdır. Meselâ fındık, fıstık,badem v.s. gibi kuru yemişler, pişmiş buğday, pilâv, karpuz ve haş-haş çekirdeği v.s. gibi şeyleri inek sütüyle kaynatmalı ve kırk gündevamlı olarak sabahlan ikişer bardak içmelidir. Böylece şişman-lar.
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Normal bir kiloya sahip olmak isteyenler de ilkbaharda ineksütünü kaynatmalı, sonra onu tuz ile çürütmeli ve onun mayasından 50 sabah devamlı olarak yemekten evvel 2-3 fincan içmeli,sonra da bir süre sırtüstü yatmalıdır.Çok şişman olan bir kimse, kilo vermek, zayıflamak isterseaz yemeli, çokça hamam yapmalı, aç haldeyken çok hareket etmeli, sert yerde yatmalı, yiyeceklerden de mercimek, arpa ve peynirile yetinmelidir. Böyle yaparsa etleri ve içyağı eriyip gideceğinden,"beden normal hale gelir ve bu da ruha rahatlık verir.İçeceklerde itidal:Sindirimden, hazımdan evvel ırmak suyu ile kuyu suyunu birlikte içmek iyi olmaz. Çünkü kalınlık ve incelik yönünden bu sular birbirine uymaz. Suların en güzeli ırmak suyudur. Bilhassatemiz ve taşlık yollardan gelen ve içine pislikler karışmamış, tadıve kokusu tiksindiren şeylerle bozulmamış, doğuya, ya da kuzeyistikametine akan, yüksekten aşağıya doğru akan, kaynak yerinden uzak olan, yani çok aktığı için ağırlığı az olan, hızla akan sular en güzel sulardır. Nil nehri bu vasıfların ekserisini taşır.Kaynak sular, az hareket ettikleri için ağır ve sert olurlar.Yeraltında parmaklar halinde akan sular sert olduğu gibi, mağara ve kuyu suları daha da serttir. Suyun içilme vakti yemek, yedikten 2-3 saat (ikinci sindirim başladıktan) sonradır. Böyös içitfliesidaha faydalı bulunmuştur. Yemek sırasında içilen su hastalığıtahrik eder. Ancak hararetli midesi olanların yemek sırasında yada sonuna doğru su içmeleri daha uygun olur. İştahsız olanın iştahım açar. Çünkü iştahsızlık sıcaklığın fazla olmasından ileri gelir ki, su içilince hararet normal hale gelir.Unutmamak gerekir ki, kann açken, terli iken, cima’dan sonra, hamamdan ve müshil içtikten sonra, meyve yedikten sonra,bilhassa kavun yedikten sonra su içmek, hele soğuk su olursa çokzararlı olur. Eğer kişi, zikredilen zamanlarda susuzluğa dayanamı- yorsa, aynen çocuğun meme emmesi gibi suyu emmek suretiyle içmeli ve uç soluğu da açmamalıdır. Bir nefeste de azami 3 yudumiçmelidir. Çünkü susuzluğa ekseri uzayan balgam sebe polur. Böyle olunca insan kendisini suya alıştırırsa daha çok su içmeyi arzular ve harareti daha da artar. Buna kendini alıştırırsa tabiatı buhararetin maddesini eriteceği için harareti kendiliğinden geçerve artık susamaz.Ayakta su içmek hatalı ve
tehlikelidir, bundan kaçınmak ge-ret için gerekli hazırlığı yapar.Bedenin ruha ağırlık veren pisliğinden kurtulur ve Allah ileünsiyet eder ve bundan duyduğu huzur ve saadeti benliğinde du yar. Çünkü bedenin bütün hali ve şanı ile hayvanî ruhun bütünkuvvet ve duyuları tamamen yokolur. Ancak gönül adı da verilenİnsanî nefs, yani ruh baki kalır ki bu asla yokolmaz. Sonsuza dekkalıcıdır. O Cenab-ı Hakk’m tecelligâhı ve marifetin mekânıdır. İşte bu ruhun bedenden ayrılması ve hürriyetine kavuşmasıhaline ölüm adı verilmiştir.Demek oluyor ki, eğer insamn hayvani ruhu kalbe galip gelirde ona hâkim olursa, böyle bir ruha ve nefse sahib olan kimse ö-lümden çok korkar kaçar ve kurtulmak için her çareye başvurur.Zira, hayvanî ruhun hususiyeti bu mülk âleminden olmaktır
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
ki, zaten o da bu âlemi sever ve onu arar. Nefsine tâbi olan kimsenin dünya hayatım sevmesi normaldir. Malım mülkünü ve
çocuk
larım düşünür ve onlara herhangi bir belâ ve musibetin isabet etmesinden korkar.Allahü Zülcelâlin yardımiyle şayet İnsanî ruh, hayvanî ruhagalip gelir de onu mağlup ederse, o kimse ruhen kemâle erer, sonsuz olan âhiret hayatım ve ölümü sever ve onu arar. Çünkü insanruhu ,melekût âlemindedir, bunun için de esas vatanını aramakve bulmak arzusundadır. Bu haliyle cihanın sonsuz devlet,saadet de selâmetine erer. Bu dünyadan küser, yüz çevirir ve ondan düşmandan kaçar gibi kaçar. Ölümü ister, çünkü onun sayesinde âhiret hayatına ve onun nimetlerine kavuşmak ister.Kendisini âhirete yaklaştıracak olan ölüm, onun yakınlaniçinde en sevgilisi olur.Hz. Ali diyor ki:«Uzun ömür, ruhlara azab, ölüm ise rahat ve ferahlık olur.»Adamın biri, ariflerden birine dedi ki: — Rüyamda senin bir yıl kadarlık bir ömrün kaldığını gördüm.Arif bunun üzerine çok üzüldü. Onun bu halini gören diğeri: — Üstadım, sen zaten dünyaya itibar etmiyen bir kimsesin,niçin üzülüyor, niçin ağlıyorsun?Arif dedi ki: — Oğlum, ben her gece ölümü isteyerek ve ona niyet ederekuyuyorum. Korkarım senin rüyan doğru çıkar da bu ruhuma ağırlık veren bedeni bir sene daha taşımak zorunda kalınm. Ağlayışım bundandır. Zira, sevgilinin cihanında gül bahçesi varken beden cihanının külhanı hiç çekilir mi?MANZUMEEy bülbül-i can kalma, habs-i kafes-i tendeFâni olam alma bâki ararsan sende.Ey bülbül-i elhâni (hoş sesli bülbül), koydun ve gülistanıKaldın unutup am, âvâre bu külhan de.Ol gülşeni unuttun külhanda mekân tuttun.Çok toş ve tütün yuttun, çık zevk et ol gülşende.Bu ten kafesin kesirt (kır), bu mezbeleden uç gitOl gülşen-i aşka yet, mest ol tene ten tende.Mürgân-ı hem âvâzın, çün anladılar razın (sır)Çıkmışlar oturmuşlar, gülşende neşîmende.
252
MARİFETNÂME
Ey Tâîri eflâki, terk eyle ten-i hakiBu dâne-i ten ta ki zevk eyle o harmanda.Bu cengii cihanidir, her havf-ı mekânidirGit o sulh vatanına, rahat bu o me’mende.Çün cisminden ey mutlak, hükmünde değil çıkmakDil penceresin aç bak, seyreyle ol revzende.Hakkı ki bu eşbahı, bul âlem-i ervâhıNuş eyle sen ol râhı, baki ol o meskende.KISIM: 3ÖLÜMÜN MAHİYETİölümden korkan, ve ondan kaçan, ölümün mânâ ve mahiyetini bilmiyen, ruhundan ve onun başlangıç ve sonundan habersizolan, bedeninin erimesiyle kendinin yokolacağını zanneden veyaöldükten sonra dünyayı bütünüyle unutacağını bilen ve ölümdendayanılması imkânsız acılara maruz kalacağım zanneden, öldükten sonra ne olup biteceği hakkında bilgisi olmayan, oğluna vemalına çok bağlı olan ve bırakacağı malı ve çocukları için sonsuzacılara garkolan kimsedir.Bunlann hepsi birer bozuk düşünce olup, hayalden ve bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. Bu öyle kötü bir hastalıktır ki, onunçaresi ancak o hastalığa yol açan sebepleri ortadan kaldırmaklamümkün olur. Bunları ortadan kaldırmak ise, ölümün mahiyet veesasının ne olduğunu bilmekle olur. Bu hakikatleri maddeler halinde yazmak faydalı olur.1 — ölümün hakikati ruhun beden âletini kullanmamasıdemektir. Bir sanatkâr, kendisine ait olan âletlerden birini nasılbırakıyor ve kullanmıyorsa, ruh da aynı şekilde bedeni kullanmaktan vazgeçer ve onu kullanmaz.Demek oluyor ki, ruhun iki hali vardır.a) .Dilerse bedenine tasarruf eder.b) Dilerse bedenine tasarruf etmez.Nefsin bedendeki tasarrufu bir kâtibin kalemdeki tasarrufu,gibidir. Kâtip kalemle ister yazar, İsterse yazmıyarak onu kutusuna koyar. Ruh da aynı şekilde isterse bedeni oynatır, hareket ettirir. İsterse onu mezara koyarak toprak haline koyar.İşte ruhun beden üzerindeki tasarrufuna hayat, bedendeki tasarrufundan vazgeçmesine ise, ölüm denir.Kıymetli ruh ki bedenden âtedir.Mutlaka kazadan bedene bu gelir.
253
ERZURUMLU IBRAHÎM HAKKI HZ.
Sen osun ki bedensiz bir cismin varöyle ise korkun ne, bu can elbette çıkar.2 — Ruhun başlangıcı ve sonu demek, onun küllî akl’dan sadır olduğunu, ruhlar âlemine inerek oradan da arzın melekutuolan bu âleme gelerek insan bedenine girip onda tasarruf sahibiolduğunu, bu âlemde kemâle ermesi, Mevlâsını tanıması, evvelkimakamından daha yükseğine çıkıp, her muradının hasıl olacağınıbilmektir.Demek ki ruh, bedende tasarruf sahibi olsa bile; göz, işve ahlâkı kötü olur da kemâl derecesine eremezse bedenle alâkasmı kestiği zaman ruhlar âleminde bu kötü hali ile kıyamete kadar bağlanmış ve hapsolunmuş bir halde kalır. İnsanı dehşet ve korku içince bırakan riyalarla sanki azaba uğramış olur.Eğer ruh, bedende bulunduğu süre içinde yukardakinin aksine kemâl derecesine ulaşırsa, bedenden ayrılsa bile ruhlar âleminde hapsolunmaz, bazen melekût âlemine girer, bazen de dünya âlemine inerek orada uçar. O, sevinç ve huzur doludur. Neşeli ve inşam mesteden rüyalar ile zevk ve sefâ sürer.Şu halde insan ruhunun başlangıcı İlâhî aşk denizi olduğugi 3i, âkibeti, yani dönüşü de yine ona olur.3 — İlletlerden birinin giderilmesi de ruhun bedenin yokol-nujsı ile bozulmıyan ve yokolmıyan bir cevher olduğunu bilmektir.Meselâ, nar, yahut da elma sıkılsa hernekadar kendileri yokolsa da sulan bâki kalır. Kar ve buz eriyip yok olsa bile, suyu bâ-ki, binlerce .yüzbinlerce ev yıkılsa ve ışıkları sönse ay ışığı hâkidir. İşte ruh da aynen böyledir. Ancak kendini bilmiyen ve nefsinitanımayan kimse, kendisinin ruh olduğunu unutur ve bedendenibaret olduğunu zanneder. Elma ve nar suyu olduğunu unutur vekendini elma ve nar zanneder. Kendisinin kar ve buz olduğunu bilir de hayat suyu (âb-ı hayat) olduğunu bilmez.Kendisinin ay ışığı olduğunu unutur da ev ışığı olduğunu zanneder. Böyle bir kimsenin korkusu ve kaçışı ölümden değil, bilgi'sizliğindendir.Ariflerden biri diyor ki:Bu insanın ölmü ten üstünde yazıdır.Elma ve nan kırmanın benzeridir.Hayat suyu akıtsan sen, şu can denizineSonsuz derya olursun, inemezler dibine.4 — Bir illetin giderilmesi de ruhun bedenle olan alâkasmıkesmesinden sonra iki âlemdeki hallere daha çok muttali olacağını bilmektir.
294
MARİFETNAME
Meselâ, kınından çıkan kılıç daha çok keser. Örtüsünden çıkarılan ayna daha güzel gösterir. Huraa kuşu kafesinden kurtulurkurtulmaz, derhal yükseklere uçar. Ruh da aynı şekilde bedendenkurtulur kurtulmaz derhal yükseklere uçar ve iki âlemin gizli sırları artık ona âyan olur.BEYİT Ey gönül terket bu zindan bu mihnethanedir fâniBu ol gülzâr ü ayam ki ferş-i asumân olmuş.
5
— Bir diğer illetin giderilmesi de şöyle olur :Şayen ruh ,bedenetamamıyle döner de onun iç ve dışım aydınlatırsa beden kemâline kavuşur ve bedende hareket başlar. Ruhun bedendeki ışığı azaldığı takdirde uyku hali anz olur. Şayetbu ışık bütünüyle bedenden kesilirse bilmek gerekir ki 4şte bu halölümdür.ölümün acısı, hastalığın acılarına benzemez. Çünkü Ölüm,uykunun kardeşidir. Zira Resûlüllah SA.V.:«Uyku, ölümün kardeşidir.» *buyurmuştur. Mü’min, bu hadisin ışığında, kendisi için bir nimetolan ölümü uykuya denk bilir.Uykuda ruh nasıl rüya ile o âleme biraz olsun muttali oluyorsa, ölüm anında da o bilinmeyen âleme varır ve âlemi seyreder.Uyuyanın hali palan ve ağır yüklü eğerinden onun bir ipe bağlıolduğu halde kurtularak bir zaman için bahçede koşan, oynayan, yeşillikler ve akarsular içinde zevk ve sefâ süren, fakat sonra datekrar o eyer ve palanın, yani ağır yükün altına giren ve bununlazorluk ve meşakkat içinde yürümeye çalışan bir ata benzer.ölümün hali ise, palanından ve yükünden kurtulunca ayakbağından da kurtulan ve böylece bedeni ve nefsi arzulardan kurtulan bir ata benzer. Ruh, bedenden kurtulunca artık her zamaniçin güven içinde ve neşeli bir halde kendi âleminin bahçelerindevakit geçirir. Çünkü öfkesine, şehvetine, nefsine mahkûm olankimse için ölüm bir nevi hürriyete kavuşmaktır. İnsan için bu kadar
büyük
bir nimet olan ölümün bir hastalık ya da dayanılma*bir acı zannedilmesi, gaflet ve bilgisizlikten başka birşey değü denedir? Mü’min için ölüm .dünyanın her türlü zevk ve lezzetindendaha üstündür, ölümün sarhoşluk vermesi bedenler itibariyledir.Cenabı Hakkın:«Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın.»âyeti, ölümün tatlı olduğunu göstermektir.
255
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
6 — Bu illetin giderilmesi, bedenin ölümünü can için birhayat bilmektir. Çünkü sevenin sevgilisini bulması ölüm sayesinde olur, ölüm her murada eriş ve gerçek vatana dönüştür.BEYİT Köhne cam kıl nisâr ve taze can bul der kenârÇünkü hayatimdir ölüm, hayatımda ölüm var.FARSÇA MANZUMEBedenin ölümü cana hayattır.Onda can için cana gitmek var.Ölüm camn sevgilisine gitmesidir.Belki hakikatte ölenler yaşar.7 — Bu illetin giderilmesi bu dünyanın bir ağaç, insanın dabir meyve olduğunu bilmekle mümkündür.Meselâ, henüz ham olan meyve ağaca sıkı sıkıya bağlıdır.Sonradan olur ve ağaçtan kendiliğinden koparak düşer. İnsan daham olduğu ve kemâle ermediği müddetçe aynen meyvede olduğu gibi, dünyaya sıkıca bağlı olup kısa süren bir hayatı yaşamakiçin bedende rahatça durur. Artık kemâle erer de kalıbından içerigirince ölümün tadını alır ve kısa süren bu dünya hayatından nefret eder. Çünkü insan gerçekten kemâl derecesine ulaşırsa ,âkıbetibozulmak ve yokolmak olan bu dünya hayatını önemsemez. Nemala, ne çocuklara, ne de izzet ve şerefine önem verir. Onlarla gururlanmaz ve ölümden başka bir emeli olmaz.KISIM: 4YAŞLILIĞIN REZALETİ ,ÖLÜMÜN KERAMETİ,RUHUN SELAMETİEy Aziz! Hikmet ehli diyorlar ki:Ölüm ikidir:1 — İradî ölüm ki, öfke ve şehvetin ölümüdür.2 — Tabiî ölüm, hayvanî ruhun insan bedeninden çıkıp gitmesidir.Bu demektir ki, hayat iki çeşittir:1 — İrâdî hayat ki, bu geçici hayattır. Varlığı yemeye ve içmeye bağlıdır.2 — Tabiî hayat ki, bu türlü türlü lezzetlerle tavrif olunanebedi hayattır.
258
MARİFETNAME
peygamberimiz buyuruyor ki:«Ölmeden evvel ölünüz.»
Bu hadiste Resûlüllah, mü’minlerin ölmeden önce ebedî ha yata hazırlanmalarını ve ebedî hayatı daha hayattayken yaşamalarını emrediyor. Akıllı insan .kendini nefsinin isteklerinden uzaklaştırıp ebedî hayatın lezzetleri ile kalbini rahata, huzura ve selâmete erdirendir .Zira o bilir ki, mal, mülk ve çocuklar onun içinfitneden, elem ve üzüntüden başka birşey değildir.Akıllı insan ,bütün bu lezzetleri bir tarafa bırakarak bedenîzevklerden uzaklaşır ve böyle süflî düşüncelerden kendini kurtarır.Akıllı mü’min bilir ki, bu yokolacak âlemde hiçbir şey bâkikalmaz. Eğer dünyada kalmak mümkün olsaydı, önce gelenler kalırlardı. Yine gelen insanlar ölmeselercü dünyaya sığamaz ve âdeta birbirlerinin üzerinde durmak zorunda kalırlardı. Ölümün nederece kıymetli bir nimet olduğunu bilemezlerdi. Uzun hayatı arzulayan kimse, şiddetli hastalık ve pislik sayılan ihtiyarlığa kıymet vermiş olur.İhtiyarlık, insan için bir işkence, belâ, bayağılık ve perişanlıktır. Çünkü yaşlanan insanda hisler zayıflar, sıcaklık azalır, rutubet gider, hastalıklar artar. Beden iş yapamaz hale gelir. İşte ölüm,ruhu bu işkenceden kurtarır ve ebedî âlemin iyiler makamına götürür.Yapılan izahlardan, ölümün yokolmak mânâsına gelmediğianlaşıldı. Ölüm, ruh cevherinin beden cevherinden ayrılmasıdır.İnsan ruhu, beden gibi bölünmiyen ve bölünmeyi kabul etmi- yen mücerred bir cevherdir. Çünkü Allah’ı bilmenin yeri, orasıolup, küllî aklın şuasıdır. Bu hususta bütün peygamberler, velî veâlimle rile hükemânın ekserisi görüş birliği içindedir. İnsan ruhu,bedenin yokolmasmdan sonra da varlığım sürdürür ve ölümle yokolmaz ve ebedî olarak varlığını devam ettirir.MANZUMEEy can bildinse kendin şeker oldu ölmekOlsa can aşka hayran, çün güher oldu ölmekÖlmek gibi bu yandan, doğmak gibi o yandan .Ab-ı hayat iç andan, kim kevser oldu ölmek.Geç bu cihandan ey cân ,git ol cihana raksânKorkma gerçi bir an, şûrü şer oldu ölmek.Hak davet etse canı, kabzeder ol dem anıCan zevk-i der nikânı, çün dilber oldu ölmek.
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Hoş huylu olsa bir dil, hem ölümü hoş olur bilBed huy (kötü huy)lu olsa nıüşkil hem üzer oldu ölmek.Ayinedir memâtın, bul anda hem sıfatınHakkı bil anı zâtın, hoş manzar oldu ölmek.KISIM: 5ÖLÜM NASILDIR? RUH BEDENDEN NASIL AYRILIR?CAN ÇEKİŞMEK VE ALEM-İ BERZAH NASILDIR?Ey Aziz! Hikmet ehli diyorlar ki:Yerinden kalkamıyan kimse, zayıf, oturacak kadar hali olmı- yan hasta, konuşmaya gücü yetmiyene de can çekişme halinde,nefes almak kudretinden mahrum olana da ölü denir.ölüm, insanın bedenindeki mücerred bir hayal olan insan ruhunun bedene olan bağlılığını kesmesi ve ondan çıkmasıdır, ölenin ruhu mü’min ruh ise, ölümün içine girer. Eğer ölen mü’minruhu değilse —ki o, korkunç ve çok kötüdür— ruhun hayaline girer. İşte bu mücerred cismin, yani ruhun bedenden ayrılıp diğerruhların bulunduğu meclise girmesine ölüm denilir.tnsanm ölümü şöyledir:İnsanın vücudunda herhangi bir sebeple hastalık ,ya da illetarız olur. Bu durum hayvanî nefsin düşkün ve zayıf bir hale gelmesine sebep olur. Hastalık giderek vücudu iyice zayıf hale düşürür. Bazen birtakım hareketler yaptığı görülür, hasta arasıragözlerini açar ve dünyaya hoş bir nazarla bakar, öyle ki, hem kendisi hem de çevresinde olanlar onun sıhhatine kavuştuğunu zan-.nederler. Esasen hastalık bedene yerleşmiş olup, hayvanî ruha galip gelmiştir. Bu, sönmek üzere olan hayvanî ruhun bir anlık parlaması, yani hareketidir.Bu hal, bitkin bir halde olan hasta için bir hayal olur. Çektiği bu acıları ve zorlukları hatırlar da bunlardan kurtulmak içinkendini zorlaşa da eski haline kavuşamaz .Öyle ki, böyle zamanlarda birşeyler yemeyi bile arzuladığı olur. Fakat sonra başka birhayale dalar ki, bu hali daha derin hayaller takibeder. Bu hayl-ler hep bedenindeki kuvvetini bulması içindir. Fakat artık bumümkün olmaz. Çünkü artık o beden değil, bir hayal yığınındanibarettir. Fakat hasta, bu halinde bile yine harekete gelir ve kalkıp yürümeyi bile arzular. Ama ne yazık ki, kalkacak gücü ve kudretikendinde bulamaz. Kalkamayınca da elini başına koyar, yüzünesürer, göğsüne getirir. Bu işleri yapması dünyaya duyduğu hasretve özleyiş ile gayreti sebebiyledir.
256
MARIFETNAME
Ancak bunlar da fayda vermez. Bu hayaller içinde hasta tekrar harekete gelir ve hareket edemeyince de bacaklarını birbirine yapıştırır. Artık bedeninden ümidini keserek derin hayaller dalar. Hastanın bu karmakarışık hayaller içinde bulunmasına ölümsarhoşluğu (sekeratul mevt) denilir. Hayal kuvvet bulunca harekete geçer ve bu durumdaki hasta, elbiselerini katlamaya veya dudaklarını geriye doğru açıp dişlerini göstermeğe başlar. Sesle ağladığı, gözlerini yumduğu, yüzünü duvara döndürdüğü v.s. gibişeyler yapar.Gözlerini büyükçe açar, sağa sola çevirir ve oradaki dost, çocuklar ve ailesine devamlı bakar. Ancak bu durumda hayaller yine ruhunu arar .bedeninde ise sadece hayvanı ruhtan soğuk zerreler kalmıştır. Ruh, bedenden çıkıp uçmayı arzulamakta, bedenise ona sarılıp ondan ayrılmayı istememektedir. Bedenle ruh ara^sındaki bu çekişmeye can çekişme adı verilir. Bu çekişmenin bazen çok şiddetli, zorlu ve zahmetli olduğu görülür. Sonunda hayvanî ruhun beden üzerindeki son kuvvet zerreleri de biter. Ruh birkuş haline gelir ve beden çevresinde uçmaya başlar. İman etmi- yen kimsenin bedeni çok şiddetli ve dehşetli hayaller içinde kıyamete kadar azabolunur. Mü’minin bedeni ise her türlü lezzet venimetler içinde bulunduğunu hisseder ve toprak zerrelerine alışır.Zira ruhun bedenden ayrılması aynen uyku haline benzemektedir.Meselâ, rüyada şehirleri .ovaları .dağlan, ırmakları görüp bundançok zevk aldığımızı görür ve çok hoşlanırız. Yine aynı şekilde korku, dehşet, elem ve keder içerisinde binbir zorluklarla gezdiğimizive türlü acılara maruz kaldığımızı da görür ve bundan da çoküzülürüİşte insanın berzâh âleminde (kabirde)ki yeri de sağlığındakisöz, iş ve ahlâkı ile yakından ilgilidir. Çünkü insan, isterse çalış-masıyle kemâle erer. Hali hayır ve iyilik üzere ise, onun yeri güzelolup en güzel lezzet ve nimetler içinde cehennem korkusundanuzak ve nimetlere ermiş bir halde kendi makamında bekler.Eğer halinde, yani hayatında hayır ve şerri (iyilik ve kötülüğü) karışık ise, oradaki yeri de karışık olur, ne huzurda ve rahatta emin olur, ne de ümitsizliğe düşer. Türlü azaplar içinde kararsız bir halde kalır.Eğer halinde isyan ve hep kötülükler var ise, oradaki yeri deaynı şekilde iş, söz ve hareketlerine uygun olur, ölümün berzâhâleminde duyduğu acı ve lezzet, zahmet ve rahat, aynen yaşayan
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
bir insanın rüyasında gördüğü lezzet ve acı, rahat ve zahmetlerebenzer. Böylece :«Yaşadıkları şekilde ölür ve o hal üzere haşrolunurlar.»sözünün mânâsı daha iyi anlaşılmış olur. Uyku ile ölüm birdir. Zira, hadiste geldi ki:«Bizi öldüren, sonra dirilten vc ruhlarımızı bize bağışlayanve yeniden dirilip nuşûr olmak kendisine olan Allah’a hamdolsun.»öyle ise, kendinin ruh olduğunu bilen kimsede ölüm korkusunamına bir şey olur mu?Hafıza emanet olarak verilen bir canBir gün yüzünü görür ve olur ona revân.KISIM: 6İNSAN RUHUNUN BAŞLANGIÇ VE SONUEy Aziz! Hikmet ehli diyorlar ki:İnsan ruhu, bedenle olan alâka ve bağlılığım kesince, geldiği yere, yani başlangıç makamına döner. Her ruh için tesbit edilen birmakam vardır. Onun başlangıcı da ve sonu artık orası olur. Hiçbirruh kendisi için tesbit edilen makamın dışına çıkamaz, ancak kemâl derecesine ulaşanlar yükselebilir. Dünya hayatındayken bilgive temizlik üzere olan ruh, kendi aslına döner. Yani, dokuz akıliçinden her akıl kendisine uygun olan ruhu çeker. Çünkü yüksekâlemin akılları bütünüyle bilgi ve temizlikle vasıflanmıştır.Akıl, yüksek ve yakîn olunca .kendisinden aşağıda olan akıldan daha bilgili, daha temiz ve daha yüksektir. Şayet ruh, bedenebağlı bulunduğu sırada temiz kalmış, bilgili olmuş ve kemâl derecesine ulaşmışsa öldükten sonra daha yüksek mertebeler elde edebilir. Eğer kemâl derecesine yükselmeyip kendi sahasında bilgili vetemiz kaldıysa öldükten sonra da aynı makamına döner. Bu ikizümre, geçici ve bayağı olan dünyadan, hapisten kurtulan mahkûmgibi kurtulur ve yeniden dirilişlerinde büyük nimetler, lezzet vehuzur içinde öbür yüksek dereceli ruhlarla birlikte yaşarlar.Eğer ruh dünya hayatında, yani bedene bağlı bulunduğu sırada hayvanî ruha mağlup olur da kendi ilminden ve temizliğindenuzaklaşırsa, hayvanî ruh onun yüksek akılla olan temasına engelolur. Bu durumdaki ruh öldüğü zaman aşağı (süfli) âlemde kalır ve yeniden dirilinceye kadar hayvanî ruhla acı ve elîm bir azapiçinde hapsolunur. Ruhların hepsi büyük kıyamet koptuğu zaman, yani üçüncü sura üfürüldüğü zaman, dünya hayatındayken bağlı
260
oldukları cesetleri bulur. O cesetle birlikte haşrolunup herkes dün ya hayatındayken yaptıklarının cezasını .ya da mükâfatını görür.Herkes işlediğinin karşılığını noksansız olarak görür. Tenasuha inananlar (yani, ruhun öldükten sonra başka birbedene geçtiğine inananlar) kemâl derecesine ulaşmanın tehzıb-iahlâkla mümkün olacağını ve bunun da ancak bedenlerin değişmesiyle mümkün olacağını söylemiş ve bedenlerin değişmesininde tenasuhla, yani ruhun bir bedenden diğerine geçmesiyle hasılolacağını iddia etmiş ve bunları hikmet kitaplarında yazmışlardırki, bu husus ehli sünnete aykırı olup, küfrü gerektirir. Bu husustaonlar ,haddi aşmışlardır. Ancak birtakım furû’a muhalif eşyanınhakikatini sezmişlerdir ki, bu hikmetleri kelâm âlimleri çeşitli te’vil yollarıyle yukarıda açıklandığı üzere, şer’i şerife uygun halegetirmişlerdir.İnsanın ölümü, dünya Ue âhiret arasındaki yolun uzunluğuolarak kabul edilmiştir.Peygamberimiz buyuruyor ki:«Ölen için kıyamet kopmuştur.»ölüme küçük kıyamet denilmesinin sebebi de budur.Ey insan!Artık kendi nefsini tam ve kesinlikle bü ki, sen sadece toprakdeğilsin. Sen tertemiz bir ruhsun. Sen, âlem ve semâvâtın sonucusun.Sen, sıfat ve rükünlerin cevherisin.Sen, kâinat içinde bir cevhersin. Çünkü sen öyle bir meyvesinki, cihan ağacının zerreleri senin görünen hareket ve tavırlann-dadır.Sen âlem için akıl ve zekâ (özün özü) sın ki bütün kökler veunsurlar ile beden hepsi .senin dal ve kabuklarındır.Sen öyle süslü ve parlak bir çekirdeksin ki, kâinatın dallan senin kollarındır.Sen öyle büyük bir noktasın ki, kâinatın dalları senin harflerin, yani çoğalmandır.Eğer sen kendini böyle bilirsen, Rabbini de bilir ve O’nunlaitmi’nane erersin. Böylece kalbin huzura erer ve artık ölümden
as
la korkmaz, bilâkis onun büyük bir nimet olduğu şuuruna erersin. Topraktan yaratılan bedenini Kaf dağı olarak, ruhunu ise
Anka
kuşu olarak görürsün.
MARIFETNAMK261
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
MANZUME
Ey göç davulunu âlem-i candan duyanEy göç eden güzel vatanına bu cihandan.Nerdesin? ey gözleri nergis, yüzü lâle olanKabrinde biter nergis ve lâle karşılık' ondan.Bunlann hepsi kolaydır eğer içindeki kuşDâmı koyup, uç dese göğe gizli yoldan.Can bulsa selâmet bulunur suret-i diğerAyak yürür olsa, pabuç bulur gayri mekândan.Bin şükr eder ol cân ki, bedenden olur azâdEy habersizden, lezzet-i tecrid ve revândan.Gül ve âb lezzetini ki iç âb-ı hayatıGeç nüh feleki aslına dön devr-i zamandan.Ey Hakkı; ne büyüledi bize beden cehennemiKim nâre yanıp geçmişiz envâr-ı candan.KISIM: 7RUHLARIN ÖLDÜKTEN SONRA AHLAK VE HALLERİÜZERE DİRİLMELERİCENNET VE CEHENNEMEy Aziz! Hikmet ve marihet ehli diyorlar ki:Allah'ın doksandokuz adından biri Celîl, biri de Cemil'dir.Celâl isminin karşılığı Cehennem, Çelil isminin karşılığı ise Cennettir.Cenabı Hak buyuruyor ki:«Allahü Zülceâlâ, Adem A.S.’a bütün isimlerini öğretti.»Demek oluyor ki, Celâl ve Cemâl sıfatlarının aynısı, insandada vardır. Bu sıfatların hangisi onda galip gelirse o kimsenin halide o olur. Eğer Ceâl sıfatı kendisinde galip gelirse hayatı boyuncakötülükler işler ve kötü ahlâk ile vasıflanır. Eğer insanda Cemâlsıfat galip gelirse hayatı boyunca hayırlı ve güzel işler yapar vebu ahlâk Ue vasıflanır. Bir insan hayatındayken hangi sıfatlarlavasıflanmışsa öldükten sonra da o sıfat üzere haşrölunur. Bunagöre, yeri ya Cennet, ya da Cehennem olur.Kendisinde Cemâl sıfatı galip gelen ve bu sebeple iyi huy veemlekî ahlâk Ue vasıflanan kimse .yeniden diriltüdiğinde insan suretinde olup, yeri de Cennet olur. Bu kimse Allah’a kavuşmanınizzet ve şerefine de erer.
262
MARİFETNÂME
Bir insanda eğer Celâl sıfatı galip ise ,ona hayvanî nefs denilir. Bu alçak, nankör, şaki ve bilgisizdir .Bunun yeri Cehennemdir. Cemâl sıfatıyle sıfatlanan ruhun adı ise ,akıl ve candır. Kendisi mutlu, iyi ve üstün insandır İkinci dirilişte insan olarak dirilirve yeri de Cehennemdir. Mazhar-ı kûl olan insanm kalbi çeşitlihatıra ve düşüncelerden bir an da olsa boş kalmaz. Bu düşünceleriyi ,ya da kötü olabilir.Kötü fikirler Celâl sıfatından meydana gelirler ki, bunlar şeytanî ve ona bağlanan da nefsânidir. Cemâl sıfatı ise iyi düşüncelerin kaynağı ölüp rahmanidir ve ona bağlanan da ruhanîdir. O halde insan âleminin Cehennemi hayvanî nefis, Cennet ise dü ve candır. însan nefs âleminde kaldığında büyük bir eleme ve azaba maruzdur. Bu, o insanın Cehennem hayatını yaşadığını gösterir. însan kalbini hayvanî sıfatlardan uzaklaştırır, İlâhî ahlâk ile süslerse ,onun için Cennette çeşitli Cennet nimetleri ile rahat ve huzura kavuşur ki ,o kalb ve can makamındadır.FARSÇA MANZUMEBir siret ki bedeni kalbdirHaşrinin öyle olması vâcibdir.Oğlum, her sıfat, her huy, her ahlâk,Daima kendi suretinde olu rancak.Sana görünür bazen nâr bazen nur,Bazen cehennem, cennet ve de hürCehennem mâliki nefsin kuvvetidirLezzeti meneden ruh-ı kudsîdir.Heft cehennem senin kötü huylarınHeşt cennet senin güzel ahlâkın.Hür ve gılman hepsi senin sıfatınHurşid u mah (güneş ve ay) ruhun ve temiz kalbin.Kimin iyi ise huyu cihandaİlâhî sırrın mahzeni vardır canda.Kötü ahlâklı olan insan değildirHakikatte hayvan, hatta (daha da) beterdir.Cehennemin aslı kötü ahlâktır,Kötü ahlâk dost yoluna engeldir.Kötü ahlâktan eğer temizlersenŞeytanını da yola getirirsin sen.İyi ahlâk yalnız insana aittir,Kötü ahlâklı insan hayvan demektir.
263
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Sırat-ı Mîistak’m ki iyi ahlâktır,Kötü ahlâk ise cehenneme örnektir.Ahlâk ve sıfatın olursa iyiBulursun onunla sekiz cenneti.Bağlandıysan şayet kötü ahlâkaDüştün cehenneme sonsuz azaba.Marlfetname adlı eserimizin bir ve ikinci fenleri burada tamam oldu. Buraya kadar, beden ,madde ve ruha ait bazı bilgilerverildi. Bundan sonra 3. cü fenne geçilecek olup ,onda da din işleri, kalb, marifet yolunda şartlar, Evliyanın hikmetleri v.s. bilgilerverilecektir.
ZS4
FEN : 3İTİKAD VE İMAN ISLAHI, NAMAZIN
EDEB VE RÜKÜNLERİ,
ALLAH YOLUNU BİLMEK, ZİKİR VE FİKİR,
AZ YEMEK,
İÇMEK, UZLET, TEVEKKÜL VE BELALARA
SABIR, KADERE
RIZA, EVLİYANIN AVAMDAN ÜSTÜNLÜĞÜBEŞ BÖLÜMDEN İBARETTİRBÖLÜM: İDÖRT KONUDAN İBARETTİRKONU: 1KİTAB VE SÜNNETE UYMAK, İTİKADI
DÜZELTMEK
BEŞ KISIMDAN İBARETTİRKISIM: 1İNSAN
I KAMİL
İnsan; Allahü Zülcelâlin lâtif sırlarının bir mecmuası ve sonsuz hikmetlerinin fihristidir. Bunun içindir ki, emanet ona
tevdi
edilmiş ve hilâfet işini görme vazifesi de ona verilmiştir.Cenabı Hak, yerdekilere ve onun içinde olanlara emaneti ar*zetmiş ve kâinattaki hiç birşey o emaneti yüklenme cesaretinigösterememiş, ancak insan o emaneti yüklenmiş ve ila etmek içinüzerine almıştır.Bu hususla ilgili olarak :
Cenabı Hak buyuruyor kİ:
«Ben, yeryüzünde bir halife yaratacağını,»
(Bakara Sûresi,
âyet
: M)
«Allah’ın göklerde olan ve
yenie
olanları hep menfaatini»
i?
*•;
birer
sebep kıldığını açık ve gizli birçok nimetlerini sizin
emrinim
musaiı
har
kıldığını görmediniz mi?»
(Loi luua sûresi, âyet: M)Bu ayetlerin de işaret ettiği gibi,insan yedi kat göklerden da-
263
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
ha yüksek olup, cismanî ve ruhanî âlemler onun emrine verilmişve bütün melekler ona secde etmiştir. Fakat insan, kendisine lâyıksıfatlarda vasıflandığı zaman:«Onlan yarattıklanmızın birçoğundan üstün kıldık.»(İsrâ Sûresi, âyet: 70)hitabıyle memnun kılınarak şereflendirilmiş, bazen de kendisinelâyık olmıyan sıfatlarla vasıflandığı ve türlü kötülükler işlendiğizaman da:«Yeryüzünde fesad çıkaracak ve kan dökecek.»hitabına muhatap olmuş ve azarlanmıştır.Şu halde insanla rikiye ayrılıyor:Bir kısmı bayağı ve şehveti arzularına tabi olarak makam yönünden aşağıların en aşağısına, yani esfel-i safiline iner ki bunlann mekâm cehennemdir.Bir kısmı da salih âmeller işler, Hakkı tanır ve şehevî arzularına tabi olmaz, ruhunu kirletmeden Allah’a teslim eder ki bunlar da ebedî olarak cennetin nimetleri içinde olurlar.Bu hususların gözönünde bulundurulması akıllı bir insaniçin çok önemlidir. Zira, insanın
J
dünyaya gelişi boşuna değildir.Nitekim:Cenabı Hak buyuruyor ki:«Ben cinleri ve insanlan ancak bana ibadet etmeleri için ya
rattım.»
(Zariyât sûresi, âyet: 56)Bu ayetin emri gereğince kulun Rabbine ibadet etmesi, başlangıç ve sonunun ne olacağının sırnna ermesi, emaneti yüklenmenin şuurunda ve hâlife olduğunun idrakinde ve bu yolda gayret sarfederek ebedî saadete ve devlete ermenin arzusunda olmasıen büyük emeli olmalıdır.Akıllı insan bilmelidir ki, marifet derecesinin en âlâsına kavuşmak, en yüce köşklere sahip olmak, şeriate, yani son din olanİslâmın hükümlerine yapışmakla, canla başla çalışıp iradesine sahip olmakla ve Allah'ın velî kullarının sevgisine yapışmakla mümkün olur.
Cenabı Hak buyuruyor ki:«Bugün dininizi tamama erdirdim. Üzerinize olan nimetimide tamamladım ve sizin için din olarak da İslâmî seçtim.»
(Mâlde sûresi, âyet: 3)
260
MARİFETNÂME
Bu âyete göre, kitaba ve sünnete yapışıp, onlann gerekleriyleamel etmek kurtuluşa ermek için kâfidir. Şeriat yolunu takip edensonunda cennetin konuklarına vanr ve güven yeri olan ndvanravzasına girer.Cenabı Hak buyuruyor ki:«O Peygamberler, Allah’ın doğru yola eriştirdiği kimselerdir.Sen de onlann yolundan yürü.»(En’am sûresi: âyet: 90)Bu ayetin gereğinde hidayet yolundan nasibim alıp,«Kişi, sevdiği ile beraberdir.»hadisi ışığındaki sevgililerden sayılabilmek için sevgi ve muhabbetini bütün benliğinde candan muhafaza etmeli ve iradelerinisultanın hâzinesi gibi hep içine saklamalıdır.Unutmamak gerekir ki, vecde erenlerin ve hal ehlinin o halleri sevk ve vicdan deryasının derinliklerinde oluşur. Bunlar öylebir incidir ki, vücut şuhûd ve yakın menbaında görülebilir, akıl veduyu dalgıçları da ona çok ender dokunabüir. Kılı kırk yaracakderecede keskin akıllar büe, onun kıymetini biçmekten âciz kalır.Bu çok büyük kıymeti haiz olan cevherler, büyüklerin göğüslerinde saklıdır ki bu durum gün gibi açıktır. Marifetten yoksun kalanlar bu engin denize lâyık olmadıklan gibi, kıymeti biçilemiyen bu yakut taşı için bütün sevgiden mahrum fakirler de lâyık değildir.Velî kulların hallerine kavuşmanın şartlan :1 — İtikat ve inançları düzeltmek.2 —s Namazı vaktinde kılmak.n3 — Şehevî isteklerii unutmak.4 — Sıfatları bilmek.5 — Allah’ın zatı İlâhisini sevmek.Bu konuda kitaba ve sünnete tabi olmak ve marifet ve muhabbet yolundan nasıl ilerlemek lâzım geldiğini bildirmek için birçok konu ve bölümü ihtiva eden yazıların yazılması lüzumu hasılolmuştur. Bu açıklamalarla esecek irfan rüzgân irfan talebesininkalbini gül misâli açar. Bu rüzgârla zerkedilen âb-ı hayat, insanruhunu bahar çiçekleri gibi mesteder. Böyle bir insan, kemâl derecesine erer ve muhabbet makamına vanr. Ebedi saadeti bulurve kalbini Allah sevgisinden başka herşeyden temizler.Ey Kerîm Mevlâ!Bizleri bu manevî deryaya dalan ve hakikati olduğu gibi gö-ren kullarından eyle.
287
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
KISIM: 2KUR’AN'LA HİDAYET BULMAK VE ONA TABİ OLMAKEy Aziz! Bil
ki, Cenabı Hak, kullarının yüce kitabı Kur’an’a
sarılmalarını emir
ve teşvik etmekte ve Kur’an yolundan ayrılma-
yı şiddetle
yasaklamaktadır.
Bu hususa işaret
eden baz ıâyet ve hadislerin buraya yazılma-
sı uygun görüldü:AYETLERCenabı Hak buyuruyor ki:«Bu, Kur’an, Yüce Allalı tarafından indirildiğinde şüphe olmayan ve Allah’tan korkanlar için hidâyete götüren bir yoldur.»(Bakara sûresi, âyet: 2)«Hepiniz Allah’ın ipine (emirlerine) sımsıkı sanlın. Parçalanmayın.» (Al-i İmrân sûresi, âyet: 103)«Allah nzasma uyanlan onunla selâmet yollanna eriştirir veonlan ,izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkanp doğru yola (Hak yola) iletir.» (Maîde sûresi, âyet: 16)«İşte indirdiğimiz bu Kur’an çok mübarek feyz kaynağı birkitabdır. Ona uyun ve kötülüklerden kaçının, ta ki merhameteeresiniz.» (En’am sûresi, âyet: 155)«Ey insanlar ,size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerde olan dertlere bir şifa, iman edenlere doğruyu gösteren bir rehber ve rahmet(Kur’an) gelmiştir.» (Yunus sûresi, âyet: 57)«Sana herşeyi açıklayıp anlatan, müslümanlara doğru yolugösteren rehber, rahmet ve müjde olan Kur’an’ı indirdik.»(Nahl sûresi, âyet: 89)«Biz Kur’an’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olan ayetlerindirdik. (O Kur’an) zalimlerin de sapıklığım ve zarannı artırır.»(İsra sûresi, âyet: 82)«Sana indirdiğimiz bu Kur'an, o mucize isteyenlere karşı okunup dururken, (hâlâ) kendilerine kâfi gelmedi mi? Şüphesiz kionda iman edecek bir millet için büyük bir rahmet ve öğüt vardır.» (Ankebût sûresi, âyet: 51)aEy Muhammed, sana indirdiğimiz bu Kur’an mübarektir.»(Sa’d sûresi, âyet: 29)
268
MARİFETNAME
«Allah ayetleri birbirine benziyen ve mükerrer gelen Kur’an’ı
sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların bu
kitaptaki (hükümlerden) tüyleri ürperir. Sonra hem derileri ve
hem de kalbleri yumuşar. İşte kitap, Allah’ın doğruluk rehberidir.
Onunla dilediğini doğru yola sevkeder. Allah kimi de saptırırsa ar*
tık ona doğru yolu gösteren olmaz.» (Ziimer sûresi, âyet: 23)«Ona nc önünden, ne de ardından bâtıl yaklaşamaz. O, her-kes tarafından öğülen, hikmet sahibi olan Allah'tan indirilmedir.»HADİSLER
Resûlüllah S.A.V., Ashabına hitaben buyurdu ki:
— Ashâbım, siz Allah’tan başkaibadete lâyık kimsenin olma-dığına şahitlik etmez misiniz?
Ashabı Kiram dediler ki:— Evet, ederiz ey Allah’ın resulü.Bunun üzerine Resûlüllah şöyle buyurdu :
— Bu Kur’an’ın bir ucu Allah’ın kudret elinde, diğer ucu da
sizdediı*. Ona sıkıca sanlınız. Şüphesiz Cenabı Hak siz Kur’an’la
amel ettikten sonra sizi sapıtmaz ve si zde helâk olmazsınız.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
«Bu Kur’an bir şefaatçi olup, kıyamette şefaati kabul olacak*
tır. Yine şikâyeti de önemi büyük olan bir şikâyetçidir. Kendisine
yapışanı tutar ve cenncte taraf gider. Kendisiyle amelden yüz çe-vireni de cehennem ateşine sevkeder.»«Kur an okuyan ve onu gereğiyle amel eden kimsenin anne-sine ve babasına kıyamet gününde ışığı ve aydınlığı dünya evle-rinde var olan güneş ışığından daha parlak bir taç giydirilir. (Hal
böyle iken) ya Kur’an ile amel edenin kendisine (giydirilecek olan
tacın) nasıl olacağını düşünün.»«Bu (yüce kitap olan) Kur’an ,Allah’ın bir ziyafetidir. O halde
siz de elinizden geldiğince Allah’ın hediyesini kabul ediniz. Bu
Kur’an Allahü Zülcclâl’in açık bir nuru, sağlam ipi vc şifasıdır.
Ona sanlanı korur, tabi olanı kurtarır. Kur’an doğru yoldan
ayni-
mıyacağma göre, onu düzeltmez. Kur’ıan’ın acâibi bitmez,
çok tek
rar edilmekle eskimez. Onu (Kur’an’ı) okuyun. Zira C.
Hak onun
her bir harfine on sevap ihsan eder. Biliniz (dikkat edin)
ki, elif,
lam, mim’in tek harf olduğunu söylemiyorum. Elif
ayn bir harf,
lam ayn bir harf, mim de ayn bir harftir.»«Yalan zamanda bir fitne zuhur edecektir.
(İnsanlan) ondan
269
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
ancak
Allah’ın kitabı kurtanr. Onunla amel eden kurtuluşa erer.Çünkü onda sizden evvel olanların eserleri ile sizden sonra meyda
na gelecek
haberler ve aranızdaki hükümler mevcuttur. Kur’an
hak
ile bâtılı birbirinden ayırır. Allah’ı Zülcelâl onu terkeden (on
dan
yüz çeviren) zorbalan helak eder. Ondan başkasından hidâyetisteyen delâlete düşmüştür. Çünkü Allah Yüce Kitabı Kur’an’ı sağlam bir ip zikr-i hakim ve doğru yol kılmıştır. Kur'an öyle bir ki-tabdır ki ,heves vc isteklerle haktan ayrılıp bâtıla sapmaz. Diller
de
başka ve değişik şekillere girmez. Alimler onu okumaktan doy
maz.
Kur'an çok tekrar edilmekle eskimez. Acaiblikleri bitmez. Kur’an öyle bir kitaptır ki, onu cinler duyunca onun hükmünden yüzçevirmezler. Onlar Cin sûresinde de beyân buyurulduğu gibi:«Bizler insan sözlerine benzemiyen acâib, insanları dinde vedünyada hayra ,iyiliğe götüren bir Kur’an’ı duyduk ve ona (HakKitab olduğu hususunda) iman ettik. Artık bundan sonra Rabbi-mize hiçbir şeyi şirk (ortak) koşmayız, dediler.O halde Kur’an ile konuşanın söyledikleri tasdik olunur. O-nunla amel eden büyük sevaba nâil olur. Onun (hükümleri) lahükmeden adaletli bilinir. Ona çağıran da doğruyu, Allah yolunugöstermiş olur.»«Şeytan sizin evlerinizde kendisine tapılmasmdan (artık) ü-tnidini kesmiştir. Ancak ona kulluktan sonra (yapacağınız) enaşağı amelderinize raz ıolmuştur. Öyle ise onun raz ıolacağı işlerden kaçınınız. Çünkü ben ,size öyle birşey bıraktım ki, eğer onasarılırsanız ebedi olarak delâlete düşmez, doğru yolda olursunuz.O şey de Allah’ın. Kitabı Kur’an ile O’nun Resulünün sünnetidir.»«Kur’an’ı okuyan, ezberliycn (hükümleriyle amel ederek),olan on kişiye şefaat eder.»KISIM: 3RESULULLAII S.A.V.’İN SÜNNETİ İLE BİD’ATLERDENSAKINMAK
Ey Aziz!
C. Hak ,bazı kullarına emir buyurarak bizim O’nun SevgiliResulü olan Hz. Muhammed’e tabi olmamızı, O’nun şeriatıindenayrı imamızı ve O’nun Resulünün sünnetinden olmıyan bid’atler-den şiddetle kaçınmamızı emrediyor. Bu husustaki âyet ve hadislerin bir kısmını buraya yazmak lüâzumu hasıl oldu :
270
MARÎFETNAME
AYETLER«Resulüm de ki: Eğer Allah’ı seviyorsamz hemen bana uyu-nuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlanmzı bağışlasın. Zira Allah,
çok bağışlayıcı, çok merahemt edicidir.»(Al’i İmran Sûresi, Ayet: 31)«De ki: Allah’a ve peygambere itaat edin. Eğer yüz çevirirler-se, şüphesiz Allah kâfirleri sevmez.»(Ali İmran sûresi, âyet: 32)«Allah’a ve Resulüne itaat edin ki merhamet edilenlerden ola-sınız.» (Ali İmran sûresi, âyet: 132)«Şüphe yok ki Allah, iman edenlere büyük bir ihsanda bulun-du. Çünkü kendilerinden bir peygamber yolladı. O peygamberler,
onlara Allah’ın ayetlerini okuyor, onlan kötü huy ve inançlardan
antıyor, onlara Kur’an ve sünneti öğretiyor. Halbuki bundan ön-ce apaçık bir sapıkhk içindeydiler.»(Ali İmran sûresi, âyet: 164)«Ey iman edenler, Allah’a peygambere ve sizden olan idareci-lere itaat edin. Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, bir konuda
ihtilâfa düştüğünüzde, onun çözümü için Allah’a ve peygambere
başvurunuz. Bu müracaat hem hayırldır, hem de en güzel hüküm-dür.» (Nisa sûresi, âyet: 59)«Rabbin hakkı için onlara aralannda çıkan
anlaşmazlıklarda
seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümlerden içlerinde hiçbir
darlık duymaksızın tam bir teslimiyet göstermedikçe iman etmiş
olmazlar.» (Nisa Suresi, âyet: 65)«Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse, işte onlar Allah’ın
kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, dosdoğru olanlarla ,şe-hitler ve iyi kimselerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar.»(Nisa Suresi, âyet: 69)«Peygambere itaat eden muhakkak ki Allah’a itaat etmiş olur.
Yüz çevirenlere gelince, hiç seni onlann başına bekçi göndermedik
ya.» (Nisa Sûresi, âyet: 80)«Fakat rahmetim herşeyi kuşatmıştır. Allah’a karşı gelmek-ten sakınanlan ,zekât verenleri ve âyetlerime inananlan, rahmeti-me mazhar ederim.» (A’raf suresi, âyet: 156)
271
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI IIZ.
«Onlar öyle kimselerdir ki, yanlarında bulunan Tevrat ve İn-cil’de ismini yazılı buldukları, lıaber getiren, okuma-yazması olmayan Peygamber Muhammed’e uyarlar. O, kendilerine iyiliği emreder, kötülüğü mcııeder, onlara (nefislerine) haram ettikleri (iç. yağı gibi) temiz şeyleri helâl (kan, domuz eti, faiz, rüşvet gibi) kötü şeyleri de haram kılar.» (A’raf suresi, âyet: 157)«(Habibim) de ki: Ey insanlar! Şüphesiz ben göklerin ve yerin hükümdarı, kendisinden başka bir ilah bulunmıyan, diriltenve öldüren Allah'ın ,hepiniz için gönderdiği peygamberiyim. O halde Allah'a ve okuyup yazması olmıyan, haber getiren peygamberine ki o da Allah’a ve sözlerine inanmaktadır, inanın, Ona uyun ki,doğru yolu bulmuş olasınız.» (A’raf suresi, âyet: 158)(Habibim) seni de ancak âlemlere rahme tolarak gönderdik.»(Enbiya sûresi, âyet: 127)«Artık Allah ve Peygamberin emrine aykın hareket edenler,başlarına bir belâ inmekten, yahut (kıyamette) acıklı bir azabauğramaktan çekinsinler.» (Nur sûresi, âyet: 63)«Gerçekten Allah’ın Resulünde sizin için, Allah’ı ve âhiretgününü arzulayanlar ve Allah’ı çok zikredenle riçin (takib edecekleri) pek güzel bir örnek vardır.» (Ahzab suresi, âyet: 21)«Ey peygamber, biz seni gerçekten (ümmetinden tasdik edipetmiyenler üzerine) bir şahit, (iman edenlere cenneti) bir, müj-deleyici (seni ipkâr edenleri cehennmle) bir korkutucu v Allah’aO’nun izniyle, O’na ibadete davetçi ve nur saçan bir kandil olarakgönderdik.» (Ahzap Sûresi, âyet: 45-46)«Peygamber size ne verirse onu alın. Size neyi yasak etti ise,ondan uzak durun. Allah’tan korkunuz. Çünkü Allah’ın azabı çokşiddetlidir.» (Haşr Sûresi, âyet: 7)HADİSLER«Ashabım, size vasiyetim odur ki, Allah’tan korkun. (Başınızdaki Emîriniz bir Habeşi bile olsa ona itaat ediniz. Çünkü sizdençok yaşayanlar ileride birçok ayrılıklar görür. O zaman sizin içingerekli olan benim suretimle amel etmek ve Ashabımdan olan Halifelerin yolundan gitmektir. Sünnetime birşeyi azı dişlerinizle sağlamca tutumamz gibi olsun. Benden sonra zuhur edecek din işlerinden şiddetle sakınınız. Çünkü benden sonra çıkan her bid’at delâlettir.»
272
MARİFETNAME
(NOT : Bid’at iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayrılır. Meselâ,sonradan zuhur eden medrese, minare yapımı gibi şeyler iyi bid’at(bid’ati hasene) cinsindendir.)«Ey ümmetim, biliniz ki, bana bir kitab verilmiş olup, onıınbir benzen daha verilmemiştir. Yakında birçok kimseler tahtlarından ve kürsülerden insanlara diyecekler ki: — Yalnızca Kur’an’la amel ediniz, Kur’an neye helâl demişse, onu helâl bilin, neye haram demişse onu da haram bilin.Esasen Aliah ve Resulünün haram kıldığı şeyler de onun haram kıldığı şeyler gibidir. Şunu bilin ki, sizin merkeb eti yemenizsize helâl olmaz. Yırtıucı hayvanlardan azı dişli olanlar (avlarımazı dişleriyle parçalayanlar) da helâl olmaz. Zimmîlerin mallanı-m onlann izni olmadan almak helâl olmazdığı gibi, almanız sizinüzerinize vebaldir. Eğer sahibinin o mala ihtiyacı yoksa o zamanhelâl olur. Birisi başka bir kavme misafir olduğunda o kavim in-sanlannın ona yemek ikram etmeleri vacib olur (gerekli olur.) Misafire düşen de, onlann kendisine ikram ettikleri yemek kadar onlara ikram etmektir.»«Sizden biriniz tahtında oturup da Allah’ın Kur’an’da haramkıldığı şeyden başka birşeyi haram kılmadığını mı zanneder? Biliniz ki ben de birçok şeylerle emir vermiş ve vazetmiş, çok şeyi denahyetmişimdir ki, onlar aynen Kur’an kadar, hattâ daha da fazladır. Şüphesiz Cenabı Hak Ehl-i Kitabdan zimmîlerin izni olmadan evlerine girmenizi,k adınlannı dövmenizi ve meyvelerini yemenizi helâl kılmamış olup, onlar cizyelerini ödedikleri müddetçesizden emin olurlar.»«Sözlerin hayırlısı, Allah’ın kitabı, doğru yollann (hidayetin)hayırlısı, Hz. Muhammed S.A.V.’iıı hidayetidir. İşlerin kötüsü, sonradan meydana çıkanlardır. Sonradan çıkanlar ise bid’at olup, herbid’at te sapıklıktır, delâlettir.»Resûlüllah S.A.V. buyurdu ki: — Ümmetimin hepsi cennete girer, ancak ebâ eden giremez.Kendisinden soruldu ki: — Ya Resûlüllah, ebâ eden kimdir?Bunun üzerine şöyle buyurdu: — Bana tabi olan cennete girer. Asi olan eb âetmiş olur cencennete giremez.)Dediler kİ: — Ey Allah’ın resulü, böyleleri çok olur.Resûlüllah buyurdu ki:
273
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
— Benden sonra (böyleleri) ancak bir kavim içinde bir kişi
olur.»
«Ümmetimin fesad olduğu (bozulduğu) zaman, benim sünnetime yapışan ve sünnetimle amel edene yüz şehit sevabı verilir.»«İslâm dini dünyaya garib olarak geldi, yine geldiği yere degarib olarak döner.»«Kendi dünya işlerinizi benden daha iyi bilirsiniz, bana sormayın, ancak ben sizi dinî hususta birşeyi emredersem onu alınız.»«Sizden birinizin hevâ ve istekleri benim getirdiğim şeriatınhükümlerine tâbi olmazsa o kimse mü’min sayılmaz.»«İsrail oğullarına gelen fitneler elbette ki benim ümmetime degelecektir. Eğer onlardan annesiyle açıkça zina edenler olduysa,benim ümmetimden de olur. Isrâil oğulları 72 fırkaya ayrılmış,benim ümmetim ise 73 fırkaya ayrılır. Onlardan ancak biri cennete girer, geri kalan hepsi cehenneme girer.»Sordular ki:Ya Resûlüllah, o kurtuluşa eren fırka hangisidir?Buyurdu ki: — Benim ve benim Ashâbımın yolundan gidenlerdir.»Resûlüllah S.A.V., Enes R.A.’a hitaben buyurdu ki: — Ey oğlum, kalbinde hiç kimseye kin ve hile beslemediği^halde sabaha çıkar ve akşamlardan, benim sünnetimden aynlma.Sünnetimi seven beni de sevmiş olur. Beni seven de cennette benimle beraberdir.»Hz. Ömer, Resûlüllah S.A.V.’e gelerek dedi ki:Ya Resûlüllah, biz Yahudilerin bazı sözlerini işitiyor ve be-ğeniyoruz.O nlarm bir kısmım yazmamıza müsaade eder misiniz?Resûlüllah S.A.V. buyurdu ki: — Yahudi ve Hıristiyanlar şaşkın ve deli oldukları gibi, siz deşaşkın olınak mı istiyorsunuz? Ben size öyle temiz bir şeriat getirdim ki, şayet Hz. Musa sağ olsaydı, onun da bana tabi olmaktanbaşka çaresi kalmazdı.«Sünnetimden yüz çeviren, benden değildir.»«Sizden birini zbeni anne ,baba, evlât ve bütün insanlardandaha çok sevmedikçe ,mü’min sayılmaz.»«Şeriatimizde benden olmayan bir işi yapanın o işi reddolun*muştur.»
274
MARİFETNAME
MANZUMEHer işte anardı ism-i Rahman ol kerem kânıÖvgü ve hem de peygamber idi kân ol kerem kâm.Ol idi lâtifler mazharı, ilim ü bilme hem menba’ • Ki güzel hu yile dolmuştu ol cân ol kerem kâm.Hakkın mahlûkuna nfk u tevazu eyleyüp lillahEderdi bütün mahlûka lütfü ihsan ol kerem kâm.Hem Allah için severdi halkı, buğzederdi hemNe dost olmuştu kendine ne düşman ol kerem kâm.Gülmedi kahkaha ile sövmedi birşeye aslaSözü güzel yüzü güzeldi pür an ol kerem kâm.Hava ve hilm ile vasıflanmıştı hem lütfü hürmetleGelip yalvaranı gözü yaşlı komazdı ol kerem kâm.Kabul ederdi özrü suçlulardan af vü lutf UeAzimul halk idi, şefkatli hannan ol kerem kâm.Zenginliği değil fakrı severdi, övünürdü hemKılıp yoksulları kendine kardeş ol kerem kâm.Yamalar diker libasına ve nalın giyerdi dahiVanr her hastaya derman olurdu ol kerem kâm.Hem ehl-i beytin hizmein görürdü hoşCümle zorlukları kolay eylerdi ol kerem kâm.Eğer arpa ekmeği mercimek çorbası yemek içünDavet olunsaydı misafir olurdu ona ol kerem kâm.Bindiği bazen deve, at, katır, bazen de merkebYalınayak yürürdü bazen o sultan kerem kâm.Murabba otururdu, diz üzre veya dikerdi dizEdeb olduydu peydâ ve pînhan ol kerem kâm.Üç parmağıyla yerdi, hem yalardı onu lezzetleÜç nefeste içerdi âb-i reyyân ol kerem kâm.Bal ve helva severdi ,hem kabak, sirke, tirid amamArpa ekmeğinden yememişti doyunca ol kerem kâm.Bağlardı taş, mübarek karnına bazen açlıktanFuadım olmasın derdi lerzân ol kerem kâm.Saadethanede yanmazdı nice aylar ateşKanaatle yerdi temr ve summân ol kerem kâm.Sağ yanına yatardı yüzü dönerdi kıbleyeGaybî seyran eylerdi her nefes ol kerem kâm.Yatağı deri idi, içi dolu lif, yastığı dahiGece yatsa az uyur, o yakzân ol kerem kânı.Boş konuşmazdı nutk-ı pâki cümle vahy idiHilonet düıresiyle idi bahri umman ol kerem kâm.
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Teni halk içinde, kalbi dostuyla tek ve tenhâBirliği bulurdu çoklukta her ân ol kerem kânı.Salât ve selâm olsun hem âl ve AshâbınaKi onları kendine yârân kılmış ol kerem kâm.Ey Hakkı gel ,unut halkı habib-i Hakdan ol hulkuKi Hakdan hüsn ve hulk almıştı Mercân ol kerem kâm.KISIM: 4İTİKAD ISLAH VE EIIL-İ SÜNNETE UYDURMAKEy Aziz!Ashâb, Tabiîn, din insanları ve selef-i sâlihinin itikadı şu manzumede izah olunmuştur:MANZUMEHuda Rabbim, Nebim hakkı Muhammeddir ResûlüllahHem İslâm dinidir dinim, kitabimdir Kelâmullah.Akaid içre Ehl-i sünnet oldu mezhebim cem’aAmelde Ebu Hanife mezhebidir mezhebim vallah.Dahi zürriyetiyim hazret-i Adem nebinin hemHalil’in milletiyim dahî kıblem Kâ’be Beytüllah.Bulunmaz Rabbinin zıddı ve misli âlâmdeVe suretten münezzehtir, mukaddestir Teâllallah.Şeriki yok beridir doğmadan doğurmadan ancakEhaddir küfüv (deng)i yok ihlâs içinde zikreder AllahNe cism u ne arazdır ne mütehayyız ne cevherdirYemez, içmez, zaman geçmez, salimdir cümleden Allah. Tebeddülden, tagayyür (değişme) den dahi avam ve eşkaldenMuhakkak ol meberrâdır budur ,selb-i sıfatullahNe göklerde ne yerlerde ne sağu sol ve ön arttaCihetlerden münezzehtir hiç olmaz mekânullah.Huda vardır veli varlığına yok evvel ve âhirYine ol varlığıdır kendinden gayri değil AllahBu âlem yoğ iken ol var idi ferd ve tek ve tenhaDeğildir kimseye muhtaç ve hep muhtaç gayrullah.Ona hadis hulül etmez ve birşey vacib olmaz kimHer işte hikmeti vardır âbes fiil işlemez Allah.Hulül etme zo zât kula ve hiçbir ferde zulmetmezKulların ıslahı lâzım değil, kim halk ede Allah.Ona bir kimse sebriyle iş işletemez aslaNe kim kendi murad eyler vücuda olgelir billah.
270
MARİFETNAME
Sıfatı kemâliyle i dâim muttasıftır kim
Kamu noksan sıfatlardan beridir Zülcelâl Allah.
Sekizdir çün sıfaâtı zâtı ili mile iradettir.Hayatu kudretu halk u basar ,sem û kelâmullah.Alim oldur ki ilmine erişmez kimsenin aklı
İhata eylemiştir cümle bu eşyay ıilmullaı.Bütün hayr ve şerri o diler, takdiri halk eyler
Veli hayrı sever ancak ki sevmez şerleri Allah
~ Basîr oldur hakikatteki hep eşyaya nazırdır
Velî gözden münezzehdir basardır min sıfatullah.Cemîi oldur, her avazı işitir sır ile cehri (gizli ve açık olam)
Münezzehtir kulaktan ol sıfattır onda sem’ullah.
Mütekellimdir ol mma berîidir dilden ağızdan
Hurûf u lafz u savatıyla değil vasfı kelâmullah.
Subûtiyye sıfatı kim ne aynıdır ne de gayridir
Kâdimu dâimu zatıyla kaimdir sıfatullah.Hakkın mükerrem ibâdidir melekler yerde göklerde
Avamından avâmı narı efdal eylemiş Allah.Yemek içmek hem erkek dişilik yoktur onlarda
Hakka hiç asî olmazlar muti (itaatkâr) lerdir li emrullah.
Ve Cebrâil ü Mikâil ü İsrâfil ü Azrâil
Muteberdir, meleklerdir bu dördü he peminullah.
Hakkın yüzdört kitabı kim Nebiler üzre inmiştir
Onlann dördü kitabdır, suhuf yüzü Kelâmullah.Zebûru verdi Davuda, dahi Tevratı Musaya
Ve hem İncili İsaya getirmiş Cebrâil vallah.
Habibullaha Kur’an’ı getirdi hâcet oldukça
Yirmi üç yıl itmam eyleyip kaf’ oldu vahyullah.Dahi ben nebiler hakkında bildim: İsmet ü
fitnat
Nezâfet hem emanet sıdkla teblıği hümullah.Nebiler ismini bilmek, dediler bazılar vâcib
Yirmi sekizin bildirdi Kur’an’da bize Allah.Bir Adem biri İdris ve Nuhu Hud ile Sâlih
Hem İbrâhim u İshak ile İsmâil Zebînullah.Dahî Yâkub ile Yûsuf, Şuayb u Lût ile Yahyâ
eZkeriyyâ ile Hârun ehh (kardeşi) Mûsâ kelimullah.Ve Dâvudu Süleymânu dahi İlyas ü
Eyyubdur
Birisi Elyesadır dahi İsâdır o Ruh’ullaı.Birinin ismi Zülkifl ve biri Yunus nebidir hem
Hitabı ol Habibi Hak Muhammeddir Habibullah.
277
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI IIZ.
Uzeyr u Lokman u Zülkarneyn, üçünde ihtilâf olmuşKi bazı enbiyâdır der ve bazı der Veliyullah.Cemi’i enbiyânın evvelidir Hazreti AdemHepsinden efdal ve âhır Muhammeddir Habibullah.İkisinin arasında katı çok enbiyâ gelmişHesabın kimseler bilmez bilir onu hemen Allah.Risâlat-ı rus 1 mevtiyle bâtıl olmaz ol kat’aVe efdaldır melekler cümlesinden, enbiyâullah.Bizim peygamberin ahkâm-ı şer’î böyle bâkidirKi ehl-i mahşer-i bu şer’ ile fasl edecek Allah.Ve Mi’râcı nebî haktır ona şahsıyla muhtastırÇıkıp fevkul alâya Hakkı görmüştür Habibullah.Cihan cümle cihâdıyla ve eczâ vu sıfatıylaHem efal-ı ibâdm hayr u şerri cümle halkullah.Onun ilm u murad u halk u takdiriyle hâdistirKi yoktur Hâlık u Bâri iki âlemde gayrullah.Kulların ihtiyarı vardır, ef’âlinde cüz’inO ef’al üzre bulmuşlar sevabı hem ıkabullah.01 ef’alin cemîlidir Hakkın hubb u rızasıylaKabîhinde bulunmaz ne muhabbet, ne rizaullah.Sevab efdaldir Hakkın ve adlidir ıkâb anınVucûb icabsız Hakka bi istihkak-ı abdullah.Haram erzaktır herkes yer, içer kendi rızkın hepVe kimse kimsenin rızkın alıp yiyemez vallah.Evel vaktinde meyyittir ol maktul ve ecel birdirVe Hal-i ye’sin imanı değil makbûl-i indellah.Heyûla yoktur ezhan içre bir cüz olduğu haktırKi ol vasf-ı tecezziden müberrâdır der ehlullah.Kabirde ölüye Münker ve Nekir dört sual sorarKi Rabbin kim, Nebin kimdir, nedir dinin ve
kıblengâh.
Cevabın verenin canıyla cismi zebk eder andaŞaşup küffâr ve asîler çeker anda azab-ullah.Bu dünyaya gelen gider ki kalmaz canlı hiçk imseDahi kıyamet gününde eyler emvâtı ba’sullah.Verirler defter-i amâlini her âdemin andaKiminin sağ eline,, kimine soldan maazallah.Kitabiyle hesabı var Hudanın rûz-ı mahşerdeSorarlar herkesin ef’ali ve ekvâlin biemrillah.Kebâirle seğâir ahline ol gün şefaatlerEderler enbiyâ vü ehl-i ilm u evliyâullah.
278
MARİFETNAME
Ameller tartıldığmda Sırâtı geçmemiz hakdırVe kevserle sekiz cennet verir mü’minlere Allah.Girince cennete mü’minler, onda çok bulup nimetGörürler şüphesiz anda niteliksiz cemâlullah.Ve cennetle cehennem şimdi var ehliyle bakidirCehennem, yedidir ,ehlin yakar dâim o nurullah.Kaza ile her hayr ve şer Allah tarafındanBulur hayr ehlini dâim, olur şer, ehline hemrah.Ve peygamber ne kim şirât-ı saâtten haber vermişİnandım, cümlesin izhar eder vaktinde hem Allah.Çıkarır dâbbesi Deccâl u Ye’cûc il Me’cûcüDoğar hem batıdan güneş, iner gökten o Ruhullah.Kabîre mü’mini imandan ihrâç etmez dâhiNe küfre dâil u ne tâatın habt ide indellah.0 isyan eylemez anı muhalled hem cehennemdeMeğer kim itikad eyler helâl anı maazallah.Hûda affeylemez şirki, ve illa ondan ednâyı (aşağı)Dilediği kulundan her günahı affeder Allah.Kebâirden kaçan câiz ikab olmak seğâirleVe tevbesiz giden câiz kebâirden geçe Allah.Kabul eyler duayı Hak Teâlâ kendi fazlıylaVe hacât-ı ibâdı hem kaza eyler Racıullah.Dahi iman ile İslâm ikisi de bir tek şeydirCenâb-ı Hakdan ol her ne getirdiyse Resûlüllah.Hepsini dil ile ikrar ve kalble tasdik eyledimBirine yoktur inkârım, inandım şüphesiz vallah.Dindeki ameller imandan değil başkadırlarPes imân izdiyâd u nâkıs olmaz hıfz ede Allah.Demem ki inşaallah mü’minim, derimBu mâ’nâ ile İman kesbi ve mahlûktur lillah.Ve iman-ı mukallid hem sahih olmuştum amma kim01 istidlâl-ı aklı terk ile âsim olur billah.Bulurlar vakt-ı hâcette yiyecek, giyecek onlar.Hayvanat, cemad onlarla konuşurlar bîiznillah.Gehi su üzerinde meşyederler vecdû hâletleHavada gâh uçarlar hark eder (bozar) âdâtın Allah.Erişmez bir eli hiçbir nebinin rütbesine hemOna ermez ki ondan sakıt ola emr u nehyullah.Ve efdâl - evliyâ Sıddîk-ı ekber sonra FârukZlnnureynden sonra Alidir ol Veliyyullah
270
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Bu dördü hem hilâfette bu tertib üzere kâimdir
Bu çâr (4) yârdan sonra hem efdâli evliyaullah.Kalan Ashabdır ki cümlesinin zikri hayr olsun
Cemi’i âl ve Ashâbı kirâmı sevmişim fillah.Aşerei mübeşşere ve Fâtıma, Haşan, Hüseyn
Bu ümmetten bunlara cennet ile nezhedûbillah.Ve gayrı kimseye aynıyla cennetlik denilmez kimO gaybe hükmolur, gaybı ne bilsin kimse gayrullah.Ve Ashâbı kirâmın cümlesinden sonra ümmetten
Cemî’i tabiîn olmuştur efdâlı evliyaullah.İmamul Müslimin, sultanı müslimân hür, mükellef hem,Kureyşi tâhir olmalı edip tenfîzi hükmullaı.İyi ve fâcire uyup, namazım kılarım bile
Hem onların cenâzesi namazın kılarım, Allah.Mest üstüne hazer vc seferde meshetmek caizdir
Ve müskir olmayan hurma, üzüm suyu mübahullah.Tasaddukla duamızdan bulur ölülerimiz ni’met
Ve fadlı emkene (yerler) vu eşhas u ezman (şahıs vezamanlar) hadır eyvallah.
Bilinmez müşrikin çocuğu cennet ya da cehennem denir
Ve küffâra kirâmen kâtibin vermiş, kerîm Allah.Ne kim ma’dum ol şey görünür sayılmaz hem,Mükevveni kâinata benzemez şeydir teâlallah.Göz değmesi câizdir ve büyü insana vâkidir
Beşer aklından efdaldır ulûmı enbiyaullah.Ki Hak birdir, muayyendir ve Kur’an ve Hadis ancak,Ne mikdar olsa mümkin zâhirine hami olur hergâh.Bu zâhirden batın ehlinin dâ’vası mânâya
Udi ve hem nusûsı red ve istihfafı şer’ullah.Huda otuz iki farzı ibadma buyurmuştur
Hepsin farz bildim, boynuma aldım bitav’Allah
Şartlan beştir İslâmın ki tevhîd (şehâdet) u salât (namaz)u savm (oruç)Zekâtû hâc zenginler hakkında l'arz kılmış Allah.Namazın şartı dışındakiler altı farz olmuş
Ve erkânı içinde olandır hem altı farzullah.Dışındaki, taharet, setri avret vakti bilmektir
Ve Hadesten taharet (abdest) ve niyyet hem istikbâlı Beytullah
Namazdakiler tekbîr u kıyamet ile kıraattir
Fukû ve ka’de diğeri şevdedir lillah.
280
MARİFETNAME
Abdestin
farzı ,yüz yıkamak, kolu da dirsekle hem
Başa mesh et ayakları yıka buyuruyor AllahVe guslün farzı üçtür kim, mazmazadır hem istinşak(ağza,bu ma su vermek)
Üçüncüsü bütün bedeni yıkamaktır, tevbeten lillah
Teyemmüm gerekir abdest ile gusül için
Ya su bulunmazsa, ya kudret olmazsa budur fes’ullah.Onun farzı iki vurmak, şartları beş, biri niyyet
Said u t âhir u mesh ve biri aczı ibadullah.Orucun farzı üç, niyyet, yemeyi ve içmeyidir terk
Fecr doğduktan gün batınca imsak oldu emrullah.Dahi haccm farzları, üç, biri ihrama girmektir
Biri Arafat’ta vakfe, ziyaret oldu Beytullah.Harama inanmak ki ondan gerek sakınmak
Helâli helâl etmek budur cümle fürûzullah.Hem Ashâbı güzîn u Tâbiin u müctehîdinin
Kim var ehli sünnet vel cemaat hepsi ehlullah
Cümlenin itikadı bu beyitlerdedir bil Hakkı
Hak mezheb budur, bunda sâbi teylesin Allah.Eğer benden bilerek küfr sadır olduysa
Ben o küfreden beri oldum livechillah
Eğer şer’a aykırı ise işlerim ve gözlerim
Ben onlardan geri döndüm ve tevbe ettim ya Allah.Ne kim kılmış Habibullah bize teblîği ahkâmı
Kabul ettim ben onu .amentü billah ve hükmillah.Dilim ikrarını kalbimle tasdik eyledim candan
Senin hıfzında imânım emânet olsun yâ Allah.KISIM: 5ABDESTİN FARZLARI, NAMAZIN ŞARTLARI, RÜKÜN, VACİB,
SÜNNET, MEKRUH VE MÜRŞİDLERİNİN HANEFİ
MEZHEBİNE GÖRE KISACA ANLATILMASIEy Aziz!Büyük islâm âlim, fakih ve müctehidleri diyorlar ki:Büyük abdest bozduktan sonra helâda mak’adın taş ile silin-mesi sünnettir. Yine mak’adın su ile yıkanması, bir bezle kurulan-ması dona su serpilmesi ve elin duvarda oğulması edebdendir.Şayet mak’ad çevresine pislik bulaşmış ise taş ile silmek yet-mez, su ile yıkamak gerekir. Yıkama ve silme işinin sol elle yapıl-ması gerekir. Sağ elle yapılırsa mekruh olur.
2B1
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Kemik, kurumuş hayvan gübresi, hayvan yemi v.s. ile silinmen, kıbleye doğru oturmak, ya da sırLnı dönmek, güneşe ya daaya karşı küçük ya da büyük abdest bozmak mekruhtur.ABDESTİN FARZLARI1 — Yüzü yıkamak,2 — Kolları dirseklerle birlikte yıkamak,3 — Başın dörtte bir bölümünü meshetmek,4 — Ayaklarım küçük topuklarla beraber yıkamaktır.
ABDESTİN SÜNNET VE EDEBLERİ
1 — Kendisi abdest alıp başkasından yardım istememek,2 — Başlarken üç defa elleri dirseklerle birlikte yıkamak,
3
— Elleri yıkarken «Bismillahil azim vel hamdü iillahi alâ
dinil islâm.» demektir.
4 — Misvak kullanmak,5 — Ağza 3 kez su vermek,6 — Burna 3 kez su vermek,7 — B unlan sağ elle yapmak,8 — Abdesti kıbleye karşı yüksekçe bir yere oturarak almak,9 — Azalan ara vermeden yıkamak,10 — Dünya kelâmı konuşmamak,11 — Her azayı yıkarken sessizce duafcını okumak,12 — Sıraya riayet etmek,13 — Parmak ve sakallarını hilâllemek,14 — Yıkanan uzuvları üçer defa yıkamak ve oğmak,15 — Başım bütünüyle meshetmek,16 — Kulaklarını başı meshedeıken artan su ile meshetmek,17 — Boynu iki taraftan parmakların aıkasıyle meshetmek,18 — Abdeste niyet ederek başlamak,19 — Yıkamaya sağ uzuvlardan başlamak,20 — Elleri ve ayaklan yıkamaya parmaklardan başlamak.
ABDESTİN MEKRUHLARI
1 — Sağ elle sümkürmek2 — Azalan üç defadan fazla yıkamak3 — Güneşte ısınan su ile abdest almak.4 — Suyu yüzüne çarpmak.
282
M ARİFE ÎN AME
ABDESTİ BOZAN ŞEYLER
1
— Önden ya da arkadan çıkan idrar, pislik ya da yel.‘2 — Gusülde yıkanması gerekli yerlerden kan, irin, san su
v.s. çıkması,3 — Ağız dolusu kusmak,4 — Yatarak ya da bir yere yaslanarak uyumak,5 — Delirmek,6 — Bayılmak,7 — Sarhoş olmak,8 — Namazda yüksek sesle gülmek,9 — Çıplak halde hanımına sarılmak,GUSLÜN FARZLARI1 — Ağıza su vermek (1 defa)2 — Buruna su vurmek (1 defa)3 — Bütün bedeni kuru yer kalmamak üzere
yıkamak
GUSLÜN SÜNNETLERİ1 — Evvelâ bedenine bulaşan bir pislik varsa, onu temizlemek2 — Niyet etmek,3 — Gusle başlarken abdest almak,4 — Ağıza ve buruna su vermekte mübalâğa etmek,5 — Bedenini üç defa yıkamak,6 — Suyu önce sağına, sonra da soluna dökmek,GUSLÜ İCABETTİREN HALLER1 — Meninin şehvetle çıkması, ister uyanık, isterse uyur hal-de olsun değişmez.2 — Aletin sünnet yerinin kadının fercine dahil olması. Bu
durumda inzal vaki olmasa bile, hem kadımn, hem de erkeğin yı-kanması icabeder.3 — Uykudan kalktığında yatak, ya da şortunda meninin gö-rülmesi, ya da zekerinin ucunda suyun bulunması. Yattığı zaman
şayet âleti intişâr etmiş (uyanmış) değilse, durum böyledir.4 — Kadının âdet müddeti bittiğinde gusletmesi,5 — Nifastan sonra gusletmekNAMAZIN DIŞINDAKİ FARZLAR
1
— Avret yerini örtmek: Bu kadınlar için
el, ayak ve gözler
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
dıyndA bütün beden; erkekler için ise göbeğin altından dizi altınakadar olan kısımdır. Cariyenin avreti de erkek avreti gibidir. Kadınların saçları da avret sayılır.
2
— Niyet etmek: Hangi namaz kıhnacaksa o namaza niyetedilir. Farz, sünnet ve nafile namazlar için ayn niyet edilir. Eğer
imama
uyulacaksa, «Uydum imama» deıülir. Niyet Ue iftitah tekbirinin arasım fazla açmamak gerekir.3 — Kıbleye dönmek (istikbâl-i kıble).4 — Namazı vaktinde kılmak,5 — Necasetten taharet, bedenini, elbiselerini, namaz kılacağı yeri ve secdede alnının temas edeceği yeri pisliklerden temizlemektir.6 — Hadesten taharet, yani namaz kılmak için abdest almaktır. Eğer su yok ise, abdest alacak kuvvetten mahrum ise, suUe abdest aldığı takdirde hayatım tehlikeye «sokacak hastalık olması muhtemel ise, abdest almanın yerine, teyemmüm edilir. Teyemmüm, abdest niyetiyle elleri temiz ve kuru toprağa ikidefa vurup, yüzü ve kollarım meshetmektir.NAMAZIN İÇİNDEKİ FARZLAR >Bunlara, namazın rükünleri denir ki 6 tanedir:1 — İftitah tekbiri: Namaza AUah-ü Ekber diyerek başlamak,2 — Kıyam: Namazı ayakta kılmak,3 Kıraat: Namazda Kur’an okumak,4 — Rükû: Her rek’âtta bir defa, rükûa gitmek,5 — Secde : Her rek’âtta iki defa secdeye gitmek,6 — Namazın sonunda Tahiyyat’ı okuyacak kadar oturmak.NAMAZIN VACİPLERİ1 — Tekbir alırken elleri yukarıya kaldırmak. Erkekler kulaklarına, kadınlar ise parmakları, çene hizasına gelecek şekildekaldırırlar.2 — Sübhaneke, Euzu besmele okumak. Bunlar bütün namazlarda sessiz okunur. Besmele, Fâtiha’dan önce okunur. Zammısûreden önce okunmaz. Sübhane Ue Euzü, tekbir alınınca, yani bi-rincirek’ âtın başında okunur.3 — Ayakta elleri, sağ elini sol el üzerine koymak suretiylebağlamak. Erkekler göbek altına, kadınlar ise göğüsleri üzerine ko yarlar.4 — Fâtiha’mn okunmasından sonra sessizce, «Amin!» demek.
284
MARİFETNAME
5 — Rükûa giderken, secdeye varırken, secdeden kalkıncaAllahü Ekber demek.6 — Rükûda 3 defa (Sübhane Rabbiyel azim) demek,7 — Rükûda elleri dizler üzerine hafif açık vaziyette koyupbaşını ve sırtını düz bir halde tutmak,8 — Rükûdan doğrulunca (Semi allahü limen hamideh) demek.9 — Cemaatle kılmıyorsa Rabbena lekel hamd, Rabbena ve-lekel hamd veya Allahümme rabbena velekel hamd demek.10 — Secdede üç defa Sübhane Rabbiyel a’lâ demek11 — Secdede alnını ve burnunu birlikte yere koymak,12 — Secdede parmakları birleştirmek,13 — Tahiyyat okurken parmakları kendi haline bırakmak,14 — Tahiyyata oturunca sağ ayağı dikip sol ayak üzerineqturmak (bu, erkek içindir).15 — Kadınların iki ayaklarını sağ yanlarmdan çıkararak söloylukları üzerine oturmaları,16 — Namazın sonunda, Tahiyyat’tan sonra Salâvatı şşrife-leri okumak.NAMAZIN MEKRUHLARI1 — Namazda boynu eğerek bakmak,2 — Elbisesinde bulunan birşeyle meşgul olmak,3 — Gereği yokken secde edeceği yerdeki taşları temizlemek4 — Parmak çıtlatmak,5 — Elleri böğrüne koymak,6 — Mazereti yokken bağdaş kurarak oturmak.7 — Bir veya iki defa bir yerini kaşımak,8 — Büyüklerin huzuruna çıkmadığı elbise ile kılmak,9 ~ însan yüzüne ve ateşe karşı namaz kılmak,10 — Önünde, üstünde ya da elbisesinde canlı resmi (hayvan)olmak,11 — Gerinmek,12 — Esnemek,13 — Kaftanı üzerine almak, kolları koltuktan çıkarmak,14 — ökçeleri üzerine durmak,15 — Gözlerini kapamak,16 — Başı açık namaz kılmak,17 — Secde ya da ka’dede el ve ayak parmaklarım kıbleden»evirmek,18 •— Safta yer varken arkada durarak imama uymak,
28S
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
19 — Kabre karşı namaza durmak,20 — Pisliğe karşı namaza durmak,21 — Bir kadınla beraberce başka başka namaz kılmak.22 — Abdesti sıkışık halde namaza durmak,23 — Secdeden kalkarken dizleri ellerden önce kaldırmak,24 — Secdede bir ayağını yukarıya kaldırmak25 — İmamdan önce rükûa gitmek,26 — İmamdan önce rükûdan kalkmak,27 — İmamdan evvel secdeye gitmek,28 — İmamdan evvel başını secdeden kaldırmak,29 — Secdeye giderken özrü yokken ellerini dizlerinden evvel
yere koymak,30 — Özürsüz yere bir yere yaslanıp kalkmak,31 — Namazda alnındaki toprakları silmek,32 — İkinci rek’atta bir sûre atlamak,33 — İkinci rek’atta okuduğu sûrenin üstünden okumak,34 — İki dek’atta da aynı sûreyi okumak,35 — İkinci rek’atta birinci rek’attan 3 âyet daha uzun Zam-mı sûre okumak,36 — İmamın arkasında Kur’an okumak,37 — Özürsüz yere sarığı secde etmek,38 — Özürsüz olarak ayaktayken bastona ya da duvara da-yanmak,39 — Rükûa inince ya da kalkınca elleri yukarıya kaldırmak.40 — Ayaklar ve eller açık olduğu halde kılmak.41 — Önünden adam geçme ihtimali olan yerlerde özürsüz ola-rak sütresiz kılmak,42 — Ayat ya da teşbihleri parmaklarla saymak,43 — İmamm özürsüz olarak mihrabdan başka yerde kıl-ması, ,44 —
İmamın
alçak yerde, cemaatin yüksekte olması, ya da
imamın
yüksekte, cemaatin alçakta olması,45 — Besmele ve âmin’i sesli olarak söylemek.46 — Kıraati rükûa giderken bitirmek,47 — İntihallerde yapılması gereken zikirleri intihaller geç-tikten sonra yapmak.48 —
Rükûda
ve secdede yapılması gerekli teşbihleri başı kal
dırdıütan sonra
yapmak.
49
— Dirseklerini yere koymak (secdede).
50
—
Ayak
aralarım dört parmaktan fazla açmak.
286
MARİFETNAME
51
— Kıyamda özürsüz yere bir ayak üzerine durmak, dayanmak,52 — Rükûda ayakları birbirinden ayırmak,
53
— Secde yerinden uzağa bakmak,
54
— Kıyamda sağa sola yalpalamak,
55
— Birşeyi koklamak,NAMAZI BOZAN ŞEYLER
1
— Namaz kılarken konuşmak,2 — Kendi duyacağı kadar gülmek. Yamndakinin duyacağıkadar gülerse abdesti de bozulur.3 — Ah-vah etmek, ya da sesli ağlamak. Cennet, cehennemkorkusuyla ağlarsa zararı olmaz. Ancak dünyevî bir acı ve musibet yüzünden ağlarsa, namaz bozulur.4 — Gereği yokken boğazını temizlemek,5 — Sakız çiğnemek,6 — Baş ve sakalını taramak,7 — Üç defa kılını koparmak,8 — Bit öldürmek,9 — Bir yerini arka arkaya üç defa kaşımak,10 — Ayaklarıyla davar tepmek,11 — İki saf arası kadar bir mesafeyi yürümek,12 — Secdede iki ayağını birden havaya kaldırmak,13 — İmama uyunca bir kadınla yanyana durmak, ya da kadının arkasında durmak,14 — İmam, kadınlar için niyet etmediyse arkasında ona uyankadınların namazı caiz olmaz.15 — Mazeretsiz olarak yüzünü ya da göğsünü kıbleden çevirmek.16 — Uyduğu imamdan başkasımn bağını açmak, yani okurken unuttuğu yeri hatırlatmak,17 — Mushafı yüzünden okumak,18 — Yemek yemek,19 — Su içmek,20 — Kur’an-ı mânâ bozulacak derecede yanlış okumak,21 — Selâm almak,22 — Kasıtlı olarak selâm vermek. Eğer unutarak selâm verir-
Se
namazı bozulmaz.
287
KONU: 2
DÜNYANIN MAHİYET VE KÜNHÜ VE DÜNYADAYERİLEN ŞEYLERSEKİZ KISIMDAN İBARETTİRKISIM: 1DÜNYANIN GEÇİCİ, KARANLIK, ŞEYTANIN TUZAĞIVE HAYALLERİN YERİ OLUŞUEy AziziCenab-ı Hak kullannı lutfu ve inâyetiyle kendisine yakın çağırmış ve dünya nimetlerinin birer metâ’ olduğunu beyan buyurmuştur.Bu hususta bazı Kur’an âyetlerim yazmak uygun görüldü.AYETLER:«Kadınlara karşı şehvet, evlât, biriktirilmiş altın ve gümüş,cins atlar, hayvanlar ve ekinlere karşı düşkünlük, insanların hırsını tahrik eder. Bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Engüzel mekân Allah katindadır..»(AI-i İmran Sûresi, Ayet: 14)«Ey Muhammed! Kâfir olanların diyar diyar gezip dolaşmaları sakın seni aldatmasın.»(Al-i İmran Sûresi, Ayet: 196)«Allah batındaki nimetler, iyi olanlar için daha hayırlıdır.»(Al-i İmran Sûresi, Ayet: 198)«Dünya hayatı bir oyundan, bir oyalanmadan başka birşey değildir. Ahiret yurdu ise sakınanlara (Allah'tan korkanlara) elbettedaha hayırlıdır. Hâlâ akimız ermeyecek mi?»(En’am Sûresi, Ayet: 32)«Bilin ki, mallarınız ve evlâtlarınız sizin için ancak bir fitnedir. Şüphe yok ki, büyük mükâfat Allah katindadır.»(Enfal Sûresi, Ayet: 28)
288
M ARtFETN AMİL
«(Habibim) de ki: «Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşlerini*,eşleriniz, kabileniz elinize geçirdiğiniz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz alışveriş, hoşlandığınız evler, size Allah'tan O’nun peygamberlerinden ve O’nun yolunda cihadda daha sevgiliise artık Allah’ın emri (Azabı veya fetih ile evlerinize kavuşturma
sı)
gelinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu doğru yolasevketmez.»(Tevbe Sûresi, Ayet: 24)«De ki: Allah’ın size verdiği İhsam ile ve rahmetiyle ancak bununla sevinsinler. Bu, onlann derleyip topladıklan (dünya malından) daha hayırlıdır.»(Yunus Sûresi, Ayet: 58)«(Mekkeliler) dünya hayatiyle böbürlendiler. Halbuki dünyaahiret yanında değersiz, süresiz az ve geçici bir şeyden başka birşey değildir.»(Aa’d Sûresi, Ayet: 26)«Sizde ne varsa tükenir, Allah’ın katindakiler ise sonsuzdur.»(Nahl Sûresi, Ayet: 96)«(O öğüne durduklan) mal ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Ama ebedi kalacak faydalı işler hem sevap olarak, hem deamel olarak Rabbinin katında daha hayırlıdır.»(El-Kehf Sûresi, Ayet: 46)«Size ne verildiyse, dünya yaşayaşının bir geçimliği ve süsüdür.Allah katında olan (sevap ve cennet) hem daha hayırlı, hem de daha devamlıdır. Artık akıllanmayacak mısınız?»(Kasas Sûresi, Ayet: 60)«O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve sakın şeytan,sizi (muhakkak bağışlar) Allah’a güvendirmesin.»(Lokman Sûresi, Ayet: 33)«Onlar bu dünya hayatının (yalnız) dış görünüşünü bilirler.Ahiretten ise hep habersizdirler.»(Rum Sûresi, Ayet: 7)«O kullann tevbesini kabul eden, günahlarını, affeden ve neişlerseniz bilendir.»(Şura Sûresi, Ayet: 25)«Bilirsiniz ki, dünya hayatı, bir oyun, eğlence, süslenme, aranızda öğünme ve daha çok da mal ve evlat sahibi olma davasındanbaşka bir şey değildir. Bu durumu bir yağmurun bitirdiği, çiftçilerin de hoşuna giden bir bitkiye benzer. Sonrao bitki kurur ve sonunda da çer-çöp haline gelir. İşte hayatı bu şekilde olan kimseler
280
ERZURUMLU İBRAHİM IIAKKI HZ.
için, Ahirettc şiddetli bir azap müminler için ise, Allah’ın mağfiretive hoşnutluğu vardır. (Alıircli istemiydiler için) Dünya hayatı aldatıcı bir geçinmedir.»(Hadid Sûresi, Ayet: 20)«Eh habibim, sen onlum de ki: «Allalı katında olun sevap, eğlenceden de, licai'cllcn de hayırlıdır. Çiiukü rızık verenlerin en ha yırlısı Allah'tır.»(Cuma Sûresi, Ayet: 11)«Ey iman edenler! Yürekten tam bir pişmanlık içerisinde tövbeederek Allah a dönün.»(Tahriın Sûresi, Ayet: 8)«Hayır, hayır, ey insanlar. Hakikaten sizler, peşin elde edeceğiniz dünya nimetlerini seversiniz.»(Kiyâmc Sûresi, Ayet: 20)«Artık kim azgınlık edip de kâfir olursa (Alıirct yerine) dünyahıayatım tercih ederse şüphesiz cehennem öyle kimselerin varacağı bir yerdir. Fakat kim, Rabbinin azametinden kendini, ncl'si, veşe hevi arzularından alıkoymuşsa, mutlaka onun varacağı yer cennet olacaktır.»(Nazif Sûresi, Ayet: 37-42)«Fakat ey kâfir! Siz dünya hayatını Alıirctc tercih ediyorsunuz. Oysa alıirct daha iyi ve daha bakidir.»(A'la Sûresi, Ayet: 1G-17)«Şüphesiz Alıirct, senin için dünyadan daha hayırlıdır. Yakında (kıyamet günii) Rabbin şüphesiz sana (şefaat makamını) verecek ve sen de lıoşnud olacaksın.»(Dulıa Sûresi, Ayet: 4)«Soy-sopunuzla üğünnıck, sizi (Allah’a ibadet etmekten) o kadar meşgul etti ki, hatta kabirleri ziyaret etmekle oradakileri de sa yacak kadar oldunuz. (Ölülerinizi sayıp çokluğu ile öğündünüz)Hayır, böyle yapmayınız. Yakında (ölürken size ne yapılacağını)bileceksiniz. Hayır, tekrar gözünüzü açın ve böyle şeyler yapmaktan sakının. Çünkü yakında (kabirlerinizde nelerle karşılaşacağınızı bileceksiniz.) Dikkat edin. Şayet (Kıyamet günü size ne yapılacağını) kesin bir bilgiyle bilnıiş olsaydınız and olsun ki (kıyametgünü) o kızgın cchcuncnı ateşini mutlaka göreceksiniz. Yine andolsun ki, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz. Sonra and olsunki, kıyamet günü (Dünyada) verilmiş olan her nimetten sorguyaçekileceksiniz.»
(Tekasür Sûresi, Ayet: 78)
290
MARİFETNAMF.
Ccnab-ı Ilak (Kuds-i Hadisle) buyuruyor ki:«Ey insanoğlu, bütün hayalını dünya arzusuyla geçirdin. Cenneti ne zaman istcyecck ve onun için ne zaman iyi ameller işliye-ceksin. Bir dünya işi için sabahleyin hüzünlü olarak kalkan kimse,sanki bana kızmış da öyle sabahlamış olur.»Ey İnsanoğlu!«Dünyadan gitmesi yaklaştığı halde hâlâ dünya malına bağlanan kimseye şaşarım. Yiııe ahiretin ebediliğine ve sonsuz nimetlerine yaklaştığı halde onlara kavuşmak için çalışmayan kimseninhaline şaşarım.»«Ey İnsanoğlu!«Siz, dünyaya taptınız ve beni (hatırlanuyarak) unuttunuz.Halbuki dünya evi olmıyana, ev, malı olmıyana maldır. Oııu topla yan akılsızdır. Ona sevinen kimsenin yakını olmaz. Hırsla ona bağlananın tevekkülü olmaz. Onu istemekte haddi aşanın marifeti olmaz. Nimetin geçişini, hayatın sona erenini, şehvetin de geçicisinielde eden kimse kendine zulmett iği gibi Rabbani unutmuş ve dün ya hayatı kendisini aldatmıştır.»Ey İnsanlar!«Kalblerinizi dünya sevgisi ile öldürmeyiniz. Çünkü ouun sizden çıkması çok yakın zamandadır. Benden başka herşey yok olacaktır. Eğer dünyaya olan rağbetiniz gibi bana bağlansaydımz, dün yada da iyilerden olurdunuz.»Ey İnsanlar!«Eğer beııi ve benim muhabbetimi severseniz kalbinizden dün ya sevgisini çıkaıın. Zira ben dünya sevgisi ile muhabbetimi birkalbde toplamanı. Çünkü zıt şeylerin bir yerde durmaları imkânsızdır. Su ile ateş nasıl bir arada bulunamaz ise dünya sevgisi ile benim muhabbetim dc öylece bir aradadurıııaz.»Ey İnsan!«Sen dünyayı scviyorkcıı nasıl oluyor da benim muhabbetimiistiyorsun? Benim sevgi ve muhabbetimi dünyadan vazgeçmekteara. Bana ibâdet için kalbini (düıi}
r
a sevgisinden) boşalt. (Dünyaiçin) çok çalışmaktan ve bedenen rahat etmekten uzaklaş.»Ey İnsan!Dünya fâni ve nimetleri de geçicidir. Ömrü de çok kısadır. Hal
201
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
böyle iken siz hâlâ nasıl oluyor da
dünyaya kıymet veriyor ve ona
bağlanıyorsunuz? Benim katımda itaat
eden kullar için hazırlanan
cennetler vardır ki, onlar
sekiz tanedir. Benim nzamı ve kendisine
ikram etmemi arzulayan
kimse kanaatkâr olsun ve bunun için de
dünyayı terketsin.»Ey İnsan!«Dünya sevgisini kalbinden at
ki kalbin benim sevgi ve muhab
betimle dolsun.»Ey İnsan!a (Bil ki) Helâl sana
damla damla, buna karşılık haram ise sel
misâli gelir. Eğer yüzünü selden
çevirir de damla damla gelen helâ-
le döndürürsen, halin
ve kalbin benim ile saf ve temiz olur.»
«Dünyadan
kaybettiklerine üzülme ve ondan eline geçene de'
sevinme.
Çünkü o bugün senin fakat azabı başkasının da. O halde
dünyaya bağlanmayı
terket de ahireti elde etmeye çalış. Çünkü ben
salih kullarım için
öyle nimetler hazırladım ki onlann bir benzerini
gözler görmemiş,
kulaklar duymamış, kalblerden geçmemiştir.»
Arabi Manzûmeler:
1 — Dünyadan uzaklaş. Çünkü sen bu dünyayaGeldiğinde ondan soyulmuş vaziyette idin.Onu hemen şimdi bırak, zira sen bu dünyadanÇıkarken onu bırakacak ve yalnız olarak çıkacaksın.
2
— Fakirlik bir cevher ki ondan gayrisi araz.Fakirlik bir şifa ki ondan gayrisi maraz.Bu dünya hep hiledir, daima aldatır.Fakirlik dünyadan bir sır ve garazdır.
3
— Dünya asılsız bir gölgeye benzer inanBir misâfire benzer, gece yatıp yol alan.
Ya da
uyuyanın gördüğü rüya gibi.Olup, uyanınca elinde birşey kalmayan.
4
— Biliniz ki bu dünya bulanık suya benzer.
Onu candan isteyen,
daima azabda kalır.
Benim için
hayatta bir lezzet olmazsa
ölüm şerbetini tatmak,
bana daha hoş gelir.
KISIM: 2DÜNYA BELA VE CEFAAHİRET İSE ZEVK VE SEFA ALEMİDİR
Ey Aziz!
292
MAltİFETNAME
Dünyanın belâ ve cefâ yeri olduğunu, buna karşılık ahiret ha yatının ise zevk ve sefa yeri olduğunu Rasulullah SA.V. bir çok hadislerinde beyan buyurmuştur. Bu hadislerden bazılarını yazmaklüzumu hasıl oldu.Peygamberimiz buyuruyor ki:«Ey Aslı âbı m :En güzel hayata eren kimse dünya kendisini terk etmezden evvel kendisi dünyayı terkedendir.»«Dünyada kendini garib bilen bir kul, ya yolcu
ya da ölülerden
kabul et. Kendini ancak böyle hazırlamış olursun.»«Her günah ve hatanın başı dünya sevgisidir.»«Eğer mü’minin dünyalıktan birşeyi artarsa Allah
katındaki
noksan olur ve eski hali gibi olmaz.»«Niyyeti ve gayesi ahiret hayatı olan ve o yolda giden kimsenin kalbine Cenab-ı Hak zenginlik verir. İşlerini toplar ve işlerindekolaylık verir. Dünyayı onun hizmetçisi kılar. Niyyet ve gayesi dün ya olan ve onunla kalmak isteyen kimsenin de fakirliğini gözleriönünde hazırlar, işlerini (zorlaştırarak) dağıtır, (kişi) ne yapacağını şaşırır. Halbuki ona dünyadan takdir olunanından fazlası gelmez.»«Bir münâdi her Allah’ın günü üç defa seslenerek:
— Dünyayı, onu sevenlere bırakın, siz ahiret yoluna girin, der.»
«Dünyadan kendine kâfi gclccck miktardan fazlasını alan kendi helâkini almıştır. Halbuki o nc yaptığından habersizdir (bilmez)«Dünyayı terketmek kalben ve bedenen rahata ermektir.»«İnsanlar içindeki en zâhid insan dünyayı terkeden,
ahiretini
idrak eden ve yarınını hayatından saynuyaıak, kendini
ölü zanne
den ve ona hazırlıklı olarak giden kimsedir.»«Dünya mü'minin zindanı, kâfirin de Cennetidir.»
«Dünyada mü’mine rahat yoktur, nasıl olsun ki dünya onuniçin bir zindan ve belâdır.» ti«Cenneti ve huzurun hak olduğunu tasdik edep müminin yinede bu geçici ve aldatıcı dünyaya kıymet vermesine ne kadar şaşılsa yeridir.»«Esasen dünya tatlı ve hoş kokulu bir çiçektir.
Ancak Cenab-ı
Hak onu size sizi denemek ve imtihan etmek için vermiştir.
Dünya
İsrâil oğullarına sunulduğu zaman, onlar süslü giyecekler ile
nefis
yemekleri ve tatlı içecekleri istediler de türlü türlü
fitneye ve
fesada düştüler.»«Mü’min kendi nefsinden kendisi, dünyasında
ahireti, gençli*
293
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
ğinde ihtiyarlığı, sıhhatinde ölümü için hazırlık yapmalıdır. Çünküdünya sizin için, siz de ahiret için yaratıldınız, ölümden sonra cennet ve cchcnncmin dışında (kalınacak) bir yer j oktur.»Ebu Bekir R.A. günün birinde bal şerketi istedi, kendisine balşerbetini getirdiklerinde onu içti vc bu esnada çok ağladı. Kendisinden bunun sebebini sorduklarında şu cevabı verdi: — Günün birinde Rasulullah S.A.V.’i gördüm. Yanından elimin tersiyle bir şey itiyor ve kendisinden uzaklaşmasını söylüyordu. Halbuki onun yanında hiç kimse yoktu. Başka bir zaman kendisine: — Ya ResuIullah, o yanından uzaklaştırmaya çalıştığın şey neidi? diye sordum. O şöyle buyurdu: — O (uzaklaştırdığım şey) dünya idi. Bir surete girerek banageldi. Ben de onu «Benden uzak ol» diyerek kovdum. Yeniden döndü ve bana gelerek: —- Sen benden kurtuldun, fukat senden sonra benden hiç kimse kurtuianuyacak, dedi.» İşte beniın ağlamamın sebebi budur.»ResuIullah S.A.V. günün bilinde Ashabıyla birlikte bir oğlakleşinin yanından geçiyordu. ResuIullah S.A.V. bu sırada: — Hanginiz bu oğlağı bir dirhem karşılığında alırsınız? bu yurdu. Ashâb: — Parasız verseler yine almayız Ya ResuIullah, dediler. Bununüzerine ResuIullah S.A.V.: — «Allah'a yeminle söylüyorum, dünya sizin katınızda bu leşten daha aşağı vc kıymetsizdir,» buyurdu.Yine ResuIullah S.A.V. buyurdu ki:«Altın, güınüş vc abâ kullan (ahireti unutup dünyaya, altın,gümüş ve siislii elbiselere bağlananlar helûk olsuıı.»«Cehennem ateşi şehvetlerle sarılmış, ecnnet nimetleri de mekruhlarla (kötü şeylerle) örtülüdür.»(Bu demektir ki dünyada şehevi arzularına tabi olanlar Cehenneme, dinin kötü gördüğü şeylerle sabredenler Cennete girer. Çünkü şehevi arzusuna tabi olanlar sadece şehevi arzularım görür. Cehennem ateşini göremezler.)Peygamberimiz buyuruyor ki:«Allah'a yemin ederim ki sizin için fakirlikten korkmam. Fakat sizden evvelki kavimlcrc olduğu gibi dünyanın size dc bolca gelmesinden vc onları helak ettiği gibi sizi de hch'tk etmesinden korkarım.»«Ya Rabbi Mulıammed'inârinin rızkını yeteri kadar ver.»
204
MARİFETNAME
«Kendisine kâfi gclecck kadar nzıkla yetinen kimse kurtuluşaermiştir.»«İnsanoğlu «malım, malım» der durur. Halbuki o (bunda) al*danmıştır. Onun malından yediği, giydiği vc harcadığı ile sadakavermek suretiyle sonrasına ayırdığından başka nesi vardır.»«Zengin, dünya malı çok olan değil, Hakkın verdiğine kanaatedendir.»«Malın ve şeref hırsının insan dinine vercceği zarar, bir koyunsürüsüne dalan iki aç kurdun vereceği zarardan daha büyüktür.»«Dünyayı terket ki mevlâ sevsin seni, halk elindeki mala tamahetme ki insanlar sevsin seni.»«Rabbini bana «Mekke çevresini altın ile doldurayım,» buyurdu.Ben: — Hayır, ya Rabbi. Ben dünyada nimetlere ermeyi istemem.Birgün aç birgün tok durayım. Acıkınca sana yalvarayım, seni zikredeyim, seni düşüneyim. Doyunca da sevinçle sana şükredeyim.»ResuIullah S.A.V. günün birinde bir hasır üzerine yalmış, kalktığı zaman mübarek vücudunda hasırın izleri belli olmuştu. Ashâbkendisine bir yatak hazırlamak için izin istediler. Bunun üzerineResuIullah S.A.V. şöyle buyurdu:«Benim dünya ile ııe işim olabilir? Benim dünya ile olan alâkanı bir ağaç gölgesinde bir süre kalıp sonradan o ağacın yanındanayrılan vc yoluna devanı eden bir süvari gibidir.»«Bu dünya bir köprüdür. Ondan, hemen geçin, tamiri ile uğraşmayın, yolunuza dlevam ediıı.»«Dünyaya kalacağınız kadar, ahirde ise sonsuza kadar oradakalacağınıza göre hazırlık yapın.»Hz. İsa’nın Havarileri: —- Bize bir yer gö.ster de orada senin için bir ev yapalım dediler. Bunun üzerineo sırada deniz kenarında olan Hz. İsa şöyle dedi: — Şu dalgalar üziîiine kiııı ev yapabilir? Dünyadan korkun vedünyayı devamlı kalınacak bir yer olarak kabul etmeyiniz. Ey Havarilerim, dünyaya tapmayın ki o da sizi kendine kul yapmasın.FARSÇA MANZUME: IGünahların başıdur hep dünya sevgisiAlim olan seveme
2
: onu asla.Ebediyeti sevene, bahtlı insanaBu dünya azablar fikretle anla.İnsan oğlunun bu dünyayı ednadanNasibi yok başka, ınıihnet ve gamdan.
203
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder